Muhasebe  

Maliye

Vergi

Sigorta

İletişim

  MAKALE / YORUM  / 17.03.2008    

ara

 Ana Sayfa 

        Staj-Stajyer Rehberi

Makaleler 

Danışma Hattı 

                  Pratik Bilgiler

Beş Dakika Ara 

          2008 Uygulamaları


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Altar Ömer ARPACI

Maliye Bakanlığı

Gelirler Başkontrolörü

Manisa Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir İdaresi Grup Müdürü V.

 

 

KURUM MATRAHININ TESPİTİNDE GİDERLER

 

Bir ülkenin vergilemede başarılı olabilmesi için vergi kanunlarının rasyonelliği yanında gelir (vergi) idaresinin, kanunları etkin bir şekilde uygulayacak teknolojik alt yapıya, insan kaynağına ve ayrıca vergi kaçağını caydırıcı bir vergi denetim mekanizmasına sahip olması gerekliliği aşikârdır.

 

Kamuda sürdürülen reform niteliğindeki çalışmalar açısından gelir idaresinin ve vergi sisteminin iyileştirilmesi ve yeniden yapılandırılması konusunun ele alınması şüphesiz isabetlidir.

 

178 sayılı Maliye Bakanlığı’nın Kuruluş Kanun Hükmünde Kararname değiştiren, 31 Temmuz 2004 tarih ve 25539 sayılı Resmi Gazete’de yayımlan 5228 sayılı Kanun ile Vergi Konseyi’nin kurulması sağlandı. Sekiz aylık bir aradan sonra,  Yönetmelik 22 Mart 2005 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak Vergi Konseyine ilişkin yasal düzenleme tamamlanmış oldu.

 

Vergi Konseyi ilk olarak vergi kanunlarının yeniden yazılımını gündemine aldı Gelir, Kurumlar ve Vergi Usul Kanunları, sık sık yapılan değişiklikler ile sistematiğini yitirip içinden çıkılmaz hale geldiğinden bu 3 temel Kanun yeniden yazılarak, basit ve anlaşılır hale getirilmesi planlanmaktadır. Bunlardan ilk olarak Kurumlar Vergisi Kanunu yeniden yazıldı.

 

1 Ocak 1950 tarihinde yürürlüğe giren 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu  günümüze kadar birçok değişikliğe uğramış ve son olarak ta değişiklik yapmak yerine Kanun bütün olarak kaldırılmış yerine  21 Haziran 2006 tarih ve 26205 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu getirilmiştir.

 

 Uygulamada mükelleflerin, vergi matrahının belirlenmesi sırasında giderlere ilişkin hatalı işlemler yaptıkları ve bu nedenle vergi incelemelerinde cezalı tarhiyatla karşı karşıya kaldıkları görülmektedir.

 

5520 Kurumlar Vergisi Kanununu da içeren yürürlükte olan vergi mevzuatı uyarınca kurum matrahının tespitinde giderlerin anlatıldığı KURUM MATRAHININ TESPİTİNDE GİDERLER(5520 SAYILI KURUMLAR VERGİSİ KANUNU DOĞRULTUSUNDA) başlıklı kitabımız Ağustos 2007 ayında Yaklaşım Yayıncılıktan çıkmıştır. Bu kitabımızdaki “Kazancın Tespitinde Tahakkuk ve Dönemsellik İlkeleri Esas Alınır” bölümü aşağıda yer almaktadır.

 

KAZANCIN TESPİTİNDE TAHAKKUK VE DÖNEMSELLİK İLKELERİ ESAS ALINIR

 

Vergi Usul Kanunu’nun 19. maddesinde, vergi alacağının doğumu vergiyi doğuran olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülüne bağlanmıştır. Kurum kazancının tespitinde 2 temel ilke söz konusudur. Bunlardan birincisi tahakkuk esası, ikincisi ise dönemsellik esasıdır. Tahakkuk esasına göre, kazancın tespitinde ödeme veya tahsilat dikkate alınmaz. Bir hasılat unsurunun doğuşu(tahakkuku) yeterli olup tahsil edilmiş olması şart değildir. Aynı şekilde bir gider unsurunun doğuşu(tahakkuku) yeterli olup ödenmiş olması şart değildir. Burada tahakkuktan kasıt hasılat veya giderin mahiyet ve tutar olarak kesinleşmesidir.

 Uygulamada zaman zaman gelir ve giderler açısından tahakkuk esasından sapmalar görülmektedir. İşveren sendikalarına ödenen aidatlar ve SSK prim ödemeleri örnek olarak verilebilir.

 Gelir Vergisi Kanununun 40/8. maddesine göre; işverenlerce, Sendikalar Kanunu hükümleri uyarınca sendikalara ödenen aidatların gider yazılması mümkündür. Ancak ödenen aidatın bir aylık tutarı işyerinde işçilere ödenen çıplak ücretin bir günlük toplamını aşamaz. Ayrıca madde hükmünden de anlaşılacağı üzere bu gider türünde tahakkuk esası değil ödeme esası geçerlidir.[1]

 506 sayılı Kanunun 80. maddesinin birinci fıkrasında "İşveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu kanun gereğince hesaplanacak prim tutarlarını ücretlerinden kesmeye ve kendisine ait prim tutarlarını da bu miktara ekleyerek en geç ertesi ayın sonuna kadar Kuruma ödemeye mecburdur.” denilmiş, aynı maddenin üçüncü fıkrasında da "Kuruma ödenmeyen prim Gelir ve Kurumlar Vergisi uygulamasında gider yazılamaz" hükmü yer almıştır.[2]

 

Bu hükümlere göre, SSK priminin gider olarak dikkate alınabilmesi için, bu primlerin Sosyal Sigortalar Kurumuna fiilen ödenmiş olması gerekmektedir. Bu nedenle, sigorta primleri, dönemine ve ait olduğu yıla bakılmaksızın fiilen ödendiği tarihte gider yazılacaktır.[3]

 

Ancak 506 sayılı Kanunun 80. maddesi gereğince bir aya ait sigorta primleri ertesi ayın sonuna kadar ödenebileceğinden, Aralık ayına ait olan sigorta primlerinin ertesi yılın Ocak ayı içerisinde ödenmesi durumunda bu primler Aralık ayının gideri olarak dikkate alınabilecektir.[4]

 

Yine; 04.03.2006 tarih ve 26098 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 5458 sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 3.maddesinin beşinci fıkrasında;  “Bu Kanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi kapsamında borçları yeniden yapılandırılanlarca, taksitlendirme süresinde beyanları üzerine tahakkuk eden; yıllık gelir ya da kurumlar vergisinin süresinde veya vade tarihlerinin rastladığı yılı takip eden yılın sonuna kadar tamamen ödenmemesi, katma değer  vergisinde bir takvim yılında üç defadan fazla kanunî ödeme süresinde veya vade tarihlerinin rastladığı yılı takip eden yılın sonuna kadar ödeme yükümlülüklerinin yerine getirilmemesi, bu vergi türleri için ikmalen, re'sen veya idarece yapılan tarhiyatlardan, taksitlendirme süresince  kesinleşenlerin ise kanunî süresinde veya kesinleşme tarihlerinin bulunduğu yılı takip eden yılın sonuna kadar ödenmemiş olması ya da bu borçların 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48. maddesine göre taksitlendirilmemesi hallerinde, bu hususlar işverenin bağlı olduğu vergi dairelerince Sosyal Sigortalar Kurumuna bildirilir.  Bu durumda, borçlular bu Kanunun yeniden yapılandırma hükümlerinden yararlanma hakkını kaybederler ve ödedikleri tutarlar  Sosyal Sigortalar Kurumunun ilgili mevzuatı uyarınca borçlarına mahsup edilir.” hükmü yer almaktadır. 

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, SSK priminin gider olarak dikkate alınabilmesi için, bu primlerin Sosyal Sigortalar Kurumu’na fiilen ödenmiş olması gerektiğinden, sigorta primleri, dönemine ve ait olduğu yıla bakılmaksızın (taksitlendirilerek ödenmesi halinde ödenen taksit tutarlarından prim aslı kadarının) fiilen ödendiği tarihte gider yazılması mümkündür. Sosyal Sigortalar Kurumuna ödenen, idari para cezaları ile ödenen gecikme zamlarının, tecil faizlerinin ticari kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün değildir. 

1 seri no.lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğinde dönemsellik kavramı aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır.

 “İşletmenin sürekliliği kavramı uyarınca sınırsız kabul edilen ömrünün, belirli dönemlere bölünmesi ve her dönemin faaliyet sonuçlarının diğer dönemlerden bağımsız olarak saptanmasıdır. Gelir ve giderlerin tahakkuk esasına göre muhasebeleştirilmesi, hasılat, gelir ve kârların aynı döneme ait maliyet, gider ve zararlarla karşılaştırılması bu kavramın gereğidir.”

 Dönemsellik ilkesine göre ise kazancın tespitinde bir hasılatın olumlu, giderin ise olumsuz unsur olarak dikkate alınabilmesi için söz konusu döneme ait olması gerekir. Bu ilkenin hukuki dayanağını ise Vergi Usul Kanunu’nun “aktif geçici hesap kıymetleri” ve “pasif geçici hesap kıymetleri” başlıklı 283 ve 287. maddelerinde bulmaktayız.[5] Ticari kazanç açısından gelirin ve giderin tahakkuk etmiş olması yeterlidir. Ancak dönemsellik ilkesi gereği bir gelir veya gider tahakkuk etmiş olsa bile ilgili olduğu hesap dönemine intikali gerekir. Bu nedenle gelecek dönemleri ilgilendiren giderler ve gelirler gelir tablosunda değil bilançoda yer alırlar. Bazı gider türleri önceden ödenmesine rağmen gelecek yılları ilgilendirebilir. Bu tip peşin ödemeler yapılınca “280 Gelecek Yıllara Ait Giderler Hesabı”nın borcuna kaydedilir. Birden fazla yılı ilgilendiren gider ödemesi yapılmışsa dönem başında cari yılı ilgilendiren kısım bu hesaptan çıkarılıp “180 Gelecek Aylara Ait Giderler Hesabı”nın borcuna aktarılır. İlgili ay geldiğinde 180 no’lu hesaptan gider hesaplarına intikal ettirilir.

 İçinde bulunulan yıldan sonraki gelecek yılları ilgilendiren gelirler, dönemsellik ilkesi gereği ilgili gelecek yıl veya yıllara aktarılmak üzere tahakkuk ettirilerek, içinde bulunulan yılın gelirlerinden ayrılmış olur. Gelecek yılları ilgilendiren gelirlerin tahakkuku için “480 Gelecek Yıllara Ait Gelirler Hesabı” kullanılır. Muhasebedeki “ihtiyatlılık” ilkesi gereği bu hesaba, gelirin gelecek yıl veya yıllara ait olduğu kesin olarak bilindiği zaman kayıt yapılır. Dönem başında cari yılı ilgilendiren kısım bu hesaptan çıkarılıp “380 Gelecek Aylara Ait Gelirler” Hesabı”na aktarılır. İlgili ay geldiğinde 380 no’lu hesaptan gelir hesaplarına intikal ettirilir. 

Dönemsellik ilkesi ile ilgili olarak özellikli durumların iki örneği aşağıya alınmıştır. Bunlardan birincisi; Telefon, elektrik, su vs. faturalarının gider yazılacağı dönem sorunu, ikincisi ise vadesi geçtiği halde henüz ödenmemiş olan vergi ve SSK prim borçlarının durumudur. 

Telefon, elektrik, su ve doğalgaz faturaları Vergi Usul Kanunu’nda düzenlenen "fatura ve benzeri belgeler’’ kapsamında nitelendirilmektedir. Yukarıda belirtilen belgelerin bazılarının üzerinde ‘’VUK hükümleri ve yönetmeliklerine tabi değildir." ibaresi bulunması, bu belgelerin fatura ve benzeri olma niteliğini ortadan kaldırmamaktadır. Belgelerin, üzerinde bu ibarenin bulunmasının nedeni, belgelerin basım ve kullanımındaki bazı formalitelerin ortadan kaldırılmasıdır.  

Söz konusu giderler açısından en önemli özellik, bu giderlerin tahakkuk esasına göre gayri safi kazançtan düşülmesidir. Aynı zamanda bu giderler açısından vergilendirmede dönemsellik ilkesi esastır. Bu tür giderlerin tahakkuk ettikleri dönemde, ilgilendirdikleri dönem gideri yazılabilir. Birden fazla dönemi ilgilendiren giderlerin gelecek dönemler için aktifleştirilmeleri gerekir. Bu tür giderlerde dönemsellik ilkesinin istisnasını, giderlerin ait oldukları dönem içinde alacaklı kamu kuruluşları tarafından tahakkuklarının bildirilmediğinde, ödendikleri yılda gider yazılabileceği durumu oluşturmaktadır.

  Telefon, elektrik, su ve doğalgaz giderlerinde, yukarıda belirtilen dönemsellik ilkesi haricinde bunların işletmenin aktifinde kayıtlı olmaları veya sözleşmelerinin işletme adına düzenlenmiş olmaları da ikinci bir özellik olarak karşımıza çıkmaktadır.[6]

 Dönem sonu envanter çalışmaları sırasında dikkat edilmesi gerekli hususlardan birisi de, 360 ve 361 no’lu hesaplarda yer alan ve vadesi geçtiği halde henüz ödenmemiş olan vergi ve SSK prim borçlarının ne tür bir işleme tabi tutulması gerektiğidir.

 Bu konu ile ilgili hesaplara ilişkin olarak 1 seri no’lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğinde yapılan açıklamalar aşağıda yer almaktadır.

 

“360 Ödenecek Vergi ve Fonlar Hesabı”

İşletmenin ekonomik faaliyetlerde bulunmasının sonucu ilgili mali mevzuat uyarınca mükellef veya sorumlu sıfatıyla işletmenin kendisine, personeline ve üçüncü kişilere ilişkin olarak ödenmesi gereken vergi, resim, harç ve fonların izlendiği hesaptır.

 

İşleyişi:

Vergi, resim, harçların tahakkuk ettirilmesini gerektiren olaylar ve işlemler ortaya çıktıkça anılan hesaplar alacaklanır, ödemeler yapıldıkça borçlanır. Bir yıldan daha uzun sürede ödenecek ertelenmiş veya takside bağlanmış vergiler varsa, bunlar "438 Kamuya Olan Ertelenmiş veya Taksitlendirilmiş Borçlar Hesabı" na aktarılır.

 

“361 Ödenecek Sosyal Güvenlik Kesintileri Hesabı”

İşletmenin, personelin hakedişlerinden sosyal güvenlik mevzuatı hükümlerine göre kesintiye tabi tutmakla yükümlü bulunduğu, personele ait emeklilik keseneği ve sigorta primleri ile bunlara ilişkin işveren katılma payları ve işverence sosyal güvenlik kuruluşlarına ödenecek diğer yükümlülüklerin izlendiği hesaptır.

 

İşleyişi:

Kesintiler yapıldıkça bu hesap alacaklandırılır ve ödemeler yapıldıkça borçlandırılır. Bir yıldan  daha uzun sürede ödenecek Sosyal Güvenlik Kesintileri varsa, bunlar "438 Kamuya Olan Ertelenmiş veya Taksitlendirilmiş Borçlar Hesabı"na  aktarılır.

 

“368 - Vadesi Geçmiş Ertelenmiş veya Taksitlendirilmiş Vergi ve Diğer Yükümlülükler Hesabı”

Kanuni süresi içerisinde ödenmeyen vergi ve yükümlülükler ile erteleme ve taksitlendirme süresi bilanço tarihinde bir yıldan az olan vergi ve yükümlülükleri kapsar.

 

İşleyişi:

Vadelerinde ödenemeyen vergi ve diğer yükümlülüklerle erteleme veya taksitlendirme, süresi bir yıldan az olanlar ile vadesi bir yılın altına düştüğü için 438 nolu hesaptan bu hesaba aktarılanlar, hesabın alacağına kaydedilir. Ödenmeleri halinde hesaba borç kaydedilir. Ancak, vadesi geçmiş vergi ve diğer yükümlülüklerde erteleme veya taksite bağlama süresi bir yılı aşanlar bu hesabın borcu karşılığında "438 Kamuya Olan Ertelenmiş veya Taksitlendirilmiş Borçlar Hesabı"na aktarılır.

 

“369 ÖDENECEK DİĞER YÜKÜMLÜLÜKLER Hesabı”

Özel bölümlerinde tanımlananlar dışında kalan yükümlülüklerin izlendiği hesaptır.

 

İşleyişi:

Tahakkuk ettirilmesini gerektiren olaylar ve işlemler ortaya çıktıkça anılan hesaplar alacaklanır, ödemeler yapıldıkça borçlanır.

 Tebliğde yer alan belirlemelere göre vergi ve sosyal güvenlik kesintileri ödemelerinin vadesinde yapılmaması halinde, 360 ve 361 hesaplardaki vadesi geçen yükümlülükler yine aynı gruptaki "368 Vadesi Geçmiş Ertelenmiş veya Taksitlendirilmiş Vergi ve Diğer Yükümlülükler Hesabı”na aktarılmalıdır. Bu işlem, dönem içerisinde yapılmamış olsa bile, dönem sonundaki envanter çalışmaları sırasında mutlaka yapılmak durumundadır. Vadesi geçmiş ve ödenmemiş borçlar, “360” ve “361” hesaplardan alınıp, en azından mali tablo aşamasında “368” hesaba mutlaka aktarılmalıdırlar. Bu tutarların mali tabloda “360 ve 361” hesaplar içerisinde bırakılmış olması, işletmenin bu tür borçlarını hep zamanında ödediği gibi bir görüntü vererek mali tablo okuyucusunun aldanmasına neden olacak, bu yolla “Tam Açıklama Kavramı” ile “Sosyal Sorumluluk Kavramı” gözden çıkarılmış olacaktır.

 

Bilanço tarihindeki işletmenin bütün borçlarının bilançoda yer almasını gerektiren bilanço ilkesi gereği ve dönem içinde doğan tüm giderlerin doğduğu döneme kaydedilmesini gerektiren “dönemsellik ilkesi” gereği, vadesi geçmiş olduğu için "368" hesaba aktarılan vergi ve sosyal güvenlik borçlarının dönem sonu itibariyle oluşmuş gecikme zamları da hesaplanıp tahakkuk ettirilerek "369- Ödenecek Diğer Yükümlülükler" hesabına alacak kaydedilmelidir. Zira bu gecikme zamları da işletmenin oluşmuş borçlarıdır ve işletme kişiliğinin gideridir. Giderin doğuş zamanı da ödenme tarihi değil, tahakkuk ettiği tarihtir. Sonuçta, Tam Açıklama ve Dönemsellik İlkeleri gereği, dönem sonu itibariyle oluşan gecikme zammı borcu bilançoda, oluşan gecikme zammı gideri de o dönemin gelir tablosunda yer almalıdır

 

----*----


[1] Ayrıntılı bilgi için bkz. 149 seri no’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ( 18 Mart 1986 tarih ve 19051 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır)

[2] Sigorta primi ve emekli aidatı işveren hisselerinin gider olarak yazılabilmesi, bu primlerin ve aidatın geri alınmamak üzere Türkiye'de yerleşik sigorta şirketlerine veya emekli ve yardım sandıklarının tüzel kişiliği haiz bulunmaları şartına bağlanmış bulunmaktadır. Bu nedenle bu şartlara haiz olmayan müesseselere yapılan bu tür ödemeler gider yazılamayacaktır.

[3] Ancak, tahakkuk ettirilen sigorta primleri nedeniyle ceza ve faiz ödenmesi halinde ilerleyen bölümlerde anlatılacağı üzere bu ceza ve faizlerin kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün değildir.

[4] Ayrıntılı bilgi için bkz. 174 seri no'lu Gelir Vergisi Genel Tebliği (19 Şubat 1994 tarih ve 21854 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanmıştır)

[5] Aktif Geçici Hesap Kıymetleri

Madde 283 – “Gelecek bir hesap dönemine ait olarak peşin ödenen giderler ile cari hesap dönemine ait olup da henüz tahsil edilmemiş olan hasılat, mukayyet değerleri üzerinden aktifleştirilmek suretiyle değerlenir.

Zirai işletmelerde henüz idrak edilmemiş olan mahsuller için yapılan giderler (Hazırlık işleri giderleri gibi) de bu madde hükmüne göre aktifleştirilerek değerlenir.”

Pasif Geçici Hesap Kıymetleri

Madde 287 – “Gelecek hesap dönemlerine ait olarak peşin tahsil olunan hasılat ile cari hesap dönemine ait olup henüz ödenmemiş olan giderler mukayyed değerleri üzerinden pasifleştirilmek suretiyle değerlenir.”

[6]  Bu tip Faturalarının gider kaydedilmesi, Katma Değer vergisi ve Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkanda Kanunu karşısındaki durumu açısından ayrıntılı bilgi için bkz. APAK Talha; “Telefon, Elektrik, Su ve Doğalgaz Faturalarının Giderleştirilmesi ve Bu Faturalarda Gösterilen KDV’nin İndirimi” alomaliye web sitesi, Ekim 2004


   

 

Copyrıght © 2005-2008  www.muhasebenet.net- Türkiye'nin muhasebe rehberi. Her hakkı saklıdır.