1.
Birinci bölümde Belediye
şirketlerinin tanımı ve
görev alanları
konusunda
değerlendirme
yapılacak, ikinci
bölümde
Avrupa Birliği’ndeki
belediye
şirketlerinin hukuki yapısı ve AB rekabet
hukuku
karşısındaki durumu,
üçüncü bölümde ise Türkiye’de
belediye şirketlerinin hukuki yapısı ve İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin uygulamaları
değerlendirilecektir.
2.
BELEDİYE ŞİRKETLERİNİN GENEL TANIMI
Belediye
şirketlerinin genel kabul görmüş bir
tanımı olmadığı gibi, Şirket yapısı ve görevleri
hakkında Avrupa genelinde farklı model
uygulamalarından kaynaklanan bir
çeşitlilik vardır. Bu konudaki uluslararası yerleşmiş
ifade ise local
public company
şeklindedir.
Ancak yine de en genel hatlarıyla bir
tanımlama yapılmak istersek;
piyasada üretilen ve pazarlanan mal ve hizmetleri
üretip, pazarlayan ve
%50 den fazlası
belediyeler ait olan veya yönetim veya
denetim kurullarındaki kişilerin
yarısından bir fazlası kamuyu temsil eden tüzel
kişilikler olarak tanımlayabiliriz.
Son yıllarda
belediye yönetimlerin artan önemine paralel olarak görev
ve
sorumlulukları da artmıştır.
Belediyelerin artan sorumlulukları
yeni kaynaklar üretmeye itmiş bunun doğal sonucu olarak
belediye şirketleri kurulmuştur.
Özellikle belediyeler birçok yerel hizmeti, özel hukuka
tabi olarak
kurdukları şirketler ile yürütmeye başlamışlardır. Bu
çerçevede
Belediye yönetimleri, söz
konusu şirketleri yerelleşme
sürecinin bir parçası
olarak değerlendirmiş, çeşitlenerek artan hizmet
taleplerini ve kaynak üretme fonksiyonunu bu şirketler
vasıtasıyla karşılamaktadırlar.
Yukarıdaki tanımlamalar ve
fonksiyonlarına paralel
olarak AB belediye
şirketlerinin kamu hizmetlerinin üretim ve sunumunda
kesin rolünü kabul etmiştir. Avrupa Yerel
Yönetimler Özerklik Şartı, özerk yerel
yönetiminin kapsamını 6
madde halinde
özetlemiştir.
1.
Yerel yönetimlerin temel görev ve yetkileri anayasada
yer alacak ya da
kanunla düzenlenecektir. Ancak bu
düzenleme yerel yönetimlere diğer
alanlarda yetki ve görev verilmesine
engel olmayacaktır.
2.
Yerel yönetimler, kanuni
yetkileri çerçevesinde görev alanlarına
giren ve
başka bir kurumun görevlendirilmemiş
olduğu tüm konularda faaliyette
bulunma hakkına sahip olacaktır.
3.
Kamu sorumlulukları vatandaşa en yakın
olan idari birim tarafından
kullanılmalıdır. Başka bir kurumun söz
konusu sorumlulukları üstlenmesi
ancak daha etkin ve daha ekonomik
olabilecekse mümkün olacaktır.
4.
Yerel yönetimlere verilen yetkiler tam ve makama
özeldir. Kanuni
düzenlemeler dışında bu yetki ve görevler
başka bir kurum tarafından
sınırlandırılamaz.
5.
Merkezi
veya bölgesel yönetimlerin yerel yönetimlere verdiği
yetkilerin
kullanılmasında yerel yönetimler, yerel
koşullar çerçevesinde takdir yetkisi
kullanabilmelidir.
6.
Yerel yönetimleri doğrudan ilgilendiren
tüm planlama ve karar alma
sürecide imkanlar dahilinde
yerel idarelerin görüşleri alınmalıdır.
Bu
çerçeve yerel yönetimlerin
artan görev ve sorumluluklarını yerine
getirebilmeleri için alternatif hizmet üretim araç
ve politikalarından faydalanabilmelerinin
önünü açmaktadır.
Görüldüğü gibi yerel özerkleşme ve
hizmette yerindelik demokratikleşmenin esası olarak
kabul edilmiştir. Böylece Avrupa Yerel Yönetimler
Özerklik Şartı ile kabul edilen ve
sonradan AB’nin kurucu antlaşması olarak kabul
edilen Maastrich Antlaşmasında teminat
altına alınan
bu ilke ile kamu hizmetlerinin
halka en yakın olan idari birimlerce
yerine getirilmesi hedeflenmiştir.
Bununla birlikte
AB yerel yönetimlere kamu hizmetlerini
sunma alanında özerk ve
özgür hareket edebilmeleri için daha fazla hukuki
güvencenin verilmesini Viyana
Deklarasyonu ile kabul etmiştir. Ayrıca
Lizbon
antlaşması ile üye devletler genel kamu
menfaatini ilgilendiren yerel hizmetlerin
üretim ve sunumunda yerel idarelerin
özgürlüğünün garanti altına alınmasını birincil
öncelik olarak kabul etmişlerdir.
3. AVRUPA BİRLİĞİ’NDE BELEDİYE
ŞİRKET UYGULAMALARI
Belediye şirketlerinin örgütlenme ve
hizmet
alanları tanımına yönelik bir düzenleme
AB müktesebatında yer almamaktadır. Avrupa birliği hukuk
sisteminde belediye şirketlerinin örgütlenme ve faaliyet
alanlarına ilişkin bir tanımlama yapılmamış olması iyi
işleyen bir kontrol sistemine sahip olan AB’nin bazı
temel prensiplerine
uymayacağı anlamı çıkarılmamalıdır.
Nitekim AB komisyonu 2007 yılında
yayınladığı
Avrupa Birliği’nin Yerel Kamu Şirketleri
Stratejisi
belgesinde belediye şirketlerinin hukuki
ve
mali
yapılarının nasıl olması
gerektiği hususundaki görüşlerini net
olarak aşağıdaki ilkeleri teyit ederek belirlemiştir.
·
Yerel yönetimlerin kamu hizmetlerini
üretim ve
sunma şeklini seçmedeki özgürlüğü güvence
altına alınmalıdır.
·
Kamu-Özel Sektör Ortaklığı Modelleri ve
benzer modeller, belediyelerin kamu hizmetlerini sunmada
yararlanabilecekleri alternatif yöntemlerdir.
·
Belediye
şirketleri liberal ekonomi kuralları
kapsamında halk için en
iyisini yapmaya çalışmalıdır.
·
AB
para politikası gereğince, üye ülke yerel kamu
şirketleri
aynen özel
sektör şirketleri gibi mali esnekliğe
sahiptirler ve borçlanabilirler.
Avrupa Birliği üye ülkelerinde, tamamen
belediyelere ait olan, özel sektör ile
ortak olunan, belediyeler arasında
ortaklaşa kurulan ve hatta uluslararası alanda dahi
faaliyet
gösteren (özellikle enerji sektöründe) yerel kamu
şirketleri vardır. Örneğin
Almanya’da Mainz, Wiesbaden ve Darmstadt
belediyeleri büyük enerji grupları ile
rekabet edebilmek için temel kamu
hizmetlerini üretmek ve sunmak amacı ile bir
birlik oluşturmuşlardır. Avusturya’da ise
Graz, Linz, Salzbur ve İnnsbruck belediyeleri
enerji ve ulaşım alanında bir konsorsiyum
oluşturarak (Citykom Ltd) %50 hissesini
uluslararası şirketlere satarak bir
ortaklık (joint venture) oluşturmuşlardır.
4. AVRUPA BİRLİĞİNDE REKABET
HUKUKU DÜZENLEMELERİ BAĞLAMINDA BELEDİYE ŞİRKETLERİ
Avrupa Birliği’nin üye devlerin iç hukuk
düzenlemelerine müdahil olmadığı ve
özellikle belediye şirketleri konusunda
herhangi bir bağlayıcı politikasının veya
kararının olamadığını önceki bölümde
belirtilmiştik. Bu bölümde Avrupa Birliğinin
Rekabet Hukuku politikası, bu politikanın
amaçları ve uygulama şekli genel olarak
anlatarak, belediye şirketleri hakkında
rekabet hukuku ilkeleri doğrultusunda
uyulması
gereken kurallar üzerinde genel bir
değerlendirme yapacağız.
Roma Antlaşmasına göre Avrupa Birliğinin
rekabet kurallarının iki temel işlevi
bulunmaktadır. Bunlar, rekabete aykırı
davranışları engellemek ve üye ülkeler arasındaki
ticareti sınırlayacak davranışları
önlemek olarak ifade edilmiştir. Bu düzenlemeyle Avrupa
Tek Pazarının oluşturulmasının
hedeflendiği belirtilmiştir.
Rekabet hukuku kuralları, ilk olarak
Avrupa Topluluğunun kurucu antlaşması
olarak bilinen Roma antlaşması ile
düzenlenmiştir. Roma anlaşması, 1987 Tek Avrupa Senedi,
1993 Maastricht Antlaşması ve 1999
Amsterdam Atlaşması ile değişikliklere
uğramıştır. Ancak Roma Antlaşmasındaki
temel düzenleme aynen muhafaza
edilmiştir. Böylece Roma Antlaşması ile
yapılan düzenlemenin yaklaşık 50 yıldır
uygulamada olduğu ve gayet başarılı
olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü Avrupa Topluluğu
bir ekonomik birlik olarak doğmuş ve
büyümüştür. Bu birliğin harcının veya tutkalının Roma
Antlaşması ile düzenlenen rekabet hukuku kuralları
olduğu bilinmektedir. Bu kapsamda serbest piyasa
ekonomisi kurallarının AB’de algılanışı, belediye
şirketlerinin kuruluş ve işleyişlerinde de göz önünde
bulundurulması
gerekmektedir. Genel bir tanımlama ile
serbest piyasa, alıcı ve satıcıların önceden
belirlenmiş kurallar çerçevesinde açık ve
şeffaf olarak cereyan eden bir yapı içinde alış-veriş
içinde olmalarını ifade etmektedir.
Piyasa ekonomisinin işler olabilmesi için AB içinde
birtakım zorunluluklar vardır; Kopenhag kriterleri ile
serbest piyasa ekonomisinin
gereklerine yönelik temel ilkeler
vazedilmiş olup, bu ilkeler;
·
Yeterli
sayıda alıcı ve satıcı olmalıdır.
·
Üzerinde
geniş bir mutabakat olan ekonomik bir politika
olmalıdır.
·
Alıcı
ve satıcıların piyasada tam bir hareket serbestîsi
olmalıdır.
·
Alıcı
ve satıcıların kendilerini güvende hissedebilecekleri
bir fiyat istikrarı ve
fmali güven
olmalıdır.
AB
rekabet hukuku ilkeleriyle liberal ekonomi sisteminin
temeli olan rekabet
özgürlüğü garanti altına alınmıştır.
Temel olarak amaç ekonomiktir ve üye devletler
arasındaki sınırları kaldırmayı ve
entegrasyonu hedeflemektedir. Aynı zamanda
tüketiciyi korumak, etkinliği,
verimliliği ve kaliteyi artırmak hedeflenmektedir. Bu
çerçevede AB rekabet hukuku kuralları:
üye devletler arasındaki ilişkileri ve üye
devlerdeki özel ve kamu
şirketleri arasındaki ilişkileri kapsar.
Hatta AB içinde
olmayan özel ve kamu şirketlerinin
uygulamaları AB sınırları içinde haksız rekabeti
doğuruyorsa müdahale yetkisi vardır.
AB rekabet hukuku üye devletler arasında
bütünleşmeyi sağlayarak etkin ve verimli bir rekabet
ortamını oluşturmayı hedeflenmiştir.
Avrupa Birliği’nin belediye şirketlerini
doğrudan ilgilendiren rekabet hukuku
alanındaki düzenleme ve uygulamaları
aşağıdaki
gibi özetlenebilir:
·
Üye ülkeler arasında rekabete aykırı
teşebbüsleri önlemek ve
ticareti kısıtlayıcı eylemleri engellemek
gibi iki temel prensip üzerine
kurulmuştur.
·
Rekabet
kuralların hedefi, piyasa ekonomisinin sağlıklı
işlemesini
sağlamak; rekabeti bozduğu düşünülen
eylemleri engellemek, ortak
güçlerin hakim olduğu iyi çalışan bir iç
pazar oluşturmaktır.
·
Ortak
Pazar oluşturulmasında serbest rekabet şartlarının
oluşturulmasın
birincil önceliğe sahip olduğu
Roma Antlaşmasında yer alan rekabet
kurallarının esasına ilişkin bir
değişikliğin yapmamasından anlaşılmaktadır.
·
Roma
Antlaşması ile esas olarak, topluluğa üye
devletlerarasında ticareti
engellemeyecek malların, hizmetlerin ve
kişilerin serbest dolaşımını
sağlamayı hedeflemiş olup, üye ülkeler
ulusal sınır gözetmeksizin, rekabet
hukuku kuralları çerçevesinde serbest
ticareti geliştirmekle sorumlu tutulmuştur. Ancak
rekabet politikasının kötüye kullanılmaması ve
kullanılmasının önlenmesi üye devletlerin
iç hukukuna bırakılmıştır.
·
Copenhagen
ekonomik kriterleri ile de belirlenen; topluluğa üye
olmak
isteyen aday ülkelerden aranan kriterlerle hedeflenen
serbest ekonomi ve
rekabet özgürlüğünü düzenleyen bu
kurallar topluluğun anayasası
niteliğindedir. Bu kuralların amacı
politik ve ekonomiktir. Üye devletlerarasında
bütünleşmeyi sağlaması etkin ve verimli bir rekabet
ortamını
oluşturması hedeflenmiştir.
·
Topluluğa
Üye ülkelerin rekabet politikasını devretmeleri kendi
ulusal
düzenlemelerini de devretmesi anlamına
gelmemektedir. Üye devletler kendi iç rekabet
politikalarını yapmakta ve bunları uygulama konusunda
serbesttirler. Ancak bu kuralları
koymak ve uygulama konusunda
devletlerin koyduğu kuralların topluluğun
amaçlarına aykırı olmaması ve
üye devletlerarasında ticarete zarar
vermemesidir.
·
Küreselleşmenin
etkileri karşısında devletlerin önemi azalmış, bunun
yerine uluslararası örgütler ve çok
uluslu şirketler ön plana çıkmıştır. Bu tür
örgütlerin ve şirketlerin bazı alanlarda
dünya pazarını ele geçirmesi ve
tekelleşmesi söz konusu olmuştur. Bu tür
olumsuzlukların önlenmesi ancak
AB ve OECD gibi uluslar üstü ve
uluslararası örgütlerin rekabet
politikalarıyla önlenebilmektedir.
5. TÜRKİYE’DE BELEDİYE
ŞİRKETLERİNİN HUKUKİ YAPISI
Son yıllarda Türkiye’de de etkisini
artırarak devam ettiren yeni kamu yönetimi
anlayışı genel olarak yönetimde etkinliği
ve verimliliği artırmaya, hizmette emreden
ve buyuran değil halk için hizmet üreten ürettiği
hizmetin hesabını veren bir yapıya doğru
evirilmektedir.
Yukarıdaki temel yaklaşım yapılan kanuni
düzenlemelere sirayet etmiş ve 5393 sayılı Belediye
Kanunu’nda belediyeyi “Belde
sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki
ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar
organı seçmenler tarafından seçilerek
oluşturulan, idarî ve malî özerkliğe sahip kamu
tüzel kişisini”
şeklinde ifade bulmuştur. Adı geçen kanunda belediyeler,
kendilerine kanunla yüklenen görevleri yerine
getirebilmek için çeşitli yetkiler
verilmiş olup, bu yetkilerden biride
5393
sayılı Belediye Kanunu 70. maddesi ve 5216 sayılı
Büyükşehir Belediye
Kanunu 26. maddesi ile belediyelerin
ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre şirket
kurabilecekleri ve aynı kanunda Belediye
meclisleri karar organı olarak bu
konuda tek yetkili organ olarak
belirlenmiştir.
5393
sayılı Belediye Kanunu 70. maddesinin “Belediye
kendisine verilen görev
ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta
belirtilen usullere göre şirket kurabilir” gibi bir
düzenlemeyle belediyelere sadece
sorumlu oldukları hizmet alanında şirket
kurabilme yetkisini vermiştir.
Günümüz belediyecilik
anlayışında, genel kamu menfaatini
gözetmek şartı ile hemen her alanda yerel yönetimleri
hizmet üretebilmekte ve sunmaktadır. Bu çerçevede
Belediyelerin bölgesel, ulusal veya
uluslararası ortaklık kurmalarının önünde
herhangi bir engel bulunmamaktadır.
6. BELEDİYE ŞİRKETLERİNDE
İDARİ VE MALİ DENETİM
Türkiye’de belediye şirketlerinin idari
ve mali olarak, yasal sınırları belirlenmiş gereğinden
fazla bir kamu denetim ağına sahip olup, kentsel
kaynakları kentlinin tüketimine sunan ve ulusal ve
uluslar arası arenada örnek uygulamalarıyla ses getiren
bu şirketler bir korku paranoyasının yemi
yapılmamalıdır.
Belediye şirketlerini çeşitli alanlarda
denetleyen denetim organları şunlardır;
·
Sayıştay denetçilerince,
·
Belediye Şirketleri de 4734 sayılı Kamu
İhale Kanunu’na tabi olup, her türlü mal hizmet alımına
ilişkin denetim,
·
Başbakanlık müfettişlerince ,
·
Maliye Bakanlığı değişik denetim
organlarınca,
·
SGK
Müfettişlerince,
·
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
Müfettişlerince
denetlenmektedirler.
Yukarıda sayılan devletin değişik denetim
organlarının denetimine tabi olan belediye şirketleri
ayni alanda faaliyet gösteren özel sektör firmalarından
daha yaygın bir denetim ağına tabi olduğu bir
gerçektir.
Belediye şirketlerinde sıkı bir kamu
kontrolünün olmasına rağmen sürekli
denetim eksikliğinden dem vuran çevrelerin millete ait
olan bu kurumlarını rakip firmaları tarafından
oluşturulan lobiler tarafından gündemde tutulduğu da bir
gerçektir.
7. İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR
BELEDİYESİ’NDE BELEDİYE ŞİRKETİ UYGULAMALARI
Osmanlının payitahtı ve dünyanın sayılı
anakentlerinden birisini yöneten
İstanbul Büyükşehir Belediyesi yerel kamu
şirketi kurma ve işletme bakımından
başarılı bir performans sergilemektedir.
1995 yılından kurgulaması yapılan ve 2002 Kasım
seçimlerinden itibaren ulusal bazda uygulanan ulusal
kalkınma programının tohumları İBB de atılmıştır.
Cumhuriyet tarihinin en başarılı ulaştırma bakanı SN
Binali Yıldırım 1995 yılında İDO’ Genel Müdürü, bugün
TOKİ başkanı Erdoğan Bayraktar
aynı yıllarda KİPTAŞ’ Genel Müdürü, 2011 Erzurum Kış
olimpiyatlarının teknik Koordinatörü Sn. Süreyya Polat,
2002–2007 yıllarında kamu sisteminin yeniden
yapılanmasında önemli katkıları buluna dünün Başbakanlık
Müsteşarı bugünün Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer ve
THY yi dünya markası yapan ekip İBB kaynaklıdır.
İBB’nin sermayesine
iştirak ettiği şirketler Avrupa birliği normlarına uygun
rekabetçi yönetim anlayışıyla ülkenin geleceğinde görev
alacak bürokrat ve siyasiler için okul
hüviyetindedirler. Yarının ülkemizin lokomotifi olacak
kamu yöneticileri bugün aynı kurumlarda bugün kileri
aratmayacak ölçüde bulunmaktadır. Hakeza İBB nin
şirketlerinde orta ve alt seviyede görev alan birçok
yönetici özel sektöre ve uluslar arası şirketlere genel
müdür ve CEO olarak gitmekte ve ülke ekonomisine ve
siyasetinde kalitenin öncülüğünü yapmaktadırlar.
Bugün İBB şirketleri arasında İSTON,
KİPTAŞ, İDO, İGDAŞ, BELBİM, BELTUR, HALKEKMEK, gerek
üretimlerindeki kalite ve piyasa düzenleyici özellikleri
ile İstanbul halkına emsalsiz hizmetler sunmaktadır.
8. SONUÇ
AB’nin belediye şirketleri konusunda üye
ülkeleri zorunlu kılacak
özel düzenleme yapmadığını, ancak tüm
kamu şirketlerinin özel şirketler gibi AB
rekabet
hukuku kuralları kapsamında olması gerektiği yazımızın
4.
Bölümünde
belirtilmişti. Bununla beraber AB’nin
kamu finansmanı kuralları gereğince tüm kamu
harcamalarının devlet kontrolünde
(Sayıştay kontrolünde) olması gerektiğini ısrarla
vurgulanmaktadır.
Türkiye bu konuda ödevini yapanlar kategorisindedir.
Türkiye’de belediye şirketleri
Sayıştay denetimin tabi olup bu konuda
idari ve mali olarak aynı alanda faaliyet gösteren özel
sektör firmalarından daha sıkı denetime tabi olduğu
gözlemlenmektedir.
Avrupa birliği rekabet hukuku
incelendiğinde İBB iştiraklerinin AB müktesebatı ile
uyumlu olduğu ve rekabete dayalı serbest piyasa
ekonomisini olumlu etkileyeceği rekabet
ve saydamlık ilkeleri kurumsal vizyonlarının bir parçası
olan bu kurumların AB rekabet
hukuku standartlarına AB ülkelerindeki
firmalarla ölçüşecek standartları taşıdığı
gözlemlenmektedir.
Son yıllarda İBB örneğinde görüldüğü gibi
başarılı uygulamalar, Türkiye
genelinde yerel yönetim birimlerini
cesaretlendirmiş ve artarak devam eden bir
şirketleşme trendi başlamıştır. Ancak
CEEP gibi uluslararası örneklerinin başarıyla
çalışmasına rağmen Türkiye’de yerel kamu
şirketlerini temsil eden bir derneğin
şimdiye kadar kurulamaması önemli bir
eksikliktir. Bir sivil toplum örgütü olarak bu tür
bir derneğin kurulması yerel kamu
şirketlerinin hak ve menfaatlerini
korunma ve
geliştirme bakımından önemli bir araç
olacağı gibi bu tür şirketlerin Türkiye genelinde
kurumsallaşması ve etkinlik/verimlilik
açısından birbirleriyle yakın ilişkiler
kurabilmelerine uygun zemin hazırlayacağı
kanaati taşımaktayız.
Kaynakça
Ekinci A. (2009) “ Belediye Şirketlerinde Stratejik
planlama’’ muhasebenet
Berk, A.
(2003). “Yerel Hizmet Sunumu ve Belediye
İktisadi Teşebbüsleri,”
Sayıştay
Dergisi,
Sayı 49
Demirkaya. Y.
(2009). “Uluslararası Yerel Yönetim Birliklerinin
Etkileri: Birleşmiş
Kentler ve Yerel Yönetimler Dünya
Teşkilatı” (UCLG), Özgür, H., Baykal, T.,
Kamu
Yönetimi Araştırmaları (Türkiye ve
ABD`den Örneklerle Cevre, Kent ve Kent Yönetimi),
5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu
5216 Sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu
5393 Sayılı Belediye Kanunu
4734 Kamu İhale Kanunu
Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
Şartı
CEEP (2004).
Deauville
Declaration,
2004/EL-10, October 29th.
CEEP, (1999). Local Public
Companies in the 15 Countries of the EU and in Norway.
SMMM Abdullah Ekinci
Abdullahekinci25@gmail.com
muhasebenet.net
Diğer makaleleri
-İşgücü temin hizmetlerinde Katma Değer
Vergisi tevkifat uygulamasının çerçevesi nedir?
-KVK
çerçevesinde iştirak hissesi ve gayrimenkul satış
kazancı istisnası
-Yeni
Sayıştay Kanunu çerçevesinde performans denetiminin
içeriği
-Belediye
şirketlerinin denetlenmesi
-Belediye
şirketlerinin Sayıştay tarafından denetiminin içeriği
nedir?
-Belediye
şirketlerine Sayıştay şoku
-Dönem
sonu envanter işlemleri
-Son
Danıştay kararı çerçevesinde Belediyelerin hibe yoluyla
şirket kurmaları
-Sermaye
şirketlerinde hisse devrinde dikkat edilmesi gereken
hususlar
|