TÜRK BORÇLAR
KANUNU
Kanun No. 6098 Kabul
Tarihi: 11/1/2011
BİRİNCİ
KISIM
Genel
Hükümler
BİRİNCİ
BÖLÜM
Borç
İlişkisinin Kaynakları
BİRİNCİ
AYIRIM
Sözleşmeden
Doğan Borç İlişkileri
A. Sözleşmenin kurulması
I. İrade açıklaması
1. Genel olarak
MADDE
1- Sözleşme, tarafların
iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur.
İrade açıklaması, açık veya örtülü olabilir.
2.
İkinci derecedeki noktalar
MADDE
2- Taraflar sözleşmenin esaslı
noktalarında uyuşmuşlarsa, ikinci derecedeki noktalar üzerinde durulmamış
olsa bile, sözleşme kurulmuş sayılır.
İkinci
derecedeki noktalarda uyuşulamazsa hâkim, uyuşmazlığı işin özelliğine
bakarak karara bağlar.
Sözleşmelerin şekline ilişkin hükümler saklıdır.
II. Öneri ve kabul
1. Süreli öneri
MADDE
3- Kabul için süre belirleyerek
bir sözleşme yapılmasını öneren, bu sürenin sona ermesine kadar önerisiyle
bağlıdır.
Kabul bu süre içinde kendisine ulaşmazsa; öneren,
önerisiyle bağlılıktan kurtulur.
2. Süresiz öneri
a. Hazır olanlar
arasında
MADDE
4- Kabul için süre
belirlenmeksizin hazır olan bir kişiye yapılan öneri hemen kabul edilmezse;
öneren, önerisiyle bağlılıktan kurtulur.
Telefon, bilgisayar gibi iletişim sağlayabilen
araçlarla doğrudan iletişim sırasında yapılan öneri, hazır olanlar arasında
yapılmış sayılır.
b. Hazır olmayanlar
arasında
MADDE
5- Kabul için süre
belirlenmeksizin hazır olmayan bir kişiye yapılan öneri, zamanında ve
usulüne uygun olarak gönderilmiş bir yanıtın ulaşmasının beklenebileceği
ana kadar, önereni bağlar.
Öneren,
önerisini zamanında ulaşmış sayabilir.
Zamanında gönderilen kabul, önerene geç ulaşır ve
öneren onunla bağlı olmak istemezse, durumu hemen kabul edene bildirmek
zorundadır.
3. Örtülü kabul
MADDE
6- Öneren, kanun veya işin
özelliği ya da durumun gereği açık bir kabulü beklemek zorunda değilse,
öneri uygun bir sürede reddedilmediği takdirde, sözleşme kurulmuş sayılır.
4. Ismarlanmayan
şeyin gönderilmesi
MADDE
7- Ismarlanmamış bir şeyin
gönderilmesi öneri sayılmaz. Bu şeyi alan kişi, onu geri göndermek veya
saklamakla yükümlü değildir.
5. Bağlayıcı
olmayan öneri ve herkese açık öneri
MADDE
8- Öneren, önerisi ile bağlı
olmama hakkının saklı olduğunu açıkça belirtirse veya işin özelliğinden ya
da durumun gereğinden bağlanma niyetinde olmadığı anlaşılırsa, önerisi
kendisini bağlamaz.
Fiyatını göstererek
mal sergilenmesi veya tarife, fiyat listesi ya da benzerlerinin
gönderilmesi, aksi açıkça ve kolaylıkla anlaşılmadıkça öneri sayılır.
6. İlan yoluyla
ödül sözü verme
MADDE
9- Bir sonucun gerçekleşmesi
karşılığında ödül vereceğini ilan yoluyla duyuran kimse, sözünü yerine
getirmekle yükümlüdür.
Ödül
sözü veren, sonucun gerçekleşmesinden önce sözünden cayarsa veya sonucun
gerçekleşmesini engellerse, dürüstlük kurallarına uygun olarak yapılan
giderleri ödemekle yükümlüdür. Ancak, bir ya da birden çok kişiye ödenecek
giderlerin toplamı, ödülün değerini aşamaz.
Ödül
sözü veren, giderlerinin ödenmesini isteyenlerin beklenen sonucu
gerçekleştiremeyeceklerini ispat ederse, giderleri ödeme yükümlülüğünden
kurtulur.
7.
Önerinin ve kabulün geri alınması
MADDE
10- Geri alma
açıklaması, diğer tarafa öneriden önce veya aynı anda ulaşmış ya da daha
sonra ulaşmakla birlikte diğer tarafça öneriden önce öğrenilmiş olursa,
öneri yapılmamış sayılır.
Bu kural, kabulün geri alınmasında da uygulanır.
III. Hazır
olmayanlar arasında kurulan sözleşmenin hüküm anı
MADDE
11- Hazır olmayanlar arasında
kurulan sözleşmeler, kabulün gönderildiği andan başlayarak hüküm doğurur.
Açık bir kabulün gerekli olmadığı durumlarda, sözleşme
önerinin ulaşma anından başlayarak hüküm doğurur.
B. Sözleşmelerin
şekli
I. Genel kural
MADDE
12- Sözleşmelerin geçerliliği,
kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir şekle bağlı değildir.
Kanunda
sözleşmeler için öngörülen şekil, kural olarak geçerlilik şeklidir.
Öngörülen şekle uyulmaksızın kurulan sözleşmeler hüküm doğurmaz.
II. Yazılı şekil
1. Yasal şekil
a. Kapsamı
MADDE
13- Kanunda yazılı şekilde
yapılması öngörülen bir sözleşmenin değiştirilmesinde de yazılı şekle
uyulması zorunludur. Ancak, sözleşme metniyle çelişmeyen tamamlayıcı yan hükümler bu
kuralın dışındadır.
Bu kural, yazılı şekil dışındaki geçerlilik şekilleri
hakkında da uygulanır.
b. Unsurları
MADDE
14- Yazılı şekilde yapılması
öngörülen sözleşmelerde borç altına girenlerin imzalarının bulunması
zorunludur.
Kanunda aksi öngörülmedikçe, imzalı bir mektup, asılları borç
altına girenlerce imzalanmış telgraf, teyit edilmiş olmaları kaydıyla faks
veya buna benzer iletişim araçları ya da güvenli elektronik imza ile
gönderilip saklanabilen metinler de yazılı
şekil yerine geçer.
c. İmza
MADDE
15- İmzanın, borç altına girenin
el yazısıyla atılması zorunludur. Güvenli elektronik imza da, el yazısıyla
atılmış imzanın bütün hukuki sonuçlarını doğurur.
İmzanın el yazısı dışında bir araçla atılması, ancak örf
ve âdetçe kabul edilen durumlarda ve özellikle çok sayıda çıkarılan
kıymetli evrakın imzalanmasında yeterli sayılır.
Usulüne göre onaylanmadıkça veya imza ettikleri sırada
metnin içeriğini bildikleri ispat edilmedikçe, görme engellilerin imzaları
onları bağlamaz.
d. İmza yerine
geçen işaretler
MADDE
16- İmza atamayanlar, imza yerine
usulüne göre onaylanmış olması koşuluyla, parmak izi, el ile yapılmış bir
işaret ya da mühür kullanabilirler.
Kambiyo
senetlerine ilişkin hükümler saklıdır.
2. İradi şekil
MADDE
17- Kanunda şekle bağlanmamış bir
sözleşmenin taraflarca belirli bir şekilde yapılması kararlaştırılmışsa,
belirlenen şekilde yapılmayan sözleşme tarafları bağlamaz.
Herhangi bir belirleme olmaksızın yazılı şekil
kararlaştırılmışsa, yasal yazılı şekle ilişkin hükümler uygulanır.
C. Borç tanıması
MADDE
18- Borcun sebebini
içermemiş olsa bile borç tanıması geçerlidir.
D. Sözleşmelerin
yorumu, muvazaalı işlemler
MADDE
19- Bir sözleşmenin türünün ve
içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya
gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın,
gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.
Borçlu,
yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye
karşı, bu işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunamaz.
E. Genel işlem koşulları
I. Genel olarak
MADDE
20- Genel işlem koşulları, bir
sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede
kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu
sözleşme hükümleridir. Bu koşulların, sözleşme metninde veya ekinde yer
alması, kapsamı, yazı türü ve şekli, nitelendirmede önem taşımaz.
Aynı
amaçla düzenlenen sözleşmelerin metinlerinin özdeş olmaması, bu
sözleşmelerin içerdiği hükümlerin, genel işlem koşulu sayılmasını
engellemez.
Genel
işlem koşulları içeren sözleşmeye veya ayrı bir sözleşmeye konulan bu
koşulların her birinin tartışılarak kabul edildiğine ilişkin kayıtlar, tek
başına, onları genel işlem koşulu olmaktan çıkarmaz.
Genel
işlem koşullarıyla ilgili hükümler, sundukları hizmetleri kanun veya
yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütmekte olan kişi ve
kuruluşların hazırladıkları sözleşmelere de, niteliklerine bakılmaksızın
uygulanır.
II. Kapsamı
1. Yazılmamış
sayılma
MADDE
21- Karşı tarafın menfaatine
aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin
yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı
hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına
ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi takdirde,
genel işlem koşulları yazılmamış sayılır.
Sözleşmenin
niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan genel işlem koşulları da
yazılmamış sayılır.
2. Yazılmamış
sayılmanın sözleşmeye etkisi
MADDE
22- Sözleşmenin yazılmamış sayılan
genel işlem koşulları dışındaki hükümleri geçerliliğini korur. Bu durumda
düzenleyen, yazılmamış sayılan koşullar olmasaydı diğer hükümlerle
sözleşmeyi yapmayacak olduğunu ileri süremez.
III. Yorumlanması
MADDE
23- Genel işlem
koşullarında yer alan bir hüküm, açık ve anlaşılır değilse veya birden çok
anlama geliyorsa, düzenleyenin aleyhine ve karşı tarafın lehine yorumlanır.
IV. Değiştirme yasağı
MADDE 24- Genel işlem koşullarının bulunduğu bir sözleşmede veya
ayrı bir sözleşmede yer alan ve düzenleyene tek yanlı olarak karşı taraf
aleyhine genel işlem koşulları içeren sözleşmenin bir hükmünü değiştirme ya
da yeni düzenleme getirme yetkisi veren kayıtlar yazılmamış sayılır.
V. İçerik denetimi
MADDE
25- Genel işlem
koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine
veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz.
F. Sözleşmenin
içeriği
I. Sözleşme
özgürlüğü
MADDE
26- Taraflar, bir
sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce
belirleyebilirler.
II. Kesin hükümsüzlük
MADDE
27- Kanunun emredici hükümlerine,
ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan
sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.
Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz
olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın
sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı kesin
olarak hükümsüz olur.
III. Aşırı
yararlanma
MADDE
28- Bir sözleşmede
karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar
görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da
deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde,
zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer
tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak
edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.
Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya
deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan
kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu
tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir.
IV. Önsözleşme
MADDE
29- Bir sözleşmenin ileride
kurulmasına ilişkin sözleşmeler geçerlidir.
Kanunlarda öngörülen istisnalar dışında, önsözleşmenin
geçerliliği, ileride kurulacak sözleşmenin şekline bağlıdır.
G. İrade
bozuklukları
I. Yanılma
1. Yanılmanın
hükümleri
MADDE
30- Sözleşme
kurulurken esaslı yanılmaya düşen taraf, sözleşme ile bağlı olmaz.
2. Yanılma hâlleri
a. Açıklamada
yanılma
MADDE
31- Özellikle aşağıda sayılan
yanılma hâlleri esaslıdır:
1. Yanılan, kurulmasını istediği sözleşmeden başka bir
sözleşme için iradesini açıklamışsa.
2.
Yanılan, istediğinden başka bir konu için iradesini açıklamışsa.
3.
Yanılan, sözleşme yapma iradesini, gerçekte sözleşme yapmak istediği
kişiden başkasına açıklamışsa.
4.
Yanılan, sözleşmeyi yaparken belirli nitelikleri olan bir kişiyi dikkate
almasına karşın başka bir kişi için iradesini açıklamışsa.
5.
Yanılan, gerçekte üstlenmek istediğinden önemli ölçüde fazla bir edim için
veya gerçekte istediğinden önemli ölçüde az bir karşı edim için iradesini
açıklamışsa.
Basit
hesap yanlışlıkları sözleşmenin geçerliliğini etkilemez; bunların
düzeltilmesi ile yetinilir.
b. Saikte yanılma
MADDE
32- Saikte yanılma, esaslı yanılma
sayılmaz. Yanılanın, yanıldığı saiki sözleşmenin temeli sayması ve bunun da
iş ilişkilerinde geçerli dürüstlük kurallarına uygun olması hâlinde yanılma
esaslı sayılır. Ancak bu durumun karşı tarafça da bilinebilir olması
gerekir.
c. İletmede yanılma
MADDE
33- Sözleşmenin
kurulmasına yönelik iradenin haberci veya çevirmen gibi bir aracı ya da bir
araç tarafından yanlış iletilmiş olması hâlinde de yanılma hükümleri
uygulanır.
3. Yanılmada
dürüstlük kuralları
MADDE
34- Yanılan, yanıldığını dürüstlük
kurallarına aykırı olarak ileri süremez.
Özellikle diğer tarafın, sözleşmenin yanılanın
kasdettiği anlamda kurulmasına razı olduğunu bildirmesi durumunda, sözleşme
bu anlamda kurulmuş sayılır.
4. Yanılmada kusur
MADDE
35- Yanılan, yanılmasında kusurlu
ise, sözleşmenin hükümsüzlüğünden doğan zararı gidermekle yükümlüdür.
Ancak, diğer taraf yanılmayı biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, tazminat
istenemez.
Hâkim, hakkaniyetin gerektirdiği durumlarda, ifadan
beklenen yararı aşmamak kaydıyla, daha fazla tazminata hükmedebilir.
II. Aldatma
MADDE
36- Taraflardan biri, diğerinin
aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile,
sözleşmeyle bağlı değildir.
Üçüncü
bir kişinin aldatması sonucu bir sözleşme yapan taraf, sözleşmenin
yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda
olması hâlinde, sözleşmeyle bağlı değildir.
III. Korkutma
1. Hükmü
MADDE
37- Taraflardan biri, diğerinin
veya üçüncü bir kişinin korkutması sonucu bir sözleşme yapmışsa,
sözleşmeyle bağlı değildir.
Korkutan
bir üçüncü kişi olup da diğer taraf korkutmayı bilmiyorsa veya bilecek
durumda değilse, sözleşmeyle bağlı kalmak istemeyen korkutulan, hakkaniyet
gerektiriyorsa, diğer tarafa tazminat ödemekle yükümlüdür.
2. Koşulları
MADDE
38- Korkutulan, içinde bulunduğu
durum bakımından kendisinin veya yakınlarından birinin kişilik haklarına ya
da malvarlığına yönelik ağır ve yakın bir zarar tehlikesinin doğduğuna
inanmakta haklı ise, korkutma gerçekleşmiş sayılır.
Bir
hakkın veya kanundan doğan bir yetkinin kullanılacağı korkutmasıyla
sözleşme yapıldığında, bu hakkı veya yetkiyi kullanacağını açıklayanın,
diğer tarafın zor durumda kalmasından aşırı bir menfaat sağlamış olması
hâlinde, korkutmanın varlığı kabul edilir.
IV. İrade
bozukluğunun giderilmesi
MADDE
39- Yanılma veya aldatma sebebiyle
ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı
öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir
yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri
istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır.
Aldatma veya korkutmadan dolayı bağlayıcılığı olmayan
bir sözleşmenin onanmış sayılması, tazminat hakkını ortadan kaldırmaz.
H. Temsil
I. Yetkili temsil
1. Genel olarak
a. Temsilin hükmü
MADDE
40- Yetkili bir temsilci
tarafından bir başkası adına ve hesabına yapılan hukuki işlemin sonuçları,
doğrudan doğruya temsil olunanı bağlar.
Temsilci,
hukuki işlemi yaparken bu sıfatını bildirmezse, hukuki işlemin sonuçları
kendisine ait olur. Ancak, karşı taraf bir temsil ilişkisinin varlığını
durumdan çıkarıyor veya çıkarması gerekiyor ya da hukuki işlemi temsilci
veya temsil olunandan biri ile yapması farksız ise, hukuki işlemin
sonuçları doğrudan doğruya temsil olunana ait olur.
Diğer
durumlarda alacağın devri veya borcun üstlenilmesine ilişkin hükümler
uygulanır.
b. Temsil
yetkisinin içeriği ve derecesi
MADDE
41- Başkası adına ve hesabına
temsil kamu hukukundan doğmuşsa, temsil yetkisinin içeriği ve derecesi bu
konudaki yasal hükümlere; temsil hukuksal bir işlemden doğmuşsa, temsil
yetkisinin içeriği ve derecesi o hukuksal işleme göre belirlenir.
Temsil
yetkisi üçüncü kişilere bildirilmişse temsil yetkisinin içeriği ve
derecesi, bu bildirime göre belirlenir.
2. Hukuki işlemden
doğan yetki
a. Yetkinin
sınırlanması ve geri alınması
MADDE
42- Temsil olunan, hukuki bir
işlemden doğan temsil yetkisini her zaman sınırlayabilir veya geri
alabilir. Ancak, taraflar arasındaki hizmet, vekâlet veya ortaklık
sözleşmeleri gibi hukuki ilişkilerden doğabilecek haklar saklıdır.
Temsil
olunan, bu hakkından önceden feragat edemez.
Temsil
olunan verdiği yetkiyi üçüncü kişilere açıkça veya dolaylı biçimde
bildirmişse, bu yetkiyi tamamen veya kısmen geri aldığını onlara
bildirmediği takdirde, yetkinin geri alındığını iyiniyetli üçüncü kişilere
karşı ileri süremez.
b. Ölüm,
ehliyetsizlik ve diğer durumlar
MADDE
43- Hukuki işlemden doğan temsil
yetkisi, aksi taraflarca kararlaştırılmadıkça veya işin özelliğinden
anlaşılmadıkça, temsil olunanın veya temsilcinin ölümü, gaipliğine karar
verilmesi, fiil ehliyetini kaybetmesi veya iflas etmesi durumlarında sona
erer.
Bu
hüküm, bir tüzel kişiliğin sona ermesi durumunda da uygulanır.
Tarafların
karşılıklı kişisel hakları saklıdır.
c. Yetki belgesinin
geri verilmesi
MADDE
44- Temsilciye yetki belgesi
verilmişse, yetkinin sona ermesi durumunda temsilci, bu belgeyi temsil
olunana geri vermekle veya hâkimin belirleyeceği yere bırakmakla
yükümlüdür.
Temsil
olunan veya halefleri, temsilcinin belgeyi geri vermesi için gerekeni yapmazlarsa,
bundan dolayı iyiniyetli üçüncü kişilerin zararını gidermekle
yükümlüdürler.
d. Yetkinin sona
erdiğinin ileri sürülememesi
MADDE
45- Temsilci, yetkisinin sona
ermiş olduğunu bilmediği sürece, temsil olunan veya halefleri, temsilcinin
yapmış olduğu hukuki işlemlerin sonuçlarıyla bağlıdırlar.
Bu kural, üçüncü kişilerin yetkinin sona ermiş olduğunu
bildikleri durumlarda uygulanmaz.
II. Yetkisiz temsil
1. Onama hâlinde
MADDE
46- Bir kimse yetkisi olmadığı
hâlde temsilci olarak bir hukuki işlem yaparsa, bu işlem ancak onadığı
takdirde temsil olunanı bağlar.
Yetkisiz
temsilcinin kendisiyle işlem yaptığı diğer taraf, temsil olunandan, uygun
bir süre içinde bu hukuki işlemi onayıp onamayacağını bildirmesini
isteyebilir. Bu süre içinde işlemin onanmaması durumunda, diğer taraf bu
işlemle bağlı olmaktan kurtulur.
2. Onamama hâlinde
MADDE
47- Temsil olunanın açık veya
örtülü olarak hukuki işlemi onamaması hâlinde, bu işlemin geçersiz
olmasından doğan zararın giderilmesi, yetkisiz temsilciden istenebilir. Ancak,
yetkisiz temsilci, işlemin yapıldığı sırada karşı tarafın, kendisinin
yetkisiz olduğunu bildiğini veya bilmesi gerektiğini ispat ederse,
kendisinden zararın giderilmesi istenemez.
Hakkaniyet
gerektiriyorsa, kusurlu yetkisiz temsilciden diğer zararların giderilmesi
de istenebilir.
Sebepsiz zenginleşmeden doğan haklar saklıdır.
III. Saklı hükümler
MADDE
48- Ortaklık temsilcileri ile
organlarının ve ticari vekillerin yetkisine ilişkin hükümler saklıdır.
İKİNCİ AYIRIM
Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri
A. Sorumluluk
I. Genel olarak
MADDE
49- Kusurlu ve hukuka aykırı bir
fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı
bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de,
bu zararı gidermekle yükümlüdür.
II. Zararın ve kusurun ispatı
MADDE
50- Zarar gören, zararını ve zarar
verenin kusurunu ispat yükü altındadır.
Uğranılan
zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan
akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın
miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.
III. Tazminat
1. Belirlenmesi
MADDE
51- Hâkim, tazminatın kapsamını ve
ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne
alarak belirler.
Tazminatın irat biçiminde ödenmesine hükmedilirse,
borçlu güvence göstermekle yükümlüdür.
2. İndirilmesi
MADDE
52- Zarar gören, zararı doğuran
fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş
yahut tazminat yükümlüsünün durumunu
ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.
Zarara
hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde
yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı
indirebilir.
IV. Özel durumlar
1. Ölüm ve bedensel
zarar
a.
Ölüm
MADDE
53- Ölüm hâlinde uğranılan
zararlar özellikle şunlardır:
1.
Cenaze giderleri.
2. Ölüm
hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya
da yitirilmesinden doğan kayıplar.
3. Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple
uğradıkları kayıplar.
b. Bedensel zarar
MADDE
54- Bedensel zararlar özellikle
şunlardır:
1.
Tedavi giderleri.
2.
Kazanç kaybı.
3.
Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
4. Ekonomik
geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.
c.
Belirlenmesi
MADDE
55- Destekten yoksun kalma
zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku
ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal
güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların
belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan
tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya
azaltılamaz.
Bu Kanun
hükümleri, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu
diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen
yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda
da uygulanır.
d. Manevi tazminat
MADDE
56- Hâkim, bir kimsenin bedensel
bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde
tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak
ödenmesine karar verebilir.
Ağır bedensel zarar
veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat
olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.
2. Haksız rekabet
MADDE
57- Gerçek olmayan haberlerin
yayılması veya bu tür ilanların yapılması ya da dürüstlük kurallarına
aykırı diğer davranışlarda bulunulması yüzünden müşterileri azalan veya
onları kaybetme tehlikesiyle karşılaşan kişi, bu davranışlara son
verilmesini ve kusurun varlığı hâlinde zararının giderilmesini isteyebilir.
Ticari
işlere ait haksız rekabet hakkında Türk Ticaret Kanunu hükümleri saklıdır.
3. Kişilik hakkının
zedelenmesi
MADDE
58- Kişilik hakkının
zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi
tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.
Hâkim, bu tazminatın
ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu
tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve
bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.
4. Ayırt etme
gücünün geçici kaybı
MADDE 59- Ayırt etme gücünü geçici olarak kaybeden kişi, bu
sırada verdiği zararları gidermekle yükümlüdür. Ancak, ayırt etme gücünü
kaybetmede kusuru olmadığını ispat ederse, sorumluluktan kurtulur.
V. Sorumluluk
sebeplerinin çokluğu
1. Sebeplerin
yarışması
MADDE 60- Bir kişinin sorumluluğu, birden çok sebebe
dayandırılabiliyorsa hâkim, zarar gören aksini istemiş olmadıkça veya
kanunda aksi öngörülmedikçe, zarar görene en iyi giderim imkânı sağlayan
sorumluluk sebebine göre karar verir.
2. Müteselsil
sorumluluk
a. Dış ilişkide
MADDE
61- Birden çok kişi birlikte bir
zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı
sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin
hükümler uygulanır.
b. İç ilişkide
MADDE
62- Tazminatın aynı zarardan
sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve
koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve
yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur.
Tazminatın kendi
payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer
müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına
halef olur.
VI. Hukuka
aykırılığı kaldıran hâller
1.
Genel olarak
MADDE
63- Kanunun verdiği yetkiye
dayanan ve bu yetkinin sınırları içinde kalan bir fiil, zarara yol açsa bile,
hukuka aykırı sayılmaz.
Zarar görenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya
kamusal yarar, zarar verenin davranışının haklı savunma niteliği taşıması,
yetkili kamu makamlarının müdahalesinin zamanında sağlanamayacak olması
durumunda kişinin hakkını kendi gücüyle koruması veya zorunluluk hâllerinde
de fiil, hukuka aykırı sayılmaz.
2.
Sorumluluk
MADDE
64- Haklı savunmada bulunan,
saldıranın şahsına veya mallarına verdiği zarardan sorumlu tutulamaz.
Kendisini veya
başkasını açık ya da yakın bir zarar tehlikesinden korumak için diğer bir
kişinin mallarına zarar verenin, bu zararı giderim yükümlülüğünü hâkim
hakkaniyete göre belirler.
Hakkını
kendi gücüyle koruma durumunda kalan kişi, durum ve koşullara göre o sırada
kolluk gücünün yardımını zamanında sağlayamayacak ise ve hakkının kayba
uğramasını ya da kullanılmasının önemli ölçüde zorlaşmasını önleyecek başka
bir yol da yoksa, verdiği zarardan sorumlu tutulamaz.
B. Kusursuz
sorumluluk
I. Hakkaniyet
sorumluluğu
MADDE
65- Hakkaniyet gerektiriyorsa;
hâkim, ayırt etme gücü bulunmayan kişinin verdiği zararın, tamamen veya
kısmen giderilmesine karar verir.
II. Özen
sorumluluğu
1. Adam
çalıştıranın sorumluluğu
MADDE
66- Adam çalıştıran, çalışanın,
kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı
gidermekle yükümlüdür.
Adam
çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve
denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni
gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz.
Bir
işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını
önlemeye elverişli olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri
dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlüdür.
Adam
çalıştıran, ödediği tazminat için, zarar veren çalışana, ancak onun bizzat
sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına sahiptir.
2. Hayvan
bulunduranın sorumluluğu
a. Giderim
yükümlülüğü
MADDE
67- Bir hayvanın bakımını ve
yönetimini sürekli veya geçici olarak üstlenen kişi, hayvanın verdiği
zararı gidermekle yükümlüdür.
Hayvan
bulunduran, bu zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini
ispat ederse sorumlu olmaz.
Hayvan, bir başkası veya bir başkasına ait hayvan
tarafından ürkütülmüş olursa, hayvanı bulunduranın, bu kişilere rücu hakkı
saklıdır.
b. Alıkoyma hakkı
MADDE
68- Bir kişinin hayvanı,
başkasının taşınmazı üzerinde bir zarar verdiği takdirde, taşınmazın
zilyedi, o hayvanı yakalayabilir, zararı giderilinceye kadar alıkoyabilir;
hatta durum ve koşullar haklı gösteriyorsa hayvanı diğer yollarla etkisiz
hâle getirebilir.
Bu durumda, taşınmazın zilyedi derhâl hayvan sahibine
bilgi vermek ve sahibini bilmiyorsa, onun bulunması için gerekli
girişimleri yapmak zorundadır.
3. Yapı malikinin
sorumluluğu
a. Giderim
yükümlülüğü
MADDE
69- Bir binanın veya diğer yapı
eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki
eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür.
İntifa
ve oturma hakkı sahipleri de, binanın bakımındaki eksikliklerden doğan
zararlardan, malikle birlikte müteselsilen sorumludurlar.
Sorumluların, bu sebeplerle kendilerine karşı
sorumlu olan diğer kişilere rücu hakkı saklıdır.
b. Zarar
tehlikesini önleme
MADDE
70- Bir başkasına ait bina veya diğer yapı eserlerinden zarar görme
tehlikesiyle karşılaşan kişi, bu tehlikenin giderilmesi için gerekli
önlemlerin alınmasını hak sahiplerinden isteyebilir.
Kişilerin ve malların korunması hakkındaki kamu hukuku
kuralları saklıdır.
III. Tehlike
sorumluluğu ve denkleştirme
MADDE
71- Önemli ölçüde tehlike arzeden
bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme
sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur.
Bir
işletmenin, mahiyeti veya faaliyette kullanılan malzeme, araçlar ya da
güçler göz önünde tutulduğunda, bu işlerde uzman bir kişiden beklenen tüm
özenin gösterilmesi durumunda bile sıkça veya ağır zararlar doğurmaya elverişli
olduğu sonucuna varılırsa, bunun önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletme
olduğu kabul edilir. Özellikle, herhangi bir kanunda benzeri tehlikeler
arzeden işletmeler için özel bir tehlike sorumluluğu öngörülmüşse, bu
işletme de önemli ölçüde tehlike arzeden işletme sayılır.
Belirli bir tehlike hâli için öngörülen özel sorumluluk
hükümleri saklıdır.
Önemli
ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin bu tür faaliyetine hukuk düzenince
izin verilmiş olsa bile, zarar görenler,
bu işletmenin faaliyetinin sebep olduğu zararlarının uygun bir
bedelle denkleştirilmesini isteyebilirler.
C. Zamanaşımı
I. Kural
MADDE
72- Tazminat istemi, zarar görenin
zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve
her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle
zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir
zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı
uygulanır.
Haksız
fiil dolayısıyla zarar gören bakımından bir borç doğmuşsa zarar gören,
haksız fiilden doğan tazminat istemi zamanaşımına uğramış olsa bile, her
zaman bu borcu ifadan kaçınabilir.
II. Rücu isteminde
MADDE
73- Rücu istemi, tazminatın
tamamının ödendiği ve birlikte sorumlu
kişinin öğrenildiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde
tazminatın tamamının ödendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle
zamanaşımına uğrar.
Tazminatın
ödenmesi kendisinden istenilen kişi, durumu birlikte sorumlu olduğu
kişilere bildirmek zorundadır. Aksi takdirde zamanaşımı, bu bildirimin
dürüstlük kurallarına göre yapılabileceği tarihte işlemeye başlar.
D. Yargılama
I. Ceza hukuku ile
ilişkisinde
MADDE
74- Hâkim, zarar verenin kusurunun
olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar
verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı
gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.
Aynı
şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın
belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.
II.Tazminat
hükmünün değiştirilmesi
MADDE
75- Bedensel zararın kapsamı, karar verme sırasında tam olarak belirlenemiyorsa
hâkim, kararın kesinleşmesinden başlayarak iki yıl içinde, tazminat hükmünü
değiştirme yetkisini saklı tutabilir.
III. Geçici
ödemeler
MADDE
76- Zarar gören, iddiasının
haklılığını gösteren inandırıcı kanıtlar sunduğu ve ekonomik durumu da
gerektirdiği takdirde hâkim, istem üzerine davalının zarar görene geçici
ödeme yapmasına karar verebilir.
Davalının
yaptığı geçici ödemeler, hükmedilen tazminata mahsup edilir; tazminata
hükmedilmezse hâkim, davacının aldığı geçici ödemeleri, yasal faizi ile
birlikte geri vermesine karar verir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri
A. Koşulları
I. Genel olarak
MADDE
77- Haklı bir sebep olmaksızın,
bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi
geri vermekle yükümlüdür.
Bu
yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya
da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur.
II. Borçlanılmamış edimin ifası
MADDE 78-
Borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse, bunu ancak,
kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebilir.
Zamanaşımına uğramış bir borcun ifasından veya ahlaki bir ödevin yerine getirilmiş
olmasından kaynaklanan zenginleşmeler geri istenemez.
Borç olmadığı hâlde ödenmiş olan edimin geri
istenmesine ilişkin diğer kanun hükümleri saklıdır.
B. Geri vermenin
kapsamı
I. Zenginleşenin
yükümlülüğü
MADDE
79- Sebepsiz zenginleşen,
zenginleşmenin geri istenmesi sırasında elinden çıkmış olduğunu ispat ettiği
kısmın dışında kalanı geri vermekle yükümlüdür.
Zenginleşen,
zenginleşmeyi iyiniyetli olmaksızın elden çıkarmışsa veya elden çıkarırken
ileride geri vermek zorunda kalabileceğini hesaba katması gerekiyorsa,
zenginleşmenin tamamını geri vermekle yükümlüdür.
II. Giderleri
isteme hakkı
MADDE
80- Zenginleşen iyiniyetli ise,
yaptığı zorunlu ve yararlı giderleri, geri verme isteminde bulunandan
isteyebilir.
Zenginleşen
iyiniyetli değilse, zorunlu giderlerinin ve yararlı giderlerinden sadece
geri verme zamanında mevcut olan değer artışının ödenmesini isteyebilir.
Zenginleşen, iyiniyetli olup olmadığına bakılmaksızın,
diğer giderlerinin ödenmesini isteyemez. Ancak, kendisine karşılık
önerilmezse, o şey ile birleştirdiği ve zararsızca ayrılması mümkün bulunan
eklemeleri geri vermeden önce ayırıp alabilir.
C. Geri istenememe
MADDE
81- Hukuka veya
ahlaka aykırı bir sonucun gerçekleşmesi amacıyla verilen şey geri
istenemez. Ancak, açılan davada hâkim, bu şeyin Devlete mal edilmesine
karar verebilir.
D. Zamanaşımı
MADDE
82- Sebepsiz zenginleşmeden doğan
istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten
başlayarak iki yılın ve her hâlde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten
başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
Zenginleşme, zenginleşenin bir alacak hakkı kazanması
suretiyle gerçekleşmişse diğer taraf, istem hakkı zamanaşımına uğramış olsa
bile, her zaman bu borcunu ifadan kaçınabilir.
İKİNCİ BÖLÜM
Borç İlişkisinin Hükümleri
BİRİNCİ AYIRIM
Borçların İfası
A. Genel olarak
I. Şahsen ifa
zorunluluğunun olmaması
MADDE
83- Borcun, bizzat
borçlu tarafından ifa edilmesinde alacaklının menfaati bulunmadıkça borçlu,
borcunu şahsen ifa etmekle yükümlü değildir.
II. İfanın konusu
1. Kısmen ifa
MADDE
84- Borcun tamamı belli ve muaccel
ise, alacaklı kısmen ifayı reddedebilir.
Alacaklı kısmen ifayı kabul ederse borçlu, borcun
kendisi tarafından ikrar olunan kısmını ifadan kaçınamaz.
2. Bölünemeyen borç
MADDE
85- Bölünemeyen bir borcun birden
çok alacaklısı varsa, alacaklılardan her biri, borcun alacaklıların
tamamına ifasını isteyebilir. Borçlu, edimini alacaklıların hepsine
birden ifa etmek zorundadır.
Bölünemeyen
borcun birden çok borçlusu varsa, borçlulardan her biri borcun tamamını ifa
etmekle yükümlüdür.
Durumun
gereğinden aksi anlaşılmadıkça, ifada bulunan borçlu, alacaklıya halef olur
ve diğer borçlulardan payları oranında alacağını isteyebilir.
3. Çeşit borcu
MADDE
86- Çeşit borçlarında hukuki
ilişkiden ve işin özelliğinden aksi anlaşılmadıkça, edimin seçimi borçluya
aittir. Ancak borçlunun seçeceği edim, ortalama nitelikten daha düşük
olamaz.
4. Seçimlik borç
MADDE
87- Seçimlik borçlarda, hukuki
ilişkiden ve işin özelliğinden aksi anlaşılmadıkça, edimlerden birinin
seçimi borçluya aittir.
5. Faiz
MADDE
88- Faiz ödeme borcunda
uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun
doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir.
Sözleşme
ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen
yıllık faiz oranının yüzde elli fazlasını aşamaz.
B.
İfa yeri
MADDE
89- Borcun ifa yeri, tarafların
açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa,
aşağıdaki hükümler uygulanır;
1. Para
borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde,
2. Parça
borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde,
3.
Bunların dışındaki bütün borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim
yerinde,
ifa
edilir.
Alacaklının
yerleşim yerinde ifası gereken bir borcun doğumundan sonra alacaklının
yerleşim yerini değiştirmesi sebebiyle ifa önemli ölçüde güçleşmişse borç,
alacaklının önceki yerleşim yerinde ifa edilebilir.
C. İfa zamanı
I. Süreye
bağlanmamış borç
MADDE
90- İfa zamanı taraflarca
kararlaştırılmadıkça veya hukuki ilişkinin özelliğinden anlaşılmadıkça her
borç, doğumu anında muaccel olur.
II. Süreye bağlı
borç
1. Aya ilişkin
sürelerde vade
MADDE
91- Borcun ifası için bir ayın
başlangıcı veya sonu belirlenmişse, bundan ayın birinci ve sonuncu günü;
ayın ortası belirlenmişse, bundan da ayın onbeşinci günü anlaşılır.
Borcun ifası için gün belirtilmeksizin sadece ay
belirlenmişse, bundan o ayın son günü anlaşılır.
2. Diğer sürelerde
vade
MADDE
92- Bir borcun veya taraflardan
birine düşen herhangi bir yükümlülüğün sözleşmenin kurulmasından başlayarak
belli bir sürenin sonunda ifası gerekiyorsa, ifa zamanı aşağıdaki biçimde
belirlenir:
1. Gün
olarak belirlenmiş süre, sözleşmenin kurulduğu gün sayılmaksızın, bu
sürenin son günü dolmuş olur. Sekiz veya onbeş gün olarak belirlenmiş süre
ise, bir veya iki haftayı değil, tam sekiz veya onbeş günü ifade eder.
2. Hafta
olarak belirlenmiş süre, son haftanın sözleşmenin kurulduğu güne ismen uyan
gününde dolmuş olur.
3. Ay
olarak veya yıl, yarıyıl ve yılın dörtte biri gibi birden çok ayı içeren
bir zaman olarak belirlenmiş süre, sözleşmenin kurulduğu gün ayın kaçıncı
günü ise, son ayın bunu karşılayan gününde dolmuş olur. Son ayda bunu
karşılayan gün yoksa süre, bu ayın son günü dolmuş sayılır.
4. Yarım
aydan onbeş günlük süre anlaşılır. Bir veya birden çok ay ve yarım ay
olarak belirlenmiş sürenin dolduğu gün, son aya onbeş gün eklenerek
belirlenir.
Bu
kurallar, sürenin sözleşmenin kurulmasından başka bir andan işlemeye
başladığı durumlarda da uygulanır.
Borçlu,
belirli bir süre içinde yerine getirilmesi gereken bir borcu, bu sürenin
dolmasından önce ifa etmekle yükümlüdür.
3. Tatil günleri
MADDE
93- İfa zamanı veya sürenin son
günü, kanunlarda tatil olarak kabul edilen bir güne rastlarsa, kendiliğinden
bu günü izleyen ve tatil olmayan ilk güne geçer.
Aksine
anlaşma geçerlidir.
III. İş saatlerinde
ifa
MADDE
94- Borç, alışılmış iş saatlerinde
ifa ve kabul edilir.
IV. Sürenin
uzatılması
MADDE
95- Süre uzatılmış
ise yeni süre, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, önceki sürenin sona
ermesini izleyen birinci günden başlar.
V. Erken ifa
MADDE
96- Sözleşmenin hükümlerinden veya
özelliğinden ya da durumun gereğinden tarafların aksini kastettikleri
anlaşılmadıkça borçlu, edimini sürenin sona ermesinden önce ifa edebilir.
Ancak, kanun veya sözleşme ya da âdet gereği olmadıkça borçlu, erken ifada
bulunması sebebiyle indirim yapamaz.
VI. Karşılıklı borç
yükleyen sözleşmelerde
1. İfada sıra
MADDE
97- Karşılıklı borç yükleyen bir
sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve
özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa
etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.
2. İfa güçsüzlüğü
MADDE
98- Karşılıklı borç yükleyen bir
sözleşmede, taraflardan birinin borcunu ifada güçsüzlüğe düşmesi ve
özellikle iflas etmesi ya da hakkındaki haciz işleminin sonuçsuz kalması
sebebiyle diğer tarafın hakkı tehlikeye düşerse bu taraf, karşı edimin
ifası güvence altına alınıncaya kadar kendi ediminin ifasından kaçınabilir.
Hakkı
tehlikeye düşen taraf, ayrıca uygun bir sürede istediği güvence verilmezse
sözleşmeden dönebilir.
D. Ödeme
I. Ülke parası ile
MADDE
99- Konusu para olan borç Ülke
parasıyla ödenir.
Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme
yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen
bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla
da ödenebilir.
Ülke
parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen
ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde
ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî
ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.
II. Mahsup
1. Kısmen ödemede
MADDE
100- Borçlu, faiz veya giderleri
ödemede gecikmemiş ise, kısmen yaptığı ödemeyi ana borçtan düşme hakkına
sahiptir. Aksine anlaşma yapılamaz.
Alacaklı,
alacağın bir kısmı için kefalet, rehin veya başka bir güvence almış ise,
borçlu kısmen yaptığı ödemeyi, güvence altına alınan veya güvencesi daha
iyi olan kısma mahsup etme hakkına sahip değildir.
2. Birden çok
borçta
a. Borçlu ve
alacaklının bildirimine göre
MADDE
101- Birden çok borcu bulunan
borçlu, ödeme gününde bu borçlardan hangisini ödemek istediğini alacaklıya
bildirebilir.
Borçlu
bildirimde bulunmazsa, yapılan ödeme, kendisi tarafından derhâl itiraz
edilmiş olmadıkça, alacaklının makbuzda gösterdiği borç için yapılmış
sayılır.
b. Kanuna göre
MADDE
102- Kanunen geçerli bir açıklama
yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel
borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya
karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip
yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur.
Birden
çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsup orantılı olarak; borçlardan
hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme, güvencesi en az olan borç için yapılmış
sayılır.
III. Makbuz ve
senetlerin geri verilmesi
1. Borçlunun hakkı
MADDE
103- Borcu ödeyen borçlu, bir
makbuz ve borcun tamamı ödenmişse, buna ilişkin borç senedinin geri
verilmesini veya iptalini isteyebilir.
Borcun
tamamı ödenmemiş veya borç senedi alacaklıya başkaca haklar da vermekte ise
borçlu, ancak makbuz verilmesini ve ödemenin borç senedine işlenmesini
isteyebilir.
2. Hükümleri
MADDE
104- Faiz veya kira bedeli gibi
dönemsel edimlerden biri için, alacaklı tarafından çekince belirtilmeksizin
makbuz verilmişse, önceki dönemlere ait edimler de ifa edilmiş sayılır.
Alacaklı
anaparanın tamamı için makbuz vermişse, faizlerini de almış olduğu kabul
edilir.
Borç
senedi borçluya geri verilmişse, borç sona ermiş sayılır.
3. Senedin geri
verilememesi
MADDE
105- Alacaklı, borç senedini
kaybettiğini iddia ederse, borçlunun istemi üzerine, borcu ödeme sırasında,
kendisine borç senedinin iptalini ve borcun sona ermiş olduğunu gösteren
resmen düzenlenmiş veya usulüne göre onaylanmış bir belge vermek
zorundadır.
Kıymetli
evrakın iptaline ilişkin hükümler saklıdır.
E. Alacaklının
temerrüdü
I. Koşulları
MADDE
106- Yapma veya verme edimi gereği gibi kendisine önerilen alacaklı,
haklı bir sebep olmaksızın onu kabulden veya borçlunun borcunu ifa
edebilmesi için kendisi tarafından yapılması gereken hazırlık fiillerini
yapmaktan kaçınırsa, temerrüde düşmüş olur.
Alacaklı,
müteselsil borçlulardan birine karşı temerrüde düşerse, diğerlerine karşı
da temerrüde düşmüş olur.
II. Hükümleri
1. Bir şeyin
teslimine ilişkin edimlerde
a. Tevdi hakkı
MADDE
107- Alacaklının temerrüde düşmesi
durumunda borçlu, hasar ve giderleri alacaklıya ait olmak üzere, teslim
edeceği şeyi tevdi ederek borcundan kurtulabilir.
Tevdi
yerini, ifa yerindeki hâkim belirler. Bununla birlikte ticari mallar, hâkim
kararı olmadan da bir ardiyeye tevdi edilebilir.
b. Satma hakkı
MADDE
108- Sözleşmenin konusu olan şeyin
niteliği veya işin özelliği tevdi edilmesine uygun düşmez veya teslim
edilecek şey bozulabilir ya da bakımı, korunması veya tevdi edilmesi önemli
bir gideri gerektirir ise, borçlu, alacaklıya önceden ihtarda bulunması koşuluyla,
hâkimin izniyle onu açık artırma yoluyla sattırıp bedelini tevdi edebilir.
Teslim
edilecek şey, borsada kayıtlıysa veya piyasa fiyatı varsa ya da yapılacak
gidere oranla değeri az ise, satışın açık artırma yoluyla yapılması zorunlu
olmadığı gibi, hâkim, önceden ihtarda bulunma koşulunu aramaksızın satışa
izin verebilir.
c. Tevdi konusunu
geri alma
MADDE
109- Alacaklı, tevdi edilen şeyi
kabul ettiğini açıklamış veya tevdi bir rehnin ortadan kaldırılması
sonucunu doğurmuş olmadıkça borçlu, tevdi edilen şeyi geri alabilir.
Tevdi edilen şey geri alındığı anda alacak, bütün yan
haklarıyla birlikte varlığını sürdürür.
2. Diğer edimlerde
MADDE
110- Borcun konusu bir şeyin
teslimini gerektirmiyorsa, alacaklının temerrüdü hâlinde borçlu, borçlunun
temerrüdüne ilişkin hükümlere göre sözleşmeden dönebilir.
F.
Diğer ifa engelleri
MADDE
111- Borçlunun kusuru olmaksızın,
alacağın kime ait olduğunda veya alacaklının kimliğinde duraksama sebebiyle
ya da alacaklıdan kaynaklanan diğer kişisel bir sebeple borç, alacaklıya
veya temsilcisine ifa edilemezse borçlu, alacaklının temerrüdünde olduğu
gibi, tevdi ya da sözleşmeden dönme hakkını kullanabilir.
İKİNCİ AYIRIM
Borçların İfa Edilmemesinin Sonuçları
A. Borcun ifa
edilmemesi
I. Giderim borcu
1. Genel olarak
MADDE
112- Borç hiç veya
gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun
yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını
gidermekle yükümlüdür.
2. Yapma ve yapmama
borçlarında
MADDE
113- Yapma borcu, borçlu
tarafından ifa edilmediği takdirde alacaklı, masrafı borçluya ait olmak
üzere edimin kendisi veya başkası tarafından ifasına izin
verilmesini isteyebilir; her türlü giderim isteme hakkı saklıdır.
Yapmama
borcuna aykırı davranan borçlu, bu aykırı davranışının doğurduğu zararı
gidermekle yükümlüdür.
Alacaklı,
ayrıca borca aykırı durumun ortadan kaldırılmasını veya bu konuda masrafı
borçluya ait olmak üzere kendisinin yetkili kılınmasını isteyebilir.
II. Sorumluluğun ve
giderim borcunun kapsamı
1. Genel olarak
MADDE
114- Borçlu, genel olarak her
türlü kusurdan sorumludur. Borçlunun sorumluluğunun kapsamı, işin özel
niteliğine göre belirlenir. İş özellikle borçlu için bir yarar
sağlamıyorsa, sorumluluk daha hafif olarak değerlendirilir.
Haksız
fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık
hâllerine de uygulanır.
2. Sorumsuzluk
anlaşması
MADDE
115- Borçlunun ağır kusurundan
sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
Borçlunun
alacaklı ile hizmet sözleşmesinden kaynaklanan herhangi bir borç sebebiyle
sorumlu olmayacağına ilişkin olarak önceden yaptığı her türlü anlaşma kesin
olarak hükümsüzdür.
Uzmanlığı
gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun ya da yetkili
makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun hafif
kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşma kesin
olarak hükümsüzdür.
3. Yardımcı
kişilerin fiillerinden sorumluluk
MADDE
116- Borçlu, borcun ifasını veya bir
borç ilişkisinden doğan hakkın kullanılmasını, birlikte yaşadığı kişiler ya
da yanında çalışanlar gibi yardımcılarına kanuna uygun surette bırakmış
olsa bile, onların işi yürüttükleri sırada diğer tarafa verdikleri zararı
gidermekle yükümlüdür.
Yardımcı
kişilerin fiilinden doğan sorumluluk, önceden yapılan bir anlaşmayla
tamamen veya kısmen kaldırılabilir.
Uzmanlığı
gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun veya yetkili makamlar
tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun yardımcı kişilerin
fiillerinden sorumlu olmayacağına ilişkin anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
B. Borçlunun
temerrüdü
I. Koşulları
MADDE
117- Muaccel bir borcun borçlusu,
alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer.
Borcun
ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir
hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak
suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin
işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte
borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli
olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır.
II. Hükümleri
1. Genel olarak
a. Gecikme
tazminatı
MADDE
118- Temerrüde düşen borçlu,
temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat etmedikçe, borcun geç ifasından
dolayı alacaklının uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür.
b. Beklenmedik
hâlden sorumluluk
MADDE
119- Temerrüde düşen borçlu,
beklenmedik hâl sebebiyle doğacak zarardan sorumludur.
Borçlu,
temerrüde düşmekte kusuru olmadığını veya borcunu zamanında ifa etmiş
olsaydı bile beklenmedik hâlin ifa konusu şeye zarar vereceğini ispat
ederek bu sorumluluktan kurtulabilir.
2. Temerrüt faizi
a. Genel olarak
MADDE
120- Uygulanacak yıllık temerrüt
faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte
yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir.
Sözleşme
ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca
belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz.
Akdî
faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi
kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada
belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî
faiz oranı geçerli olur.
b. Faizlerde,
iratlarda ve bağışlamada temerrüt faizi
MADDE
121- Faiz veya irat borcunu ya da
bağışladığı bir miktar parayı ödemekte temerrüde düşen borçlu, icra
takibine girişildiği veya dava açıldığı günden başlayarak, temerrüt faizi
ödemekle yükümlüdür.
Buna
aykırı olarak yapılan anlaşmalar, ceza koşulu hükümlerine tabi olur.
Temerrüt
faizine, ayrıca temerrüt faizi yürütülemez.
3. Aşkın zarar
MADDE
122- Alacaklı, temerrüt faizini
aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını
ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür.
Temerrüt
faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa,
davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın
miktarına da hükmeder.
4. Karşılıklı borç
yükleyen sözleşmelerde
a. Süre verilmesi
MADDE
123- Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde,
taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi
için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hâkimden
isteyebilir.
b. Süre verilmesini
gerektirmeyen durumlar
MADDE
124- Aşağıdaki durumlarda süre
verilmesine gerek yoktur:
1. Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan
süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa.
2.
Borçlunun temerrüdü sonucunda borcun ifası alacaklı için yararsız kalmışsa.
3. Borcun ifasının, belirli bir zamanda veya belirli
bir süre içinde gerçekleşmemesi üzerine, ifanın artık kabul edilmeyeceği
sözleşmeden anlaşılıyorsa.
c. Seçimlik haklar
MADDE
125- Temerrüde düşen borçlu,
verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen
bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme
sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir.
Alacaklı,
ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini
hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini
isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir.
Sözleşmeden
dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar
ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu,
temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı,
sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de
isteyebilir.
d. Sürekli edimli
sözleşmelerde
MADDE
126- İfasına başlanmış sürekli
edimli sözleşmelerde, borçlunun temerrüdü hâlinde alacaklı, ifa ve gecikme
tazminatı isteyebileceği gibi, sözleşmeyi feshederek, sözleşmenin
süresinden önce sona ermesi yüzünden uğradığı zararın giderilmesini de
isteyebilir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Borç İlişkilerinin Üçüncü Kişilere Etkisi
A. Alacaklıya halef
olma
MADDE
127- Alacaklıya ifada bulunan
üçüncü kişi, aşağıdaki hâllerde ifası ölçüsünde alacaklının haklarına halef
olur:
1.
Başkasının borcu için rehnedilen bir şeyi rehinden kurtardığı ve bu şey
üzerinde mülkiyet veya başka bir ayni hakkı bulunduğu takdirde.
2.
Alacaklıya ifada bulunan üçüncü kişinin ona halef olacağı, borçlu
tarafından ifadan önce alacaklıya bildirildiği takdirde.
Diğer
halefiyet hâllerine ilişkin kanun hükümleri saklıdır.
B. Üçüncü kişinin
fiilini üstlenme
MADDE
128- Üçüncü bir kişinin fiilini
başkasına karşı üstlenen, bu fiilin gerçekleşmemesinden doğan zararı
gidermekle yükümlüdür.
Belirli
bir süre için yapılan üstlenmede, sürenin bitimine kadar üstlenene edimini
ifa etmesi için yazılı olarak başvurulmaması hâlinde, üstlenenin sorumluluğunun
sona ereceği kararlaştırılabilir.
C. Üçüncü kişi
yararına sözleşme
I. Genel olarak
MADDE
129- Kendi adına sözleşme yapan
kişi, sözleşmeye üçüncü kişi yararına bir edim yükümlülüğü koydurmuşsa,
edimin üçüncü kişiye ifa edilmesini isteyebilir.
Üçüncü
kişi veya üçüncü kişiye halef olanlar da, tarafların amacına veya
örf ve âdete uygun düştüğü takdirde edimin ifasını isteyebilirler. Bu
durumda, üçüncü kişi veya ona halef olanlar bu hakkı kullanmak
istediklerini borçluya bildirdikten sonra, alacaklı borçluyu ibra
edemeyeceği gibi, borcun nitelik ve kapsamını da değiştiremez.
II. Sorumluluk
sigortalarında
MADDE
130- Başkasını çalıştıran kişi,
çalıştırdığı kişiye karşı hukuki sorumluluğunu güvence altına almak üzere
sigorta yaptırmışsa, sigortadan doğan haklar doğrudan doğruya çalışana ait
olur.
Ancak,
çalışana ödenecek sigorta tazminatı, genel hükümlere göre ödenecek
tazminattan indirilir.
Diğer
hukuki sorumluluk sigortalarına ilişkin kanun hükümleri saklıdır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Borçların ve Borç İlişkilerinin Sona Ermesi, Zamanaşımı
BİRİNCİ AYIRIM
Sona Erme Hâlleri
A. Asıl borca bağlı
hak ve borçların sona ermesi
MADDE
131- Asıl borç ifa ya da diğer bir
sebeple sona erdiği takdirde, rehin, kefalet, faiz ve ceza koşulu gibi buna
bağlı hak ve borçlar da sona ermiş olur.
İşlemiş
faizin ve ceza koşulunun ifasını isteme hakkı sözleşmeyle veya ifa anına
kadar yapılacak bir bildirimle saklı tutulmuş ise ya da durum ve
koşullardan saklı tutulduğu anlaşılmaktaysa, bu faizler ve ceza koşulu
istenebilir.
Taşınmaz rehnine, kıymetli evraka ve konkordatoya
ilişkin özel hükümler saklıdır.
B. İbra
MADDE
132- Borcu doğuran işlem kanunen
veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların
şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen
ortadan kaldırılabilir.
C. Yenileme
I. Genel olarak
MADDE
133- Yeni bir borçla mevcut bir
borcun sona erdirilmesi, ancak tarafların bu yöndeki açık iradesi ile olur.
Özellikle
mevcut borç için kambiyo taahhüdünde bulunulması veya yeni bir alacak
senedi ya da yeni bir kefalet senedi düzenlenmesi, tarafların
açık yenileme iradeleri olmadıkça yenileme sayılmaz.
II. Cari hesaplarda
MADDE
134- Çeşitli kalemlerin bir cari
hesaba sadece kaydedilmiş olması, borcun yenilenmiş olduğu anlamına gelmez.
Ancak,
hesabın kesilmiş ve hesap sonucu diğer tarafça kabul edilmiş olması
durumunda, borç yenilenmiş olur.
Kalemlerden
birinin güvencesi varsa, aksi kararlaştırılmadıkça, hesap kesilip sonucun
kabul edilmiş olması, güvenceyi sona erdirmez.
D. Birleşme
MADDE
135- Alacaklı ve borçlu
sıfatlarının aynı kişide birleşmesiyle borç sona erer. Ancak, üçüncü
kişilerin alacak üzerinde önceden mevcut olan hakları birleşmeden
etkilenmez.
Birleşme
geçmişe etkili olarak ortadan kalkarsa, borç varlığını sürdürür.
Taşınmaz
rehni ve kıymetli evraka ilişkin özel hükümler saklıdır.
E.
İfa imkânsızlığı
I.
Genel olarak
MADDE
136- Borcun ifası borçlunun
sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.
Karşılıklı
borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu,
karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca
geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme
hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın
alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.
Borçlu
ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın
artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle
yükümlüdür.
II.
Kısmi ifa imkânsızlığı
MADDE
137- Borcun ifası borçlunun
sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkânsızlaşırsa borçlu, borcunun
sadece imkânsızlaşan kısmından kurtulur. Ancak, bu kısmi ifa imkânsızlığı
önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça
anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer.
Karşılıklı
borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın borcu kısmen imkânsızlaşır ve
alacaklı kısmi ifaya razı olursa, karşı edim de o oranda ifa edilir.
Alacaklının böyle bir ifaya razı olmaması veya karşı edimin bölünemeyen
nitelikte olması durumunda, tam imkânsızlık hükümleri uygulanır.
III. Aşırı ifa
güçlüğü
MADDE
138- Sözleşmenin yapıldığı sırada
taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum,
borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı
sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük
kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da
borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan
haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni
koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme
hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme
hakkının yerine fesih hakkını kullanır.
Bu madde
hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.
F.
Takas
I.
Koşulları
1.
Genel olarak
MADDE
139- İki kişi, karşılıklı olarak
bir miktar para veya özdeş diğer edimleri birbirine borçlu oldukları
takdirde, her iki borç muaccel ise her biri alacağını borcuyla takas
edebilir.
Alacaklardan
biri çekişmeli olsa bile takas ileri sürülebilir.
Zamanaşımına
uğramış bir alacağın takası, ancak takas edilebileceği anda henüz
zamanaşımına uğramamış olması koşuluyla ileri sürülebilir.
2. Kefalet hâlinde
MADDE
140- Asıl borçlunun
takası ileri sürme hakkı bulundukça, kefili de
alacaklıya ifada bulunmaktan kaçınabilir.
3. Üçüncü kişi
yararına sözleşme hâlinde
MADDE
141- Üçüncü kişi yararına
borçlanan kişi, bu borcu ile sözleşmenin diğer tarafından olan
alacağını takas edemez.
4. Borçlunun iflası
hâlinde
MADDE
142- Borçlunun iflası hâlinde
alacaklılar, muaccel olmasalar bile, alacaklarını, müflise olan borçları
ile takas edebilirler.
II. Hükümleri
MADDE
143- Takas, ancak borçlunun takas
iradesini alacaklıya bildirmesiyle gerçekleşir. Bu durumda her iki borç,
takas edilebilecekleri anda daha az olan borç tutarınca sona erer.
Cari hesapla ilgili ticarete ilişkin özel teamüller
saklıdır.
III. Alacaklının
rızasıyla takas edilebilir alacaklar
MADDE
144- Aşağıdaki alacaklar takas
haklarının doğumundan sonra, ancak alacaklıların rızasıyla takas edilebilir:
1. Tevdi
edilmiş eşyanın geri verilmesine veya bedeline ilişkin alacaklar.
2.
Haksız olarak alınmış veya aldatma sonucunda alıkonulmuş eşyanın
geri verilmesine veya bedeline ilişkin alacaklar.
3. Nafaka ve işçi ücreti gibi, borçlunun ve ailesinin
bakımı için zorunlu olup, özel niteliği gereği, doğrudan alacaklıya
verilmesi gereken alacaklar.
IV. Takastan
feragat
MADDE
145- Borçlu, takas hakkından
önceden de feragat edebilir.
İKİNCİ AYIRIM
Zamanaşımı
A. Süreler
I. On yıllık
zamanaşımı
MADDE
146- Kanunda aksine
bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.
II. Beş yıllık
zamanaşımı
MADDE
147- Aşağıdaki alacaklar için beş
yıllık zamanaşımı uygulanır:
1. Kira
bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer dönemsel edimler.
2. Otel,
motel, pansiyon ve tatil köyü gibi yerlerdeki konaklama bedelleri ile
lokanta ve benzeri yerlerdeki yeme içme bedelleri.
3. Küçük
sanat işlerinden ve küçük çapta perakende satışlardan doğan alacaklar.
4. Bir
ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya
kendileri ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri,
denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklar.
5.
Vekâlet, komisyon ve acentalık sözleşmelerinden, ticari simsarlık ücreti
alacağı dışında, simsarlık sözleşmesinden doğan alacaklar.
6.
Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa
etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar.
III. Sürelerin
kesinliği
MADDE
148- Bu ayırımda belirlenen
zamanaşımı süreleri, sözleşmeyle değiştirilemez.
IV. Zamanaşımının
başlangıcı
1. Genel olarak
MADDE
149- Zamanaşımı, alacağın muaccel
olmasıyla işlemeye başlar.
Alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlı olduğu
hâllerde, zamanaşımı bu bildirimin yapılabileceği günden işlemeye başlar.
2. Dönemsel
edimlerde
MADDE
150- Ömür boyunca gelir ve benzeri
dönemsel edimlerde, alacağın tamamı için zamanaşımı, ifa edilmemiş ilk
dönemsel edimin muaccel olduğu günde işlemeye başlar.
Alacağın
tamamı zamanaşımına uğramışsa, ifa edilmemiş dönemsel edimler de
zamanaşımına uğramış olur.
V.
Sürelerin hesaplanması
MADDE
151- Süreler hesaplanırken
zamanaşımının başladığı gün sayılmaz ve zamanaşımı ancak sürenin son günü
de hak kullanılmaksızın geçince gerçekleşmiş olur.
Zamanaşımı sürelerinin hesaplanmasında da, borçların
ifasındaki sürelerin hesaplanmasına ilişkin hükümler uygulanır.
B. Bağlı
alacaklarda zamanaşımı
MADDE 152- Asıl alacak zamanaşımına uğrayınca, ona bağlı faiz
ve diğer alacaklar da zamanaşımına uğramış olur.
C. Zamanaşımının
durması
MADDE
153- Aşağıdaki durumlarda
zamanaşımı işlemeye başlamaz, başlamışsa durur:
1.
Velayet süresince, çocukların ana ve babalarından olan alacakları için.
2.
Vesayet süresince, vesayet altında bulunanların vasiden veya vesayet
işlemleri sebebiyle Devletten olan alacakları için.
3.
Evlilik devam ettiği sürece, eşlerin diğerinden olan alacakları için.
4.
Hizmet ilişkisi süresince, ev hizmetlilerinin onları çalıştıranlardan olan
alacakları için.
5.
Borçlu, alacak üzerinde intifa hakkına sahip olduğu sürece.
6.
Alacağı, Türk mahkemelerinde ileri sürme imkânının bulunmadığı sürece.
7.
Alacaklı ve borçlu sıfatının aynı kişide birleşmesinde, birleşmenin ileride
geçmişe etkili olarak ortadan kalkması durumunda, bu durumun ortaya
çıkmasına kadar geçecek sürece.
Zamanaşımını
durduran sebeplerin ortadan kalktığı günün bitiminde zamanaşımı işlemeye
başlar veya durmadan önce başlamış olan işlemesini sürdürür.
D. Zamanaşımının
kesilmesi
I. Sebepleri
MADDE
154- Aşağıdaki durumlarda
zamanaşımı kesilir:
1. Borçlu borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş
veya kısmen ifada bulunmuşsa ya da rehin vermiş veya kefil göstermişse.
2. Alacaklı,
dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra takibinde
bulunmuşsa ya da iflas masasına başvurmuşsa.
II. Birlikte
borçlulara etkisi
MADDE
155- Zamanaşımı müteselsil
borçlulardan veya bölünemeyen borcun borçlularından birine karşı kesilince,
diğerlerine karşı da kesilmiş olur.
Zamanaşımı
asıl borçluya karşı kesilince, kefile karşı da kesilmiş olur.
Zamanaşımı kefile karşı kesilince, asıl borçluya karşı
kesilmiş olmaz.
III. Yeni sürenin
başlaması
1. Borcun ikrar
edilmesi veya karara bağlanması hâlinde
MADDE
156- Zamanaşımının kesilmesiyle,
yeni bir süre işlemeye başlar.
Borç bir senetle ikrar edilmiş veya bir mahkeme ya da
hakem kararına bağlanmış ise, yeni süre her zaman on yıldır.
2. Alacaklının
fiili hâlinde
MADDE
157- Bir dava veya def’i yoluyla
kesilmiş olan zamanaşımı, dava süresince tarafların yargılamaya ilişkin her
işleminden veya hâkimin her kararından sonra yeniden işlemeye başlar.
Zamanaşımı,
icra takibiyle kesilmişse, alacağın takibine ilişkin her işlemden sonra
yeniden işlemeye başlar.
Zamanaşımı, iflas masasına başvurma sebebiyle kesilmişse, iflasa ilişkin
hükümlere göre alacağın yeniden istenmesi imkânının doğumundan itibaren
yeniden işlemeye başlar.
E. Davanın reddinde
ek süre
MADDE
158- Dava veya def’i; mahkemenin
yetkili veya görevli olmaması ya da
düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce
açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak
düşürücü süre dolmuşsa, alacaklı altmış günlük ek süre içinde haklarını
kullanabilir.
F. Taşınır rehni
ile güvenceye bağlanmış alacakta
MADDE
159- Alacağın bir taşınır rehniyle
güvenceye bağlanmış olması, bu alacak için zamanaşımının işlemesine engel
olmaz; bununla birlikte alacaklının, hakkını rehinden alma yetkisi devam
eder.
G. Zamanaşımından
feragat
MADDE
160- Zamanaşımından önceden
feragat edilemez.
Müteselsil borçlulardan birinin feragat etmiş olması,
diğerlerine karşı ileri sürülemez.
Bölünemez
bir borcun borçlularından birinin feragat etmiş olması durumunda da aynı
hüküm uygulanır.
Asıl borçlunun feragati de kefile karşı ileri sürülemez.
H. İleri sürülmesi
MADDE
161- Zamanaşımı
ileri sürülmedikçe, hâkim bunu kendiliğinden göz önüne alamaz.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Borç İlişkilerinde Özel Durumlar
BİRİNCİ AYIRIM
Teselsül
A. Müteselsil
borçluluk
I. Doğuşu
MADDE
162- Birden çok borçludan her
biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olmayı kabul ettiğini
bildirirse, müteselsil borçluluk doğar.
Böyle
bir bildirim yoksa, müteselsil borçluluk ancak kanunda öngörülen hâllerde
doğar.
II.
Dış ilişki
1.
Hükümleri
a.
Borçluların sorumluluğu
MADDE 163- Alacaklı, borcun tamamının
veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız
birinden isteyebilir.
Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı
ödeninceye kadar devam eder.
b.
Borçluların savunmaları
MADDE
164- Müteselsil borçlulardan biri,
alacaklıya karşı, ancak onunla kendi arasındaki kişisel ilişkilerden veya
müteselsil borcun sebep ya da konusundan doğan def’i ve itirazları ileri
sürebilir.
Müteselsil
borçlulardan biri ortak def’i ve itirazları ileri sürmezse, diğerlerine
karşı sorumlu olur.
c. Borçluların
bireysel davranışı
MADDE
165- Kanun veya sözleşme ile aksi
belirlenmedikçe, borçlulardan biri kendi davranışıyla diğer borçluların
durumunu ağırlaştıramaz.
2.
Borcun sona ermesi
MADDE
166- Borçlulardan biri, ifa veya
takasla borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmişse, bu oranda diğer
borçluları da borçtan kurtarmış olur.
Borçlulardan
biri, alacaklıya ifada bulunmaksızın borçtan kurtulmuşsa, diğer borçlular
bundan, ancak durumun veya borcun niteliğinin elverdiği ölçüde
yararlanabilirler.
Alacaklının
borçlulardan biriyle yaptığı ibra sözleşmesi, diğer borçluları da ibra
edilen borçlunun iç ilişkideki borca katılma payı oranında borçtan
kurtarır.
III. İç ilişki
1. Paylaşım
MADDE
167- Aksi kararlaştırılmadıkça
veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça,
borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit
paylarla sorumludurlar.
Kendisine
düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer
borçlulardan isteme hakkı vardır. Bu durumda borçlu, her bir borçluya ancak
payı oranında rücu edebilir.
Borçlulardan
birinden alınamayan miktarı, diğer borçlular eşit olarak üstlenmekle
yükümlüdürler.
2. Alacaklıya halef
olma
MADDE
168- Diğerlerine rücu hakkına
sahip olan borçlulardan her biri, ifa ettiği miktar oranında alacaklının
haklarına halef olur.
Alacaklı
diğerlerinin zararına olarak borçlulardan birinin durumunu iyileştirirse,
bunun sonuçlarına katlanır.
B. Müteselsil
alacaklılık
MADDE
169- Müteselsil alacaklılık,
borçlunun, alacaklılardan her birine borcun tamamını isteme hakkını tanıdığı
veya kanunun belirlediği durumlarda doğar.
Borçlu,
alacaklılardan birine yaptığı ifayla, bütün alacaklılara karşı borcundan
kurtulmuş olur.
Alacaklılardan
birinin icraya veya mahkemeye başvurmuş olduğu kendisine bildirilmedikçe,
borçlu onlardan dilediği birine ifada bulunabilir.
Aksi
kararlaştırılmadıkça veya alacaklılar arasındaki hukuki ilişkinin
niteliğinden anlaşılmadıkça, alacaklılardan her birinin edim üzerindeki
hakları eşittir.
Kendisine
düşen paydan fazlasını elde eden alacaklı, bu fazlalığı payını alamamış olan
diğer alacaklılara ödemekle yükümlüdür.
İKİNCİ AYIRIM
Koşullar
A. Geciktirici
koşul
I. Genel olarak
MADDE
170- Bir sözleşmenin hüküm ifade
etmesi, gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bilinmeyen bir olguya bırakılmışsa,
sözleşme geciktirici koşula bağlanmış olur.
Aksi
kararlaştırılmamışsa, geciktirici koşula bağlı sözleşme, ancak
koşulun gerçekleştiği andan başlayarak hüküm ifade eder.
II. Koşulun askıda
olduğu sıradaki durum
MADDE 171- Koşul gerçekleşinceye kadar borçlu, borcun gereği
gibi ifasını engelleyecek her türlü davranıştan kaçınmakla yükümlüdür.
Koşula
bağlı hakkı tehlikeye düşürülen alacaklı, alacağı koşula bağlı olmayan
alacaklıların haklarını korumak üzere başvurabilecekleri önlemleri
alabilir.
Koşulun
gerçekleşmesinden önce yapılan tasarruflar, koşulun hükümlerini zedelediği
oranda geçersiz olur.
III. Koşul
gerçekleşinceye kadar elde edilen yararlar
MADDE
172- Borcun konusunu oluşturan
şey, koşulun gerçekleşmesinden önce kendisine verilen alacaklı, koşul
gerçekleşirse, koşulun gerçekleşmesine kadar elde ettiği yararların sahibi
olur.
Koşul gerçekleşmezse alacaklı, elde ettiği yararları
geri vermekle yükümlüdür.
B. Bozucu koşul
MADDE
173- Sona ermesi önceden
gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bilinmeyen bir olguya bırakılan sözleşme,
bozucu koşula bağlanmış olur.
Bozucu
koşula bağlanmış sözleşmenin hükümleri, koşulun gerçekleştiği anda ortadan
kalkar.
Aksi
kararlaştırılmadıkça veya işin niteliğinden anlaşılmadıkça sona erme, geçmişe
etkili olmaz.
C. Ortak hükümler
I. Koşulun
gerçekleşmesi
MADDE
174- Koşul, taraflardan birinin
bizzat yerine getirmesi gerekli bir davranış değilse, o tarafın ölümü
hâlinde mirasçısı onun yerine geçebilir.
II. Dürüstlük
kurallarına aykırı engelleme
MADDE
175- Taraflardan biri, koşulun gerçekleşmesine dürüstlük kurallarına
aykırı olarak engel olursa, koşul gerçekleşmiş sayılır.
Taraflardan biri, koşulun gerçekleşmesini dürüstlük
kurallarına aykırı biçimde sağlarsa, koşul gerçekleşmemiş sayılır.
III. Yasak koşullar
MADDE
176- Bir koşul, hukuka veya ahlaka
aykırı bir yapma veya yapmama fiilini sağlamak amacıyla konulmuşsa, bu
koşula bağlı hukuki işlem kesin olarak hükümsüzdür.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Bağlanma Parası, Cayma Parası ve Ceza Koşulu
A. Bağlanma parası
MADDE
177- Sözleşme yapılırken bir
kimsenin vermiş olduğu bir miktar para, cayma parası olarak değil sözleşmenin
yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır.
Aksine
sözleşme veya yerel âdet olmadıkça, bağlanma parası esas alacaktan düşülür.
B. Cayma parası
MADDE
178- Cayma parası
kararlaştırılmışsa, taraflardan her biri sözleşmeden caymaya yetkili
sayılır; bu durumda parayı vermiş olan cayarsa verdiğini bırakır; almış
olan cayarsa aldığının iki katını geri verir.
C. Ceza koşulu
I. Alacaklının
hakları
1. Cezanın
sözleşmenin ifası ile ilişkisi
MADDE
179- Bir sözleşmenin hiç veya
gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi
sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını
isteyebilir.
Ceza,
borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için
kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı
çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın
ifasını da isteyebilir.
Borçlunun,
kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle
sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır.
2. Ceza ile zarar
arasındaki ilişki
MADDE
180- Alacaklı hiçbir zarara
uğramamış olsa bile, kararlaştırılan cezanın ifası gerekir.
Alacaklının
uğradığı zarar kararlaştırılan ceza tutarını aşıyorsa alacaklı, borçlunun
kusuru bulunduğunu ispat etmedikçe aşan miktarı isteyemez.
3. Kısmi ifanın
yanması
MADDE
181- Ceza koşuluna ilişkin
hükümler, dönme durumunda ifa edilmiş olan kısmın alacaklıya kalacağını öngören
sözleşmelere de uygulanır.
Taksitle
satışa ilişkin hükümler saklıdır.
II. Cezanın
miktarı, geçersizliği ve indirilmesi
MADDE
182- Taraflar, cezanın miktarını
serbestçe belirleyebilirler.
Asıl borç herhangi bir sebeple geçersiz ise veya aksi
kararlaştırılmadıkça sonradan borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple
imkânsız hâle gelmişse, cezanın ifası istenemez. Ceza koşulunun geçersiz
olması veya borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple sonradan imkânsız
hâle gelmesi, asıl borcun geçerliliğini etkilemez.
Hâkim,
aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Borç İlişkilerinde Taraf Değişiklikleri
BİRİNCİ AYIRIM
Alacağın Devri
A. Koşulları
I. İradi devir
1. Genel olarak
MADDE
183- Kanun, sözleşme veya işin
niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını
üçüncü bir kişiye devredebilir.
Borçlu, devir yasağı içermeyen yazılı bir borç
tanımasına güvenerek alacağı devralmış olan üçüncü kişiye karşı, alacağın
devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu savunmasını ileri süremez.
2. Şekli
MADDE
184- Alacağın devrinin
geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.
Alacağın
devri sözü verme, şekle bağlı değildir.
II. Yasal veya
yargısal devir ve etkisi
MADDE
185- Alacağın devri kanun veya
mahkeme kararı gereğince gerçekleşmişse, bu devir özel bir şekle ve önceki
alacaklının rızasını açıklamasına gerek olmaksızın, üçüncü kişilere karşı
ileri sürülebilir.
B. Devrin hükümleri
I. Borçlunun durumu
1. İyiniyetle
yapılan ifa
MADDE
186– Borçlu, alacağın
devredildiği, devreden veya devralan tarafından kendisine bildirilmemişse,
önceki alacaklıya; alacak birkaç kez devredilmişse, son devralan yerine
önceki devralanlardan birine iyiniyetle ifada bulunarak borcundan kurtulur.
2. İfadan kaçınma
ve tevdi
MADDE
187- Kime ait olduğu çekişmeli
bulunan bir alacağın borçlusu, ifadan kaçınabilir ve alacağın konusunu
hâkim tarafından belirlenen yere tevdi etmekle borçtan kurtulur.
Borçlu, alacağın çekişmeli olduğunu bildiği hâlde ifada
bulunursa, bundan doğacak sonuçlardan sorumlu olur.
Dava
konusu olan çekişme mahkemece henüz sonuca bağlanmamış ve borç da muaccel
ise, taraflardan her biri borçluyu, edimi tevdi etmeye zorlayabilir.
3. Borçluya ait
savunmalar
MADDE
188- Borçlu, devri öğrendiği
sırada devredene karşı sahip olduğu savunmaları, devralana karşı da ileri
sürebilir.
Borçlu,
devri öğrendiği anda muaccel olmayan alacağını, devredilen alacaktan önce
veya onunla aynı anda muaccel olması koşuluyla borcu ile takas edebilir.
II. Öncelik hakları
ve bağlı hakların geçişi
MADDE
189- Alacağın devri ile devredenin
kişiliğine özgü olanlar dışındaki öncelik hakları ve bağlı haklar da
devralana geçer.
Asıl
alacakla birlikte işlemiş faizler de devredilmiş sayılır.
III. Senet ve
belgelerin teslimi ve bilgi verilmesi
MADDE
190- Devreden, devralana alacak
senedi ile elinde bulunan ispatla ilgili diğer belgeleri teslim etmek ve
alacağını ileri sürebilmesi için gerekli bilgileri vermekle yükümlüdür.
IV. Garanti
1. Genel olarak
MADDE
191- Alacak, bir edim karşılığında
devredilmişse devreden, devir sırasında alacağın varlığını ve borçlunun
ödeme gücüne sahip olduğunu garanti etmiş olur.
Alacak
bir edim karşılığı olmaksızın devredilmiş ya da kanun gereğince başkasına
geçmişse, devreden veya önceki alacaklı, alacağın varlığından ve borçlunun
ödeme gücünden sorumlu değildir.
2. İfaya yönelik
devir
MADDE
192- Alacaklı, alacağını borcu
ifaya yönelik olarak devretmekle birlikte borca mahsup edilecek miktarı
belirlememişse devralan, ancak borçludan aldığı veya gereken özeni
gösterseydi alabilecek olduğu miktarı, kendi alacağına mahsup etmek
zorundadır.
3. Sorumluluğun
kapsamı
MADDE
193- Devralan garanti ile yükümlü
olan devredenden aşağıdaki istemlerde bulunabilir:
1. İfa
ettiği karşı edimin faizi ile birlikte geri verilmesini.
2.
Devrin sebep olduğu giderleri.
3.
Borçluya karşı devraldığı alacağı elde etmek için yaptığı ve sonuçsuz
girişimlerin yol açtığı giderleri.
4.
Devreden kusursuzluğunu ispat etmedikçe uğradığı diğer zararlarını.
C. Özel hükümlerin
saklılığı
MADDE
194- Bazı hakların devrine özgü
olarak kanunla konulmuş bulunan hükümler saklıdır.
İKİNCİ AYIRIM
Borcun Üstlenilmesi
A. İç üstlenme
sözleşmesi
MADDE
195- Borçlu ile iç üstlenme
sözleşmesi yapan kişi, borcu bizzat ifa ederek veya alacaklının rızasıyla
borcu üstlenerek, borçluyu borcundan kurtarma yükümlülüğü altına girmiş
olur.
Borçlu,
iç üstlenme sözleşmesinden doğan borçlarını ifa etmedikçe, diğer taraftan
yükümlülüğünü yerine getirmesini isteyemez.
Borçlu, borcundan kurtarılmamışsa, diğer taraftan
güvence isteyebilir.
B. Dış üstlenme
sözleşmesi
I. Öneri ve kabul
MADDE
196- Borçlunun yerine yenisinin
geçmesi ve borcundan kurtarılması, borcu üstlenen ile alacaklı arasında
yapılacak sözleşmeyle olur.
İç
üstlenme sözleşmesinin, üstlenen veya onun izni ile borçlu tarafından
alacaklıya bildirilmesi, dış üstlenme sözleşmesinin yapılmasına ilişkin
öneri anlamına gelir.
Alacaklının kabulü açık veya örtülü olabilir. Alacaklı,
çekince ileri sürmeksizin üstlenenin ifasını kabul eder veya onun borçlu
sıfatı ile yaptığı diğer herhangi bir işleme rıza gösterirse, borcun
üstlenilmesini kabul etmiş sayılır.
II. Önerinin
bağlayıcılığı
MADDE
197- Borcun üstlenilmesine ilişkin
öneri alacaklı tarafından her zaman kabul edilebilir. Ancak, üstlenen
veya önceki borçlu, kabul için bir süre koyabilir. Alacaklı bu sürenin
bitimine kadar susarsa, öneri reddedilmiş sayılır.
Önerinin
alacaklı tarafından kabul edilmesinden önce yeni bir iç üstlenme sözleşmesi
yapılır ve bu ikinci üstlenmeye ilişkin olarak alacaklıya öneride
bulunulursa, ilk öneride bulunan, önerisi ile bağlı olmaktan kurtulur.
C. Borçlunun
değişmesinin sonuçları
I. Bağlı hak ve
borçlar
MADDE
198- Borçlu değişmiş olsa bile,
alacaklının borçlunun kişiliğine özgü olanlar dışındaki bağlı hakları saklı
kalır.
Bununla birlikte borcun güvencesi olarak rehin veren
üçüncü kişinin ve kefilin sorumlulukları, ancak onların borcun
üstlenilmesine yazılı olarak rıza göstermeleri hâlinde devam eder.
II. Savunmalar
MADDE
199- Üstlenilen borca ilişkin
savunmaları ileri sürme hakkı, yeni borçluya geçer.
Dış
üstlenme sözleşmesinden aksi anlaşılmadıkça yeni borçlu, alacaklıya karşı
önceki borçlunun ileri sürebileceği kişisel savunmalarda bulunamaz.
Yeni borçlu, iç üstlenme sözleşmesinden kaynaklanan
savunmaları alacaklıya karşı ileri süremez.
D. Sözleşmenin
hükümsüzlüğü
MADDE
200- Dış üstlenme sözleşmesi
hükümsüz hâle gelirse, iyiniyetli üçüncü kişilerin hakları saklı kalmak
üzere, eski borç bütün bağlı borçlarıyla birlikte varlığını sürdürür.
Bundan başka, borcu üstlenen üstlenme sözleşmesinin
hükümsüz hâle gelmesinde ve alacaklının zarara uğramasında kendisine bir
kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe alacaklı, önceden sağlanmış
güvenceyi yitirmesi yüzünden veya başka herhangi bir sebeple uğradığı
zararın giderilmesini üstlenenden isteyebilir.
E. Borca katılma
MADDE 201- Borca
katılma, mevcut bir borca borçlunun yanında yer almak üzere, katılan ile
alacaklı arasında yapılan ve katılanın, borçlu ile birlikte borçtan sorumlu
olması sonucunu doğuran bir sözleşmedir.
Borca katılan ile borçlu, alacaklıya karşı müteselsilen
sorumlu olurlar.
F. Malvarlığının
veya işletmenin devralınması
MADDE
202- Bir malvarlığını veya bir
işletmeyi aktif ve pasifleri ile birlikte devralan, bunu alacaklılara bildirdiği
veya ticari işletmeler için Ticaret Sicili Gazetesinde, diğerleri için
Türkiye genelinde dağıtımı yapılan gazetelerden birinde yayımlanacak ilanla
duyurduğu tarihten başlayarak, onlara karşı malvarlığındaki veya
işletmedeki borçlardan sorumlu olur.
Bununla
birlikte, iki yıl süreyle önceki borçlu da devralanla birlikte müteselsil
borçlu olarak sorumlu kalır. Bu süre, muaccel borçlar için, bildirme veya
duyuru tarihinden; daha sonra muaccel olacak borçlar için ise, muacceliyet
tarihinden işlemeye başlar.
Borçların
bu yoldan üstlenilmesinin sonuçları, dış üstlenme sözleşmesinden doğan
sonuçlarla özdeştir.
Bildirme veya ilanla duyurma yükümlülüğü devralan
tarafından yerine getirilmedikçe, ikinci fıkrada öngörülen iki yıllık süre
işlemeye başlamaz.
G. İşletmelerin
birleşmesi ve şekil değiştirmesi
MADDE
203- Bir işletme, başka bir
işletme ile aktif ve pasiflerin karşılıklı olarak devralınması ya da
birinin diğerine katılması yoluyla birleştirilirse, her iki işletmenin
alacaklıları, bir malvarlığının devralınmasından doğan haklara sahip olup,
bütün alacaklarını yeni işletmeden alabilirler.
Bir tek kişiye ait olup da, kollektif veya komandit
ortaklık hâline dönüştürülen bir işletmenin borçları hakkında da aynı hüküm
uygulanır.
H. Özel hükümlerin
saklılığı
MADDE
204- Mirasın
paylaşılması ve rehinli taşınmazların devri konusundaki borcun
üstlenilmesine ilişkin özel hükümler saklıdır.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Sözleşmenin Devri ve Sözleşmeye Katılma
A. Sözleşmenin
devri
MADDE 205- Sözleşmenin
devri, sözleşmeyi devralan ile devreden ve sözleşmede kalan taraf arasında
yapılan ve devredenin bu sözleşmeden doğan taraf olma sıfatı ile birlikte
bütün hak ve borçlarını devralana geçiren bir anlaşmadır.
Sözleşmeyi devralan ile devreden arasında yapılan
ve sözleşmede kalan diğer tarafça önceden verilen izne dayanan veya
sonradan onaylanan anlaşma da, sözleşmenin devri hükümlerine tabidir.
Sözleşmenin
devrinin geçerliliği, devredilen sözleşmenin şekline bağlıdır.
Kanundan
doğan halefiyet hâlleri ile diğer özel hükümler saklıdır.
B. Sözleşmeye
katılma
MADDE 206-
Sözleşmeye katılma, mevcut bir sözleşmeye taraflardan birinin yanında yer
almak üzere, katılan ile bu sözleşmenin tarafları arasında yapılan ve
katılanın, yanında yer aldığı tarafla birlikte, onun hak ve borçlarına
sahip olması sonucunu doğuran bir anlaşmadır.
Anlaşmada
aksi kararlaştırılmamışsa, sözleşmeye katılan ile yanında yer aldığı taraf,
sözleşmenin diğer tarafına karşı müteselsilen alacaklı ve borçlu olurlar.
Sözleşmeye katılmanın geçerliliği, katılma konusu
sözleşmenin şekline bağlıdır.
İKİNCİ KISIM
Özel Borç İlişkileri
BİRİNCİ BÖLÜM
Satış Sözleşmesi
BİRİNCİ AYIRIM
Genel Hükümler
A. Tanımı ve
hükümleri
MADDE
207- Satış sözleşmesi, satıcının,
satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme,
alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir.
Sözleşme
ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve
alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler.
Durum ve
koşullara göre belirlenmesi mümkün olan bedel, kararlaştırılmış bedel
hükmündedir.
B.
Yarar ve hasar
MADDE
208- Kanundan, durumun gereğinden
veya sözleşmede öngörülen özel koşullardan doğan ayrık hâller dışında,
satılanın yarar ve hasarı; taşınır satışlarında zilyetliğin devri, taşınmaz
satışlarında ise tescil anına kadar satıcıya aittir.
Taşınır
satışlarında, alıcının satılanın zilyetliğini devralmada temerrüde düşmesi
durumunda zilyetliğin devri gerçekleşmişçesine satılanın yarar ve hasarı
alıcıya geçer.
Satıcı
alıcının isteği üzerine satılanı ifa yerinden başka bir yere gönderirse,
yarar ve hasar, satılanın taşıyıcıya teslim edildiği anda alıcıya geçer.
İKİNCİ AYIRIM
Taşınır Satışı
A. Konusu
MADDE 209- Taşınır satışı, Türk Medenî Kanunu uyarınca taşınmaz sayılanlar dışında kalan ve diğer kanunlarda
taşınır olarak belirtilen şeylerin satışıdır.
Ürünler,
bir yapının yıkıntıları ve taş ocağından çıkarılacak taşlar gibi,
taşınmazdan ayrıldıktan sonra mülkiyeti devredilecek bütünleyici parçaların
satılması da taşınır satışıdır.
B. Satıcının
borçları
I. Zilyetliğin
devri
1. Kural
MADDE
210- Satıcı, satılanın mülkiyetini
geçirmek amacıyla, zilyetliğini alıcıya devretmekle yükümlüdür.
2. Devir ve taşıma
giderleri
MADDE
211- Aksine sözleşme veya âdet
yoksa, ölçme ve tartma gibi devir giderleri satıcıya, satılanı devralmak
üzere yapılan giderler ve satılanın ifa yerinden başka yere taşınması
gerektiğinde, taşıma giderleri alıcıya aittir.
Gidersiz
devir kararlaştırılmışsa, satıcı taşıma giderlerini üstlenmiş sayılır.
Liman ve gümrük giderleri olmaksızın
devir kararlaştırılmışsa satıcı, dış satım, transit ve dış alım vergilerini
üstlenmiş sayılır; ancak satılanın alıcı tarafından devralındığı sırada
ödenmiş olan tüketim vergilerini üstlenmiş sayılmaz.
3. Satıcının
temerrüdü
a. Kural ve ayrık
durum
MADDE 212- Satıcının temerrüdü hâlinde, borçlunun temerrüdüne
ilişkin genel hükümler uygulanır.
Zilyetliğin devri için belirli bir
süre konulmuş olan ticari satışlarda, satıcı temerrüde düşerse alıcının,
devir isteminden vazgeçerek borcun ifa edilmemesinden doğan zararının
giderilmesini istediği kabul edilir.
Alıcı, satılanın devredilmesini
isteme niyetinde ise, belirlenen sürenin bitiminde bunu satıcıya hemen
bildirmek zorundadır.
b. Giderim borcu ve
kapsamı
MADDE 213- Borcunu ifa etmeyen satıcı, alıcının bu yüzden
uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür.
Satıcı borcunu ifa etmezse alıcı,
satış bedeli ile kendisine devredilmeyen satılanın yerine, bir başkasını
satın almak için dürüstlük kurallarına uygun olarak ödediği bedel
arasındaki farka göre hesaplanacak zararın giderilmesini isteyebilir.
Satılan, borsada kayıtlı veya piyasa
fiyatı bulunan mallardan ise alıcı, onun yerine bir başkasını satın alma zorunda
olmaksızın, satış bedeli ile belirlenmiş ifa günündeki piyasa fiyatı
arasındaki farka göre hesaplanacak zararın giderilmesini isteyebilir.
II. Zapttan
sorumluluk
1. Konusu
MADDE 214- Satış sözleşmesinin kurulduğu sırada var olan bir
hak dolayısıyla, satılanın tamamı veya bir kısmı bir üçüncü kişi tarafından
alıcının elinden alınırsa satıcı, bundan dolayı alıcıya karşı sorumlu olur.
Alıcı, elinden alınma tehlikesini
sözleşmenin kurulduğu sırada biliyor idiyse satıcı, ayrıca üstlenmiş
olmadıkça bundan dolayı sorumlu olmaz.
Satıcı, üçüncü kişinin hakkını gizlemişse, sorumluluğunu
kaldırma veya sınırlama konusunda yapılmış olan anlaşma kesin olarak
hükümsüzdür.
2. Yargılama usulü
a. Davanın
bildirimi
MADDE 215- Satılanın elinden alınması tehlikesi ile
karşılaşan alıcı, kendisine karşı açılan davayı satıcıya bildirdiği zaman
satıcı, durumun gereğine göre ve yargılama usulü uyarınca ya alıcının
yanında davaya katılmak ya da alıcı yerine geçerek üçüncü kişiye karşı
davayı takip etmek ve savunmak zorundadır.
Bildirme, davaya katılmaya ve
savunmaya elverişli bir zamanda yapılmışsa, alıcının aleyhinde verilen
hüküm, onun ağır kusuru yüzünden verildiği ispat edilmedikçe, satıcı için
de sonuç doğurur.
Dava, kendisine yüklenilemeyen
sebeplerden dolayı satıcıya bildirilmemişse satıcı, zamanında bildirilmiş olsaydı
daha elverişli bir hüküm elde edilebileceğini ispatladığı ölçüde
sorumluluktan kurtulur.
b. Mahkeme kararı
olmaksızın satılanı verme
MADDE
216- Satıcının zapttan sorumluluğu
aşağıdaki hâllerde devam eder:
1.
Alıcı, bir mahkeme kararı beklemeksizin üçüncü kişinin hakkını dürüstlük
kurallarına uygun olarak tanımış ve satılanı ona vermişse.
2.
Alıcı, üçüncü kişinin kendisine karşı dava açmasını beklemeden, satıcıyı
satılan üzerindeki hak iddiasına ilişkin uyuşmazlığı dava yoluyla
çözümlemesi, aksi takdirde tahkim yoluna başvuracağı konusunda
gecikmeksizin uyarmış ve bundan sonuç alamadığı için tahkim yoluna
başvurmuşsa.
Satıcının sorumluluğu, alıcının satılanı üçüncü kişiye
vermekle yükümlü olduğunu ispat etmesi durumunda da devam eder.
3. Alıcının hakları
a. Tam zapt hâlinde
MADDE
217- Satılanın tamamı alıcının
elinden alınmışsa, satış sözleşmesi kendiliğinden sona ermiş sayılır ve
alıcı satıcıdan aşağıdaki istemlerde bulunabilir:
1. Satılandan elde ettiği veya elde
etmeyi ihmal eylediği ürünlerin değeri indirilerek, ödemiş olduğu satış bedelinin
faizi ile birlikte geri verilmesini.
2.
Satılanı elinden alan üçüncü kişiden isteyemeyeceği giderleri.
3.
Davayı satıcıya bildirmekle kaçınılabilecek olanlar dışında kalan bütün
yargılama giderleri ile yargılama dışındaki giderleri.
4.
Satılanın tamamen elinden alınması yüzünden doğrudan doğruya uğradığı diğer
zararları.
Satıcı, kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat
etmedikçe, alıcının satılanın elinden alınması yüzünden uğramış olduğu
diğer zararları da gidermekle yükümlüdür.
b. Kısmi zapt
hâlinde
MADDE
218- Satılanın bir kısmı elinden
alınmış veya satılan sınırlı ayni bir hakla yüklenmişse alıcı, sadece bu
yüzden uğradığı zararın giderilmesini isteyebilir.
Ancak alıcının, satılandaki bu durumu bilseydi onu satın
almayacağı durum ve koşullardan anlaşılıyorsa, alıcı hâkimden sözleşmenin
sona ermesine karar vermesini isteyebilir. Bu durumda alıcı, satılanın
elinde kalmış olan kısmını o zamana kadar elde etmiş olduğu yararlarla
birlikte, satıcıya geri vermekle yükümlüdür.
III. Ayıptan
sorumluluk
1. Konusu
a. Genel olarak
MADDE
219- Satıcı, alıcıya karşı
herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması
sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine
aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği
faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da
ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur.
Satıcı,
bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.
b. Hayvan satışında
MADDE
220- Hayvan
satışında satıcı, yazılı olarak üstlenmedikçe veya ağır kusuru olmadıkça
ayıptan sorumlu olmaz.
2. Sorumsuzluk
anlaşması
MADDE
221- Satıcı satılanı ayıplı olarak
devretmekte ağır kusurlu ise, ayıptan sorumluluğunu kaldıran veya
sınırlayan her anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
3. Alıcının bildiği
ayıplar
MADDE
222- Satıcı, satış sözleşmesinin
kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen ayıplardan sorumlu değildir.
Satıcı,
alıcının satılanı yeterince gözden geçirmekle görebileceği ayıplardan da,
ancak böyle bir ayıbın bulunmadığını ayrıca üstlenmişse sorumlu olur.
4. Gözden geçirme
ve satıcıya bildirme
a. Genel olarak
MADDE 223- Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin
olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda
satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre
içinde ona bildirmek zorundadır.
Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal
ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden
geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm
uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen
satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul
edilmiş sayılır.
b. Hayvan satışında
MADDE
224- Hayvan satışında satıcının
sorumlu olacağı süre yazılı olarak belirlenmemiş ve ayıp da hayvanın
gebeliğine ilişkin değilse satıcı, ancak ayıbın devrin yapıldığı veya
alıcının devralmada temerrüdünün gerçekleştiği günden
başlayarak dokuz gün
içinde kendisine bildirilmesi ve ayrıca, hayvanın bilirkişilerce
gözden geçirilmesinin aynı süre içinde yetkili makamdan istenmesi hâlinde
sorumlu olur.
5. Satıcının ağır
kusurunun sonuçları
MADDE
225- Ağır kusurlu olan satıcı,
satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek
sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamaz.
Satıcılığı
meslek edinmiş kişilerin bilmesi gereken ayıplar bakımından da aynı hüküm
geçerlidir.
6. Satılanın başka
yerden gönderilmesi
MADDE
226- Başka yerden gönderilen
satılanın ayıplı olduğunu ileri süren alıcı, bulunduğu yerde satıcının
temsilcisi yoksa, satılanın korunması için gerekli önlemleri geçici olarak
almakla yükümlüdür. Alıcı, ayıplı olduğunu ileri sürdüğü satılanın
korunması için gerekli önlemleri almaksızın onu satıcıya geri gönderemez.
Alıcı, satılanın durumunu
gecikmeksizin usulüne göre tespit ettirmekle yükümlüdür. Bunu yaptırmazsa,
ileri sürdüğü ayıbın, satılanın kendisine ulaştığı zamanda var olduğunu
ispat yükü alıcıya düşer.
Satılanın
kısa zamanda bozulma tehlikesi varsa, alıcı onu bulunduğu yerdeki mahkeme
aracılığıyla sattırmaya yetkili, hatta satıcının yararı gerektiriyorsa
sattırmakla yükümlüdür. Alıcı, durumu satıcıya en kısa zamanda bildirmezse,
bundan doğan zarardan sorumlu olur.
7. Alıcının
seçimlik hakları
a. Genel olarak
MADDE
227- Satıcının satılanın
ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı, aşağıdaki seçimlik haklardan birini
kullanabilir:
1.
Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme.
2.
Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme.
3. Aşırı
bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak
üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme.
4. İmkân
varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme.
Alıcının
genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır.
Satıcı,
alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın
tamamını gidererek seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir.
Alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde,
durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış
bedelinin indirilmesine karar verebilir.
Satılanın
değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden
dönme veya satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme
haklarından birini kullanabilir.
b. Satılanın yok
olması veya ağır biçimde zarara uğraması
MADDE 228- Alıcıya ayıplı olarak devredilmiş olan
satılanın ayıptan, beklenmedik hâlden
veya mücbir sebepten dolayı
yok olması veya ağır biçimde zarara uğraması, alıcının sözleşmeden
dönme hakkını kullanmasını engellemez. Bu durumda alıcı, satılandan elinde
ne kalmışsa onu geri vermekle yükümlüdür.
Satılan alıcıya yüklenebilen bir sebep yüzünden yok
olmuşsa veya alıcı onu başkasına devretmişse ya da biçimini değiştirmişse
alıcı, ancak değerindeki eksiklik karşılığının satış bedelinden
indirilmesini isteyebilir.
8. Dönmenin
sonuçları
a. Genel olarak
MADDE
229- Satış sözleşmesinden dönen
alıcı, satılanı, ondan elde ettiği yararları ile birlikte satıcıya geri
vermekle yükümlüdür. Buna karşılık alıcı da, satıcıdan aşağıdaki istemlerde
bulunabilir:
1.
Ödemiş olduğu satış bedelinin, faiziyle birlikte geri verilmesi.
2.
Satılanın tamamen zaptında olduğu gibi, yargılama giderleri ile satılan
için yapmış olduğu giderlerin ödenmesi.
3.
Ayıplı maldan doğan doğrudan zararının giderilmesi.
Satıcı,
kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alıcının diğer
zararlarını da gidermekle yükümlüdür.
b. Birden çok mal
satışında
MADDE
230- Birden çok mal veya birden
çok parçadan oluşan bir mal, birlikte satılmış olup da bunlardan bazıları
ayıplı çıkarsa, dönme hakkı bunlardan ancak ayıplı çıkanlar için
kullanılabilir. Ancak, alıcıya veya satıcıya önemli bir zarar vermeksizin
ayıplı parçanın diğerinden ayrılmasına imkân yoksa, dönme hakkının
satılanın tamamını kapsaması zorunludur.
Satılanın
aslı için satıştan dönülmesi, ayrı satış bedeli gösterilerek satılmış
olsalar bile, eklentilerini de kapsar; fakat eklentiler için dönme,
satılanın aslını kapsamaz.
9. Zamanaşımı
MADDE
231- Satıcı daha uzun bir süre
için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her
türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın
alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Alıcının
satılanın kendisine devrinden başlayarak iki yıl içinde bildirdiği ayıptan
doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz.
Satıcı,
satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaşımı
süresinden yararlanamaz.
C. Alıcının
borçları
I. Satış bedelinin
ödenmesi ve satılanın devralınması
MADDE
232- Alıcı, satış sözleşmesinde
kararlaştırılmış olduğu biçimde satış bedelini ödemek ve kendisine sunulan
satılanı devralmakla yükümlüdür.
Aksine
yerel âdet veya anlaşma yoksa, satılanın hemen devralınması
gereklidir.
II. Satış bedelinin
belirlenmesi
MADDE
233- Alıcı, satış bedelini
belirtmeksizin, malı alacağını kesin olarak bildirmişse satış, ifa yeri ve
zamanındaki ortalama piyasa fiyatı üzerinden yapılmış sayılır.
Satış
bedeli, satılanın ağırlığına göre hesaplanıyorsa, darası indirilir.
Bazı
ticari malların satışında, daralı ağırlıktan miktar olarak ya da yüzde
hesabıyla bir indirim yapılmasına veya bedelin, daralı ağırlık üzerinden
belirlenmesine ilişkin ticari teamüller saklıdır.
III. Satış
bedelinin muacceliyeti ve faizi
MADDE
234- Aksine sözleşme yoksa,
satılan alıcının zilyetliğine girince satış bedeli muaccel olur.
Faiz
istenebileceği konusunda bir teamül varsa veya alıcı maldan ürün ya da
diğer verimler elde etme imkânına sahip ise ya da belirli günün geçmesiyle
temerrüdün gerçekleşmesi durumunda, ayrıca bir ihtara gerek olmaksızın
satış bedeline faiz istenebilir.
IV. Alıcının
temerrüdü
1. Satıcının dönme
hakkı
MADDE
235- Satılanın, ancak satış bedeli
ödendikten sonra veya ödenme anında devredilmesi gereken durumlarda alıcı
temerrüde düşerse satıcı, herhangi bir işlem gerekmeksizin satıştan
dönebilir.
Bu
hakkını kullanmak isteyen satıcı, durumu gecikmeksizin alıcıya bildirmek
zorundadır.
Satılanın
zilyetliği satış bedeli ödenmeden alıcıya devredilmişse, alıcının temerrüdü sebebiyle satıcının dönme
hakkını kullanarak satılanı geri alması, bu hakkın sözleşmede açıkça saklı
tutulmasına bağlıdır.
2. Zararın
hesaplanması ve giderimi
MADDE
236- Borcunu ifa etmeyen alıcı,
satıcının bu yüzden uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür.
Satıcı,
satış bedelini ödemede temerrüde düşmüş olan alıcıdan, bu bedel ile
satılanın başkasına dürüstlük kurallarına uygun olarak satışından elde
ettiği bedel arasındaki farka göre hesaplanacak zararın giderilmesini
isteyebilir.
Satılan,
borsada kayıtlı veya piyasa fiyatı bulunan mallardan ise satıcı, böyle bir
satışa gerek kalmaksızın alıcıdan, satış bedeli ile malın belirlenmiş ödeme
günündeki fiyatı arasındaki farka göre hesaplanacak zararın giderilmesini
isteyebilir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Taşınmaz Satışı ve Satış İlişkisi Doğuran Haklar
A. Şekil
MADDE
237- Taşınmaz satışının geçerli
olabilmesi için, sözleşmenin resmî şekilde düzenlenmesi şarttır.
Taşınmaz
satışı vaadi, geri alım ve alım sözleşmeleri, resmî şekilde
düzenlenmedikçe geçerli olmaz.
Önalım sözleşmesinin geçerliliği, yazılı şekilde
yapılmış olmasına bağlıdır.
B. Satış ilişkisi
doğuran haklar
I. Süresi ve şerhi
MADDE
238- Önalım, geri alım ve alım
hakları en çok on yıllık süre için kararlaştırılabilir ve kanunlarda belirlenen
süreyle tapu siciline şerh edilebilir.
II. Devredilmesi ve
miras yoluyla geçmesi
MADDE
239- Aksine anlaşma olmadıkça,
sözleşmeden doğan önalım, alım ve geri alım hakları devredilemez, ancak
miras yoluyla geçer.
Bu
hakların devredilebileceği sözleşmeyle kararlaştırılmışsa,
devir işlemi hakkın kurulması için öngörülen şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.
III. Önalım hakkı
1. İleri sürülmesi
MADDE
240- Önalım hakkı, taşınmazın
satışı ya da ekonomik bakımdan satışa eşdeğer her türlü işlemin yapılması
hâllerinde kullanılabilir.
Taşınmazın,
mirasın paylaşımında mirasçılardan birine özgülenmesi, cebrî artırma
yoluyla satışı ve kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi ve bunlara benzer
amaçlarla edinilmesi hâllerinde önalım hakkı kullanılamaz.
2. Koşulları ve
hükümleri
MADDE
241- Satıcı veya alıcı, satış
sözleşmesinin yapıldığını ve içeriğini önalım hakkı sahibine noter aracılığıyla
bildirmek zorundadır.
Önalım
hakkı kullanıldıktan sonra satış sözleşmesi ortadan kaldırılırsa ya da
alıcının şahsından kaynaklanan sebeplerle onaylanmazsa, bu durum önalım
hakkı sahibine karşı ileri sürülemez.
Önalım
hakkını kuran sözleşmede aksi öngörülmemişse, önalım hakkı sahibi
taşınmazı, satıcının üçüncü kişiyle kararlaştırdığı satışa ilişkin
koşullarla kazanır.
Ekonomik bakımdan satışa eşdeğer işlemlerde de
yukarıdaki hükümler uygulanır.
3. Kullanılması ve
hükümleri
MADDE
242- Sözleşmeden doğan önalım
hakkını kullanmak isteyen hak sahibi, bu hak şerhedilmiş ve taşınmazın
mülkiyeti alıcı adına tescil edilmişse alıcıya; aksi takdirde satıcıya
karşı, satışın veya ekonomik bakımdan satışa eşdeğer başka bir işlemin
kendisine bildirildiği tarihten başlayarak üç ay ve her hâlde satışın
yapılmasından başlayarak iki yıl içinde dava açmak zorundadır.
C. Taşınmaz satışı
I. Koşullu satış ve
mülkiyetin saklı tutulması
MADDE
243- Bir taşınmazın koşula bağlı
satışında, koşul gerçekleşmedikçe tapu siciline tescil yapılamaz.
Taşınmaz satışında mülkiyeti saklı
tutma koşulu da tescil edilemez.
II. Sorumluluk
MADDE
244- Aksine sözleşme olmadıkça,
satılan taşınmaz, satış sözleşmesinde yazılı yüzölçümü tutarını
kapsamıyorsa satıcı, eksiği için alıcıya tazminat ödemekle yükümlüdür.
Satılan
taşınmaz, resmî bir ölçüme dayanılarak tapu siciline yazılmış olan
yüzölçümü tutarını içermiyorsa satıcı, özellikle üstlenmiş olmadıkça
tazminat ile yükümlü değildir.
Bir
yapının ayıplı olmasından doğan davalar, mülkiyetin geçmesinden başlayarak
beş yılın ve satıcının ağır kusuru varsa yirmi yılın geçmesiyle
zamanaşımına uğrar.
III.
Yarar ve hasar
MADDE
245- Satılanın tescilden sonraki
bir zamanda alıcı tarafından teslim alınması için sözleşmeyle bir süre
belirlenmişse, onun yarar ve hasarı, alıcıya teslimle geçer. Bu hüküm,
alıcının satılanı teslim almada temerrüde düşmesi durumunda da uygulanır.
Bu
sözleşmenin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.
IV. Taşınır
satışına ilişkin kuralların uygulanması
MADDE
246- Taşınır satışına ilişkin
kurallar, kıyas yoluyla taşınmaz satışında da uygulanır.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
Bazı Satış Türleri
A. Örnek üzerine
satış
I. Tanımı
MADDE
247- Örnek üzerine satış,
tarafların sözleşmenin konusu olan malın alıcıya veya üçüncü bir kişiye bırakılan
bir örneğe ya da tespit ettikleri bir mala uygun olması üzerinde
anlaşmalarıyla yapılan satıştır.
II. İspat yükü
MADDE
248- Örnek üzerine satışta
kendisine örnek verilen taraf, elindeki örneğin kendisine verilmiş örnek
olduğunu ispat yükü altında olmayıp, örneğin biçimi değişmiş olsa bile, bu
değişiklik gözden geçirmenin zorunlu bir sonucu ise, alıcının iddiası doğru
sayılır. Ancak, karşı tarafın her hâlde bunun aksini ispat hakkı vardır.
Örnek,
alıcının elindeyken bozulmuş veya yok olmuşsa, kusuru olmasa bile,
satılanın örneğe uygun olmadığını ispat yükü alıcıya düşer.
B. Beğenme
koşuluyla satış
I. Tanımı
MADDE
249- Beğenme koşuluyla satış,
alıcının satılanı deneyerek veya gözden geçirerek beğenmesi koşuluyla
yapılan satıştır.
II. Hükümleri
MADDE
250- Beğenme koşuluyla satışta
alıcı, satılanı kabul etmekte veya hiçbir sebep göstermeksizin geri
vermekte serbesttir.
Satılan, alıcının zilyetliğine geçmiş olsa bile,
satılanın mülkiyeti, beğenme koşulunun gerçekleştiği ana kadar satıcıda
kalır.
III. Deneme veya
gözden geçirme
1. Satıcının
yanında
MADDE
251- Deneme veya gözden geçirme
satıcının yanında yapılmak gerekip de alıcı, satılanı sözleşme veya âdete
göre gerekli süre içinde kabul edip etmediğini açıklamazsa, satıcı
sözleşmeyle bağlılıktan kurtulur.
Böyle bir süre belirlenmemişse, satıcı uygun bir süre
geçtikten sonra, satılanı kabul edip etmediğini bildirmesi için alıcıya
ihtarda bulunabilir; bu ihtara hemen cevap verilmezse satıcı,
sözleşmeyle bağlılıktan kurtulur.
2. Alıcının yanında
MADDE
252- Satılan, denenmeksizin veya
gözden geçirilmeksizin alıcıya verilmişse, sözleşme veya âdete göre gereken
süre içinde veya böyle bir süre yoksa, satıcının ihtarı üzerine alıcı,
satılanı beğenmediğini hemen bildirmez veya onu geri vermezse, beğenme
koşulu gerçekleşmiş olur.
Alıcının,
herhangi bir çekince belirtmeksizin satış bedelinin tamamını veya bir
kısmını ödemesiyle ya da satılanı deneme veya gözden geçirme amacını aşacak
biçimde kullanmasıyla da beğenme koşulu gerçekleşmiş olur.
C. Kısmi ödemeli
satışlar
I. Taksitle satış
1. Tanımı, şekli ve
içeriği
MADDE
253- Taksitle satış, satıcının,
satılan taşınırı alıcıya satış bedelinin ödenmesinden önce teslim etmeyi,
alıcının da satış bedelini kısım kısım ödemeyi üstlendikleri satıştır.
Taksitle
satış sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.
Malın
satıcının ticari faaliyeti kapsamında satılması hâlinde, sözleşmede
aşağıdaki hususlar belirtilir:
1.
Tarafların adı ve yerleşim yeri.
2.
Satışın konusu.
3.
Satılanın peşin satış bedeli.
4.
Taksitle ödeme sebebiyle belirtilecek ilave bedel.
5.
Toplam satış bedeli.
6.
Alıcının nakden veya aynen üstlendiği diğer bütün edimler.
7.
Peşinat ve taksitlerin tutarı ile vadesi ve ikiden az olmamak üzere taksit
sayısı.
8.
Alıcının yedi gün içinde sözleşme yapılması konusundaki irade açıklamasını
geri alma hakkı.
9.
Öngörülmüşse, mülkiyetin saklı tutulmasına veya satış bedeli alacağının
devrine ilişkin anlaşma kayıtları.
10.
Temerrüt veya vadenin ertelenmesi durumunda, yasal faiz oranının yüzde otuz
fazlasını geçmemek üzere ödenecek faiz.
11.
Sözleşmenin kurulduğu yer ve tarih.
2. Yasal
temsilcinin rızası
MADDE 254- Ayırt etme gücüne sahip bir küçük veya kısıtlı
tarafından yapılmış olan taksitle satış sözleşmesinin geçerliliği, yasal
temsilcinin yazılı rızasına bağlıdır. Bu durumda rızanın, en geç
sözleşmenin kurulduğu anda verilmiş olması gerekir.
3. Sözleşmenin
hüküm ve sonuçlarını doğurması ve geri alma açıklaması
MADDE
255- Taksitle satış sözleşmesi,
alıcı bakımından, taraflarca imzalanmış sözleşmenin bir nüshasının eline
geçmesinden yedi gün sonra hüküm ve sonuçlarını doğurur. Alıcı, bu süre
içinde irade açıklamasını geri aldığını satıcıya yazılı olarak
bildirebilir. Bu haktan önceden feragat edilemez. Geri alma bildiriminin
sürenin son gününde postaya verilmiş olması, sonuç doğurması için
yeterlidir.
Satıcı
geri alma süresi içinde malı alıcıya devretmişse alıcı, malı ancak olağan
bir gözden geçirmenin gerektirdiği ölçüde kullanabilir; aksi takdirde
sözleşme hüküm ve sonuçlarını doğurmuş olur.
Alıcının
geri alma hakkını kullanması hâlinde, kendisinden cayma parası istenemez.
4. Tarafların hak
ve borçları
a. Peşinatı ödeme
borcu ve sözleşmenin süresi
MADDE
256- Alıcı, peşin satış bedelinin
en az onda birini en geç teslim anında peşin olarak, satış bedelinin
geri kalan kısmını da sözleşmenin kurulmasını izleyen üç yıl içinde
ödemekle yükümlüdür.
Bakanlar
Kurulu, satılanın türüne göre peşinat miktarı ile yasal ödeme sürelerini yarıya
kadar indirebileceği gibi, iki katına kadar çıkartabilir.
Kanunda
belirlenen asgari peşinatı tamamen almaksızın, satılanı alıcıya devreden
satıcı, peşinatın ödenmeyen kısmı üzerinde istem hakkını kaybeder.
Peşinattan
vazgeçilmesi karşılığında, satış bedelinde yapılacak artırma hükümsüzdür.
b. Alıcının
def’ileri
MADDE
257- Alıcı, satıcının taksitle
satıştan doğan alacağı ile kendisinin satıcıdan olan alacağını takas etme
hakkından önceden feragat edemez.
Alacağın
devredilmesi durumunda alıcının, satış bedeli alacağına ilişkin def’ileri
sınırlanamaz ve ortadan kaldırılamaz.
c. Satış bedelinin
tamamen ödenmesi
MADDE
258- Taksit borcu kambiyo senedine
bağlanmış olmadıkça, alıcı satış bedelinin kalan kısmını her zaman bir defada
ödeyerek borcundan kurtulabilir. Bu durumda, peşin satış bedeline ilave
edilen bedelin ödenmemiş taksitlere isabet eden kısmı, yarısından az
olmamak üzere ödeme süresinin kısaltılmasına uygun olarak indirilir.
5. Alıcının
temerrüdü
a. Satıcının seçimlik
hakkı
MADDE
259- Alıcı peşinatı ödemede
temerrüde düşerse satıcı, sadece peşinatı isteyebilir veya sözleşmeden
dönebilir.
Alıcı
taksitleri ödemede temerrüde düşerse satıcı, muaccel olmuş taksitlerin veya
geri kalan satış bedelinin tamamının bir defada ödenmesini isteyebilir ya
da sözleşmeden dönebilir. Satıcının geri kalan satış bedelinin tamamını
isteyebilmesi veya sözleşmeden dönebilmesi, ancak bu hakkı açık biçimde
saklı tutmuş olmasına ve alıcının kararlaştırılan satış bedelinin en az
onda birini oluşturan ve birbirini izleyen en az iki taksidi veya en az
dörtte birini oluşturan bir taksidi ya da en son taksidi ödemede temerrüde
düşmüş olmasına bağlıdır. Ancak, satıcının dönme dolayısıyla isteyebileceği
miktar, ödenmiş olan taksitler tutarına eşit veya daha fazla ise satıcı
sözleşmeden dönemez.
Satıcı, satış bedelinin geri kalan kısmının tamamen
ödenmesini isteme veya sözleşmeden dönme haklarını kullanmadan önce,
alıcıya en az onbeş günlük bir süre tanımak zorundadır.
b. Sözleşmeden
dönme
MADDE
260- Satıcı, alıcının taksitleri
ödemede temerrüde düşmesi sebebiyle satılanın alıcıya devrinden sonra
sözleşmeden dönerse, her iki taraf aldığını geri vermekle yükümlüdür.
Satıcı, ayrıca hakkaniyete uygun bir kullanım bedeli ve satılanın
olağandışı kullanılması sebebiyle değerinin azalması hâlinde tazminat da
isteyebilir. Ancak satıcı, sözleşme zamanında ifa edilmiş olsaydı elde
edecek olduğundan fazlasını isteyemez.
Satıcı,
alıcının peşinatı ödemede temerrüde düşmesi yüzünden satılanın devrinden
önce sözleşmeden dönerse, alıcıdan sadece ödenmeyen peşinat üzerinden,
sözleşmeden döndüğü tarihe kadar işleyecek yasal faiz ile sözleşmenin
kurulmasından sonra, satılanın uğramış olduğu değer kaybı sebebiyle
tazminat isteyebilir. Ceza koşulu kararlaştırılmışsa, peşin satış bedelinin
yüzde onunu aşamaz.
c. Hâkimin
müdahalesi
MADDE
261- Hâkim, temerrüde düşen
alıcının borçlarını ödeyeceği konusunda güvence vermesi ve satıcının da bu
yeni düzenleme dolayısıyla herhangi bir zararının söz konusu olmaması
koşuluyla, alıcıya ödeme kolaylıkları sağlayabilir ve satıcının satılanı
geri almasını yasaklayabilir.
6. Yetkili mahkeme
ve tahkim
MADDE
262- Yerleşim yeri Türkiye’de olan
alıcı, tarafı olduğu taksitle satış sözleşmesinden doğacak uyuşmazlıklar
konusunda, yerleşim yerindeki mahkemenin yetkisinden önceden feragat
edemeyeceği gibi, tahkim sözleşmesi de yapamaz.
7. Uygulama alanı
MADDE
263- Taksitle satışa ilişkin
hükümler, aynı ekonomik amaçla yapılan işlemlere de uygulanır.
Bir
taşınırı edinme amacıyla yapılan ödünç sözleşmelerinde satıcının, mülkiyeti
saklı tutma kaydı ile birlikte veya bundan bağımsız olarak satış bedeli
alacağını ödünç verene devretmesi veya satıcı ile ödünç verenin başka surette
anlaşarak, alıcının satış bedelini daha sonra taksitler hâlinde ödemek üzere
malın teslimini sağlamaları durumunda, taksitle satışa ilişkin hükümler
kıyas yoluyla uygulanır. Ödünç sözleşmesinde, taksitle satış sözleşmelerine
konulması zorunlu olan hususların yer alması şarttır. Ancak, bunlardan
peşin satış bedeli ile toplam satış bedeli yerine, ödünç alınan miktar ile
ödünç verene ödenecek toplam ödünç miktarı gösterilir.
Peşin
satışla bağlantılı taksitle ödünç sözleşmelerinde, ödünç verene, yasal
asgari peşinatın ödenmiş ve peşin satış bedelinin ödünç sözleşmesinin
yapılması sırasında herhangi bir ilave yapılmaksızın tamamen karşılanmış
olması hâlinde, taksitle satışa ilişkin hükümler uygulanmaz.
Alıcının
tacir sıfatıyla hareket ettiği veya malın bir ticari işletmenin ihtiyacı
için ya da meslekî amaçlarla satın alınması durumunda, taksitle satışa
ilişkin hükümlerden sadece 259 uncu maddenin ikinci fıkrası, 260 ıncı
maddenin birinci fıkrası ve 261 inci maddesi hükümleri uygulanır.
II. Ön ödemeli
taksitle satış
1. Tanımı, şekli ve
içeriği
MADDE
264- Ön ödemeli taksitle satış,
alıcının taşınır bir malın satış bedelini önceden kısım kısım ödemeyi,
satıcının da bedelin tamamen ödenmesinden sonra satılanı alıcıya devretmeyi
üstlendikleri satıştır.
Ön
ödemeli taksitle satış sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli
olmaz. Sözleşmede aşağıdaki hususlar belirtilir:
1.
Tarafların adı ve yerleşim yeri.
2.
Satışın konusu.
3.
Toplam satış bedeli.
4.
Taksitlerin sayısı, tutarı, vadesi ve sözleşmenin süresi.
5.
Taksitleri kabule yetkili banka.
6.
Alıcıya karşı üstlenilen faiz miktarı.
7.
Alıcının yedi gün içinde sözleşme yapılması konusundaki irade açıklamasını
geri alma hakkı.
8.
Alıcının sözleşmeden cayma hakkı ve bu sebeple ödeyeceği cayma parası.
9.
Sözleşmenin kurulduğu yer ve tarih.
2. Tarafların hak
ve borçları
a. Ödemelerin
güvenceye bağlanması
MADDE
265- Ödeme süresi bir yıldan daha
uzun veya belirsiz olan sözleşmelerde alıcı, ödemeleri sözleşmede
belirtilen bir bankada kendi adına açılacak gelir getiren bir tasarruf veya
yatırım hesabına yatırmakla yükümlüdür.
Banka,
her iki tarafın çıkarlarını gözetmek zorundadır. Açılan hesaptan her iki
tarafın rızasıyla ödeme yapılabilir. Bu rıza önceden verilemez.
Ödeme
süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan sözleşmelerde alıcı,
satılanın devrine kadar 269 uncu madde uyarınca sözleşmeden cayarsa satıcı,
bu hesap üzerindeki bütün haklarını kaybeder.
b.
Alıcının malın devrini isteme hakkı
MADDE
266- Alıcı satış bedelinin
tamamını ödedikten sonra, her zaman malın kendisine devredilmesini isteyebilir.
Ancak, satıcı malı başkasından sağlayarak devredecek ise alıcı, bunun için
kendisine uygun bir süre tanımak zorundadır.
Satıcının
malı alıcıya devredebilmesi için, taksitle satışa ilişkin koşullara
uyulması gerekir.
Alıcı birden çok şey satın almış veya seçim hakkını
saklı tutmuş ise, satılanın kısım kısım devredilmesini, ancak 256 ncı
maddede öngörülen asgari peşinatı ödedikten sonra isteyebilir. Satılanın
eşya topluluğu oluşturduğu hâllerde bu istemde bulunulamaz. Satış bedelinin
tamamen ödenmemesi hâlinde, satıcıdan satılanı kısmen devretmesi, ancak
geri kalan kısmın yüzde onunun kendisine güvence olarak bırakılması
koşuluyla istenebilir.
c. Satış bedelinin
ödenmesi
MADDE
267- Ödeme süresi
bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan sözleşmelerde satış bedelinin,
satılanın devri anında tamamen ödenmiş olması gerekir. Satılanın
devredilmesini isteyen alıcı, hesabındaki bakiyeden, satış bedelinin en çok üçte birlik kısmını satıcı lehine serbest
bırakabilir. Ancak, sözleşmenin kuruluşu sırasında buna ilişkin taahhütte
bulunulamaz.
d. Satış bedelinin
belirlenmesi
MADDE
268- Satıcının sözleşmenin
kurulduğu sırada belirlenen toplam satış bedeline ek bir bedel isteme
hakkını saklı tutan bütün kayıtlar geçersizdir.
Ödenecek
toplam satış bedeli sözleşmede belirlenmiş olmakla birlikte, devredilecek
eşya önceden belirlenmemiş ve satıcı tarafından bu eşyayı seçme hakkı alıcıya tanınmış ise satıcı, peşin
satıştaki olağan bedelleri göz önünde tutmak suretiyle alıcının yapacağı
seçime tam olarak uymakla yükümlüdür.
Buna
aykırı anlaşmalar, ancak alıcının yararına olduğu ölçüde geçerlidir.
3. Sözleşmenin sona
ermesi
a. Cayma hakkı
MADDE
269- Ödeme süresi bir yıldan daha
uzun veya belirsiz olan sözleşmelerde alıcı, malın devrine kadar her zaman
sözleşmeden cayabilir.
Sözleşmeden
cayma hâlinde alıcı tarafından ödenmesi öngörülen cayma parası, durumun
özelliğine ve sözleşmenin kurulması ile cayma arasında geçen süreye
bakılarak belirlenir. Ancak, bu miktar satıcının toplam alacağının yüzde
ikisinden az ve yüzde beşinden fazla olamaz. Alıcı, yapmış olduğu
ödemelerin cayma parasını aşan kısmının, getirileri ile birlikte kendisine
geri verilmesini isteyebilir.
Alıcının
ölmesi veya kazanç elde etmekten sürekli olarak yoksun kalması sebebiyle ön
ödemeleri yapamayacak duruma düşmesi ya da sözleşmenin yerine olağan
koşullarla yapılacak bir taksitle satış sözleşmesinin konulmasına ilişkin
önerisinin satıcı tarafından kabul edilmemesi yüzünden sözleşmeden cayılmış
olursa, cayma parası istenemez.
b. Sözleşmenin
süresi
MADDE
270- Ön ödemeleri ifa borcu, beş
yılın geçmesiyle sona erer.
Ödeme süresi bir yıldan daha uzun
veya belirsiz olan sözleşmelerde alıcı, sekiz yıl geçtiği hâlde satılanın
devri isteminde bulunmazsa, satıcı kendisini uyararak üç aylık süre tanır.
Alıcı bu süre içinde kayıtsız kalırsa satıcı, alıcıya sözleşmeden cayma
hâlinde tanınan haklara sahip olur.
c. Alıcının temerrüdü
MADDE
271- Alıcı bir veya daha çok ön
ödemede temerrüde düşerse satıcı, ancak vadesi gelmiş olan ödemeleri
isteyebilir. Bununla birlikte, toplam alacağın en az onda birini oluşturan
ve birbirini izleyen iki ön ödemenin veya toplam alacağın en az dörtte
birini oluşturan bir tek ön ödemenin ya da sonuncu ön ödemenin vadesi
gelmişse satıcı, ayrıca alıcıya tanıyacağı bir aylık ödeme süresinin
geçmesinden sonra sözleşmeden dönme hakkına sahip olur.
Satıcı,
ödeme süresi bir yıl veya daha az olan sözleşmeden dönerse, 260 ıncı
maddenin ikinci fıkrası hükmü kıyas yoluyla uygulanır. Süresi bir yılı aşan
sözleşmelerde satıcı, ancak 269 uncu maddenin ikinci fıkrasında öngörülen
cayma parasını ve alıcıya ödenmesi gereken ortalama banka mevduat faizini
aşan zararlarının giderilmesini isteyebilir.
Bir
yıldan daha uzun süreli sözleşmelerde temerrüde düşmüş olan alıcının malın
devrini istemesi hâlinde satıcı, yasal anapara faizi ile birlikte, devir
isteminden sonra malın değerinde oluşacak eksilmelerin giderilmesini
isteyebilir. Ceza koşulu öngörülmüşse miktarı, satış bedelinin yüzde onunu
geçemez.
Satılanın
devredilmiş olduğu hâllerde, dönme konusunda 260 ıncı maddenin birinci
fıkrası hükmü uygulanır.
4. Uygulama alanının sınırlanması
MADDE
272- Alıcının tacir
sıfatıyla hareket etmesi veya malın bir ticari işletmenin ihtiyacı için ya
da meslekî amaçlarla satın alınması durumunda, 264 ilâ 271 inci maddeler uygulanmaz.
III. Ortak hükümler
MADDE
273- Taksitle satışa ilişkin
hükümlerden yasal temsilcinin rızasına, sözleşmenin hüküm ve sonuçlarını doğurmasına ve geri alma
açıklamasına, alıcının
def’ilerine, satıcının alacağının devrine, hâkim tarafından sağlanan ödeme
kolaylıklarına ve yetkili mahkeme ile tahkime ilişkin olanlar, ön ödemeli
taksitle satışa da uygulanır.
Satılanı
devir süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan taksitle satışta
alıcı, satılanın devrinden önce ödemeleri yapmakla yükümlü ise, ön ödemeli
taksitle satışa ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
D. Açık artırma
yoluyla satış
I. Tanımı
MADDE
274- Açık artırma yoluyla satış;
yeri, zamanı ve koşulları önceden belirlenerek, hazır olanlar arasından en
yüksek bedeli öneren ile yapılan satıştır.
II. Kurulması
MADDE
275- Satıcı artırma koşullarında
aksi yönde bir irade açıklamasında bulunmamışsa, herkesin katılabileceği
isteğe bağlı açık artırmalarda satış sözleşmesi, artırmayı yönetenin en
yüksek bedeli öneren kişiye ihale etmesiyle kurulmuş olur.
Cebrî artırma yoluyla satış, artırmayı yöneten memurun
en yüksek bedeli öneren kişiye ihale etmesiyle kurulmuş olur.
III. Hükümleri
1. Artırmaya
katılanın bağlandığı an
a. Genel olarak
MADDE
276- Artırmaya katılan kişi, satış
için konulmuş olan koşullar çerçevesinde önerisiyle bağlıdır.
Aksine
bir koşul yoksa, öneride bulunanın bağlılığı, kendisinden daha yüksek bir
öneri yapılmasıyla sona erer veya daha yüksek öneri olup olmadığının
sorulması üzerine böyle bir önerinin olmadığının anlaşılması hâlinde, önerisinin
hemen kabul edilmemesiyle ortadan kalkar.
b. Taşınmazın açık
artırma yoluyla satışında
MADDE
277- Taşınmazın açık artırma
yoluyla satışında, ihalenin veya reddinin artırmadan hemen sonra yapılması
gerekir.
Öneride
bulunanın bağlılığının artırmadan sonra da devam edeceğini öngören koşul
geçersizdir. Ancak, bu kural cebrî artırmalarda ve ihalenin bir kamu
görevlisince onaylanması gerektiği durumlarda uygulanmaz.
2. Ödemenin peşin
olması gereği
MADDE
278- Artırma koşullarında aksi
kararlaştırılmamışsa, ihale bedelinin peşin ödenmesi gerekir.
İhale
bedeli peşin olarak veya artırma koşulları uyarınca ödenmezse satıcı,
satıştan hemen dönebilir.
3. Mülkiyetin
geçmesi
MADDE
279- Artırmada taşınır bir mal
alan kişi, onun mülkiyetini ihale anında kazanır. Artırmadan alınan
taşınmazın mülkiyeti, ancak tapu siciline tescille alıcıya geçer.
Artırma
görevlisi, satış tutanağında gösterilen taşınmazın alıcı adına tescilini
hemen tapu idaresine bildirir.
Cebrî artırma sonucunda yapılan ihalelerde mülkiyetin
geçmesine ilişkin özel hükümler saklıdır.
İsteğe bağlı özel artırmalarda mülkiyetin geçmesi genel
hükümlere tabidir.
4. Zapttan ve
ayıptan sorumluluk
MADDE
280- Cebrî artırmalarda zapttan ve
ayıptan sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanmaz.
Artırmadan
mal alan kişi, o mala, tapu siciline veya satış koşullarına ya da kanuna
göre belirli olan durumu, hakları ve yükleri ile birlikte malik olur.
İsteğe
bağlı açık artırmalarda satıcı, satılanın zaptından ve ayıplarından
sorumludur. Ancak, aldatma durumu dışında, artırma koşullarında açıkça
belirtip duyurmak suretiyle bu sorumluluktan kurtulabilir.
IV. Artırmanın
iptali
MADDE
281- Hukuka veya ahlaka aykırı
yollara başvurularak ihalenin gerçekleştirilmesi sağlanmışsa her ilgili,
iptal sebebini öğrendiği günden başlayarak on gün ve her hâlde ihale
tarihini izleyen bir yıl içinde ihalenin iptalini mahkemeden isteyebilir.
Cebrî artırmalar hakkında özel hükümler saklıdır.
İKİNCİ BÖLÜM
Mal Değişim Sözleşmesi
A.Tanımı
MADDE
282- Mal değişim
sözleşmesi, taraflardan birinin diğer tarafa bir veya birden çok şeyin
zilyetlik ve mülkiyetini, diğer tarafın da karşı edim olarak başka bir veya
birden çok şeyin zilyetlik ve mülkiyetini devretmeyi üstlendiği
sözleşmedir.
B. Tabi olduğu
hükümler
MADDE
283- Satış
sözleşmesine ilişkin hükümler, mal değişim sözleşmesine de uygulanır; buna
göre taraflardan her biri, vermeyi üstlendiği şey bakımından satıcı,
kendisine verilmesi üstlenilen şey bakımından alıcı durumundadır.
C. Zapttan ve
ayıptan sorumluluk
MADDE
284- Satış
sözleşmesinin zapttan ve ayıptan sorumluluğa ilişkin hükümleri uygun
düştüğü ölçüde, mal değişim sözleşmesine de uygulanır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Bağışlama Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE
285- Bağışlama sözleşmesi,
bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana
karşılıksız olarak bir kazandırma yapmayı üstlendiği sözleşmedir.
Henüz
edinilmemiş olan bir haktan feragat etmek veya bir mirası reddetmek,
bağışlama değildir.
Ahlaki
bir ödevin yerine getirilmesi de bağışlama sayılmaz.
B. Bağışlama
ehliyeti
I. Bağışlayan için
MADDE
286- Fiil ehliyetine sahip olan
herkes, eşler arasındaki mal rejiminden veya miras hukukundan doğan
sınırlamalar saklı kalmak üzere, bağışlama yapabilir.
Bağışlamayı
izleyen bir yıl içinde başlatılmış bir yargılama sonucunda bağışlayanın,
savurganlığı yüzünden kısıtlanmasına karar verilirse, o bağışlama mahkemece
iptal edilebilir.
II. Bağışlanan için
MADDE
287- Fiil ehliyeti bulunmayan kişi
ayırt etme gücüne sahipse, bağışlamayı kabul edebilir. Ancak, bağışlananın
yasal temsilcisi bu kişinin bağışlamayı kabulünü yasaklar veya bağışlanılan
şeyin geri verilmesini emrederse, bağışlama ortadan kalkar.
C. Kurulması
I. Bağışlama sözü
verme
MADDE 288- Bağışlama sözü vermenin geçerliliği, bu sözleşmenin
yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.
Bir taşınmazın veya taşınmaz
üzerindeki ayni bir hakkın bağışlanması sözü vermenin geçerliliği, ancak
resmî şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.
Şekle
uyulmaması sebebiyle geçersiz olan bağışlama sözü verme, bağışlayan
tarafından yerine getirildiğinde, elden bağışlama hükmündedir. Ancak,
geçerliliği resmî şekle bağlanmış olan bağışlamalarda bu hüküm uygulanmaz.
II. Elden bağışlama
MADDE
289- Elden
bağışlama, bağışlayanın bir taşınırını bağışlanana teslim etmesiyle
kurulmuş olur.
III. Koşullu
bağışlama
MADDE
290- Bağışlama, bir koşula
bağlanarak yapılabilir.
Yerine
getirilmesi bağışlayanın ölümüne bağlı olan bağışlamada, vasiyete ilişkin
hükümler uygulanır.
IV. Yüklemeli
bağışlama
MADDE
291- Bağışlayan bağışlamasına
yüklemeler koyabilir.
Bağışlayan,
sözleşme gereğince bağışlanan tarafından kabul edilmiş olan yüklemelerin
yerine getirilmesini isteyebilir.
Kamu
yararına olarak bağışlamaya konulmuş olan bir yüklemenin yerine
getirilmesini isteme yetkisi, bağışlayanın ölümünden sonra, ilgili kamu
kurumuna geçer.
Bağışlama
konusunun değeri, yüklemenin yerine getirilmesi masraflarını karşılamaz ve
aşan kısım kendisine ödenmezse bağışlanan, yüklemeyi yerine getirmekten
kaçınabilir.
V. Bağışlayana dönme
koşullu bağışlama
MADDE
292- Bağışlayan, bağışlananın
kendisinden önce ölmesi durumunda, bağışlama konusunun kendisine dönmesi
koşulunu koyabilir.
Bağışlama
konusu, taşınmaza veya taşınmaz üzerindeki bir ayni hakka ilişkin ise,
bağışlayana dönme koşulu tapu siciline şerh verilebilir.
VI. Bağışlama
önerisinin geri alınması
MADDE
293- Bir kimse başkasına
bağışlamayı önerdiği bir malı, başka mallarından fiilen ayırmış olsa bile,
bağışlananın kabulüne kadar, bağışlama önerisini geri alabilir.
D. Bağışlayanın sorumluluğu
MADDE 294- Bağışlayan, bağışlamadan doğan zarardan bu
zarara ağır kusuruyla sebep olmadıkça, bağışlanana karşı sorumlu değildir.
Bağışlayan,
bağışlanılan şey veya alacak hakkında ayrıca garanti sözü vermişse, bununla
sorumlu olur.
E. Bağışlamanın
ortadan kalkması
I. Bağışlamanın
geri alınması
MADDE
295- Bağışlayan, aşağıdaki
durumlardan biri gerçekleşmişse, elden bağışlamayı veya yerine getirdiği
bağışlama sözünü geri alabilir ve bağışlananın istem tarihindeki
zenginleşmesi ölçüsünde, bağışlama konusunun geri verilmesini isteyebilir:
1.
Bağışlanan, bağışlayana veya yakınlarından birine karşı ağır bir suç
işlemişse.
2.
Bağışlanan, bağışlayana veya onun ailesinden bir kimseye karşı kanundan
doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranmışsa.
3.
Bağışlanan, yüklemeli bağışlamada haklı bir sebep olmaksızın yüklemeyi
yerine getirmemişse.
II. Bağışlama sözü
vermenin geri alınması ve ifadan kaçınma
MADDE
296- Bağışlama sözü veren,
aşağıdaki durumlarda sözünü geri alabilir ve onu ifadan kaçınabilir:
1. Elden bağışlanılan bir malın geri
verilmesini isteyebileceği sebeplerden biri varsa.
2. Mali
durumu, sonradan sözün yerine getirilmesini kendisi için olağanüstü ağır
kılacak ölçüde değişmişse.
3.
Bağışlama sözü verdikten sonra, kendisi için yeni aile yükümlülükleri
doğmuş veya bu yükümlülükleri önemli ölçüde ağırlaşmışsa.
Bağışlama
sözü verenin borcunu ödeme güçsüzlüğü belirlenir veya iflasına karar
verilirse, ifa yükümlülüğü ortadan kalkar.
III.
Geri alma hakkının süresi ve mirasçılara geçmesi
MADDE
297- Bağışlayan, geri alma
sebebini öğrendiği günden başlayarak bir yıl içinde bağışlamayı geri alabilir.
Bağışlayan
bir yıllık süre dolmadan ölürse, geri alma hakkı mirasçılarına geçer ve
mirasçıları bu sürenin sona ermesine kadar bu hakkı kullanabilirler.
Bağışlayan,
sağlığında geri alma sebebini öğrenememişse, mirasçıları, ölümünden
başlayarak bir yıl içinde bağışlamayı geri alma hakkını kullanabilirler.
Bağışlanan,
bağışlayanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldürür veya onun geri alma
hakkını kullanmasını engellerse, mirasçıları bağışlamayı geri alabilirler.
IV. Bağışlayanın
ölümü
MADDE
298- Aksi kararlaştırılmamışsa,
dönemsel edimleri içeren bağışlama, bağışlayanın ölümüyle sona erer.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Kira Sözleşmesi
BİRİNCİ AYIRIM
Genel Hükümler
A. Tanımı
MADDE
299- Kira sözleşmesi, kiraya
verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını
kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira
bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.
B. Kira süresi
MADDE 300- Kira sözleşmesi, belirli ve belirli olmayan bir
süre için yapılabilir.
Kararlaştırılan
sürenin geçmesiyle herhangi bir bildirim olmaksızın sona erecek kira
sözleşmesi belirli sürelidir; diğer kira sözleşmeleri belirli olmayan bir
süre için yapılmış sayılır.
C. Kiraya verenin
borçları
I. Teslim borcu
MADDE
301- Kiraya veren, kiralananı
kararlaştırılan tarihte, sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli bir
durumda teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla
yükümlüdür. Bu hüküm, konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı aleyhine
değiştirilemez; diğer kira sözleşmelerinde ise, kiracı aleyhine genel işlem
koşulları yoluyla bu hükme aykırı düzenleme yapılamaz.
II. Vergi ve
benzeri yükümlülüklere katlanma borcu
MADDE
302- Kiralananla ilgili zorunlu
sigorta, vergi ve benzeri yükümlülüklere, aksi kararlaştırılmamış veya
kanunda öngörülmemiş ise, kiraya veren katlanır.
III. Yan giderlere
katlanma borcu
MADDE
303- Kiraya veren, kiralananın
kullanımıyla ilgili olmak üzere, kendisi veya üçüncü kişi tarafından
yapılan yan giderlere katlanmakla yükümlüdür.
IV. Kiraya verenin
kiralananın ayıplarından sorumluluğu
1. Kiralananın
teslim anındaki ayıplarından sorumluluk
MADDE
304- Kiralananın önemli ayıplarla
teslimi hâlinde kiracı, borçlunun temerrüdüne veya kiraya verenin
kiralananın sonradan ayıplı duruma gelmesinden doğan sorumluluğuna ilişkin
hükümlere başvurabilir.
Kiralananın
önemli olmayan ayıplarla tesliminde ise kiracı, kiralananda sonradan ortaya
çıkan ayıplardan dolayı kiraya verenin sorumluluğuna ilişkin hükümlere
başvurabilir.
2. Kiralananın
sonradan ayıplı hâle gelmesinden sorumluluk
a. Genel olarak
MADDE
305- Kiralanan sonradan ayıplı
duruma gelirse kiracı, kiraya verenden ayıpların giderilmesini veya kira
bedelinden ayıpla orantılı bir indirim yapılmasını ya da zararının
giderilmesini isteyebilir. Ancak, zararın giderilmesi istemi diğer seçimlik
hakların kullanılmasını önlemez.
Önemli
ayıp durumunda kiracının sözleşmeyi fesih hakkı saklıdır.
b. Ayıbın
giderilmesini isteme ve fesih
MADDE
306- Kiracı, kiraya verenden
kiralanandaki ayıbın uygun bir sürede giderilmesini isteyebilir; bu sürede
ayıp giderilmezse kiracı, ayıbı kiraya veren hesabına gidertebilir ve
bundan doğan alacağını kira bedelinden indirebilir veya kiralananın ayıpsız
bir benzeri ile değiştirilmesini isteyebilir.
Ayıbın,
kiralananın öngörülen kullanıma elverişliliğini ortadan kaldırması ya da
önemli ölçüde engellemesi ve verilen sürede giderilmemesi hâlinde kiracı,
sözleşmeyi feshedebilir.
Kiraya
veren, kiralanandaki ayıbı gidermek yerine, uygun bir süre içinde ayıpsız
benzeriyle değiştirebilir.
Kiraya
veren, kiracıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı
zararın tamamını gidererek, onun seçimlik haklarını kullanmasını
önleyebilir.
c. Kira bedelinin
indirilmesi
MADDE
307- Kiracı, kiralananın
kullanımını etkileyen ayıpların varlığı hâlinde, bu ayıpların kiraya veren
tarafından öğrenilmesinden ayıbın giderilmesine kadar geçen süre için, kira
bedelinden ayıpla orantılı bir indirim yapılmasını isteyebilir.
d. Zararın giderimi
MADDE
308- Kiraya veren, kusuru
olmadığını ispat etmedikçe, kiralananın ayıplı olmasından doğan
zararları kiracıya ödemekle yükümlüdür.
V. Üçüncü kişinin
ileri sürdüğü haklar sebebiyle sorumluluk
1. Zapttan
sorumluluk
MADDE
309- Bir üçüncü kişinin
kiralananda kiracının hakkıyla bağdaşmayan bir hak ileri sürmesi durumunda
kiraya veren, kiracının bildirimi üzerine davayı üstlenmek ve kiracının
uğradığı her türlü zararı gidermekle yükümlüdür.
2. Üçüncü kişinin
sözleşmenin kurulmasından sonra üstün hak sahibi olması
a. Kiralananın el
değiştirmesi
MADDE
310- Sözleşmenin kurulmasından
sonra kiralanan herhangi bir sebeple el değiştirirse, yeni malik kira
sözleşmesinin tarafı olur.
Kamulaştırmaya
ilişkin hükümler saklıdır.
b. Üçüncü kişinin
sınırlı ayni hak sahibi olması
MADDE
311- Sözleşmenin kurulmasından
sonra üçüncü bir kişi, kiralanan üzerinde kiracının hakkını etkileyen bir
ayni hak sahibi olursa, kiralananın el değiştirmesiyle ilgili hükümler
kıyas yoluyla uygulanır.
c. Tapu siciline
şerh
MADDE
312- Taşınmaz kiralarında,
sözleşmeyle kiracının kiracılık hakkının tapu siciline şerhi kararlaştırılabilir.
D. Kiracının
borçları
I. Kira bedelini
ödeme borcu
1. Genel olarak
MADDE
313- Kiracı, kira bedelini
ödemekle yükümlüdür.
2. İfa zamanı
MADDE
314- Kiracı, aksine sözleşme ve
yerel âdet olmadıkça, kira bedelini ve gerekiyorsa yan giderleri, her ayın
sonunda ve en geç kira süresinin bitiminde ödemekle yükümlüdür.
3. Kiracının
temerrüdü
MADDE
315- Kiracı, kiralananın
tesliminden sonra muaccel olan kira bedelini veya yan gideri ödeme borcunu
ifa etmezse, kiraya veren kiracıya yazılı olarak bir süre verip, bu sürede
de ifa etmeme durumunda, sözleşmeyi feshedeceğini bildirebilir.
Kiracıya
verilecek süre en az on gün, konut ve çatılı işyeri kiralarında ise en az
otuz gündür. Bu süre, kiracıya yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen
günden itibaren işlemeye başlar.
II. Özenle kullanma
ve komşulara saygı gösterme borcu
MADDE
316- Kiracı, kiralananı,
sözleşmeye uygun olarak özenle kullanmak ve kiralananın bulunduğu taşınmazda
oturan kişiler ile komşulara gerekli saygıyı göstermekle yükümlüdür.
Kiracının
bu yükümlülüğüne aykırı davranması durumunda kiraya veren, konut ve çatılı işyeri
kirasında, en az otuz gün süre
vererek, aykırılığın giderilmesi, aksi takdirde sözleşmeyi feshedeceği
konusunda yazılı bir ihtarda bulunur. Diğer kira ilişkilerinde ise, kiraya
veren, kiracıya önceden bir ihtarda bulunmaksızın, yazılı bir bildirimle
sözleşmeyi hemen feshedebilir.
Konut ve çatılı işyeri kirasında, kiracının kiralanana
kasten ağır bir zarar vermesi, kiracıya verilecek sürenin yararsız
olacağının anlaşılması veya kiracının bu yükümlülüğe aykırı davranışının
kiraya veren veya aynı taşınmazda oturan kişiler ile komşular bakımından
çekilmez olması durumlarında kiraya veren, yazılı bir bildirimle sözleşmeyi
hemen feshedebilir.
III. Temizlik ve
bakım giderlerini ödeme borcu
MADDE
317- Kiracı, kiralananın olağan
kullanımı için gerekli temizlik ve bakım giderlerini ödemekle yükümlüdür.
Bu konuda yerel âdete de bakılır.
IV. Ayıpları kiraya
verene bildirme borcu
MADDE
318- Kiracı, kendisinin gidermekle
yükümlü olmadığı ayıpları kiraya verene gecikmeksizin bildirmekle
yükümlüdür; aksi takdirde bundan doğan zarardan sorumludur.
V. Ayıpların
giderilmesine ve kiralananın gösterilmesine katlanma borcu
MADDE
319- Kiracı, kiralananın
ayıplarının giderilmesine ya da zararların önlenmesine yönelik çalışmalara
katlanmakla yükümlüdür.
Kiracı,
bakım, satış ya da sonraki kiralama için zorunlu olduğu ölçüde, kiraya
verenin ve onun belirlediği üçüncü kişinin kiralananı gezip görmesine izin
vermekle yükümlüdür.
Kiraya
veren, çalışmaları ve kiralananın gezilip görüleceğini uygun bir süre önce
kiracıya bildirmek ve bunların yapıldığı sırada kiracının
yararlarını göz önünde tutmak zorundadır.
Kiracının
kira bedelinin indirilmesine ve zararının giderilmesine ilişkin hakları
saklıdır.
E. Özel durumlar
I. Kiralananda
yenilik ve değişiklik yapılması
1. Kiraya veren
tarafından
MADDE
320- Kiraya veren, kiralananda,
kira sözleşmesinin feshini gerektirmeyen ve kiracıdan katlanması
beklenebilecek olan yenilik ve değişiklikler yapabilir.
Bu yenilik ve değişikliklerin yapılması sırasında kiraya
veren, kiracının menfaatlerini gözetmekle yükümlüdür. Kiracının, kira
bedelinin indirilmesine ve zararının giderilmesine ilişkin hakları
saklıdır.
2. Kiracı
tarafından
MADDE
321- Kiracı, kiraya verenin yazılı
rızasıyla kiralananda yenilik ve değişiklikler yapabilir.
Yenilik
ve değişikliklere rıza gösteren kiraya veren, yazılı olarak
kararlaştırılmış olmadıkça, kiralananın eski durumuyla geri verilmesini
isteyemez.
Kiracı,
aksine yazılı bir anlaşma yoksa, kiraya verenin rızasıyla yaptığı yenilik
ve değişiklikler sebebiyle kiralananda ortaya çıkan değer artışının
karşılığını isteyemez.
II. Alt kira ve
kullanım hakkının devri
MADDE
322- Kiracı, kiraya verene zarar
verecek bir değişikliğe yol açmamak koşuluyla, kiralananı tamamen veya
kısmen başkasına kiraya verebileceği gibi, kullanım hakkını da başkasına
devredebilir.
Kiracı,
konut ve çatılı işyeri kiralarında, kiraya verenin yazılı rızası olmadıkça,
kiralananı başkasına kiralayamayacağı gibi, kullanım hakkını da devredemez.
Alt
kiracı, kiralananı kiracıya tanınandan başka biçimde kullandığı takdirde
kiracı, kiraya verene karşı sorumlu olur. Bu durumda kiraya veren,
kiracısına karşı sahip olduğu hakları alt kiracıya veya kullanım hakkını
devralana karşı da kullanabilir.
III.
Kira ilişkisinin devri
MADDE
323- Kiracı, kiraya verenin yazılı
rızasını almadıkça, kira ilişkisini başkasına devredemez. Kiraya veren,
işyeri kiralarında haklı sebep olmadıkça bu rızayı vermekten kaçınamaz.
Kiraya
verenin yazılı rızasıyla kira ilişkisi kendisine devredilen kişi, kira
sözleşmesinde kiracının yerine geçer ve devreden kiracı, kiraya verene
karşı borçlarından kurtulur.
İşyeri
kiralarında devreden kiracı, kira sözleşmesinin bitimine kadar ve en fazla
iki yıl süreyle devralanla birlikte müteselsilen sorumlu olur.
IV. Kiralananın
kullanılmaması
1. Genel olarak
MADDE
324- Kullanıma elverişli
bulundurulduğu sürece kiralanan, kiracının kendisinden kaynaklanan bir
sebeple kullanılmasa veya sınırlı olarak kullanılsa bile kiracı, kira
bedelini ödemekle yükümlüdür. Bu durumda, kiraya verenin yapmaktan
kurtulduğu giderler kira bedelinden indirilir.
2. Kiralananın
sözleşmenin bitiminden önce geri verilmesi
MADDE
325- Kiracı, sözleşme süresine
veya fesih dönemine uymaksızın kiralananı geri verdiği takdirde, kira
sözleşmesinden doğan borçları, kiralananın benzer koşullarla kiraya
verilebileceği makul bir süre için devam eder. Kiracının bu sürenin
geçmesinden önce kiraya verenden kabul etmesi beklenebilecek, ödeme gücüne
sahip ve kira ilişkisini devralmaya hazır yeni bir kiracı bulması hâlinde,
kiracının kira sözleşmesinden doğan borçları sona erer.
Kiraya
veren, yapmaktan kurtulduğu giderler ile kiralananı başka biçimde
kullanmakla elde ettiği veya elde etmekten kasten kaçındığı yararları kira
bedelinden indirmekle yükümlüdür.
V. Takastan feragat
yasağı
MADDE
326- Kiracı ve kiraya veren, kira
sözleşmesinden doğan alacaklarını takas etme hakkından önceden feragat
edemezler.
F. Sözleşmenin sona
ermesi
I. Sürenin geçmesi
MADDE
327- Açık veya örtülü biçimde bir
süre belirlenmişse, kira sözleşmesi bu sürenin sonunda kendiliğinden sona
erer.
Taraflar,
bu durumda, açık bir anlaşma olmaksızın kira ilişkisini sürdürürlerse, kira
sözleşmesi belirsiz süreli sözleşmeye dönüşür.
II. Belirsiz süreli
kira sözleşmelerinde fesih bildirimi
1. Genel olarak
MADDE
328- Belirsiz süreli kira
sözleşmelerinde taraflardan her biri, daha uzun bir fesih bildirim süresi
veya başka bir fesih dönemi kararlaştırılmış olmadıkça, yasal fesih
dönemlerine ve fesih bildirim sürelerine uyarak sözleşmeyi feshedebilir.
Fesih dönemlerinin hesabında, kira sözleşmesinin başlangıç tarihi esas
alınır.
Sözleşmede
veya kanunda belirtilen fesih dönemine veya bildirim süresine uyulmamışsa,
bildirim bir sonraki fesih dönemi için geçerli olur.
2. Taşınmaz ve
taşınır yapı kiralarında
MADDE
329- Taraflardan her biri, bir
taşınmaza veya taşınır bir yapıya ilişkin kira sözleşmesini yerel âdette
belirlenen kira döneminin sonu için veya böyle bir âdetin bulunmaması
durumunda, altı aylık kira döneminin sonu için, üç aylık fesih bildirim
süresine uyarak feshedebilir.
3. Taşınır
kiralarında
MADDE
330- Taraflardan her biri, bir
taşınıra ilişkin kira sözleşmesini üç gün önceden yapılacak fesih bildirim
süresine uyarak her zaman feshedebilir.
Kiraya
verenin meslekî faaliyeti gereği kiraya verdiği ve kiracının da özel
kullanımına yarayan taşınır bir malın kiracısı, kira sözleşmesini, üç aylık
kira dönemi sonu için en az bir ay önceden yapacağı bir fesih bildirimiyle
sona erdirebilir. Bu durumda kiraya verenin, zararının giderilmesini isteme
hakkı yoktur.
III. Olağanüstü
fesih
1. Önemli sebepler
MADDE
331- Taraflardan her biri, kira
ilişkisinin devamını kendisi için çekilmez hâle getiren önemli sebeplerin
varlığı durumunda, sözleşmeyi yasal fesih bildirim süresine uyarak her
zaman feshedebilir.
Hâkim,
durum ve koşulları göz önünde tutarak, olağanüstü fesih bildiriminin
parasal sonuçlarını karara bağlar.
2. Kiracının iflası
MADDE
332- Kiracı, kiralananın
tesliminden sonra iflas ederse kiraya veren, işleyecek kira bedelleri için
güvence verilmesini isteyebilir.
Kiraya
veren, güvence verilmesi için kiracı ve iflas masasına yazılı olarak uygun
bir süre verir. Bu süre içinde kendisine güvence verilmezse kiraya veren,
sözleşmeyi herhangi bir fesih bildirim süresine uymaksızın hemen feshedebilir.
3. Kiracının ölümü
MADDE
333- Kiracının ölmesi durumunda
mirasçıları, yasal fesih bildirim süresine uyarak en yakın fesih dönemi
sonu için sözleşmeyi feshedebilirler.
G. Kiralananın geri
verilmesi
I. Genel olarak
MADDE
334- Kiracı kiralananı ne durumda
teslim almışsa, kira sözleşmesinin bitiminde o durumda geri vermekle
yükümlüdür. Ancak, kiracı sözleşmeye uygun kullanma dolayısıyla kiralananda
meydana gelen eskimelerden ve bozulmalardan sorumlu değildir.
Kiracının,
sözleşmenin sona ermesi hâlinde, sözleşmeye aykırı kullanmadan doğacak
zararları giderme dışında, başkaca bir tazminat ödeyeceğini önceden taahhüt
etmesine ilişkin anlaşmalar geçersizdir.
II.
Kiralananın gözden geçirilmesi ve kiracıya bildirme
MADDE
335- Kiraya veren, geri verme
sırasında kiralananın durumunu gözden geçirmek ve kiracının sorumlu olduğu
eksiklikleri ve ayıpları ona hemen yazılı olarak bildirmek zorundadır. Bu
bildirim yapılmazsa, kiracı her türlü sorumluluktan kurtulur. Ancak, teslim
alma sırasında olağan incelemeyle belirlenemeyecek olan eksikliklerin ve
ayıpların varlığı hâlinde, kiracının sorumluluğu devam eder. Kiraya veren,
bu tür eksiklikleri ve ayıpları belirlediğinde, kiracıya hemen yazılı
olarak bildirmek zorundadır.
H. Kiraya verenin
hapis hakkı
I. Konusu
MADDE
336- Taşınmaz kiralarında kiraya
veren, işlemiş bir yıllık ve işlemekte olan altı aylık kira bedelinin
güvencesi olmak üzere, kiralananda bulunan ve kiralananın döşenmesine veya
kullanılmasına yarayan taşınırlar üzerinde hapis hakkına sahiptir.
Kiraya
verenin hapis hakkı, alt kiracının asıl kiracıya olan kira borcunu aşmamak
üzere, alt kiracının kiralanana getirdiği aynı nitelikteki taşınırları da
kapsar.
Hapis
hakkı, kiracının haczedilemeyen malları üzerinde kullanılamaz.
II. Üçüncü kişilere
ait olan eşya
MADDE
337- Üçüncü kişilerin, kiraya
verenin kiracıya ait olmadığını bildiği veya bilmesi gerektiği eşya ile
çalınmış, kaybolmuş veya başka bir biçimde malikinin elinden iradesi
dışında çıkmış eşya üzerindeki hakları, kiraya verenin hapis hakkından önce
gelir.
Kiraya
veren, kiracı tarafından kiralanana getirilmiş olan taşınırların kiracının
mülkiyetinde olmadığını kira sözleşmesi devam ederken öğrendiği hâlde,
sözleşmeyi en yakın fesih döneminin sonu için feshetmezse, bu eşya üzerindeki
hapis hakkını kaybeder.
III. Hakkın
kullanılması
MADDE
338- Kiracı, taşınmak veya
kiralananda bulunan taşınırları başka bir yere taşımak istediği takdirde,
kiraya veren, alacağını güvence altına almasını sağlayacak miktardaki
taşınırı, sulh hâkiminin veya icra müdürünün kararıyla alıkoyabilir.
Alıkoyma
kararının konusu olan eşya, gizlice veya zorla götürülürse,
götürülmelerinden başlayarak on gün içinde kolluk gücünün yardımıyla
kiralanana geri getirilir.
İKİNCİ AYIRIM
Konut ve Çatılı İşyeri Kiraları
A. Uygulama alanı
MADDE
339- Konut ve çatılı işyeri
kiralarına ilişkin hükümler, bunlarla birlikte kullanımı kiracıya bırakılan
eşya hakkında da uygulanır. Ancak bu hükümler, niteliği gereği geçici
kullanıma özgülenmiş taşınmazların altı ay ve daha kısa süreyle kiralanmalarında
uygulanmaz.
Kamu
kurum ve kuruluşlarının, hangi usul ve esaslar içinde olursa olsun
yaptıkları bütün kira sözleşmelerine de bu hükümler uygulanır.
B. Bağlantılı
sözleşme
MADDE
340- Konut ve çatılı işyeri
kiralarında sözleşmenin kurulması ya da sürdürülmesi, kiracının yararı
olmaksızın, kiralananın kullanımıyla doğrudan ilişkisi olmayan bir borç
altına girmesine bağlanmışsa, kirayla bağlantılı sözleşme geçersizdir.
C. Kullanma giderleri
MADDE
341- Kiracı, konut ve çatılı
işyeri kiralarında, sözleşmede aksi öngörülmemişse veya aksine yerel âdet
yoksa, ısıtma, aydınlatma ve su gibi kullanma giderlerine katlanmakla
yükümlüdür.
Giderlere
katlanan taraf, bu giderleri ispat edici belgelerin birer örneğini, istem
üzerine diğer tarafa vermek zorundadır.
D. Kiracının
güvence vermesi
MADDE
342- Konut ve çatılı işyeri
kiralarında sözleşmeyle kiracıya güvence verme borcu getirilmişse, bu
güvence üç aylık kira bedelini aşamaz.
Güvence
olarak para veya kıymetli evrak verilmesi kararlaştırılmışsa kiracı, kiraya
verenin onayı olmaksızın çekilmemek üzere, parayı vadeli bir tasarruf
hesabına yatırır, kıymetli evrakı ise bir bankaya depo eder. Banka, güvenceleri
ancak iki tarafın rızasıyla veya icra takibinin kesinleşmesiyle ya da
kesinleşmiş mahkeme kararına dayanarak geri verebilir.
Kiraya
veren, kira sözleşmesinin sona ermesini izleyen üç ay içinde kiracıya karşı
kira sözleşmesiyle ilgili bir dava açtığını veya icra ya da iflas yoluyla
takibe giriştiğini bankaya yazılı olarak bildirmemişse banka, kiracının
istemi üzerine güvenceyi geri vermekle yükümlüdür.
E. Kira bedeli
I. Genel olarak
MADDE
343- Kira sözleşmelerinde kira
bedelinin belirlenmesi dışında, kiracı aleyhine değişiklik yapılamaz.
II. Belirlenmesi
MADDE
344 - Tarafların yenilenen kira
dönemlerinde uygulanacak kira bedeline ilişkin anlaşmaları, bir önceki kira
yılında üretici fiyat endeksindeki artış oranını geçmemek koşuluyla
geçerlidir. Bu kural, bir yıldan daha uzun süreli kira sözleşmelerinde de
uygulanır.
Taraflarca
bu konuda bir anlaşma yapılmamışsa, kira bedeli, bir önceki kira yılının
üretici fiyat endeksindeki artış oranını geçmemek koşuluyla hâkim
tarafından, kiralananın durumu göz önüne alınarak hakkaniyete göre belirlenir.
Taraflarca
bu konuda bir anlaşma yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın, beş yıldan uzun
süreli veya beş yıldan sonra yenilenen kira sözleşmelerinde ve bundan
sonraki her beş yılın sonunda, yeni kira yılında uygulanacak kira bedeli,
hâkim tarafından üretici fiyat endeksindeki artış oranı, kiralananın durumu
ve emsal kira bedelleri göz önünde tutularak hakkaniyete uygun biçimde
belirlenir. Her beş yıldan sonraki kira yılında bu biçimde belirlenen kira
bedeli, önceki fıkralarda yer alan ilkelere göre değiştirilebilir.
Sözleşmede
kira bedeli yabancı para olarak kararlaştırılmışsa, beş yıl geçmedikçe kira
bedelinde değişiklik yapılamaz. Ancak, bu Kanunun, “Aşırı ifa güçlüğü”
başlıklı 138 inci maddesi hükmü saklıdır. Beş yıl geçtikten sonra kira
bedelinin belirlenmesinde, yabancı paranın değerindeki değişiklikler de göz
önünde tutularak üçüncü fıkra hükmü uygulanır.
III. Dava açma
süresi ve kararın etkisi
MADDE
345- Kira bedelinin belirlenmesine
ilişkin dava her zaman açılabilir.
Ancak,
bu dava, yeni dönemin başlangıcından en geç otuz gün önceki bir tarihte
açıldığı ya da kiraya veren tarafından bu süre içinde kira bedelinin
artırılacağına ilişkin olarak kiracıya yazılı bildirimde bulunulmuş olması
koşuluyla, izleyen yeni kira dönemi sonuna kadar açıldığı takdirde,
mahkemece belirlenecek kira bedeli, bu yeni kira döneminin başlangıcından
itibaren kiracıyı bağlar.
Sözleşmede
yeni kira döneminde kira bedelinin artırılacağına ilişkin bir hüküm varsa,
yeni kira döneminin sonuna kadar açılacak davada mahkemece belirlenecek
kira bedeli de, bu yeni dönemin başlangıcından itibaren geçerli olur.
IV. Kiracı aleyhine
düzenleme yasağı
MADDE
346- Kiracıya, kira bedeli ve yan
giderler dışında başka bir ödeme yükümlülüğü getirilemez. Özellikle, kira bedelinin
zamanında ödenmemesi hâlinde ceza koşulu ödeneceğine veya sonraki
kira bedellerinin muaccel olacağına ilişkin anlaşmalar geçersizdir.
F. Konut ve çatılı
işyeri kiralarında sözleşmenin sona ermesi
I. Bildirim yoluyla
1. Genel olarak
MADDE
347- Konut ve çatılı işyeri
kiralarında kiracı, belirli süreli sözleşmelerin süresinin bitiminden en az
onbeş gün önce bildirimde bulunmadıkça, sözleşme aynı koşullarla bir yıl
için uzatılmış sayılır. Kiraya veren, sözleşme süresinin bitimine dayanarak
sözleşmeyi sona erdiremez. Ancak, on yıllık uzama süresi sonunda kiraya
veren, bu süreyi izleyen her uzama yılının bitiminden en az üç ay önce
bildirimde bulunmak koşuluyla, herhangi bir sebep göstermeksizin sözleşmeye
son verebilir.
Belirsiz
süreli kira sözleşmelerinde, kiracı her zaman, kiraya veren ise kiranın
başlangıcından on yıl geçtikten sonra, genel hükümlere göre fesih
bildirimiyle sözleşmeyi sona erdirebilirler.
Genel
hükümlere göre fesih hakkının kullanılabileceği durumlarda, kiraya veren
veya kiracı sözleşmeyi sona erdirebilir.
2. Bildirimin
geçerliliği
a. Şekil
MADDE
348- Konut ve çatılı işyeri
kiralarında fesih bildiriminin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.
b. Aile konutu
MADDE
349- Aile konutu olarak
kullanılmak üzere kiralanan taşınmazlarda kiracı, eşinin açık rızası olmadıkça
kira sözleşmesini feshedemez.
Bu
rızanın alınması mümkün olmazsa veya eş haklı sebep olmaksızın rızasını
vermekten kaçınırsa kiracı, hâkimden bu konuda bir karar vermesini
isteyebilir.
Kiracı
olmayan eşin, kiraya verene bildirimde bulunarak kira sözleşmesinin tarafı
sıfatını kazanması hâlinde kiraya veren, fesih bildirimi ile fesih ihtarına
bağlı bir ödeme süresini kiracıya ve eşine ayrı ayrı bildirmek zorundadır.
II. Dava yoluyla
1. Kiraya verenden
kaynaklanan sebeplerle
a. Gereksinim,
yeniden inşa ve imar
MADDE
350- Kiraya veren, kira
sözleşmesini;
1.
Kiralananı kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla
yükümlü olduğu diğer kişiler için konut ya da işyeri gereksinimi sebebiyle
kullanma zorunluluğu varsa,
2.
Kiralananın yeniden inşası veya imarı amacıyla esaslı onarımı,
genişletilmesi ya da değiştirilmesi gerekli ve bu işler sırasında
kiralananın kullanımı imkânsız ise,
belirli
süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde kiraya
ilişkin genel hükümlere göre fesih dönemine ve fesih bildirimi için
öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde
açacağı dava ile sona erdirebilir.
b. Yeni malikin
gereksinimi
MADDE
351- Kiralananı sonradan edinen
kişi, onu kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü
olduğu diğer kişiler için konut veya işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma
zorunluluğu varsa, edinme tarihinden başlayarak bir ay içinde durumu
kiracıya yazılı olarak bildirmek koşuluyla, kira sözleşmesini altı ay sonra
açacağı bir davayla sona erdirebilir.
Kiralananı
sonradan edinen kişi, dilerse gereksinim sebebiyle sözleşmeyi sona erdirme
hakkını, sözleşme süresinin bitiminden başlayarak bir ay içinde açacağı
dava yoluyla da kullanabilir.
2. Kiracıdan
kaynaklanan sebeplerle
MADDE
352- Kiracı, kiralananın teslim
edilmesinden sonra, kiraya verene karşı, kiralananı belli bir tarihte
boşaltmayı yazılı olarak üstlendiği hâlde boşaltmamışsa kiraya veren, kira
sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay içinde icraya başvurmak veya
dava açmak suretiyle sona erdirebilir.
Kiracı,
bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde; bir yıl ve
daha uzun süreli kira sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira
yılını aşan süre içinde kira bedelini ödemediği için kendisine yazılı
olarak iki haklı ihtarda bulunulmasına sebep olmuşsa kiraya veren, kira
süresinin ve bir yıldan uzun süreli kiralarda ihtarların yapıldığı kira
yılının bitiminden başlayarak bir ay içinde, dava yoluyla kira sözleşmesini
sona erdirebilir.
Kiracının
veya birlikte yaşadığı eşinin aynı ilçe veya belde belediye sınırları
içinde oturmaya elverişli bir konutu bulunması durumunda kiraya veren, kira
sözleşmesinin kurulması sırasında bunu bilmiyorsa, sözleşmenin bitiminden başlayarak
bir ay içinde sözleşmeyi dava yoluyla sona erdirebilir.
3. Dava süresinin
uzaması
MADDE
353- Kiraya veren, en geç davanın
açılması için öngörülen sürede dava açacağını kiracıya yazılı olarak
bildirmişse, dava açma süresi bir kira yılı için uzamış sayılır.
4. Dava
sebeplerinin sınırlılığı
MADDE
354- Dava yoluyla kira
sözleşmesinin sona erdirilmesine ilişkin hükümler, kiracı aleyhine değiştirilemez.
5. Yeniden kiralama
yasağı
MADDE
355- Kiraya veren, gereksinim
amacıyla kiralananın boşaltılmasını sağladığında, haklı sebep olmaksızın,
kiralananı üç yıl geçmedikçe eski kiracısından başkasına kiralayamaz.
Yeniden inşa ve imar amacıyla
boşaltılması sağlanan taşınmazlar, eski hâli ile, haklı sebep olmaksızın üç
yıl geçmedikçe başkasına kiralanamaz. Eski kiracının, yeniden inşa ve imarı
gerçekleştirilen taşınmazları, yeni durumu ve yeni kira bedeli ile kiralama
konusunda öncelik hakkı vardır. Bu hakkın, kiraya verenin yapacağı yazılı
bildirimi izleyen bir ay içinde kullanılması gerekir; bu öncelik hakkı sona
erdirilmedikçe, taşınmaz üç yıl geçmeden başkasına kiralanamaz.
Kiraya
veren, bu hükümlere aykırı davrandığı takdirde, eski kiracısına son kira
yılında ödenmiş olan bir yıllık kira bedelinden az olmamak üzere tazminat
ödemekle yükümlüdür.
6. Kiracının
ölümünde sözleşmenin sürdürülmesi
MADDE
356- Ölen kiracının ortakları veya
bu ortakların aynı meslek ve sanatı yürüten mirasçıları ve ölen kiracı ile
birlikte aynı konutta oturanlar, sözleşmeye ve kanun hükümlerine uydukları
sürece, taraf olarak kira sözleşmesini sürdürebilirler.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Ürün Kirası
A. Tanımı
MADDE
357- Ürün kirası kiraya verenin,
kiracıya, ürün veren bir şeyin veya hakkın kullanılmasını ve ürünlerin
devşirilmesini bedel karşılığında bırakmayı üstlendiği sözleşmedir.
Ürüne
katılmalı kira, kira bedelinin devşirilecek ürünün belli bir oranı olarak
kararlaştırıldığı ürün kirasıdır. Bu oran sözleşmeyle kararlaştırılmamışsa,
yerel âdete göre belirlenir.
B. Genel hükümlerin
uygulanması
MADDE
358- Bu ayırımda ürün kirasına
ilişkin özel hüküm bulunmadıkça, kira sözleşmesine ilişkin genel hükümler
uygulanır.
C. Tutanak
düzenleme
MADDE
359- Kira sözleşmesi, araç ve
gereçleri, hayvanları, devredilen eşyayı veya stoklanmış malları da
içeriyorsa taraflar, bunların değerlerini birlikte takdir ederek iki nüsha
düzenleyecekleri tutanağa geçirip imzalayarak, birbirlerine vermekle
yükümlüdürler.
D. Kiraya verenin
borçları
I. Teslim borcu
MADDE
360- Kiraya veren, birlikte
kiralanmış taşınır şeyler varsa bunlar da içinde olmak üzere, kiralananı,
sözleşmenin amacına uygun biçimde kullanılmaya ve işletilmeye elverişli bir
durumda kiracıya teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda
bulundurmakla yükümlüdür.
II. Esaslı
onarımlar
MADDE
361- Kiraya veren, kira süresi
içinde yapılması zorunlu olan esaslı onarımları, kiracı tarafından bildirilir
bildirilmez, gideri kendisine ait olmak üzere yapmakla yükümlüdür.
E. Kiracının
borçları
I. Kira bedelini ve
yan giderleri ödeme borcu
1. Genel olarak
MADDE
362- Kiracı, sözleşmede aksine bir
hüküm veya yerel âdet olmadıkça, kira bedelini ve yan giderleri her kira
yılının ve en geç kira süresinin sonunda ödemekle yükümlüdür.
Kiracı,
kiralananın tesliminden sonra vadesi gelmiş kira bedelini veya yan giderleri
ödemezse kiraya veren, kiracıya yazılı olarak en az altmış günlük bir önel
verip, bu önel içinde ödememesi durumunda sözleşmeyi feshedeceğini
bildirebilir.
2. Olağanüstü
durumlarda kira bedelinden indirim
MADDE
363- Tarımsal bir taşınmazın her
zamanki verimi, olağanüstü felaket veya doğal olaylar yüzünden önemli
ölçüde azalırsa kiracı, kira bedelinden orantılı bir miktarın indirilmesini
isteyebilir.
Bu
haktan başlangıçta feragat, ancak kira bedelinin belirlenmesi sırasında bu
gibi durumların meydana gelmesi olasılığı göz önünde tutulmuş veya doğan
zarar bir sigorta ile karşılanmış ise, geçerli olur.
II. Kiralananı
kullanma ve işletme borcu
MADDE
364- Kiracı, kiralananı
özgülendiği amaca uygun ve iyi bir biçimde işletmekle, özellikle
ürün vermeye elverişli bir durumda bulundurmakla yükümlüdür.
Kiracı, kiraya verenin izni olmaksızın, kiralananın
işletme usulünü, kira süresinin bitiminden sonra etkisi görülebilecek
biçimde değiştiremez.
III. Bakım borcu
MADDE
365- Kiracı, kiralananın bakımını
gereği gibi sağlamakla yükümlüdür.
Kiracı, yerel âdete uygun olarak küçük onarımları
yapmak, bozulan veya kullanılmayla yok olan düşük değerli araç ve
gereçlerin yerine yenilerini koymak zorundadır.
F. Alt kira ve
kullanım hakkını devir yasağı
MADDE
366- Kiracı, kiraya verenin rızası
olmaksızın kiralananı başkasına kiraya veremeyeceği gibi, kullanım ve
işletme hakkını da başkasına devredemez. Ancak kiracı, kiralananda bulunan
bazı yerleri, kiraya veren için zarar doğuracak bir değişikliği
gerektirmemek koşuluyla kiraya verebilir.
Kiracının,
başkasıyla yaptığı bu kira sözleşmelerine, alt kiraya ilişkin kurallar,
kıyas yoluyla uygulanır.
G. Sözleşmenin sona
ermesi
I. Sona erme
sebepleri
1. Sürenin geçmesi
MADDE
367- Belirli süreli kira
sözleşmesi, sürenin bitiminde kendiliğinden sona erer.
Ancak,
tarafların örtülü olarak sözleşmeyi sürdürmeleri hâlinde, aksi
kararlaştırılmadıkça, kira sözleşmesi birer yıl için yenilenmiş sayılır.
Yenilenen
kira sözleşmesi yasal bildirim süresine uyularak, her kira yılının sonu
için feshedilebilir.
2. Fesih bildirimi
MADDE
368- Belirsiz süreli sözleşmede,
fesih bildirim süresi sözleşme veya yerel âdetle belirlenmemişse, en az
altı aylık bir bildirim süresine uyulmak koşuluyla, taraflardan her biri
sözleşmeyi feshedebilir.
Aksine
bir anlaşma yoksa, tarımsal taşınmazlara ilişkin ürün kiralarında yerel
âdetçe uygulanan bahar veya güz mevsimleri için; diğer ürün kiralarında ise
herhangi bir zaman için fesih bildirimi yapılabilir.
3. Olağanüstü fesih
a.
Önemli sebepler
MADDE
369- Taraflardan biri, kira
ilişkisinin devamını kendisi için çekilmez hâle getiren önemli sebeplerin
varlığı durumunda, sözleşmeyi yasal fesih bildirim süresine uyarak her
zaman feshedebilir.
Hâkim,
durum ve koşulları göz önünde tutarak, olağanüstü fesih bildiriminin
parasal sonuçlarını karara bağlar.
b. Kiracının iflası
MADDE
370- Kiracının iflası hâlinde
sözleşme, iflasın açıldığı anda, kendiliğinden sona erer. Ancak, kiraya
veren, işlemekte olan kira ve tutanağa geçirilen eşya için yeterli güvence
verildiği takdirde, sözleşmeyi kira yılının sonuna kadar sürdürmekle
yükümlüdür.
c. Kiracının ölümü
MADDE
371- Kiracının ölümü hâlinde, onun
mirasçıları ve kiraya veren, altı aylık yasal fesih bildirim sürelerine
uymak koşuluyla, sözleşmeyi feshedebilirler.
II. Sona ermenin sonuçları
1. Geri verme
MADDE
372- Kira süresinin bitiminde
kiracı, kiralananı, tutanağa geçirilmiş olan bütün eşyalarla birlikte ve
bulundukları durumda geri vermekle yükümlüdür.
Kiracı,
iyi işletilme durumunda kaçınılabilecek olan değer eksiklikleri için
tazminat ödemekle yükümlüdür.
Kiracı,
kiralanana göstermekle yükümlü olduğu özen çerçevesinde meydana gelen değer
artışları için tazminat isteyemez.
2. Tutanağa
geçirilmiş eşya
MADDE
373- Kiralanan teslim edilirken
tutanağa geçirilmiş olan eşyalara değer biçilmişse kiracı, kira sözleşmesi
sona erince, bunları özdeş tür ve değerde olmak üzere geri vermekle veya
değer eksikliklerini gidermekle yükümlüdür.
Kiracı,
kiraya verenin kusurunu ya da mücbir sebebin varlığını ispat ederek geri
vermekten veya tazminat ödemekten kurtulabilir.
Kiracı,
kendisinin yaptığı masraflardan veya emeğinden doğan değer artışı için
tazminat isteyebilir.
3. Ürün ve yetişme
giderleri
MADDE
374- Tarımsal bir taşınmazın
kiracısı, kira sözleşmesinin sona erdiği anda henüz devşirilmemiş ürünler
üzerinde bir hak ileri süremez.
Ancak
kiracı, ürünün yetişmesi için yapmış olduğu tarım giderlerinin hâkim
tarafından belirlenecek miktarını, kiraya verenden tazminat olarak
isteyebilir ve bu tazminat işlemiş kiralardan indirilir.
4. Saman, gübre ve
benzerleri
MADDE
375- Kiralananı geri veren kiracı,
düzenli bir işletmenin gerektirdiği oranda,
son yılın samanlarını, hayvan yataklarını, kuru ot ve gübrelerini
kiralananda bırakmakla yükümlüdür.
Kiracı,
almış olduğundan daha fazlasını bırakıyorsa, bıraktığı fazlalık için
tazminat isteme hakkına sahiptir; aldığından daha az bırakıyorsa, eksikleri
tamamlamak veya değer eksikliğini gidermekle yükümlüdür.
H. Hayvan kirası
I. Konusu
MADDE
376- Tarımsal bir taşınmazın
kirasıyla bağlantılı olmayan geviş getirici hayvanların kirasında, aksine
anlaşma veya yerel âdet yoksa, kiralanan hayvanların kira süresi içindeki
bütün ürünleri kiracının olur.
Kiracı,
kiralanan hayvanları beslemek, onlara iyi bakmak ve kiraya verene para veya
hayvanlardan elde ettiği ürünün belli bir payını ödemekle yükümlüdür.
II. Sorumluluk
MADDE
377- Aksine anlaşma veya yerel
âdet yoksa kiracı, kiralanan hayvanların uğradığı bir zarardan, bu zararın,
korumada dikkat ve özen gösterildiği hâlde meydana gelmiş olduğunu ispat
etmedikçe sorumludur.
Kiracı,
kendi kusuruyla sebebiyet vermediği olağanüstü koruma giderleri için kiraya
verenden tazminat isteyebilir.
Kiracı,
önemli kazaları ya da hastalıkları gecikmeksizin kiraya verene bildirmekle
yükümlüdür.
III. Fesih
MADDE
378- Aksine anlaşma veya yerel
âdet yoksa, belirsiz bir süre için yapılan sözleşmeyi, taraflardan her
biri, dilediği zaman feshedebilir.
Ancak,
fesih dürüstlük kurallarına aykırı ve uygun olmayan bir zamanda yapılamaz.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Ödünç Sözleşmeleri
BİRİNCİ AYIRIM
Kullanım Ödüncü
A. Tanımı
MADDE
379- Kullanım ödüncü sözleşmesi,
ödünç verenin bir şeyin karşılıksız olarak kullanılmasını ödünç alana
bırakmayı ve ödünç alanın da o şeyi kullandıktan sonra geri vermeyi
üstlendiği sözleşmedir.
B. Hükümleri
I. Ödünç alanın
kullanım hakkı
MADDE
380- Ödünç alan, ödünç konusunu
ancak sözleşmede kararlaştırılan şekilde, sözleşmede hüküm yoksa niteliğine
veya özgülendiği amaca göre kullanabilir.
Ödünç
alan, ödünç konusunu başkasına kullandıramaz.
Ödünç
alan, bu hükümlere aykırı davrandığı durumlarda, beklenmedik hâllerden
doğan zararlardan da sorumludur. Ancak, bu hükümlere uymuş olsaydı bile
zararın doğacağını ispat ederse sorumluluktan kurtulur.
II. Bakım ve koruma
giderleri
MADDE 381- Ödünç alan, ödünç konusunun olağan bakım ve koruma
giderlerini karşılamakla yükümlüdür.
Ödünç alan, ödünç verenin yararına
yapmak zorunda kaldığı olağanüstü giderlerin ödenmesini isteyebilir.
III. Müteselsil
sorumluluk
MADDE
382- Bir şeyi birlikte ödünç
alanlar, ondan müteselsilen sorumlu olurlar.
C. Sona ermesi
I. Amacı
belirlenmiş kullanmada
MADDE 383- Kullanma için belirli bir süre
öngörülmemişse, ödünç alanın, ödünç konusunu sözleşme uyarınca kullanmış
olmasıyla veya kullanabilecek kadar bir zaman geçmesiyle sözleşme
sona erer.
Ödünç alan, ödünç konusunu sözleşmeye aykırı olarak
kullanır, onu bozar veya kullanmak için başka bir kimseye verirse ya da
önceden bilinmeyen bir durum yüzünden ödünç verenin ivedi gereksinimi
ortaya çıkarsa, ödünç veren o şeyi daha önce geri isteyebilir.
II. Amacı
belirlenmemiş kullanmada
MADDE
384- Ödünç konusu, kullanım süresi
ve hangi amaçla kullanılacağı belirlenmeden verilmişse, ödünç veren onu
dilediği zaman geri isteyebilir.
III. Ödünç alanın
ölümü
MADDE
385- Kullanım ödüncü sözleşmesi,
ödünç alanın ölmesiyle kendiliğinden sona erer.
İKİNCİ AYIRIM
Tüketim Ödüncü
A. Tanımı
MADDE
386- Tüketim ödüncü sözleşmesi,
ödünç verenin, bir miktar parayı ya da tüketilebilen bir şeyi ödünç alana
devretmeyi, ödünç alanın da aynı nitelik ve miktarda şeyi geri vermeyi
üstlendiği sözleşmedir.
B. Hükümleri
I. Faiz
1. Genel olarak
MADDE
387- Ticari olmayan tüketim ödüncü
sözleşmesinde, taraflarca kararlaştırılmış olmadıkça faiz istenemez.
Ticari
tüketim ödüncü sözleşmesinde, taraflarca kararlaştırılmamış olsa bile faiz
istenebilir.
2. Faize ilişkin
özel kurallar
MADDE
388- Tüketim ödüncü sözleşmesinde
faiz oranı belirlenmemişse, kural olarak ödünç alma zamanında ve yerinde o
tür ödünçlerde geçerli olan faiz oranı uygulanır.
Sözleşmede
aksine bir hüküm yoksa, belirlenen faiz, yıllık olarak ödenir.
Faizin
anaparaya eklenerek birlikte yeniden faiz yürütülmesi kararlaştırılamaz.
II. Zamanaşımı
MADDE
389- Ödünç alanın, ödünç konusunun
teslimine ve ödünç verenin de bu şeyin teslim alınmasına ilişkin istemleri,
diğer tarafın bu konuda temerrüde düşmesinden başlayarak altı ayın
geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
III. Ödünç alanın
ödeme güçsüzlüğü
MADDE
390- Ödünç alan, ödünç
sözleşmesinin kurulmasından sonra ödeme güçsüzlüğüne düşerse ödünç veren,
ödünç konusunun tesliminden kaçınabilir.
Ödünç
veren, ödünç alanın sözleşmenin kurulmasından önce ödeme güçsüzlüğüne
düşmüş olduğunu daha sonra öğrenmişse, aynı hakka sahiptir.
C. Para yerine
verilen şeyler
MADDE
391- Ödünç alana, sözleşmede
kararlaştırılan para yerine, kıymetli evrak veya ticari mallar verilirse,
borcun tutarı, bunların teslim zamanı ve yerindeki borsa ya da piyasa
değeri üzerinden hesaplanır; aksine yapılan sözleşme geçersizdir.
D. Geri verme
zamanı
MADDE
392- Ödüncün geri verilmesi
konusunda belirli bir gün ya da bildirim süresi veya borcun geri istendiği
anda muaccel olacağı kararlaştırılmamışsa
ödünç alan, ilk istemden başlayarak altı hafta geçmedikçe ödüncü geri
vermekle yükümlü değildir.
ALTINCI BÖLÜM
Hizmet Sözleşmeleri
BİRİNCİ AYIRIM
Genel Hizmet Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE
393- Hizmet sözleşmesi, işçinin
işverene bağımlı olarak belirli veya belirli olmayan süreyle işgörmeyi ve
işverenin de ona zamana veya yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği
sözleşmedir.
İşçinin
işverene bir hizmeti kısmi süreli olarak düzenli biçimde yerine getirmeyi
üstlendiği sözleşmeler de hizmet sözleşmesidir.
Genel
hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler, kıyas yoluyla çıraklık sözleşmesine
de uygulanır; özel kanun hükümleri saklıdır.
B. Kurulması
MADDE
394- Hizmet sözleşmesi, kanunda
aksine bir hüküm olmadıkça özel bir şekle bağlı değildir.
Bir
kimse, durumun gereklerine göre ancak ücret karşılığında yapılabilecek bir
işi belli bir zaman için görür ve bu iş de işveren tarafından kabul
edilirse, aralarında hizmet sözleşmesi kurulmuş sayılır.
Geçersizliği
sonradan anlaşılan hizmet sözleşmesi, hizmet ilişkisi ortadan
kaldırılıncaya kadar, geçerli bir hizmet sözleşmesinin bütün hüküm ve
sonuçlarını doğurur.
C. İşçinin borçları
I. Bizzat çalışma
borcu
MADDE
395- Sözleşmeden veya durumun
gereğinden aksi anlaşılmadıkça, işçi yüklendiği işi bizzat yapmakla
yükümlüdür.
II. Özen ve sadakat
borcu
MADDE
396- İşçi, yüklendiği işi özenle
yapmak ve işverenin haklı menfaatinin korunmasında sadakatle davranmak
zorundadır.
İşçi,
işverene ait makineleri, araç ve gereçleri, teknik sistemleri, tesisleri ve
taşıtları usulüne uygun olarak kullanmak ve bunlarla birlikte işin
görülmesi için kendisine teslim edilmiş olan malzemeye özen göstermekle
yükümlüdür.
İşçi,
hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, sadakat borcuna aykırı olarak bir
ücret karşılığında üçüncü kişiye hizmette bulunamaz ve özellikle kendi
işvereni ile rekabete girişemez.
İşçi, iş
gördüğü sırada öğrendiği, özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgileri,
hizmet ilişkisinin devamı süresince kendi yararına kullanamaz veya
başkalarına açıklayamaz. İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli
olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır
saklamakla yükümlüdür.
III. Teslim ve
hesap verme borcu
MADDE
397- İşçi, üstlendiği işin
görülmesi sırasında üçüncü kişiden işveren için aldığı şeyleri ve özellikle
paraları derhâl ona teslim etmek ve bunlar hakkında hesap vermekle
yükümlüdür.
İşçi,
hizmetin ifasından dolayı elde ettiği şeyleri de derhâl işverene teslim
etmekle yükümlüdür.
IV. Fazla çalışma
borcu
MADDE
398- Fazla çalışma, ilgili kanunlarda
belirlenen normal çalışma süresinin üzerinde ve işçinin rızasıyla
yapılan çalışmadır. Ancak, normal süreden daha fazla çalışmayı gerektiren
bir işin yerine getirilmesi zorunluluğu doğar, işçi bunu yapabilecek
durumda bulunur ve aynı zamanda kaçınması da dürüstlük kurallarına aykırı
olursa işçi, karşılığı verilmek koşuluyla, fazla çalışmayı yerine
getirmekle yükümlüdür.
Özel
kanunlardaki hükümler saklıdır.
V. Düzenlemelere ve
talimata uyma borcu
MADDE
399- İşveren, işin görülmesi ve
işçilerin işyerindeki davranışlarıyla ilgili genel düzenlemeler yapabilir
ve onlara özel talimat verebilir. İşçiler, bunlara dürüstlük kurallarının
gerektirdiği ölçüde uymak zorundadırlar.
VI. İşçinin
sorumluluğu
MADDE
400- İşçi, işverene kusuruyla
verdiği her türlü zarardan sorumludur.
Bu
sorumluluğun belirlenmesinde; işin tehlikeli olup olmaması, uzmanlığı ve
eğitimi gerektirip gerektirmemesi ile işçinin işveren tarafından bilinen
veya bilinmesi gereken yetenek ve nitelikleri göz önünde tutulur.
D. İşverenin
borçları
I. Ücret ödeme
borcu
1. Ücret
a. Genel olarak
MADDE
401- İşveren, işçiye sözleşmede
veya toplu iş sözleşmesinde belirlenen; sözleşmede hüküm bulunmayan
hâllerde ise, asgari ücretten az olmamak üzere emsal ücreti ödemekle
yükümlüdür.
b. Fazla çalışma
ücreti
MADDE
402- İşveren, fazla çalışma için
işçiye normal çalışma ücretini en az yüzde elli fazlasıyla ödemekle
yükümlüdür.
İşveren,
işçinin rızasıyla fazla çalışma ücreti yerine, uygun bir zamanda fazla
çalışmayla orantılı olarak izin verebilir.
c. İşin sonucundan
pay alma
MADDE
403- Sözleşmeyle işçiye ücretle
birlikte üretilenden, cirodan veya kârdan belli bir pay verilmesi kararlaştırılmışsa,
hesap dönemi sonunda bu pay, yasal hükümler veya genellikle kabul edilmiş
ticari esaslar göz önünde tutularak belirlenir.
İşçiye
belli bir pay verilmesi kararlaştırılan hâllerde, payın hesaplanmasında
uyuşulamazsa işveren, işçiye veya onun yerine, birlikte kararlaştırdıkları
ya da hâkimin atadığı bilirkişiye bilgi vermek ve bilginin dayanağını oluşturan
işletmeyle ilgili defter ve belgeleri incelemesine sunmak; kârdan bir pay
verilmesi kararlaştırılmışsa, işveren işçiye, istemi üzerine ayrıca yıl
sonu kâr zarar cetvelini vermek zorundadır.
d. Aracılık ücreti
MADDE
404- İşçiye belli işlerde aracılık
yapması karşılığında işverence bir ücret ödeneceği kararlaştırılmışsa,
aracılık yapılan işlemin üçüncü kişi ile geçerli olarak kurulmasıyla
işçinin istem hakkı doğar.
Borçların
kısım kısım ifa edileceği sözleşmeler ile sigorta sözleşmelerinde, her
kısma ilişkin ücret isteminin bu kısma ilişkin borcun muaccel olmasıyla
veya yerine getirilmesiyle doğacağı yazılı olarak kararlaştırılabilir.
İşçinin
aracılığı suretiyle işveren ile üçüncü kişi arasında kurulan sözleşme,
işveren tarafından kusuru olmaksızın ifa edilmezse veya üçüncü kişi
borçlarını yerine getirmezse, ücret istemine yönelik hak sona erer. Sadece
kısmi ifa hâlinde, ücretten orantılı olarak indirim yapılır.
Sözleşmeyle
işçiye, kendisine ödenecek aracılık ücretinin hesabını tutma yükümlülüğü
getirilmemişse, işveren işçiye ücretin muaccel olduğu her dönem için, bu
ücrete tabi işlemleri de içeren yazılı hesap vermekle yükümlüdür.
Hesabı
gözden geçirme ihtiyacı ortaya çıkarsa işveren, işçiye veya onun yerine,
birlikte kararlaştırdıkları ya da hâkimin atadığı bilirkişiye bilgi vermek
ve bilginin dayanağını oluşturan işletmeyle ilgili defter ve belgeleri onun
incelemesine sunmak zorundadır.
e. İkramiye
MADDE
405- İşveren, bayram, yılbaşı ve
doğum günü gibi belirli günler dolayısıyla işçilerine özel ikramiye
verebilir. Ancak, işçilerin ikramiyeyi istem hakları bu konuda anlaşmanın
veya çalışma şartının ya da işverenin tek taraflı taahhüdünün varlığı
hâlinde doğar.
Hizmet
sözleşmesi ikramiyenin verildiği dönemden önce sona ermişse, ikramiyenin
çalıştığı süreye yansıyan bölümü ödenir.
2. Ücretin ödenmesi
a. Ödeme süresi
MADDE
406- Aksine âdet olmadıkça, işçiye
ücreti her ayın sonunda ödenir. Ancak, hizmet sözleşmesi veya toplu iş
sözleşmesiyle daha kısa ödeme süreleri belirlenebilir.
Daha
kısa bir ödeme süresi kararlaştırılmamışsa veya aksine âdet yoksa, aracılık
ücreti her ayın sonunda ödenir. Ancak, işlemlerin yapılması altı aydan daha
uzun bir süre gerektirdiği takdirde, aracılık ücreti asıl ücrete ek olarak
kararlaştırılmışsa, yazılı anlaşmayla ödeme daha ileri bir tarihe bırakılabilir.
Asıl
ücrete ek olarak üretilenden pay verilmesi öngörülen hâllerde, ürün payı
belirlenir belirlenmez, cirodan veya kârdan pay verilmesi kararlaştırılan
hâllerde ise payın, hesap dönemini izleyen en geç üç ay içinde belirlenerek
ödenmesi şarttır.
İşveren,
işçiye zorunlu ihtiyacının ortaya çıkması hâlinde ve hakkaniyet gereği
ödeyebilecek durumda ise, hizmetiyle orantılı olarak avans vermekle
yükümlüdür.
b. Ücretin
korunması
MADDE
407- Çalıştırılan işçilerin ücret,
prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaktan o ay içinde
ödenenlerin özel olarak açılan banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenmesi
hususunda; tabi olduğu vergi mükellefiyeti türü, işletme büyüklüğü,
çalıştırdığı işçi sayısı, işyerinin bulunduğu il ve benzeri unsurları
dikkate alarak iş sahiplerini zorunlu tutmaya, banka hesabına yatırılacak
ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakın, brüt ya da
kanuni kesintiler düşüldükten sonra kalan net miktar üzerinden olup
olmayacağını belirlemeye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye
Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığından sorumlu Devlet Bakanlığı müştereken
yetkilidir. Çalıştırdığı işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki
her çeşit istihkakını özel olarak açılan banka hesapları vasıtasıyla ödeme
zorunluluğuna tabî tutulan iş sahipleri, işçilerinin ücret, prim, ikramiye
ve bu nitelikteki her çeşit istihkakını özel olarak açılan banka hesapları
dışında ödeyemezler. Her ödeme döneminde, işçiye hesap pusulası verilir.
İşçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaklarının
özel olarak açılan banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenmesine ilişkin
diğer ûsul ve esaslar, anılan bakanlıklarca müştereken çıkarılacak
yönetmelikle düzenlenir.
İşveren,
işçiden olan alacağı ile ücret borcunu işçinin rızası olmadıkça takas
edemez. Ancak, işçinin kasten sebebiyet verdiği yargı kararıyla
sabit bir zarardan doğan alacaklar, ücretin haczedilebilir kısmı kadar
takas edilebilir.
Ücretin
işveren lehine kullanılacağına ilişkin anlaşmalar geçersizdir.
3. İşgörme ediminin
ifasının engellenmesi hâlinde ücret
a. İşverenin
temerrüdü hâlinde
MADDE
408- İşveren, işgörme ediminin
yerine getirilmesini kusuruyla engellerse veya edimi kabulde temerrüde
düşerse, işçiye ücretini ödemekle yükümlü olup, işçiden bu edimini daha
sonra yerine getirmesini isteyemez. Ancak, işçinin bu engelleme sebebiyle yapmaktan kurtulduğu
giderler ile başka bir iş yaparak kazandığı veya kazanmaktan bilerek
kaçındığı yararlar ücretinden indirilir.
b. İşçinin
çalışmayı durdurması hâlinde
MADDE
409- Uzun süreli bir hizmet
ilişkisinde işçi, hastalık, askerlik veya kanundan doğan çalışma ve benzeri
sebeplerle kusuru olmaksızın, iş gördüğü süreye oranla kısa bir süre için
işgörme edimini ifa edemezse işveren, başka bir yolla karşılanmadığı takdirde,
o süre için işçiye hakkaniyete uygun bir ücret ödemekle yükümlüdür.
4. Ücret alacağının
haczi, devri ve rehnedilmesi
MADDE
410- İşçilerin ücretinin dörtte
birinden fazlası haczedilemez, başkasına
devredilemez ve rehnedilemez. Ancak, işçinin bakmakla yükümlü olduğu aile
bireyleri için hâkim tarafından takdir edilecek miktar, bu orana dâhil
değildir. Nafaka alacaklılarının hakları saklıdır.
Gelecekteki
ücret alacaklarının devredilmesi veya rehnedilmesi geçersizdir.
5. Parça başına
veya götürü iş
a. İş verme
MADDE
411- İşçi, sözleşme gereğince
yalnız bir işveren için sadece parça başına veya götürü iş yapmayı üstlenmişse
işveren, ona yeterli iş vermekle yükümlüdür.
İşveren,
kendi kusuru olmaksızın sözleşmede öngörülen parça başına veya götürü iş sağlayamayacak
durumda bulunduğu veya işletme koşulları geçici olarak gerektirdiği
takdirde işçiye, ücreti zaman esasına göre öder. Bu durumda, zamana göre
ödenecek ücret, anlaşmada veya hizmet ya da toplu iş sözleşmesinde
belirlenmemişse işveren, işçiye parça başına veya götürü olarak daha önce
aldığı ortalama ücrete eşdeğer bir ücret ödemekle yükümlüdür.
Parça
başına veya götürü ya da zamana göre iş sağlayamayan işveren, en azından
işgörme edimini kabulde temerrüt hükümleri uyarınca zamana göre işgörmede
ödeyeceği ücreti ödemekle yükümlüdür.
b. Birim ücreti
MADDE
412- İşçi, sözleşme gereğince
parça başına veya götürü olarak çalışmayı üstlendiği takdirde işveren, her
işin başlamasından önce ona ödenecek birim ücretini bildirmekle yükümlüdür.
Bu
bildirimi yapmayan işveren, aynı veya benzer bir iş için belirlenmiş olan
birim ücretini ödemekle yükümlüdür.
II. İş araç ve
malzemeleri
MADDE
413- Aksine anlaşma veya yerel
âdet yoksa, işveren işçiye bu iş için gerekli araçları ve malzemeyi
sağlamakla yükümlüdür.
İşçi işverenle
anlaşarak kendi araç veya malzemesini işin görülmesine özgülerse, aksi
anlaşmada kararlaştırılmadıkça veya yerel âdet bulunmadıkça işveren, bunun
için işçiye uygun bir karşılık ödemekle yükümlüdür.
III. Giderler
1. Genel olarak
MADDE
414- İşveren, işin görülmesinin
gerektirdiği her türlü harcama ile işçiyi işyeri dışında çalıştırdığı
takdirde, geçimi için zorunlu olan harcamaları da ödemekle yükümlüdür.
Yazılı
olarak yapılmış bir hizmet veya toplu iş sözleşmesinde, bizzat işçi
tarafından karşılanması kararlaştırılan harcamaların, işçiye götürü biçimde
günlük, haftalık veya aylık olarak ödenmesi öngörülebilir. Ancak bu ödeme,
zorunlu harcamaları karşılayacak miktardan az olamaz.
Zorunlu
harcamaların kısmen veya tamamen işçi tarafından bizzat karşılanmasına
ilişkin anlaşmalar geçersizdir.
2. Taşıma araçları
MADDE
415- İşçi, işin görülmesi için
işverenle anlaşarak işverenin veya kendisinin sağladığı bir taşıma aracı
kullanıyorsa, taşıtın işletilmesi ve bakımı için gerekli olağan giderler,
hizmet için kullanıldığı ölçüde işverence karşılanır.
İşçi
işverenle anlaşarak, işin görülmesinde kendi motorlu aracını kullanıyorsa,
işveren ayrıca bu araçla ilgili vergiyi, zorunlu mali sorumluluk sigortası
primini ve aracın yıpranması karşılığında uygun bir tazminatı hizmet için
kullanıldığı ölçüde işçiye ödemekle yükümlüdür.
İşçi
işverenle anlaşarak, hizmetin görülmesinde kendisine ait diğer taşıma
araçlarını ve hayvanlarını kullanıyorsa işveren, bunların kullanma ve
bakımı için gerekli olan olağan giderleri hizmet için kullanıldığı ölçüde
karşılamakla yükümlüdür.
3. Giderlerin
ödenmesi
MADDE
416- İşçinin yapmış olduğu
giderlerden doğan alacağı, daha kısa bir süre kararlaştırılmamışsa veya
yerel âdet yoksa, her defasında ücretle birlikte ödenir.
İşçi,
sözleşmeden doğan borçlarını yerine getirmek için düzenli olarak masraf
yapıyorsa, kendisine en az ayda bir olmak üzere belirli aralıklarla uygun
bir avans verilir.
IV. İşçinin
kişiliğinin korunması
1. Genel olarak
MADDE
417- İşveren, hizmet ilişkisinde
işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük
ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve
cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla
zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.
İşveren,
işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü
önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş
sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür.
İşverenin
yukarıdaki hükümler dâhil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle
işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının
ihlaline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk
hükümlerine tabidir.
2. Ev düzeni içinde
çalışmada
MADDE
418- İşçi işverenle birlikte ev
düzeni içinde yaşıyorsa işveren, yeterli gıda ve uygun bir barınak sağlamakla
yükümlüdür.
İşçi,
kusuru olmaksızın hastalık veya kaza gibi sebeplerle işgörme edimini yerine
getiremezse işveren, sosyal sigortalar yardımlarından yararlanamayan, bir
yıla kadar çalışmış işçinin bakımını ve tedavisini, iki hafta süreyle
sağlamak zorundadır. İşçinin bir yılı aşan her hizmet yılı için söz konusu
süre, dört haftayı aşmamak üzere ikişer gün artırılır.
İşveren,
işçinin gebeliğinde ve doğum yapması durumunda da aynı edimleri yerine
getirmekle yükümlüdür.
3. Kişisel
verilerin kullanılmasında
MADDE
419- İşveren, işçiye ait kişisel
verileri, ancak işçinin işe yatkınlığıyla ilgili veya hizmet sözleşmesinin
ifası için zorunlu olduğu ölçüde kullanabilir.
Özel
kanun hükümleri saklıdır.
V. Ceza koşulu ve
ibra
MADDE
420- Hizmet sözleşmelerine sadece
işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir.
İşçinin
işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi
itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin
geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça
belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla
yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname
kesin olarak hükümsüzdür.
Hakkın
gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra
beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak
makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış
olması zorunludur.
İkinci
ve üçüncü fıkra hükümleri, destekten yoksun kalanlar ile işçinin diğer
yakınlarının isteyebilecekleri dâhil, hizmet sözleşmesinden doğan bütün
tazminat alacaklarına da uygulanır.
VI. Tatil ve
izinler
1. Hafta tatili ve
iş arama izni
MADDE
421- İşveren, işçiye her hafta,
kural olarak pazar günü veya durum ve koşullar buna imkân vermezse, bir tam
çalışma günü tatil vermekle yükümlüdür.
İşveren,
belirsiz süreli hizmet sözleşmesinin feshi hâlinde, bildirim süresi içinde
işçiye ücretinde bir kesinti olmaksızın, günde iki saat iş arama izni
vermekle yükümlüdür.
İzin
saatlerinin ve günlerinin belirlenmesinde, işyerinin ve işçinin haklı
menfaatleri göz önünde tutulur.
2. Yıllık izin
a. Süresi
MADDE
422- İşveren, en az bir yıl
çalışmış olan işçilere yılda en az iki hafta ve onsekiz yaşından küçük işçiler
ile elli yaşından büyük işçilere de en az üç hafta ücretli yıllık izin
vermekle yükümlüdür.
b. İndirimi
MADDE
423- İşçi, bir hizmet yılı içinde
kendi kusuruyla toplam bir aydan daha uzun bir süreyle hizmeti yerine
getirmediği takdirde işveren, çalışılmayan her tam ay için, yıllık ücretli
izin süresinden bir gün indirim yapabilir.
İşçi,
bir hizmet yılı içinde kendi kusuru olmaksızın hastalık, kaza, yasal bir
yükümlülüğün veya kamu görevinin yerine getirilmesi gibi kişiliğine bağlı
sebeplerle en çok üç ay süreyle işgörme edimini yerine getiremediği takdirde,
işveren yıllık ücretli izin süresinden indirim yapamaz.
İşveren,
gebelik ve doğum yapma sebebiyle işgörme edimini en çok üç ay süreyle
yerine getiremeyen kadın işçinin yıllık ücretli izin süresinden indirim
yapamaz.
Hizmet
veya toplu iş sözleşmeleriyle, işçinin aleyhine hüküm doğuracak şekilde, ikinci
ve üçüncü fıkra hükümlerine aykırı düzenleme yapılamaz.
c. Kullanılması
MADDE
424- Yıllık ücretli izinler, kural
olarak aralıksız biçimde verilir; ancak tarafların anlaşmasıyla ikiye
bölünerek de kullanılabilir.
İşveren,
yıllık ücretli izin tarihlerini, işyerinin veya ev düzeninin menfaatleriyle
bağdaştığı ölçüde, işçinin isteklerini göz önünde tutarak belirler.
d. Ücreti
MADDE
425- İşveren, yıllık ücretli
iznini kullanan her işçiye, yıllık ücretli izin süresine ilişkin ücretini,
ilgili işçinin izne başlamasından önce peşin olarak ödemek veya avans
olarak vermekle yükümlüdür.
İşçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece,
işverenden alacağı para ve başka menfaatler karşılığında yıllık ücretli
izin hakkından feragat edemez.
Hizmet
sözleşmesinin herhangi bir sebeple sona ermesi hâlinde, işçinin hak kazanıp
da kullanamadığı yıllık izin sürelerine ait ücreti, sözleşmenin sona erdiği
tarihteki ücreti üzerinden kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Bu ücrete
ilişkin zamanaşımı, hizmet sözleşmesinin sona erdiği tarihte işlemeye
başlar.
VII. Hizmet belgesi
MADDE
426- İşveren, işçinin isteği
üzerine her zaman, işin türünü ve süresini içeren bir hizmet belgesi
vermekle yükümlüdür.
İşçinin
açıkça istemde bulunması hâlinde, hizmet belgesinde onun işgörmedeki
becerisi ile tutum ve davranışları da belirtilir.
Hizmet
belgesinin zamanında verilmemesinden veya belgede doğru olmayan bilgiler
bulunmasından zarar gören işçi veya işçiyi işe alan yeni işveren, eski
işverenden tazminat isteyebilir.
E. Sınaî ve fikrî
mülkiyet hakkı
MADDE
427- Hizmet buluşları üzerinde
işçinin ve işverenin hakları, bunların kazanılması ile diğer sınaî ve fikrî
mülkiyet hakları konusunda özel kanun hükümleri uygulanır.
F. Hizmet
ilişkisinin devri
I. İşyerinin
tamamının veya bir bölümünün devri
MADDE
428 İşyerinin tamamı veya bir
bölümü hukuki bir işlemle başkasına devredildiğinde, devir tarihinde
işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan hizmet sözleşmeleri, bütün hak ve
borçları ile birlikte devralana geçer.
İşçinin
hizmet süresine bağlı hakları bakımından, onun devreden işveren yanında işe
başladığı tarih esas alınır.
Yukarıdaki
hükümlere göre devir hâlinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde
ödenmesi gereken borçlardan, devreden ve devralan işveren müteselsilen sorumludurlar.
Ancak, devreden işverenin bu yükümlülüklerden doğan sorumluluğu, devir
tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır.
II. Sözleşmenin
devri
MADDE
429- Hizmet sözleşmesi, ancak
işçinin yazılı rızası alınmak suretiyle, sürekli olarak başka bir işverene
devredilebilir.
Devir
işlemiyle, devralan, bütün hak ve borçları ile birlikte, hizmet
sözleşmesinin işveren tarafı olur. Bu durumda, işçinin, hizmet süresine
bağlı hakları bakımından, devreden işveren yanında işe başladığı tarih esas
alınır.
G. Sözleşmenin sona
ermesi
I. Belirli süreli
sözleşmede
MADDE
430- Belirli süreli hizmet
sözleşmesi, aksi kararlaştırılmadıkça, fesih bildiriminde
bulunulmasına gerek olmaksızın, sürenin bitiminde kendiliğinden sona erer.
Belirli
süreli sözleşme, süresinin bitiminden sonra örtülü olarak sürdürülüyorsa,
belirsiz süreli sözleşmeye dönüşür. Ancak, esaslı bir sebebin varlığı
hâlinde, üst üste belirli süreli hizmet sözleşmesi kurulabilir.
Taraflardan
her biri, on yıldan uzun süreli hizmet sözleşmesini on yıl geçtikten sonra,
altı aylık fesih bildirim süresine uyarak feshedebilir. Fesih, ancak bu
süreyi izleyen aybaşında hüküm ifade eder.
Sözleşmenin
fesih bildirimiyle sona ereceği kararlaştırılmış ve iki taraf da fesih
bildiriminde bulunmamışsa, sözleşme belirsiz süreli sözleşmeye dönüşür.
II. Belirsiz süreli
sözleşmede
1. Genel olarak
fesih hakkı
MADDE
431- Taraflardan her birinin,
belirsiz süreli sözleşmeyi fesih sürelerine uyarak feshetme hakkı vardır.
2. Fesih bildirim
süresi
a. Genel olarak
MADDE
432- Belirsiz süreli hizmet
sözleşmelerinin feshinden önce, durumun diğer tarafa bildirilmesi gerekir.
Hizmet
sözleşmesi; bildirimin diğer tarafa ulaşmasından başlayarak, hizmet süresi
bir yıla kadar sürmüş olan işçi için iki hafta sonra; bir yıldan beş yıla
kadar sürmüş işçi için dört hafta ve beş yıldan fazla sürmüş işçi için altı
hafta sonra sona erer.
Bu
süreler kısaltılamaz; ancak sözleşmeyle artırılabilir.
İşveren,
fesih bildirim süresine ait ücreti peşin vermek suretiyle hizmet
sözleşmesini feshedebilir.
Fesih
bildirim sürelerinin, her iki taraf için de aynı olması zorunludur;
sözleşmede farklı süreler öngörülmüşse, her iki tarafa da en uzun olan
fesih bildirim süresi uygulanır.
Hizmet
sözleşmesinin askıya alındığı hâllerde fesih bildirim süreleri işlemez.
b. Deneme süresi
içinde
MADDE
433- Taraflar, hizmet sözleşmesine
iki ayı aşmamak koşuluyla deneme süresi koyabilirler. Deneme süresi
konulmuşsa taraflar, bu süre içinde fesih süresine uymak zorunda
olmaksızın, hizmet sözleşmesini tazminatsız feshedebilirler.
İşçinin
çalıştığı günler için ücret ve diğer hakları saklıdır.
III. Feshe karşı
koruma
MADDE
434- Hizmet sözleşmesinin fesih
hakkının kötüye kullanılarak sona erdirildiği durumlarda işveren, işçiye
fesih bildirim süresine ait ücretin üç katı tutarında tazminat
ödemekle yükümlüdür.
IV. Derhâl fesih
1. Koşulları
a. Haklı sebepler
MADDE
435- Taraflardan her biri, haklı
sebeplerle sözleşmeyi derhâl feshedebilir. Sözleşmeyi fesheden taraf, fesih
sebebini yazılı olarak bildirmek zorundadır.
Sözleşmeyi
fesheden taraftan, dürüstlük kurallarına göre hizmet ilişkisini sürdürmesi
beklenemeyen bütün durum ve koşullar, haklı sebep sayılır.
b. İşverenin ödeme
güçsüzlüğüne düşmesi
MADDE
436- İşverenin ödeme güçsüzlüğüne
düşmesi hâlinde işçi, sözleşmeden doğan hakları uygun bir süre içinde
işveren tarafından güvenceye bağlanmazsa, sözleşmeyi derhâl feshedebilir.
2. Sonuçları
a. Haklı sebeple
fesihte
MADDE
437- Haklı fesih sebepleri,
taraflardan birinin sözleşmeye uymamasından doğmuşsa o taraf, sebep olduğu
zararı, hizmet ilişkisine dayanan bütün haklar göz önünde tutularak,
tamamen gidermekle yükümlüdür.
Diğer
durumlarda hâkim, bütün durum ve koşulları göz önünde tutarak haklı sebeple
feshin maddi sonuçlarını serbestçe değerlendirir.
b. Haklı sebebe dayanmayan
fesihte
MADDE
438- İşveren, haklı sebep
olmaksızın hizmet sözleşmesini derhâl feshederse işçi, belirsiz süreli sözleşmelerde,
fesih bildirim süresine; belirli süreli sözleşmelerde ise, sözleşme
süresine uyulmaması durumunda, bu sürelere uyulmuş olsaydı kazanabileceği
miktarı, tazminat olarak isteyebilir.
Belirli
süreli hizmet sözleşmesinde işçinin hizmet sözleşmesinin sona ermesi
yüzünden tasarruf ettiği miktar ile başka bir işten elde ettiği veya
bilerek elde etmekten kaçındığı gelir, tazminattan indirilir.
Hâkim,
bütün durum ve koşulları göz önünde tutarak, ayrıca miktarını serbestçe
belirleyeceği bir tazminatın işçiye ödenmesine karar verebilir; ancak
belirlenecek tazminat miktarı, işçinin altı aylık ücretinden fazla olamaz.
c. İşçinin haksız
olarak işe başlamaması veya işi bırakması
MADDE
439- İşçi, haklı sebep olmaksızın
işe başlamadığı veya aniden işi bıraktığı takdirde işveren, aylık ücretin
dörtte birine eşit bir tazminat isteme hakkına sahiptir. İşverenin, ayrıca
ek zararlarının giderilmesini isteme hakkı da vardır.
İşveren
zarara uğramamışsa veya uğradığı zarar işçinin aylık ücretinin dörtte
birinden az ise, hâkim tazminatı indirebilir.
Tazminat
isteme hakkı takas yoluyla sona ermemişse işveren, işçinin işe
başlamamasından veya işi bırakmasından başlayarak otuz gün içinde, dava
veya takip yoluyla bu hakkını kullanmak zorundadır. Aksi takdirde, tazminat
isteme hakkı düşer.
V. İşçinin veya
işverenin ölümü
1. İşçinin ölümü
MADDE
440- Sözleşme, işçinin ölümüyle
kendiliğinden sona erer. İşveren, işçinin sağ kalan eşine ve ergin olmayan
çocuklarına, yoksa bakmakla yükümlü olduğu kişilere, ölüm gününden
başlayarak bir aylık; hizmet ilişkisi beş yıldan uzun bir süre devam
etmişse, iki aylık ücret tutarında bir ödeme yapmakla yükümlüdür.
2. İşverenin ölümü
MADDE
441- İşverenin ölümü hâlinde,
yerini mirasçıları alır. Bu durumda işyerinin tamamının veya bir bölümünün
devri ile gerçekleşen hizmet ilişkisinin devrine ilişkin hükümler kıyas
yoluyla uygulanır.
Hizmet
sözleşmesi ağırlıklı olarak işverenin kişiliği dikkate alınmak suretiyle
kurulmuşsa, onun ölümüyle kendiliğinden
sona erer. Ancak, işçi sözleşmenin süresinden önce sona ermesi
yüzünden uğradığı zarar için, mirasçılardan hakkaniyete uygun bir tazminat
isteminde bulunabilir.
VI. Sözleşmenin
sona ermesinin sonuçları
1. Borçların
muaccel olması
MADDE
442- Sözleşmenin sona ermesiyle,
sözleşmeden doğan bütün borçlar muaccel olur.
Muacceliyet anı, işçinin aracılığı suretiyle kurulan
hukuki ilişkilerde üçüncü kişinin üstlendiği borç, hizmet sözleşmesinin
sona ermesinden sonra tamamen veya kısmen ifa edilecekse altı aya; dönemsel
edimler içeren ilişkilerde bir yıla; sigorta sözleşmelerinde veya ifası
altı aydan uzun bir süreye yayılmış olan işlerde ise iki yıla kadar, yazılı
bir anlaşmayla ertelenebilir.
Üretilenden
pay verilmesi öngörülen hâllerde ürün payı belirlenir belirlenmez, cirodan
veya kârdan pay verilmesi kararlaştırılan hâllerde ise pay, hesap dönemini
izleyen en geç üç ay sonunda muaccel olur.
2. Geri verme
yükümlülüğü
MADDE
443- Sözleşmenin sona ermesi
durumunda, taraflardan her biri, diğerinden veya üçüncü bir kişiden
diğerinin hesabına, hizmetle ilişkili olarak almış olduğu şeyleri geri
vermekle yükümlüdür.
İşçi,
özellikle motorlu taşıtları ve trafik izin belgelerini, alacaklarından
fazla olduğu ölçüde ücret ve masraf avanslarını geri vermekle yükümlüdür.
Tarafların
hapis hakları saklıdır.
VII. Rekabet yasağı
1. Koşulları
MADDE
444- Fiil ehliyetine sahip olan
işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir
biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme
açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka
türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak
üstlenebilir.
Rekabet
yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim
sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı
sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir
zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.
2. Sınırlandırılması
MADDE
445- Rekabet yasağı, işçinin
ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde
yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez
ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.
Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum
ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği
karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle,
kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.
3. Aykırı davranışların
sonuçları
MADDE
446- Rekabet yasağına aykırı
davranan işçi, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları
gidermekle yükümlüdür.
Yasağa
aykırı davranış bir ceza koşuluna bağlanmışsa ve sözleşmede aksine bir
hüküm de yoksa, işçi öngörülen miktarı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin
borcundan kurtulabilir; ancak, işçi bu miktarı aşan zararı gidermek zorundadır.
İşveren,
ceza koşulu ve doğabilecek ek zararlarının ödenmesi dışında, sözleşmede
yazılı olarak açıkça saklı tutması koşuluyla, kendisinin ihlal veya tehdit
edilen menfaatlerinin önemi ile işçinin davranışı haklı gösteriyorsa,
yasağa aykırı davranışa son verilmesini de isteyebilir.
4. Sona ermesi
MADDE
447- Rekabet yasağı, işverenin bu
yasağın sürdürülmesinde gerçek bir yararının olmadığı belirlenmişse sona
erer.
Sözleşme,
haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından veya işverene yüklenebilen
bir nedenle işçi tarafından feshedilirse, rekabet yasağı sona erer.
İKİNCİ AYIRIM
Pazarlamacılık Sözleşmesi
A. Tanımı ve
kurulması
I. Tanımı
MADDE
448- Pazarlamacılık sözleşmesi,
pazarlamacının sürekli olarak, bir ticari işletme sahibi işveren hesabına
ve işletmesinin dışında, her türlü işlemin yapılmasına aracılık etmeyi veya
yazılı anlaşma varsa, bu anlaşmada belirtilen işlemleri yapmayı, işletme
sahibi işverenin de buna karşılık ücret ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.
II. Kurulması
MADDE
449- Pazarlamacılık sözleşmesi,
sözleşmenin süresini, sona ermesini, pazarlamacının yetkilerini, ücret ve
masrafların nasıl ödeneceğini, taraflardan birinin yerleşim yeri yabancı
ülkede ise uygulanacak hukukun ve yetkili mahkemenin hangisi olduğunu
içerir.
Yukarıdaki
fıkra uyarınca sözleşmede yer alması öngörülen hususlar taraflarca
belirlenmemişse, kanun hükümleri ve alışılmış hizmet koşulları uygulanır.
B. Pazarlamacının
yükümlülük ve yetkileri
I. Yükümlülükleri
MADDE
450- Pazarlamacı, talimata
uymamasını zorunlu kılan haklı bir sebep olmadıkça, kendisine verilen
talimata uygun olarak müşterileri ziyaret etmekle yükümlüdür; işverenin
izni olmadıkça, kendisi veya üçüncü kişiler hesabına işlem yapamaz,
aracılık edemez.
Pazarlamacı,
işlem yapmaya yetkiliyse, talimatta öngörülen fiyatlara ve diğer işlem
koşullarına uymak zorundadır; işveren razı olmadıkça, bunlarda değişiklik
yapamaz.
Pazarlamacı,
pazarlama faaliyetleri ile ilgili olarak düzenli biçimde ayrıntılı bilgi
vermek, aldığı siparişleri işverene derhâl ulaştırmak ve müşteri çevresini
ilgilendiren önemli olayları bildirmekle yükümlüdür.
II. Garanti
MADDE
451- Pazarlamacının, müşterilerin
ödememelerinden veya diğer yükümlülüklerini ifa etmemelerinden sorumlu
olacağına ya da alacağın tahsili için yapılacak masrafları tamamen veya
kısmen karşılayacağına ilişkin anlaşmalar, kesin olarak hükümsüzdür.
Pazarlamacı,
kendi müşteri çevresiyle işlem yapıyorsa, müşterilerin borçlarını ifa
etmemesi durumunda, işverenin her bir işlemde uğrayacağı zararın dörtte
birini geçmemek üzere karşılamayı, uygun bir ek komisyon kararlaştırılması
koşuluyla yazılı olarak üstlenebilir.
Sigorta
sözleşmelerinde aracılık yapan pazarlamacılar, bir primin tamamının veya
bir kısmının ödenmemesi sebebiyle, bunun tahsili için dava veya icra takibi
yoluna başvurulması durumunda, bu amaçla yapılacak masrafların en çok
yarısını karşılayacaklarını, yazılı olarak üstlenebilirler.
III. Yetkileri
MADDE
452- Aksine yazılı anlaşma
olmadıkça pazarlamacı, sadece işlemlere aracılık etmeye yetkilidir.
Pazarlamacı,
işlem yapmaya yetkili kılınmışsa yetkisi, bu işlerin icrası için gereken
bütün olağan hukuki işlem ve fiilleri kapsar; özel yetki verilmedikçe
müşterilerden tahsilat yapamaz ve ödeme günlerini değiştiremez.
C. İşverenin özel
yükümlülükleri
I. Faaliyet alanı
MADDE
453- Pazarlamacıya belirli bir
pazarlama alanında veya belirli bir müşteri çevresinde faaliyette bulunma
yetkisi verilmiş ve aksine yazılı anlaşma da yapılmamışsa işveren,
başkalarına aynı alan veya çevrede faaliyette bulunma yetkisi veremez;
ancak, kendisi üçüncü kişilerle işlem yapabilir.
Sözleşmenin
pazarlama alanı veya müşteri çevresine ilişkin hükmünün değiştirilmesini
gerektiren bir sebep varsa işveren, söz konusu hükmü, sözleşmede fesih
bildirim süresi öngörülmüş olsa bile, bu süreye uymadan tek taraflı olarak
değiştirebilir; ancak, bu durumda pazarlamacının tazminat ve hizmet
sözleşmesini haklı sebeple sona erdirme hakkı saklıdır.
II. Ücret
1. Genel olarak
MADDE
454- İşveren, pazarlamacıya sadece
belirli bir miktardan veya bu miktarla birlikte komisyondan oluşan bir
ücret ödemekle yükümlüdür.
Ücretin
tamamının veya önemli kısmının komisyondan oluşacağına ilişkin yazılı
anlaşma, kararlaştırılan komisyonun, pazarlamacının faaliyetinin uygun
karşılığını oluşturması koşuluyla geçerlidir.
Deneme
süresi için ödenecek ücret, serbestçe kararlaştırılabilir. Ancak, deneme
süresi iki ayı geçemez.
2. Komisyon
MADDE
455- Pazarlamacı, belirli bir
pazarlama alanı veya belirli bir müşteri çevresinde faaliyette bulunma
yetkisi sadece kendisine verilmişse, kendisinin veya işverenin bu alan veya
çevrede yaptığı bütün işlerde kararlaştırılmış ya da alışılmış olan
komisyonun ödenmesini isteyebilir.
Belirli
bir pazarlama alanı veya belirli müşteri çevresinde faaliyette bulunma
yetkisi pazarlamacıyla birlikte başkalarına da verilmişse pazarlamacıya,
sadece kendisinin aracılık ettiği veya bizzat yaptığı işler için komisyon
ödenir.
Komisyonun
muaccel olması anında, yapılan işin değeri henüz kesin olarak
belirlenemiyorsa komisyon, önce alışılmış olan en az değeri üzerinden, geri
kalanı ise, en geç işin yerine getirilmesinde ödenir.
3. Pazarlama
faaliyetinin engellenmesi
MADDE
456- Pazarlamacının pazarlama
işlerini yürütmesi, kendi kusuru olmaksızın imkânsız hâle gelir ve sözleşme
veya kanun gereği bu hâlde bile kendisine ücret ödenmesi gerekirse ücret,
sabit ücrete ve komisyonun kaybı sebebiyle ödenebilecek uygun tazminata
göre belirlenir. Ancak komisyon, ücretin beşte birinden az ise, komisyon
kaybı sebebiyle tazminat ödenmeyeceği yazılı olarak kararlaştırılabilir.
Pazarlamacı,
pazarlama işlerini kendi kusuru olmaksızın yürütme imkânını bulamamasına
karşın ücretinin tamamını almışsa, işverenin istemi üzerine, kendisinin
yapabileceği ve kendisinden beklenebilecek işleri onun işletmesinde
yapmakla yükümlüdür.
III. Harcamalar
MADDE
457- Pazarlamacı, aynı zamanda
birden fazla işveren hesabına faaliyette bulunuyorsa, aksi yazılı şekilde
kararlaştırılmadıkça, her işveren, pazarlamacının harcamalarına eşit olarak
katılmakla yükümlüdür.
Harcamaların tamamen veya kısmen sabit
ücrete veya komisyona dâhil edilmesine ilişkin anlaşmalar kesin olarak hükümsüzdür.
IV. Hapis hakkı
MADDE
458- Pazarlamacılık ilişkisinden
doğan muaccel alacaklar ile işverenin ödeme güçsüzlüğüne düşmesi durumunda,
henüz muaccel olmayan alacakların güvence altına alınması için pazarlamacı,
taşınırlar, kıymetli evrak ve tahsil yetkisine dayanarak müşterilerden
almış olduğu paralar üzerinde hapis hakkına sahiptir.
Pazarlamacı,
araç ve taşıma belgelerini, fiyat tarifelerini, müşterilerle ilgili
kayıtlar ile diğer belgeleri alıkoyamaz.
D. Sona ermesi
I. Özel fesih
süresi
MADDE
459- Komisyon, sabit ücretin en az
beşte birini oluşturuyor ve önemli mevsimlik dalgalanmalardan etkileniyorsa
işveren, bir önceki mevsimin sona
ermesinden beri kendisiyle çalışmaya devam eden pazarlamacının
sözleşmesini, yeni mevsim sırasında iki aylık fesih süresine uyarak
feshedebilir.
Aynı
koşullar altında pazarlamacı da, kendisini bir önceki mevsim sonuna kadar
çalıştırmış ve bundan sonra da çalıştırmaya devam eden işverene karşı, bir
sonraki mevsimin başlamasına kadar olan dönemde, iki aylık fesih süresine
uyarak sözleşmeyi feshedebilir.
II. Özel sonuçlar
MADDE
460- Sözleşmenin sona ermesi
hâlinde, pazarlamacının bizzat yaptığı veya yapılmasına aracılık ettiği
bütün işlemler ile kabul ve yerine getirme zamanına bakılmaksızın,
sözleşmenin sona ermesine kadar işverene iletilen bütün siparişler için
komisyon ödenir.
Sözleşmenin
sona ermesi hâlinde pazarlamacı, pazarlamacılık faaliyetinde bulunması için
kendisine verilen örnek ve modelleri, fiyat tarifelerini, müşterilerle
ilgili kayıtları ve diğer belgeleri işverene geri vermekle yükümlüdür.
Ancak, pazarlamacının hapis hakkı saklıdır.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Evde Hizmet Sözleşmesi
A.Tanımı ve çalışma
koşulları
I. Tanımı
MADDE
461- Evde hizmet sözleşmesi,
işverenin verdiği işi, işçinin kendi evinde veya belirleyeceği başka bir
yerde, bizzat veya aile bireyleriyle birlikte bir ücret karşılığında
görmeyi üstlendiği sözleşmedir.
II. Çalışma koşullarının bildirilmesi
MADDE
462- İşveren, işçiye her yeni iş
verişinde genel çalışma koşulları dışında kalan ve o işe özgü özellikleri
bildirir; gerekiyorsa işçi tarafından sağlanacak malzemeyi, bu malzemenin
sağlanması için kendisine ne miktarda ödemede bulunacağını ve iş için
ödeyeceği ücreti de işçiye yazılı olarak bildirir.
İşin
verilmesinden önce malzeme için ödenecek bedel ve iş için ödenecek ücret
yazıyla bildirilmemişse, bu işlerde uygulanan alışılmış bedel ve ücret
ödenir.
III. İşçinin özel
borçları
1. İşin yapılması
MADDE
463- İşçi, işe zamanında başlamak,
işi kararlaştırılan zamanda bitirmek ve çalışmanın sonucunu işverene teslim
etmekle yükümlüdür.
İş,
işçinin kusuruyla ayıplı olarak görülmüşse işçi, giderilmesi mümkün olan
ayıpları, masrafı kendisine ait olmak üzere gidermek zorundadır.
2. Malzeme ve iş
araçları
MADDE
464- Malzeme ve iş araçları
işveren tarafından sağlanmışsa, işçi bunları gereken özeni göstererek
kullanmak, bundan dolayı hesap vermek, ayrıca kalan malzeme ile iş
araçlarını da işverene teslim etmekle yükümlüdür.
İşçi işi
görürken, kendisine teslim edilen malzemenin veya iş araçlarının bozuk
olduğunu belirlerse, durumu hemen işverene bildirir ve işe devam etmeden
önce, onun talimatını bekler.
İşçi,
kendisine teslim edilen malzeme veya iş araçlarını kendi kusuruyla
kullanılmaz hâle getirirse, işverene karşı onun kullanılmaz hâle geldiği
gündeki rayiç bedeli kadar sorumludur.
IV. İşverenin özel
borçları
1. Ürünün kabulü
MADDE
465- İşveren, işçinin üreterek
teslim ettiği ürünü inceler; varsa bulduğu ayıpları teslimden başlayarak
bir hafta içinde işçiye bildirir. Süresinde bildirim yapılmamışsa, ürün
mevcut durumuyla kabul edilmiş sayılır.
2. Ücret
a. Ödenmesi
MADDE
466- Yapılan işin ücreti, işçi,
işveren tarafından aralıksız olarak çalıştırıldığı takdirde, onbeş günde
bir veya işçinin rızasıyla ayda bir; aralıklı olarak çalıştırıldığı
takdirde, ürünün her tesliminde ödenir.
Her
ücret ödenmesinde işçiye, bir hesap özeti verilir. Hesap özetinde, varsa
kesintilerin miktarı ve sebebi de gösterilir.
b. Çalışmanın
engellenmesi hâlinde
MADDE
467- İşçiyi aralıksız biçimde
çalıştıran işveren, ürünü kabulde temerrüde düştüğü veya işçinin kişiliğinden
kaynaklanan sebeplerle ve kusuru olmaksızın çalışma engellendiği takdirde,
hizmet ediminin engellenmesi durumundaki ücret ödenmesine ilişkin hükümler
gereğince, ona ücretini ödemekle yükümlüdür. Diğer durumlarda işveren, bu
hükümlere göre ücret ödemekle yükümlü değildir.
V. Sona ermesi
MADDE
468- İşçiye deneme amacıyla bir iş verilmişse, aksi kararlaştırılmadıkça,
sözleşme deneme süresi için kurulmuş sayılır.
İşçi,
işveren tarafından aralıksız olarak çalıştırıldığı takdirde, aksi
kararlaştırılmadıkça, sözleşme belirsiz süreyle yapılmış sayılır; diğer
durumlarda sözleşmenin belirli süreyle yapıldığı kabul edilir.
B. Genel hükümlerin
uygulanması
MADDE
469- Pazarlamacılık sözleşmesine
ve evde hizmet sözleşmesine ilişkin hüküm bulunmayan hâllerde, hizmet
sözleşmesinin genel hükümleri uygulanır.
YEDİNCİ BÖLÜM
Eser Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE
470- Eser sözleşmesi, yüklenicinin
bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel
ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.
B. Hükümleri
I. Yüklenicinin
borçları
1. Genel olarak
MADDE
471- Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek,
sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin
özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri
üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik
kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri
doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla
yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel
özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin
meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi
sağlamak zorundadır.
2. Malzeme
bakımından
MADDE
472- Malzeme yüklenici tarafından
sağlanmışsa yüklenici, bu malzemenin ayıplı olması yüzünden işsahibine
karşı, satıcı gibi sorumludur.
Malzeme
işsahibi tarafından sağlanmışsa yüklenici, onları gereken özeni göstererek
kullanmakla ve bundan dolayı hesap ve artanı geri vermekle yükümlüdür.
Eser
meydana getirilirken, işsahibinin sağladığı malzemenin veya eserin
yapılması için gösterdiği yerin ayıplı olduğu anlaşılır veya eserin gereği
gibi ya da zamanında meydana getirilmesini tehlikeye düşürecek başka bir
durum ortaya çıkarsa, yüklenici bu durumu hemen işsahibine bildirmek
zorundadır; bildirmezse bundan doğacak sonuçlardan sorumlu olur.
3. İşe başlama ve
yürütme
MADDE
473- Yüklenicinin işe zamanında
başlamaması veya sözleşme hükümlerine aykırı olarak işi geciktirmesi ya da
işsahibine yüklenemeyecek bir sebeple ortaya çıkan gecikme yüzünden bütün
tahminlere göre yüklenicinin işi kararlaştırılan zamanda bitiremeyeceği
açıkça anlaşılırsa, işsahibi teslim için belirlenen günü beklemek zorunda
olmaksızın sözleşmeden dönebilir.
Meydana
getirilmesi sırasında, eserin yüklenicinin kusuru yüzünden ayıplı veya
sözleşmeye aykırı olarak meydana getirileceği açıkça görülüyorsa, işsahibi
bunu önlemek üzere vereceği veya verdireceği uygun bir
süre içinde yükleniciye, ayıbın
veya aykırılığın giderilmesi; aksi takdirde hasar ve masrafları
kendisine ait olmak üzere, onarımın veya işe devamın bir üçüncü kişiye
verileceği konusunda ihtarda bulunabilir.
4. Ayıp sebebiyle
sorumluluk
a. Ayıbın
belirlenmesi
MADDE 474- İşsahibi, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan
akışına göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa,
bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır.
Taraflardan
her biri, giderini karşılayarak, eserin bilirkişi tarafından gözden
geçirilmesini ve sonucun bir raporla belirlenmesini isteyebilir.
b. İşsahibinin
seçimlik hakları
MADDE
475- Eserdeki ayıp sebebiyle
yüklenicinin sorumlu olduğu hâllerde işsahibi, aşağıdaki seçimlik haklardan
birini kullanabilir:
1. Eser
işsahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı
ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aynı ölçüde aykırı olursa
sözleşmeden dönme.
2. Eseri
alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim isteme.
3. Aşırı
bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları yükleniciye ait olmak
üzere, eserin ücretsiz onarılmasını isteme.
İşsahibinin
genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır.
Eser,
işsahibinin taşınmazı üzerinde yapılmış olup, sökülüp kaldırılması aşırı
zarar doğuracaksa işsahibi, sözleşmeden dönme hakkını kullanamaz.
c. İşsahibinin
sorumluluğu
MADDE
476- Eserin ayıplı olması,
yüklenicinin açıkça yaptığı ihtara karşın, işsahibinin verdiği talimattan
doğmuş bulunur veya herhangi bir sebeple işsahibine yüklenebilecek olursa
işsahibi, eserin ayıplı olmasından doğan haklarını kullanamaz.
d. Eserin kabulü
MADDE
477- Eserin açıkça veya örtülü
olarak kabulünden sonra, yüklenici her türlü sorumluluktan kurtulur; ancak,
onun tarafından kasten gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme sırasında
fark edilemeyecek olan ayıplar için sorumluluğu devam eder.
İşsahibi,
gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, eseri kabul
etmiş sayılır.
Eserdeki
ayıp sonradan ortaya çıkarsa işsahibi, gecikmeksizin durumu yükleniciye
bildirmek zorundadır; bildirmezse eseri kabul etmiş sayılır.
e. Zamanaşımı
MADDE
478- Yüklenici ayıplı bir eser
meydana getirmişse, bu sebeple açılacak davalar, teslim tarihinden
başlayarak, taşınmaz yapılar dışındaki eserlerde iki yılın; taşınmaz
yapılarda ise beş yılın ve yüklenicinin ağır kusuru varsa, ayıplı eserin
niteliğine bakılmaksızın yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
II. İşsahibinin
borçları
1. Bedelin
muacceliyeti
MADDE
479- İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında
muaccel olur.
Eserin
parça parça teslim edilmesi kararlaştırılmış ve bedel parçalara göre
belirlenmişse, her parçanın bedeli onun teslimi anında muaccel olur.
2.
Bedel
a.
Götürü bedel
MADDE
480- Bedel götürü olarak
belirlenmişse yüklenici, eseri o bedelle meydana getirmekle yükümlüdür.
Eser, öngörülenden fazla emek ve masrafı gerektirmiş olsa bile yüklenici,
belirlenen bedelin artırılmasını isteyemez.
Ancak,
başlangıçta öngörülemeyen veya öngörülebilip de taraflarca göz önünde
tutulmayan durumlar, taraflarca belirlenen götürü bedel ile eserin
yapılmasına engel olur veya son derece güçleştirirse yüklenici, hâkimden
sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı veya
karşı taraftan beklenemediği takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir.
Dürüstlük kurallarının gerektirdiği durumlarda yüklenici, ancak fesih
hakkını kullanabilir.
Eser,
öngörülenden az emek ve masrafı gerektirmiş olsa bile işsahibi, belirlenen
bedelin tamamını ödemekle yükümlüdür.
b. Değere göre bedel
MADDE
481- Eserin bedeli önceden
belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve
zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir.
C. Sözleşmenin sona
ermesi
I.Yaklaşık bedelin
aşılması
MADDE
482- Başlangıçta yaklaşık olarak
belirlenen bedelin, işsahibinin kusuru olmaksızın aşırı ölçüde aşılacağı
anlaşılırsa işsahibi, eser henüz tamamlanmadan veya tamamlandıktan sonra
sözleşmeden dönebilir.
Eser,
işsahibinin arsası üzerine yapılıyorsa işsahibi, bedelden uygun bir
miktarın indirilmesini isteyebileceği gibi, eser henüz tamamlanmamışsa,
yükleniciyi işe devamdan alıkoyarak, tamamlanan kısım için hakkaniyete
uygun bir bedel ödemek suretiyle sözleşmeyi feshedebilir.
II. Eserin yok
olması
MADDE
483- Eser teslimden önce
beklenmedik olay sonucu yok olursa işsahibi, eseri teslim almada temerrüde
düşmedikçe yüklenici, yaptığı işin ücretini ve giderlerinin ödenmesini
isteyemez. Bu durumda malzemeye gelen hasar, onu sağlayana ait olur.
Eserin
işsahibince verilen malzeme veya gösterilen arsanın ayıbı veya işsahibinin
talimatına uygun yapılması yüzünden yok olması durumunda yüklenici,
doğabilecek olumsuz sonuçları zamanında bildirmişse, yaptığı işin değerini
ve bu değere girmeyen giderlerinin ödenmesini isteyebilir. İşsahibinin
kusuru varsa, yüklenicinin ayrıca zararının giderilmesini de isteme hakkı
vardır.
III. Tazminat
karşılığı fesih
MADDE
484- İşsahibi, eserin
tamamlanmasından önce yapılmış olan kısmın karşılığını ödemek ve yüklenicinin
bütün zararlarını gidermek koşuluyla sözleşmeyi feshedebilir.
IV. İşsahibi
yüzünden ifanın imkânsızlaşması
MADDE
485- Eserin tamamlanması, işsahibi
ile ilgili beklenmedik olay dolayısıyla imkânsızlaşırsa yüklenici, yaptığı
işin değerini ve bu değere girmeyen giderlerini isteyebilir.
İfa
imkânsızlığının ortaya çıkmasında işsahibi kusurluysa, yüklenicinin ayrıca
tazminat isteme hakkı vardır.
V. Yüklenicinin
ölümü veya yeteneğini kaybetmesi
MADDE
486- Yüklenicinin kişisel
özellikleri göz önünde tutularak yapılmış olan sözleşme, onun ölümü veya
kusuru olmaksızın eseri tamamlama yeteneğini kaybetmesi durumunda
kendiliğinden sona erer. Bu durumda işsahibi, eserin tamamlanan kısmından
yararlanabilecek ise, onu kabul etmek ve karşılığını vermekle yükümlüdür.
SEKİZİNCİ BÖLÜM
Yayım Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 487- Yayım sözleşmesi, bir fikir ve sanat eseri
sahibinin veya halefinin, o eseri yayımlanmak üzere yayımcıya bırakmayı,
yayımcının da onu çoğaltarak yayımlamayı üstlendiği sözleşmedir.
B. Şekli
MADDE 488- Yayım sözleşmesinin geçerliliği, yazılı
şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.
C. Hükümleri
I. Yayımlatma
hakkının geçişi ve sorumluluk
MADDE
489- Yayım sözleşmesiyle eser
sahibinin hakları, sözleşmenin ifasının gerektirdiği ölçüde ve süreyle
yayımcıya geçer.
Yayımlatan, yayımcıya karşı, sözleşmenin kurulduğu anda
eseri yayımlatma hakkının bulunmamasından sorumlu olduğu gibi, eser
korunmakta ise, telif hakkının olmamasından da sorumludur.
Eserin tamamı veya bir bölümü yayımlanmak üzere başka
bir yayımcıya bırakılmış ya da yayımlatanın bilgisi altında yayımlanmış ise
yayımlatan, yayım sözleşmesinin yapılmasından önce, bunu karşı tarafa
bildirmek zorundadır.
II. Yayımlatanın
tasarruf hakkı
MADDE
490- Yayımlatan, sözleşmede
kararlaştırılan süre sona ermedikçe veya süre belirlenmemişse kararlaştırılan
baskı adedinin tükenmesi için alışılmış süre geçmedikçe, eserin tamamı veya
bir bölümü üzerinde, yayımcının zararına olacak biçimde tasarrufta bulunamaz.
Süreli
yayınlarda yer alan kısa yazılar, yayımlatan tarafından her zaman, başka
yerde de yayımlatılabilir.
Yayımlatan,
toplama bir eserin kendisine ait bölümlerini veya dergilerde çıkan uzun
yazılarını, yayımın bitmesinden başlayarak üç ay geçmedikçe yeniden
yayımlatamaz.
III. Basım sayısı
ve baskı adedinin belirlenmesi
MADDE 491- Sözleşmede basım sayısı belirtilmemişse,
yayımcının ancak bir basım yapma hakkı vardır.
Taraflar,
sözleşmenin süresini veya baskı adedini kararlaştırmak zorundadırlar.
Sözleşmede
yayımcıya belirli birkaç basım veya bütün yeni basımları yapma yetkisi
verildiği hâllerde, yayımcı eserin baskı adedi tükenmiş iken yeni bir basım
yapmayı ihmal ederse, yayımlatan yeni basım için yayımcıya uygun bir süre
verir. Yayımcı, verilen süre içinde basımı gerçekleştirmezse; yayımlatan
sözleşmeden cayabilir.
IV. Çoğaltma ve
dağıtım
MADDE
492- Yayımcı, eseri hiçbir
kısaltma, ekleme ve değişiklik yapmaksızın uygun biçimde çoğaltmakla
yükümlüdür; ayrıca, satışın artırılması için gerekli tanıtım ve dağıtımı
yapmak ve bu konuda her türlü önlemi almak zorundadır.
Satış
fiyatını, eserin satılmasını güçleştirmemek koşuluyla yayımcı belirler.
V. Düzeltme ve
iyileştirme
MADDE
493- Yayımcının menfaatlerini
zedelememek ve onun sorumluluğunu artırmamak koşuluyla, eser sahibi eserde
düzeltme ve iyileştirme, halefleri ise ancak güncelleştirme yapabilir. Bu
düzeltme ve iyileştirme gerektirdiği hâlde sözleşmede öngörülmemiş
giderler, yayımlatan tarafından karşılanır.
Yayımcı,
eser sahibine eserini iyileştirme, haleflerine de güncelleştirme imkânı
vermeden yeni bir basım yapamaz ve onu çoğaltamaz.
VI. Birarada basım
ve ayrı ayrı yayım
MADDE
494- Bir eser sahibinin birden çok
eserini ayrı ayrı yayımlama hakkı, yayımcıya bunların bir arada basılması
yetkisini vermez.
Aynı
şekilde, eser sahibinin bütün eserlerini veya bunlardan yalnız bir türünü
birarada yayımlama hakkı, yayımcıya bunlar içinden her birinin ayrı ayrı
basıp yayma hakkını vermez.
VII. Çeviri hakkı
MADDE
495- Çeviri hakkının yayımcıya
geçebilmesi, bunun sözleşmede açıkça belirtilmiş olmasına bağlıdır.
VIII. Bedel isteme
hakkı
1. Bedelin
belirlenmesi
MADDE 496- Sözleşmede aksi kararlaştırılmış olmadıkça
yayımlatan, bedel ödenmesini isteyebilir.
Bedel ödenmesi gereken hâllerde ödenecek miktar belli
değilse bedel, hâkim tarafından belirlenir.
Yayımcının
birden fazla basım yapma hakkı varsa, ilk basım için kararlaştırılan bedel
ve diğer koşulların, sonraki basımlar için de uygulanacağı kabul edilmiş
sayılır.
2. Bedelin ödenme
zamanı, satış hesapları ve bedelsiz alma hakkı
MADDE
497- Bedel, eser bütün olarak
yayımlanacaksa tamamının; cilt, fasikül, forma gibi bölümler hâlinde
yayımlanacaksa, her bölümün basımından ve satışa hazır duruma
getirilmesinden sonra ödenir.
Taraflar,
bedeli satış miktarına bağlamışlarsa yayımcı, satış hesaplarını tutmak,
çıkarmak ve teamüle uygun ispat edici belgeleri hazırlamakla yükümlüdür.
Aksi
kararlaştırılmadıkça yayımlatanın, eserden, teamül uyarınca verilmesi
gereken miktarda bedelsiz alma hakkı vardır.
D. Sona ermesi
I. Eserin yok
olması
MADDE
498- Eser, yayımcıya teslimden
sonra beklenmedik hâl sonucu yok olsa bile, yayımcı bedeli ödemekle
yükümlüdür.
Eserin
başka bir örneği kendisinde varsa, eser sahibinin bu örneği yayımcıya
vermesi gerekir; başka bir örneği bulunmamakla birlikte, az bir çabayla
yeniden meydana getirilebilecekse eser sahibi, eseri meydana getirerek
teslim etmekle yükümlüdür. Eser sahibi her iki durumda da uygun bir
karşılık isteyebilir.
II. Basılanın yok
olması
MADDE
499- Eserin tamamlanmış olan baskı
adedinin tamamı veya bir bölümü, satışa sunulmadan önce beklenmedik hâl
sonucu yok olursa yayımcı, yayımlatana ayrıca bir bedel ödemeksizin yok
olan miktarı, gideri kendisine ait olmak üzere yeniden basabilir.
Yayımcı,
aşırı masraf gerektirmeksizin yok olanların yerine yenilerini koyabilecek
ise, bunu yapmakla yükümlüdür.
III. Kişisel
sebeplerle sona ermesi
MADDE
500- Eser sahibi eseri
tamamlamadan önce ölür veya tamamlama yeteneğini yitirir ya da eseri tamamlaması
kendi kusuru olmaksızın imkânsız duruma gelirse, sözleşme kendiliğinden sona
erer. Ancak, sözleşmenin tamamı veya bir bölümünün yerine getirilmesi
mümkün ve hakkaniyete uygun bulunursa hâkim, sözleşme ilişkisinin devam
etmesine ve bunun için gereken değişikliklerin yapılmasına karar verebilir.
Yayımcı
iflas ederse yayımlatan, eseri başka bir yayımcıya verebilir; ancak, iflas
anında henüz muaccel olmamış borcun yerine getirileceği konusunda güvence
gösterilmişse, yayımlatan eseri başka bir yayımcıya veremez.
E. Sipariş üzerine
yayım sözleşmesi
MADDE
501- Bir veya birkaç kişi,
yayımcının belirlediği plana göre bir eser meydana getirmeyi üstlenirlerse,
sadece sözleşmeyle kararlaştırılan ücrete hak kazanırlar.
Bu
durumda, sözleşme konusu mali haklar yayımcıya ait olur.
DOKUZUNCU BÖLÜM
Vekâlet İlişkileri
BİRİNCİ AYIRIM
Vekâlet Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE
502- Vekâlet sözleşmesi, vekilin
vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği
sözleşmedir.
Vekâlete
ilişkin hükümler, niteliklerine uygun düştükleri ölçüde, bu Kanunda
düzenlenmemiş olan işgörme sözleşmelerine de uygulanır.
Sözleşme
veya teamül varsa vekil, ücrete hak kazanır.
B. Kurulması
MADDE
503- Kendisine bir işin görülmesi
önerilen kişi, bu işi görme konusunda resmî sıfata sahipse veya işin
yapılması mesleğinin gereği ise ya da bu gibi işleri kabul edeceğini
duyurmuşsa, bu öneri onun tarafından hemen reddedilmedikçe, vekâlet
sözleşmesi kurulmuş sayılır.
C. Hükümleri
I. Vekâletin
kapsamı
MADDE
504- Vekâletin kapsamı, sözleşmede
açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir.
Vekâlet,
özellikle vekilin üstlendiği işin görülmesi için gerekli hukuki işlemlerin
yapılması yetkisini de kapsar.
Vekil,
özel olarak yetkili kılınmadıkça dava açamaz, sulh olamaz, hakeme
başvuramaz, iflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo
taahhüdünde bulunamaz, bağışlama yapamaz, kefil olamaz, taşınmazı
devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz.
II. Vekilin borçları
1. Talimata uygun
ifa
MADDE
505- Vekil, vekâlet verenin açık
talimatına uymakla yükümlüdür. Ancak, vekâlet verenden izin alma imkânı
bulunmadığında, durumu bilseydi onun da izin vereceği açık olan hâllerde,
vekil talimattan ayrılabilir.
Bunun
dışındaki durumlarda vekil, talimattan ayrılırsa, bundan doğan zararı
karşılamadıkça işi görmüş olsa bile, vekâlet borcunu ifa etmiş olmaz.
2. Şahsen ifa,
sadakat ve özen gösterme
a. Genel olarak
MADDE
506- Vekil, vekâlet borcunu bizzat
ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu
ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil
üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek,
sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin
özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve
hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas
alınır.
b. İşin üçüncü
kişiye gördürülmesi hâlinde
MADDE
507- Vekil, yetkisi dışına çıkarak
işi başkasına gördürdüğünde, onun fiilinden kendisi yapmış gibi sorumludur.
Vekil
başkasına vekâlet vermeye yetkili ise, sadece seçmede ve talimat vermede
gerekli özeni göstermekle yükümlüdür.
Vekâlet
veren, her iki durumda da vekilin kendi yerine koyduğu kişiye karşı
sahip olduğu hakları, doğrudan doğruya o kişiye karşı ileri sürebilir.
3. Hesap
verme
MADDE
508- Vekil, vekâlet verenin istemi
üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekâletle ilişkili olarak
aldıklarını vekâlet verene vermekle yükümlüdür.
Vekil,
vekâlet verene tesliminde geciktiği paranın faizini de ödemekle yükümlüdür.
4. Edinilen
hakların vekâlet verene geçişi
MADDE
509- Vekilin, kendi adına ve
vekâlet veren hesabına gördüğü işlerden doğan üçüncü kişilerdeki alacağı,
vekâlet verenin vekile karşı bütün borçlarını ifa ettiği anda,
kendiliğinden vekâlet verene geçer.
Vekilin
iflası hâlinde vekâlet veren, bu alacağın kendisine geçmiş olduğunu iflas
masasına karşı da ileri sürebilir.
Vekâlet
veren, vekilin kendi adına ve vekâlet veren hesabına edinmiş olduğu taşınır
eşyanın iflas masasından ayrılarak kendisine verilmesini isteyebilir.
Vekilin sahip olduğu hapis hakkından iflas masası da yararlanır.
III. Vekâlet
verenin borçları
MADDE
510- Vekâlet veren, vekâletin
gereği gibi ifası için vekilin yaptığı giderleri ve verdiği avansları faiziyle
birlikte ödemek ve yüklendiği borçlardan onu kurtarmakla yükümlüdür.
Vekil,
vekâletin ifası sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini vekâlet verenden
isteyebilir. Ancak vekâlet veren, kusuru bulunmadığını ispat ederek bu sorumluluktan
kurtulabilir.
IV. Birlikte
vekâlet verenlerin ve birlikte vekillerin sorumluluğu
MADDE
511- Bir kişiye birlikte vekâlet
verenler, vekile karşı müteselsil olarak sorumludurlar.
Vekâleti
birlikte üstlenenler, vekâletin ifasından müteselsil olarak sorumludurlar
ve yetkilerini başkalarına devir hakları olmadıkça, vekâlet vereni, ancak
birlikte yaptıkları fiil ve işlemleriyle borç altına sokabilirler.
D. Sona ermesi
I. Sebepleri
1. Tek taraflı sona
erdirme
MADDE
512- Vekâlet veren ve vekil, her
zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebilir. Ancak, uygun olmayan
zamanda sözleşmeyi sona erdiren taraf, diğerinin bundan doğan
zararını gidermekle yükümlüdür.
2. Ölüm, ehliyetin
kaybedilmesi ve iflas
MADDE
513- Sözleşmeden veya işin
niteliğinden aksi anlaşılmadıkça sözleşme, vekilin veya vekâlet verenin
ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası ile kendiliğinden sona ermiş
olur. Bu hüküm, taraflardan birinin tüzel kişi olması durumunda, bu tüzel
kişiliğin sona ermesinde de uygulanır.
Vekâletin
sona ermesi vekâlet verenin menfaatlerini tehlikeye düşürüyorsa, vekâlet
veren veya mirasçısı ya da temsilcisi, işleri kendi başına görebilecek
duruma gelinceye kadar, vekil veya mirasçısı ya da temsilcisi, vekâleti
ifaya devam etmekle yükümlüdür.
II. Hükümleri
MADDE
514- Vekilin sözleşmenin sona
erdiğini öğrenmeden önce yaptığı işlerden, vekâlet veren ya da mirasçıları
sözleşme devam ediyormuş gibi sorumludur.
İKİNCİ AYIRIM
Kredi Mektubu ve Kredi Emri
A. Kredi mektubu
MADDE
515- Kredi mektubu, mektup
gönderenin gönderilene bir üst sınır belirleyerek veya belirlemeksizin,
kredi mektubundan yararlanacak belirli kişiye istemde bulunacağı miktarda
para ve benzeri şeyleri verme konusundaki vekâletini içeren belgedir. Kredi
mektubu, vekâlet sözleşmesi ve havale hükümlerine tabidir.
Üst
sınır belirlenmeksizin verilmiş olan kredi mektubunda mektuptan
yararlanacak kişi, bu mektupla ilgili olanlar arasındaki ilişkiye açıkça
uygun olmayan fazla bir istemde bulunursa mektup gönderilen, durumu
gönderene bildirmek ve cevap alıncaya kadar ödemeyi ertelemek zorundadır.
Kredi mektubuyla verilen vekâlet, ancak gönderilen
tarafından belirli bir miktar için kabul edildiği takdirde geçerli olur.
B. Kredi emri
I. Tanımı ve şekli
MADDE
516- Bir kimse kendi adına ve
hesabına kredi emri verenin sorumluluğu altında bir üçüncü kişiye kredi
açmak veya krediyi yenilemek için emir almış ve kabul etmişse, kredi emri
verilen vekâletini aşmadıkça emri veren, kredi borcundan kefil gibi sorumlu
olur. Ancak, kredi emri yazılı olmadıkça emri veren sorumlu olmaz.
II. Kredi emrinden
yararlananın ehliyetsizliği
MADDE
517- Kredi emrini veren, kredi
emrinden yararlananın ehliyetsizliğini ileri sürerek kredi emri verilene
karşı sorumluluktan kurtulamaz.
III. Kredi emri
verilenin önel vermesi
MADDE
518- Kredi emri verilen, kredi
emrinden yararlanana kendiliğinden önel verir veya kendisine talimat
verildiği hâlde kredi emrinden yararlanana başvurmayı ihmal ederse, kredi
emri veren sorumluluktan kurtulur.
IV. Taraflar
arasındaki ilişki
MADDE
519- Kredi emri veren ile kredi
emrinden yararlanan arasındaki ilişkiye, kefil ile asıl borçlu arasındaki
ilişkiyi düzenleyen hükümler uygulanır.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Simsarlık Sözleşmesi
A. Tanımı
ve şekli
MADDE
520- Simsarlık sözleşmesi,
simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkânının hazırlanmasını
veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması
hâlinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir.
Simsarlık
sözleşmesine, kural olarak vekâlete ilişkin hükümler uygulanır.
Taşınmazlar
konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli
olmaz.
B. Ücret
I. Hak etme zamanı
MADDE
521- Simsar, ancak yaptığı
faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete hak kazanır.
Simsarın
faaliyeti sonucunda kurulan sözleşme geciktirici koşula bağlanmışsa ücret,
koşulun gerçekleşmesi hâlinde ödenir.
Simsarlık sözleşmesinde simsarın yapacağı giderlerin
kendisine ödeneceği kararlaştırılmışsa, simsarın faaliyeti sözleşmenin
kurulmasıyla sonuçlanmamış olsa bile giderleri ödenir.
II. Ücretin
belirlenmesi
MADDE
522- Ücret, belirlenmemişse
tarifeye, tarife yoksa teamüle göre ödenir.
III. Simsarın
haklarını kaybetmesi
MADDE
523- Simsar, üstlendiği borcuna
aykırı davranarak diğer tarafın menfaatine hareket eder veya dürüstlük
kurallarına aykırı olarak diğer taraftan ücret sözü alırsa, ücrete ve
yaptığı giderlere ilişkin haklarını kaybeder.
IV. Evlenme
simsarlığı
MADDE
524- Evlenme simsarlığından doğan
ücret hakkında dava açılamaz ve takip yapılamaz.
V. Ücretten indirim
MADDE
525- Sözleşmede aşırı bir ücret
kararlaştırılmışsa, borçlunun istemi üzerine, bu ücret hâkim tarafından
hakkaniyete uygun olarak indirilebilir.
ONUNCU BÖLÜM
Vekâletsiz İşgörme
A. İşgörenin hak ve
borçları
I. İşin görülmesi
MADDE
526- Vekâleti olmaksızın
başkasının hesabına işgören, o işi sahibinin menfaatine ve varsayılan iradesine
uygun olarak görmekle yükümlüdür.
II. Sorumluluk
MADDE
527- Vekâletsiz işgören, her türlü
ihmalinden sorumludur. Ancak, işgören bu işi, işsahibinin karşılaştığı
zararı veya zarar tehlikesini gidermek üzere yapmışsa, sorumluluğu daha
hafif olarak değerlendirilir.
İşgören,
işsahibinin açıkça veya örtülü olarak yasaklamış olmasına karşın bu işi
yapmışsa ve işsahibinin yasaklaması da hukuka veya ahlaka aykırı değilse,
beklenmedik hâlden de sorumlu olur. Ancak, işgören o işi yapmamış olsaydı
bile, bu zararın beklenmedik hâl sonucunda gerçekleşeceğini
ispat ederse sorumluluktan kurtulur.
III. İşgörenin
ehliyetsizliği
MADDE
528- İşgören, sözleşme
ehliyetinden yoksunsa, yaptığı işlemden ancak zenginleştiği ölçüde veya
iyiniyetli olmaksızın elinden çıkardığı zenginleşme miktarıyla sorumlu
olur.
Haksız
fiillerden doğan daha kapsamlı sorumluluk saklıdır.
B.
İşsahibinin hak ve borçları
I.
İşin işsahibinin menfaatine yapılması hâlinde
MADDE
529- İşsahibi, işin kendi
menfaatine yapılması hâlinde, işgörenin, durumun gereğine göre zorunlu ve
yararlı bulunan bütün masrafları faiziyle ödemek ve gördüğü iş dolayısıyla
üstlendiği edimleri ifa etmek ve hâkimin takdir edeceği zararı
gidermekle yükümlüdür. Bu hüküm, umulan sonuç gerçekleşmemiş olsa bile, işi
yaparken gereken özeni göstermiş olan işgören hakkında da uygulanır.
İşgören,
yapmış olduğu giderleri alamadığı takdirde, sebepsiz zenginleşme
hükümlerine göre ayırıp alma hakkına sahiptir.
II. İşin işgörenin
menfaatine yapılması hâlinde
MADDE
530- İşsahibi, kendi menfaatine
yapılmamış olsa bile, işgörmeden doğan faydaları edinme hakkına sahiptir;
ancak zenginleştiği ölçüde, işgörenin masraflarını ödemek ve giriştiği
borçlardan onu kurtarmakla yükümlüdür.
III. İşin işsahibi
tarafından uygun bulunması hâlinde
MADDE 531- İşsahibi yapılan işi uygun bulmuşsa, vekâlet
hükümleri uygulanır.
ONBİRİNCİ BÖLÜM
Komisyon Sözleşmesi
A. Alım veya satım
komisyonculuğu
I.Tanımı
MADDE
532- Alım veya satım
komisyonculuğu, komisyoncunun ücret karşılığında, kendi adına ve vekâlet
verenin hesabına kıymetli evrak ve taşınırların alım veya satımını
üstlendiği sözleşmedir.
Bu
bölümdeki hükümler saklı kalmak üzere, komisyon sözleşmelerine vekâlet
hükümleri uygulanır.
II. Komisyoncunun
borçları
1. Bildirme ve
sigortalama borcu
MADDE
533- Komisyoncu, yaptığı iş
hakkında vekâlet vereni bilgilendirmek ve özellikle talimatının yerine
getirildiğini kendisine hemen bildirmekle yükümlüdür.
Vekâlet
verenin talimatı olmadıkça komisyoncu, sözleşmenin konusunu oluşturan
şeyleri sigorta ettirmekle yükümlü değildir.
2. Özen borcu
MADDE
534- Satılmak üzere kendisine
gönderilen eşya açıkça ayıplı ise komisyoncu, vekâlet verenin taşıyıcıya
karşı haklarının korunması için gerekeni yapmak, zararı tespit ettirmek,
olabildiğince eşyayı koruma altına almak ve durumdan vekâlet vereni hemen bilgilendirmekle
yükümlüdür; aksi takdirde, her türlü ihmalinden doğan zarardan sorumlu
olur.
Satılmak üzere gönderilen eşya kısa sürede bozulabilecek
nitelikte ise komisyoncu, vekâlet vereni hemen bilgilendirmek koşuluyla
eşyayı satmakla yükümlüdür.
3. Vekâlet verenin
belirlediği bedel
MADDE
535- Vekâlet verenin belirlediği
bedelin altında mal satan komisyoncu, malı satmasaydı vekâlet verenin daha
fazla zarar göreceğini ve durumun yeniden talimat almaya elverişli
bulunmadığını ispat etmedikçe, belirlenen bedel ile satış bedeli arasındaki
farkı gidermekle yükümlüdür. Bunun dışında komisyoncu, kusuru varsa,
talimatına aykırı davranmasından dolayı vekâlet verenin uğradığı diğer
zararlardan da sorumludur.
Vekâlet verenin belirlediği bedelin altında mal alan
veya üstünde satan komisyoncu, bu işlemlerden doğan farkı alıkoyamaz.
4. Veresiye satma
ve teslim almadan ödeme
MADDE
536- Komisyoncu, vekâlet verenin
izni olmaksızın malı veresiye satar veya malı teslim almadan bedelini
öderse, bundan doğan zarara katlanmak zorundadır. Ancak, vekâlet veren
yasaklamadıkça, malı satış yerindeki ticari teamüle göre veresiye de
satabilir.
5. Komisyoncunun
garantisi
MADDE
537- Yetkisi olmaksızın veresiye
mal satması dışında, komisyoncu işlemde bulunduğu borçluların
ödememelerinden ve diğer borçlarını ifa etmemelerinden sorumlu olmaz.
Ancak, komisyoncu açıkça garanti vermişse veya bulunduğu yerdeki ticari
teamül gerektiriyorsa sorumlu olur.
Garanti
veren komisyoncunun bundan dolayı ayrıca ücret isteme hakkı vardır.
III. Komisyoncunun
hakları
1. Ödediği paralar
ve yaptığı giderler
MADDE 538- Komisyoncu, vekâlet verenin yararı için
yaptığı bütün giderleri ve ödediği paraları faiziyle birlikte isteyebilir.
Komisyoncu, ardiye ve taşıma bedellerini vekâlet verenin
hesabına geçirebilirse de, kendi çalışanlarının ücretlerini geçiremez.
2. Komisyon ücreti
a. İsteme hakkı
MADDE
539- Komisyoncu, ücretinin
ödenmesini kendisine verilen işi yapınca isteyebileceği gibi, işin yapılmaması
vekâlet verene yükletilebilen bir sebepten kaynaklanması hâlinde de
isteyebilir.
Komisyoncu,
başka sebeplerle işin yapılamaması durumunda, ancak emeğinin yerel âdete
göre belirlenecek karşılığını isteyebilir.
b. Kaybedilmesi
MADDE
540- Komisyoncu, vekâlet verene
karşı dürüstlük kurallarına aykırı davranır, özellikle ona satın aldığından
fazla veya sattığından eksik bir bedel bildirirse, ücret alma hakkını
kaybeder.
Bedelin
gerçekleşen bedelden farklı gösterilmesi durumunda vekâlet veren,
komisyoncuyu gerçekleşen bedel üzerinden satılanın alıcısı veya satıcısı
sayma hakkına sahiptir.
3. Hapis hakkı
MADDE
541- Komisyoncunun, sattığı malın
bedeli ve satın aldığı mal üzerinde hapis hakkı vardır.
4. Malın açık
artırmayla satılması
MADDE
542- Komisyoncuya verilen malın
satılamaması veya satış emrinden cayılması durumunda vekâlet veren, malı
geri almakta ya da o malla ilgili başka işlem yapmakta aşırı ölçüde gecikirse komisyoncu, malı
bulunduğu yer mahkemesinden karar
alarak açık artırmayla sattırabilir.
Ancak, mal borsada kayıtlıysa veya piyasa fiyatı varsa ya da yapılacak
masrafa oranla değeri azsa, hâkim satışın başka bir yolla yapılmasına da
karar verebilir.
Malın
bulunduğu yerde vekâlet veren ya da temsilcisi hazır bulunmazsa, satış
kararı vekâlet veren dinlenmeksizin de verilebilir.
Malın
hızla değer kaybetmesi hâli dışında, artırmanın yer ve zamanının mahkemece
vekâlet verene bildirilmesi zorunludur.
5. Komisyoncunun
kendisiyle işlem yapması
a. Bedel ve ücret
MADDE
543- Borsada kayıtlı veya piyasa
fiyatı bulunan kambiyo senetleri veya diğer kıymetli evrakı ya da ticari
malları satmaya veya satın almaya yetkili kılınan komisyoncu, vekâlet veren
tarafından aksine talimat verilmemişse, satın alacağı mal yerine kendi
mallarını satabilir veya satacağı malı kendisi için satın alabilir. Bu
hâllerde, komisyoncunun kendisiyle işlem yaptığı andaki değerler esas
alınır; komisyoncunun, komisyon işlerinde alışılmış olan ücret ve
giderlerini, bu hâllerde bile isteme hakkı vardır.
Komisyoncu,
bu tür bir işlemin yapıldığını aynı gün vekâlet verene bildirmek
zorundadır.
Diğer
hâllerde satış hükümleri uygulanır.
b. İşlemi kendisiyle
yapmış sayılma
MADDE
544- Komisyoncu, kendisinin
doğrudan doğruya alıcı veya satıcı olabildiği durumlarda, sözleşmenin diğer
tarafını göstermeksizin vekâletin yerine getirildiğini vekâlet verene
bildirirse, işlemi kendisiyle yapmış sayılır.
c. İşlemi kendisiyle
yapma hakkının düşmesi
MADDE
545- Vekâlet verenin vekâleti geri
aldığı haberi komisyoncuya ulaştığı anda, komisyoncunun işlemi kendisiyle
yapma hakkı düşer. Ancak, bu haber kendisine ulaşmadan önce komisyoncu,
işlemin yapıldığı bildirimini göndermişse, bu hüküm uygulanmaz.
B. Diğer komisyon
işleri
MADDE
546- Malzemesi işsahibi tarafından
verilmek üzere imal edilecek taşınırlar hakkındaki komisyon işleri, eşya
mislî şeylerden olmasa da, alım ve satım komisyonculuğu hükmündedir.
Alım ve
satım komisyonculuğu sayılmayan işleri, ücret karşılığında kendi adına ve
vekâlet verenin hesabına üstlenen alım ve satım komisyoncusu ile komisyon
işlerini kendisine meslek edinmeyip arada bir üstlenen tacir hakkında da bu
bölüm hükümleri uygulanır.
Taşıma
işleri komisyonculuğu hakkındaki özel hükümler saklıdır.
ONİKİNCİ BÖLÜM
Ticari Temsilciler, Ticari Vekiller ve Diğer Tacir Yardımcıları
A.
Ticari temsilci
I.
Tanımı ve yetki verilmesi
MADDE
547- Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye
ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile
kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği
kişidir.
İşletme
sahibi, ticari temsilcilik yetkisi verildiğini ticaret siciline tescil
ettirmek zorundadır; ancak ticari işletme sahibinin ticari temsilcinin
fiillerinden sorumluluğu, tescilin yapılmış olmasına bağlı değildir.
II.
Temsil yetkisinin kapsamı
MADDE
548- Ticari temsilci, iyiniyetli
üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya
ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü işlemleri yapmaya yetkili
sayılır.
Ticari
temsilci, açıkça yetkili kılınmadıkça, taşınmazları devredemez veya bir hak
ile sınırlandıramaz.
III.
Temsil yetkisinin sınırlandırılması
MADDE
549- Temsil yetkisi, bir şubenin
işleriyle sınırlandırılabilir.
Temsil yetkisi, birden çok kişinin
birlikte imza atmaları koşuluyla da sınırlandırılabilir. Bu durumda, diğerlerinin
katılımı olmaksızın temsilcilerden birinin imza atmış olması, işletme
sahibini bağlamaz.
Temsil
yetkisine ilişkin yukarıdaki sınırlamalar, ticaret siciline tescil
edilmedikçe, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı hüküm doğurmaz.
Temsil
yetkisine ilişkin diğer sınırlamalar, tescil edilmiş olsalar bile,
iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez.
IV.
Temsil yetkisinin sona ermesi
MADDE
550- Temsil yetkisinin verildiği
ticaret siciline tescil edilmemiş olsa bile, sona erdiği tescil edilir.
Temsil
yetkisinin sona erdiği ticaret siciline tescil ve ilan edilmediği sürece,
bu yetki iyiniyetli üçüncü kişiler için geçerliliğini korur.
B.
Ticari vekil
MADDE
551- Ticari vekil, bir ticari
işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik yetkisi vermeksizin, işletmesini
yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için yetkilendirdiği
kişidir.
Bu
yetki, işletmenin alışılmış bütün işlemlerini kapsar. Ancak, ticari vekil
açıkça yetkili kılınmadıkça, ödünç olarak para veya benzerlerini alamaz,
kambiyo taahhüdünde bulunamaz, dava açamaz ve açılmış davayı takip edemez.
C.
Diğer tacir yardımcıları
MADDE
552- Toptan, yarı toptan veya
perakende satışlarla uğraşan ticari işletmelerin görevli veya
hizmetlileri, o ticari işletme
içinde, müşterilerin
kolaylıkla
görebilecekleri bir yerde ve
kolayca okuyabilecekleri bir biçimde, yazıyla aksine duyuru yapılmış
olmadıkça, aşağıdaki işlemler için yetkilidirler:
1.
Ticari işletmenin alışılmış bütün satış işlemlerini yapmak.
2.
Yetkili oldukları işlemler hakkında faturaları imzalamak.
3. Ticari
işletmenin alışılmış işlemlerinden doğan borçların ifa edilmesine veya
bunların hiç ya da gereği gibi ifa edilmemesine ilişkin ihtar veya diğer
açıklamaları işletme sahibi adına yapmak; bu nitelikteki ihtar veya diğer
açıklamaları, özellikle alışılmış işlem dolayısıyla teslim edilmiş mallara
ilişkin ayıp bildirimlerini ticari işletme adına kabul etmek.
Toptan,
yarı toptan veya perakende satışlarla uğraşan ticari işletmelerin görevli
veya hizmetlileri, kendilerine yazıyla yetki verilmiş olmadıkça, işletme
dışında ve kasa görevlileri atanmışsa, işletme içinde satış bedellerini
isteyip alamazlar. Bu kişiler, satış bedellerini almaya yetkili
bulundukları hâllerde, faturaları kapatmaya veya makbuz vermeye de
yetkilidirler.
D.
Rekabet yasağı
MADDE
553- Bir işletmenin bütün işlerini
yöneten veya işletme sahibinin hizmetinde bulunan ticari temsilciler,
ticari vekiller veya diğer tacir yardımcıları, işletme sahibinin izni
olmaksızın, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak, kendilerinin ya da bir
üçüncü kişinin hesabına işletmenin yaptığı türden bir iş yapamayacakları
gibi, kendi hesaplarına bu tür işlemleri üçüncü kişilere de yaptıramazlar.
Buna
aykırı davranırlarsa işletme sahibi, aralarındaki hukuki ilişkiden doğan
hakları saklı kalmak kaydıyla, uğradığı zararın giderilmesini
isteyebileceği gibi, bunun yerine, ticari temsilcinin, ticari vekilin veya
diğer tacir yardımcısının kendi hesabına yaptığı veya üçüncü kişilere
yaptırdığı işlerin kendi hesabına yapılmış sayılmasını ve bu işler
dolayısıyla aldıkları ücretin verilmesini veya aynı işlerden doğan alacağın
devredilmesini isteyebilir.
E.
Ticari temsilcilerin, ticari vekillerin ve diğer tacir yardımcılarının
yetkilerinin sona ermesi
MADDE
554- İşletme sahibi, ticari
temsilcilerin, ticari vekillerin ve diğer tacir yardımcılarının
yetkilerini, aralarındaki hizmet, vekâlet, ortaklık ve benzeri
sözleşmelerden doğan hakları saklı kalmak koşuluyla, her zaman geri
alabilir.
İşletme
sahibinin fiil ehliyetini kaybetmesi veya ölümü, ticari temsilcilerin,
ticari vekillerin ve diğer tacir yardımcılarının yetkisini sona erdirmez.
ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Havale
A.
Tanımı
MADDE
555- Havale, havale edenin, kendi
hesabına, para, kıymetli evrak ya da diğer bir mislî eşyayı havale
alıcısına vermek üzere havale ödeyicisini; bunları kendi adına kabul etmek
üzere havale alıcısını yetkili kıldığı bir hukuki işlemdir.
B.
Hükümleri
I.
Havale eden ile havale alıcısı arasındaki ilişki
MADDE
556- Havale, havale edenin havale
alıcısına olan borcunun ifası amacıyla yapılıyorsa, bu borç ancak havale
ödeyicisinin borcu ifa etmesiyle sona erer.
Havaleyi
kabul etmiş olan havale alıcısı, havale ödeyicisine başvurarak havalede belirlenen süre içinde alacağını elde
edememişse, bu alacağı, havale edene karşı yeniden ileri sürebilir.
Alacaklı
olan havale alıcısı, havaleyi kabul etmek istemezse, durumu borçlu olan
havale edene gecikmeksizin bildirmek zorundadır; bildirmezse bundan doğan
zararı gidermekle yükümlü olur.
II. Havale ödeyicisinin borcu
MADDE
557- Havale ödeyicisi, çekince
belirtmeksizin havaleyi kabul ettiğini havale alıcısına bildirirse, ifa ile
yükümlü olur ve ona karşı, ancak aralarındaki ilişkiden veya havalenin içeriğinden doğan
savunmaları ileri sürebilir; havale eden ile kendi arasındaki ilişkiden
doğan savunmaları ileri süremez.
Havale
ödeyicisi, havale edene borçlu ise, borcu havale alıcısına ifa etmesi,
havale edene yapacağı ifaya oranla daha fazla yük getirmiyorsa, borcu
havale alıcısına ifa etmekle yükümlüdür. Bu durumda, havale eden ile
aralarında aksi kararlaştırılmamışsa havale ödeyicisinin, ifadan önce
havaleyi kabul ettiğini havale alıcısına açıklamasına gerek yoktur.
III. İfa edilmeme hâlinde bildirim
MADDE
558- Havale ödeyicisi, havale
alıcısının istemesine karşın ifadan kaçınır veya havale konusunu ifa
etmeyeceğini önceden açıklarsa havale alıcısı, durumu gecikmeksizin havale
edene bildirmekle yükümlüdür; bildirmezse, bu yüzden havale edenin
uğrayacağı zarardan sorumlu olur.
C. Geri alma
MADDE
559- Havale eden, havale alıcısına
verdiği yetkiyi her zaman geri alabilir. Ancak, havale alıcısının yararına,
özellikle onun alacağını elde etmesi amacıyla verdiği yetkiyi geri alamaz.
Havale
ödeyicisi, havale alıcısına havaleyi kabul ettiğini açıklamadığı sürece
havale eden, ona verdiği yetkiyi geri alabilir.
Havale
edenin iflası hâlinde, henüz kabul edilmemiş olan havale kendiliğinden sona
erer.
D.
Kıymetli evrak konusunda havale
MADDE
560- Kıymetli evraka bağlanmış
alacağın, hâmile ödenmesi amacıyla yapılan yazılı havaleler hakkında, bu
bölüm hükümleri uygulanır. Bu durumda havale ödeyicisi karşısında her
hamil, havale alıcısı sayılır. Buna karşılık, havale eden ile havale
alıcısı arasındaki ilişkiye özgü haklar, sadece alacağı devreden ile
devralan arasında doğmuş olur.
Çekler
ve poliçe benzeri havaleler hakkındaki özel hükümler saklıdır.
ONDÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Saklama Sözleşmeleri
A.
Genel saklama sözleşmesi
I.
Tanımı
MADDE
561- Saklama sözleşmesi,
saklayanın, saklatanın kendisine bıraktığı bir taşınırı güvenli bir
yerde koruma altına almayı üstlendiği sözleşmedir.
Açıkça
öngörüldüğü veya durum ve koşullar gerektirdiği takdirde, saklayan ücret
isteyebilir.
II. Saklatanın borçları
MADDE
562- Saklatan, sözleşmenin
ifasının zorunlu kıldığı bütün masrafları ödemekle yükümlüdür.
Saklatan,
kendi kusurundan ileri gelmediğini ispat etmedikçe, saklayanın saklamadan
doğan zararlarını gidermekle yükümlüdür.
III. Saklayanın borçları
1.
Kullanım yasağı
MADDE
563- Saklayan, saklatanın izni
olmadıkça saklananı kullanamaz.
Bu
yasağa aykırı davranırsa, saklatana uygun bir kullanım bedeli ödemekle
yükümlü olduğu gibi, kullanmamış olsaydı bile bu zararın doğacağını ispat
etmedikçe, beklenmedik hâlden doğacak zararlardan da sorumlu olur.
2.
Geri verme
a.
Genel olarak
MADDE
564- Saklama sözleşmesinde bir
süre belirlenmiş olsa bile saklayan, saklatanın her zaman ileri sürebileceği
istemi üzerine, saklananı bütün çoğalmalarıyla birlikte geri vermekle
yükümlüdür. Ancak saklatan, saklayanın belirlenen süreyi dikkate alarak
yapmış olduğu masrafları ödemekle yükümlüdür.
b. Özel
durumlar
MADDE
565- Saklayan, belirlenmiş olan
sürenin sona ermesinden önce saklananı geri veremez. Ancak saklayan,
öngörülemeyen durumlar dolayısıyla sözleşmenin devamı saklanan için
tehlikeli veya kendisi için zararlı olursa, belirlenen sürenin sona
ermesinden önce de geri verebilir.
Süre
belirlenmemişse, saklayan saklananı her zaman geri verebilir.
Birden çok kişi bir şeyi saklanmak üzere verirse,
sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça veya hepsinin rızası olmadıkça,
saklayan saklananı onlardan birine geri vermekle sorumluluktan kurtulamaz.
c. Geri
verme yeri
MADDE
566- Saklanan, masrafları ve
hasarı saklatana ait olmak üzere, korunması gereken yerde geri verilir.
3.
Saklayanların sorumluluğu
MADDE
567- Bir şeyi birlikte saklamak
üzere alanlar, müteselsilen sorumlu olurlar.
4.
Üçüncü kişilerin iddiaları
MADDE
568- Bir üçüncü kişi, saklanan
üzerinde ayni hak iddiasında bulunsa bile, saklanan haczedilmedikçe veya
saklayana karşı istihkak davası açılmadıkça saklayan, onu saklatana geri
vermekle yükümlüdür.
Haciz
konulması veya istihkak davası açılması hâlinde saklayan, durumu hemen
saklatana bildirmek zorundadır.
IV.
Güvenilirkişiye bırakma
MADDE
569- Birden çok kişi, haklarını
korumak üzere, hukuki durumu çekişmeli veya belirsiz olan şeyi, bir
güvenilirkişiye bırakırlarsa, bu kişi, saklatanların tamamının rızası veya
hâkimin kararı olmadıkça, onu hiçbirine geri veremez.
B.
Mislî şeylerin saklanması
MADDE
570- Saklayanın kendisine
bırakılan parayı aynen geri vermek zorunda olmaksızın mislen geri vermesi
açıkça veya örtülü olarak kararlaştırılmışsa, o paranın yararı ve hasarı
kendisine ait olur.
Paranın
mühürsüz ve açık olarak bırakılmış olması, örtülü anlaşma sayılır.
Saklayan,
saklatan tarafından kendisine açıkça yetki verilmedikçe, saklanan diğer
mislî eşya veya kıymetli evrak üzerinde tasarrufta bulunamaz.
C.
Ardiyeciye bırakma
I. Senet
çıkarma
MADDE
571- Saklamak üzere ticari mal
kabul ettiğini açıkça kamuya bildiren ardiyeci, saklatılan malı temsil eden
senet çıkarmaya izin verilmesini, yetkili makamdan isteyebilir.
II.
Ardiyecinin saklama borcu
MADDE
572- Ardiyeci, kendisine bırakılan
malları bir komisyoncu gibi özenle saklamak ve mallarda ayrıca önlem
alınmasını gerektiren bir değişiklik olursa, durumu imkân ölçüsünde
saklatana bildirmekle yükümlüdür.
Ardiyeci,
saklatana, malların durumunu incelemesi ve örnek alması için, alışılmış iş
zamanlarında; gerekli koruma önlemlerini alabilmesi için de her zaman izin
vermek zorundadır.
III.
Bırakılan şeylerin karışması
MADDE
573- Ardiyeci açıkça yetkili
kılınmadıkça, aynı tür ve nitelikteki mislî şeyleri birbirine karıştıramaz.
Yetkiye
dayanılarak karıştırılan bu gibi şeyler üzerinde, saklatanlardan her biri,
hakkıyla orantılı bir pay isteyebilir.
Bu
durumda ardiyeci, saklatanların birlikte hazır bulunmasına gerek olmaksızın
saklatanlardan her birinin payını ayırabilir.
IV.
Ardiyecinin hakları
MADDE
574- Ardiyeci, kararlaştırılmış
veya alışılmış olan ardiye ücretini ve saklamadan doğmayan bakım, taşıma ve
gümrük gibi bütün giderlerini isteyebilir.
Bu
giderler hemen; ardiye ücreti ise her üç ayda bir ve her hâlde malların
tümünün veya bir bölümünün geri alınması sırasında ödenir.
Ardiyeci,
mallara zilyet bulunduğu veya eşyayı temsil eden herhangi bir senet
vasıtasıyla onlar üzerinde tasarruf etme yetkisine sahip olduğu sürece,
alacakları için bu mallar üzerinde hapis hakkına sahiptir.
V.
Malların geri verilmesi
MADDE
575- Ardiyeci, ticari malları,
genel saklama sözleşmesinde olduğu gibi geri vermekle yükümlüdür. Ancak,
saklayanın sözleşmede öngöremeyeceği sebeplerle, süresinden önce geri verme
yetkisi bulunduğu durumlarda bile ardiyeci, kararlaştırılmış olan sürenin
sonuna kadar malları korumak zorundadır.
D.
Konaklama yeri, garaj, otopark ve benzeri yerleri işletenlere bırakma
I.
Konaklama yeri işletenlerin sorumluluğu
1.
Koşulları ve kapsamı
MADDE
576- Otel, motel, pansiyon, tatil
köyü gibi yerleri işletenler, konaklayanların getirdikleri eşyanın yok
olması, zarara uğraması veya çalınmasından sorumludurlar. Ancak işletenler,
zararın bizzat konaklayana veya onu ziyarete gelen ya da beraberinde veya
hizmetinde bulunan kimseye yükletilebilecek kusurdan, mücbir sebepten ya da eşyanın niteliğinden
doğduğunu ispat etmekle, bu sorumluluktan kurtulurlar.
Bu
sorumluluk, işletenlere veya çalışanlarına bir kusur yüklenmedikçe,
konaklayanlardan her biri için, günlük konaklama ücretinin üç katını
aşamaz.
2.
Kıymetli eşya
MADDE
577- Kıymetli eşya veya oldukça
önemli miktarda para veya kıymetli evrak, işletene saklanması için
bırakılmamışsa, işleten ancak kendisinin veya çalışanlarının kusuru hâlinde
sorumlu olur.
İşleten,
bunları saklamak üzere almış veya almaktan kaçınmışsa, eşyanın tam
değerinden sorumludur.
Konaklayanın
kendi yanında saklaması gereken eşya ile para ve benzeri şeyler hakkında,
onun diğer eşyasına ilişkin sorumluluk kuralı uygulanır.
3.
Sorumluluğun kalkması
MADDE
578- Konaklayan zararını öğrenir
öğrenmez işletene bildirmezse, istem hakkını kaybeder.
İşleten
böyle bir sorumluluk üstlenmediğini veya sorumluluğu bu Kanunda
gösterilmemiş olan bir koşula bağladığını, herhangi bir yolla ilan etse
bile, sorumluluktan kurtulamaz.
II. Garaj, otopark ve benzeri yerleri
işletenlerin sorumluluğu
MADDE
579- Garaj, otopark ve benzeri
yerleri işletenler, kendilerine bırakılan veya çalışanlarınca kabul edilen
hayvan, at arabası, bunlara ait koşum ve benzeri eşya ile motorlu taşıt ve
eklentilerinin yok olmasından, zarara uğramasından veya çalınmasından
sorumludurlar. Ancak işletenler, zararın saklatan veya ziyaretçisi ya da
beraberinde veya hizmetinde bulunan kimseye yükletilebilecek kusurdan,
mücbir sebepten ya da eşyanın niteliğinden doğduğunu ispat etmekle, bu
sorumluktan kurtulurlar.
Ancak,
garaj, otopark ve benzeri yerleri işletenlerin sorumluluğu, kendilerine veya çalışanlarına bir kusur yüklenmedikçe,
saklananların her biri için alınan günlük saklama ücretinin on katını
aşamaz.
İşleten
böyle bir sorumluluk üstlenmediğini veya sorumluluğu bu Kanunda
gösterilmemiş olan bir koşula bağladığını, herhangi bir yolla ilan etse
bile, sorumluluktan kurtulamaz.
III. Hapis hakkı
MADDE
580- İşletenler, kendilerine
bırakılan veya konaklama yerlerine, garaj, otopark ve benzeri yerlere konulan
eşya veya hayvanlar üzerinde, ücretlerini veya saklama giderlerinden doğan
alacaklarını güvenceye almak için hapis hakkına sahiptirler.
Kiraya
verenin hapis hakkına ilişkin hükümler, kıyas yoluyla burada da uygulanır.
ONBEŞİNCİ BÖLÜM
Kefalet Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE
581- Kefalet sözleşmesi, kefilin
alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel
olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir.
B.
Koşulları
I.
Asıl borç
MADDE
582- Kefalet sözleşmesi, mevcut ve
geçerli bir borç için yapılabilir. Ancak, gelecekte doğacak veya koşula
bağlı bir borç için de, bu borç doğduğunda veya koşul gerçekleştiğinde
hüküm ifade etmek üzere kefalet sözleşmesi kurulabilir.
Yanılma
veya ehliyetsizlik sebebiyle borçlunun sorumlu olmadığı bir borç için
kişisel güvence veren kişi, yükümlülük altına girdiği sırada, sözleşmeyi
sakatlayan eksikliği biliyorsa, kefaletle ilgili kanun hükümlerine göre sorumlu
olur. Aynı kural, borçlu yönünden zamanaşımına uğramış bir borca kefil olan
kişi hakkında da uygulanır.
Kanundan
aksi anlaşılmadıkça kefil, bu bölümde kendisine tanınan haklardan önceden
feragat edemez.
II.
Şekil
MADDE
583- Kefalet sözleşmesi, yazılı
şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet
tarihi belirtilmedikçe geçerli
olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve
müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi
bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el
yazısıyla belirtmesi şarttır.
Kendi
adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir
üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına
bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun
belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler.
Kefalet
sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran
değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz.
III.
Eşin rızası
MADDE
584- Eşlerden biri mahkemece
verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı
doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın
sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş
olması şarttır.
Kefalet
sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın
artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil
yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler
için eşin rızası gerekmez.
C.
İçeriği
I.
Türlerine göre
1.
Adi kefalet
MADDE
585- Adi kefalette alacaklı,
borçluya başvurmadıkça, kefili takip edemez; ancak, aşağıdaki hâllerde
doğrudan doğruya kefile başvurabilir:
1.
Borçlu aleyhine yapılan takibin sonucunda kesin aciz belgesi alınması.
2.
Borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın imkânsız hâle gelmesi veya önemli
ölçüde güçleşmesi.
3.
Borçlunun iflasına karar verilmesi.
4.
Borçluya konkordato mehli verilmiş olması.
Alacak,
kefaletten önce veya kefalet sırasında rehinle de güvence altına alınmışsa,
adi kefalette kefil, alacağın öncelikle rehin konusundan alınmasını
isteyebilir. Ancak, borçlunun iflasına veya kendisine konkordato mehli verilmesine
karar verilmişse, bu hüküm uygulanmaz.
Sadece
açığın kapatılması için kefil olunmuşsa, borçlu aleyhine yapılan takibin
kesin aciz belgesi alınmasıyla sonuçlanması veya borçlu aleyhine Türkiye’de
takibatın imkânsız hâle gelmesi ya da konkordatonun kesinleşmesi
durumlarında, doğrudan doğruya kefile başvurulabilir. Sözleşmede, bu
durumlarda alacaklının, önce asıl borçluya başvurmak zorunda olduğu
kararlaştırılabilir.
2.
Müteselsil kefalet
MADDE
586- Kefil, müteselsil kefil
sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına
girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz
rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için
borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme
güçsüzlüğü içinde olması gerekir.
Alacak,
teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa,
rehnin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. Ancak, alacağın
rehnin paraya çevrilmesi yoluyla tamamen karşılanamayacağının önceden hâkim
tarafından belirlenmesi veya borçlunun iflas etmesi ya da konkordato mehli
verilmesi hâllerinde, rehnin paraya çevrilmesinden önce de kefile
başvurulabilir.
3.
Birlikte kefalet
MADDE
587- Birden çok kişi, aynı borca
birlikte kefil oldukları takdirde, her biri kendi payı için adi kefil gibi,
diğerlerinin payı için de kefile kefil gibi sorumlu olur.
Borçluyla
birlikte veya kendi aralarında müteselsil kefil olarak yükümlülük altına
giren kefillerden her biri, borcun tamamından sorumlu olur. Ancak, bir
kefil, kendisiyle birlikte daha önce veya aynı zamanda müteselsilen yükümlü
bulunan ve Türkiye’de takip edilebilen bütün kefillere karşı takibe
girişilmiş olmadıkça, kendi payından fazlasını ödemekten kaçınabilir. Bir
kefil, bu hakkı, diğer kefillerin kendi paylarını ödemiş veya ayni güvence
sağlamış olmaları durumunda da kullanabilir. Aksine anlaşmalar saklı
kalmak kaydıyla, borcu ödeyen kefil, kendi paylarını daha önce ödememiş
olmaları ölçüsünde, diğer kefillere karşı rücu hakkına sahiptir. Bu hak,
borçluya rücudan önce de kullanılabilir.
Alacaklı,
kefilin aynı alacak için başka kişilerin de kefil olduğunu veya olacağını
varsayarak kefalet ettiğini biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, bu varsayımın
sonradan gerçekleşmemesi veya kefillerden birinin alacaklı tarafından
kefalet borcundan kurtarılması ya da kefaletinin hükümsüz olduğuna karar
verilmesi durumunda kefil, kefalet borcundan kurtulur.
Birbirlerinden
bağımsız olarak aynı borç için kefil olanlardan her biri, kefalet borcunun
tamamından sorumlu olur. Ancak, borcu ödeyen kefil aksine anlaşma
olmadıkça, diğerlerine toplam kefalet miktarındaki payı oranında rücu
hakkına sahiptir.
4.
Kefile kefil ve rücua kefil
MADDE
588- Alacaklıya, kefilin borcu
için güvence veren kefile kefil, kefil ile birlikte, adi kefil gibi sorumludur.
Rücua
kefil, kefilin borçludan rücu alacağı için güvence veren kefildir.
II.
Ortak hükümler
1. Kefil
ile alacaklı arasındaki ilişki
a.
Sorumluluğun kapsamı
MADDE
589- Kefil, her
durumda kefalet sözleşmesinde belirtilen azamî miktara kadar sorumludur.
Aksi sözleşmede kararlaştırılmamışsa kefil, belirtilen
azamî miktarla sınırlı olmak üzere, aşağıdakilerden sorumludur:
1. Asıl borç ile borçlunun kusur veya temerrüdünün
yasal sonuçları.
2. Alacaklının, kefile, onun borcu ödeyerek
yapılmalarını önleyebileceği uygun bir zaman önce bildirmesi koşuluyla,
borçluya karşı yönelttiği takip ve davaların masrafları ile gerektiğinde
rehinlerin kefile tesliminin ve rehin haklarının devrinin sebep olduğu
masraflar.
3. İşlemiş bir yıllık ve işlemekte olan yıla ait akdî
faizler ile gerektiğinde tahvil karşılığında ödünç verilen anaparanın
işlemiş bir yıllık ve işlemekte olan yıla ait faizleri.
Sözleşmede açıkça kararlaştırılmamışsa kefil, borçlunun
sadece kefalet sözleşmesinin
kurulmasından sonraki borçlarından sorumludur.
Kefilin, asıl borç ilişkisinin hükümsüz hâle gelmesinin
sebep olduğu zarardan ve ceza koşulundan sorumlu olacağına ilişkin
anlaşmalar kesin olarak hükümsüzdür.
b.
Kefilin takibi
MADDE
590- Borçlunun iflası sebebiyle
asıl borç daha önce muaccel olsa bile, belirlenen vadeden önce kefile karşı
takibat yapılamaz.
Bütün
kefalet türlerinde kefil, ayni güvence karşılığında hâkimden, mevcut
rehinler paraya çevrilinceye ve borçlu aleyhine yapılan takip sonucunda
kesin aciz belgesi alınıncaya veya konkordato kararına kadar kendisine
karşı yöneltilen takibin durdurulmasına karar verilmesini isteyebilir.
Asıl
borcun muaccel olması, alacaklı veya borçlunun önceden süre içeren
bildirimde bulunmasına bağlıysa, kefalet borcu için bu süre, bildirimin
kefile yapıldığı tarihte işlemeye başlar.
Yerleşim
yeri yabancı bir ülkede olan borçlunun borcunu ödemesi, döviz işlemleri
veya havale ile ilgili yasaklar gibi sebeplerle, o yabancı ülkenin
yasal düzenlemeleri gereği imkânsız hâle gelmiş veya sınırlandırılmışsa,
yerleşim yeri Türkiye’de olan kefil, takibe bu sebeple itiraz edebilir.
c.
Def’iler
MADDE
591- Kefil, asıl borçluya veya
mirasçılarına ait olan ve asıl borçlunun ödeme güçsüzlüğünden doğmayan
bütün def’ileri alacaklıya karşı ileri sürme hakkına sahip olduğu gibi,
bunları ileri sürmek zorundadır. Yanılma veya sözleşme yapma ehliyetsizliği
ya da zamanaşımına uğramış bir borç sebebiyle borçlunun yükümlü olmadığı
bir borca bilerek kefalet hâli bu hükmün dışındadır.
Asıl
borçlu kendisine ait olan bir def’iden vazgeçmiş olsa bile kefil, yine de
bu def’iî alacaklıya karşı ileri sürebilir.
Kefil,
asıl borçluya ait def’ilerin varlığını bilmeksizin ödemede bulunursa, rücu
hakkına sahip olur. Buna karşılık asıl borçlu, kefilin bu def’ileri
bildiğini veya bilmesi gerektiğini ispat ederse kefil, bunlar ileri
sürülmüş olsaydı ödemeden kurtulacağı ölçüde rücu hakkını kaybeder.
Kumar
veya bahisten doğan bir borca kefalette kefil, borcun bu niteliğini bilmiş
olsa bile, asıl borçlunun sahip olduğu def’ileri ileri sürebilir.
d.
Özen gösterme, rehin ve borç senetlerinin teslimi
MADDE
592- Alacaklı, kefalet sırasında
var olan veya daha sonra asıl borçludan alacağın özel güvencesi olmak üzere
elde ettiği rehin haklarını, güvenceyi ve rüçhan haklarını kefilin zararına
olarak azaltırsa, zararın daha az olduğu alacaklı tarafından ispat edilmedikçe, kefilin sorumluluğu da
buna uygun düşen bir miktarda azalır. Kefilin fazladan ödediği miktarın
geri verilmesini isteme hakkı saklıdır.
Çalışanlara
kefalet hâlinde alacaklı, çalışanlar üzerinde yükümlü olduğu gözetimi ihmal
eder veya kendisinden beklenebilen özeni göstermezse ve borç da bu sebeple
doğmuş ya da bu özeni göstermesi hâlinde ulaşamayacağı ölçüde artmış
olursa, bu borcu veya borcun artan kısmını kefilden isteyemez.
Alacaklı,
borcu ödeyen kefile haklarını kullanmasına yarayabilecek borç senetlerini
teslim etmek ve gerekli bilgileri vermekle yükümlüdür. Alacaklı, kefalet
sırasında var olan veya asıl borçlu tarafından alacak için sonradan
sağlanan rehinleri ve diğer güvenceleri de kefile teslim etmek veya bunların
devri için gerekli işlemleri yapmak zorundadır. Alacaklının, diğer
alacakları sebebiyle sahip olduğu rehin ve hapis hakları, kefilin
haklarından sıraca önce geldikleri ölçüde saklıdır.
Alacaklı,
haklı bir sebep olmaksızın yükümlülüklerini yerine getirmez, ağır kusuruyla
mevcut belgeleri veya rehinleri ya da sorumlu olduğu diğer güvenceleri
elinden çıkarırsa, kefil borcundan kurtulur. Bu durumda kefil, ödediğinin
geri verilmesini ve varsa ek zararının giderilmesini isteyebilir.
e.
Ödemenin kabulünü isteme
MADDE
593- Borçlunun iflası sebebiyle olsa bile, borç muaccel olduğu
takdirde kefil, alacaklıdan yapacağı ödemeyi kabul etmesini her zaman
isteyebilir. Bir borca birden çok kişinin kefil olması durumunda alacaklı,
kefillerden biri tarafından yapılacak kısmi ödemeyi, bunu öneren kefile
düşen paydan az olmamak koşuluyla, kabul etmek zorundadır.
Alacaklı
haklı bir sebep olmaksızın ödemeyi kabul etmekten kaçınırsa, kefil
borcundan kurtulur; birlikte müteselsil kefalette ise, kefillerin
sorumluluğu kendilerine düşen pay miktarınca azalır.
Alacaklının
rızası varsa kefil, asıl borcu muaccel olmasından önce de ödeyebilir.
Ancak, bu durumda kefil, asıl borçluya karşı rücu hakkını borcun muaccel
olmasından önce kullanamaz.
f.
Bildirim, iflasta ve konkordatoda kayıt
MADDE
594- Asıl borçlu, anaparanın veya
yarım yıllık döneme ait faizin ödenmesinde ya da yıldan yıla yapılması
öngörülen anapara ödemelerinde altı ay gecikirse, alacaklının durumu kefile
bildirmesi gerekir. İstek hâlinde alacaklı, her zaman asıl borcun kapsamı
hakkında kefile bilgi vermek zorundadır.
Asıl
borçlunun iflasına karar verilmiş veya borçlu konkordato istemişse
alacaklı, alacağını kaydettirmek ve haklarının
korunması için gerekeni yapmak zorundadır. Alacaklının, borçlunun iflas ettiğini veya borçluya konkordato
mehli verildiğini öğrendiği anda, durumu kefile bildirmesi gerekir.
Alacaklı,
yukarıdaki fıkralarda öngörülen gereklerden birini yerine getirmezse,
bundan dolayı kefilin uğradığı zarar miktarınca ona karşı haklarını
kaybeder.
2.
Kefil ile borçlu arasındaki ilişki
a.
Güvence verilmesini ve borçtan kurtarılmasını isteme hakkı
MADDE
595- Kefil, aşağıdaki durumlarda
asıl borçludan güvence verilmesini ve borç muaccel olmuşsa, borçtan
kurtarılmasını isteyebilir:
1. Asıl
borçlu, kefile karşı üstlendiği yükümlülüklere, özellikle belli bir süre
içinde kendisini borçtan kurtarma vaadine aykırı davranmışsa.
2. Asıl
borçlu temerrüde düşmüşse veya yerleşim yerini diğer bir ülkeye nakletmesi
yüzünden takibat önemli ölçüde güçleşmişse.
3. Asıl
borçlunun mali durumunun kötüleşmesi, güvencelerin değer kaybetmesi veya
borçlunun kusuru sonucunda kefil için mevcut tehlike, kefaletin yapıldığı
tarihe göre önemli ölçüde artmışsa.
b.
Kefilin rücu hakkı
MADDE
596- Kefil, alacaklıya ifada
bulunduğu ölçüde, onun haklarına halef olur. Kefil, bu hakları asıl borç
muaccel olunca kullanabilir.
Kefil,
aksi kararlaştırılmamışsa, rehin hakları ile aynı alacak için sağlanmış
diğer güvencelerden sadece kefalet anında var olan veya bizzat asıl borçlu
tarafından, sonradan özellikle bu alacak için verilmiş bulunanlara halef
olur. Alacaklıya kısmen ifada bulunan kefil, rehin hakkının sadece bunu
karşılayan kısmına halef olur. Alacaklının rehin konusu üzerinde geriye
kalan alacak hakkı, kefilin rehin hakkından ön sırada gelir.
Kefil
ile asıl borçlu arasındaki hukuki ilişkiden doğan istem ve def’iler
saklıdır.
Bir
alacağın güvencesini oluşturan rehin paraya çevrildiği veya borç rehin
veren malik tarafından ödendiği takdirde malik, kefile karşı rücu hakkını,
ancak kefil ile kendisi arasında böyle bir anlaşma varsa ya da rehin
sonradan bir üçüncü kişi tarafından verilmişse kullanabilir.
Kefilin
rücu hakkına ilişkin zamanaşımı, kefilin alacaklıya ifada bulunduğu anda
işlemeye başlar.
Kefil,
dava hakkı vermeyen veya yanılma ya da ehliyetsizlik sebebiyle asıl
borçluyu bağlamayan bir borç için ödemede bulunduğu takdirde, asıl borçluya
karşı rücu hakkına sahip değildir. Ancak, kefil zamanaşımına uğramış bir
asıl borçtan sorumlu olmayı borçlunun vekili sıfatıyla üstlenmişse asıl
borçlu, ona karşı vekâlet sözleşmesi hükümleri uyarınca sorumlu olur.
c.
Kefilin bildirim yükü
MADDE
597- Borcu tamamen veya kısmen
ödeyen kefil, durumu borçluya bildirmek zorundadır.
Kefil,
bu bildirimde bulunmazsa ve ödemeyi bilmeyen veya bilmesi gerekmeyen borçlu
da alacaklıya ifada bulunursa, rücu hakkını kaybeder.
Kefilin,
alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşmeden doğan dava hakkı saklıdır.
D. Sona
ermesi
I. Kanun
gereğince
MADDE
598- Hangi sebeple olursa olsun,
asıl borç sona erince, kefil de borcundan kurtulur.
Borçlu
ve kefil sıfatı aynı kişide birleşmiş olursa, alacaklı için kefaletten
doğan özel yararlar saklı kalır.
Bir
gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefalet, buna ilişkin
sözleşmenin kurulmasından başlayarak on yılın geçmesiyle kendiliğinden
ortadan kalkar.
Kefalet,
on yıldan fazla bir süre için verilmiş olsa bile, uzatılmış veya yeni bir
kefalet verilmiş olmadıkça kefil, ancak on yıllık süre doluncaya kadar takip
edilebilir.
Kefalet
süresi, en erken kefaletin sona ermesinden bir yıl önce yapılmak kaydıyla,
kefilin kefalet sözleşmesinin şekline uygun yazılı açıklamasıyla, azamî on
yıllık yeni bir dönem için uzatılabilir.
II.
Kefaletten dönme
MADDE
599- Gelecekte doğacak bir borca
kefalette, borçlunun borcun doğumundan önceki mali durumu, kefalet
sözleşmesinin yapılmasından sonra önemli ölçüde bozulmuşsa veya mali
durumunun, kefalet sırasında kefilin
iyiniyetle varsaydığından çok daha kötü olduğu ortaya çıkmışsa, kefil
alacaklıya yazılı bir bildirimde bulunarak, borç doğmadığı sürece her
zaman kefalet sözleşmesinden dönebilir.
Kefil,
alacaklının kefalete güvenmesi sebebiyle uğradığı zararı gidermekle
yükümlüdür.
III.
Süreli kefalette
MADDE 600- Süreli kefalette kefil, sürenin
sonunda borcundan kurtulur.
IV.
Süreli olmayan kefalette
MADDE
601- Süreli olmayan kefalette
kefil, asıl borç muaccel olunca, adi kefalette her zaman ve müteselsil
kefalette ise, kanunun öngördüğü hâllerde, alacaklıdan, bir ay içinde
borçluya karşı dava ve takip haklarını kullanmasını, varsa rehnin paraya
çevrilmesi yoluyla takibe geçmesini ve ara vermeden takibe devam etmesini
isteyebilir.
Alacaklı,
kefilin bu istemlerini yerine getirmezse, kefil borcundan kurtulur.
V.
Çalışanlara kefalette
MADDE
602- Çalışanlara süreli olmayan
kefalette kefil, her üç yılda bir, ertesi yılın sonunda geçerli olmak üzere
sözleşmeyi feshettiğini bildirebilir.
E.
Uygulama alanı
MADDE
603- Kefaletin şekline, kefil olma
ehliyetine ve eşin rızasına ilişkin hükümler, gerçek kişilerce, kişisel
güvence verilmesine ilişkin olarak başka ad altında yapılan diğer
sözleşmelere de uygulanır.
ONALTINCI BÖLÜM
Kumar ve Bahis
A.
Alacağın dava ve takip edilememesi
MADDE
604- Kumar ve bahisten doğan
alacak hakkında dava açılamaz ve takip yapılamaz.
Kumar
veya bahis için bilerek verilen avanslar ve ödünç paralar ile kumar ve
bahis niteliğinde oldukları takdirde, borsada işlem gören malların, yabancı
paraların ve kıymetli evrakın fiyat farkı esası üzerine yapılan vadeli
satışlar hakkında da aynı hüküm uygulanır.
B.
Borç senedi verme ve isteyerek ödeme
MADDE
605- Kumar oynayan veya bahse
giren kişi tarafından imzalanmış adi borç veya kambiyo senedi üçüncü bir
kişiye devredilmiş olsa bile, hiçbir kimse bunlara dayanarak dava açamaz ve
takip yapamaz. Kıymetli evrakın iyiniyetli üçüncü kişilere sağladığı haklar
saklıdır.
Kumar ve
bahis borcu için isteyerek yapılan ödemeler geri alınamaz. Ancak, kumar
veya bahsin usulüne göre yürütülmesi beklenmedik olayla veya diğer tarafın
fiiliyle engellenmişse ya da diğer taraf kumar veya bahse hile karıştırmışsa,
isteyerek yapılan ödeme geri alınabilir.
C. Piyango ve diğer şans oyunları
MADDE
606- Düzenlenmesine kanun veya
yetkili makamlarca izin verilmiş olmadıkça, piyango ve diğer şans
oyunlarından doğan alacaklar hakkında dava açılamaz ve takip yapılamaz.
İzin
verilmemiş olan durumlarda, piyango ve diğer şans oyunları için de kumara
ilişkin hükümler uygulanır.
Yabancı
ülkelerde kendi kurallarına uygun olarak düzenlenen piyango ve diğer şans
oyunları, Türkiye’de yetkili makamlarca bunlara ait biletlerin satılmasına
izin verilmiş olmadıkça, yasal korumadan yararlanamazlar.
ONYEDİNCİ BÖLÜM
Ömür Boyu Gelir ve Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmeleri
BİRİNCİ AYIRIM
Ömür Boyu Gelir Sözleşmesi
A.
Tanımı
MADDE
607- Ömür boyu gelir sözleşmesi,
gelir borçlusunun gelir alacaklısına, içlerinden birinin veya üçüncü bir
kişinin ömrü boyunca belirli dönemsel edimlerde bulunmayı üstlendiği
sözleşmedir.
Sözleşme,
aksine açık bir hüküm yoksa, gelir alacaklısının ömrü boyunca yapılmış
sayılır.
Gelir
borçlusunun veya üçüncü bir kişinin ömrüyle sınırlı olarak bağlanmış olan
gelir, aksi kararlaştırılmamışsa gelir alacaklısının mirasçılarına geçer.
B.
Şekli
MADDE
608- Ömür boyu gelir sözleşmesi,
yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.
C.
Gelir alacaklısının hakları
I.
Hakkın kullanılması
MADDE
609- Sözleşmede aksi
kararlaştırılmamışsa ömür boyu gelir, her altı ayda bir ve peşin olarak
ödenir.
Gelirin
süresi ömrüne bağlanmış olan kişi, peşin ödeme öngörülen dönemin sona
ermesinden önce ölse bile, o döneme ait gelirin tamamı gelir borçlusu
tarafından borçlanılmış sayılır.
Gelir
borçlusu iflas ederse, gelir alacaklısı, gelir borçlusunun yükümlü olduğu
dönemsel gelirin elde edilebilmesi için ilgili sosyal güvenlik kurumunca
ödenmesi gereken anaparaya denk düşen bir parayı iflas masasına kaydettirme
hakkını elde eder.
II.
Devredilebilmesi
MADDE
610- Sözleşmeyle aksi
kararlaştırılmamışsa gelir alacaklısı, haklarını başkasına devredebilir.
İKİNCİ AYIRIM
Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi
A.
Tanımı
MADDE
611- Ölünceye kadar bakma
sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp
gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı
malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir.
Bakım
borçlusu, bakım alacaklısı tarafından mirasçı atanmışsa, ölünceye kadar
bakma sözleşmesine miras sözleşmesine ilişkin hükümler uygulanır.
B.
Şekli
MADDE
612- Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, mirasçı atanmasını içermese bile,
miras sözleşmesi şeklinde yapılmadıkça geçerli olmaz.
Sözleşme,
Devletçe tanınmış bir bakım kurumu tarafından yetkili makamların
belirlediği koşullara uyularak yapılmışsa, geçerliliği için yazılı şekil
yeterlidir.
C.
Güvencesi
MADDE
613- Bakım borçlusuna bir
taşınmazını devretmiş olan bakım alacaklısı, haklarını güvence altına almak
üzere, bu taşınmaz üzerinde satıcı gibi yasal ipotek hakkına sahiptir.
D. Konusu
MADDE
614- Bakım alacaklısı, sözleşmenin
kurulmasıyla bakım borçlusunun aile topluluğuna katılmış olur. Bakım
borçlusu, almış olduğu malların değerine ve bakım alacaklısının daha önce
sahip olduğu sosyal durumuna göre hakkaniyetin gerektirdiği edimleri, bakım
alacaklısına ifa etmekle yükümlüdür.
Bakım borçlusu,
bakım alacaklısına özellikle uygun gıda ve konut sağlamak, hastalığında
gerekli özenle bakmak ve onu tedavi ettirmek zorundadır.
Kabul
ettikleri kişilere ölünceye kadar bakma amacıyla kurulmuş olan kurumların
bakım borcunun kapsamı ve ifası, kendilerince hazırlanarak yetkili
makamların onayından geçen genel düzenlemelerle belirlenir. Bu
düzenlemeler, sözleşmenin içeriğinden sayılır.
E. İptali ve tenkisi
MADDE
615- Bakım alacaklısı, ölünceye
kadar bakma sözleşmesi yüzünden kanuna göre nafaka yükümlüsü olduğu
kişilere karşı yükümlülüğünü yerine getirme imkânını kaybediyorsa, bundan
yoksun kalanlar sözleşmenin iptalini isteyebilirler.
Hâkim,
sözleşmenin iptali yerine, bakım borçlusunun ifa edeceği edimlerden mahsup
edilmek üzere, bakım alacaklısının nafaka yükümlüsü olduğu kişilere nafaka
ödemesine karar verebilir.
Mirasçıların
tenkis ve alacaklıların iptal davası açma hakları saklıdır.
F. Sona ermesi
I.
Önel verilerek fesih
MADDE
616- Tarafların edimleri arasında
önemli ölçüde oransızlık bulunur ve fazla alan taraf kendisine bağışta
bulunulma amacı güdüldüğünü ispat edemezse diğer taraf, altı ay önce
bildirimde bulunmak koşuluyla, sözleşmeyi her zaman feshedebilir. Bu
oransızlığın tespitinde, ilgili sosyal güvenlik kurumunca, bakım borçlusuna
verilenin değerine denk düşen anapara değeri ile bağlanacak irat arasındaki
fark esas alınır.
Sözleşmenin
sona erdirilmesi anına kadar geçen sürede ifa edilmiş edimler, anapara ve
faiziyle birlikte değerlendirilerek, denkleştirme sonucunda alacaklı çıkan
tarafa geri verilir.
II.
Önel verilmeksizin fesih
MADDE
617- Sözleşmeden doğan borçlara
aykırı davranılması sebebiyle sözleşmenin devamı çekilmez hâle gelir veya
başkaca önemli sebepler sözleşmenin devamını imkânsız hâle getirir ya da
aşırı ölçüde güçleştirirse, taraflardan her biri sözleşmeyi önel
vermeksizin feshedebilir. Sözleşme bu sebeplerden birine dayanılarak
feshedildiği takdirde kusurlu taraf, aldığı şeyi geri verir ve kusursuz
tarafa, bu yüzden uğradığı zarara karşılık uygun bir tazminat ödemekle
yükümlü olur.
Hâkim,
sözleşmenin önel verilmeksizin feshini yerinde bulabileceği gibi,
taraflardan birinin istemiyle veya kendiliğinden, aile topluluğu içinde
yaşamalarına son vererek, bakım alacaklısına ömür boyu gelir bağlayabilir.
III.
Bakım borçlusunun ölümü
MADDE
618- Bakım borçlusu ölürse bakım
alacaklısı, bir yıl içinde sözleşmenin feshini isteyebilir. Bu durumda
bakım alacaklısı, bakım borçlusunun iflası hâlinde, iflas masasından
isteyebileceği miktara eşit bir paranın kendisine ödenmesini, bakım
borçlusunun mirasçılarından isteyebilir.
G. Devredilemezlik, iflas ve haciz
hâlinde istem
MADDE
619- Bakım alacaklısı, hakkını
başkasına devredemez.
Bakım
borçlusunun iflası hâlinde bakım alacaklısı, borçlunun ödemekle yükümlü
olduğu dönemsel gelirin elde edilebilmesi için ilgili sosyal güvenlik
kurumunca ödenmesi gereken anapara değerine eşit bir parayı, iflas masasına
alacak kaydettirme hakkını elde eder.
Bakım
alacaklısı, bu alacağını karşılamak üzere, üçüncü kişilerce borçluya karşı
yürütülmekte olan hacze katılabilir.
ONSEKİZİNCİ BÖLÜM
Adi Ortaklık Sözleşmesi
A.
Tanımı
MADDE
620- Adi ortaklık sözleşmesi, iki
ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek
üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.
Bir ortaklık,
kanunla düzenlenmiş ortaklıkların ayırt edici niteliklerini taşımıyorsa, bu
bölüm hükümlerine tabi adi ortaklık sayılır.
B.
Ortaklar arasındaki ilişki
I.
Katılım payı
MADDE
621- Her ortak, para, alacak veya
başka bir mal ya da emek olarak, ortaklığa bir katılım payı koymakla
yükümlüdür.
Sözleşmede
aksi kararlaştırılmamışsa katılım payları, ortaklığın amacının gerektirdiği
önem ve nitelikte ve birbirine eşit olmak zorundadır.
Bir
ortağın katılım payı, bir şeyin kullandırılmasından oluşuyorsa kira
sözleşmesindeki; bir şeyin mülkiyetinden oluşuyorsa satış sözleşmesindeki
hasara, ayıptan ve zapttan sorumluluğa ilişkin hükümler kıyas yoluyla
uygulanır.
II.
Kazanç ve zarar
1.
Kazancın paylaşılması
MADDE
622- Ortaklar, niteliği gereği
ortaklığa ait olan bütün kazançları aralarında paylaşmakla yükümlüdürler.
2.
Kazanç ve zarara katılma
MADDE
623- Sözleşmede aksi
kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının
değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.
Sözleşmede
ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu
belirleme, diğerindeki payı da ifade eder.
Bir
ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma,
ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için
geçerlidir.
III.
Ortaklığın kararları
MADDE
624- Ortaklığın kararları, bütün
ortakların oybirliğiyle alınır.
Sözleşmede
kararların oy çokluğuyla alınacağı belirtilmişse çoğunluk, ortak sayısına
göre belirlenir.
IV.
Ortaklığın yönetimi
MADDE
625- Yönetim, sözleşme veya
kararla yalnızca bir veya birden çok ortağa ya da üçüncü bir kişiye bırakılmış
olmadıkça, bütün ortaklar ortaklığı yönetme hakkına sahiptir.
Ortaklık,
ortakların tümü veya birkaçı tarafından yönetilmekte ise, bunlardan her biri, diğerleri katılmaksızın işlem
yapabilir; ancak ortaklığı yönetmeye yetkili olan her ortak,
tamamlanmasından önce işleme itiraz etmek suretiyle, bu işlemin yapılmasını
engelleyebilir.
Ortaklığa
genel yetkili bir temsilci atanması ve ortaklığın olağan dışı işlerinin
yürütülmesi için, bütün ortakların oybirliği gereklidir. Ancak,
gecikmesinde sakınca olan hâllerde, bu konuda yönetici ortaklardan her biri
yetkilidir.
V.
Ortaklar arasındaki sorumluluk
1.
Rekabet yasağı
MADDE
626- Ortaklar, kendilerinin veya
üçüncü kişilerin menfaatine olarak, ortaklığın amacını engelleyici veya
zarar verici işleri yapamazlar.
2.
Ortakların yaptıkları giderler ve işler
MADDE
627- Ortaklardan birinin ortaklık
işleri için yaptığı giderlerden veya üstlendiği borçlardan dolayı diğer
ortaklar, ona karşı sorumlu olurlar; bu ortağın, yönetim işleri yüzünden
doğrudan doğruya uğradığı zararlar ile ortaklığın yönetiminden kaynaklanan
tehlikeler sonucunda doğan zararları, diğer ortaklar gidermekle yükümlüdürler.
Ortaklığa
avans olarak para veren ortak, verdiği günden başlamak üzere faiz
isteyebilir.
Yükümlü
olmadığı hâlde ortaklık işleri için emek sarfetmiş olan bir ortak,
hakkaniyetin gerektirdiği bir karşılık ödenmesini isteyebilir.
3.
Özen borcu
MADDE
628- Her ortak, ortaklık işlerinde
kendi işlerinde olduğu ölçüde çaba ve özen göstermekle yükümlüdür.
Her
ortak, diğerlerine karşı, kendi kusuruyla verdiği zararları, başka işlerde
ortaklığa sağladığı menfaatlerle mahsup ettirme hakkı olmaksızın gidermekle
yükümlüdür.
Ortaklık
işlerini ücret karşılığı yürüten ortak,
vekâlet hükümlerine göre sorumlu olur.
VI.
Yönetim yetkisinin kaldırılması ve sınırlanması
MADDE
629- Ortaklık sözleşmesiyle
ortaklardan birine verilen yönetim yetkisi, haklı bir sebep olmaksızın,
diğer ortaklarca kaldırılamaz ve sınırlanamaz.
Ortaklık
sözleşmesinde yetkinin kaldırılamayacağına ilişkin bir hüküm bulunsa bile,
haklı bir sebep varsa, diğer ortaklardan her biri yönetim yetkisini
kaldırabilir.
Haklı
sebepler, özellikle yönetici ortağın görevini aşırı ölçüde ihmal etmesi
veya iyi yönetim için gerekli olan yeteneği kaybetmesi durumlarında vardır.
VII.
Yönetici ortaklar ile diğer ortaklar arasındaki ilişki
1.
Genel olarak
MADDE
630- Kanunun bu bölümünde veya
ortaklık sözleşmesinde aksine hüküm bulunmadıkça, yönetici ortaklar ile
diğer ortaklar arasındaki ilişkiler, vekâlet sözleşmesine ilişkin hükümlere
tabidir.
Ortaklığı
yönetme yetkisi bulunmayan bir ortağın, ortaklığın işlerini görmesi veya bu
yetkiye sahip ortağın yetkisini aşması hâllerinde, vekâletsiz işgörmeye
ilişkin hükümler uygulanır.
Yönetici
ortaklar, yılda en az bir defa hesap vermek ve kazanç paylarını ortaklara
ödemekle yükümlüdürler. Hesap döneminin uzatılmasına ilişkin anlaşma kesin
olarak hükümsüzdür. Ortaklığı yönetenin ortaklardan birisi olmaması
durumunda da aynı kural uygulanır.
2.
Ortaklık işlerini inceleme
MADDE
631- Yönetim yetkisi olmasa bile,
her ortağın, ortaklığın işleyişi hakkında bilgi alma, defter ve kayıtlarını
inceleme, bunlardan örnek alma ve mali durumu hakkında özet çıkarma hakkı
vardır.
Aksine
sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.
VIII.
Ortaklar arasındaki ve ortaklık yapısındaki değişiklikler
1.
Yeni ortak alımı ve alt katılım
MADDE
632- Ortaklığa, yeni bir ortak
alınması, bütün ortakların rızasına bağlıdır.
Ortaklardan
biri tek taraflı olarak bir üçüncü kişiyi ortaklıktaki payına ortak eder
veya payını ona devrederse, bu üçüncü kişi ortak sıfatını kazanamaz.
2.
Ortaklıktan çıkma ve çıkarılma
a.
Genel olarak
MADDE
633- Bir ortağın fesih
bildiriminde bulunması, kısıtlanması, iflası, tasfiyedeki payının cebrî
icra yoluyla paraya çevrilmesi veya ölmesi hâlinde, sözleşmede ortaklığın
diğer ortaklarla devam edeceğine ilişkin bir hüküm varsa, bu durumlardan
biri gerçekleştiğinde, o ortak veya temsilcisi ya da ölen ortağın mirasçısı
ortaklıktan çıkabilir veya diğer ortaklar tarafından yazılı olarak
yapılacak bir bildirimle ortaklıktan çıkarılabilir.
b.
Ortaklık payının tasfiyesi
MADDE
634- Bir ortağın ortaklıktan
çıkması veya çıkarılması durumunda payı, diğer ortaklara payları oranında
kendiliğinden geçer.
Diğer
ortaklar, ortaklıktan çıkan veya çıkarılan ortağa, kullanımını ortaklığa
bıraktığı eşyayı geri vermekle yükümlü oldukları gibi, kendisini ortaklığın
muaccel borçlarından doğan müteselsil sorumluluktan kurtararak, ortak
sıfatının sona erdiği tarihte ortaklık tasfiye edilmiş olsaydı ödenmesi
gereken tasfiye payını ödemekle yükümlüdürler. Ortaklığın henüz muaccel
olmayan borçları için diğer ortaklar, çıkan veya çıkarılan ortağı borçtan
kurtarmak yerine, kendisine bir güvence verebilirler.
Çıkan
veya çıkarılan ortağın tasfiye payı, ortaklık sıfatının sona erdiği tarih
itibarıyla, mali işlerde uzman bir kişiye hesaplattırılır. Tarafların uzman
kişi üzerinde anlaşamamaları durumunda bu kişi, hâkim tarafından atanır.
c.
Malvarlığının yetersizliği
MADDE
635- Ortaklık sıfatının sona
erdiği tarihte, ortaklığın malvarlığı, borçlarını karşılamaya yetmezse, çıkan
veya çıkarılan ortak, payına düşen borç tutarını, zarara katılmaya ilişkin
düzenlemeler çerçevesinde diğer ortaklara ödemekle yükümlüdür.
d.
Tamamlanmamış işler
MADDE
636- Çıkan veya çıkarılan ortak,
ortak olduğu dönemde henüz sonuçlanmamış işlerden doğan kâra veya zarara
katılır.
Ortaklık
sıfatı sona eren kişi, o hesap yılı sonu itibarıyla, tamamlanmış olan işler
sebebiyle varsa ortaklıktan kendisine düşecek kâr payını; devam eden işler
hakkında da gerekli bilgiyi isteyebilir.
C.
Ortakların üçüncü kişilerle ilişkisi
I.
Temsil
MADDE
637- Kendi adına ve ortaklık
hesabına bir üçüncü kişi ile işlemde bulunan ortak, bu kişiye karşı bizzat
kendisi alacaklı ve borçlu olur.
Ortaklardan
biri, ortaklık veya bütün ortaklar adına bir üçüncü kişi ile işlem yaparsa,
diğer ortaklar ancak temsile ilişkin hükümler uyarınca, bu kişinin
alacaklısı veya borçlusu olurlar.
Kendisine
yönetim görevi verilen ortağın, ortaklığı veya bütün ortakları üçüncü
kişilere karşı temsil etme yetkisi var sayılır. Ancak, temsil yetkisine
sahip yönetici ortağın yapacağı önemli tasarruf işlemlerine ilişkin
yetkinin, bütün ortakların oybirliğiyle verilmiş olması ve yetki belgesinde
bu hususun açıkça belirtilmiş olması şarttır.
II.
Temsilin sonuçları
MADDE
638- Ortaklık için edinilen veya
ortaklığa devredilen şeyler, alacaklar ve ayni haklar, ortaklık sözleşmesi
çerçevesinde elbirliği hâlinde bütün ortaklara ait olur.
Ortaklık
sözleşmesinde aksine bir hüküm bulunmadıkça, bir ortağın alacaklıları,
haklarını ancak o ortağın tasfiyedeki payı üzerinde kullanabilirler.
Ortaklar,
birlikte veya bir temsilci aracılığı ile, bir üçüncü kişiye karşı, ortaklık
ilişkisi çerçevesinde üstlendikleri borçlardan, aksi
kararlaştırılmamışsa müteselsilen sorumlu olurlar.
D.
Ortaklığın sona ermesi
I.
Sona erme sebepleri
1.
Genel olarak
MADDE
639- Ortaklık, aşağıdaki
durumlarda sona erer:
1.
Ortaklık sözleşmesinde öngörülen amacın gerçekleşmesi veya gerçekleşmesinin
imkânsız duruma gelmesiyle.
2.
Sözleşmede ortaklığın mirasçılarla sürdürülmesi konusunda bir hüküm yoksa,
ortaklardan birinin ölmesiyle.
3.
Sözleşmede ortaklığın devam edeceğine ilişkin bir hüküm yoksa, bir ortağın
kısıtlanması, iflası veya tasfiyedeki payının cebrî icra yoluyla paraya
çevrilmesiyle.
4. Bütün
ortakların oybirliğiyle karar vermesiyle.
5.
Ortaklık için kararlaştırılmış olan sürenin bitmesiyle.
6.
Ortaklık sözleşmesinde feshi bildirme hakkı saklı tutulmuş veya ortaklık
belirsiz bir süre için ya da ortaklardan birinin ömrü boyunca kurulmuşsa,
bir ortağın fesih bildiriminde bulunmasıyla.
7. Haklı
sebeplerin bulunması hâlinde, her zaman başkaca koşul aranmaksızın, fesih
istemi üzerine mahkeme kararıyla.
2.
Belirsiz süreli ortaklık
MADDE
640- Ortaklık, belirsiz süre için
veya ortaklardan birinin ömrü boyunca sürmek üzere kurulmuşsa, ortaklardan
her biri, altı ay önceden fesih bildiriminde bulunabilir.
Fesih
bildirimi, dürüstlük kurallarına aykırı olarak ve özellikle uygun olmayan
bir zamanda yapılamaz. Fesih bildirimi, ancak hesap yılı sonunda hüküm
ifade eder.
Sözleşmede
öngörülmüş olan sürenin bitiminden sonra ortaklık, ortakların örtülü
iradesiyle sürdürülürse, belirsiz süreli ortaklığa dönüşür.
II.
Sona ermenin ortaklığın yönetimine etkisi
MADDE
641- Ortaklık, fesih bildiriminden
başka bir yolla sona ererse, bir ortağın ortaklık işlerini yönetme
konusundaki yetkisi, sona ermeyi öğrendiği veya durumun gerektirdiği özeni
gösterseydi öğrenebileceği zamana kadar, kendisi hakkında devam eder.
Ortaklık,
ortaklardan birinin ölümüyle sona ererse, ölen ortağın mirasçısı, durumu
hemen diğer ortaklara bildirmekle yükümlüdür. Mirasçı, gerekli önlemler alınıncaya
kadar, ölen ortağın daha önce yürütmekte olduğu işlere, dürüstlük kuralları
çerçevesinde devam eder. Diğer ortaklar da, geçici olarak, ortaklık
işlerini aynı şekilde yürütmeye devam ederler.
III.
Tasfiye
1.
Katılım payı için yapılacak işlem
MADDE
642- Katılım payı olarak bir şeyin
mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye
sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse,
o değeri isteyebilir.
Bu değer
belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki
değeri üzerinden yapılır.
2.
Kazanç ve zararın paylaşımı
MADDE
643- Ortaklığın borçları
ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile
ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri
verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır.
Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı,
ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar
ortaklar arasında paylaşılır.
3.
Tasfiye usulü
MADDE
644- Ortaklığın sona ermesi
hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün
ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan
biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin
yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o
işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
Ortaklar,
tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda
anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim
tarafından atanması isteminde bulunabilir.
Tasfiye
görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca
oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile
ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından
belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan
müteselsilen karşılanır.
Tasfiye
usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin
olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim
tarafından çözüme bağlanır.
IV.
Üçüncü kişilere karşı sorumluluk
MADDE
645- Ortaklığın sona ermesi,
üçüncü kişilere karşı olan yükümlülükleri değiştirmez.
Türk
Medenî Kanunu ile ilişkisi
MADDE
646- Bu Kanun, 22/11/2001 tarihli
ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun Beşinci Kitabı olup, onun
tamamlayıcısıdır.
Yürürlükten
kaldırılan Kanun
MADDE
647- 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı
Borçlar Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır.
Yürürlük
MADDE
648- Bu Kanun 1 Temmuz 2012
tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE
649- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
3/2/2011
|