Yaşamanın, bilinçlenmenin ve öğrenmenin esası okumaktan
geçiyor. Yeterince okuyor muyuz? Okumanın faydaları
nedir? Peki, okuduğumuzu anlıyor muyuz? Veya nasıl
okuyoruz? Anlayarak mı yoksa anlamadan mı okuyoruz? Tüm
bu sorulara cevap aramaya çalışacağız.
Önce okumak nedir? Niçin okuruz? Nasıl okuruz? Ne zaman
okuruz? Tüm bu soruları sormak istiyorum okuyucularım
adına. Okumanın bir çok anlamı var. Bir yazıyı gözle ve
seslice okumak, bir yazıyı okuyarak anlamayı da okumak
olarak söyleriz. Öğrenim görmeyi de okumak ile
anlatırız. Bazen üfürükçülüğü de okumak diye tanımlarız.
Gizli bir duyguyu yüz ifadesinden çözmeyi de okumak
olarak söyleriz. Bir şeyin anlamını çözmek de okumak ile
ifade edilir.
Okuma ile ilgili bir çok da deyim ve söz üretmişiz.
Bunlardan bazıları: canına okumak, okuyup üflemek,
okulda okumak, yüz ifadesinden okumak gibi.
Yazımızda, daha çok bir yazıyı okumanın üzerinde
duracağız. Okuma, göz ve beyinin koordinesi ile
gerçekleşen bir faaliyettir. Gözümüzle okuyor gibi
görünsek de, gerçekte okuyan beynimizdir. Göz, kamera
vazifesi görür. Bir bilgiyi okumak için mutlaka
tanıdığımız sembollerle ifade edilmiş olması gerekir. Bu
şekilleri gören göz, optik sinirler vasıtasıyla beyne
iletir. Beyin ise sembolün anlamı ile ilgili beyinde
kayıtlı eski bilgiyi karşılaştırır. Tanıyorsa
anlamlandırır ve böylece o harfler veya semboller
topluluğunu beyin okumuş olur. Bu karşılaştırma
sırasında beyin iki bilgiyi analiz eder, değerlendirir,
seçer veya reddeder.
Okumak bir ihtiyaçtır. Okumaya başlayan bir kimse
tutuşmuş odun gibi sönmez artık. Okumayı alışkanlık
haline getirmeyen kişinin eğitimi öğretimi yarıda kalmış
sayılır. Okumasını bilen için her insan bir kitaptır.
Okumak bir insanı doldurur. Ünlü düşünür Hacı BEKTAŞ
VELİ “Okunacak en büyük kitap insandır” diyerek, insanın
anlaşılması gereken büyük bir varlık olduğunu
vurgulamıştır. Okumak, içimizde buz tutmuş cahillik ve
bilgisizliği parçalar. Okumaktan elde edeceğimiz en
küçük fayda, bilgisizliğimizi anlamaktır. En doyumsuz
faaliyet okumaktır herhalde. Eğlenceden, danstan,
toplantıdan, yemekten bıkılır ama okumaktan asla.
Yazılar genellikle adına harf denen semboller
vasıtasıyla yazılır ve okunur. Bazen harf olmasa da bazı
şekiller bize okumamızda yardımcı olur. Bir levha, bir
ok, bir resim gibi şeylerden de okuruz.
İnsan oğlu bilgileri ve zekanın ürettiği her şeyi yazıya
dökerek ölümsüzleştirir. Yazılar, zekanın fotografı
gibidir. Okumayı bazen yazıdan, bazen bir fotoğraftan
bazen de izlediğimiz bir filmden yaparız. Okunacak
şeylerin başında kitaplar gelir.
Bir kitapta okuduğumuz her satır yeni bir düşünce
yaratır beynimizde. Eski düşüncelerimizi yeniden
değerlendiririz. Bazen düşüncelerimizi zenginleştirir
bazen de pekiştirir. Kitaplar en iyi dostlardır.
Yiyecek, içecekten sonra aradığımız şey bir insanla
konuşmaktır. Bazen yalnızlığımızı gideren iyi bir
kitaptır. Hatta öyle ki dikkatli okuduğumuzda kitaplar;
masrafsız, art niyetsiz, yorulmadan bize katlanan
dostlardır.
Bu güne kadar yazılan kitaplara bir göz atıldığında
insanın tüm yaptıkları, düşündükleri, elde ettikleri ve
başından geçenlerin hepsi kitaplarda yazılıdır. Yaşamda
öğrendiğimiz şeylerin yaklaşık %60 nı okuyarak
öğreniriz.
Okumak, insanın kişisel gelişimini sağlar. Düşünce
yapımızı, hayal dünyamızı geliştirir; kelime
dağarcığımızı arttırır, bize bilgi ve birikim
kazandırır.
Kitaplar bizi bazen hayal aleminde gezdirir. Bilinmeyen
yerlere götürür, tanımadığımız kişilere misafir oluruz.
Tarihin sayfalarında koşar adım dolaşır; destanlara,
trajedilere tanıklık ederiz. Geçmişin elem verici
olaylarını değiştirmeye gücümüz yetmese de geleceğimizi
kitaplardan edindiğimiz tecrübelerle inşa ederiz. Tüm
bunlar ise okumayla olur.
Ancak millet olarak nedense az okuyoruz. Geçmiş yıllarda
yapılan bir araştırma bu gerçeği çok çarpıcı bir şekilde
ortaya koyuyor. Bir Japon yılda 25 kitap okuyor, bir
İsveçli yılda 10 kitap okuyor, bir Fransız yılda 7 kitap
okuyor. Türkiye’de ise 6 Türk, yılda 1 kitap okuyor.
Peki, niçin az okuyoruz? Millî Eğitim Bakanlığının yine
geçmiş yıllarda yaptırdığı bir ankete göre insanımızın
okumama sebepleri oran olarak şöyledir:
Kitap okuma alışkanlığının olmaması: % 50,2, yeterince
zaman bulunamaması: % 16,6, boş zamanlarında yoğun
olması: % 10,6, tv, internet, video ve sinemanın tercih
edilmesi: % 10,5 ve diğer bir kaç sebep.
Hâlbuki 21. yüzyıl bilgi çağında, eğer Türk toplumu
dünya üzerinde iyi bir yer edinmek istiyorsa, okumak,
düşünmek ve buna bağlı olarak tartışmak, sorgulamak,
eleştirmek ve bilim üretmek zorundadır. Ancak bunları
yaparsak gelişir, çağdaşlaşır ve dünyada yerimizi
alırız.
İyiliği, güzelliği, doğruluğu öğrenmek istiyorsak,
okuyup, karanlığın ayazından ve korkularından kurtulup,
aydınlığın serinleyen sahillerinde yürüyebilmeliyiz.
Gelişmemiş toplumların sorunlarının temelinde
eğitimsizlik yatar. Bu toplumlarda kişiler; okuyarak
geçirebilecekleri zamanı çoğunlukla faydasız hatta
zararlı işlere harcarlar.
Kitap okuyan çocukların iletişim kapasiteleri
artmaktadır. Okuma, çocuğun kelime hazinesini de
arttırmaktadır. Kitap okumanın zihni gelişmeye katkısı
aslında anne karnında başlar. Anne karnındaki bebek 6.
ya da 7.aydan itibaren dış dünyayı işitebilir. Öte
yandan, kendisine kitap okunan çocukların dil gelişimi
sağlıklı olmaktadır.
Aileler, çocuklarının kitap okumamasından şikayetçidir.
Kitap okumayan çocuk, nedense saatlerce televizyon ya da
bilgisayar karşısında kalabiliyor ve sıkılmıyor.
Bilgisayarda oyun oynayarak, televizyon seyrederek
büyüyen çocuklarımız gittikçe okuma isteklerini
yitirmekte ve okumanın sağladığı imkândan mahrum
kalmaktadırlar. Halbuki çocukların, kendilerini okuyarak
yetiştirmeleri gerekir. Çünkü, eğitim sürecinde
çocuklara her şeyin anlatılma imkânı yoktur.
Yanlış ile doğru bilgiyi ayırabilen kişilerin artması
için, çocukluktan itibaren kitap okuma alışkanlığının
kazandırılması gerekir. Kitap okuma alışkanlığı olan
çocukların eğitim hayatları da çok daha başarılı
olmaktadır. Bu da ailenin işini kolaylaştırır. Ne acı
ki; kitap okumayan nesillerin fikir üretme kabiliyetleri
körelmekte ve doğru iletişim kuramamaktadırlar.
Peki ne zaman okumalıyız? Öncelikle aile olarak kitap
okuma alışkanlığı edinmek gerek. Genellikle TV izleme
saatlerinin bir kısmını, yolculuklarda, gezilerde, sabah
bir saat erken kalkarak okumak mümkün. Velhasıl fırsat
bulduğumuz her an okumalıyız. Elimizde TV kumandası ile
dolaşacağımız zamanlar, kitap okuyarak
geçirilebileceğimiz en verimli zamanlardır. Yine bunun
gibi tren, otobüs, taksi, uçak gibi ulaşım araçlarında
seyahat ederken de kitap okuyabiliriz. Çünkü, bu tür
zamanlar zorunlu olarak, sessizce oturmamız ve
geçirmemiz gereken boş zamanlardır. Çantalarımızdan
kitap eksik etmemeliyiz. Cep telefonu kadar yakınımızda
ve yanımızda olmalıdır.
Kitap okumak ne işe yarar dersek şunları söylemek
mümkün. Kitap okumak; insanı iyiliğe, güzelliğe götüren
bir yol, kıştan bahara çıkaran, rengarenk çiçeklerden
bal yapan arıya dönüştüren bir güç, sanat ve bilimle
buluşturan, yalan dolandan uzaklaştıran, özlem ve
umutlarla güvercin uçurtan, aydınlık sabahlara çıkaran
ve kötülüklerden koruyan bir dost eldir. Okuyan insan;
sevmenin, sevilmenin, insan olmanın uygar gelecek
günlere varmanın kapılarını aralar.
Kitap okuma; ilaç gibidir. Hayatı sevdirir, düşünceleri
olgunlaştırır, besler, geliştirir ve çabuklaştırır.
Okuma; stresi azaltır, zihni açar, hantallıktan
kurtarır, güzel görmemizi sağlar. Bilgili yapar, çevre
edindirir, kelime hazinemizi geliştirir, anlama, konuşma
gücümüzü ve kültürümüzü arttırır. Okumak; insanı etkili
kılar, başarı düzeyimizi ve kaliteyi arttırır, dünyaya
bakışımızı değiştirerek bizi erdemli kılar. Voltaire:
‘Okuma, ruhu yüceltir.’ diyerek okumanın önemini ve
ruhumuza etkinsine dikkat çekmiştir.
Gerçekten de okuma alışkanlığı edinebilmek zordur. Hele
televizyonların insanı haber, dizi,film, şov
bombardımanına tuttuğu günümüzde okuyabilmek, sanatların
en zoru, fakat en güzelidir. Goethe: “Okumayı öğrenme,
sanatların en gücüdür.” diyerek okuma alışkanlığı
kazanmanın zorluğunu belirtmiştir.
TV seyretmek insanı pasifleştirir. Resimler süratle
gözümüzün önünden geçer ve düşünmek için vakit
bulamayız. Kitap öyle değildir; istediğiniz yerde
okumayı bırakıp okuduklarınız üzerine düşünebilir ve
hayal edebilirsiniz.. Araştıran, inceleyen, irdeleyen ve
“ OKUYAN” bir toplum olmamız dileğimle…
Hüseyin BOZKURT
Yeminli Mali Müşavir
www.muhasebenet.net
-Diğer makaleleri
21.08.2010
|