6098 SAYILI TÜRK BORÇLAR KANUNU
BİRİNCİ KISIM
Genel Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Borç İlişkisinin
Kaynakları
BİRİNCİ AYIRIM
Sözleşmeden Doğan Borç
İlişkileri
A.
Sözleşmenin kurulması
I.
İrade açıklaması
1.
Genel olarak
MADDE 1- Sözleşme,
tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun
olarak açıklamalarıyla kurulur.
İrade
açıklaması, açık veya örtülü olabilir.
2. İkinci
derecedeki noktalar
MADDE 2- Taraflar
sözleşmenin esaslı noktalarında uyuşmuşlarsa, ikinci
derecedeki noktalar üzerinde durulmamış olsa bile,
sözleşme kurulmuş sayılır.
İkinci
derecedeki noktalarda uyuşulamazsa hâkim, uyuşmazlığı
işin özelliğine bakarak karara bağlar.
Sözleşmelerin şekline ilişkin hükümler saklıdır.
II. Öneri ve kabul
1. Süreli öneri
MADDE 3- Kabul için süre
belirleyerek bir sözleşme yapılmasını öneren, bu sürenin
sona ermesine kadar önerisiyle bağlıdır.
Kabul bu
süre içinde kendisine ulaşmazsa, öneren önerisiyle
bağlılıktan kurtulur.
2. Süresiz öneri
a. Hazır olanlar arasında
MADDE 4- Kabul için süre
belirlenmeksizin hazır olan bir kişiye yapılan öneri
hemen kabul edilmezse öneren, önerisiyle bağlılıktan
kurtulur.
www.muhasebenet.net
Telefon,
bilgisayar gibi iletişim sağlayabilen araçlarla doğrudan
iletişim sırasında yapılan öneri, hazır olanlar arasında
yapılmış sayılır.
b. Hazır olmayanlar arasında
MADDE 5- Kabul için süre
belirlenmeksizin hazır olmayan bir kişiye yapılan öneri,
zamanında ve usulüne uygun olarak gönderilmiş bir
yanıtın ulaşmasının beklenebileceği ana kadar, önereni
bağlar.
Öneren,
önerisini zamanında ulaşmış sayabilir.
Zamanında
gönderilen kabul, önerene geç ulaşır ve öneren onunla
bağlı olmak istemezse, durumu hemen kabul edene
bildirmek zorundadır.
3. Örtülü kabul
MADDE 6- Öneren, kanun
veya işin özelliği ya da durumun gereği açık bir kabulü
beklemek zorunda değilse, öneri uygun bir sürede
reddedilmediği takdirde, sözleşme kurulmuş sayılır.
4. Ismarlanmayan şeyin gönderilmesi
MADDE 7- Ismarlanmamış
bir şeyin gönderilmesi öneri sayılmaz. Bu şeyi alan
kişi, onu geri göndermek veya saklamakla yükümlü
değildir.
Ismarlanmamış bir şeyin yanlışlıkla gönderildiği açıkça
anlaşılırsa, onu alan kişi, uygun bir sürede gönderene
haber vermek zorundadır.
5. Bağlayıcı olmayan öneri ve herkese açık öneri
MADDE 8- Öneren, önerisi
ile bağlı olmama hakkının saklı olduğunu açıkça
belirtirse veya işin özelliğinden ya da durumun
gereğinden bağlanma niyetinde olmadığı anlaşılırsa,
önerisi kendisini bağlamaz.
Fiyatını
göstererek mal sergilenmesi veya tarife, fiyat listesi
ya da benzerlerinin gönderilmesi, aksi açıkça ve
kolaylıkla anlaşılmadıkça öneri sayılır.
6. İlân yoluyla ödül sözü verme
MADDE 9- Bir sonucun
gerçekleşmesi karşılığında ödül vereceğini ilân yoluyla
duyuran kimse, sözünü yerine getirmekle yükümlüdür.
Ödül sözü
veren, sonucun gerçekleşmesinden önce sözünden cayarsa
veya sonucun gerçekleşmesini engellerse, dürüstlük
kurallarına uygun olarak yapılan giderleri ödemekle
yükümlüdür. Ancak, bir ya da birden çok kişiye ödenecek
giderlerin toplamı, ödülün değerini aşamaz.
Ödül sözü
veren, giderlerinin ödenmesini isteyenlerin beklenen
sonucu gerçekleştiremeyeceklerini ispat ederse,
giderleri ödeme yükümlülüğünden kurtulur.
7.
Önerinin ve kabulün geri alınması
MADDE 10-
Geri alma açıklaması, diğer tarafa öneriden önce veya
aynı anda ulaşmış ya da daha sonra ulaşmakla birlikte
diğer tarafça öneriden önce öğrenilmiş olursa, öneri
yapılmamış sayılır.
Bu kural,
kabulün geri alınmasında da uygulanır.
III. Hazır olmayanlar arasında kurulan sözleşmenin hüküm
anı
MADDE 11- Hazır
olmayanlar arasında kurulan sözleşmeler, kabulün
gönderildiği andan başlayarak hüküm doğurur.
Açık bir
kabulün gerekli olmadığı durumlarda, sözleşme önerinin
ulaşma anından başlayarak hüküm doğurur.
B. Sözleşmelerin şekli
I. Genel kural
MADDE 12- Sözleşmelerin
geçerliliği, kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir şekle
bağlı değildir.
Kanunda
sözleşmeler için öngörülen şekil, kural olarak
geçerlilik şeklidir. Öngörülen şekle uyulmaksızın
kurulan sözleşmeler hüküm doğurmaz.
II. Yazılı şekil
1. Yasal şekil
a. Kapsamı
MADDE 13- Kanunda yazılı
şekilde yapılması öngörülen bir sözleşmenin
değiştirilmesinde de yazılı şekle uyulması zorunludur.
Ancak, sözleşme metniyle çelişmeyen tamamlayıcı yan
hükümler bu kuralın dışındadır.
Bu kural,
yazılı şekil dışındaki geçerlilik şekilleri hakkında da
uygulanır.
b. Unsurları
MADDE 14- Yazılı şekilde
yapılması öngörülen sözleşmelerde borç altına girenlerin
imzalarının bulunması zorunludur.
Kanunda
aksi öngörülmedikçe, imzalı bir mektup, asılları borç
altına girenlerce imzalanmış telgraf, teyit edilmiş
olmaları kaydıyla faks veya buna benzer iletişim
araçları ya da güvenli elektronik imza ile gönderilip
saklanabilen metinler de yazılı şekil yerine geçer.
c. İmza
MADDE 15- İmzanın, borç
altına girenin el yazısıyla atılması zorunludur. Güvenli
elektronik imza da, el yazısıyla atılmış imzanın bütün
hukukî sonuçlarını doğurur.
İmzanın el
yazısı dışında bir araçla atılması, ancak örf ve âdetçe
kabul edilen durumlarda ve özellikle çok sayıda
çıkarılan kıymetli evrakın imzalanmasında yeterli
sayılır.
Usulüne
göre onaylanmadıkça veya imza ettikleri sırada metnin
içeriğini bildikleri ispat edilmedikçe, körlerin
imzaları onları bağlamaz.
Açığa
atılan imzanın üzerine sonradan yazılan metnin, imza
atanın iradesine uygun olduğu kabul edilir. Durumun
özelliği aksini göstermedikçe, yazılan metnin anlaşmaya
aykırı olduğunu ispat yükü, açığa imza atana düşer.
d. İmza yerine geçen işaretler
MADDE 16- İmza
atamayanlar, imza yerine parmak izi veya usulüne göre
onaylanmış olması koşuluyla, el ile
yapılmış bir işaret ya da mühür kullanabilirler.
Kambiyo
senetlerine ilişkin hükümler saklıdır.
2. İradî şekil
MADDE 17- Kanunda şekle
bağlanmamış bir sözleşmenin belli bir şekilde yapılması
kararlaştırılmışsa, bu şekilde yapılmadıkça tarafların
bu sözleşmeyle bağlı olmak istemedikleri kabul edilir.
Herhangi
bir belirleme olmaksızın yazılı şekil
kararlaştırılmışsa, yasal yazılı şekle ilişkin hükümler
uygulanır.
C. Borç tanıması
MADDE 18-
Borç tanıması, borcun sebebini içermemiş olsa bile
geçerlidir.
D. Sözleşmelerin yorumu, muvazaalı işlemler
MADDE 19- Bir sözleşmenin
türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve
yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek
amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere
bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.
Borçlu,
yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanmış
olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin muvazaalı olduğu
savunmasında bulunamaz.
E. Genel işlem koşulları
I. Genel olarak
MADDE 20- Genel işlem
koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride
çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla,
önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu
sözleşme hükümleridir. Bu koşulların, sözleşme metninde
veya ekinde yer alması, kapsamı, yazı türü ve şekli,
nitelendirmede önem taşımaz.
Aynı
amaçla düzenlenen sözleşmelerin metinlerinin özdeş
olmaması, bu sözleşmelerin içerdiği hükümlerin, genel
işlem koşulu sayılmasını engellemez.
Genel
işlem koşulları içeren sözleşmeye veya ayrı bir
sözleşmeye konulan bu koşulların her birinin
tartışılarak kabul edildiğine ilişkin kayıtlar, tek
başına, onları genel işlem koşulu olmaktan çıkarmaz.
Genel
işlem koşullarıyla ilgili hükümler, sundukları
hizmetleri kanun veya yetkili makamlar tarafından
verilen izinle yürütmekte olan kişi ve kuruluşların
hazırladıkları sözleşmelere de, niteliklerine
bakılmaksızın uygulanır.
II. Kapsamı
1. Yazılmamış sayılma
MADDE 21- Karşı tarafın
menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin
kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında
düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı
hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme
imkânı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları
kabul etmesine bağlıdır. Aksi takdirde, genel işlem
koşulları yazılmamış sayılır.
Sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan
genel işlem koşulları da yazılmamış sayılır.
2. Yazılmamış sayılmanın sözleşmeye etkisi
MADDE 22- Sözleşmenin
yazılmamış sayılan genel işlem koşulları dışındaki
hükümleri geçerliliğini korur. Bu durumda düzenleyen,
yazılmamış sayılan koşullar olmasaydı diğer hükümlerle
sözleşmeyi yapmayacak olduğunu ileri süremez.
III. Yorumlanması
MADDE 23-
Genel işlem koşullarında yer alan bir hüküm, açık ve
anlaşılır değilse veya birden çok anlama geliyorsa,
düzenleyenin aleyhine ve karşı tarafın lehine
yorumlanır.
IV. Değiştirme yasağı
MADDE 24-
Genel işlem koşullarının bulunduğu bir sözleşmede veya
ayrı bir sözleşmede yer alan ve düzenleyene tek yanlı
olarak karşı taraf aleyhine genel işlem koşulları içeren
sözleşmenin bir hükmünü değiştirme ya da yeni düzenleme
getirme yetkisi içeren kayıtlar yazılmamış sayılır.
V. İçerik denetimi
MADDE 25-
Genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı
olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu
ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz.
F. Sözleşmenin içeriği
I. Sözleşme özgürlüğü
MADDE 26-
Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen
sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.
II. Kesin hükümsüzlük
MADDE 27- Kanunun
emredici hükümlerine, ahlâka, kamu düzenine, kişilik
haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler
kesin olarak hükümsüzdür.www.muhasebenet.net
Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz
olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemez. Ancak, bu
hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça
anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı kesin olarak hükümsüz
olur.
III. Aşırı yararlanma
MADDE 28-
Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir
oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor
durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da
deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle
gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun
özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer
tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da
sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın
giderilmesini isteyebilir.
Zarar
gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini
öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan
kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde
sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak on yıl içinde
kullanabilir.www.muhasebenet.net
IV. Önsözleşme
MADDE 29- Bir sözleşmenin
ileride kurulmasına ilişkin sözleşmeler geçerlidir.
Kanunlarda
öngörülen ayrık durumlar dışında, önsözleşmenin
geçerliliği, ileride kurulacak sözleşmenin şekline
bağlıdır.
G. İrade bozuklukları
I. Yanılma
1. Yanılmanın hükümleri
MADDE 30-
Sözleşme kurulurken esaslı yanılmaya düşen taraf, o
sözleşme ile bağlı olmaz.
2. Yanılma hâlleri
a. Açıklamada yanılma
MADDE 31- Özellikle
aşağıda sayılan yanılma hâlleri esaslıdır:
1.
Yanılan, kurulmasını istediği sözleşmeden başka bir
sözleşme için iradesini açıklamışsa,
2.
Yanılan, istediğinden başka bir konu için iradesini
açıklamışsa,
3.
Yanılan, sözleşme yapma iradesini, gerçekte sözleşme
yapmak istediği kişiden başkasına açıklamışsa,
4.
Yanılan, sözleşmeyi yaparken belirli nitelikleri olan
bir kişiyi dikkate almasına karşın başka bir kişi için
iradesini açıklamışsa,
5.
Yanılan, gerçekte üstlenmek istediğinden önemli ölçüde
fazla bir edim için veya gerçekte istediğinden önemli
ölçüde az bir karşı edim için iradesini açıklamışsa.
Basit
hesap yanlışlıkları sözleşmenin geçerliliğini etkilemez;
bunların düzeltilmesi ile yetinilir.
b. Saikte yanılma
MADDE 32- Saikte yanılma,
esaslı yanılma sayılmaz. Ancak yanılanın, karşı tarafça
bilinebilir biçimde yanıldığı saiki sözleşmenin temeli
sayması ve bunun da iş ilişkilerinde geçerli dürüstlük
kurallarına uygun olması hâlinde, yanılma esaslı
sayılır.
c. İletmede yanılma
MADDE 33-
Sözleşmenin kurulmasına yönelik iradenin haberci veya
çevirmen gibi bir aracı ya da bir araç tarafından yanlış
iletilmiş olması hâlinde de yanılma hükümleri uygulanır.
3. Yanılmada dürüstlük kuralları
MADDE 34- Yanılan,
yanıldığını dürüstlük kurallarına aykırı olarak ileri
süremez.
Özellikle
diğer tarafın, sözleşmenin yanılanın kasdettiği anlamda
kurulmasına razı olduğunu bildirmesi durumunda, sözleşme
bu anlamda kurulmuş sayılır.
4. Yanılmada kusur
MADDE 35- Yanılan,
yanılmasında kusurlu ise, sözleşmenin hükümsüzlüğünden
doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Ancak, diğer taraf
yanılmayı biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, tazminat
istenemez.
Hâkim,
hakkaniyetin gerektirdiği durumlarda, ifadan beklenen
yararı aşmamak kaydıyla, daha fazla tazminata
hükmedebilir.
II. Aldatma
MADDE 36- Taraflardan
biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa,
yanılması esaslı olmasa bile, o sözleşmeyle bağlı
değildir.
Üçüncü bir
kişinin aldatması sonucu bir sözleşme yapan taraf,
sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı
bilmesi veya bilecek durumda olması hâlinde, o
sözleşmeyle bağlı değildir.
III. Korkutma
1. Hükmü
MADDE 37- Taraflardan
biri, diğerinin veya üçüncü bir kişinin korkutması
sonucu
bir
sözleşme yapmışsa, o sözleşmeyle bağlı değildir.
Korkutan
bir üçüncü kişi olup da diğer taraf korkutmayı
bilmiyorsa veya bilecek durumda değilse, sözleşmeyle
bağlı kalmak istemeyen korkutulan, hakkaniyet
gerektiriyorsa, diğer tarafa tazminat ödemekle
yükümlüdür.
2. Koşulları
MADDE 38- Korkutulan,
içinde bulunduğu durum bakımından kendisinin veya
yakınlarından birinin kişilik haklarına ya da
malvarlığına yönelik ağır ve yakın bir zarar
tehlikesinin doğduğuna inanmakta haklı ise, korkutma
gerçekleşmiş sayılır.
Bir hakkın
veya kanundan doğan bir yetkinin kullanılacağı
korkutmasıyla sözleşme yapıldığında, bu hakkı veya
yetkiyi kullanacağını açıklayanın, diğer tarafın zor
durumda kalmasından aşırı bir menfaat sağlamış olması
hâlinde, korkutmanın varlığı kabul edilir.
IV. İrade bozukluğunun giderilmesi
MADDE 39- Yanılma veya
aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme
yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da
korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak
bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez
veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış
sayılır.
Aldatma
veya korkutmadan dolayı bağlayıcılığı olmayan bir
sözleşmenin onanmış sayılması, tazminat hakkını ortadan
kaldırmaz.
H. Temsil
I. Yetkili temsil
1. Genel olarak
a. Temsilin hükmü
MADDE 40- Yetkili bir
temsilci tarafından bir başkası adına ve hesabına
yapılan hukukî işlemin sonuçları, doğrudan doğruya
temsil olunanı bağlar.
Temsilci,
hukukî işlemi yaparken bu sıfatını bildirmezse, hukukî
işlemin sonuçları kendisine ait olur. Ancak, karşı taraf
bir temsil ilişkisinin varlığını durumdan çıkarıyor veya
çıkarması gerekiyor ya da hukukî işlemi temsilci veya
temsil olunandan biri ile yapması farksız ise, hukukî
işlemin sonuçları doğrudan doğruya temsil olunana ait
olur.
Diğer
durumlarda alacağın devri veya borcun üstlenilmesine
ilişkin hükümler uygulanır.
b. Temsil yetkisinin kapsamı
MADDE 41- Temsil
yetkisinin kapsamı; yetki kamu hukukundan doğmuşsa bu
konudaki hükümlere, hukukî bir işlemden doğmuşsa o
işleme göre belirlenir.
Temsil
yetkisi üçüncü kişilere bildirilmişse, yetkinin
varlığının ve kapsamının belirlenmesinde bildirim esas
alınır.
2. Hukukî işlemden doğan yetki
a. Yetkinin sınırlanması ve geri alınması
MADDE 42- Temsil olunan,
hukukî bir işlemden doğan temsil yetkisini her zaman
sınırlayabilir veya geri alabilir. Ancak, taraflar
arasındaki hizmet, vekâlet veya ortaklık sözleşmeleri
gibi hukukî ilişkilerden doğabilecek haklar saklıdır.
Temsil
olunan, bu hakkından önceden feragat edemez.
Temsil
olunan verdiği yetkiyi üçüncü kişilere açıkça veya
dolaylı biçimde bildirmişse, bu yetkiyi tamamen veya
kısmen geri aldığını onlara bildirmediği takdirde,
yetkinin geri alındığını iyiniyetli üçüncü kişilere
karşı ileri süremez.
b. Ölüm, ehliyetsizlik ve diğer durumlar
MADDE 43- Hukukî işlemden
doğan temsil yetkisi, aksi taraflarca
kararlaştırılmadıkça veya işin özelliğinden
anlaşılmadıkça, temsil olunanın veya temsilcinin ölümü,
gaipliğine karar verilmesi, fiil ehliyetini kaybetmesi
veya iflâs etmesi durumlarında sona erer.
Bu hüküm,
bir tüzel kişiliğin sona ermesi durumunda da uygulanır.
Tarafların
karşılıklı kişisel hakları saklıdır.
c. Yetki belgesinin geri verilmesi
MADDE 44- Temsilciye
yetki belgesi verilmişse, yetkinin sona ermesi durumunda
temsilci, bu belgeyi temsil olunana geri vermekle veya
hâkimin belirleyeceği yere bırakmakla yükümlüdür.
Temsil
olunan veya halefleri, temsilcinin belgeyi geri vermesi
için gerekeni yapmazlarsa, bundan dolayı iyiniyetli
üçüncü kişilerin zararını gidermekle yükümlüdürler.
d. Yetkinin sona erdiğinin ileri sürülememesi
MADDE 45- Temsilci,
yetkisinin sona ermiş olduğunu bilmediği sürece, temsil
olunan veya halefleri, temsilcinin yapmış olduğu hukukî
işlemlerin sonuçlarıyla bağlıdırlar.
Bu kural,
üçüncü kişilerin yetkinin sona ermiş olduğunu bildikleri
durumlarda uygulanmaz.
II. Yetkisiz temsil
1. Onama hâlinde
MADDE 46- Bir kimse
yetkisi olmadığı hâlde temsilci olarak bir hukukî işlem
yaparsa; bu işlem ancak onadığı takdirde temsil olunanı
bağlar.
Yetkisiz
temsilcinin kendisiyle işlem yaptığı diğer taraf, temsil
olunandan, uygun bir süre içinde bu hukukî işlemi onayıp
anamayacağını bildirmesini isteyebilir. Bu süre içinde
işlemin onanmaması durumunda, diğer taraf bu işlemle
bağlı olmaktan kurtulur.
2. Onamama hâlinde
MADDE 47- Temsil olunanın
açık veya örtülü olarak hukukî işlemi onamaması hâlinde,
bu işlemin geçersiz olmasından doğan zararın
giderilmesi, yetkisiz temsilciden istenebilir. Ancak,
yetkisiz temsilci, işlemin yapıldığı sırada karşı
tarafın kendisinin yetkisiz olduğunu bildiğini veya
bilmesi gerektiğini ispat ederse, kendisinden zararın
giderilmesi istenemez.
Hakkaniyet
gerektiriyorsa, kusurlu yetkisiz temsilciden diğer
zararların giderilmesi de istenebilir.
Sebepsiz
zenginleşmeden doğan haklar saklıdır.
III. Saklı hükümler
MADDE 48- Ortaklık
temsilcileri ile organlarının ve ticarî vekillerin
yetkisine ilişkin hükümler saklıdır.
İKİNCİ AYIRIM
Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri
A. Sorumluluk
I. Genel olarak
MADDE 49- Kusurlu ve
hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu
zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar
verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile,
ahlâka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren
de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
II. Zararın ve kusurun ispatı
MADDE 50- Zarar gören,
zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü
altındadır.
Uğranılan
zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim,
olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı
önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını
hakkaniyete uygun olarak belirler.
III. Tazminat
1. Belirlenmesi
MADDE 51- Hâkim,
tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun
gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne
alarak belirler.
Tazminatın
irat biçiminde ödenmesine hükmedilirse, borçlu güvence
göstermekle yükümlüdür.
2. İndirilmesi
MADDE 52- Zarar gören,
zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında
ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat
yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı
indirebilir veya tamamen kaldırabilir.
Zarara
hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı
ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de
gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir.
IV. Özel durumlar
1. Ölüm ve bedensel zarar
a.
Ölüm
MADDE 53- Ölüm hâlinde
uğranılan zararlar özellikle şunlardır:
1. Cenaze
giderleri,
2. Ölüm
hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma
gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan
kayıplar,
3. Ölenin
desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple
uğradıkları kayıplar.
b. Bedensel zarar
MADDE 54- Bedensel
zararlar özellikle şunlardır:
1. Tedavi
giderleri,
2. Kazanç
kaybı,
3. Çalışma
gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan
kayıplar,
4.
Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.
c. Manevî tazminat
MADDE 55- Hâkim, bir
kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda,
olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene
uygun bir miktar paranın manevî tazminat olarak
ödenmesine karar verebilir.
Ağır
bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya
ölenin yakınlarına da manevî tazminat olarak uygun bir
miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.
2. Haksız rekabet
MADDE 56- Gerçek olmayan
haberlerin yayılması veya bu tür ilânların yapılması ya
da dürüstlük kurallarına aykırı diğer davranışlarda
bulunulması yüzünden müşterileri azalan veya onları
kaybetme tehlikesiyle karşılaşan kişi, bu davranışlara
son verilmesini ve kusurun varlığı hâlinde zararının
giderilmesini isteyebilir.
Ticarî
işlere ait haksız rekabet hakkında Türk Ticaret Kanunu
hükümleri saklıdır.
3. Kişilik hakkının zedelenmesi
MADDE 57- Kişilik
hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevî
zarara karşılık manevî tazminat adı altında bir miktar
para ödenmesini isteyebilir.
Hâkim, bu
tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi
kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir;
özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu
kararın yayımlanmasına hükmedebilir.
4. Ayırt etme gücünün geçici kaybı
MADDE 58- Ayırt etme
gücünü geçici olarak kaybeden kişi, bu sırada verdiği
zararları gidermekle yükümlüdür. Ancak, ayırt etme
gücünü kaybetmede kusuru olmadığını ispat ederse,
sorumluluktan kurtulur.
V. Sorumluluk sebeplerinin çokluğu
1. Sebeplerin yarışması
MADDE 59- Bir kişinin
sorumluluğu, birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa;
hâkim, kanunda aksi öngörülmedikçe, zarar görene en iyi
giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebine göre karar
verir.
2. Müteselsil sorumluluk
a. Dış ilişkide
MADDE 60- Birden çok kişi
birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı
zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları
takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin
hükümler uygulanır.
Müteselsil sorumluluk, bu kişilerden her biri için, tek
başına sorumlu olsalardı yükümlü tutulacakları tazminat
miktarıyla sınırlıdır.
b. İç ilişkide
MADDE 61- Tazminatın aynı
zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında
paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle
onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve
yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur.
Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen
kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil
sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin
haklarına halef olur.
VI. Hukuka aykırılığı kaldıran hâller
1.
Genel olarak
MADDE 62- Kanunun verdiği
yetkiye dayanan ve bu yetkinin sınırları içinde kalan
bir fiil, zarara yol açsa bile, hukuka aykırı sayılmaz.
Zarar
görenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal
yarar, zarar verenin davranışının haklı savunma niteliği
taşıması, yetkili kamu makamlarının müdahalesinin
zamanında sağlanamayacak olması durumunda kişinin
hakkını kendi gücüyle koruması veya zorunluluk
hâllerinde de fiil, hukuka aykırı sayılmaz.
2.
Sorumluluk
MADDE 63- Haklı savunmada
bulunan, saldırana veya mallarına verdiği zarardan
sorumlu tutulamaz.
Kendisini
veya başkasını açık ya da yakın bir zarar tehlikesinden
korumak için diğer bir kişinin mallarına zarar verenin,
bu zararı giderim yükümlülüğünü hâkim hakkaniyete göre
belirler.
Hakkını
kendi gücüyle koruma durumunda kalan kişi, durum ve
koşullara göre o sırada kolluk gücünün yardımını
zamanında sağlayamayacak ise ve hakkının kayba
uğramasını ya da kullanılmasının önemli ölçüde
zorlaşmasını önleyecek başka bir yol da yoksa, verdiği
zarardan sorumlu tutulamaz.
B. Kusursuz sorumluluk
I. Hakkaniyet sorumluluğu
MADDE 64- Tarafların
ekonomik durumları göz önünde tutulduğunda, hakkaniyet
gerektiriyorsa hâkim, kusura bağlı olmaksızın zarar
verenin sebep olduğu zararın, uygun biçimde
giderilmesine karar verebilir.
Ayırt etme
gücü olmayanın verdiği zarar için de aynı hüküm
uygulanır.
II. Özen sorumluluğu
1. Adam çalıştıranın sorumluluğu
MADDE 65- Adam
çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması
sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle
yükümlüdür.
Adam
çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat
verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın
doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini
ispat ederse, sorumlu olmaz.
Bir
işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin
zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat
etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep
olunan zararı gidermekle yükümlüdür.
Adam
çalıştıran, ödediği tazminat için, zarar veren çalışana,
ancak onun bizzat sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına
sahiptir.
2. Hayvan bulunduranın sorumluluğu
a. Giderim yükümlülüğü
MADDE 66- Bir hayvanın
bakımını ve yönetimini sürekli veya geçici olarak
üstlenen kişi, hayvanın verdiği zararı gidermekle
yükümlüdür.
Hayvan
bulunduran, bu zararın doğmasını engellemek için gerekli
özeni gösterdiğini ispat ederse sorumlu
olmaz.
Hayvan,
bir başkası veya bir başkasına ait hayvan tarafından
ürkütülmüş olursa, hayvanı bulunduranın, bu kişilere
rücu hakkı saklıdır.
b. Alıkoyma hakkı
MADDE 67- Bir kişinin
hayvanı, başkasının taşınmazı üzerinde bir zarar verdiği
takdirde, taşınmazın zilyedi, o hayvanı yakalayabilir,
zararı giderilinceye kadar alıkoyabilir; hattâ durum ve
koşullar haklı gösteriyorsa hayvanı öldürebilir.
Bu
durumda, taşınmazın zilyedi derhâl hayvan sahibine bilgi
vermek ve sahibini bilmiyorsa, onun bulunması için
gerekli girişimleri yapmak zorundadır.
3. Yapı malikinin sorumluluğu
a. Giderim yükümlülüğü
MADDE 68- Bir binanın
veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki
bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan
zararı gidermekle yükümlüdür.
İntifa ve
oturma hakkı sahipleri de, binanın bakımındaki
eksikliklerden doğan zararlardan, malikle birlikte
müteselsilen sorumludurlar.
Sorumluların, bu sebeplerle kendilerine karşı sorumlu
olan diğer kişilere rücu hakkı saklıdır.
b. Zarar tehlikesini önleme
MADDE 69- Bir başkasına
ait bina veya diğer yapı eserlerinden zarar görme
tehlikesiyle karşılaşan kişi, bu tehlikenin giderilmesi
için gerekli önlemlerin alınmasını hak sahiplerinden
isteyebilir.
Kişilerin
ve malların korunması hakkındaki kamu hukuku kuralları
saklıdır.
III. Tehlike sorumluluğu ve denkleştirme
MADDE 70- Önemli ölçüde
tehlike arzeden bir işletmenin faaliyetinden zarar
doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa
işleten müteselsilen sorumludur.
Bir
işletmenin, mahiyeti veya faaliyette kullanılan malzeme,
araçlar ya da güçler göz önünde tutulduğunda, bu işlerde
uzman bir kişiden beklenen tüm özenin gösterilmesi
durumunda bile sıkça veya ağır zararlar doğurmaya
elverişli olduğu sonucuna varılırsa, bunun önemli ölçüde
tehlike arzeden bir işletme olduğu kabul edilir.
Özellikle, herhangi bir kanunda benzeri tehlikeler
arzeden işletmeler için özel bir tehlike sorumluluğu
öngörülmüşse, bu işletme de önemli ölçüde tehlike
arzeden işletme sayılır.
Belirli
bir tehlike hâli için öngörülen özel sorumluluk
hükümleri saklıdır.
Önemli
ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin bu tür faaliyetine
hukuk düzenince izin verilmiş olsa bile, zarar görenler,
bu işletmenin faaliyetinin sebep olduğu zararlarının
uygun bir bedelle denkleştirilmesini isteyebilirler.
C. Zamanaşımı
I. Kural
MADDE 71- Tazminat
istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü
öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde,
fiilin işlendiği tarihten başlayarak yirmi yılın
geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza
kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı
gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı
uygulanır.
Haksız
fiil dolayısıyla zarar gören bakımından bir borç
doğmuşsa zarar gören, haksız fiilden doğan tazminat
istemi zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu
borcu ifadan kaçınabilir.
II. Rücu isteminde
MADDE 72- Rücu istemi,
tazminatın tamamının ödendiği ve birlikte sorumlu
kişinin öğrenildiği tarihten başlayarak iki yılın ve her
hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak yirmi yılın
geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
Tazminatın
ödenmesi kendisinden istenilen kişi, durumu birlikte
sorumlu olduğu kişilere bildirmek zorundadır. Aksi
takdirde zamanaşımı, bu bildirimin dürüstlük kurallarına
göre yapılabileceği tarihte işlemeye başlar.
D. Yargılama
I. Ceza hukuku ile ilişkisinde
MADDE 73- Hâkim, zarar
verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün
bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza
hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı
olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat
kararıyla da bağlı değildir.
Aynı
şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve
zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini
bağlamaz.
II.Tazminat hükmünün değiştirilmesi
MADDE 74- Bedensel
zararın kapsamı, karar verme sırasında tam olarak
belirlenemiyorsa hâkim, kararın kesinleşmesinden
başlayarak iki yıl içinde, tazminat hükmünü değiştirme
yetkisini saklı tutabilir.
III. Geçici ödemeler
MADDE 75- Zarar gören,
iddiasının haklılığını gösteren inandırıcı kanıtlar
sunduğu ve ekonomik durumu da gerektirdiği takdirde
hâkim, istem üzerine davalının zarar görene geçici ödeme
yapmasına karar verebilir.
Davalının
yaptığı geçici ödemeler, hükmedilen tazminata mahsup
edilir; tazminata hükmedilmezse hâkim, davacının aldığı
geçici ödemeleri, yasal faizi ile birlikte geri
vermesine karar verir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri
A. Koşulları
I. Genel olarak
MADDE 76- Haklı bir sebep
olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden
zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle
yükümlüdür.
Bu
yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan
veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe
dayanması durumunda doğmuş olur.
II. Borçlanılmamış edimin ifası
MADDE 77- Borçlanmadığı
edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse, bunu ancak,
kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse
geri isteyebilir.
Zamanaşımına uğramış bir borcun ifasından veya ahlakî
bir ödevin yerine getirilmiş olmasından kaynaklanan
zenginleşmeler geri istenemez.
Borç
olmadığı hâlde ödenmiş olan edimin geri istenmesine
ilişkin diğer kanun hükümleri saklıdır.
B. Geri vermenin kapsamı
I. Zenginleşenin yükümlülüğü
MADDE 78- Sebepsiz
zenginleşen, zenginleşmenin geri istenmesi sırasında
elinden çıkmış olduğunu ispat ettiği kısmın dışında
kalanı geri vermekle yükümlüdür.
Zenginleşen, zenginleşmeyi iyiniyetli olmaksızın elden
çıkarmışsa veya elden çıkarırken ileride geri vermek
zorunda kalabileceğini hesaba katması gerekiyorsa,
zenginleşmenin tamamını geri vermekle yükümlüdür.
II. Giderleri isteme hakkı
MADDE 79- Zenginleşen
iyiniyetli ise, yaptığı zorunlu ve yararlı giderleri,
geri verme isteminde bulunandan isteyebilir.
Zenginleşen iyiniyetli değilse, zorunlu giderlerinin ve
yararlı giderlerinden sadece geri verme zamanında mevcut
olan değer artışının ödenmesini isteyebilir.
Zenginleşen, iyiniyetli olup olmadığına bakılmaksızın,
diğer giderlerinin ödenmesini isteyemez. Ancak,
kendisine karşılık önerilmezse, o şey ile birleştirdiği
ve zararsızca ayrılması mümkün bulunan eklemeleri geri
vermeden önce ayırıp alabilir.
C. Geri istenememe
MADDE 80-
Hukuka veya ahlâka aykırı bir sonucun gerçekleşmesi
amacıyla verilen şey geri istenemez. Ancak, açılan
davada hâkim, bu şeyin Devlete mal edilmesine karar
verebilir.
D. Zamanaşımı
MADDE 81- Sebepsiz
zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri
isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki
yılın ve her hâlde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten
başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
Zenginleşme, zenginleşenin bir alacak hakkı kazanması
suretiyle gerçekleşmişse diğer taraf, istem hakkı
zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcunu
ifadan kaçınabilir.
İKİNCİ BÖLÜM
Borç İlişkisinin Hükümleri
BİRİNCİ AYIRIM
Borçların İfası
A. Genel olarak
I. Şahsen ifa zorunluluğunun olmaması
MADDE 82-
Borcun, bizzat borçlu tarafından ifa edilmesinde
alacaklının menfaati bulunmadıkça borçlu, borcunu şahsen
ifa etmekle yükümlü değildir.
II. İfanın konusu
1. Kısmen ifa
MADDE 83- Borcun tamamı
belli ve muaccel ise, alacaklı kısmen ifayı
reddedebilir.
Alacaklı
kısmen ifayı kabul ederse borçlu, borcun kendisi
tarafından ikrar olunan kısmını ifadan kaçınamaz.
2. Bölünemeyen borç
MADDE 84- Bölünemeyen bir
borcun birden çok alacaklısı varsa, alacaklılardan her
biri, borcun alacaklıların tamamına
ifasını isteyebilir. Borçlu, edimini alacaklıların
hepsine birden ifa etmek zorundadır.
Bölünemeyen borcun birden çok borçlusu varsa,
borçlulardan her biri borcun tamamını ifa etmekle
yükümlüdür.
Durumun
gereğinden aksi anlaşılmadıkça, ifada bulunan borçlu,
alacaklıya halef olur ve diğer borçlulardan payları
oranında alacağını isteyebilir.
3. Çeşit borcu
MADDE 85- Çeşit
borçlarında hukukî ilişkiden ve işin özelliğinden aksi
anlaşılmadıkça, edimin seçimi borçluya aittir. Ancak
borçlunun seçeceği edim, ortalama nitelikten daha düşük
olamaz.
4. Seçimlik borç
MADDE 86- Seçimlik
borçlarda, hukukî ilişkiden ve işin özelliğinden aksi
anlaşılmadıkça, edimlerden birinin seçimi borçluya
aittir.
5. Faiz
MADDE 87- Faiz ödeme
borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede
kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte
yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir.
Sözleşme
ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra
uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde elli
fazlasını aşamaz.
B.
İfa yeri
MADDE 88- Borcun ifa
yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre
belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler
uygulanır:
1. Para
borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim
yerinde,
2. Parça
borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun
bulunduğu yerde,
3.
Bunların dışındaki bütün borçlar, doğumları sırasında
borçlunun yerleşim yerinde,
ifa
edilir.
Alacaklının yerleşim yerinde ifası gereken bir borcun
doğumundan sonra alacaklının yerleşim yerini
değiştirmesi sebebiyle ifa önemli ölçüde güçleşmişse
borç, alacaklının önceki yerleşim yerinde ifa
edilebilir.
C. İfa zamanı
I. Süreye bağlanmamış borç
MADDE 89- İfa zamanı
taraflarca kararlaştırılmadıkça veya hukukî ilişkinin
özelliğinden anlaşılmadıkça her borç, doğumu anında
muaccel olur.
II. Süreye bağlı borç
1. Aya ilişkin sürelerde vade
MADDE 90- Borcun ifası
için bir ayın başlangıcı veya sonu belirlenmişse, bundan
ayın birinci ve sonuncu günü; ayın ortası belirlenmişse,
bundan da ayın onbeşinci günü anlaşılır.
Borcun
ifası için gün belirtilmeksizin sadece ay belirlenmişse,
bundan o ayın son günü anlaşılır.
2. Diğer sürelerde vade
MADDE 91- Bir borcun veya
taraflardan birine düşen herhangi bir yükümlülüğün
sözleşmenin kurulmasından başlayarak belli bir sürenin
sonunda ifası gerekiyorsa, ifa zamanı aşağıdaki biçimde
belirlenir:
1. Gün
olarak belirlenmiş süre, sözleşmenin kurulduğu gün
sayılmaksızın, bu sürenin son günü dolmuş olur. Sekiz
veya onbeş gün olarak belirlenmiş süre ise, bir veya iki
haftayı değil, tam sekiz veya onbeş günü ifade eder.
2. Hafta
olarak belirlenmiş süre, son haftanın sözleşmenin
kurulduğu güne ismen uyan gününde dolmuş olur.
3. Ay
olarak veya yıl, yarıyıl ve yılın dörtte biri gibi
birden çok ayı içeren bir zaman olarak belirlenmiş süre,
sözleşmenin kurulduğu gün ayın kaçıncı günü ise, son
ayın bunu karşılayan gününde dolmuş olur. Son ayda bunu
karşılayan gün yoksa süre, bu ayın son günü dolmuş
sayılır.
4. Yarım
aydan onbeş günlük süre anlaşılır. Bir veya birden çok
ay ve yarım ay olarak belirlenmiş sürenin dolduğu gün,
son aya onbeş gün eklenerek belirlenir.
Bu
kurallar, sürenin sözleşmenin kurulmasından başka bir
andan işlemeye başladığı durumlarda da uygulanır.
Borçlu,
belirli bir süre içinde yerine getirilmesi gereken bir
borcu, bu sürenin dolmasından önce ifa etmekle
yükümlüdür.
3. Tatil günleri
MADDE 92- İfa zamanı veya
sürenin son günü, kanunlarda tatil olarak kabul edilen
bir güne rastlarsa, kendiliğinden bu günü izleyen ve
tatil olmayan ilk güne geçer.
Aksine
anlaşma geçerlidir.
III. İş saatlerinde ifa
MADDE 93- Borç, alışılmış
iş saatlerinde ifa ve kabul edilir.
IV. Sürenin uzatılması
MADDE 94-
Süre uzatılmış ise yeni süre, aksi kararlaştırılmış
olmadıkça, önceki sürenin sona ermesini izleyen birinci
günden başlar.
V. Erken ifa
MADDE 95- Sözleşmenin
hükümlerinden veya özelliğinden ya da durumun gereğinden
tarafların aksini kastettikleri anlaşılmadıkça, borçlu,
edimini sürenin sona ermesinden önce
ifa edebilir. Ancak, kanun veya sözleşme ya da âdet
gereği olmadıkça, borçlu, erken ifada bulunması
sebebiyle indirim yapamaz.
VI. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde
1. İfada sıra
MADDE 96- Karşılıklı borç
yükleyen bir sözleşmenin ifası
isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve
özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça,
kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması
gerekir.
2. İfa güçsüzlüğü
MADDE 97- Karşılıklı borç
yükleyen bir sözleşmede, taraflardan birinin borcunu
ifada güçsüzlüğe düşmesi ve özellikle iflâs etmesi ya da
hakkındaki haciz işleminin sonuçsuz kalması sebebiyle
diğer tarafın hakkı tehlikeye düşerse, bu taraf karşı
edimin ifası güvence altına alınıncaya kadar kendi
ediminin ifasından kaçınabilir.
Hakkı
tehlikeye düşen taraf, ayrıca uygun bir sürede istediği
güvence verilmezse sözleşmeden dönebilir.
D. Ödeme
I. Ülke parası ile
MADDE 98- Konusu para
olan borç Ülke parasıyla ödenir.
Ülke
parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması
kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu
anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme
günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir.
Ülke
parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve
sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade
de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine
alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî
ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile
ödenmesini isteyebilir.
II. Mahsup
1. Kısmen ödemede
MADDE 99- Borçlu, faiz
veya giderleri ödemede gecikmemiş ise, kısmen yaptığı
ödemeyi ana borçtan düşme hakkına sahiptir. Aksine
anlaşma yapılamaz.
Alacaklı,
alacağın bir kısmı için kefalet, rehin veya başka bir
güvence almış ise, borçlu kısmen yaptığı ödemeyi,
güvence altına alınan veya güvencesi daha iyi olan kısma
mahsup etme hakkına sahip değildir.
2. Birden çok borçta
a. Borçlu ve alacaklının bildirimine göre
MADDE 100- Birden çok
borcu bulunan borçlu, ödeme gününde bu borçlardan
hangisini ödemek istediğini alacaklıya bildirebilir.
Borçlu
bildirimde bulunmazsa, yapılan ödeme kendisi tarafından
derhâl itiraz edilmiş olmadıkça, alacaklının makbuzda
gösterdiği borç için yapılmış sayılır.
b. Kanuna göre
MADDE 101- Kanunen
geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir
açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için
yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin,
borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için
yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise
ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış
olur.
Birden çok
borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsup orantılı
olarak; borçlardan hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme,
güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır.
III. Makbuz ve senetlerin geri verilmesi
1. Borçlunun hakkı
MADDE 102- Borcu ödeyen
borçlu, bir makbuz ve borcun tamamı ödenmişse, buna
ilişkin borç senedinin geri verilmesini veya iptalini
isteyebilir.
Borcun
tamamı ödenmemiş veya borç senedi alacaklıya başkaca
haklar da vermekte ise borçlu, ancak makbuz verilmesini
ve ödemenin borç senedine işlenmesini isteyebilir.
2. Hükümleri
MADDE 103- Faiz veya kira
bedeli gibi dönemsel edimlerden biri için, alacaklı
tarafından çekince belirtilmeksizin makbuz verilmişse,
önceki dönemlere ait edimler de ifa edilmiş sayılır.
Alacaklı
anaparanın tamamı için makbuz vermişse, faizlerini de
almış olduğu kabul edilir.
Borç
senedi borçluya geri verilmişse, borç sona ermiş
sayılır.
3. Senedin geri verilememesi
MADDE 104- Alacaklı, borç
senedini kaybettiğini iddia ederse, borçlunun istemi
üzerine, borcu ödeme sırasında, kendisine borç senedinin
iptalini ve borcun sona ermiş olduğunu gösteren resmen
düzenlenmiş veya usulüne göre onaylanmış bir belge
vermek zorundadır.
Kıymetli
evrakın iptaline ilişkin hükümler saklıdır.
E. Alacaklının temerrüdü
I. Koşulları
MADDE 105- Yapma veya
verme edimi gereği gibi kendisine önerilen alacaklı,
haklı bir sebep olmaksızın onu kabulden veya borçlunun
borcunu ifa edebilmesi için kendisi tarafından yapılması
gereken hazırlık fiillerini yapmaktan kaçınırsa,
temerrüde düşmüş olur.
Alacaklı,
müteselsil borçlulardan birine karşı temerrüde düşerse,
diğerlerine karşı da temerrüde düşmüş olur.
II. Hükümleri
1. Bir şeyin teslimine ilişkin edimlerde
a. Tevdi hakkı
MADDE 106- Alacaklının
temerrüde düşmesi durumunda borçlu, hasar ve giderleri
alacaklıya ait olmak üzere, teslim edeceği şeyi tevdi
ederek borcundan kurtulabilir.
Tevdi
yerini, ifa yerindeki hâkim belirler. Bununla birlikte
ticarî mallar, hâkim kararı olmadan da bir ardiyeye
tevdi edilebilir.
b. Satma hakkı
MADDE 107- Sözleşmenin
konusu olan şeyin niteliği veya işin özelliği tevdi
edilmesine uygun düşmez veya teslim edilecek şey
bozulabilir ya da bakımı, korunması veya tevdi edilmesi
önemli bir gideri gerektirir ise, borçlu, alacaklıya
önceden ihtarda bulunması koşuluyla, hâkimin izniyle onu
açık artırma yoluyla sattırıp bedelini tevdi edebilir.
Teslim
edilecek şey, borsada kayıtlıysa veya piyasa fiyatı
varsa ya da yapılacak gidere oranla değeri az ise,
satışın açık artırma yoluyla yapılması zorunlu olmadığı
gibi, hâkim, önceden ihtarda bulunma koşulunu
aramaksızın satışa izin verebilir.
c. Tevdi konusunu geri alma
MADDE 108- Alacaklı,
tevdi edilen şeyi kabul ettiğini açıklamış veya tevdi
bir rehnin ortadan kaldırılması sonucunu doğurmuş
olmadıkça, borçlu tevdi edilen şeyi geri alabilir.
Tevdi
edilen şey geri alındığı anda alacak, bütün yan
haklarıyla birlikte varlığını sürdürür.
2. Diğer edimlerde
MADDE 109- Borcun konusu
bir şeyin teslimini gerektirmiyorsa, alacaklının
temerrüdü hâlinde borçlu, borçlunun temerrüdüne ilişkin
hükümlere göre sözleşmeden dönebilir.
F.
Diğer ifa engelleri
MADDE 110- Borçlunun
kusuru olmaksızın, alacağın kime ait olduğunda veya
alacaklının kimliğinde duraksama sebebiyle ya da
alacaklıdan kaynaklanan diğer kişisel bir sebeple borç,
alacaklıya veya temsilcisine ifa edilemezse borçlu,
alacaklının temerrüdünde olduğu gibi, tevdi ya da
sözleşmeden dönme hakkını kullanabilir.
İKİNCİ AYIRIM
Borçların İfa Edilmemesinin Sonuçları
A. Borcun ifa edilmemesi
I. Giderim borcu
1. Genel olarak
MADDE 111-
Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu,
kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat
etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle
yükümlüdür.
2. Yapma ve yapmama borçlarında
MADDE 112- Yapma borcu
borçlu tarafından ifa edilmediği takdirde alacaklı,
masrafı borçluya ait olmak üzere edimin kendisi veya
başkası tarafından ifasına izin
verilmesini isteyebilir; her türlü giderim isteme hakkı
saklıdır.
Yapmama
borcuna aykırı davranan borçlu, bu aykırı davranışının
doğurduğu zararı gidermekle yükümlüdür.
Alacaklı,
ayrıca borca aykırı durumun ortadan kaldırılmasını veya
bu konuda masrafı borçluya ait olmak üzere kendisinin
yetkili kılınmasını isteyebilir.
II. Sorumluluğun ölçüsü ve giderim borcunun kapsamı
1. Genel olarak
MADDE 113- Borçlu, genel
olarak her türlü kusurdan sorumludur. Borçlunun
sorumluluğunun ölçüsü, işin özel niteliğine göre
belirlenir. İş özellikle borçlu için bir yarar
sağlamıyorsa, sorumluluk daha hafif olarak
değerlendirilir.
Haksız
fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla
sözleşmeye aykırılık hâllerine de uygulanır.
2. Sorumsuzluk anlaşması
MADDE 114- Borçlunun ağır
kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılan
anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
Hafif
kusur hâlinde borçlunun sorumlu olmayacağına ilişkin
önceden anlaşma yapılırken, alacaklı borçlunun
hizmetinde bulunuyorsa hâkim, bu anlaşmayı hükümsüz
sayabilir.
Uzmanlığı
gerektiren bir hizmet, meslek veya san’at, ancak kanun
ya da yetkili makamlar tarafından verilen izinle
yürütülebiliyorsa, borçlunun hafif kusurundan sorumlu
olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşma kesin
olarak hükümsüzdür.
3. Yardımcı kişilerin fiillerinden sorumluluk
MADDE 115- Borçlu, borcun
ifasını veya bir borç ilişkisinden doğan hakkın
kullanılmasını, birlikte yaşadığı kişiler ya da yanında
çalışanlar gibi yardımcılarına kanuna uygun surette
bırakmış olsa bile, onların işi yürüttükleri sırada
diğer tarafa verdikleri zararı gidermekle yükümlüdür.
Yardımcı
kişilerin fiilinden doğan sorumluluk, önceden yapılan
bir anlaşmayla tamamen veya kısmen kaldırılabilir.
Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya san’at,
ancak kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen
izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun yardımcı kişilerin
fiillerinden sorumlu olmayacağına ilişkin anlaşma kesin
olarak hükümsüzdür.
Alacaklı,
sorumsuzluk anlaşması yapıldığı sırada borçlunun
hizmetinde ise, sözleşmeyle borçlunun ancak hafif
kusurdan sorumlu olmayacağı kararlaştırılabilir.
B. Borçlunun temerrüdü
I. Koşulları
MADDE 116- Muaccel bir
borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer.
Borcun ifa
edileceği gün, birlikte belirlenmiş
veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka
dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde
bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle
borçlu temerrüde düşmüş olur.
II. Hükümleri
1. Genel olarak
a. Gecikme tazminatı
MADDE 117- Temerrüde
düşen borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat
etmedikçe, borcun geç ifasından dolayı
alacaklının uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür.
b. Beklenmedik hâlden sorumluluk
MADDE 118- Temerrüde
düşen borçlu, beklenmedik hâl sebebiyle doğacak zarardan
sorumludur.
Borçlu,
temerrüde düşmekte kusuru olmadığını veya borcunu
zamanında ifa etmiş olsaydı bile beklenmedik hâlin ifa
konusu şeye zarar vereceğini ispat ederek bu
sorumluluktan kurtulabilir.
2. Temerrüt faizi
a. Genel olarak
MADDE 119- Uygulanacak
yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede
kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte
yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir.
Sözleşme
ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı,
birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının
yüzde yüz fazlasını aşamaz.
Akdî faiz
oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt
faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da
birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise,
temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli
olur.
b. Faizlerde, iratlarda ve bağışlamada temerrüt faizi
MADDE 120- Faiz veya irat
borcunu ya da bağışladığı bir miktar parayı ödemekte
temerrüde düşen borçlu, icra takibine girişildiği veya
dava açıldığı günden başlayarak, temerrüt faizi ödemekle
yükümlüdür.
Buna
aykırı olarak yapılan anlaşmalar, ceza koşulu
hükümlerine tâbi olur.
Temerrüt
faizine, ayrıca temerrüt faizi yürütülemez.
3. Aşkın zarar
MADDE 121- Alacaklı,
temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu
kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe,
bu zararı da gidermekle yükümlüdür.
Temerrüt
faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada
belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas
hakkında karar verirken bu zararın miktarına da
hükmeder.
4. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde
a. Süre verilmesi
MADDE 122- Karşılıklı
borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüde
düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun
bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini
hâkimden isteyebilir.
b. Süre verilmesini gerektirmeyen durumlar
MADDE 123- Aşağıdaki
durumlarda süre verilmesine gerek yoktur:
1.
Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre
verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa,
2.
Borçlunun temerrüdü sonucunda borcun ifası alacaklı için
yararsız kalmışsa,
3. Borcun
ifasının, belirli bir zamanda veya belirli bir süre
içinde gerçekleşmemesi üzerine, ifanın artık kabul
edilmeyeceği sözleşmeden anlaşılıyorsa.
c. Seçimlik haklar
MADDE 124- Temerrüde
düşen borçlu, verilen süre içinde,
borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini
gerektirmeyen bir durum söz konusu ise; alacaklı, her
zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat
isteme hakkına sahiptir.
Alacaklı,
ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme
hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa
edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir
veya sözleşmeden dönebilir.
Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak
ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa
ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda
borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını
ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz
kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de
isteyebilir.
d. Sürekli edimli sözleşmelerde
MADDE 125- İfasına
başlanmış sürekli edimli sözleşmelerde, borçlunun
temerrüdü hâlinde alacaklı, ifa ve gecikme tazminatı
isteyebileceği gibi, sözleşmeyi feshederek, sözleşmenin
süresinden önce sona ermesi yüzünden uğradığı zararın
giderilmesini isteyebilir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Borç İlişkilerinin Üçüncü Kişilere Etkisi
A. Alacaklıya halef olma
MADDE 126- Alacaklıya
ifada bulunan üçüncü kişi, aşağıdaki hâllerde ifası
ölçüsünde alacaklının haklarına halef olur:
1.
Başkasının borcu için rehnedilen bir şeyi rehinden
kurtardığı ve bu şey üzerinde mülkiyet veya başka bir
aynî hakkı bulunduğu takdirde,
2.
Alacaklıya ifada bulunan üçüncü kişinin ona halef
olacağı, borçlu tarafından ifadan önce alacaklıya
bildirildiği takdirde.
Diğer
halefiyet hâllerine ilişkin kanun hükümleri saklıdır.
B. Üçüncü kişinin fiilini üstlenme
MADDE 127- Üçüncü bir
kişinin fiilini başkasına karşı üstlenen, bu fiilin
gerçekleşmemesinden doğan zararı gidermekle yükümlüdür.
Belirli
bir süre için yapılan üstlenmede, sürenin bitimine kadar
üstlenene edimini ifa etmesi için yazılı olarak
başvurulmaması hâlinde, üstlenenin sorumluluğunun sona
ereceği kararlaştırılabilir.
C. Üçüncü kişi yararına sözleşme
I. Genel olarak
MADDE 128- Kendi adına
sözleşme yapan kişi, o sözleşmeye üçüncü kişi yararına
bir edim yükümlülüğü koydurmuşsa, edimin üçüncü kişiye
ifa edilmesini isteyebilir.
Üçüncü
kişi veya üçüncü kişiye halef olanlar
da, tarafların amacına veya örf ve âdete uygun düştüğü
takdirde edimin ifasını isteyebilirler. Bu durumda,
üçüncü kişi veya ona halef olanlar bu hakkı kullanmak
istediklerini borçluya bildirdikten sonra, alacaklı
borçluyu ibra edemeyeceği gibi, borcun nitelik ve
kapsamını da değiştiremez.
II. Sorumluluk sigortalarında
MADDE 129- Başkasını
çalıştıran kişi, çalıştırdığı kişiye karşı hukukî
sorumluluğunu güvence altına almak üzere sigorta
yaptırmışsa, sigortadan doğan haklar doğrudan doğruya
çalışana ait olur.
Ancak,
çalışana ödenecek sigorta tazminatı, genel hükümlere
göre ödenecek tazminattan indirilir.
Diğer
hukukî sorumluluk sigortalarına ilişkin kanun hükümleri
saklıdır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Borçların ve Borç İlişkilerinin Sona Ermesi, Zamanaşımı
BİRİNCİ AYIRIM
Sona Erme Hâlleri
A. Asıl borca bağlı hak ve borçların sona ermesi
MADDE 130- Asıl borç ifa
ya da diğer bir sebeple sona erdiği takdirde, rehin,
kefalet, faiz ve ceza koşulu gibi buna bağlı hak ve
borçlar da sona ermiş olur.
İşlemiş
faizin ve ceza koşulunun ifasını isteme hakkı
sözleşmeyle veya ifa anına kadar yapılacak bir
bildirimle saklı tutulmuş ise ya da durum ve koşullardan
saklı tutulduğu anlaşılmaktaysa, bu faizler ve ceza
koşulu istenebilir.
Taşınmaz
rehnine, kıymetli evraka ve konkordatoya ilişkin özel
hükümler saklıdır.
B. İbra
MADDE 131- Borcu doğuran
işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı
tutulmuş olsa bile, borç, tarafların şekle bağlı
olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya
kısmen ortadan kaldırılabilir.
C. Yenileme
I. Genel olarak
MADDE 132- Yeni bir
borçla mevcut bir borcun sona erdirilmesi, ancak
tarafların bu yöndeki açık iradesi ile olur.
Özellikle
mevcut borç için kambiyo taahhüdünde
bulunulması veya yeni bir alacak senedi ya da yeni
bir kefalet senedi
düzenlenmesi, tarafların açık yenileme iradeleri
olmadıkça yenileme sayılmaz.
II. Cari hesaplarda
MADDE 133- Çeşitli
kalemlerin bir cari hesaba sadece kaydedilmiş olması,
borcun yenilenmiş olduğu anlamına gelmez.
Ancak,
hesabın kesilmiş ve hesap sonucu diğer tarafça kabul
edilmiş olması durumunda, borç yenilenmiş olur.
Kalemlerden birinin güvencesi varsa, aksi
kararlaştırılmadıkça, hesap kesilip sonucun kabul
edilmiş olması, güvenceyi sona erdirmez.
D. Birleşme
MADDE 134- Alacaklı ve
borçlu sıfatlarının aynı kişide birleşmesiyle borç sona
erer. Ancak, üçüncü kişilerin alacak üzerinde önceden
mevcut olan hakları birleşmeden
etkilenmez.
Birleşme
geçmişe etkili olarak ortadan kalkarsa,
borç varlığını sürdürür.
Taşınmaz
rehni ve kıymetli evraka ilişkin özel hükümler saklıdır.
E.
İfa imkânsızlığı
I.
Genel olarak
MADDE 135- Borcun ifası
borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle
imkânsızlaşırsa, borç sona erer.
Karşılıklı
borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle
borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu
edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri
vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş
olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya
sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın
alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün
dışındadır.
Borçlu
ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin
bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri
almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.
II.
Kısmî ifa imkânsızlığı
MADDE 136- Borcun ifası
borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen
imkânsızlaşırsa borçlu, borcunun sadece imkânsızlaşan
kısmından kurtulur. Ancak, bu kısmî ifa imkânsızlığı
önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin
yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, borcun tamamı sona
erer.
Karşılıklı
borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın borcu kısmen
imkânsızlaşır ve alacaklı kısmî ifaya razı olursa, karşı
edim de o oranda ifa edilir. Alacaklının böyle bir ifaya
razı olmaması veya karşı edimin bölünemeyen nitelikte
olması durumunda, tam imkânsızlık hükümleri uygulanır.
III. Aşırı ifa güçlüğü
MADDE 137- Sözleşmenin
yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi
de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan
kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin
yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın
istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek
derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu
henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde
güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş
olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara
uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde
sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli
sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine
fesih hakkını kullanır.
F.
Takas
I.
Koşulları
1.
Genel olarak
MADDE 138- İki kişi,
karşılıklı olarak bir miktar para veya özdeş diğer
edimleri birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki
borç muaccel ise her biri alacağını borcuyla takas
edebilir.
Alacaklardan biri çekişmeli olsa bile takas ileri
sürülebilir.
Zamanaşımına uğramış bir alacağın takası, ancak takas
edilebileceği anda henüz zamanaşımına uğramamış olması
koşuluyla ileri sürülebilir.
2. Kefalet hâlinde
MADDE 139-
Asıl borçlunun takası ileri sürme hakkı bulundukça,
kefili de alacaklıya ifada bulunmaktan kaçınabilir.
3. Üçüncü kişi yararına sözleşme hâlinde
MADDE 140- Üçüncü kişi
yararına borçlanan kişi, bu borcu ile
sözleşmenin diğer tarafından olan
alacağını takas edemez.
4. Borçlunun iflâsı hâlinde
MADDE 141- Borçlunun
iflâsı hâlinde alacaklılar, muaccel olmasalar bile,
alacaklarını, müflise olan borçları ile
takas edebilirler.
II. Hükümleri
MADDE 142- Takas, ancak
borçlunun takas iradesini alacaklıya bildirmesiyle
gerçekleşir. Bu durumda her iki borç, takas
edilebilecekleri anda daha az olan borç tutarınca sona
erer.
Cari
hesapla ilgili ticarete ilişkin özel teamüller saklıdır.
III. Alacaklının rızasıyla takas edilebilir alacaklar
MADDE 143- Aşağıdaki
alacaklar takas haklarının doğumundan sonra, ancak
alacaklıların rızasıyla takas edilebilir:
1. Tevdi
edilmiş eşyanın geri verilmesine veya bedeline ilişkin
alacaklar,
2. Haksız
olarak alınmış veya aldatma sonucunda
alıkonulmuş eşyanın geri verilmesine veya bedeline
ilişkin alacaklar,
3. Nafaka
ve işçi ücreti gibi, borçlunun ve ailesinin bakımı için
zorunlu olup, özel niteliği gereği, doğrudan alacaklıya
verilmesi gereken alacaklar.
IV. Takastan feragat
MADDE 144- Borçlu, takas
hakkından önceden de feragat edebilir.
İKİNCİ AYIRIM
Zamanaşımı
A. Süreler
I. On yıllık zamanaşımı
MADDE 145-
Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on
yıllık zamanaşımına tâbidir.
II. Beş yıllık zamanaşımı
MADDE 146- Aşağıdaki
alacaklar için beş yıllık zamanaşımı uygulanır:
1. Kira
bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer dönemsel
edimler,
2. Otel,
motel, pansiyon ve tatil köyü gibi yerlerdeki konaklama
bedelleri ile lokanta ve benzeri yerlerdeki yeme içme
bedelleri,
3. Küçük
sanat işlerinden ve küçük çapta perakende satışlardan
doğan alacaklar,
4. Bir
ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların
birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki; bir
ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile
ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklar,
5.
Vekâlet, komisyon ve acentalık sözleşmelerinden, ticarî
simsarlık ücreti alacağı dışında, simsarlık
sözleşmesinden doğan alacaklar,
6.
Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da
gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden
doğan alacaklar.
III. Sürelerin kesinliği
MADDE 147- Bu ayırımda
belirlenen zamanaşımı süreleri, sözleşmeyle
değiştirilemez.
IV. Zamanaşımının başlangıcı
1. Genel olarak
MADDE 148- Zamanaşımı,
alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar.
Alacağın
muaccel olmasının bir bildirime bağlı olduğu hâllerde,
zamanaşımı bu bildirimin yapılabileceği günden işlemeye
başlar.
2. Dönemsel edimlerde
MADDE 149- Ömür boyunca
gelir ve benzeri dönemsel edimlerde, alacağın tamamı
için zamanaşımı, ifa edilmemiş ilk dönemsel edimin
muaccel olduğu günde işlemeye başlar.
Alacağın
tamamı zamanaşımına uğramışsa, ifa edilmemiş dönemsel
edimler de zamanaşımına uğramış olur.
V. Sürelerin hesaplanması
MADDE 150- Süreler
hesaplanırken zamanaşımının başladığı gün sayılmaz ve
zamanaşımı ancak sürenin son günü de hak
kullanılmaksızın geçince gerçekleşmiş olur.
Zamanaşımı
sürelerinin hesaplanmasında da, borçların ifasındaki
sürelerin hesaplanmasına ilişkin hükümler uygulanır.
B. Bağlı alacaklarda zamanaşımı
MADDE 151- Asıl alacak
zamanaşımına uğrayınca, ona bağlı faiz ve diğer
alacaklar da zamanaşımına uğramış olur.
C. Zamanaşımının durması
MADDE 152- Aşağıdaki
durumlarda zamanaşımı işlemeye başlamaz, başlamışsa
durur:
1. Velâyet
süresince, çocukların ana ve babalarından olan
alacakları için,
2. Vesayet
süresince, vesayet altında bulunanların vasiden veya
vesayet işlemleri sebebiyle Devletten olan alacakları
için,
3. Evlilik
devam ettiği sürece, eşlerin diğerinden olan alacakları
için,
4. Hizmet
ilişkisi süresince, ev hizmetlilerinin onları
çalıştıranlardan olan alacakları için,
5. Borçlu,
alacak üzerinde intifa hakkına sahip olduğu sürece,
6.
Alacağı, Türk mahkemelerinde ileri sürme imkânının
bulunmadığı sürece,
7.
Alacaklı ve borçlu sıfatının aynı kişide birleşmesinde,
birleşmenin ileride geçmişe etkili olarak ortadan
kalkması durumunda, bu durumun ortaya çıkmasına kadar
geçecek sürece.
Zamanaşımını durduran sebeplerin ortadan kalktığı günün
bitiminde zamanaşımı işlemeye başlar veya durmadan önce
başlamış olan işlemesini sürdürür.
D. Zamanaşımının kesilmesi
I. Sebepleri
MADDE 153- Aşağıdaki
durumlarda zamanaşımı kesilir:
1. Borçlu
borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş veya kısmen
ifada bulunmuşsa ya da rehin vermiş veya kefil
göstermişse,
2.
Alacaklı, dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme
başvurmuşsa, icra takibinde bulunmuşsa ya da iflâs
masasına başvurmuşsa.
II. Birlikte borçlulara etkisi
MADDE 154- Zamanaşımı
müteselsil borçlulardan veya bölünemeyen borcun
borçlularından birine karşı kesilince, diğerlerine karşı
da kesilmiş olur.
Zamanaşımı
asıl borçluya karşı kesilince, kefile karşı da kesilmiş
olur.
Zamanaşımı
kefile karşı kesilince, asıl borçluya karşı kesilmiş
olmaz.
III. Yeni sürenin başlaması
1. Borcun ikrar edilmesi veya karara bağlanması
durumunda
MADDE 155- Zamanaşımının
kesilmesiyle, yeni bir süre işlemeye başlar.
Borç bir
senetle ikrar edilmiş veya bir mahkeme ya da hakem
kararına bağlanmış ise, yeni süre her zaman on yıldır.
2. Alacaklının fiili hâlinde
MADDE 156- Bir dava veya
def’i yoluyla kesilmiş olan zamanaşımı, dava süresince
tarafların yargılamaya ilişkin her işleminden veya
hâkimin her kararından sonra yeniden işlemeye başlar.
Zamanaşımı, icra takibiyle kesilmişse, alacağın takibine
ilişkin her işlemden sonra yeniden işlemeye başlar.
Zamanaşımı, iflâs masasına başvurma sebebiyle
kesilmişse, iflâsa ilişkin hükümlere göre alacağın
yeniden istenmesi imkânının doğumundan itibaren yeniden
işlemeye başlar.
E. Davanın reddinde ek süre
MADDE 157- Davanın
açıldığı veya def’inin ileri sürüldüğü mahkemenin
yetkili veya görevli olmaması veya düzeltilebilecek bir
biçimde yanlışlık yapılması ya da vaktinden önce açılmış
olması yüzünden dava reddedilmiş olup da, o arada
zamanaşımı süresi dolmuşsa, alacaklının haklarını
kullanabilmesi için altmış günlük ek süre işlemeye
başlar.
F. Taşınır rehni ile güvenceye bağlanmış alacakta
MADDE 158- Alacağın bir
taşınır rehniyle güvenceye bağlanmış olması, bu alacak
için zamanaşımının işlemesine engel olmaz; bununla
birlikte alacaklının, hakkını rehinden alma yetkisi
devam eder.
G. Zamanaşımından feragat
MADDE 159- Zamanaşımından
önceden feragat edilemez.
Müteselsil
borçlulardan birinin feragat etmiş olması, diğerlerine
karşı ileri sürülemez.
Bölünemez
bir borcun borçlularından birinin feragat etmiş olması
durumunda da aynı hüküm uygulanır.
Asıl
borçlunun feragati de kefile karşı ileri sürülemez.
H. İleri sürülmesi
MADDE 160-
Zamanaşımı ileri sürülmedikçe, hâkim bunu kendiliğinden
göz önüne alamaz.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Borç İlişkilerinde Özel Durumlar
BİRİNCİ AYIRIM
Teselsül
A. Müteselsil borçluluk
I. Doğuşu
MADDE 161- Birden çok
borçludan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından
sorumlu olmayı kabul ettiğini bildirirse, müteselsil
borçluluk doğar.
Böyle bir
bildirim yoksa, müteselsil borçluluk ancak kanunda
öngörülen hâllerde doğar.
II. Dış ilişki
1. Hükümleri
a. Borçluların sorumluluğu
MADDE 162- Alacaklı,
borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse
borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden
isteyebilir.
Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar
devam eder.
b.
Borçluların savunmaları
MADDE 163- Müteselsil
borçlulardan biri, alacaklıya karşı, ancak onunla kendi
arasındaki kişisel ilişkilerden veya müteselsil borcun
sebep ya da konusundan doğan def’i ve itirazları ileri
sürebilir.
Müteselsil
borçlulardan biri ortak def’i ve itirazları ileri
sürmezse, diğerine karşı sorumlu olur.
c. Borçluların bireysel davranışı
MADDE 164- Kanun veya
sözleşme ile aksi belirlenmedikçe, borçlulardan biri
kendi davranışıyla diğer borçluların durumunu
ağırlaştıramaz.
2.
Borcun sona ermesi
MADDE 165- Borçlulardan
biri, ifa veya takasla borcun tamamını veya bir kısmını
sona erdirmişse, bu oranda diğer borçluları da borçtan
kurtarmış olur.
Borçlulardan biri, alacaklıya ifada bulunmaksızın
borçtan kurtulmuşsa, diğer borçlular bundan, ancak
durumun veya borcun niteliğinin elverdiği ölçüde
yararlanabilirler.
Alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı ibra
sözleşmesi, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun iç
ilişkideki borca katılma payı oranında borçtan kurtarır.
III. İç ilişki
1. Paylaşım
MADDE 166- Aksi
kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukukî
ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her
biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit
paylarla sorumludurlar.
Kendisine
düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği
fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır. Bu
durumda borçlu, her bir borçluya ancak payı oranında
rücu edebilir.
Borçlulardan birinden alınamayan miktarı, diğer
borçlular eşit olarak üstlenmekle yükümlüdürler.
2. Alacaklıya halef olma
MADDE 167- Diğerlerine
başvurma hakkına sahip olan borçlulardan her biri, ifa
ettiği miktar oranında alacaklının haklarına halef
olur.
Alacaklı
diğerlerinin zararına olarak borçlulardan birinin
durumunu iyileştirirse, bunun sonuçlarına katlanır.
B. Müteselsil alacaklılık
MADDE 168- Müteselsil
alacaklılık, borçlunun, alacaklılardan her birine borcun
tamamını isteme hakkını tanıdığı veya kanunun
belirlediği durumlarda doğar.
Borçlu,
alacaklılardan birine yaptığı ifayla, bütün alacaklılara
karşı borcundan kurtulmuş olur.
Alacaklılardan birinin icraya veya mahkemeye başvurmuş
olduğu kendisine bildirilmedikçe, borçlu onlardan
dilediği birine ifada bulunabilir.
Aksi
kararlaştırılmadıkça veya alacaklılar arasındaki hukukî
ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, alacaklılardan
her birinin edim üzerindeki hakları eşittir.
Kendisine
düşen paydan fazlasını elde eden alacaklı, bu fazlalığı
payını alamamış olan diğer alacaklılara ödemekle
yükümlüdür.
İKİNCİ AYIRIM
Koşullar
A. Geciktirici koşul
I. Genel olarak
MADDE 169- Bir
sözleşmenin hüküm ifade etmesi, gerçekleşip
gerçekleşmeyeceği bilinmeyen bir olguya bırakılmışsa, o
sözleşme geciktirici koşula bağlanmış olur.
Aksi
kararlaştırılmamışsa, geciktirici
koşula bağlı sözleşme, ancak koşulun gerçekleştiği andan
başlayarak hüküm ifade eder.
II. Koşulun askıda olduğu sıradaki durum
MADDE 170- Koşul
gerçekleşinceye kadar borçlu, borcun gereği gibi ifasını
engelleyecek her türlü davranıştan kaçınmakla
yükümlüdür.
Koşula
bağlı hakkı tehlikeye düşürülen alacaklı, alacağı koşula
bağlı olmayan alacaklıların haklarını korumak üzere
başvurabilecekleri önlemleri alabilir.
Koşulun
gerçekleşmesinden önce yapılan tasarruflar, koşulun
hükümlerini zedelediği oranda geçersiz olur.
III. Koşul gerçekleşinceye kadar elde edilen yararlar
MADDE 171- Borcun
konusunu oluşturan şey, koşulun gerçekleşmesinden önce
kendisine verilen alacaklı, koşul gerçekleşirse, koşulun
gerçekleşmesine kadar elde ettiği yararların sahibi
olur.
Koşul
gerçekleşmezse alacaklı, elde ettiği yararları geri
vermekle yükümlüdür.
B. Bozucu koşul
MADDE 172- Sona ermesi
önceden gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bilinmeyen bir
olguya bırakılan sözleşme, bozucu koşula bağlanmış olur.
Bozucu
koşula bağlanmış sözleşmenin hükümleri, koşulun
gerçekleştiği anda ortadan kalkar.
Aksi
kararlaştırılmadıkça veya işin niteliğinden
anlaşılmadıkça sona erme, geçmişe etkili olmaz.
C. Ortak hükümler
I. Koşulun gerçekleşmesi
MADDE 173- Koşul,
taraflardan birinin bizzat yerine getirmesi gerekli bir
davranış değilse, o tarafın ölümü hâlinde mirasçısı onun
yerine geçebilir.
II. Dürüstlük kurallarına aykırı engelleme
MADDE 174- Taraflardan
biri, koşulun gerçekleşmesine dürüstlük kurallarına
aykırı olarak engel olursa, koşul gerçekleşmiş sayılır.
Taraflardan biri, koşulun gerçekleşmesini dürüstlük
kurallarına aykırı biçimde sağlarsa, koşul
gerçekleşmemiş sayılır.
III. Yasak koşullar
MADDE 175- Bir koşul,
hukuka veya ahlâka aykırı bir yapma veya yapmama fiilini
sağlamak amacıyla konulmuşsa, bu koşula bağlı hukukî
işlem kesin olarak hükümsüzdür.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Bağlanma Parası, Cayma Parası ve Ceza Koşulu
A. Bağlanma parası
MADDE 176- Sözleşme
yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar para,
cayma parası olarak değil sözleşmenin yapıldığına kanıt
olarak verilmiş sayılır.
Aksine
sözleşme veya yerel âdet olmadıkça, bağlanma parası esas
alacaktan düşülür.
B. Cayma parası
MADDE 177- Cayma parası
kararlaştırılmışsa, taraflardan her biri sözleşmeden
caymaya yetkili sayılır; bu durumda parayı vermiş olan
cayarsa verdiğini bırakır; almış olan cayarsa aldığının
iki katını geri verir.
C. Ceza koşulu
I. Alacaklının hakları
1. Cezanın sözleşmenin ifası ile ilişkisi
MADDE 178- Bir
sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu
için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden
anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını
isteyebilir.
Ceza,
borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu
için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça
feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş
olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da
isteyebilir.
Borçlunun,
kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya
fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat
etme hakkı saklıdır.
2. Ceza ile zarar arasındaki ilişki
MADDE 179- Alacaklı
hiçbir zarara uğramamış olsa bile, kararlaştırılan
cezanın ifası gerekir.
Alacaklının uğradığı zarar kararlaştırılan ceza tutarını
aşıyorsa alacaklı, borçlunun kusuru bulunduğunu ispat
etmedikçe aşan miktarı isteyemez.
3. Kısmî ifanın yanması
MADDE 180- Ceza koşuluna
ilişkin hükümler, dönme durumunda ifa edilmiş olan
kısmın alacaklıya kalacağını öngören sözleşmelere de
uygulanır.
Taksitle
satışa ilişkin hükümler saklıdır.
II. Cezanın miktarı, geçersizliği ve indirilmesi
MADDE 181- Taraflar,
cezanın miktarını serbestçe belirleyebilirler.
Asıl borç
herhangi bir sebeple geçersiz ise veya aksi
kararlaştırılmadıkça sonradan borçlunun sorumlu
tutulamayacağı bir sebeple imkânsız hâle gelmişse,
cezanın ifası istenemez. Ceza koşulunun geçersiz olması
veya borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple
sonradan imkânsız hâle gelmesi, asıl borcun
geçerliliğini etkilemez.
Hâkim,
aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Borç İlişkilerinde Taraf Değişiklikleri
BİRİNCİ AYIRIM
Alacağın Devri
A. Koşulları
I. İradî devir
1. Genel olarak
MADDE 182- Kanun,
sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı,
borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir
kişiye devredebilir.
Borçlu,
devir yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına
güvenerek alacağı devralmış olan üçüncü kişiye karşı,
alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu
savunmasını ileri süremez.
2. Şekli
MADDE 183- Alacağın
devrinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına
bağlıdır.
Alacağın
devri sözü verme, şekle bağlı değildir.
II. Yasal veya yargısal devir ve etkisi
MADDE 184- Alacağın devri
kanun veya mahkeme kararı gereğince gerçekleşmişse, bu
devir özel bir şekle ve önceki alacaklının rızasını
açıklamasına gerek olmaksızın, üçüncü kişilere karşı
ileri sürülebilir.
B. Devrin hükümleri
I. Borçlunun durumu
1. İyiniyetle yapılan ifa
MADDE 185– Borçlu,
alacağın devredildiği devreden veya devralan tarafından
kendisine bildirilmemişse, önceki alacaklıya; alacak
birkaç kez devredilmişse, son devralan yerine önceki
devralanlardan birine iyiniyetle ifada bulunarak
borcundan kurtulur.
2. İfadan kaçınma ve tevdi
MADDE 186- Kime ait
olduğu çekişmeli bulunan bir alacağın borçlusu, ifadan
kaçınabilir ve alacağın konusunu hâkim tarafından
belirlenen yere tevdi etmekle borçtan kurtulur.
Borçlu,
alacağın çekişmeli olduğunu bildiği hâlde ifada
bulunursa, bundan doğacak sonuçlardan sorumlu olur.
Dava
konusu olan çekişme mahkemece henüz sonuca bağlanmamış
ve borç da muaccel ise, taraflardan her biri borçluyu,
edimi tevdi etmeye zorlayabilir.
3. Borçluya ait savunmalar
MADDE 187- Borçlu, devri
öğrendiği sırada devredene karşı sahip olduğu
savunmaları, devralana karşı da ileri sürebilir.
Borçlu,
devri öğrendiği anda muaccel olmayan alacağını,
devredilen alacaktan önce muaccel olması koşuluyla borcu
ile takas edebilir.
II. Öncelik hakları ve bağlı hakların geçişi
MADDE 188- Alacağın devri
ile devredenin kişiliğine özgü olanlar dışındaki öncelik
hakları ve bağlı haklar da devralana geçer.
Asıl
alacakla birlikte işlemiş faizler de devredilmiş
sayılır.
III. Senet ve belgelerin teslimi ve bilgi verilmesi
MADDE 189- Devreden,
devralana alacak senedi ile elinde bulunan ispatla
ilgili diğer belgeleri teslim etmek ve alacağını ileri
sürebilmesi için gerekli bilgileri vermekle yükümlüdür.
IV. Garanti
1. Genel olarak
MADDE 190- Alacak, bir
edim karşılığında devredilmişse devreden, devir
sırasında alacağın varlığını ve borçlunun ödeme gücüne
sahip olduğunu garanti etmiş olur.
Alacak bir
edim karşılığı olmaksızın devredilmiş ya da kanun
gereğince başkasına geçmişse, devreden veya önceki
alacaklı, alacağın varlığından ve borçlunun ödeme
gücünden sorumlu değildir.
2. İfaya yönelik devir
MADDE 191- Alacaklı,
alacağını borcu ifaya yönelik olarak devretmekle
birlikte borca mahsup edilecek miktarı belirlememişse
devralan, ancak borçludan aldığı veya gereken özeni
gösterseydi alabilecek olduğu miktarı, kendi alacağına
mahsup etmek zorundadır.
3. Sorumluluğun kapsamı
MADDE 192- Devralan
garanti ile yükümlü olan devredenden aşağıdaki
istemlerde bulunabilir:
1. İfa
ettiği karşı edimin faizi ile birlikte geri verilmesini,
2. Devrin
sebep olduğu giderleri,
3.
Borçluya karşı devraldığı alacağı elde etmek için
yaptığı ve sonuçsuz girişimlerin yol açtığı giderleri,
4.
Devreden kusursuzluğunu ispat etmedikçe uğradığı diğer
zararlarını.
C. Özel hükümlerin saklılığı
MADDE 193- Bazı hakların
devrine özgü olarak kanunla konulmuş bulunan hükümler
saklıdır.
İKİNCİ AYIRIM
Borcun Üstlenilmesi
A. İç üstlenme sözleşmesi
MADDE 194- Borçlu ile iç
üstlenme sözleşmesi yapan kişi, borcu bizzat ifa ederek
veya alacaklının rızasıyla borcu üstlenerek, borçluyu
borcundan kurtarma yükümlülüğü altına girmiş olur.
Borçlu, iç
üstlenme sözleşmesinden doğan borçlarını ifa etmedikçe,
diğer taraftan yükümlülüğünü yerine getirmesini
isteyemez.
Borçlu,
borcundan kurtarılmamışsa, diğer taraftan güvence
isteyebilir.
B. Dış üstlenme sözleşmesi
I. Öneri ve kabul
MADDE 195- Borçlunun
yerine yenisinin geçmesi ve borcundan kurtarılması,
borcu üstlenen ile alacaklı arasında yapılacak
sözleşmeyle olur.
İç
üstlenme sözleşmesinin, üstlenen veya onun izni ile
borçlu tarafından alacaklıya bildirilmesi, dış üstlenme
sözleşmesinin yapılmasına ilişkin öneri anlamına gelir.
Alacaklının kabulü açık veya örtülü olabilir. Alacaklı,
çekince ileri sürmeksizin üstlenenin ifasını kabul eder
veya onun borçlu sıfatı ile yaptığı diğer herhangi bir
işleme rıza gösterirse, borcun üstlenilmesini kabul
etmiş sayılır.
II. Önerinin bağlayıcılığı
MADDE 196- Borcun
üstlenilmesine ilişkin öneri alacaklı
tarafından her zaman kabul edilebilir. Ancak, üstlenen
veya önceki borçlu kabul için bir süre koyabilir.
Alacaklı bu sürenin bitimine kadar susarsa, öneri
reddedilmiş sayılır.
Önerinin
alacaklı tarafından kabul edilmesinden önce yeni bir iç
üstlenme sözleşmesi yapılır ve bu ikinci üstlenmeye
ilişkin olarak alacaklıya öneride bulunulursa, ilk
öneride bulunan, önerisi ile bağlı olmaktan kurtulur.
C. Borçlunun değişmesinin sonuçları
I. Bağlı hak ve borçlar
MADDE 197- Borçlu
değişmiş olsa bile, alacaklının borçlunun kendisine
bağlı olanlar dışındaki bağlı hakları saklı kalır.
Bununla
birlikte borcun güvencesi olarak rehin veren üçüncü
kişinin ve kefilin sorumlulukları, ancak onların borcun
üstlenilmesine yazılı olarak rıza göstermeleri hâlinde
devam eder.
II. Savunmalar
MADDE 198- Üstlenilen
borca ilişkin savunmaları ileri sürme hakkı, yeni
borçluya geçer.
Dış
üstlenme sözleşmesinden aksi anlaşılmadıkça yeni borçlu,
alacaklıya karşı önceki borçlunun ileri sürebileceği
kişisel savunmalarda bulunamaz.
Yeni
borçlu, iç üstlenme sözleşmesinden kaynaklanan
savunmaları alacaklıya karşı ileri süremez.
D. Sözleşmenin hükümsüzlüğü
MADDE 199- Dış üstlenme
sözleşmesi hükümsüz hâle gelirse, iyiniyetli üçüncü
kişilerin hakları saklı kalmak üzere, eski borç bütün
bağlı borçlarıyla birlikte varlığını sürdürür.
Bundan
başka, borcu üstlenen üstlenme sözleşmesinin hükümsüz
hâle gelmesinde ve alacaklının zarara uğramasında
kendisine bir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe
alacaklı, önceden sağlanmış güvenceyi yitirmesi yüzünden
veya başka herhangi bir sebeple uğradığı zararın
giderilmesini üstlenenden isteyebilir.
E. Borca katılma
MADDE 200-
Borca katılma, mevcut bir borca borçlunun yanında yer
almak üzere, katılan ile alacaklı arasında yapılan ve
katılanın, borçlu ile birlikte borçtan sorumlu olması
sonucunu doğuran bir sözleşmedir.
Borca
katılan ile borçlu, alacaklıya karşı müteselsilen
sorumlu olurlar.
F. Malvarlığının veya işletmenin devralınması
MADDE 201- Bir
malvarlığını veya bir işletmeyi aktif ve pasifleri ile
birlikte devralan, bunu alacaklılara bildirdiği veya
ticarî işletmeler için Ticaret Sicili Gazetesinde,
diğerleri için Türkiye genelinde dağıtımı yapılan
gazetelerden birinde yayımlanacak ilânla duyurduğu
tarihten başlayarak, onlara karşı malvarlığındaki veya
işletmedeki borçlardan sorumlu olur.
Bununla
birlikte, iki yıl süreyle önceki borçlu da devralanla
birlikte müteselsil borçlu olarak sorumlu kalır. Bu
süre, muaccel borçlar için, bildirme veya duyuru
tarihinden; daha sonra muaccel olacak borçlar için ise,
muacceliyet tarihinden işlemeye başlar.
Borçların
bu yoldan üstlenilmesinin sonuçları, dış üstlenme
sözleşmesinden doğan sonuçlarla özdeştir.
Bildirme
veya ilânla duyurma yükümlülüğü devralan tarafından
yerine getirilmedikçe, ikinci fıkrada öngörülen iki
yıllık süre işlemeye başlamaz.
G. İşletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi
MADDE 202- Bir işletme,
başka bir işletme ile aktif ve pasiflerin karşılıklı
olarak devralınması ya da birinin diğerine katılması
yoluyla birleştirilirse, her iki işletmenin
alacaklıları, bir malvarlığının devralınmasından doğan
haklara sahip olup, bütün alacaklarını yeni işletmeden
alabilirler.
Bir tek
kişiye ait olup da, kollektif veya komandit ortaklık
hâline dönüştürülen bir işletmenin borçları hakkında da
aynı hüküm uygulanır.
H. Özel hükümlerin saklılığı
MADDE 203-
Mirasın paylaşılması ve rehinli taşınmazların devri
konusundaki borcun üstlenilmesine ilişkin özel hükümler
saklıdır.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Sözleşmenin Devri ve Sözleşmeye Katılma
A. Sözleşmenin devri
MADDE 204-
Sözleşmenin devri, sözleşmeyi devralan ile devreden ve
sözleşmede kalan taraf arasında yapılan ve devredenin bu
sözleşmeden doğan taraf olma sıfatı ile birlikte bütün
hak ve borçlarını devralana geçiren bir anlaşmadır.
Sözleşmeyi
devralan ile devreden arasında yapılan ve sözleşmede
kalan diğer tarafça önceden verilen izne dayanan veya
sonradan onaylanan anlaşma da, sözleşmenin devri
hükümlerine tâbidir.
Sözleşmenin devrinin geçerliliği, devredilen sözleşmenin
şekline bağlıdır.
Kanundan
doğan halefiyet hâlleri ile diğer özel hükümler
saklıdır.
B. Sözleşmeye katılma
MADDE 205-
Sözleşmeye katılma, mevcut bir sözleşmeye taraflardan
birinin yanında yer almak üzere, katılan ile bu
sözleşmenin tarafları arasında yapılan ve katılanın,
yanında yer aldığı tarafla birlikte, onun hak ve
borçlarına sahip olması sonucunu doğuran bir anlaşmadır.
Anlaşmada
aksi kararlaştırılmamışsa, sözleşmeye katılan ile
yanında yer aldığı taraf, sözleşmenin diğer tarafına
karşı müteselsilen alacaklı ve borçlu olurlar.
Sözleşmeye
katılmanın geçerliliği, katılma konusu sözleşmenin
şekline bağlıdır.
İKİNCİ KISIM
Özel Borç İlişkileri
BİRİNCİ BÖLÜM
Satış Sözleşmesi
BİRİNCİ AYIRIM
Genel Hükümler
A. Tanımı ve hükümleri
MADDE 206- Satış
sözleşmesi, satıcının, satılanın
zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya
devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel
ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir.
Sözleşme
ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet
bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa
etmekle yükümlüdürler.
Durum ve
koşullara göre belirlenmesi mümkün olan bedel,
kararlaştırılmış bedel hükmündedir.
B.
Yarar ve hasar
MADDE 207- Kanundan,
durumun gereğinden veya sözleşmede öngörülen özel
koşullardan doğan ayrık hâller dışında, satılanın yarar
ve hasarı; taşınır satışlarında zilyetliğin devri,
taşınmaz satışlarında ise tescil anına kadar satıcıya
aittir.
Taşınır
satışlarında, alıcının satılanın zilyetliğini devralmada
temerrüde düşmesi durumunda zilyetliğin devri
gerçekleşmişçesine satılanın yarar ve hasarı alıcıya
geçer.
Satıcı
alıcının isteği üzerine satılanı ifa yerinden başka bir
yere gönderirse, yarar ve hasar, satılanın taşıyıcıya
teslim edildiği anda alıcıya geçer.
İKİNCİ AYIRIM
Taşınır Satışı
A. Konusu
MADDE 208- Taşınır
satışı, Türk Medenî Kanunu uyarınca taşınmaz sayılanlar
dışında kalan ve diğer kanunlarda taşınır olarak
belirtilen şeylerin satışıdır.
Ürünler,
bir yapının yıkıntıları ve taş ocağından çıkarılacak
taşlar gibi, taşınmazdan ayrıldıktan sonra mülkiyeti
devredilecek bütünleyici parçaların satılması da taşınır
satışıdır.
B. Satıcının borçları
I. Zilyetliğin devri
1. Kural
MADDE 209- Satıcı,
satılanın mülkiyetini geçirmek amacıyla, zilyetliğini
alıcıya devretmekle yükümlüdür.
2. Devir ve taşıma giderleri
MADDE 210- Aksine
sözleşme veya âdet yoksa, ölçme ve tartma gibi devir
giderleri satıcıya, satılanı devralmak üzere yapılan
giderler ve satılanın ifa yerinden başka yere taşınması
gerektiğinde, taşıma giderleri alıcıya aittir.
Gidersiz
devir kararlaştırılmışsa, satıcı taşıma giderlerini
üstlenmiş sayılır.
Liman ve
gümrük giderleri olmaksızın devir kararlaştırılmışsa
satıcı, dış satım, transit ve dış alım vergilerini
üstlenmiş sayılır; ancak satılanın alıcı tarafından
devralındığı sırada ödenmiş olan tüketim vergilerini
üstlenmiş sayılmaz.
3. Satıcının temerrüdü
a. Kural ve ayrık durum
MADDE 211- Satıcının
temerrüdü hâlinde, borçlunun temerrüdüne ilişkin genel
hükümler uygulanır.
Zilyetliğin devri için belirli bir süre konulmuş olan
ticarî satışlarda, satıcı temerrüde düşerse alıcının,
devir isteminden vazgeçerek borcun ifa edilmemesinden
doğan zararının giderilmesini istediği kabul edilir.
Alıcı,
satılanın devredilmesini isteme niyetinde ise,
belirlenen sürenin bitiminde bunu satıcıya hemen
bildirmek zorundadır.
b. Giderim borcu ve kapsamı
MADDE 212- Borcunu ifa
etmeyen satıcı, alıcının bu yüzden uğradığı zararı
gidermekle yükümlüdür.
Satıcı
borcunu ifa etmezse alıcı, satış bedeli ile kendisine
devredilmeyen satılanın yerine, bir başkasını satın
almak için dürüstlük kurallarına uygun olarak ödediği
bedel arasındaki farkın ödenmesini isteyebilir.
Satılan,
borsada kayıtlı veya piyasa fiyatı bulunan mallardan ise
alıcı, onun yerine bir başkasını satın alma zorunda
olmaksızın, satış bedeli ile belirlenmiş ifa günündeki
piyasa fiyatı arasındaki farkın ödenmesini isteyebilir.
II. Zapttan sorumluluk
1. Konusu
MADDE 213- Satış
sözleşmesinin kurulduğu sırada var olan bir hak
dolayısıyla, satılanın tamamı veya bir kısmı bir üçüncü
kişi tarafından alıcının elinden alınırsa satıcı, bundan
dolayı alıcıya karşı sorumlu olur.
Alıcı,
elinden alınma tehlikesini sözleşmenin kurulduğu sırada
biliyor idiyse satıcı, ayrıca üstlenmiş olmadıkça bundan
dolayı sorumlu olmaz.
Satıcı,
üçüncü kişinin hakkını gizlemişse, sorumluluğunu
kaldırma veya sınırlama konusunda yapılmış olan anlaşma
kesin olarak hükümsüzdür.
2. Yargılama usulü
a. Davanın bildirimi
MADDE 214- Satılanın
elinden alınması tehlikesi ile karşılaşan alıcı,
kendisine karşı açılan davayı satıcıya bildirdiği zaman
satıcı, durumun gereğine göre ve yargılama usulü
uyarınca ya alıcının yanında davaya katılmak ya da alıcı
yerine geçerek üçüncü kişiye karşı davayı takip etmek ve
savunmak zorundadır.
Bildirme,
davaya katılmaya ve savunmaya elverişli bir zamanda
yapılmışsa, alıcının aleyhinde verilen hüküm, onun ağır
kusuru yüzünden verildiği ispat edilmedikçe, satıcı için
de sonuç doğurur.
Dava,
kendisine yüklenilemeyen sebeplerden dolayı satıcıya
bildirilmemişse satıcı, zamanında bildirilmiş olsaydı
daha elverişli bir hüküm elde edilebileceğini
ispatladığı ölçüde sorumluluktan kurtulur.
b. Mahkeme kararı olmaksızın geri verme
MADDE 215- Satıcının
zapttan sorumluluğu aşağıdaki hâllerde devam eder:
1. Alıcı,
bir mahkeme kararı beklemeksizin üçüncü kişinin hakkını
dürüstlük kurallarına uygun olarak tanımış ve satılanı
ona vermişse,
2. Alıcı,
üçüncü kişinin kendisine karşı dava açmasını beklemeden,
satıcıyı satılan üzerindeki hak iddiasına ilişkin
uyuşmazlığı dava yoluyla çözümlemesi, aksi takdirde
tahkim yoluna başvuracağı konusunda gecikmeksizin
uyarmış ve bundan sonuç alamadığı için tahkim yoluna
başvurmuşsa.
Satıcının
sorumluluğu, alıcının satılanı geri vermekle yükümlü
olduğunu ispat etmesi durumunda da devam eder.
3. Alıcının hakları
a. Tam zapt hâlinde
MADDE 216- Satılanın
tamamı alıcının elinden alınmışsa, satış sözleşmesi
kendiliğinden sona ermiş sayılır ve alıcı satıcıdan
aşağıdaki istemlerde bulunabilir:
1.
Satılandan elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği
ürünlerin değeri indirilerek, ödemiş olduğu satış
bedelinin faizi ile birlikte geri verilmesini,
2.
Satılanı elinden alan üçüncü kişiden isteyemeyeceği
giderleri,
3. Davayı
satıcıya bildirmekle kaçınılabilecek olanlar dışında
kalan bütün yargılama giderleri ile yargılama dışındaki
giderleri,
4.
Satılanın tamamen elinden alınması yüzünden doğrudan
doğruya uğradığı diğer zararları.
Satıcı,
kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat
etmedikçe, alıcının satılanın elinden alınması yüzünden
uğramış olduğu diğer zararları da gidermekle yükümlüdür.
b. Kısmî zapt hâlinde
MADDE 217- Satılanın bir
kısmı elinden alınmış veya satılan sınırlı aynî bir
hakla yüklenmişse alıcı, sadece bu yüzden uğradığı
zararın giderilmesini isteyebilir.
Ancak
alıcının, satılandaki bu durumu bilseydi onu satın
almayacağı durum ve koşullardan anlaşılıyorsa, alıcı
hâkimden sözleşmenin sona ermesine karar vermesini
isteyebilir.
Bu durumda
alıcı, satılanın elinde kalmış olan kısmını o zamana
kadar elde etmiş olduğu yararlarla birlikte, satıcıya
geri vermekle yükümlüdür.
III. Ayıptan sorumluluk
1. Konusu
a. Genel olarak
MADDE 218- Satıcı,
alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği
niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu
olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine
aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve
alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya
önemli ölçüde azaltan maddî, hukukî ya da ekonomik
ayıpların bulunmasından da sorumlu olur.
Satıcı, bu
ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.
b. Hayvan satışında
MADDE 219-
Hayvan satışında satıcı, yazılı olarak üstlenmedikçe
veya ağır kusuru olmadıkça ayıptan sorumlu olmaz.
2. Sorumsuzluk anlaşması
MADDE 220- Satıcı
satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise,
ayıptan sorumluluğunu kaldıran veya sınırlayan her
anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
3. Alıcının bildiği ayıplar
MADDE 221- Satıcı, satış
sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen
ayıplardan sorumlu değildir.
Satıcı,
alıcının satılanı yeterince gözden geçirmekle
görebileceği ayıplardan da, ancak böyle bir ayıbın
bulunmadığını ayrıca üstlenmişse sorumlu olur.
4. Gözden geçirme ve satıcıya bildirme
a. Genel olarak
MADDE 222- Alıcı,
devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına
göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda
satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse,
bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır.
Alıcı
gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse,
satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan
bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp
bulunması hâlinde bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın
bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya
bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla
birlikte kabul edilmiş sayılır.
b. Hayvan satışında
MADDE 223- Hayvan
satışında satıcının sorumlu olacağı süre yazılı olarak
belirlenmemiş ve ayıp da hayvanın gebeliğine ilişkin
değilse satıcı, ancak ayıbın devrin yapıldığı veya
alıcının devralmada temerrüdünün gerçekleştiği günden
başlayarak dokuz gün içinde kendisine bildirilmesi ve
ayrıca, hayvanın bilirkişilerce gözden geçirilmesinin
aynı süre içinde yetkili makamdan istenmesi hâlinde
sorumlu olur.
5. Satıcının ağır kusurunun sonuçları
MADDE 224- Ağır kusurlu
olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde
bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan
kısmen de olsa kurtulamaz.
Satıcılığı
meslek edinmiş kişilerin bilmesi gereken ayıplar
bakımından da aynı hüküm geçerlidir.
6. Satılanın başka yerden gönderilmesi
MADDE 225- Başka yerden
gönderilen satılanın ayıplı olduğunu ileri süren alıcı,
bulunduğu yerde satıcının temsilcisi yoksa, satılanın
korunması için gerekli önlemleri geçici olarak almakla
yükümlüdür. Alıcı, ayıplı olduğunu ileri sürdüğü
satılanın korunması için gerekli önlemleri almaksızın
onu satıcıya geri gönderemez.
Alıcı,
satılanın durumunu gecikmeksizin usulüne göre tespit
ettirmekle yükümlüdür. Bunu yaptırmazsa, ileri sürdüğü
ayıbın, satılanın kendisine ulaştığı zamanda var
olduğunu ispat yükü alıcıya düşer.
Satılanın
kısa zamanda bozulma tehlikesi varsa, alıcı onu
bulunduğu yerdeki mahkeme aracılığıyla sattırmaya
yetkili, hattâ satıcının yararı gerektiriyorsa
sattırmakla yükümlüdür. Alıcı, durumu satıcıya en kısa
zamanda bildirmezse, bundan doğan zarardan sorumlu olur.
7. Alıcının seçimlik hakları
a. Genel olarak
MADDE 226- Satıcının
satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı,
aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir:
1.
Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek
sözleşmeden dönme,
2.
Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim
isteme,
3. Aşırı
bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları
satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını
isteme,
4. İmkân
varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile
değiştirilmesini isteme.
Alıcının
genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır.
Satıcı,
alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek
ve uğradığı zararın tamamını gidererek seçimlik
haklarını kullanmasını önleyebilir.
Alıcının,
sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu
haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya
satış bedelinin indirilmesine karar verebilir.
Satılanın
değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcı,
ancak sözleşmeden dönme veya satılanın ayıpsız bir
benzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini
kullanabilir.
b. Satılanın yok olması veya ağır biçimde zarara
uğraması
MADDE 227- Alıcıya ayıplı
olarak devredilmiş olan satılanın ayıptan, beklenmedik
hâlden veya mücbir sebepten dolayı yok olması veya ağır
biçimde zarara uğraması, alıcının sözleşmeden dönme
hakkını kullanmasını engellemez. Bu durumda alıcı,
satılandan elinde ne kalmışsa onu geri vermekle
yükümlüdür.
Satılan
alıcıya yüklenebilen bir sebep yüzünden yok olmuşsa veya
alıcı onu başkasına devretmişse ya da biçimini
değiştirmişse alıcı, ancak değerindeki eksiklik
karşılığının satış bedelinden indirilmesini isteyebilir.
8. Dönmenin sonuçları
a. Genel olarak
MADDE 228- Satış
sözleşmesinden dönen alıcı, satılanı, ondan elde ettiği
yararları ile birlikte satıcıya geri vermekle
yükümlüdür. Buna karşılık alıcı da, satıcıdan aşağıdaki
istemlerde bulunabilir:
1. Ödemiş
olduğu satış bedelinin, faiziyle birlikte geri
verilmesi,
2.
Satılanın tamamen zaptında olduğu gibi, yargılama
giderleri ile satılan için yapmış olduğu giderlerin
ödenmesi,
3. Ayıplı
maldan doğan doğrudan zararının giderilmesi.
Satıcı,
kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat
etmedikçe, alıcının diğer zararlarını da gidermekle
yükümlüdür.
b. Birden çok mal satışında
MADDE 229- Birden çok mal
veya birden çok parçadan oluşan bir mal, birlikte
satılmış olup da bunlardan bazıları ayıplı çıkarsa,
dönme hakkı bunlardan ancak ayıplı çıkanlar için
kullanılabilir. Ancak, alıcıya veya satıcıya önemli bir
zarar vermeksizin ayıplı parçanın diğerinden ayrılmasına
imkân yoksa, dönme hakkının satılanın tamamını kapsaması
zorunludur.
Satılanın
aslı için satıştan dönülmesi, ayrı satış bedeli
gösterilerek satılmış olsalar bile, eklentilerini de
kapsar; fakat eklentiler için dönme, satılanın aslını
kapsamaz.
9. Zamanaşımı
MADDE 230- Satıcı daha
uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın
ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava,
satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın
alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle
zamanaşımına uğrar. Alıcının satılanın kendisine
devrinden başlayarak iki yıl içinde bildirdiği ayıptan
doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan
kalkmaz.
Satıcı,
satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, iki
yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamaz.
C. Alıcının borçları
I. Satış bedelinin ödenmesi ve satılanın devralınması
MADDE 231- Alıcı, satış
sözleşmesinde kararlaştırılmış olduğu biçimde satış
bedelini ödemek ve kendisine sunulan satılanı
devralmakla yükümlüdür.
Aksine
yerel âdet veya anlaşma yoksa,
satılanın hemen devralınması gereklidir.
II. Satış bedelinin belirlenmesi
MADDE 232- Alıcı, satış
bedelini belirtmeksizin, malı alacağını kesin olarak
bildirmişse satış, ifa yeri ve zamanındaki ortalama
piyasa fiyatı üzerinden yapılmış sayılır.
Satış
bedeli, satılanın ağırlığına göre hesaplanıyorsa, darası
indirilir.
Bazı
ticarî malların satışında, daralı ağırlıktan miktar
olarak ya da yüzde hesabıyla bir indirim yapılmasına
veya bedelin, daralı ağırlık üzerinden belirlenmesine
ilişkin ticarî teamüller saklıdır.
III. Satış bedelinin muacceliyeti ve faizi
MADDE 233- Aksine
sözleşme yoksa, satılan alıcının zilyetliğine girince
satış bedeli muaccel olur.
Faiz
istenebileceği konusunda bir teamül varsa veya alıcı
maldan ürün ya da diğer verimler elde etme imkânına
sahip ise ya da belirli günün geçmesiyle temerrüdün
gerçekleşmesi durumunda, ayrıca bir ihtara gerek
olmaksızın satış bedeline faiz istenebilir.
IV. Alıcının temerrüdü
1. Satıcının dönme hakkı
MADDE 234- Satılanın,
ancak satış bedeli ödendikten sonra veya ödenme anında
devredilmesi gereken durumlarda alıcı temerrüde düşerse,
satıcı herhangi bir işlem gerekmeksizin satıştan
dönebilir.
Bu hakkını
kullanmak isteyen satıcı, durumu gecikmeksizin alıcıya
bildirmek zorundadır.
Satılanın
zilyetliği satış bedeli ödenmeden alıcıya devredilmişse,
alıcının temerrüdü sebebiyle satıcının dönme hakkını
kullanarak satılanı geri alması, bu hakkın sözleşmede
açıkça saklı tutulmasına bağlıdır.
2. Zararın hesaplanması ve giderimi
MADDE 235- Borcunu ifa
etmeyen alıcı, satıcının bu yüzden uğradığı zararı
gidermekle yükümlüdür.
Satıcı,
satış bedelini ödemede temerrüde düşmüş olan alıcıdan,
bu bedel ile satılanın başkasına dürüstlük kurallarına
uygun olarak satışından elde ettiği bedel arasındaki
farka göre hesaplanacak zararın giderilmesini
isteyebilir.
Satılan,
borsada kayıtlı veya piyasa fiyatı bulunan mallardan ise
satıcı, böyle bir satışa gerek kalmaksızın, satış bedeli
ile malın belirlenmiş ödeme günündeki fiyatı arasındaki
farkı alıcıdan giderim olarak isteyebilir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Taşınmaz Satışı ve Satış İlişkisi Doğuran Haklar
A. Şekil
MADDE 236- Taşınmaz
satışının geçerli olabilmesi için, sözleşmenin resmî
şekilde düzenlenmesi şarttır.
Taşınmaz
satışı vaadi, geri alım ve alım sözleşmeleri,
resmî şekilde düzenlenmedikçe
geçerli olmaz.
Önalım
sözleşmesinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış
olmasına bağlıdır.
B. Satış ilişkisi doğuran haklar
I. Süresi ve şerhi
MADDE 237- Önalım ve geri
alım hakları en çok yirmibeş yıllık, alım hakkı ise en
çok on yıllık süre için kararlaştırılabilir ve
kanunlarda belirlenen süreyle tapu siciline şerh
edilebilir.
II. Devredilmesi ve miras yoluyla geçmesi
MADDE 238- Aksine anlaşma
olmadıkça, sözleşmeden doğan önalım, alım ve geri alım
hakları devredilemez, ancak miras yoluyla geçer.
Bu
hakların devredilebileceği sözleşmeyle
kararlaştırılmışsa, devir işlemi hakkın
kurulması için öngörülen şekilde yapılmadıkça geçerli
olmaz.
III. Önalım hakkı
1. İleri sürülmesi
MADDE 239- Önalım hakkı,
taşınmazın satışı ya da ekonomik bakımdan satışa eşdeğer
her türlü işlemin yapılması hâllerinde kullanılabilir.
Taşınmazın, mirasın paylaşımında mirasçılardan birine
özgülenmesi, cebrî artırma yoluyla satışı ve kamu
hizmetlerinin yerine getirilmesi ve bunlara benzer
amaçlarla edinilmesi hâllerinde önalım hakkı
kullanılamaz.
2. Koşulları ve hükümleri
MADDE 240- Satıcı veya
alıcı, satış sözleşmesinin yapıldığını ve içeriğini
önalım hakkı sahibine noter aracılığıyla bildirmek
zorundadır.
Önalım
hakkı kullanıldıktan sonra satış sözleşmesi ortadan
kaldırılırsa ya da alıcının şahsından kaynaklanan
sebeplerle onaylanmazsa, bu durum önalım hakkı sahibine
karşı ileri sürülemez.
Önalım
hakkını kuran sözleşmede aksi öngörülmemişse, önalım
hakkı sahibi taşınmazı, satıcının üçüncü kişiyle
kararlaştırdığı satışa ilişkin koşullarla kazanır.
Ekonomik
bakımdan satışa eşdeğer işlemlerde de yukarıdaki
hükümler uygulanır.
3. Kullanılması ve hükümleri
MADDE 241- Sözleşmeden
doğan önalım hakkını kullanmak isteyen hak sahibi, bu
hak şerhedilmiş ve taşınmazın mülkiyeti alıcı adına
tescil edilmişse alıcıya; aksi takdirde satıcıya karşı,
satışın veya ekonomik bakımdan satışa eşdeğer başka bir
işlemin kendisine bildirildiği tarihten başlayarak üç ay
ve her hâlde satışın yapılmasından başlayarak iki yıl
içinde dava açmak zorundadır.
C. Taşınmaz satışı
I. Koşullu satış ve mülkiyetin saklı tutulması
MADDE 242- Bir taşınmazın
koşula bağlı satışında, koşul gerçekleşmedikçe tapu
siciline tescil yapılamaz.
Taşınmaz
satışında mülkiyeti saklı tutma koşulu da tescil
edilemez.
II. Sorumluluk
MADDE 243- Aksine
sözleşme olmadıkça, satılan taşınmaz, satış
sözleşmesinde yazılı yüzölçümü tutarını kapsamıyorsa
satıcı, eksiği için alıcıya tazminat ödemekle
yükümlüdür.
Satılan
taşınmaz, resmî bir ölçüme dayanılarak tapu siciline
yazılmış olan yüzölçümü tutarını içermiyorsa satıcı,
özellikle üstlenmiş olmadıkça tazminat ile yükümlü
değildir.
Bir
yapının ayıplı olmasından doğan davalar, mülkiyetin
geçmesinden başlayarak beş yılda zamanaşımına uğrar.
Ancak, satıcı ağır kusurlu ise, beş yıllık
zamanaşımı süresinden yararlanamaz.
III. Yarar ve hasar
MADDE 244- Satılanın
tescilden sonraki bir zamanda alıcı tarafından teslim
alınması için sözleşmeyle bir süre belirlenmişse, onun
yarar ve hasarı, alıcıya teslimle geçer. Bu hüküm,
alıcının satılanı teslim almada temerrüde düşmesi
durumunda da uygulanır.
Bu
sözleşmenin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış
olmasına bağlıdır.
IV. Taşınır satışına ilişkin kuralların uygulanması
MADDE 245- Taşınır
satışına ilişkin kurallar, kıyas yoluyla taşınmaz
satışında da uygulanır.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
Bazı Satış Türleri
A. Örnek üzerine satış
I. Tanımı
MADDE 246- Örnek üzerine
satış, tarafların sözleşmenin konusu olan malın alıcıya
veya üçüncü bir kişiye bırakılan bir örneğe ya da tespit
ettikleri bir mala uygun olması üzerinde anlaşmalarıyla
yapılan satıştır.
II. İspat yükü
MADDE 247- Örnek üzerine
satışta kendisine örnek verilen taraf, elindeki örneğin
kendisine verilmiş örnek olduğunu ispat yükü altında
olmayıp, örneğin biçimi değişmiş olsa bile, bu
değişiklik gözden geçirmenin zorunlu bir sonucu ise,
alıcının iddiası doğru sayılır. Ancak, karşı tarafın her
hâlde bunun aksini ispat hakkı vardır.
Örnek,
alıcının elindeyken bozulmuş veya yok olmuşsa, kusuru
olmasa bile, satılanın örneğe uygun olmadığını ispat
yükü alıcıya düşer.
B. Beğenme koşuluyla satış
I. Tanımı
MADDE 248- Beğenme
koşuluyla satış, alıcının satılanı deneyerek veya gözden
geçirerek beğenmesi koşuluyla yapılan satıştır.
II. Hükümleri
MADDE 249- Beğenme
koşuluyla satışta alıcı, satılanı kabul etmekte veya
hiçbir sebep göstermeksizin geri vermekte serbesttir.
Satılan,
alıcının zilyetliğine geçmiş olsa bile, satılanın
mülkiyeti, beğenme koşulunun gerçekleştiği ana kadar
satıcıda kalır.
III. Deneme veya gözden geçirme
1. Satıcının yanında
MADDE 250- Deneme veya
gözden geçirme satıcının yanında yapılmak gerekip de
alıcı, satılanı sözleşme veya âdete göre gerekli süre
içinde kabul edip etmediğini
açıklamazsa, satıcı sözleşmeyle bağlılıktan kurtulur.
Böyle bir
süre belirlenmemişse, satıcı uygun bir süre geçtikten
sonra, satılanı kabul edip etmediğini bildirmesi için
alıcıya ihtarda bulunabilir; bu ihtara hemen cevap
verilmezse satıcı, sözleşmeyle bağlılıktan kurtulur.
2. Alıcının yanında
MADDE 251- Satılan,
denenmeksizin veya gözden geçirilmeksizin alıcıya
verilmişse, sözleşme veya âdete göre gereken süre içinde
veya böyle bir süre yoksa, satıcının ihtarı üzerine
alıcı, satılanı beğenmediğini hemen bildirmez veya onu
geri vermezse, beğenme koşulu gerçekleşmiş olur.
Alıcının,
herhangi bir çekince belirtmeksizin satış bedelinin
tamamını veya bir kısmını ödemesiyle ya da satılanı
deneme veya gözden geçirme amacını aşacak biçimde
kullanmasıyla da beğenme koşulu gerçekleşmiş olur.
C. Kısmî ödemeli satışlar
I. Taksitle satış
1. Tanımı, şekli ve içeriği
MADDE 252- Taksitle
satış, satıcının, satılan taşınırı alıcıya satış
bedelinin ödenmesinden önce teslim etmeyi, alıcının da
satış bedelini kısım kısım ödemeyi üstlendikleri
satıştır.
Taksitle
satış sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli
olmaz.
Malın
satıcının ticarî faaliyeti kapsamında satılması hâlinde,
sözleşmede aşağıdaki hususlar belirtilir:
1.
Tarafların adı ve yerleşim yeri,
2. Satışın
konusu,
3.
Satılanın peşin satış bedeli,
4.
Taksitle ödeme sebebiyle belirtilecek ilâve bedel,
5. Toplam
satış bedeli,
6.
Alıcının nakden veya aynen üstlendiği diğer bütün
edimler,
7. Peşinat
ve taksitlerin tutarı ile vadesi ve ikiden az olmamak
üzere taksit sayısı,
8.
Alıcının yedi gün içinde sözleşme yapılması konusundaki
irade açıklamasını geri alma hakkı,
9.
Öngörülmüşse, mülkiyetin saklı tutulmasına veya satış
bedeli alacağının devrine ilişkin anlaşma kayıtları,
10.
Temerrüt veya vadenin ertelenmesi durumunda, yasal faiz
oranının yüzde otuz fazlasını geçmemek üzere ödenecek
faiz,
11.
Sözleşmenin kurulduğu yer ve tarih.
2. Yasal temsilcinin rızası
MADDE 253- Ayırt etme
gücüne sahip bir küçük veya kısıtlı tarafından yapılmış
olan taksitle satış sözleşmesinin geçerliliği, yasal
temsilcinin yazılı rızasına bağlıdır. Bu durumda
rızanın, en geç sözleşmenin kurulduğu anda verilmiş
olması gerekir.
3. Sözleşmenin yürürlüğe girmesi ve geri alma açıklaması
MADDE 254- Taksitle satış
sözleşmesi, alıcı bakımından, taraflarca imzalanmış
sözleşmenin bir nüshasının eline geçmesinden yedi gün
sonra yürürlüğe girer. Alıcı, bu süre içinde irade
açıklamasını geri aldığını satıcıya yazılı olarak
bildirebilir. Bu haktan önceden feragat edilemez. Geri
alma bildiriminin sürenin son gününde postaya verilmiş
olması, sonuç doğurması için yeterlidir.
Satıcı
geri alma süresi içinde malı alıcıya devretmişse alıcı,
malı ancak olağan bir gözden geçirmenin gerektirdiği
ölçüde kullanabilir; aksi takdirde sözleşme yürürlüğe
girmiş olur.
Alıcının
geri alma hakkını kullanması hâlinde, kendisinden cayma
parası istenemez.
4. Tarafların hak ve borçları
a. Peşinatı ödeme borcu ve sözleşmenin süresi
MADDE 255- Alıcı, peşin
satış bedelinin en az onda birini en
geç teslim anında peşin olarak, satış bedelinin geri
kalan kısmını da sözleşmenin kurulmasını izleyen üç yıl
içinde ödemekle yükümlüdür.
Bakanlar
Kurulu, satılanın türüne göre peşinat miktarı ile yasal
ödeme sürelerini yarıya kadar indirebileceği gibi, iki
katına kadar çıkartabilir.
Kanunda
belirlenen asgarî peşinatı tamamen almaksızın, satılanı
alıcıya devreden satıcı, peşinatın ödenmeyen kısmı
üzerinde istem hakkını kaybeder.
Peşinattan
vazgeçilmesi karşılığında, satış bedelinde yapılacak
artırma hükümsüzdür.
b. Alıcının def’ileri
MADDE 256- Alıcı,
satıcının taksitle satıştan doğan alacağı ile kendisinin
satıcıdan olan alacağını takas etme hakkından önceden
feragat edemez.
Alacağın
devredilmesi durumunda alıcının, satış bedeli alacağına
ilişkin def’ileri sınırlanamaz ve ortadan kaldırılamaz.
c. Satış bedelinin tamamen ödenmesi
MADDE 257- Taksit borcu
kambiyo senedine bağlanmış olmadıkça, alıcı satış
bedelinin kalan kısmını her zaman bir defada ödeyerek
borcundan kurtulabilir. Bu durumda, peşin satış bedeline
ilâve edilen bedelin ödenmemiş taksitlere isabet eden
kısmı, yarısından az olmamak üzere ödeme süresinin
kısaltılmasına uygun olarak indirilir.
5. Alıcının temerrüdü
a. Satıcının seçimlik hakkı
MADDE 258- Alıcı peşinatı
ödemede temerrüde düşerse satıcı, sadece peşinatı
isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir.
Alıcı
taksitleri ödemede temerrüde düşerse satıcı, muaccel
olmuş taksitlerin veya geri kalan satış bedelinin
tamamının bir defada ödenmesini isteyebilir ya da
sözleşmeden dönebilir. Satıcının geri kalan satış
bedelinin tamamını isteyebilmesi veya sözleşmeden
dönebilmesi, ancak bu hakkı açık biçimde saklı tutmuş
olmasına ve alıcının kararlaştırılan satış bedelinin en
az onda birini oluşturan ve birbirini izleyen en az iki
taksidi veya en az dörtte birini oluşturan bir taksidi
ya da en son taksidi ödemede temerrüde düşmüş olmasına
bağlıdır. Ancak, satıcının dönme dolayısıyla
isteyebileceği miktar, ödenmiş olan taksitler tutarına
eşit veya daha fazla ise satıcı sözleşmeden dönemez.
Satıcı,
satış bedelinin geri kalan kısmının tamamen ödenmesini
isteme veya sözleşmeden dönme haklarını kullanmadan
önce, alıcıya en az onbeş günlük bir süre tanımak
zorundadır.
b. Sözleşmeden dönme
MADDE 259- Satıcı,
alıcının taksitleri ödemekte temerrüde düşmesi sebebiyle
satılanın alıcıya devrinden sonra sözleşmeden dönerse,
her iki taraf aldığını geri vermekle yükümlüdür. Satıcı,
ayrıca hakkaniyete uygun bir kullanım bedeli ve
satılanın olağandışı kullanılması sebebiyle değerinin
azalması hâlinde tazminat da isteyebilir. Ancak satıcı,
sözleşme zamanında ifa edilmiş olsaydı elde edecek
olduğundan fazlasını isteyemez.
Satıcı,
alıcının peşinatı ödemekte temerrüde düşmesi yüzünden
satılanın devrinden önce sözleşmeden dönerse, alıcıdan
sadece ödenmeyen peşinat üzerinden, sözleşmeden döndüğü
tarihe kadar işleyecek yasal faiz ile sözleşmenin
kurulmasından sonra, satılanın uğramış olduğu değer
kaybı sebebiyle tazminat isteyebilir. Ceza koşulu
kararlaştırılmışsa, peşin satış bedelinin yüzde onunu
aşamaz.
c. Hâkimin müdahalesi
MADDE 260- Hâkim,
temerrüde düşen alıcının borçlarını ödeyeceği konusunda
güvence vermesi ve satıcının da bu yeni düzenleme
dolayısıyla herhangi bir zararının söz konusu olmaması
koşuluyla, alıcıya ödeme kolaylıkları sağlayabilir ve
satıcının satılanı geri almasını yasaklayabilir.
6. Yetkili mahkeme ve tahkim
MADDE 261- Yerleşim yeri
Türkiye’de olan alıcı, tarafı olduğu taksitle satış
sözleşmesinden doğacak uyuşmazlıklar konusunda, yerleşim
yerindeki mahkemenin yetkisinden önceden feragat
edemeyeceği gibi, tahkim sözleşmesi de yapamaz.
7. Uygulama alanı
MADDE 262- Taksitle
satışa ilişkin hükümler, aynı ekonomik amaçla yapılan
işlemlere de uygulanır.
Bir
taşınırı edinme amacıyla yapılan ödünç sözleşmelerinde
satıcının, mülkiyeti saklı tutma kaydı ile birlikte veya
bundan bağımsız olarak satış bedeli alacağını ödünç
verene devretmesi veya satıcı ile ödünç verenin başka
surette anlaşarak, alıcının satış bedelini daha sonra
taksitler hâlinde ödemek üzere malın
teslimini sağlamaları durumunda, taksitle satışa ilişkin
hükümler kıyas yoluyla uygulanır. Ödünç sözleşmesinde,
taksitle satış sözleşmelerine konulması zorunlu olan
hususların yer alması şarttır. Ancak, bunlardan peşin
satış bedeli ile toplam satış bedeli yerine, ödünç
alınan miktar ile ödünç verene ödenecek toplam ödünç
miktarı gösterilir.
Peşin
satışla bağlantılı taksitle ödünç sözleşmelerinde, ödünç
verene, yasal asgarî peşinatın ödenmiş ve peşin satış
bedelinin ödünç sözleşmesinin yapılması sırasında
herhangi bir ilâve yapılmaksızın tamamen karşılanmış
olması hâlinde, taksitle satışa ilişkin hükümler
uygulanmaz.
Alıcının
tacir sıfatıyla hareket ettiği veya malın bir ticarî
işletmenin ihtiyacı için ya da meslekî amaçlarla satın
alınması durumunda, taksitle satışa ilişkin hükümlerden
sadece 258 inci maddenin ikinci fıkrası, 259 uncu
maddenin birinci fıkrası ve 260 ıncı maddesi hükümleri
uygulanır.
II. Ön ödemeli taksitle satış
1. Tanımı, şekli ve içeriği
MADDE 263- Ön ödemeli
taksitle satış, alıcının taşınır bir malın satış
bedelini önceden kısım kısım ödemeyi, satıcının da
bedelin tamamen ödenmesinden sonra satılanı alıcıya
devretmeyi üstlendikleri satıştır.
Ön ödemeli
taksitle satış sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça
geçerli olmaz. Sözleşmede aşağıdaki hususlar belirtilir:
1.
Tarafların adı ve yerleşim yeri,
2. Satışın
konusu,
3. Toplam
satış bedeli,
4.
Taksitlerin sayısı, tutarı, vadesi ve sözleşmenin
süresi,
5.
Taksitleri kabule yetkili banka,
6. Alıcıya
karşı üstlenilen faiz miktarı,
7.
Alıcının yedi gün içinde sözleşme yapılması konusundaki
irade açıklamasını geri alma hakkı,
8.
Alıcının sözleşmeden cayma hakkı ve bu sebeple ödeyeceği
cayma parası,
9.
Sözleşmenin kurulduğu yer ve tarih.
2. Tarafların hak ve borçları
a. Ödemelerin güvenceye bağlanması
MADDE 264- Ödeme süresi
bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan sözleşmelerde
alıcı, ödemeleri sözleşmede belirtilen bir bankada kendi
adına açılacak gelir getiren bir tasarruf veya yatırım
hesabına yatırmakla yükümlüdür.
Banka, her
iki tarafın çıkarlarını gözetmek zorundadır. Açılan
hesaptan her iki tarafın rızasıyla ödeme yapılabilir. Bu
rıza önceden verilemez.
Ödeme
süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan
sözleşmelerde alıcı, satılanın devrine kadar 268 inci
madde uyarınca sözleşmeden cayarsa satıcı, bu hesap
üzerindeki bütün haklarını kaybeder.
b.
Alıcının malın devrini isteme hakkı
MADDE 265- Alıcı satış
bedelinin tamamını ödedikten sonra, her zaman malın
kendisine devredilmesini isteyebilir. Ancak, satıcı malı
başkasından sağlayarak devredecek ise alıcı, bunun için
kendisine uygun bir süre tanımak zorundadır.
Satıcının
malı alıcıya devredebilmesi için, taksitle satışa
ilişkin koşullara uyulması gerekir.
Alıcı
birden çok şey satın almış veya seçim hakkını saklı
tutmuş ise, satılanın kısım kısım devredilmesini, ancak
255 inci maddede öngörülen asgarî peşinatı ödedikten
sonra isteyebilir. Satılanın eşya topluluğu oluşturduğu
hâllerde bu istemde bulunulamaz. Satış bedelinin tamamen
ödenmemesi hâlinde, satıcıdan satılanı kısmen
devretmesi, ancak geri kalan kısmın yüzde onunun
kendisine güvence olarak bırakılması koşuluyla
istenebilir.
c. Satış bedelinin ödenmesi
MADDE 266-
Ödeme süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan
sözleşmelerde satış bedelinin, satılanın devri anında
tamamen ödenmiş olması gerekir. Satılanın devredilmesini
isteyen alıcı, hesabındaki bakiyeden, satış bedelinin en
çok üçte birlik kısmını satıcı lehine serbest
bırakabilir. Ancak, sözleşmenin kuruluşu sırasında buna
ilişkin taahhütte bulunulamaz.
d. Satış bedelinin belirlenmesi
MADDE 267- Satıcının
sözleşmenin kurulduğu sırada belirlenen toplam satış
bedeline ek bir bedel isteme hakkını saklı tutan bütün
kayıtlar geçersizdir.
Ödenecek
toplam satış bedeli sözleşmede belirlenmiş olmakla
birlikte, devredilecek eşya önceden belirlenmemiş ve
satıcı tarafından bu eşyayı seçme hakkı alıcıya
tanınmış ise satıcı, peşin satıştaki olağan bedelleri
göz önünde tutmak suretiyle alıcının yapacağı seçime tam
olarak uymakla yükümlüdür.
Buna
aykırı anlaşmalar, ancak alıcının yararına olduğu ölçüde
geçerlidir.
3. Sözleşmenin sona ermesi
a. Cayma hakkı
MADDE 268- Ödeme süresi
bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan sözleşmelerde
alıcı, malın devrine kadar her zaman sözleşmeden
cayabilir.
Sözleşmeden cayma hâlinde alıcı tarafından ödenmesi
öngörülen cayma parası, durumun özelliğine ve
sözleşmenin kurulması ile cayma arasında geçen süreye
bakılarak belirlenir. Ancak, bu miktar satıcının toplam
alacağının yüzde ikisinden az ve yüzde beşinden fazla
olamaz. Alıcı, yapmış olduğu ödemelerin cayma parasını
aşan kısmının, getirileri ile birlikte kendisine geri
verilmesini isteyebilir.
Alıcının
ölmesi veya kazanç elde etmekten sürekli olarak yoksun
kalması sebebiyle ön ödemeleri yapamayacak duruma
düşmesi ya da sözleşmenin yerine olağan koşullarla
yapılacak bir taksitle satış sözleşmesinin konulmasına
ilişkin önerisinin satıcı tarafından kabul edilmemesi
yüzünden sözleşmeden cayılmış olursa, cayma parası
istenemez.
b. Sözleşmenin süresi
MADDE 269- Ön ödemeleri
ifa borcu, beş yılın geçmesiyle sona erer.
Ödeme
süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan
sözleşmelerde alıcı, sekiz yıl geçtiği hâlde satılanın
devri isteminde bulunmazsa, satıcı kendisini uyararak üç
aylık süre tanır. Alıcı bu süre içinde kayıtsız kalırsa
satıcı, alıcıya sözleşmeden cayma hâlinde tanınan
haklara sahip olur.
c. Alıcının temerrüdü
MADDE 270- Alıcı bir veya
daha çok ön ödemede temerrüde düşerse satıcı, ancak
vadesi gelmiş olan ödemeleri isteyebilir. Bununla
birlikte, toplam alacağın en az onda birini oluşturan ve
birbirini izleyen iki ön ödemenin veya toplam alacağın
en az dörtte birini oluşturan bir tek ön ödemenin ya da
sonuncu ön ödemenin vadesi gelmişse satıcı, ayrıca
alıcıya tanıyacağı bir aylık ödeme süresinin geçmesinden
sonra sözleşmeden dönme hakkına sahip olur.
Satıcı,
ödeme süresi bir yıl veya daha az olan sözleşmeden
dönerse, 259 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü kıyas
yoluyla uygulanır. Süresi bir yılı aşan sözleşmelerde
satıcı, ancak 268 inci maddenin ikinci fıkrasında
öngörülen cayma parasını ve alıcıya ödenmesi gereken
ortalama banka faizini aşan zararlarının giderilmesini
isteyebilir.
Bir yıldan
daha uzun süreli sözleşmelerde temerrüde düşmüş olan
alıcının malın devrini istemesi hâlinde satıcı, yasal
anapara faizi ile birlikte, devir isteminden sonra malın
değerinde oluşacak eksilmelerin giderilmesini
isteyebilir. Ceza koşulu öngörülmüşse miktarı, satış
bedelinin yüzde onunu geçemez.
Satılanın
devredilmiş olduğu hâllerde, dönme konusunda 259 uncu
maddenin birinci fıkrası hükmü uygulanır.
4. Uygulama alanının sınırlanması
MADDE 271-
Alıcının tacir sıfatıyla hareket etmesi veya malın bir
ticarî işletmenin ihtiyacı için ya da meslekî amaçlarla
satın alınması durumunda, 263 ilâ 270 inci maddeler
uygulanmaz.
III. Ortak hükümler
MADDE 272- Taksitle
satışa ilişkin hükümlerden yasal temsilcinin rızasına,
alıcının sözleşmenin kurulmasından cayma hakkına ve
def’ilerine, satıcının alacağının devrine, hâkim
tarafından sağlanan ödeme kolaylıklarına ve yetkili
mahkeme ile tahkime ilişkin olanlar, ön ödemeli taksitle
satışa da uygulanır.
Satılanı
devir süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan
taksitle satışta alıcı, satılanın devrinden önce
ödemeleri yapmakla yükümlü ise, ön ödemeli taksitle
satışa ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
D. Açık artırma yoluyla satış
I. Tanımı
MADDE 273- Açık artırma
yoluyla satış; yeri, zamanı ve koşulları önceden
belirlenerek, hazır olanlar arasından en yüksek bedeli
öneren ile yapılan satıştır.
II. Kurulması
MADDE 274- Satıcı artırma
koşullarında aksi yönde bir irade açıklamasında
bulunmamışsa, herkesin katılabileceği isteğe bağlı açık
artırmalarda satış sözleşmesi, artırmayı yönetenin en
yüksek bedeli öneren kişiye ihale etmesiyle kurulmuş
olur.
Cebrî
artırma yoluyla satış, artırmayı yöneten memurun en
yüksek bedeli öneren kişiye ihale etmesiyle kurulmuş
olur.
III. Hükümleri
1. Artırmaya katılanın bağlandığı an
a. Genel olarak
MADDE 275- Artırmaya
katılan kişi, satış için konulmuş olan koşullar
çerçevesinde önerisiyle bağlıdır.
Aksine bir
koşul yoksa, öneride bulunanın bağlılığı, kendisinden
daha yüksek bir öneri yapılmasıyla sona erer veya daha
yüksek öneri olup olmadığının sorulması üzerine böyle
bir önerinin olmadığının anlaşılması hâlinde, önerisinin
hemen kabul edilmemesiyle ortadan kalkar.
b. Taşınmazın açık artırma yoluyla satışında
MADDE 276- Taşınmazın
açık artırma yoluyla satışında, ihalenin veya reddinin
artırmadan hemen sonra yapılması gerekir.
Öneride
bulunanın bağlılığının artırmadan sonra da devam
edeceğini öngören koşul geçersizdir. Ancak, bu kural
cebrî artırmalarda ve ihalenin bir kamu görevlisince
onaylanması gerektiği durumlarda uygulanmaz.
2. Ödemenin peşin olması gereği
MADDE 277- Artırma
koşullarında aksi kararlaştırılmamışsa, ihale bedelinin
peşin ödenmesi gerekir.
İhale
bedeli peşin olarak veya artırma koşulları uyarınca
ödenmezse satıcı, satıştan hemen dönebilir.
3. Mülkiyetin geçmesi
MADDE 278- Artırmada
taşınır bir mal alan kişi, onun mülkiyetini ihale anında
kazanır. Artırmadan alınan taşınmazın mülkiyeti, ancak
tapu siciline tescille alıcıya geçer.
Artırma
görevlisi, satış tutanağında gösterilen taşınmazın alıcı
adına tescilini hemen tapu idaresine bildirir.
Cebrî
artırma sonucunda yapılan ihalelerde mülkiyetin
geçmesine ilişkin özel hükümler saklıdır.
İsteğe
bağlı özel artırmalarda mülkiyetin geçmesi genel
hükümlere tâbidir.
4. Zapttan ve ayıptan sorumluluk
MADDE 279- Cebrî
artırmalarda zapttan ve ayıptan sorumluluğa ilişkin
hükümler uygulanmaz.
Artırmadan
mal alan kişi, o mala, tapu siciline veya satış
koşullarına ya da kanuna göre belirli olan durumu,
hakları ve yükleri ile birlikte malik olur.
İsteğe
bağlı açık artırmalarda satıcı, satılanın zaptından ve
ayıplarından sorumludur. Ancak, aldatma durumu dışında,
artırma koşullarında açıkça belirtip duyurmak suretiyle
bu sorumluluktan kurtulabilir.
IV. Artırmanın iptali
MADDE 280- Hukuka veya
ahlâka aykırı yollara başvurularak ihalenin
gerçekleştirilmesi sağlanmışsa her ilgili, iptal
sebebini öğrendiği günden başlayarak on gün ve her hâlde
ihale tarihini izleyen bir yıl içinde ihalenin iptalini
mahkemeden isteyebilir.
Cebrî
artırmalar hakkında özel hükümler saklıdır.
İKİNCİ BÖLÜM
Mal Değişim Sözleşmesi
A.Tanımı
MADDE 281-
Mal değişim sözleşmesi, taraflardan birinin diğer tarafa
bir veya birden çok şeyin zilyetlik ve mülkiyetini,
diğer tarafın da karşı edim olarak başka bir veya birden
çok şeyin zilyetlik ve mülkiyetini devretmeyi üstlendiği
sözleşmedir.
B. Tâbi olduğu hükümler
MADDE 282-
Satış sözleşmesine ilişkin hükümler, mal değişim
sözleşmesine de uygulanır; buna göre taraflardan her
biri, vermeyi üstlendiği şey bakımından satıcı,
kendisine verilmesi üstlenilen şey bakımından alıcı
durumundadır.
C. Zapttan ve ayıptan sorumluluk
MADDE 283-
Satış sözleşmesinin zapttan ve ayıptan sorumluluğa
ilişkin hükümleri uygun düştüğü ölçüde, mal değişim
sözleşmesine de uygulanır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Bağışlama Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 284- Bağışlama
sözleşmesi, bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak
üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak bir
kazandırma yapmayı üstlendiği sözleşmedir.
Henüz
edinilmemiş olan bir haktan feragat etmek veya bir
mirası reddetmek, bağışlama değildir.
Ahlâkî bir
ödevin yerine getirilmesi de bağışlama sayılmaz.
B. Bağışlama ehliyeti
I. Bağışlayan için
MADDE 285- Fiil
ehliyetine sahip olan herkes, eşler arasındaki mal
rejiminden veya miras hukukundan doğan sınırlamalar
saklı kalmak üzere, bağışlama yapabilir.
Bağışlamayı izleyen bir yıl içinde başlatılmış bir
yargılama sonucunda bağışlayanın, savurganlığı yüzünden
kısıtlanmasına karar verilirse, o bağışlama mahkemece
iptal edilebilir.
II. Bağışlanan için
MADDE 286- Fiil ehliyeti
bulunmayan kişi ayırt etme gücüne sahipse, bağışlamayı
kabul edebilir. Ancak, bağışlananın yasal temsilcisi bu
kişinin bağışlamayı kabulünü yasaklar veya bağışlanılan
şeyin geri verilmesini emrederse, bağışlama ortadan
kalkar.
C. Kurulması
I. Bağışlama sözü verme
MADDE 287- Bağışlama sözü
vermenin geçerliliği, bu sözleşmenin yazılı şekilde
yapılmasına bağlıdır.
Bir
taşınmazın veya taşınmaz üzerindeki aynî bir hakkın
bağışlanması sözü vermenin geçerliliği, ancak resmî
şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.
Şekle
uyulmaması sebebiyle geçersiz olan bağışlama sözü verme,
bağışlayan tarafından yerine getirildiğinde, elden
bağışlama hükmündedir. Ancak, geçerliliği resmî şekle
bağlanmış olan bağışlamalarda bu hüküm uygulanmaz.
II. Elden bağışlama
MADDE 288-
Elden bağışlama, bağışlayanın bir taşınırını bağışlanana
teslim etmesiyle kurulmuş olur.
III. Koşullu bağışlama
MADDE 289- Bağışlama, bir
koşula bağlanarak yapılabilir.
Yerine
getirilmesi bağışlayanın ölümüne bağlı olan bağışlamada,
vasiyete ilişkin hükümler uygulanır.
IV. Yüklemeli bağışlama
MADDE 290- Bağışlayan
bağışlamasına yüklemeler koyabilir.
Bağışlayan, sözleşme gereğince bağışlanan tarafından
kabul edilmiş olan yüklemelerin yerine getirilmesini
isteyebilir.
Kamu
yararına olarak bağışlamaya konulmuş olan bir yüklemenin
yerine getirilmesini isteme yetkisi, bağışlayanın
ölümünden sonra, ilgili kamu kurumuna geçer.
Bağışlama
konusunun değeri, yüklemenin yerine getirilmesi
masraflarını karşılamaz ve aşan kısım kendisine
ödenmezse bağışlanan, yüklemeyi yerine getirmekten
kaçınabilir.
V. Bağışlayana dönme koşullu bağışlama
MADDE 291- Bağışlayan,
bağışlananın kendisinden önce ölmesi durumunda,
bağışlama konusunun kendisine dönmesi koşulunu
koyabilir.
Bağışlama
konusu, taşınmaza veya taşınmaz üzerindeki bir aynî
hakka ilişkin ise, bağışlayana dönme koşulu tapu
siciline şerh verilebilir.
VI. Bağışlama önerisinin geri alınması
MADDE 292- Bir kimse
başkasına bağışlamayı önerdiği bir malı, başka
mallarından fiilen ayırmış olsa bile, bağışlananın
kabulüne kadar, bağışlama önerisini geri alabilir.
D. Bağışlayanın sorumluluğu
MADDE 293- Bağışlayan,
bağışlamadan doğan zarardan bu zarara ağır kusuruyla
sebep olmadıkça, bağışlanana karşı sorumlu değildir.
Bağışlayan, bağışlanılan şey veya alacak hakkında ayrıca
garanti sözü vermişse, bununla sorumlu olur.
E. Bağışlamanın ortadan kalkması
I. Bağışlamanın geri alınması
MADDE 294- Bağışlayan,
aşağıdaki durumlardan biri gerçekleşmişse, elden
bağışlamayı veya yerine getirdiği bağışlama sözünü geri
alabilir ve bağışlananın istem tarihindeki zenginleşmesi
ölçüsünde, bağışlama konusunun geri verilmesini
isteyebilir:
1.
Bağışlanan, bağışlayana veya yakınlarından birine karşı
ağır bir suç işlemişse,
2.
Bağışlanan, bağışlayana veya onun ailesinden bir kimseye
karşı kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde
aykırı davranmışsa,
3.
Bağışlanan, yüklemeli bağışlamada haklı bir sebep
olmaksızın yüklemeyi yerine getirmemişse.
II. Bağışlama sözü vermenin geri alınması ve ifadan
kaçınma
MADDE 295- Bağışlama sözü
veren, aşağıdaki durumlarda sözünü geri alabilir ve onu
ifadan kaçınabilir:
1. Elden
bağışlanılan bir malın geri verilmesini isteyebileceği
sebeplerden biri varsa,
2. Malî
durumu, sonradan sözün yerine getirilmesini kendisi için
olağanüstü ağır kılacak ölçüde değişmişse,
3.
Bağışlama sözü verdikten sonra, kendisi için yeni aile
yükümlülükleri doğmuş veya bu yükümlülükleri önemli
ölçüde ağırlaşmışsa.
Bağışlama
sözü verenin borcunu ödeme güçsüzlüğü saptanır veya
iflâsına karar verilirse, ifa yükümlülüğü ortadan
kalkar.
III. Geri alma hakkının süresi ve mirasçılara geçmesi
MADDE 296- Bağışlayan,
geri alma sebebini öğrendiği günden başlayarak bir yıl
içinde bağışlamayı geri alabilir.
Bağışlayan
bir yıllık süre dolmadan ölürse, geri alma hakkı
mirasçılarına geçer ve mirasçıları bu sürenin sona
ermesine kadar bu hakkı kullanabilirler.
Bağışlayan, sağlığında geri alma sebebini öğrenememişse,
mirasçıları, ölümünden başlayarak bir yıl içinde
bağışlamayı geri alma hakkını kullanabilirler.
Bağışlanan, bağışlayanı kasten ve hukuka aykırı olarak
öldürür veya onun geri alma hakkını kullanmasını
engellerse, mirasçıları bağışlamayı geri alabilirler.
IV. Bağışlayanın ölümü
MADDE 297- Aksi
kararlaştırılmamışsa, dönemsel edimleri içeren
bağışlama, bağışlayanın ölümüyle sona erer.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Kira Sözleşmesi
BİRİNCİ AYIRIM
Genel Hükümler
A. Tanımı
MADDE 298- Kira
sözleşmesi, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya
kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya
bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan
kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.
B. Kira süresi
MADDE 299- Kira
sözleşmesi, belirli ve belirli olmayan bir süre için
yapılabilir.
Kararlaştırılan sürenin geçmesiyle herhangi bir bildirim
olmaksızın sona erecek kira sözleşmesi belirli
sürelidir; diğer kira sözleşmeleri belirli olmayan bir
süre için yapılmış sayılır.
C. Kiraya verenin borçları
I. Teslim borcu
MADDE 300- Kiraya veren,
kiralananı kararlaştırılan tarihte, sözleşmede amaçlanan
kullanıma elverişli bir durumda teslim etmek ve sözleşme
süresince bu durumda bulundurmakla yükümlüdür. Bu hüküm,
konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı aleyhine
değiştirilemez; diğer kira sözleşmelerinde ise, kiracı
aleyhine genel işlem koşulları yoluyla bu hükme aykırı
düzenleme yapılamaz.
II. Vergi ve benzeri yükümlülüklere katlanma borcu
MADDE 301- Kiralananla
ilgili zorunlu sigorta, vergi ve benzeri yükümlülüklere,
aksi kararlaştırılmamış veya kanunda öngörülmemiş ise,
kiraya veren katlanır.
III. Yan giderlere katlanma borcu
MADDE 302- Kiraya veren,
sözleşmede aksi öngörülmemişse, kiralananın kullanımıyla
ilgili olmak üzere, kendisi veya üçüncü kişi tarafından
yapılan yan giderlere katlanmakla yükümlüdür.
IV. Kiraya verenin kiralananın ayıplarından sorumluluğu
1. Kiralananın teslim anındaki ayıplarından sorumluluk
MADDE 303- Kiralananın
önemli ayıplarla teslimi hâlinde kiracı, borçlunun
temerrüdüne veya kiraya verenin kiralananın sonradan
ayıplı duruma gelmesinden doğan sorumluluğuna ilişkin
hükümlere başvurabilir.
Kiralananın önemli olmayan ayıplarla tesliminde ise
kiracı, kiralananda sonradan ortaya çıkan ayıplardan
dolayı kiraya verenin sorumluluğuna ilişkin hükümlere
başvurabilir.
2. Kiralananın sonradan ayıplı hâle gelmesinden
sorumluluk
a. Genel olarak
MADDE 304- Kiralanan
sonradan ayıplı duruma gelirse kiracı, kiraya verenden
ayıpların giderilmesini veya kira bedelinden ayıpla
orantılı bir indirim yapılmasını ya da zararının
giderilmesini isteyebilir. Ancak, zararın giderilmesi
istemi diğer seçimlik hakların kullanılmasını önlemez.
Önemli
ayıp durumunda kiracının sözleşmeyi fesih hakkı
saklıdır.
b. Ayıbın giderilmesini isteme ve fesih
MADDE 305- Kiracı, kiraya
verenden kiralanandaki ayıbın uygun bir sürede
giderilmesini isteyebilir; bu sürede ayıp giderilmezse
kiracı, ayıbı kiraya veren hesabına gidertebilir ve
bundan doğan alacağını kira bedelinden indirebilir veya
kiralananın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini
isteyebilir.
Ayıbın,
kiralananın öngörülen kullanıma elverişliliğini ortadan
kaldırması ya da önemli ölçüde engellemesi ve verilen
sürede giderilmemesi hâlinde kiracı, sözleşmeyi
feshedebilir.
Kiraya
veren, kiralanandaki ayıbı gidermek yerine, uygun bir
süre içinde ayıpsız benzeriyle değiştirebilir.
Kiraya
veren, kiracıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen
vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek, onun
seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir.
c. Kira bedelinin indirilmesi
MADDE 306- Kiracı,
kiralananın kullanımını etkileyen ayıpların varlığı
hâlinde, bu ayıpların kiraya veren tarafından
öğrenilmesinden ayıbın giderilmesine kadar geçen süre
için, kira bedelinden ayıpla orantılı bir indirim
yapılmasını isteyebilir.
d. Zararın giderimi
MADDE 307- Kiraya veren,
kusuru olmadığını ispat etmedikçe
kiracı, kiraya verenden kiralananın ayıplı olmasından
doğan zararların giderilmesini isteyebilir.
V. Üçüncü kişinin ileri sürdüğü haklar sebebiyle
sorumluluk
1. Zapttan sorumluluk
MADDE 308- Bir üçüncü
kişinin kiralananda kiracının hakkıyla bağdaşmayan bir
hak ileri sürmesi durumunda kiraya veren, kiracının
bildirimi üzerine davayı üstlenmek ve kiracının uğradığı
her türlü zararı gidermekle yükümlüdür.
2. Üçüncü kişinin sözleşmenin kurulmasından sonra üstün
hak sahibi olması
a. Kiralananın el değiştirmesi
MADDE 309- Sözleşmenin
kurulmasından sonra kiralanan herhangi bir sebeple el
değiştirirse, yeni malik kira sözleşmesinin tarafı olur.
Kamulaştırmaya ilişkin hükümler saklıdır.
b. Üçüncü kişinin sınırlı aynî hak sahibi olması
MADDE 310- Sözleşmenin
kurulmasından sonra üçüncü bir kişi, kiralanan üzerinde
kiracının hakkını etkileyen bir aynî hak sahibi olursa,
kiralananın el değiştirmesiyle ilgili hükümler kıyas
yoluyla uygulanır.
c. Tapu siciline şerh
MADDE 311- Taşınmaz
kiralarında, sözleşmeyle kiracının kiracılık hakkının
tapu siciline şerhi kararlaştırılabilir.
D. Kiracının borçları
I. Kira bedelini ödeme borcu
1. Genel olarak
MADDE 312- Kiracı, kira
bedelini ödemekle yükümlüdür.
2. İfa zamanı
MADDE 313- Kiracı, aksine
sözleşme ve yerel âdet olmadıkça, kira bedelini ve
gerekiyorsa yan giderleri, her ayın sonunda ve en geç
kira süresinin bitiminde ödemekle yükümlüdür.
3. Kiracının temerrüdü
MADDE 314- Kiracı,
kiralananın tesliminden sonra muaccel olan kira bedelini
veya yan gideri ödeme borcunu ifa etmezse, kiraya veren
kiracıya yazılı olarak bir süre verip, bu sürede de ifa
etmeme durumunda, sözleşmeyi feshedeceğini bildirebilir.
Kiracıya
verilecek süre en az on gün, konut ve çatılı işyeri
kiralarında ise en az otuz gündür. Bu süre, kiracıya
yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden
itibaren işlemeye başlar.
II. Özenle kullanma ve komşulara saygı gösterme borcu
MADDE 315- Kiracı,
kiralananı, sözleşmeye uygun olarak özenle kullanmak ve
kiralananın bulunduğu taşınmazda oturan kişiler ile
komşulara gerekli saygıyı göstermekle yükümlüdür.
Kiracının
bu yükümlülüğüne aykırı davranması durumunda kiraya
veren, konut ve çatılı işyeri kirasında, en az otuz gün
süre vererek, aykırılığın giderilmesi, aksi takdirde
sözleşmeyi feshedeceği konusunda yazılı bir ihtarda
bulunur. Diğer kira ilişkilerinde ise, kiraya veren,
kiracıya önceden bir ihtarda bulunmaksızın, yazılı bir
bildirimle sözleşmeyi hemen feshedebilir.
Konut ve
çatılı işyeri kirasında, kiracının kiralanana kasten
ağır bir zarar vermesi, kiracıya verilecek sürenin
yararsız olacağının anlaşılması veya kiracının bu
yükümlülüğe aykırı davranışının kiraya veren veya aynı
taşınmazda oturan kişiler ile komşular bakımından
çekilmez olması durumlarında kiraya veren, yazılı bir
bildirimle sözleşmeyi hemen feshedebilir.
III. Temizlik ve bakım giderlerini ödeme borcu
MADDE 316- Kiracı,
kiralananın olağan kullanımı için gerekli temizlik ve
bakım giderlerini ödemekle yükümlüdür. Bu konuda yerel
âdete de bakılır.
IV. Ayıpları kiraya verene bildirme borcu
MADDE 317- Kiracı,
kendisinin gidermekle yükümlü olmadığı ayıpları kiraya
verene gecikmeksizin bildirmekle yükümlüdür; aksi
takdirde bundan doğan zarardan sorumludur.
V. Ayıpların giderilmesine ve kiralananın gösterilmesine
katlanma borcu
MADDE 318- Kiracı,
kiralananın ayıplarının giderilmesine ya da zararların
önlenmesine yönelik çalışmalara katlanmakla yükümlüdür.
Kiracı,
bakım, satış ya da sonraki kiralama için zorunlu olduğu
ölçüde, kiraya verenin ve onun belirlediği üçüncü
kişinin kiralananı gezip görmesine izin vermekle
yükümlüdür.
Kiraya
veren, çalışmaları ve kiralananın gezilip görüleceğini
uygun bir süre önce kiracıya bildirmek ve bunların
yapıldığı sırada kiracının yararlarını göz önünde tutmak
zorundadır.
Kiracının
kira bedelinin indirilmesine ve zararının giderilmesine
ilişkin hakları saklıdır.
E. Özel durumlar
I. Kiralananda yenilik ve değişiklik yapılması
1. Kiraya veren tarafından
MADDE 319- Kiraya veren,
kiralananda, kira sözleşmesinin feshini gerektirmeyen ve
kiracıdan katlanması beklenebilecek olan yenilik ve
değişiklikler yapabilir.
Bu yenilik
ve değişikliklerin yapılması sırasında kiraya veren,
kiracının menfaatlerini gözetmekle yükümlüdür.
Kiracının, kira bedelinin indirilmesine ve zararının
giderilmesine ilişkin hakları saklıdır.
2. Kiracı tarafından
MADDE 320- Kiracı, kiraya
verenin yazılı rızasıyla kiralananda yenilik ve
değişiklikler yapabilir.
Yenilik ve
değişikliklere rıza gösteren kiraya veren, yazılı olarak
kararlaştırılmış olmadıkça, kiralananın eski durumuyla
geri verilmesini isteyemez.
Kiracı,
aksine yazılı bir anlaşma yoksa, kiraya verenin
rızasıyla yaptığı yenilik ve değişiklikler sonucu ortaya
çıkan önemli değer artışının karşılığının ödenmesini
kira sözleşmesi sona erdiğinde isteyebilir. Daha yüksek
bir bedel ödenmesini öngören yazılı anlaşmalar saklıdır.
II. Alt kira ve kullanım hakkının devri
MADDE 321- Kiracı, kiraya
verene zarar verecek bir değişikliğe yol açmamak
koşuluyla, kiralananı tamamen veya kısmen başkasına
kiraya verebileceği gibi, kullanım hakkını da başkasına
devredebilir.
Kiracı,
konut ve çatılı işyeri kiralarında, kiraya verenin
yazılı rızası olmadıkça, kiralananı başkasına
kiralayamayacağı gibi, kullanım hakkını da devredemez.
Alt
kiracı, kiralananı kiracıya tanınandan başka biçimde
kullandığı takdirde kiracı, kiraya verene karşı sorumlu
olur. Bu durumda kiraya veren, kiracısına karşı sahip
olduğu hakları alt kiracıya veya kullanım hakkını
devralana karşı da kullanabilir.
III. Kira ilişkisinin devri
MADDE 322- Kiracı, kiraya
verenin yazılı rızasını almadıkça, kira ilişkisini
başkasına devredemez. Kiraya veren, işyeri kiralarında
haklı sebep olmadıkça bu rızayı vermekten kaçınamaz.
Kiraya
verenin yazılı rızasıyla kira ilişkisi kendisine
devredilen kişi, kira sözleşmesinde kiracının yerine
geçer ve devreden kiracı, kiraya verene karşı
borçlarından kurtulur.
İşyeri
kiralarında devreden kiracı, kira sözleşmesinin bitimine
kadar ve en fazla iki yıl süreyle devralanla birlikte
müteselsilen sorumlu olur.
IV. Kiralananın kullanılmaması
1. Genel olarak
MADDE 323- Kullanıma
elverişli bulundurulduğu sürece kiralanan, kiracının
kendisinden kaynaklanan bir sebeple kullanılmasa veya
sınırlı olarak kullanılsa bile kiracı, kira bedelini
ödemekle yükümlüdür. Bu durumda, kiraya verenin
yapmaktan kurtulduğu giderler kira bedelinden indirilir.
2. Kiralananın sözleşmenin bitiminden önce geri
verilmesi
MADDE 324- Kiracı,
sözleşme süresine veya fesih dönemine uymaksızın
kiralananı geri verdiği takdirde, kira sözleşmesinden
doğan borçları, kiralananın benzer koşullarla kiraya
verilebileceği makul bir süre için devam eder. Kiracının
bu sürenin geçmesinden önce kiraya verenden kabul etmesi
beklenebilecek, ödeme gücüne sahip ve kira ilişkisini
devralmaya hazır yeni bir kiracı bulması hâlinde,
kiracının kira sözleşmesinden doğan borçları sona erer.
Kiraya
veren, yapmaktan kurtulduğu giderler ile kiralananı
başka biçimde kullanmakla elde ettiği veya elde etmekten
kasten kaçındığı yararları kira bedelinden indirmekle
yükümlüdür.
V. Takastan feragat yasağı
MADDE 325- Kiracı ve
kiraya veren, kira sözleşmesinden doğan alacaklarını
takas etme hakkından önceden feragat edemezler.
F. Sözleşmenin sona ermesi
I. Sürenin geçmesi
MADDE 326- Açık veya
örtülü biçimde bir süre belirlenmişse, kira sözleşmesi
bu sürenin sonunda kendiliğinden sona erer.
Taraflar,
bu durumda, açık bir anlaşma olmaksızın kira ilişkisini
sürdürürlerse, kira sözleşmesi belirsiz süreli
sözleşmeye dönüşür.
II. Belirsiz süreli kira sözleşmelerinde fesih bildirimi
1. Genel olarak
MADDE 327- Belirsiz
süreli kira sözleşmelerinde taraflardan her biri, daha
uzun bir fesih bildirim süresi veya başka bir fesih
dönemi kararlaştırılmış olmadıkça, yasal fesih
dönemlerine ve fesih bildirim sürelerine uyarak
sözleşmeyi feshedebilir. Fesih dönemlerinin hesabında,
kira sözleşmesinin başlangıç tarihi esas alınır.
Sözleşmede
veya kanunda belirtilen fesih dönemine veya bildirim
süresine uyulmamışsa, bildirim bir sonraki fesih dönemi
için geçerli olur.
2. Taşınmaz ve taşınır yapı kiralarında
MADDE 328- Taraflardan
her biri, bir taşınmaza veya taşınır bir yapıya ilişkin
kira sözleşmesini yerel âdette belirlenen kira döneminin
sonu için veya böyle bir âdetin bulunmaması durumunda,
altı aylık kira döneminin sonu için, üç aylık fesih
bildirim süresine uyarak feshedebilir.
3. Taşınır kiralarında
MADDE 329- Taraflardan
her biri, bir taşınıra ilişkin kira sözleşmesini üç gün
önceden yapılacak fesih bildirim süresine uyarak her
zaman feshedebilir.
Kiraya
verenin meslekî faaliyeti gereği kiraya verdiği ve
kiracının da özel kullanımına yarayan taşınır bir malın
kiracısı, kira sözleşmesini, üç aylık kira dönemi sonu
için en az bir ay önceden yapacağı bir fesih
bildirimiyle sona erdirebilir. Bu durumda kiraya
verenin, zararının giderilmesini isteme hakkı yoktur.
III. Olağanüstü fesih
1. Önemli sebepler
MADDE 330- Taraflardan
her biri, kira ilişkisinin devamını kendisi için
çekilmez hâle getiren önemli sebeplerin varlığı
durumunda, sözleşmeyi yasal fesih bildirim süresine
uyarak her zaman feshedebilir.
Hâkim,
durum ve koşulları göz önünde tutarak, olağanüstü
fesih bildiriminin parasal sonuçlarını karara
bağlar.
2. Kiracının iflâsı
MADDE 331- Kiracı,
kiralananın tesliminden sonra iflâs ederse kiraya veren,
işleyecek kira bedelleri için güvence verilmesini
isteyebilir.
Kiraya
veren, güvence verilmesi için kiracı ve iflâs masasına
yazılı olarak uygun bir süre verir. Bu süre içinde
kendisine güvence verilmezse kiraya veren, sözleşmeyi
her hangi bir fesih bildirim süresine uymaksızın hemen
feshedebilir.
3. Kiracının ölümü
MADDE 332- Kiracının
ölmesi durumunda mirasçıları, yasal fesih bildirim
süresine uyarak en yakın fesih dönemi sonu için
sözleşmeyi feshedebilirler.
G. Kiralananın geri verilmesi
I. Genel olarak
MADDE 333- Kiracı
kiralananı ne durumda teslim almışsa, kira sözleşmesinin
bitiminde o durumda geri vermekle yükümlüdür. Ancak,
kiracı sözleşmeye uygun kullanma dolayısıyla kiralananda
meydana gelen eskimelerden ve bozulmalardan sorumlu
değildir.
Kiracının,
sözleşmenin sona ermesi hâlinde, sözleşmeye aykırı
kullanmadan doğacak zararları giderme dışında, başkaca
bir tazminat ödeyeceğini önceden taahhüt etmesine
ilişkin anlaşmalar geçersizdir.
II.
Kiralananın gözden geçirilmesi ve kiracıya bildirme
MADDE 334- Kiraya veren,
geri verme sırasında kiralananın durumunu gözden
geçirmek ve kiracının sorumlu olduğu eksiklikleri ve
ayıpları ona hemen yazılı olarak bildirmek zorundadır.
Bu bildirim yapılmazsa, kiracı her türlü sorumluluktan
kurtulur. Ancak, teslim alma sırasında olağan
incelemeyle belirlenemeyecek olan eksikliklerin ve
ayıpların varlığı hâlinde, kiracının sorumluluğu devam
eder. Kiraya veren, bu tür eksiklikleri ve ayıpları
belirlediğinde, kiracıya hemen yazılı olarak bildirmek
zorundadır.
H. Kiraya verenin hapis hakkı
I. Konusu
MADDE 335- Taşınmaz
kiralarında kiraya veren, işlemiş bir yıllık ve
işlemekte olan altı aylık kira bedelinin güvencesi olmak
üzere, kiralananda bulunan ve kiralananın döşenmesine
veya kullanılmasına yarayan taşınırlar üzerinde hapis
hakkına sahiptir.
Kiraya
verenin hapis hakkı, alt kiracının asıl kiracıya olan
kira borcunu aşmamak üzere, alt kiracının kiralanana
getirdiği aynı nitelikteki taşınırları da kapsar.
Hapis
hakkı, kiracının haczedilemeyen malları üzerinde
kullanılamaz.
II. Üçüncü kişilere ait olan eşya
MADDE 336- Üçüncü
kişilerin, kiraya verenin kiracıya ait olmadığını
bildiği veya bilmesi gerektiği eşya ile çalınmış,
kaybolmuş veya başka bir biçimde malikinin elinden
iradesi dışında çıkmış eşya üzerindeki hakları, kiraya
verenin hapis hakkından önce gelir.
Kiraya
veren, kiracı tarafından kiralanana getirilmiş olan
taşınırların kiracının mülkiyetinde olmadığını kira
sözleşmesi devam ederken öğrendiği hâlde, sözleşmeyi en
yakın fesih döneminin sonu için feshetmezse, bu eşya
üzerindeki hapis hakkını kaybeder.
III. Hakkın kullanılması
MADDE 337- Kiracı,
taşınmak veya kiralananda bulunan taşınırları başka bir
yere taşımak istediği takdirde, kiraya veren, alacağını
güvence altına almasını sağlayacak miktardaki taşınırı,
sulh hâkiminin veya icra müdürünün kararıyla
alıkoyabilir.
Alıkoyma
kararının konusu olan eşya, gizlice veya zorla
götürülürse, götürülmelerinden başlayarak on gün içinde
kolluk gücünün yardımıyla kiralanana geri getirilir.
İKİNCİ AYIRIM
Konut ve Çatılı İşyeri Kiraları
A. Uygulama alanı
MADDE 338- Konut ve
çatılı işyeri kiralarına ilişkin hükümler, bunlarla
birlikte kullanımı kiracıya bırakılan eşya hakkında da
uygulanır. Ancak bu hükümler, niteliği gereği geçici
kullanıma özgülenmiş taşınmazların altı ay ve daha kısa
süreyle kiralanmalarında uygulanmaz.
Kamu kurum
ve kuruluşlarının, hangi usul ve esaslar içinde olursa
olsun yaptıkları bütün kira sözleşmelerine de bu
hükümler uygulanır.
B. Bağlantılı sözleşme
MADDE 339- Konut ve
çatılı işyeri kiralarında sözleşmenin kurulması ya da
sürdürülmesi, kiracının yararı olmaksızın, kiralananın
kullanımıyla doğrudan ilişkisi olmayan bir borç altına
girmesine bağlanmışsa, kirayla bağlantılı sözleşme
geçersizdir.
C. Kullanma giderleri
MADDE 340- Kiracı, konut
ve çatılı işyeri kiralarında, sözleşmede aksi
öngörülmemişse veya aksine yerel âdet yoksa, ısıtma,
aydınlatma ve su gibi kullanma giderlerine katlanmakla
yükümlüdür.
Giderlere
katlanan taraf, bu giderleri ispat edici belgelerin
birer örneğini, istem üzerine diğer tarafa vermek
zorundadır.
D. Kiracının güvence vermesi
MADDE 341- Konut ve
çatılı işyeri kiralarında sözleşmeyle kiracıya güvence
verme borcu getirilmişse, bu güvence üç aylık kira
bedelini aşamaz.
Güvence
olarak para veya kıymetli evrak verilmesi
kararlaştırılmışsa kiracı, kiraya verenin onayı
olmaksızın çekilmemek üzere, parayı vadeli bir tasarruf
hesabına yatırır, kıymetli evrakı ise bir bankaya depo
eder. Banka, güvenceleri ancak iki tarafın rızasıyla
veya icra takibinin kesinleşmesiyle ya da kesinleşmiş
mahkeme kararına dayanarak geri verebilir.
Kiraya
veren, kira sözleşmesinin sona ermesini izleyen üç ay
içinde kiracıya karşı kira sözleşmesiyle ilgili bir dava
açtığını veya icra ya da iflâs yoluyla takibe
giriştiğini bankaya yazılı olarak bildirmemişse banka,
kiracının istemi üzerine güvenceyi geri vermekle
yükümlüdür.
E. Kira bedeli
I. Genel olarak
MADDE 342- Kira
sözleşmelerinde kira bedelinin belirlenmesi dışında,
kiracı aleyhine değişiklik yapılamaz.
II. Belirlenmesi
MADDE 343- Tarafların
yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira bedeline
ilişkin anlaşmaları, bir önceki kira yılında üretici
fiyat endeksindeki artış oranını geçmemek koşuluyla
geçerlidir. Bu kural, bir yıldan daha uzun süreli kira
sözleşmelerinde de uygulanır.
Taraflarca
bu konuda bir anlaşma yapılmamışsa, kira bedeli, bir
önceki kira yılının üretici fiyat endeksindeki artış
oranını geçmemek koşuluyla hâkim tarafından, kiralananın
durumu göz önüne alınarak hakkaniyete göre belirlenir.
Taraflarca
bu konuda bir anlaşma yapılıp yapılmadığına
bakılmaksızın, beş yıldan uzun süreli veya beş yıldan
sonra yenilenen kira sözleşmelerinde ve bundan sonraki
her beş yılın sonunda, yeni kira yılında uygulanacak
kira bedeli, hâkim tarafından üretici fiyat endeksindeki
artış oranı, kiralananın durumu ve emsal kira bedelleri
göz önünde tutularak hakkaniyete uygun biçimde
belirlenir. Her beş yıldan sonraki kira yılında bu
biçimde belirlenen kira bedeli, önceki fıkralarda yer
alan ilkelere göre değiştirilebilir.
Sözleşmede
kira bedeli yabancı para olarak kararlaştırılmışsa, beş
yıl geçmedikçe kira bedelinde değişiklik yapılamaz. Beş
yıl geçtikten sonra kira bedelinin belirlenmesinde,
yabancı paranın değerindeki değişiklikler de göz önünde
tutularak üçüncü fıkra hükmü uygulanır.
III. Dava açma süresi ve kararın etkisi
MADDE 344- Kira bedelinin
belirlenmesine ilişkin dava her zaman açılabilir.
Ancak, bu
dava, dava dilekçesinin, yeni dönemin başlangıcından en
geç otuz gün önceki bir tarihte kiracıya tebliğ edilmiş
ya da kiraya veren tarafından bu süre içinde kira
bedelinin artırılacağına ilişkin olarak kiracıya yazılı
bildirimde bulunulmuş olması koşuluyla, izleyen yeni
kira dönemi sonuna kadar açıldığı takdirde, mahkemece
belirlenecek kira bedeli, bu yeni kira döneminin
başlangıcından itibaren kiracıyı bağlar.
Sözleşmede
yeni kira döneminde kira bedelinin artırılacağına
ilişkin bir hüküm varsa, yeni kira döneminin sonuna
kadar açılacak davada mahkemece belirlenecek kira bedeli
de, bu yeni dönemin başlangıcından itibaren geçerli
olur.
IV. Kiracı aleyhine düzenleme yasağı
MADDE 345- Kiracıya, kira
bedeli ve yan giderler dışında başka bir ödeme
yükümlülüğü getirilemez. Özellikle, kira bedelinin
zamanında ödenmemesi hâlinde sözleşme cezası ödeneceğine
veya sonraki kira bedellerinin muaccel olacağına ilişkin
anlaşmalar geçersizdir.
F. Konut ve çatılı işyeri kiralarında sözleşmenin sona
ermesi
I. Bildirim yoluyla
1. Genel olarak
MADDE 346- Konut ve
çatılı işyeri kiralarında kiracı, belirli süreli
sözleşmelerin süresinin bitiminden en az onbeş gün önce
bildirimde bulunmadıkça, sözleşme aynı koşullarla bir
yıl için uzatılmış sayılır. Kiraya veren, sözleşme
süresinin bitimine dayanarak sözleşmeyi sona erdiremez.
Ancak, onbeş yıllık uzama süresi sonunda kiraya veren,
bu süreyi izleyen her uzama yılının bitiminden en az üç
ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla, herhangi bir
sebep göstermeksizin sözleşmeye son verebilir.
Belirsiz
süreli kira sözleşmelerinde, kiracı her zaman, kiraya
veren ise kiranın başlangıcından onbeş yıl geçtikten
sonra, genel hükümlere göre fesih bildirimiyle
sözleşmeyi sona erdirebilirler.
Genel
hükümlere göre fesih hakkının kullanılabileceği
durumlarda, kiraya veren veya kiracı sözleşmeyi sona
erdirebilir.
2. Bildirimin geçerliliği
a. Şekil
MADDE 347- Konut ve
çatılı işyeri kiralarında fesih bildiriminin
geçerliliği, yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.
b. Aile konutu
MADDE 348- Aile konutu
olarak kullanılmak üzere kiralanan taşınmazlarda kiracı,
eşinin açık rızası olmadıkça kira sözleşmesini
feshedemez.
Bu rızanın
alınması mümkün olmazsa veya eş haklı sebep olmaksızın
rızasını vermekten kaçınırsa kiracı, hâkimden bu konuda
bir karar vermesini isteyebilir.
Kiracı
olmayan eşin, kiraya verene bildirimde bulunarak kira
sözleşmesinin tarafı sıfatını kazanması hâlinde kiraya
veren, fesih bildirimi ile fesih ihtarına bağlı bir
ödeme süresini kiracıya ve eşine ayrı ayrı bildirmek
zorundadır.
II. Dava yoluyla
1. Kiraya verenden kaynaklanan sebeplerle
a. Gereksinim, yeniden inşa ve imar
MADDE 349- Kiraya veren,
kira sözleşmesini,
1.
Kiralananı kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun
gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut
ya da işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma zorunluluğu
varsa,
2.
Kiralananın yeniden inşası veya imarı amacıyla esaslı
onarımı, genişletilmesi ya da değiştirilmesi gerekli ve
bu işler sırasında kiralananın kullanımı imkânsız ise,
belirli
süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli
sözleşmelerde kiraya ilişkin genel hükümlere göre fesih
dönemine ve fesih bildirimi için öngörülen sürelere
uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde
açacağı dava ile sona erdirebilir.
b. Yeni malikin gereksinimi
MADDE 350- Kiralananı
sonradan edinen kişi, onu kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu
veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler
için konut veya işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma
zorunluluğu varsa, edinme tarihinden başlayarak bir ay
içinde durumu kiracıya yazılı olarak bildirmek
koşuluyla, kira sözleşmesini altı ay sonra açacağı bir
davayla sona erdirebilir.
Kiralananı
sonradan edinen kişi, dilerse gereksinim sebebiyle
sözleşmeyi sona erdirme hakkını, sözleşme süresinin
bitiminden başlayarak bir ay içinde açacağı dava yoluyla
da kullanabilir.
2. Kiracıdan kaynaklanan sebeplerle
MADDE 351- Kiracı,
kiralananın teslim edilmesinden sonra, kiraya verene
karşı, kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı
olarak üstlendiği hâlde boşaltmamışsa kiraya veren, kira
sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay içinde icraya
başvurmak veya dava açmak suretiyle sona erdirebilir.
Kiracı,
bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi
içinde; bir yıl ve daha uzun süreli kira sözleşmelerinde
ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde
kira bedelini ödemediği için kendisine yazılı olarak iki
haklı ihtarda bulunulmasına sebep olmuşsa kiraya veren,
kira süresinin ve bir yıldan uzun süreli kiralarda
ihtarların yapıldığı kira yılının bitiminden başlayarak
bir ay içinde, dava yoluyla kira sözleşmesini sona
erdirebilir.
Kiracının
veya birlikte yaşadığı eşinin aynı ilçe veya belde
belediye sınırları içinde oturmaya elverişli bir konutu
bulunması durumunda kiraya veren, kira sözleşmesinin
kurulması sırasında bunu bilmiyorsa, sözleşmenin
bitiminden başlayarak bir ay içinde sözleşmeyi dava
yoluyla sona erdirebilir.
3. Dava süresinin uzaması
MADDE 352- Kiraya veren,
en geç davanın açılması için öngörülen sürede dava
açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmişse, dava açma
süresi bir kira yılı için uzamış sayılır.
4. Dava sebeplerinin sınırlılığı
MADDE 353- Dava yoluyla
kira sözleşmesinin sona erdirilmesine ilişkin hükümler,
kiracı aleyhine değiştirilemez.
5. Yeniden kiralama yasağı
MADDE 354- Kiraya veren,
gereksinim amacıyla kiralananın boşaltılmasını
sağladığında, haklı sebep olmaksızın, kiralananı üç yıl
geçmedikçe eski kiracısından başkasına kiralayamaz.
Yeniden
inşa ve imar amacıyla boşaltılması sağlanan taşınmazlar,
eski hâli ile, haklı sebep olmaksızın üç yıl geçmedikçe
başkasına kiralanamaz. Eski kiracının, yeniden inşa ve
imarı gerçekleştirilen taşınmazları, yeni durumu ve yeni
kira bedeli ile kiralama konusunda öncelik hakkı vardır.
Bu hakkın, kiraya verenin yapacağı yazılı bildirimi
izleyen bir ay içinde kullanılması gerekir; bu öncelik
hakkı sona erdirilmedikçe, taşınmaz üç yıl geçmeden
başkasına kiralanamaz.
Kiraya
veren, bu hükümlere aykırı davrandığı takdirde, eski
kiracısına son kira yılında ödenmiş olan bir yıllık kira
bedelinden az olmamak üzere tazminat ödemekle
yükümlüdür.
6. Kiracının ölümünde sözleşmenin sürdürülmesi
MADDE 355- Ölen kiracının
ortakları veya bu ortakların aynı meslek ve san’atı
yürüten mirasçıları ve ölen kiracı ile birlikte aynı
konutta oturanlar, sözleşmeye ve kanun hükümlerine
uydukları sürece, taraf olarak kira sözleşmesini
sürdürebilirler.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Ürün Kirası
A. Tanımı
MADDE 356- Ürün kirası
kiraya verenin, kiracıya, ürün veren bir şeyin veya
hakkın kullanılmasını ve ürünlerin devşirilmesini bedel
karşılığında bırakmayı üstlendiği sözleşmedir.
Ürüne
katılmalı kira, kira bedelinin devşirilecek ürünün belli
bir oranı olarak kararlaştırıldığı ürün kirasıdır. Bu
oran sözleşmeyle kararlaştırılmamışsa, yerel âdete göre
belirlenir.
B. Genel hükümlerin uygulanması
MADDE 357- Bu ayırımda
ürün kirasına ilişkin özel hüküm bulunmadıkça, kira
sözleşmesine ilişkin genel hükümler uygulanır.
C. Tutanak düzenleme
MADDE 358- Kira
sözleşmesi, araç ve gereçleri, hayvanları, devredilen
eşyayı veya stoklanmış malları da içeriyorsa taraflar,
bunların değerlerini birlikte takdir ederek iki nüsha
düzenleyecekleri tutanağa geçirip imzalayarak,
birbirlerine vermekle yükümlüdürler.
D. Kiraya verenin borçları
I. Teslim borcu
MADDE 359- Kiraya veren,
birlikte kiralanmış taşınır şeyler varsa bunlar da
içinde olmak üzere, kiralananı, sözleşmenin amacına
uygun biçimde kullanılmaya ve işletilmeye elverişli bir
durumda kiracıya teslim etmek ve sözleşme süresince bu
durumda bulundurmakla yükümlüdür.
II. Esaslı onarımlar
MADDE 360- Kiraya veren,
kira süresi içinde yapılması zorunlu olan esaslı
onarımları, kiracı tarafından bildirilir bildirilmez,
gideri kendisine ait olmak üzere yapmakla yükümlüdür.
E. Kiracının borçları
I. Kira bedelini ve yan giderleri ödeme borcu
1. Genel olarak
MADDE 361- Kiracı,
sözleşmede aksine bir hüküm veya yerel âdet olmadıkça,
kira bedelini ve yan giderleri her kira yılının ve en
geç kira süresinin sonunda ödemekle yükümlüdür.
Kiracı,
kiralananın tesliminden sonra vadesi gelmiş kira
bedelini veya yan giderleri ödemezse kiraya veren,
kiracıya yazılı olarak en az altmış günlük bir önel
verip, bu önel içinde ödememesi durumunda sözleşmeyi
feshedeceğini bildirebilir.
2. Olağanüstü durumlarda kira bedelinden indirim
MADDE 362- Tarımsal bir
taşınmazın her zamanki verimi, olağanüstü felâket veya
doğal olaylar yüzünden önemli ölçüde azalırsa kiracı,
kira bedelinden orantılı bir miktarın indirilmesini
isteyebilir.
Bu haktan
başlangıçta feragat, ancak kira bedelinin belirlenmesi
sırasında bu gibi durumların meydana gelmesi olasılığı
göz önünde tutulmuş veya doğan zarar bir sigorta ile
karşılanmış ise, geçerli olur.
II. Kiralananı kullanma ve işletme borcu
MADDE 363- Kiracı,
kiralananı özgülendiği amaca uygun ve
iyi bir biçimde işletmekle, özellikle ürün vermeye
elverişli bir durumda bulundurmakla yükümlüdür.
Kiracı,
kiraya verenin izni olmaksızın, kiralananın işletme
usulünü, kira süresinin bitiminden sonra etkisi
görülebilecek biçimde değiştiremez.
III. Bakım borcu
MADDE 364- Kiracı,
kiralananın bakımını gereği gibi sağlamakla yükümlüdür.
Kiracı,
yerel âdete uygun olarak küçük onarımları yapmak,
bozulan veya kullanılmayla yok olan düşük değerli araç
ve gereçlerin yerine yenilerini koymak zorundadır.
F. Alt kira ve kullanım hakkını devir yasağı
MADDE 365- Kiracı, kiraya
verenin rızası olmaksızın kiralananı başkasına kiraya
veremeyeceği gibi, kullanım ve işletme hakkını da
başkasına devredemez. Ancak kiracı, kiralananda bulunan
bazı yerleri, kiraya veren için zarar doğuracak bir
değişikliği gerektirmemek koşuluyla kiraya verebilir.
Kiracının,
başkasıyla yaptığı bu kira sözleşmelerine, alt kiraya
ilişkin kurallar, kıyas yoluyla uygulanır.
G. Sözleşmenin sona ermesi
I. Sona erme sebepleri
1. Sürenin geçmesi
MADDE 366- Belirli süreli
kira sözleşmesi, sürenin bitiminde kendiliğinden sona
erer.
Ancak,
tarafların örtülü olarak sözleşmeyi sürdürmeleri
hâlinde, aksi kararlaştırılmadıkça, kira sözleşmesi
birer yıl için yenilenmiş sayılır.
Yenilenen
kira sözleşmesi yasal bildirim süresine uyularak, her
kira yılının sonu için feshedilebilir.
2. Fesih bildirimi
MADDE 367- Belirsiz
süreli sözleşmede, fesih bildirim süresi sözleşme veya
yerel âdetle belirlenmemişse, en az altı aylık bir
bildirim süresine uyulmak koşuluyla, taraflardan her
biri sözleşmeyi feshedebilir.
Aksine bir
anlaşma yoksa, tarımsal taşınmazlara ilişkin ürün
kiralarında yerel âdetçe uygulanan bahar veya güz
mevsimleri için; diğer ürün kiralarında ise herhangi bir
zaman için fesih bildirimi yapılabilir.
3. Olağanüstü fesih
a.
Önemli sebepler
MADDE 368- Taraflardan
biri, kira ilişkisinin devamını kendisi için çekilmez
hâle getiren önemli sebeplerin varlığı durumunda,
sözleşmeyi yasal fesih bildirim süresine uyarak her
zaman feshedebilir.
Hâkim,
durum ve koşulları göz önünde tutarak, olağanüstü fesih
bildiriminin parasal sonuçlarını karara bağlar.
b. Kiracının iflâsı
MADDE 369- Kiracının
iflâsı hâlinde sözleşme, iflâsın açıldığı anda,
kendiliğinden sona erer. Ancak, kiraya veren, işlemekte
olan kira ve tutanağa geçirilen eşya için yeterli
güvence verildiği takdirde, sözleşmeyi kira yılının
sonuna kadar sürdürmekle yükümlüdür.
c. Kiracının ölümü
MADDE 370- Kiracının
ölümü hâlinde, onun mirasçıları ve kiraya veren, altı
aylık yasal fesih bildirim sürelerine uymak koşuluyla,
sözleşmeyi feshedebilirler.
II. Sona ermenin sonuçları
1. Geri verme
MADDE 371- Kira süresinin
bitiminde kiracı, kiralananı, tutanağa geçirilmiş olan
bütün eşyalarla birlikte ve bulundukları durumda geri
vermekle yükümlüdür.
Kiracı,
iyi işletilme durumunda kaçınılabilecek olan değer
eksiklikleri için tazminat ödemekle yükümlüdür.
Kiracı,
kiralanana göstermekle yükümlü olduğu özen çerçevesinde
meydana gelen değer artışları için tazminat isteyemez.
2. Tutanağa geçirilmiş eşya
MADDE 372- Kiralanan
teslim edilirken tutanağa geçirilmiş olan eşyalara değer
biçilmişse kiracı, kira sözleşmesi sona erince, bunları
özdeş tür ve değerde olmak üzere geri vermekle veya
değer eksikliklerini gidermekle yükümlüdür.
Kiracı,
kiraya verenin kusurunu ya da mücbir sebebin varlığını
ispat ederek geri vermekten veya tazminat ödemekten
kurtulabilir.
Kiracı,
kendisinin yaptığı masraflardan veya emeğinden doğan
değer artışı için tazminat isteyebilir.
3. Ürün ve yetişme giderleri
MADDE 373- Tarımsal bir
taşınmazın kiracısı, kira sözleşmesinin sona erdiği anda
henüz devşirilmemiş ürünler üzerinde bir hak ileri
süremez.
Ancak
kiracı, ürünün yetişmesi için yapmış olduğu tarım
giderlerinin hâkim tarafından belirlenecek miktarını,
kiraya verenden tazminat olarak isteyebilir ve bu
tazminat işlemiş kiralardan indirilir.
4. Saman, gübre ve benzerleri
MADDE 374- Kiralananı
geri veren kiracı, düzenli bir işletmenin gerektirdiği
oranda, son yılın samanlarını, hayvan yataklarını, kuru
ot ve gübrelerini kiralananda bırakmakla yükümlüdür.
Kiracı,
almış olduğundan daha fazlasını bırakıyorsa, bıraktığı
fazlalık için tazminat isteme hakkına sahiptir;
aldığından daha az bırakıyorsa, eksikleri tamamlamak
veya değer eksikliğini gidermekle yükümlüdür.
H. Hayvan kirası
I. Konusu
MADDE 375- Tarımsal bir
taşınmazın kirasıyla bağlantılı olmayan geviş getirici
hayvanların kirasında, aksine anlaşma veya yerel âdet
yoksa, kiralanan hayvanların kira süresi içindeki bütün
ürünleri kiracının olur.
Kiracı,
kiralanan hayvanları beslemek, onlara iyi bakmak ve
kiraya verene para veya hayvanlardan elde ettiği ürünün
belli bir payını ödemekle yükümlüdür.
II. Sorumluluk
MADDE 376- Aksine anlaşma
veya yerel âdet yoksa kiracı, kiralanan hayvanların
uğradığı bir zarardan, bu zararın, korumada dikkat ve
özen gösterildiği hâlde meydana gelmiş olduğunu ispat
etmedikçe sorumludur.
Kiracı,
kendi kusuruyla sebebiyet vermediği olağanüstü koruma
giderleri için kiraya verenden tazminat isteyebilir.
Kiracı,
önemli kazaları ya da hastalıkları gecikmeksizin kiraya
verene bildirmekle yükümlüdür.
III. Fesih
MADDE 377- Aksine anlaşma
veya yerel âdet yoksa, belirsiz bir süre için yapılan
sözleşmeyi, taraflardan her biri, dilediği zaman
feshedebilir.
Ancak,
fesih dürüstlük kurallarına aykırı ve uygun olmayan bir
zamanda yapılamaz.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Ödünç Sözleşmeleri
BİRİNCİ AYIRIM
Kullanım Ödüncü
A. Tanımı
MADDE 378- Kullanım
ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin bir şeyin karşılıksız
olarak kullanılmasını ödünç alana bırakmayı ve ödünç
alanın da o şeyi kullandıktan sonra geri vermeyi
üstlendiği sözleşmedir.
B. Hükümleri
I. Ödünç alanın kullanım hakkı
MADDE 379- Ödünç alan,
ödünç konusunu ancak sözleşmede kararlaştırılan şekilde,
sözleşmede hüküm yoksa niteliğine veya özgülendiği amaca
göre kullanabilir.
Ödünç
alan, ödünç konusunu başkasına kullandıramaz.
Ödünç
alan, bu hükümlere aykırı davrandığı durumlarda,
beklenmedik hâllerden doğan zararlardan da sorumludur.
Ancak, bu hükümlere uymuş olsaydı bile zararın
doğacağını ispat ederse sorumluluktan kurtulur.
II. Bakım ve koruma giderleri
MADDE 380- Ödünç alan,
ödünç konusunun olağan bakım ve koruma giderlerini
karşılamakla yükümlüdür.
Ödünç
alan, ödünç verenin yararına yapmak zorunda kaldığı
olağanüstü giderlerin ödenmesini isteyebilir.
III. Müteselsil sorumluluk
MADDE 381- Bir şeyi
birlikte ödünç alanlar, ondan müteselsilen sorumlu
olurlar.
C. Sona ermesi
I. Amacı belirlenmiş kullanmada
MADDE 382- Kullanma için
belirli bir süre öngörülmemişse, ödünç alanın, ödünç
konusunu sözleşme uyarınca kullanmış olmasıyla
veya kullanabilecek kadar bir zaman geçmesiyle
sözleşme sona erer.
Ödünç
alan, ödünç konusunu sözleşmeye aykırı olarak kullanır,
onu bozar veya kullanmak için başka bir kimseye verirse
ya da önceden bilinmeyen bir durum yüzünden ödünç
verenin ivedi gereksinimi ortaya çıkarsa, ödünç veren o
şeyi daha önce geri isteyebilir.
II. Amacı belirlenmemiş kullanmada
MADDE 383- Ödünç konusu,
kullanım süresi ve hangi amaçla kullanılacağı
belirlenmeden verilmişse, ödünç veren onu dilediği zaman
geri isteyebilir.
III. Ödünç alanın ölümü
MADDE 384- Kullanım
ödüncü sözleşmesi, ödünç alanın ölmesiyle kendiliğinden
sona erer.
İKİNCİ AYIRIM
Tüketim Ödüncü
A. Tanımı
MADDE 385- Tüketim ödüncü
sözleşmesi, ödünç verenin, bir miktar parayı ya da
tüketilebilen bir şeyi ödünç alana devretmeyi, ödünç
alanın da aynı nitelik ve miktarda şeyi geri vermeyi
üstlendiği sözleşmedir.
B. Hükümleri
I. Faiz
1. Genel olarak
MADDE 386- Ticarî olmayan
tüketim ödüncü sözleşmesinde, taraflarca
kararlaştırılmış olmadıkça faiz istenemez.
Ticarî
tüketim ödüncü sözleşmesinde, taraflarca
kararlaştırılmamış olsa bile faiz istenebilir.
2. Faize ilişkin özel kurallar
MADDE 387- Tüketim ödüncü
sözleşmesinde faiz oranı belirlenmemişse, kural olarak
ödünç alma zamanında ve yerinde o tür ödünçlerde geçerli
olan faiz oranı uygulanır.
Sözleşmede
aksine bir hüküm yoksa, belirlenen faiz, yıllık olarak
ödenir.
Faizin
anaparaya eklenerek birlikte yeniden faiz yürütülmesi
kararlaştırılamaz.
II. Zamanaşımı
MADDE 388- Ödünç alanın,
ödünç konusunun teslimine ve ödünç verenin de bu şeyin
teslim alınmasına ilişkin istemleri, diğer tarafın bu
konuda temerrüde düşmesinden başlayarak altı ayın
geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
III. Ödünç alanın ödeme güçsüzlüğü
MADDE 389- Ödünç alan,
ödünç sözleşmesinin kurulmasından sonra ödeme
güçsüzlüğüne düşerse ödünç veren, ödünç konusunun
tesliminden kaçınabilir.
Ödünç
veren, ödünç alanın sözleşmenin kurulmasından önce ödeme
güçsüzlüğüne düşmüş olduğunu daha sonra öğrenmişse, aynı
hakka sahiptir.
C. Para yerine verilen şeyler
MADDE 390- Ödünç alana,
sözleşmede kararlaştırılan para yerine, kıymetli evrak
veya ticarî mallar verilirse, borcun tutarı, bunların
teslim zamanı ve yerindeki borsa ya da piyasa değeri
üzerinden hesaplanır; aksine yapılan sözleşme
geçersizdir.
D. Geri verme zamanı
MADDE 391- Ödüncün geri
verilmesi konusunda belirli bir gün ya da bildirim
süresi veya borcun geri istendiği anda muaccel olacağı
kararlaştırılmamışsa ödünç alan, ilk istemden başlayarak
altı hafta geçmedikçe ödüncü geri vermekle yükümlü
değildir.
ALTINCI BÖLÜM
Hizmet Sözleşmeleri
BİRİNCİ AYIRIM
Genel Hizmet Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 392- Hizmet
sözleşmesi, işçinin işverene bağımlı olarak belirli veya
belirli olmayan süreyle işgörmeyi ve işverenin de ona
zamana veya yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği
sözleşmedir.
İşçinin
işverene bir hizmeti kısmî süreli olarak düzenli biçimde
yerine getirmeyi üstlendiği sözleşmeler de hizmet
sözleşmesidir.
Genel
hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler, kıyas yoluyla
çıraklık sözleşmesine de uygulanır; özel kanun hükümleri
saklıdır.
B. Kurulması
MADDE 393- Hizmet
sözleşmesi, kanunda aksine bir hüküm olmadıkça özel bir
şekle bağlı değildir.
Bir kimse,
durumun gereklerine göre ancak ücret karşılığında
yapılabilecek bir işi belli bir zaman için görür ve bu
iş de işveren tarafından kabul edilirse, aralarında
hizmet sözleşmesi kurulmuş sayılır.
Geçersizliği sonradan anlaşılan hizmet sözleşmesi,
hizmet ilişkisi ortadan kaldırılıncaya kadar, geçerli
bir hizmet sözleşmesinin bütün hüküm ve sonuçlarını
doğurur.
C. İşçinin borçları
I. Bizzat çalışma borcu
MADDE 394- Sözleşmeden
veya durumun gereğinden aksi anlaşılmadıkça, işçi
yüklendiği işi bizzat yapmakla yükümlüdür.
II. Özen ve sadakat borcu
MADDE 395- İşçi,
yüklendiği işi özenle yapmak ve işverenin haklı
menfaatinin korunmasında sadakatle davranmak zorundadır.
İşçi,
işverene ait makineleri, araç ve gereçleri, teknik
sistemleri, tesisleri ve taşıtları usulüne uygun olarak
kullanmak ve bunlarla birlikte işin görülmesi için
kendisine teslim edilmiş olan malzemeye özen göstermekle
yükümlüdür.
İşçi,
hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, sadakat borcuna
aykırı olarak bir ücret karşılığında üçüncü kişiye
hizmette bulunamaz ve özellikle kendi işvereni ile
rekabete girişemez.
İşçi, iş
gördüğü sırada öğrendiği, özellikle üretim ve iş sırları
gibi bilgileri, hizmet ilişkisinin devamı süresince
kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz.
İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli
olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin sona ermesinden
sonra da sır saklamakla yükümlüdür.
III. Teslim ve hesap verme borcu
MADDE 396- İşçi,
üstlendiği işin görülmesi sırasında üçüncü kişiden
işveren için aldığı şeyleri ve özellikle paraları derhâl
ona teslim etmek ve bunlar hakkında hesap vermekle
yükümlüdür.
İşçi,
hizmetin ifasından dolayı elde ettiği şeyleri de derhâl
işverene teslim etmekle yükümlüdür.
IV. Fazla çalışma borcu
MADDE 397- Fazla çalışma,
ilgili kanunlarda belirlenen normal
çalışma süresinin üzerinde ve işçinin rızasıyla yapılan
çalışmadır. Ancak, normal süreden daha fazla çalışmayı
gerektiren bir işin yerine getirilmesi zorunluluğu
doğar, işçi bunu yapabilecek durumda bulunur ve aynı
zamanda kaçınması da dürüstlük kurallarına aykırı olursa
işçi, karşılığı verilmek koşuluyla, fazla çalışmayı
yerine getirmekle yükümlüdür.
Özel
kanunlardaki hükümler saklıdır.
V. Düzenlemelere ve talimata uyma borcu
MADDE 398- İşveren, işin
görülmesi ve işçilerin işyerindeki davranışlarıyla
ilgili genel düzenlemeler yapabilir ve onlara özel
talimat verebilir. İşçiler, bunlara dürüstlük
kurallarının gerektirdiği ölçüde uymak zorundadırlar.
VI. İşçinin sorumluluğu
MADDE 399- İşçi, işverene
kusuruyla verdiği her türlü zarardan sorumludur.
Bu
sorumluluğun belirlenmesinde; işin tehlikeli olup
olmaması, uzmanlığı ve eğitimi gerektirip gerektirmemesi
ile işçinin işveren tarafından bilinen veya bilinmesi
gereken yetenek ve nitelikleri göz önünde tutulur.
D. İşverenin borçları
I. Ücret ödeme borcu
1. Ücret
a. Genel olarak
MADDE 400- İşveren,
işçiye sözleşmede veya toplu iş sözleşmesinde
belirlenen; sözleşmede hüküm bulunmayan hâllerde ise,
alışılmış olan ücreti ödemekle yükümlüdür.
İşçi
işverenle birlikte yaşıyorsa, aksine anlaşma veya yerel
âdet olmadıkça barınma ve beslenme, ücretin bir bölümünü
oluşturur.
b. Fazla çalışma ücreti
MADDE 401- İşveren, fazla
çalışma için işçiye normal çalışma ücretini en az yüzde
elli fazlasıyla ödemekle yükümlüdür.
İşveren,
işçinin rızasıyla fazla çalışma ücreti yerine, uygun bir
zamanda fazla çalışmayla orantılı olarak izin verebilir.
c. İşin sonucundan pay alma
MADDE 402- Sözleşmeyle
işçiye ücretle birlikte üretilenden, cirodan veya kârdan
belli bir pay verilmesi kararlaştırılmışsa, hesap dönemi
sonunda bu pay, yasal hükümler veya genellikle kabul
edilmiş ticarî esaslar göz önünde tutularak belirlenir.
İşçiye
belli bir pay verilmesi kararlaştırılan hâllerde, payın
hesaplanmasında uyuşulamazsa işveren, işçiye veya onun
yerine, birlikte kararlaştırdıkları ya da hâkimin
atadığı bilirkişiye bilgi vermek ve bilginin dayanağını
oluşturan işletmeyle ilgili defter ve belgeleri
incelemesine sunmak; kârdan bir pay verilmesi
kararlaştırılmışsa, işveren işçiye, istemi üzerine
ayrıca yıl sonu kâr zarar cetvelini vermek zorundadır.
d. Aracılık ücreti
MADDE 403- İşçiye belli
işlerde aracılık yapması karşılığında işverence bir
ücret ödeneceği kararlaştırılmışsa, aracılık yapılan
işlemin üçüncü kişi ile geçerli olarak kurulmasıyla
işçinin istem hakkı doğar.
Borçların
kısım kısım ifa edileceği sözleşmeler ile sigorta
sözleşmelerinde, her kısma ilişkin ücret isteminin bu
kısma ilişkin borcun muaccel olmasıyla veya yerine
getirilmesiyle doğacağı yazılı olarak
kararlaştırılabilir.
İşçinin
aracılığı suretiyle işveren ile üçüncü kişi arasında
kurulan sözleşme, işveren tarafından kusuru olmaksızın
ifa edilmezse veya üçüncü kişi borçlarını yerine
getirmezse, ücret istemine yönelik hak sona erer. Sadece
kısmî ifa hâlinde, ücretten orantılı olarak indirim
yapılır.
Sözleşmeyle işçiye, kendisine ödenecek aracılık
ücretinin hesabını tutma yükümlülüğü getirilmemişse,
işveren işçiye ücretin muaccel olduğu her dönem için, bu
ücrete tâbi işlemleri de içeren yazılı hesap vermekle
yükümlüdür.
Hesabı
gözden geçirme ihtiyacı ortaya çıkarsa işveren, işçiye
veya onun yerine, birlikte kararlaştırdıkları ya da
hâkimin atadığı bilirkişiye bilgi vermek ve bilginin
dayanağını oluşturan işletmeyle ilgili defter ve
belgeleri onun incelemesine sunmak zorundadır.
e. İkramiye
MADDE 404- İşveren,
bayram, yılbaşı ve doğum günü gibi belirli günler
dolayısıyla işçilerine özel ikramiye verebilir. Ancak,
işçilerin bu ikramiyeyi istem hakları bu konuda anlaşma
olması hâlinde doğar.
Hizmet
sözleşmesi ikramiyenin verildiği dönemden önce sona
ermişse, işçinin ikramiyeden çalıştığı süre ile orantılı
bir bölümünü isteme hakkı, ancak bu konuda anlaşma
olması hâlinde doğar.
2. Ücretin ödenmesi
a. Ödeme süresi
MADDE 405- Aksine âdet
olmadıkça, işçiye ücreti her ayın sonunda ödenir. Ancak,
hizmet sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesiyle daha kısa
ödeme süreleri belirlenebilir.
Daha kısa
bir ödeme süresi kararlaştırılmamışsa veya aksine âdet
yoksa, aracılık ücreti her ayın sonunda ödenir. Ancak,
işlemlerin yapılması altı aydan daha uzun bir süre
gerektirdiği takdirde, aracılık ücreti asıl ücrete ek
olarak kararlaştırılmışsa, yazılı anlaşmayla ödeme daha
ileri bir tarihe bırakılabilir.
Asıl
ücrete ek olarak üretilenden pay verilmesi öngörülen
hâllerde, ürün payı belirlenir belirlenmez, cirodan veya
kârdan pay verilmesi kararlaştırılan hâllerde ise payın,
hesap dönemini izleyen en geç üç ay içinde belirlenerek
ödenmesi şarttır.
İşveren,
işçiye zorunlu ihtiyacının ortaya çıkması hâlinde ve
hakkaniyet gereği ödeyebilecek durumda ise, hizmetiyle
orantılı olarak avans vermekle yükümlüdür.
b. Ücretin korunması
MADDE 406- Ücret,
sözleşmeyle aksi kararlaştırılmadıkça, işyerinde veya
özel olarak açılan bir banka hesabına ödenir. Her ödeme
döneminde, işçiye hesap pusulası verilir.
İşveren,
işçiden olan alacağı ile ücret borcunu işçinin rızası
olmadıkça takas edemez. Ancak, işçinin
kasten sebebiyet verdiği bir zarardan doğan alacaklar,
ücretin haczedilebilir kısmı kadar takas edilebilir.
Ücretin
işveren lehine kullanılacağına ilişkin anlaşmalar
geçersizdir.
3. İşgörme ediminin ifasının engellenmesi durumunda
ücret
a. İşverenin temerrüdü durumunda
MADDE 407- İşveren,
işgörme ediminin yerine getirilmesini kusuruyla
engellerse veya edimi kabulde temerrüde düşerse, işçiye
ücretini ödemekle yükümlü olup, işçiden bu edimini daha
sonra yerine getirmesini isteyemez. Ancak, işçinin bu
engelleme sebebiyle yapmaktan kurtulduğu giderler ile
başka bir iş yaparak kazandığı veya kazanmaktan bilerek
kaçındığı yararlar ücretinden indirilir.
b. İşçinin çalışmayı durdurması durumunda
MADDE 408- Uzun süreli
bir hizmet ilişkisinde işçi, hastalık, askerlik veya
kanundan doğan çalışma ve benzeri sebeplerle kusuru
olmaksızın, iş gördüğü süreye oranla kısa bir süre için
işgörme edimini ifa edemezse işveren, başka bir yolla
karşılanmadığı takdirde, o süre için işçiye hakkaniyete
uygun bir ücret ödemekle yükümlüdür.
4. Ücret alacağının haczi, devri ve rehnedilmesi
MADDE 409- İşçilerin
ücretinin dörtte birinden fazlası haczedilemez,
başkasına devredilemez ve rehnedilemez. Ancak, işçinin
bakmakla yükümlü olduğu aile bireyleri için hâkim
tarafından takdir edilecek miktar, bu orana dahil
değildir. Nafaka alacaklılarının hakları saklıdır.
Gelecekteki ücret alacaklarının devredilmesi veya
rehnedilmesi geçersizdir.
5. Parça başına veya götürü iş
a. İş verme
MADDE 410- İşçi, sözleşme
gereğince yalnız bir işveren için sadece parça başına
veya götürü iş yapmayı üstlenmişse işveren, ona yeterli
iş vermekle yükümlüdür.
İşveren,
kendi kusuru olmaksızın sözleşmede öngörülen parça
başına veya götürü iş sağlayamayacak durumda bulunduğu
veya işletme koşulları geçici olarak gerektirdiği
takdirde işçiye, ücreti zaman esasına göre öder. Bu
durumda, zamana göre ödenecek ücret, anlaşmada veya
hizmet ya da toplu iş sözleşmesinde belirlenmemişse
işveren, işçiye parça başına veya götürü olarak daha
önce aldığı ortalama ücrete eşdeğer bir ücret ödemekle
yükümlüdür.
Parça
başına veya götürü ya da zamana göre iş sağlayamayan
işveren, en azından işgörme edimini kabulde temerrüt
hükümleri uyarınca zamana göre işgörmede ödeyeceği
ücreti ödemekle yükümlüdür.
b. Birim ücreti
MADDE 411- İşçi, sözleşme
gereğince parça başına veya götürü olarak çalışmayı
üstlendiği takdirde işveren, her işin başlamasından önce
ona ödenecek birim ücretini bildirmekle yükümlüdür.
Bu
bildirimi yapmayan işveren, aynı veya benzer bir iş için
belirlenmiş olan birim ücretini ödemekle yükümlüdür.
II. İş araç ve malzemeleri
MADDE 412- Aksine anlaşma
veya yerel âdet yoksa, işveren işçiye bu iş için gerekli
araçları ve malzemeyi sağlamakla yükümlüdür.
İşçi
işverenle anlaşarak kendi araç veya malzemesini işin
görülmesine özgülerse, aksi anlaşmada
kararlaştırılmadıkça veya yerel âdet bulunmadıkça
işveren, bunun için işçiye uygun bir karşılık ödemekle
yükümlüdür.
III. Giderler
1. Genel olarak
MADDE 413- İşveren, işin
görülmesinin gerektirdiği her türlü harcama ile işçiyi
işyeri dışında çalıştırdığı takdirde, geçimi için
zorunlu olan harcamaları da ödemekle yükümlüdür.
Yazılı
olarak yapılmış bir hizmet veya toplu iş sözleşmesinde,
bizzat işçi tarafından karşılanması kararlaştırılan
harcamaların, işçiye götürü biçimde günlük, haftalık
veya aylık olarak ödenmesi öngörülebilir. Ancak bu
ödeme, zorunlu harcamaları karşılayacak miktardan az
olamaz.
Zorunlu
harcamaların kısmen veya tamamen işçi tarafından bizzat
karşılanmasına ilişkin anlaşmalar geçersizdir.
2. Taşıma araçları
MADDE 414- İşçi, işin
görülmesi için işverenle anlaşarak işverenin veya
kendisinin sağladığı bir taşıma aracı kullanıyorsa,
taşıtın işletilmesi ve bakımı için gerekli olağan
giderler, hizmet için kullanıldığı ölçüde işverence
karşılanır.
İşçi
işverenle anlaşarak, işin görülmesinde kendi motorlu
aracını kullanıyorsa, işveren ayrıca bu araçla ilgili
vergiyi, zorunlu malî sorumluluk sigortası primini ve
aracın yıpranması karşılığında uygun bir tazminatı
hizmet için kullanıldığı ölçüde işçiye ödemekle
yükümlüdür.
İşçi
işverenle anlaşarak, hizmetin görülmesinde kendisine ait
diğer taşıma araçlarını ve hayvanlarını kullanıyorsa
işveren, bunların kullanma ve bakımı için gerekli olan
olağan giderleri hizmet için kullanıldığı ölçüde
karşılamakla yükümlüdür.
3. Giderlerin ödenmesi
MADDE 415- İşçinin yapmış
olduğu giderlerden doğan alacağı, daha kısa bir süre
kararlaştırılmamışsa veya yerel âdet yoksa,
her defasında ücretle birlikte ödenir.
İşçi,
sözleşmeden doğan borçlarını yerine getirmek için
düzenli olarak masraf yapıyorsa, kendisine en az ayda
bir olmak üzere belirli aralıklarla uygun bir avans
verilir.
IV. İşçinin kişiliğinin korunması
1. Genel olarak
MADDE 416- İşveren,
hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı
göstermek, sağlığını gerektirdiği ölçüde gözetmek ve
işyerinde ahlâka uygun bir düzenin gerçekleştirilmesini
sağlamakla, özellikle kadın ve erkek işçilerin cinsel
tacize uğramamaları ve cinsel tacize uğramış olanların
daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri
almakla yükümlüdür.
İşveren,
işçinin yaşamını, sağlığını ve bedensel bütünlüğünü
korumak için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. Buna
göre işveren, hizmet ilişkisinin ve yapılan işin
niteliği göz önünde tutulduğunda, hakkaniyet gereği
kendisinden beklenen; deneyimlerin zorunlu kıldığı,
teknik açıdan uygulanabilir ve işyerinin özelliklerine
uygun olan önlemleri almakla yükümlüdür.
İşverenin
yukarıdaki fıkra hükümlerine uymaması sonucunda işçinin
ölmesi durumunda, desteğinden yoksun kalanların bu
yüzden uğradıkları zararlara karşılık isteyecekleri
tazminat, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk
hükümlerine tâbidir.
2. Ev düzeni içinde çalışmada
MADDE 417- İşçi işverenle
birlikte ev düzeni içinde yaşıyorsa işveren, yeterli
gıda ve uygun bir barınak sağlamakla yükümlüdür.
İşçi,
kusuru olmaksızın hastalık veya kaza gibi sebeplerle
işgörme edimini yerine getiremezse işveren, sosyal
sigortalar yardımlarından yararlanamayan, bir yıla kadar
çalışmış işçinin bakımını ve tedavisini, iki hafta
süreyle sağlamak zorundadır. İşçinin bir yılı aşan her
hizmet yılı için söz konusu süre, dört haftayı aşmamak
üzere ikişer gün artırılır.
İşveren,
işçinin gebeliğinde ve doğum yapması durumunda da aynı
edimleri yerine getirmekle yükümlüdür.
3. Kişisel verilerin kullanılmasında
MADDE 418- İşveren,
işçiye ait kişisel verileri, ancak işçinin işe
yatkınlığıyla ilgili veya hizmet sözleşmesinin ifası
için zorunlu olduğu ölçüde kullanabilir.
Özel kanun
hükümleri saklıdır.
V. Ceza koşulu ve ibra
MADDE 419- Hizmet
sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu
geçersizdir.
İşçinin
işverenden olan alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin
yazılı şekilde yapılması ve ibra konusu alacağın türünün
ve miktarının açıkça belirtilmesi şarttır.
Hizmet
sözleşmesi devam ederken veya sona ermesinden başlayarak
bir ay geçmeden işçi aleyhine yapılan ibra sözleşmeleri
kesin olarak hükümsüzdür.
İşçinin
haklarını yeterince korumadığı veya aşırı ölçüde
sınırladığı açıkça belli olan ibra sözleşmelerinin,
hizmet ilişkisinin sona erdiği tarihten başlayarak iki
yıl içinde iptali istenebilir.
VI. Tatil ve izinler
1. Hafta tatili ve iş arama izni
MADDE 420- İşveren,
işçiye her hafta, kural olarak pazar günü veya durum ve
koşullar buna imkân vermezse, bir tam çalışma günü tatil
vermekle yükümlüdür.
İşveren,
belirsiz süreli hizmet sözleşmesinin feshi hâlinde,
bildirim süresi içinde işçiye ücretinde bir kesinti
olmaksızın, günde iki saat iş arama izni vermekle
yükümlüdür.
İzin
saatlerinin ve günlerinin belirlenmesinde, işyerinin ve
işçinin haklı menfaatleri göz önünde tutulur.
2. Yıllık izin
a. Süresi
MADDE 421- İşveren, en az
bir yıl çalışmış olan işçilere yılda en az iki hafta ve
onsekiz yaşından küçük işçiler ile elli yaşından büyük
işçilere de en az üç hafta ücretli yıllık izin vermekle
yükümlüdür.
b. İndirimi
MADDE 422- İşçi, bir
hizmet yılı içinde kendi kusuruyla toplam bir aydan daha
uzun bir süreyle hizmeti yerine getirmediği takdirde
işveren, çalışılmayan her tam ay için, yıllık ücretli
izin süresinden bir gün indirim yapabilir.
İşçi, bir
hizmet yılı içinde kendi kusuru olmaksızın hastalık,
kaza, yasal bir yükümlülüğün veya kamu görevinin yerine
getirilmesi gibi kişiliğine bağlı sebeplerle en çok üç
ay süreyle işgörme edimini yerine getiremediği takdirde,
işveren yıllık ücretli izin süresinden indirim yapamaz.
İşveren,
gebelik ve doğum yapma sebebiyle işgörme edimini en çok
üç ay süreyle yerine getiremeyen kadın işçinin yıllık
ücretli izin süresinden indirim yapamaz.
Hizmet
veya toplu iş sözleşmeleriyle, işçinin aleyhine hüküm
doğuracak şekilde, ikinci ve üçüncü fıkra hükümlerine
aykırı düzenleme yapılamaz.
c. Kullanılması
MADDE 423- Yıllık ücretli
izinler, kural olarak aralıksız biçimde verilir; ancak
tarafların anlaşmasıyla ikiye bölünerek de
kullanılabilir.
İşveren,
yıllık ücretli izin tarihlerini, iş yerinin veya ev
düzeninin menfaatleriyle bağdaştığı ölçüde, işçinin
isteklerini göz önünde tutarak belirler.
d. Ücreti
MADDE 424- İşveren,
yıllık ücretli iznini kullanan her işçiye, yıllık
ücretli izin süresine ilişkin ücretini, ilgili işçinin
izne başlamasından önce peşin olarak ödemek veya avans
olarak vermekle yükümlüdür.
İşçi,
hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, işverenden alacağı
para ve başka menfaatler karşılığında yıllık ücretli
izin hakkından feragat edemez.
Hizmet
sözleşmesinin herhangi bir sebeple sona ermesi hâlinde,
işçinin hak kazanıp da kullanamadığı yıllık izin
sürelerine ait ücreti, sözleşmenin sona erdiği tarihteki
ücreti üzerinden kendisine veya hak sahiplerine ödenir.
Bu ücrete ilişkin zamanaşımı, hizmet sözleşmesinin sona
erdiği tarihte işlemeye başlar.
Yıllık
ücretli iznini kullanmakta olan işçinin bu süre içinde
ücret karşılığı bir işte çalıştığı anlaşılırsa, izin
süresi için kendisine ödenen ücret işveren tarafından
geri alınabilir.
VII. Hizmet belgesi
MADDE 425- İşveren,
işçinin isteği üzerine her zaman, işin türünü
ve süresini içeren bir hizmet belgesi vermekle
yükümlüdür.
İşçinin
açıkça istemde bulunması hâlinde, hizmet belgesinde onun
işgörmedeki becerisi ile tutum ve davranışları da
belirtilir.
Hizmet
belgesinin zamanında verilmemesinden veya belgede doğru
olmayan bilgiler bulunmasından zarar gören işçi veya
işçiyi işe alan yeni işveren, eski işverenden tazminat
isteyebilir.
E. Sınaî ve fikrî mülkiyet hakkı
MADDE 426- Hizmet
buluşları üzerinde işçinin ve işverenin hakları,
bunların kazanılması ile diğer sınaî ve fikrî mülkiyet
hakları konusunda özel kanun hükümleri uygulanır.
F. Hizmet ilişkisinin devri
I. İşyerinin tamamının veya bir bölümünün devri
MADDE 427- İşyerinin
tamamı veya bir bölümü hukukî bir işlemle başkasına
devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir
bölümünde mevcut olan hizmet sözleşmeleri, bütün hak ve
borçları ile birlikte devralana geçer.
İşçinin
hizmet süresine bağlı hakları bakımından, onun devreden
işveren yanında işe başladığı tarih esas alınır.
Yukarıdaki
hükümlere göre devir hâlinde, devirden önce doğmuş olan
ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan, devreden
ve devralan işveren müteselsilen sorumludurlar. Ancak,
devreden işverenin bu yükümlülüklerden doğan
sorumluluğu, devir tarihinden itibaren iki yıl ile
sınırlıdır.
II. Sözleşmenin devri
MADDE 428- Hizmet
sözleşmesi, ancak işçinin yazılı rızası alınmak
suretiyle, sürekli olarak başka bir işverene
devredilebilir.
Devir
işlemiyle, devralan, bütün hak ve borçları ile birlikte,
hizmet sözleşmesinin işveren tarafı olur. Bu durumda,
işçinin, hizmet süresine bağlı hakları bakımından,
devreden işveren yanında işe başladığı tarih esas
alınır.
G. Sözleşmenin sona ermesi
I. Belirli süreli sözleşmede
MADDE 429- Belirli süreli
hizmet sözleşmesi, aksi
kararlaştırılmadıkça, fesih bildiriminde bulunulmasına
gerek olmaksızın, sürenin bitiminde kendiliğinden sona
erer.
Belirli
süreli sözleşme, süresinin bitiminden sonra örtülü
olarak sürdürülüyorsa, belirsiz süreli sözleşmeye
dönüşür. Ancak, esaslı bir sebebin varlığı hâlinde, üst
üste belirli süreli hizmet sözleşmesi kurulabilir.
Taraflardan her biri, on yıldan uzun süreli hizmet
sözleşmesini on yıl geçtikten sonra, altı aylık fesih
bildirim süresine uyarak feshedebilir. Fesih, ancak bu
süreyi izleyen aybaşında hüküm ifade eder.
Sözleşmenin fesih bildirimiyle sona ereceği
kararlaştırılmış ve iki taraf da fesih bildiriminde
bulunmamışsa, sözleşme belirsiz süreli sözleşmeye
dönüşür.
II. Belirsiz süreli sözleşmede
1. Genel olarak fesih hakkı
MADDE 430- Taraflardan
her birinin, belirsiz süreli sözleşmeyi fesih sürelerine
uyarak feshetme hakkı vardır.
2. Fesih bildirim süresi
a. Genel olarak
MADDE 431- Belirsiz
süreli hizmet sözleşmelerinin feshinden önce, durumun
diğer tarafa bildirilmesi gerekir.
Hizmet
sözleşmesi; bildirimin diğer tarafa ulaşmasından
başlayarak, hizmet süresi bir yıla kadar sürmüş olan
işçi için iki hafta sonra; bir yıldan beş yıla kadar
sürmüş işçi için dört hafta ve beş yıldan fazla sürmüş
işçi için altı hafta sonra sona erer.
Bu süreler
kısaltılamaz; ancak sözleşmeyle artırılabilir.
İşveren,
fesih bildirim süresine ait ücreti peşin vermek
suretiyle hizmet sözleşmesini feshedebilir.
Fesih
bildirim sürelerinin, her iki taraf için de aynı olması
zorunludur; sözleşmede farklı süreler öngörülmüşse, her
iki tarafa da en uzun olan fesih bildirim süresi
uygulanır.
Hizmet
sözleşmesinin askıya alındığı hâllerde fesih bildirim
süreleri işlemez.
b. Deneme süresi içinde
MADDE 432- Taraflar,
hizmet sözleşmesine iki ayı aşmamak koşuluyla deneme
süresi koyabilirler. Deneme süresi konulmuşsa taraflar,
bu süre içinde fesih süresine uymak zorunda olmaksızın,
hizmet sözleşmesini tazminatsız feshedebilirler.
İşçinin
çalıştığı günler için ücret ve diğer hakları saklıdır.
III. Feshe karşı koruma
MADDE 433- Hizmet
sözleşmesinin fesih hakkının kötüye kullanılarak sona
erdirildiği durumlarda işveren, işçiye fesih bildirim
süresine ait ücretin üç katı tutarında
tazminat ödemekle yükümlüdür.
IV. Derhâl fesih
1. Koşulları
a. Haklı sebepler
MADDE 434- Taraflardan
her biri, haklı sebeplerle sözleşmeyi derhâl
feshedebilir. Sözleşmeyi fesheden taraf, fesih sebebini
yazılı olarak bildirmek zorundadır.
Sözleşmeyi
fesheden taraftan, dürüstlük kurallarına göre hizmet
ilişkisini sürdürmesi beklenemeyen bütün durum ve
koşullar, haklı sebep sayılır.
b. İşverenin ödeme güçsüzlüğüne düşmesi
MADDE 435- İşverenin
ödeme güçsüzlüğüne düşmesi hâlinde işçi, sözleşmeden
doğan hakları uygun bir süre içinde işveren tarafından
güvenceye bağlanmazsa, sözleşmeyi derhâl feshedebilir.
2. Sonuçları
a. Haklı sebeple fesihte
MADDE 436- Haklı fesih
sebepleri, taraflardan birinin sözleşmeye uymamasından
doğmuşsa o taraf, sebep olduğu zararı, hizmet ilişkisine
dayanan bütün haklar göz önünde tutularak, tamamen
gidermekle yükümlüdür.
Diğer
durumlarda hâkim, bütün durum ve koşulları göz önünde
tutarak haklı sebeple feshin maddî sonuçlarını serbestçe
değerlendirir.
b. Haklı sebebe dayanmayan fesihte
MADDE 437- İşveren, haklı
sebep olmaksızın hizmet sözleşmesini derhâl feshederse
işçi, belirsiz süreli sözleşmelerde, fesih bildirim
süresine; belirli süreli sözleşmelerde ise, sözleşme
süresine uyulmaması durumunda, bu sürelere uyulmuş
olsaydı kazanabileceği miktarı, tazminat olarak
isteyebilir.
İşçinin
hizmet sözleşmesinin sona ermesi yüzünden tasarruf
ettiği miktar ile başka bir işten elde ettiği veya
bilerek elde etmekten kaçındığı gelir, tazminattan
indirilir.
Hâkim,
bütün durum ve koşulları göz önünde tutarak, ayrıca
miktarını serbestçe belirleyeceği bir tazminatın işçiye
ödenmesine karar verebilir; ancak belirlenecek tazminat
miktarı, işçinin altı aylık ücretinden fazla olamaz.
c. İşçinin haksız olarak işe başlamaması veya işi
bırakması
MADDE 438- İşçi, haklı
sebep olmaksızın işe başlamadığı veya aniden işi
bıraktığı takdirde işveren, aylık ücretin dörtte birine
eşit bir tazminat isteme hakkına sahiptir. İşverenin,
ayrıca ek zararlarının giderilmesini isteme hakkı da
vardır.
İşveren
zarara uğramamışsa veya uğradığı zarar işçinin aylık
ücretinin dörtte birinden az ise, hâkim tazminatı
indirebilir.
Tazminat
isteme hakkı takas yoluyla sona ermemişse işveren,
işçinin işe başlamamasından veya işi bırakmasından
başlayarak otuz gün içinde, dava veya takip yoluyla bu
hakkını kullanmak zorundadır. Aksi takdirde, tazminat
isteme hakkı düşer.
V. İşçinin veya işverenin ölümü
1. İşçinin ölümü
MADDE 439- Sözleşme,
işçinin ölümüyle kendiliğinden sona erer. İşveren,
işçinin sağ kalan eşine ve ergin olmayan çocuklarına,
yoksa bakmakla yükümlü olduğu kişilere, ölüm gününden
başlayarak bir aylık; hizmet ilişkisi beş yıldan uzun
bir süre devam etmişse, iki aylık ücret tutarında bir
ödeme yapmakla yükümlüdür.
2. İşverenin ölümü
MADDE 440- İşverenin
ölümü hâlinde, yerini mirasçıları alır. Bu durumda
işyerinin tamamının veya bir bölümünün devri ile
gerçekleşen hizmet ilişkisinin devrine ilişkin hükümler
kıyas yoluyla uygulanır.
Hizmet
sözleşmesi ağırlıklı olarak işverenin kişiliği dikkate
alınmak suretiyle kurulmuşsa, onun ölümüyle
kendiliğinden sona erer. Ancak, işçi sözleşmenin
süresinden önce sona ermesi yüzünden uğradığı zarar
için, mirasçılardan hakkaniyete uygun bir tazminat
isteminde bulunabilir.
VI. Sözleşmenin sona ermesinin sonuçları
1. Borçların muaccel olması
MADDE 441- Sözleşmenin
sona ermesiyle, sözleşmeden doğan bütün borçlar muaccel
olur.
Muacceliyet ânı, işçinin aracılığı suretiyle kurulan
hukukî ilişkilerde üçüncü kişinin üstlendiği borç,
hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonra tamamen veya
kısmen ifa edilecekse altı aya; dönemsel edimler içeren
ilişkilerde bir yıla; sigorta sözleşmelerinde veya ifası
altı aydan uzun bir süreye yayılmış olan işlerde ise iki
yıla kadar, yazılı bir anlaşmayla ertelenebilir.
Üretilenden pay verilmesi öngörülen hâllerde ürün payı
belirlenir belirlenmez, cirodan veya kârdan pay
verilmesi kararlaştırılan hâllerde ise pay, hesap
dönemini izleyen en geç üç ay sonunda muaccel olur.
2. Geri verme yükümlülüğü
MADDE 442- Sözleşmenin
sona ermesi durumunda, taraflardan her biri, diğerinden
veya üçüncü bir kişiden diğerinin hesabına, hizmetle
ilişkili olarak almış olduğu şeyleri geri vermekle
yükümlüdür.
İşçi,
özellikle motorlu taşıtları ve trafik izin belgelerini,
alacaklarından fazla olduğu ölçüde ücret ve masraf
avanslarını geri vermekle yükümlüdür.
Tarafların
hapis hakları saklıdır.
VII. Rekabet yasağı
1. Koşulları
MADDE 443- Fiil
ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin
sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla
rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir
işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan
veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir
menfaat ilişkisine girişmekten
kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.
Rekabet
yasağı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi
veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler
hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda
bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir
zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.
2. Sınırlandırılması
MADDE 444- Rekabet
yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı
olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin
türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve
süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.
Hâkim,
aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve
koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin
üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun
biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi
bakımından sınırlayabilir.
3. Aykırı davranışların sonuçları
MADDE 445- Rekabet
yasağına aykırı davranan işçi, bunun sonucu olarak
işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle
yükümlüdür.
Yasağa
aykırı davranış bir ceza koşuluna bağlanmışsa ve
sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa, işçi öngörülen
miktarı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin borcundan
kurtulabilir; ancak, işçi bu miktarı aşan zararı
gidermek zorundadır.
İşveren,
ceza koşulu ve doğabilecek ek zararlarının ödenmesi
dışında, sözleşmede yazılı olarak açıkça saklı tutması
koşuluyla, kendisinin ihlâl veya tehdit edilen
menfaatlerinin önemi ile işçinin davranışı haklı
gösteriyorsa, yasağa aykırı davranışa son verilmesini de
isteyebilir.
4. Sona ermesi
MADDE 446- Rekabet
yasağı, işverenin bu yasağın sürdürülmesinde gerçek bir
yararının olmadığı belirlenmişse sona erer.
Sözleşme,
haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından veya
işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından
feshedilirse, rekabet yasağı sona erer.
H.
Makbuz hükmünde sayılmama
MADDE 447- İşçinin hizmet
sözleşmesinden doğan alacaklarını tahsil ettiğine
ilişkin olarak işverene verdiği yazılı belge, bu
alacakların türü ve miktarı açıkça belirtilmedikçe,
makbuz hükmünde değildir.
İKİNCİ AYIRIM
Pazarlamacılık Sözleşmesi
A. Tanımı ve kurulması
I. Tanımı
MADDE 448- Pazarlamacılık
sözleşmesi, pazarlamacının sürekli olarak, bir ticarî
işletme sahibi işveren hesabına ve işletmesinin dışında,
her türlü işlemin yapılmasına aracılık etmeyi veya
yazılı anlaşma varsa, bu anlaşmada belirtilen işlemleri
yapmayı, işletme sahibi işverenin de buna karşılık ücret
ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.
II. Kurulması
MADDE 449- Pazarlamacılık
sözleşmesi, sözleşmenin süresini, sona ermesini,
pazarlamacının yetkilerini, ücret ve masrafların nasıl
ödeneceğini, taraflardan birinin yerleşim yeri yabancı
ülkede ise uygulanacak hukukun ve yetkili mahkemenin
hangisi olduğunu içerir.
Yukarıdaki
fıkra uyarınca sözleşmede yer alması öngörülen hususlar
taraflarca belirlenmemişse, kanun hükümleri ve alışılmış
hizmet koşulları uygulanır.
B. Pazarlamacının yükümlülük ve yetkileri
I. Yükümlülükleri
MADDE 450- Pazarlamacı,
talimata uymamasını zorunlu kılan haklı bir sebep
olmadıkça, kendisine verilen talimata uygun olarak
müşterileri ziyaret etmekle yükümlüdür; işverenin izni
olmadıkça, kendisi veya üçüncü kişiler hesabına işlem
yapamaz, aracılık edemez.
Pazarlamacı, işlem yapmaya yetkiliyse, talimatta
öngörülen fiyatlara ve diğer işlem koşullarına uymak
zorundadır; işveren razı olmadıkça, bunlarda değişiklik
yapamaz.
Pazarlamacı, pazarlama faaliyetleri ile ilgili olarak
düzenli biçimde ayrıntılı bilgi vermek, aldığı
siparişleri işverene derhâl ulaştırmak ve müşteri
çevresini ilgilendiren önemli olayları bildirmekle
yükümlüdür.
II. Garanti
MADDE 451-
Pazarlamacının, müşterilerin ödememelerinden veya diğer
yükümlülüklerini ifa etmemelerinden sorumlu olacağına ya
da alacağın tahsili için yapılacak masrafları tamamen
veya kısmen karşılayacağına ilişkin anlaşmalar, kesin
olarak hükümsüzdür.
Pazarlamacı, kendi müşteri çevresiyle işlem yapıyorsa,
müşterilerin borçlarını ifa etmemesi durumunda,
işverenin her bir işlemde uğrayacağı zararın dörtte
birini geçmemek üzere karşılamayı, uygun bir ek komisyon
kararlaştırılması koşuluyla yazılı olarak üstlenebilir.
Sigorta
sözleşmelerinde aracılık yapan pazarlamacılar, bir
primin tamamının veya bir kısmının ödenmemesi sebebiyle,
bunun tahsili için dava veya icra takibi yoluna
başvurulması durumunda, bu amaçla yapılacak masrafların
en çok yarısını karşılayacaklarını, yazılı olarak
üstlenebilirler.
III. Yetkileri
MADDE 452- Aksine yazılı
anlaşma olmadıkça pazarlamacı, sadece işlemlere aracılık
etmeye yetkilidir.
Pazarlamacı, işlem yapmaya yetkili kılınmışsa yetkisi,
bu işlerin icrası için gereken bütün olağan hukukî işlem
ve fiilleri kapsar; özel yetki verilmedikçe
müşterilerden tahsilât yapamaz ve ödeme günlerini
değiştiremez.
C. İşverenin özel yükümlülükleri
I. Faaliyet alanı
MADDE 453- Pazarlamacıya
belirli bir pazarlama alanında veya belirli bir müşteri
çevresinde faaliyette bulunma yetkisi verilmiş ve aksine
yazılı anlaşma da yapılmamışsa işveren, başkalarına aynı
alan veya çevrede faaliyette bulunma yetkisi veremez;
ancak, kendisi üçüncü kişilerle işlem yapabilir.
Sözleşmenin pazarlama alanı veya müşteri çevresine
ilişkin hükmünün değiştirilmesini gerektiren bir sebep
varsa işveren, söz konusu hükmü, sözleşmede fesih
bildirim süresi öngörülmüş olsa bile, bu süreye uymadan
tek taraflı olarak değiştirebilir; ancak, bu durumda
pazarlamacının tazminat ve hizmet sözleşmesini haklı
sebeple sona erdirme hakkı saklıdır.
II. Ücret
1. Genel olarak
MADDE 454- İşveren,
pazarlamacıya sadece belirli bir miktardan veya bu
miktarla birlikte komisyondan oluşan bir ücret ödemekle
yükümlüdür.
Ücretin
tamamının veya önemli kısmının komisyondan oluşacağına
ilişkin yazılı anlaşma, kararlaştırılan komisyonun,
pazarlamacının faaliyetinin uygun karşılığını
oluşturması koşuluyla geçerlidir.
Deneme
süresi için ödenecek ücret, serbestçe
kararlaştırılabilir. Ancak, deneme süresi iki ayı
geçemez.
2. Komisyon
MADDE 455- Pazarlamacı,
belirli bir pazarlama alanı veya belirli bir müşteri
çevresinde faaliyette bulunma yetkisi sadece kendisine
verilmişse, kendisinin veya işverenin bu alan veya
çevrede yaptığı bütün işlerde kararlaştırılmış ya da
alışılmış olan komisyonun ödenmesini isteyebilir.
Belirli
bir pazarlama alanı veya belirli müşteri çevresinde
faaliyette bulunma yetkisi pazarlamacıyla birlikte
başkalarına da verilmişse pazarlamacıya, sadece
kendisinin aracılık ettiği veya bizzat yaptığı işler
için komisyon ödenir.
Komisyonun
muaccel olması anında, yapılan işin değeri henüz kesin
olarak belirlenemiyorsa komisyon, önce alışılmış olan en
az değeri üzerinden, geri kalanı ise, en geç işin yerine
getirilmesinde ödenir.
3. Pazarlama faaliyetinin engellenmesi
MADDE 456- Pazarlamacının
pazarlama işlerini yürütmesi, kendi kusuru olmaksızın
imkânsız hâle gelir ve sözleşme veya kanun gereği bu
hâlde bile kendisine ücret ödenmesi gerekirse ücret,
sabit ücrete ve komisyonun kaybı sebebiyle ödenebilecek
uygun tazminata göre belirlenir. Ancak komisyon, ücretin
beşte birinden az ise, komisyon kaybı sebebiyle tazminat
ödenmeyeceği yazılı olarak kararlaştırılabilir.
Pazarlamacı, pazarlama işlerini kendi kusuru olmaksızın
yürütme imkânını bulamamasına karşın ücretinin tamamını
almışsa, işverenin istemi üzerine, kendisinin
yapabileceği ve kendisinden beklenebilecek işleri onun
işletmesinde yapmakla yükümlüdür.
III. Harcamalar
MADDE 457- Pazarlamacı,
aynı zamanda birden fazla işveren hesabına faaliyette
bulunuyorsa, aksi yazılı şekilde kararlaştırılmadıkça,
her işveren, pazarlamacının harcamalarına eşit olarak
katılmakla yükümlüdür.
Harcamaların tamamen veya kısmen sabit ücrete veya
komisyona dahil edilmesine ilişkin anlaşmalar kesin
olarak hükümsüzdür.
IV. Hapis hakkı
MADDE 458- Pazarlamacılık
ilişkisinden doğan muaccel alacaklar ile işverenin ödeme
güçsüzlüğüne düşmesi durumunda, henüz muaccel olmayan
alacakların güvence altına alınması için pazarlamacı,
taşınırlar, kıymetli evrak ve tahsil yetkisine dayanarak
müşterilerden almış olduğu paralar üzerinde hapis
hakkına sahiptir.
Pazarlamacı, araç ve taşıma belgelerini, fiyat
tarifelerini, müşterilerle ilgili kayıtlar ile diğer
belgeleri alıkoyamaz.
D. Sona ermesi
I. Özel fesih süresi
MADDE 459- Komisyon,
sabit ücretin en az beşte birini oluşturuyor ve önemli
mevsimlik dalgalanmalardan etkileniyorsa işveren, bir
önceki mevsimin sona ermesinden beri kendisiyle
çalışmaya devam eden pazarlamacının sözleşmesini, yeni
mevsim sırasında iki aylık fesih süresine uyarak
feshedebilir.
Aynı
koşullar altında pazarlamacı da, kendisini bir önceki
mevsim sonuna kadar çalıştırmış ve bundan sonra da
çalıştırmaya devam eden işverene karşı, bir sonraki
mevsimin başlamasına kadar olan dönemde, iki aylık fesih
süresine uyarak sözleşmeyi feshedebilir.
II. Özel sonuçlar
MADDE 460- Sözleşmenin
sona ermesi hâlinde, pazarlamacının bizzat yaptığı veya
yapılmasına aracılık ettiği bütün işlemler ile kabul ve
yerine getirme zamanına bakılmaksızın, sözleşmenin sona
ermesine kadar işverene iletilen bütün siparişler için
komisyon ödenir.
Sözleşmenin sona ermesi hâlinde pazarlamacı,
pazarlamacılık faaliyetinde bulunması için kendisine
verilen örnek ve modelleri, fiyat tarifelerini,
müşterilerle ilgili kayıtları ve diğer belgeleri
işverene geri vermekle yükümlüdür. Ancak, pazarlamacının
hapis hakkı saklıdır.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Evde Hizmet Sözleşmesi
A.Tanımı ve çalışma koşulları
I. Tanımı
MADDE 461- Evde hizmet
sözleşmesi, işverenin verdiği işi, işçinin kendi evinde
veya belirleyeceği başka bir yerde, bizzat veya aile
bireyleriyle birlikte bir ücret karşılığında görmeyi
üstlendiği sözleşmedir.
II. Çalışma koşullarının bildirilmesi
MADDE 462- İşveren,
işçiye her yeni iş verişinde genel çalışma koşulları
dışında kalan ve o işe özgü özellikleri bildirir;
gerekiyorsa işçi tarafından sağlanacak malzemeyi, bu
malzemenin sağlanması için kendisine ne miktarda ödemede
bulunacağını ve iş için ödeyeceği ücreti de işçiye
yazılı olarak bildirir.
İşin
verilmesinden önce malzeme için ödenecek bedel ve iş
için ödenecek ücret yazıyla bildirilmemişse, bu işlerde
uygulanan alışılmış bedel ve ücret ödenir.
III. İşçinin özel borçları
1. İşin yapılması
MADDE 463- İşçi, işe
zamanında başlamak, işi kararlaştırılan zamanda bitirmek
ve çalışmanın sonucunu işverene teslim etmekle
yükümlüdür.
İş,
işçinin kusuruyla ayıplı olarak görülmüşse işçi,
giderilmesi mümkün olan ayıpları, masrafı kendisine ait
olmak üzere gidermek zorundadır.
2. Malzeme ve iş araçları
MADDE 464- Malzeme ve iş
araçları işveren tarafından sağlanmışsa, işçi bunları
gereken özeni göstererek kullanmak, bundan dolayı hesap
vermek, ayrıca kalan malzeme ile iş araçlarını da
işverene teslim etmekle yükümlüdür.
İşçi işi
görürken, kendisine teslim edilen malzemenin veya iş
araçlarının bozuk olduğunu belirlerse, durumu hemen
işverene bildirir ve işe devam etmeden önce, onun
talimatını bekler.
İşçi,
kendisine teslim edilen malzeme veya iş araçlarını kendi
kusuruyla kullanılmaz hâle getirirse, işverene karşı
onun kullanılmaz hâle geldiği gündeki rayiç bedeli kadar
sorumludur.
IV. İşverenin özel borçları
1. Ürünün kabulü
MADDE 465- İşveren,
işçinin üreterek teslim ettiği ürünü inceler; varsa
bulduğu ayıpları teslimden başlayarak bir hafta içinde
işçiye bildirir. Süresinde bildirim yapılmamışsa, ürün
mevcut durumuyla kabul edilmiş sayılır.
2. Ücret
a. Ödenmesi
MADDE 466- Yapılan işin
ücreti, işçi, işveren tarafından aralıksız olarak
çalıştırıldığı takdirde, onbeş günde bir veya işçinin
rızasıyla ayda bir; aralıklı olarak çalıştırıldığı
takdirde, ürünün her tesliminde ödenir.
Her ücret
ödenmesinde işçiye, bir hesap özeti verilir. Hesap
özetinde, varsa kesintilerin miktarı ve sebebi de
gösterilir.
b. Çalışmanın engellenmesi durumunda
MADDE 467- İşçiyi
aralıksız biçimde çalıştıran işveren, ürünü kabulde
temerrüde düştüğü veya işçinin kişiliğinden kaynaklanan
sebeplerle ve kusuru olmaksızın çalışma engellendiği
takdirde, hizmet ediminin engellenmesi durumundaki ücret
ödenmesine ilişkin hükümler gereğince, ona ücretini
ödemekle yükümlüdür. Diğer durumlarda işveren, bu
hükümlere göre ücret ödemekle yükümlü değildir.
V. Sona ermesi
MADDE 468- İşçiye deneme
amacıyla bir iş verilmişse, aksi kararlaştırılmadıkça,
sözleşme deneme süresi için kurulmuş sayılır .
İşçi,
işveren tarafından aralıksız olarak çalıştırıldığı
takdirde, aksi kararlaştırılmadıkça, sözleşme belirsiz
süreyle yapılmış sayılır; diğer durumlarda sözleşmenin
belirli süreyle yapıldığı kabul edilir.
B. Genel hükümlerin uygulanması
MADDE 469- Pazarlamacılık
sözleşmesine ve evde hizmet sözleşmesine ilişkin hüküm
bulunmayan hâllerde, hizmet sözleşmesinin genel
hükümleri uygulanır.
YEDİNCİ BÖLÜM
Eser Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 470- Eser
sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi,
işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi
üstlendiği sözleşmedir.
B. Hükümleri
I. Yüklenicinin borçları
1. Genel olarak
MADDE 471- Yüklenici,
üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini
gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun
belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen
basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve
teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici,
meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi
yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla
yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde
yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi
başkasına da yaptırabilir.
Aksine
âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana
getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri
kendisi sağlamak zorundadır.
2. Malzeme bakımından
MADDE 472- Malzeme
yüklenici tarafından sağlanmışsa yüklenici, bu
malzemenin ayıplı olması yüzünden işsahibine karşı,
satıcı gibi sorumludur.
Malzeme
işsahibi tarafından sağlanmışsa yüklenici, onları
gereken özeni göstererek kullanmakla ve bundan dolayı
hesap ve artanı geri vermekle yükümlüdür.
Eser
meydana getirilirken, işsahibinin sağladığı malzemenin
veya eserin yapılması için gösterdiği yerin ayıplı
olduğu anlaşılır veya eserin gereği gibi ya da zamanında
meydana getirilmesini tehlikeye düşürecek başka bir
durum ortaya çıkarsa, yüklenici bu durumu hemen
işsahibine bildirmek zorundadır; bildirmezse bundan
doğacak sonuçlardan sorumlu olur.
3. İşe başlama ve yürütme
MADDE 473- Yüklenicinin
işe zamanında başlamaması veya sözleşme hükümlerine
aykırı olarak işi geciktirmesi ya da işsahibine
yüklenemeyecek bir sebeple ortaya çıkan gecikme yüzünden
bütün tahminlere göre yüklenicinin işi kararlaştırılan
zamanda bitiremeyeceği açıkça anlaşılırsa, işsahibi
teslim için belirlenen günü beklemek zorunda olmaksızın
sözleşmeden dönebilir.
Meydana
getirilmesi sırasında, eserin yüklenicinin kusuru
yüzünden ayıplı veya sözleşmeye aykırı olarak meydana
getirileceği açıkça görülüyorsa, işsahibi bunu önlemek
üzere vereceği veya verdireceği uygun bir süre içinde
yükleniciye, ayıbın veya aykırılığın giderilmesi; aksi
takdirde hasar ve masrafları kendisine ait olmak üzere,
onarımın veya işe devamın bir üçüncü kişiye verileceği
konusunda ihtarda bulunabilir.
4. Ayıp sebebiyle sorumluluk
a. Ayıbın belirlenmesi
MADDE 474- İşsahibi,
eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre
imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları
varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek
zorundadır.
Taraflardan her biri, giderini karşılayarak, eserin
bilirkişi tarafından gözden geçirilmesini ve sonucun bir
raporla belirlenmesini isteyebilir.
b. İşsahibinin seçimlik hakları
MADDE 475- Eserdeki ayıp
sebebiyle yüklenicinin sorumlu olduğu hâllerde işsahibi,
aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir:
1. Eser
işsahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği
kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ya da sözleşme
hükümlerine aynı ölçüde aykırı olursa sözleşmeden dönme,
2. Eseri
alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim isteme,
3. Aşırı
bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları
yükleniciye ait olmak üzere, eserin ücretsiz
onarılmasını isteme.
İşsahibinin genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı
saklıdır.
Eser,
işsahibinin taşınmazı üzerinde yapılmış olup, sökülüp
kaldırılması aşırı zarar doğuracaksa işsahibi,
sözleşmeden dönme hakkını kullanamaz.
c. İşsahibinin sorumluluğu
MADDE 476- Eserin ayıplı
olması, yüklenicinin açıkça yaptığı ihtara karşın,
işsahibinin verdiği talimattan doğmuş bulunur veya
herhangi bir sebeple işsahibine yüklenebilecek olursa
işsahibi, eserin ayıplı olmasından doğan haklarını
kullanamaz.
d. Eserin kabulü
MADDE 477- Eserin açıkça
veya örtülü olarak kabulünden sonra, yüklenici her türlü
sorumluluktan kurtulur; ancak, onun tarafından kasten
gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme sırasında fark
edilemeyecek olan ayıplar için sorumluluğu devam eder.
İşsahibi,
gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı
ihmal ederse, eseri kabul etmiş sayılır.
Eserdeki
ayıp sonradan ortaya çıkarsa işsahibi, gecikmeksizin
durumu yükleniciye bildirmek zorundadır; bildirmezse
eseri kabul etmiş sayılır.
e. Zamanaşımı
MADDE 478- Yüklenici
ayıplı bir eser meydana getirmişse, bu sebeple açılacak
davalar, teslim tarihinden başlayarak, taşınmaz yapılar
dışındaki eserlerde iki yılın; taşınmaz yapılarda ise
beş yılın ve yüklenicinin ağır kusuru varsa, yirmi yılın
geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
II. İşsahibinin borçları
1. Bedelin muacceliyeti
MADDE 479- İşsahibinin
bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.
Eserin
parça parça teslim edilmesi kararlaştırılmış ve bedel
parçalara göre belirlenmişse, her parçanın bedeli onun
teslimi anında muaccel olur.
2.
Bedel
a.Götürü bedel
MADDE 480- Bedel götürü
olarak belirlenmişse yüklenici, eseri o bedelle meydana
getirmekle yükümlüdür. Eser, öngörülenden fazla emek ve
masrafı gerektirmiş olsa bile yüklenici, belirlenen
bedelin artırılmasını isteyemez.
Ancak,
başlangıçta öngörülemeyen veya öngörülebilip de
taraflarca göz önünde tutulmayan durumlar, taraflarca
belirlenen götürü bedel ile eserin yapılmasına engel
olur veya son derece güçleştirirse yüklenici, hâkimden
sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu
mümkün olmadığı veya karşı taraftan beklenemediği
takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Dürüstlük
kurallarının gerektirdiği durumlarda yüklenici, ancak
fesih hakkını kullanabilir.
Eser,
öngörülenden az emek ve masrafı gerektirmiş olsa bile
işsahibi, belirlenen bedelin tamamını ödemekle
yükümlüdür.
b. Değere
göre bedel
MADDE 481- Eserin bedeli
önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse
bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve
yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir.
C. Sözleşmenin sona ermesi
I.Yaklaşık bedelin aşılması
MADDE 482- Başlangıçta
yaklaşık olarak belirlenen bedelin, işsahibinin kusuru
olmaksızın aşırı ölçüde aşılacağı anlaşılırsa işsahibi,
eser henüz tamamlanmadan veya tamamlandıktan sonra
sözleşmeden dönebilir.
Eser,
işsahibinin arsası üzerine yapılıyorsa işsahibi,
bedelden uygun bir miktarın indirilmesini isteyebileceği
gibi, eser henüz tamamlanmamışsa, yükleniciyi işe
devamdan alıkoyarak, tamamlanan kısım için hakkaniyete
uygun bir bedel ödemek suretiyle sözleşmeyi
feshedebilir.
II. Eserin yok olması
MADDE 483- Eser teslimden
önce beklenmedik olay sonucu yok olursa işsahibi, eseri
teslim almada temerrüde düşmedikçe yüklenici, yaptığı
işin ücretini ve giderlerinin ödenmesini isteyemez. Bu
durumda malzemeye gelen hasar, onu sağlayana ait olur.
Eserin
işsahibince verilen malzeme veya gösterilen arsanın
ayıbı veya işsahibinin talimatına uygun yapılması
yüzünden yok olması durumunda yüklenici, doğabilecek
olumsuz sonuçları zamanında bildirmişse, yaptığı işin
değerini ve bu değere girmeyen giderlerinin ödenmesini
isteyebilir. İşsahibinin kusuru varsa, yüklenicinin
ayrıca zararının giderilmesini de isteme hakkı vardır.
III. Tazminat karşılığı fesih
MADDE 484- İşsahibi,
eserin tamamlanmasından önce yapılmış olan kısmın
karşılığını ödemek ve yüklenicinin bütün zararlarını
gidermek koşuluyla sözleşmeyi feshedebilir.
IV. İşsahibi yüzünden ifanın imkânsızlaşması
MADDE 485- Eserin
tamamlanması, işsahibi ile ilgili beklenmedik olay
dolayısıyla imkânsızlaşırsa yüklenici, yaptığı işin
değerini ve bu değere girmeyen giderlerini isteyebilir.
İfa
imkânsızlığının ortaya çıkmasında işsahibi kusurluysa,
yüklenicinin ayrıca tazminat isteme hakkı vardır.
V. Yüklenicinin ölümü veya yeteneğini kaybetmesi
MADDE 486- Yüklenicinin
kişisel özellikleri göz önünde tutularak yapılmış olan
sözleşme, onun ölümü veya kusuru olmaksızın eseri
tamamlama yeteneğini kaybetmesi durumunda kendiliğinden
sona erer. Bu durumda işsahibi, eserin tamamlanan
kısmından yararlanabilecek ise, onu kabul etmek ve
karşılığını vermekle yükümlüdür.
SEKİZİNCİ BÖLÜM
Yayım Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 487- Yayım
sözleşmesi, bir ilim veya edebiyat eseri sahibinin veya
halefinin, o eseri yayımlanmak üzere yayımcıya
bırakmayı, yayımcının da onu çoğaltarak yayımlamayı
üstlendiği sözleşmedir.
B. Şekli
MADDE 488- Yayım
sözleşmesinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış
olmasına bağlıdır.
C. Hükümleri
I. Yayımlatma hakkının geçişi ve sorumluluk
MADDE 489- Yayım
sözleşmesiyle eser sahibinin hakları, sözleşmenin
ifasının gerektirdiği ölçüde ve süreyle yayımcıya geçer.
Yayımlatan, yayımcıya karşı, sözleşmenin kurulduğu anda
eseri yayımlatma hakkının bulunmamasından sorumlu olduğu
gibi, eser korunmakta ise, telif hakkının olmamasından
da sorumludur.
Eserin
tamamı veya bir bölümü yayımlanmak üzere başka bir
yayımcıya bırakılmış ya da yayımlatanın bilgisi altında
yayımlanmış ise yayımlatan, yayım sözleşmesinin
yapılmasından önce, bunu karşı tarafa bildirmek
zorundadır.
II. Yayımlatanın tasarruf hakkı
MADDE 490- Yayımlatan,
sözleşmede kararlaştırılan süre sona ermedikçe veya süre
belirlenmemişse kararlaştırılan baskı adedinin tükenmesi
için alışılmış süre geçmedikçe, eserin tamamı veya bir
bölümü üzerinde, yayımcının zararına olacak biçimde
tasarrufta bulunamaz.
Gazete
makaleleri ve bir dergide yer alan kısa yazılar,
yayımlatan tarafından her zaman, başka yerde de
yayımlatılabilir.
Yayımlatan, toplama bir eserin kendisine ait bölümlerini
veya dergilerde çıkan uzun yazılarını, yayımın
bitmesinden başlayarak üç ay geçmedikçe yeniden
yayımlatamaz.
III. Basım sayısı ve baskı adedinin belirlenmesi
MADDE 491- Sözleşmede
basım sayısı belirtilmemişse, yayımcının ancak bir basım
yapma hakkı vardır.
Taraflar,
sözleşmenin süresini veya baskı adedini kararlaştırmak
zorundadırlar.
Sözleşmede
yayımcıya belirli birkaç basım veya bütün yeni basımları
yapma yetkisi verildiği hâllerde, yayımcı eserin baskı
adedi tükenmiş iken yeni bir basım yapmayı ihmal ederse,
yayımlatan yeni basım için yayımcıya uygun bir süre
verir. Yayımcı, verilen süre içinde basımı
gerçekleştirmezse; yayımlatan sözleşmeden cayabilir.
IV. Çoğaltma ve dağıtım
MADDE 492- Yayımcı, eseri
hiçbir kısaltma, ekleme ve değişiklik yapmaksızın uygun
biçimde çoğaltmakla yükümlüdür; ayrıca, satışın
artırılması için gerekli tanıtım ve dağıtımı yapmak ve
bu konuda her türlü önlemi almak zorundadır.
Satış
fiyatını, eserin satılmasını güçleştirmemek koşuluyla
yayımcı belirler.
V. Düzeltme ve iyileştirme
MADDE 493- Yayımcının
menfaatlerini zedelememek ve onun sorumluluğunu
artırmamak koşuluyla, eser sahibi eserde düzeltme ve
iyileştirme, halefleri ise ancak güncelleştirme
yapabilir. Bu düzeltme ve iyileştirme gerektirdiği hâlde
sözleşmede öngörülmemiş giderler, yayımlatan tarafından
karşılanır.
Yayımcı,
eser sahibine eserini iyileştirme, haleflerine de
güncelleştirme imkânı vermeden yeni bir basım yapamaz ve
onu çoğaltamaz.
VI. Birarada basım ve ayrı ayrı yayım
MADDE 494- Bir eser
sahibinin birden çok eserini ayrı ayrı yayımlama hakkı,
yayımcıya bunların bir arada basılması yetkisini vermez.
Aynı
şekilde, eser sahibinin bütün eserlerini veya bunlardan
yalnız bir türünü birarada yayımlama hakkı, yayımcıya
bunlar içinden her birinin ayrı ayrı basıp
yayma hakkını vermez.
VII. Çeviri hakkı
MADDE 495- Çeviri
hakkının yayımcıya geçebilmesi, bunun sözleşmede açıkça
belirtilmiş olmasına bağlıdır.
VIII. Bedel isteme hakkı
1. Bedelin belirlenmesi
MADDE 496- Sözleşmede
aksi kararlaştırılmış olmadıkça yayımlatan, bedel
ödenmesini isteyebilir.
Bedel
ödenmesi gereken hâllerde ödenecek miktar belli değilse
bedel, hâkim tarafından belirlenir.
Yayımcının
birden fazla basım yapma hakkı varsa, ilk basım için
kararlaştırılan bedel ve diğer koşulların, sonraki
basımlar için de uygulanacağı kabul edilmiş sayılır.
2. Bedelin ödenme zamanı, satış hesapları ve bedelsiz
alma hakkı
MADDE 497- Bedel, eser
bütün olarak yayımlanacaksa tamamının; cilt, fasikül,
forma gibi bölümler hâlinde yayımlanacaksa, her bölümün
basımından ve satışa hazır duruma getirilmesinden sonra
ödenir.
Taraflar,
bedeli satış miktarına bağlamışlarsa yayımcı, satış
hesaplarını tutmak, çıkarmak ve teamüle uygun ispat
edici belgeleri hazırlamakla yükümlüdür.
Aksi
kararlaştırılmadıkça yayımlatanın, eserden, teamül
uyarınca verilmesi gereken miktarda bedelsiz alma hakkı
vardır.
D. Sona ermesi
I. Eserin yok olması
MADDE 498- Eser,
yayımcıya teslimden sonra beklenmedik hâl sonucu yok
olsa bile, yayımcı bedeli ödemekle yükümlüdür.
Eserin
başka bir örneği kendisinde varsa, eser sahibinin bu
örneği yayımcıya vermesi gerekir; başka bir örneği
bulunmamakla birlikte, az bir çabayla yeniden meydana
getirilebilecekse eser sahibi, eseri meydana getirerek
teslim etmekle yükümlüdür. Eser sahibi her iki durumda
da uygun bir karşılık isteyebilir.
II. Basılanın yok olması
MADDE 499- Eserin
tamamlanmış olan baskı adedinin tamamı veya bir bölümü,
satışa sunulmadan önce beklenmedik hâl sonucu yok olursa
yayımcı, yayımlatana ayrıca bir bedel ödemeksizin yok
olan miktarı, gideri kendisine ait olmak üzere yeniden
basabilir.
Yayımcı,
aşırı masraf gerektirmeksizin yok olanların yerine
yenilerini koyabilecek ise, bunu yapmakla yükümlüdür.
III. Kişisel sebeplerle sona ermesi
MADDE 500- Eser sahibi
eseri tamamlamadan önce ölür veya tamamlama yeteneğini
yitirir ya da eseri tamamlaması kendi kusuru olmaksızın
imkânsız duruma gelirse, sözleşme kendiliğinden
sona erer. Ancak, sözleşmenin tamamı veya bir
bölümünün yerine getirilmesi mümkün ve hakkaniyete uygun
bulunursa hâkim, sözleşme ilişkisinin devam etmesine ve
bunun için gereken değişikliklerin yapılmasına karar
verebilir.
Yayımcı
iflâs ederse yayımlatan, eseri başka bir yayımcıya
verebilir; ancak, iflâs anında henüz muaccel olmamış
borcun yerine getirileceği konusunda
güvence gösterilmişse, yayımlatan eseri başka bir
yayımcıya veremez.
E. Eserin yayımcının plânına göre meydana getirilmesi
MADDE 501- Bir veya
birkaç kişi, yayımcının belirlediği plâna göre bir eser
meydana getirmeyi üstlenirlerse, sadece sözleşmeyle
kararlaştırılan ücrete hak kazanırlar.
Bu
durumda, telif hakkı yayımcıya ait olur.
DOKUZUNCU BÖLÜM
Vekâlet İlişkileri
BİRİNCİ AYIRIM
Vekâlet Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 502- Vekâlet
sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi
veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir.
Vekâlete
ilişkin hükümler, niteliklerine uygun düştükleri ölçüde,
bu Kanunda düzenlenmemiş olan işgörme sözleşmelerine de
uygulanır.
Sözleşme
veya teamül varsa vekil, ücrete hak kazanır.
B. Kurulması
MADDE 503- Kendisine bir
işin görülmesi önerilen kişi, bu işi görme konusunda
resmî sıfata sahipse veya işin yapılması mesleğinin
gereği ise ya da bu gibi işleri kabul edeceğini
duyurmuşsa, bu öneri onun tarafından hemen
reddedilmedikçe, vekâlet sözleşmesi kurulmuş sayılır.
C. Hükümleri
I. Vekâletin kapsamı
MADDE 504- Vekâletin
kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek
işin niteliğine göre belirlenir.
Vekâlet,
özellikle vekilin üstlendiği işin görülmesi için gerekli
hukukî işlemlerin yapılması yetkisini de kapsar.
Vekil,
özel olarak yetkili kılınmadıkça dava açamaz, sulh
olamaz, hakeme başvuramaz, kambiyo taahhüdünde
bulunamaz, bağışlama yapamaz, kefil olamaz, taşınmazı
devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz.
II. Vekilin borçları
1. Talimata uygun ifa
MADDE 505- Vekil, vekâlet
verenin açık talimatına uymakla yükümlüdür. Ancak,
vekâlet verenden izin alma imkânı bulunmadığında, durumu
bilseydi onun da izin vereceği açık olan hâllerde, vekil
talimattan ayrılabilir.
Bunun
dışındaki durumlarda vekil, talimattan ayrılırsa, bundan
doğan zararı karşılamadıkça işi görmüş olsa bile,
vekâlet borcunu ifa etmiş olmaz.
2. Şahsen ifa, sadakat ve özen gösterme
a. Genel olarak
MADDE 506- Vekil, vekâlet
borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile
yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün
mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına
yaptırabilir.
Vekil
üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı
menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle
yükümlüdür.
Vekilin
özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde,
benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir
vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.
b. İşin üçüncü kişiye gördürülmesi hâlinde
MADDE 507- Vekil, yetkisi
dışına çıkarak işi başkasına gördürdüğünde, onun
fiilinden kendisi yapmış gibi sorumludur.
Vekil
başkasına vekâlet vermeye yetkili ise, sadece seçmede ve
talimat vermede gerekli özeni göstermekle yükümlüdür.
Vekâlet
veren, her iki durumda da vekilin kendi
yerine koyduğu kişiye karşı sahip olduğu hakları,
doğrudan doğruya o kişiye karşı ileri sürebilir.
3. Hesap
verme
MADDE 508- Vekil, vekâlet
verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve
vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene
vermekle yükümlüdür.
Vekil,
vekâlet verene tesliminde geciktiği paranın faizini de
ödemekle yükümlüdür.
4. Edinilen hakların vekâlet verene geçişi
MADDE 509- Vekilin, kendi
adına ve vekâlet veren hesabına gördüğü işlerden doğan
üçüncü kişilerdeki alacağı, vekâlet verenin vekile karşı
bütün borçlarını ifa ettiği anda, kendiliğinden vekâlet
verene geçer.
Vekilin
iflâsı hâlinde vekâlet veren, bu alacağın kendisine
geçmiş olduğunu iflâs masasına karşı da ileri sürebilir.
Vekâlet
veren, vekilin kendi adına ve vekâlet veren hesabına
edinmiş olduğu taşınır eşyanın iflâs masasından
ayrılarak kendisine verilmesini isteyebilir. Vekilin
sahip olduğu hapis hakkından iflâs masası da yararlanır.
III. Vekâlet verenin borçları
MADDE 510- Vekâlet veren,
vekâletin gereği gibi ifası için vekilin yaptığı
giderleri ve verdiği avansları faiziyle birlikte ödemek
ve yüklendiği borçlardan onu kurtarmakla yükümlüdür.
Vekil,
vekâletin ifası sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini
vekâlet verenden isteyebilir. Ancak vekâlet veren,
kusuru bulunmadığını ispat ederek bu sorumluluktan
kurtulabilir.
IV. Birlikte vekâlet verenlerin ve birlikte vekillerin
sorumluluğu
MADDE 511- Bir kişiye
birlikte vekâlet verenler, vekile karşı müteselsil
olarak sorumludurlar.
Vekâleti
birlikte üstlenenler, vekâletin ifasından müteselsil
olarak sorumludurlar ve yetkilerini başkalarına devir
hakları olmadıkça, vekâlet vereni, ancak birlikte
yaptıkları fiil ve işlemleriyle borç altına
sokabilirler.
D. Sona ermesi
I. Sebepleri
1. Tek taraflı sona erdirme
MADDE 512- Vekâlet veren
ve vekil, her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona
erdirebilir. Ancak, uygun olmayan zamanda sözleşmeyi
sona erdiren taraf, diğerinin bundan
doğan zararını gidermekle yükümlüdür.
2. Ölüm, ehliyetin kaybedilmesi ve iflâs
MADDE 513- Sözleşmeden
veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça sözleşme,
vekilin veya vekâlet verenin ölümü, ehliyetini
kaybetmesi ya da iflâsı ile kendiliğinden sona ermiş
olur. Bu hüküm, taraflardan birinin tüzel kişi olması
durumunda, bu tüzel kişiliğin sona ermesinde de
uygulanır.
Vekâletin
sona ermesi vekâlet verenin menfaatlerini tehlikeye
düşürüyorsa, vekâlet veren veya mirasçısı ya da
temsilcisi, işleri kendi başına görebilecek duruma
gelinceye kadar, vekil veya mirasçısı ya da temsilcisi,
vekâleti ifaya devam etmekle yükümlüdür.
II.
Hükümleri
MADDE 514- Vekilin
sözleşmenin sona erdiğini öğrenmeden önce yaptığı
işlerden, vekâlet veren ya da mirasçıları sözleşme devam
ediyormuş gibi sorumludur.
İKİNCİ AYIRIM
Kredi Mektubu ve Kredi Emri
A. Kredi
mektubu
MADDE 515- Kredi mektubu,
mektup gönderenin gönderilene bir üst sınır belirleyerek
veya belirlemeksizin, kredi mektubundan yararlanacak
belirli kişiye istemde bulunacağı miktarda para ve
benzeri şeyleri verme konusundaki vekâletini içeren
belgedir. Kredi mektubu, vekâlet sözleşmesi ve havale
hükümlerine tâbidir.
Üst sınır
belirlenmeksizin verilmiş olan kredi mektubunda
mektuptan yararlanacak kişi, bu mektupla ilgili olanlar
arasındaki ilişkiye açıkça uygun olmayan fazla bir
istemde bulunursa mektup gönderilen, durumu gönderene
bildirmek ve cevap alıncaya kadar ödemeyi ertelemek
zorundadır.
Kredi
mektubuyla verilen vekâlet, ancak gönderilen tarafından
belirli bir miktar için kabul edildiği takdirde geçerli
olur.
B. Kredi emri
I. Tanımı ve şekli
MADDE 516- Bir kimse
kendi adına ve hesabına kredi emri verenin sorumluluğu
altında bir üçüncü kişiye kredi açmak veya krediyi
yenilemek için emir almış ve kabul etmişse, kredi emri
verilen vekâletini aşmadıkça emri veren, kredi borcundan
kefil gibi sorumlu olur. Ancak, kredi emri yazılı
olmadıkça emri veren sorumlu olmaz.
II. Kredi emrinden yararlananın ehliyetsizliği
MADDE 517- Kredi emrini
veren, kredi emrinden yararlananın ehliyetsizliğini
ileri sürerek kredi emri verilene karşı sorumluluktan
kurtulamaz.
III. Kredi emri verilenin önel vermesi
MADDE 518- Kredi emri
verilen, kredi emrinden yararlanana kendiliğinden önel
verir veya kendisine talimat verildiği hâlde kredi
emrinden yararlanana başvurmayı ihmal ederse, kredi emri
veren sorumluluktan kurtulur.
IV. Taraflar arasındaki ilişki
MADDE 519- Kredi emri
veren ile kredi emrinden yararlanan arasındaki ilişkiye,
kefil ile asıl borçlu arasındaki ilişkiyi düzenleyen
hükümler uygulanır.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Simsarlık Sözleşmesi
A. Tanımı
ve şekli
MADDE 520- Simsarlık
sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir sözleşme
kurulması imkânının hazırlanmasını veya kurulmasına
aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması
hâlinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir.
Simsarlık
sözleşmesine, kural olarak vekâlete ilişkin hükümler
uygulanır.
Taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı
şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.
B. Ücret
I. Hak etme zamanı
MADDE 521- Simsar, ancak
yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete hak
kazanır.
Simsarın
faaliyeti sonucunda kurulan sözleşme geciktirici koşula
bağlanmışsa ücret, koşulun gerçekleşmesi hâlinde ödenir.
Simsarlık
sözleşmesinde simsarın yapacağı giderlerin kendisine
ödeneceği kararlaştırılmışsa, simsarın faaliyeti
sözleşmenin kurulmasıyla sonuçlanmamış olsa bile
giderleri ödenir.
II. Ücretin belirlenmesi
MADDE 522- Ücret,
belirlenmemişse tarifeye, tarife yoksa
alışılmış usule göre ödenir.
III. Simsarın haklarını kaybetmesi
MADDE 523- Simsar,
üstlendiği borcuna aykırı davranarak diğer tarafın
menfaatine hareket eder veya dürüstlük kurallarına
aykırı olarak diğer taraftan ücret sözü alırsa, ücrete
ve yaptığı giderlere ilişkin haklarını kaybeder.
IV. Evlenme simsarlığı
MADDE 524- Evlenme
simsarlığından doğan ücret dava edilemez.
V. Ücretten indirim
MADDE 525- Sözleşmede
aşırı bir ücret kararlaştırılmışsa, borçlunun istemi
üzerine, bu ücret hâkim tarafından hakkaniyete uygun
olarak indirilebilir.
ONUNCU BÖLÜM
Vekâletsiz İşgörme
A. İşgörenin hak ve borçları
I. İşin görülmesi
MADDE 526- Vekâleti
olmaksızın başkasının hesabına işgören, o işi sahibinin
menfaatine ve varsayılan iradesine uygun olarak görmekle
yükümlüdür.
II. Sorumluluk
MADDE 527- Vekâletsiz
işgören, her türlü özensizliğinden sorumludur. Ancak,
işgören bu işi, işsahibinin karşılaştığı zararı veya
zarar tehlikesini gidermek üzere yapmışsa, sorumluluğu
daha hafif olarak değerlendirilir.
İşgören,
işsahibinin açıkça veya örtülü olarak yasaklamış
olmasına karşın bu işi yapmışsa ve işsahibinin
yasaklaması da hukuka veya ahlâka aykırı değilse,
beklenmedik hâlden de sorumlu olur. Ancak, işgören o işi
yapmamış olsaydı bile, bu zararın
beklenmedik hâl sonucunda
gerçekleşeceğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.
III. İşgörenin ehliyetsizliği
MADDE 528- İşgören,
sözleşme ehliyetinden yoksunsa, yaptığı işlemden ancak
zenginleştiği ölçüde veya iyiniyetli olmaksızın elinden
çıkardığı zenginleşme miktarıyla sorumlu olur.
Haksız
fiillerden doğan daha kapsamlı sorumluluk saklıdır.
B.
İşsahibinin hak ve borçları
I.
İşin işsahibinin menfaatine yapılması hâlinde
MADDE 529- İşsahibi, işin
kendi menfaatine yapılması hâlinde, işgörenin, durumun
gereğine göre zorunlu ve yararlı bulunan bütün
masrafları faiziyle ödemek ve gördüğü iş
dolayısıyla üstlendiği
edimleri ifa etmek ve hâkimin takdir edeceği
zararı gidermekle yükümlüdür. Bu hüküm, umulan sonuç
gerçekleşmemiş olsa bile, işi yaparken gereken özeni
göstermiş olan işgören hakkında da uygulanır.
İşgören,
yapmış olduğu giderleri alamadığı takdirde, sebepsiz
zenginleşme hükümlerine göre ayırıp alma hakkına
sahiptir.
II. İşin işgörenin menfaatine yapılması hâlinde
MADDE 530- İşsahibi,
kendi menfaatine yapılmamış olsa bile, işgörmeden doğan
faydaları edinme hakkına sahiptir; ancak zenginleştiği
ölçüde, işgörenin masraflarını ödemek ve giriştiği
borçlardan onu kurtarmakla yükümlüdür.
III. Onama
MADDE 531- İşsahibi
yapılan işi onamışsa, vekâlet hükümleri uygulanır.
ONBİRİNCİ BÖLÜM
Komisyon Sözleşmesi
A. Alım veya satım komisyonculuğu
I.Tanımı
MADDE 532- Alım veya
satım komisyonculuğu, komisyoncunun ücret karşılığında,
kendi adına ve vekâlet verenin hesabına kıymetli evrak
ve taşınırların alım veya satımını üstlendiği
sözleşmedir.
Bu
bölümdeki hükümler saklı kalmak üzere, komisyon
sözleşmelerine vekâlet hükümleri uygulanır.
II. Komisyoncunun borçları
1. Bildirme ve sigortalama borcu
MADDE 533- Komisyoncu,
yaptığı iş hakkında vekâlet vereni bilgilendirmek ve
özellikle talimatının yerine getirildiğini kendisine
hemen bildirmekle yükümlüdür.
Vekâlet
verenin talimatı olmadıkça komisyoncu, sözleşmenin
konusunu oluşturan şeyleri sigorta ettirmekle yükümlü
değildir.
2. Özen borcu
MADDE 534- Satılmak üzere
kendisine gönderilen eşya açıkça ayıplı ise komisyoncu,
vekâlet verenin taşıyıcıya karşı haklarının korunması
için gerekeni yapmak, zararı tespit ettirmek,
olabildiğince eşyayı koruma altına almak ve durumdan
vekâlet vereni hemen bilgilendirmekle yükümlüdür; aksi
takdirde, özensizliğinden doğan zarardan sorumlu olur.
Satılmak
üzere gönderilen eşya kısa sürede bozulabilecek
nitelikte ise komisyoncu, vekâlet vereni hemen
bilgilendirmek koşuluyla eşyayı satmakla yükümlüdür.
3. Vekâlet verenin belirlediği bedel
MADDE 535- Vekâlet
verenin belirlediği bedelin altında mal satan
komisyoncu, malı satmasaydı vekâlet verenin daha fazla
zarar göreceğini ve durumun yeniden talimat almaya
elverişli bulunmadığını ispat etmedikçe, belirlenen
bedel ile satış bedeli arasındaki farkı gidermekle
yükümlüdür. Bunun dışında komisyoncu, kusuru varsa,
talimatına aykırı davranmasından dolayı vekâlet verenin
uğradığı diğer zararlardan da sorumludur.
Vekâlet
verenin belirlediği bedelin altında mal alan veya
üstünde satan komisyoncu, bu işlemlerden doğan farkı
alıkoyamaz.
4. Veresiye satma ve teslim almadan ödeme
MADDE 536- Komisyoncu,
vekâlet verenin izni olmaksızın malı veresiye satar veya
malı teslim almadan bedelini öderse, bundan doğan zarara
katlanmak zorundadır. Ancak, vekâlet veren
yasaklamadıkça, malı satış yerindeki ticarî teamüle göre
veresiye de satabilir.
5. Komisyoncunun garantisi
MADDE 537- Yetkisi
olmaksızın veresiye mal satması dışında, komisyoncu
işlemde bulunduğu borçluların ödememelerinden ve diğer
borçlarını ifa etmemelerinden sorumlu olmaz. Ancak,
komisyoncu açıkça garanti vermişse veya bulunduğu
yerdeki ticarî teamül gerektiriyorsa sorumlu olur.
Garanti
veren komisyoncunun bundan dolayı ayrıca ücret isteme
hakkı vardır.
III. Komisyoncunun hakları
1. Ödediği paralar ve yaptığı giderler
MADDE 538- Komisyoncu,
vekâlet verenin yararı için yaptığı bütün giderleri ve
ödediği paraları faiziyle birlikte isteyebilir.
Komisyoncu, ardiye ve taşıma bedellerini vekâlet verenin
hesabına geçirebilirse de, kendi çalışanlarının
ücretlerini geçiremez.
2. Komisyon ücreti
a. İsteme hakkı
MADDE 539- Komisyoncu,
ücretinin ödenmesini kendisine verilen işi yapınca
isteyebileceği gibi, işin yapılmaması vekâlet verene
yükletilebilen bir sebepten kaynaklanması hâlinde de
isteyebilir.
Komisyoncu, başka sebeplerle işin yapılamaması
durumunda, ancak emeğinin yerel âdete göre belirlenecek
karşılığını isteyebilir.
b. Kaybedilmesi
MADDE 540- Komisyoncu,
vekâlet verene karşı dürüstlük kurallarına aykırı
davranır, özellikle ona satın aldığından fazla veya
sattığından eksik bir bedel bildirirse, ücret alma
hakkını kaybeder.
Bedelin
gerçekleşen bedelden farklı gösterilmesi durumunda
vekâlet veren, komisyoncuyu gerçekleşen bedel üzerinden
satılanın alıcısı veya satıcısı sayma hakkına sahiptir.
3. Hapis hakkı
MADDE 541- Komisyoncunun,
sattığı malın bedeli ve satın aldığı mal üzerinde hapis
hakkı vardır.
4. Malın açık artırmayla satılması
MADDE 542- Komisyoncuya
verilen malın satılamaması veya satış emrinden cayılması
durumunda vekâlet veren, malı geri almakta ya da o malla
ilgili başka işlem yapmakta aşırı ölçüde gecikirse
komisyoncu, malı bulunduğu yer mahkemesinden karar
alarak açık artırmayla sattırabilir. Ancak, mal borsada
kayıtlıysa veya piyasa fiyatı varsa ya da yapılacak
masrafa oranla değeri azsa, hâkim satışın başka bir
yolla yapılmasına da karar verebilir.
Malın
bulunduğu yerde vekâlet veren ya da temsilcisi hazır
bulunmazsa, satış kararı vekâlet veren dinlenmeksizin de
verilebilir.
Malın
hızla değer kaybetmesi hâli dışında, artırmanın yer ve
zamanının mahkemece vekâlet verene bildirilmesi
zorunludur.
5. Komisyoncunun kendisiyle işlem yapması
a. Bedel ve ücret
MADDE 543- Borsada
kayıtlı veya piyasa fiyatı bulunan kambiyo senetleri
veya diğer kıymetli evrakı ya da ticarî malları satmaya
veya satın almaya yetkili kılınan komisyoncu, vekâlet
veren tarafından aksine talimat verilmemişse, satın
alacağı mal yerine kendi mallarını satabilir veya
satacağı malı kendisi için satın alabilir. Bu hâllerde,
komisyoncunun kendisiyle işlem yaptığı andaki değerler
esas alınır; komisyoncunun, komisyon işlerinde
alışılagelmiş olan ücret ve giderlerini bu hâllerde bile
isteme hakkı vardır.
Komisyoncu
bu tür bir işlemin yapıldığını aynı gün vekâlet verene
bildirmek zorundadır.
Diğer
hâllerde satış hükümleri uygulanır.
b. İşlemi kendisiyle yapmış sayılma
MADDE 544- Komisyoncu,
kendisinin doğrudan doğruya alıcı veya satıcı olabildiği
durumlarda, sözleşmenin diğer tarafını göstermeksizin
vekâletin yerine getirildiğini vekâlet verene
bildirirse, işlemi kendisiyle yapmış sayılır.
c. İşlemi kendisiyle yapma hakkının düşmesi
MADDE 545- Vekâlet
verenin vekâleti geri aldığı haberi komisyoncuya
ulaştığı anda, komisyoncunun işlemi
kendisiyle yapma hakkı düşer. Ancak, bu haber kendisine
ulaşmadan önce komisyoncu, işlemin yapıldığı bildirimini
göndermişse, bu hüküm uygulanmaz.
B. Diğer komisyon işleri
MADDE 546- Malzemesi
işsahibi tarafından verilmek üzere imal edilecek
taşınırlar hakkındaki komisyon işleri, eşya mislî
şeylerden olmasa da, alım ve satım komisyonculuğu
hükmündedir.
Alım ve
satım komisyonculuğu sayılmayan işleri, ücret
karşılığında kendi adına ve vekâlet verenin hesabına
üstlenen alım ve satım komisyoncusu ile komisyon
işlerini kendisine meslek edinmeyip arada bir üstlenen
tacir hakkında da bu bölüm hükümleri uygulanır.
Taşıma
işleri komisyonculuğu hakkındaki özel hükümler saklıdır.
ONİKİNCİ BÖLÜM
Ticarî Temsilciler, Ticarî Vekiller ve Diğer Tacir
Yardımcıları
A.
Ticarî temsilci
I.
Tanımı ve yetki verilmesi
MADDE 547- Ticarî
temsilci, işletme sahibinin, ticarî işletmeyi yönetmek
ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında,
ticarî temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere,
açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir.
İşletme
sahibi, ticarî temsilcilik yetkisi verildiğini ticaret
siciline tescil ettirmek zorundadır; ancak ticarî
işletme sahibinin ticarî temsilcinin fiillerinden
sorumluluğu, tescilin yapılmış olmasına bağlı değildir.
II.
Temsil yetkisinin kapsamı
MADDE 548- Ticarî
temsilci, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı, işletme
sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına
işletmenin amacına giren her türlü işlemleri yapmaya
yetkili sayılır.
Ticarî
temsilci, açıkça yetkili kılınmadıkça, taşınmazları
devredemez veya bir hak ile sınırlandıramaz.
III. Temsil yetkisinin sınırlandırılması
MADDE 549- Temsil
yetkisi, bir şubenin işleriyle sınırlandırılabilir.
Temsil
yetkisi, birden çok kişinin birlikte imza atmaları
koşuluyla da sınırlandırılabilir. Bu durumda,
diğerlerinin katılımı olmaksızın temsilcilerden birinin
imza atmış olması, işletme sahibini bağlamaz.
Temsil
yetkisine ilişkin yukarıdaki sınırlamalar, tescil
edilmedikçe, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı hüküm
doğurmaz.
Temsil
yetkisine ilişkin diğer sınırlamalar, tescil edilmiş
olsalar bile, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri
sürülemez.
IV.
Temsil yetkisinin sona ermesi
MADDE 550- Temsil
yetkisinin verildiği ticaret siciline tescil edilmemiş
olsa bile, sona erdiği tescil edilir.
Temsil
yetkisinin sona erdiği ticaret siciline tescil ve ilân
edilmediği sürece, bu yetki iyiniyetli üçüncü kişiler
için geçerliliğini korur.
B.
Ticarî vekil
MADDE 551- Ticarî vekil,
bir ticarî işletme sahibinin, kendisine ticarî
temsilcilik yetkisi vermeksizin, işletmesini yönetmek
veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için
yetkilendirdiği kişidir.
Bu yetki,
işletmenin alışılmış bütün işlemlerini kapsar. Ancak,
ticarî vekil açıkça yetkili kılınmadıkça, ödünç olarak
para veya benzerlerini alamaz, kambiyo taahhüdünde
bulunamaz, dava açamaz ve açılmış davayı takip edemez.
C.
Diğer tacir yardımcıları
MADDE 552- Toptan, yarı
toptan veya perakende satışlarla uğraşan ticarî
işletmelerin görevli veya hizmetlileri, o ticarî işletme
içinde, müşterilerin kolaylıkla görebilecekleri bir
yerde ve kolayca okuyabilecekleri bir biçimde, yazıyla
aksine duyuru yapılmış olmadıkça, aşağıdaki işlemler
için yetkilidirler:
1. Ticarî
işletmenin alışılmış bütün satış işlemlerini yapmak,
2. Yetkili
oldukları işlemler hakkında faturaları imzalamak,
3. Ticarî
işletmenin alışılmış işlemlerinden doğan borçların ifa
edilmesine veya bunların hiç ya da gereği gibi ifa
edilmemesine ilişkin ihtar veya diğer açıklamaları
işletme sahibi adına yapmak; bu nitelikteki ihtar veya
diğer açıklamaları, özellikle alışılmış işlem
dolayısıyla teslim edilmiş mallara ilişkin ayıp
bildirimlerini ticarî işletme adına kabul etmek.
Toptan,
yarı toptan veya perakende satışlarla uğraşan ticarî
işletmelerin görevli veya hizmetlileri, kendilerine
yazıyla yetki verilmiş olmadıkça, işletme dışında ve
kasa görevlileri atanmışsa, işletme içinde satış
bedellerini isteyip alamazlar. Bu kişiler, satış
bedellerini almaya yetkili bulundukları hâllerde,
faturaları kapatmaya veya makbuz vermeye de
yetkilidirler.
D.
Rekabet yasağı
MADDE 553- Bir işletmenin
bütün işlerini yöneten veya işletme sahibinin hizmetinde
bulunan ticarî temsilciler, ticarî vekiller veya diğer
tacir yardımcıları, işletme sahibinin izni olmaksızın,
doğrudan doğruya veya dolaylı olarak, kendilerinin ya da
bir üçüncü kişinin hesabına işletmenin yaptığı türden
bir iş yapamayacakları gibi, kendi hesaplarına bu tür
işlemleri üçüncü kişilere de yaptıramazlar.
Buna
aykırı davranırlarsa işletme sahibi, aralarındaki hukukî
ilişkiden doğan hakları saklı kalmak kaydıyla, uğradığı
zararın giderilmesini isteyebileceği gibi, bunun yerine,
ticarî temsilcinin, ticarî vekilin veya diğer tacir
yardımcısının kendi hesabına yaptığı veya üçüncü
kişilere yaptırdığı işlerin kendi hesabına yapılmış
sayılmasını ve bu işler dolayısıyla aldıkları ücretin
verilmesini veya aynı işlerden doğan alacağın
devredilmesini isteyebilir.
E.
Ticarî temsilcilerin, ticarî vekillerin ve diğer tacir
yardımcılarının yetkilerinin sona ermesi
MADDE 554- İşletme
sahibi, ticarî temsilcilerin, ticarî vekillerin ve diğer
tacir yardımcılarının yetkilerini, aralarındaki hizmet,
vekâlet, ortaklık ve benzeri sözleşmelerden doğan
hakları saklı kalmak koşuluyla, her zaman geri alabilir.
İşletme
sahibinin fiil ehliyetini kaybetmesi veya ölümü, ticarî
temsilcilerin, ticarî vekillerin ve diğer tacir
yardımcılarının yetkisini sona erdirmez.
ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Havale
A.
Tanımı
MADDE 555- Havale, havale
edenin, kendi hesabına para, kıymetli evrak ya da diğer
bir mislî eşyayı havale alıcısına vermek üzere havale
ödeyicisini; bunları kendi adına kabul etmek üzere
havale alıcısını yetkili kıldığı bir hukukî işlemdir.
B.
Hükümleri
I.
Havale eden ile havale alıcısı arasındaki ilişki
MADDE 556- Havale, havale
edenin havale alıcısına olan borcunun ifası amacıyla
yapılıyorsa, bu borç ancak havale ödeyicisinin borcu ifa
etmesiyle sona erer.
Havaleyi
kabul etmiş olan havale alıcısı, havale ödeyicisine
başvurarak havalede belirlenen süre içinde alacağını
elde edememişse, bu alacağı, havale edene karşı yeniden
ileri sürebilir.
Alacaklı
olan havale alıcısı, havaleyi kabul etmek istemezse,
durumu borçlu olan havale edene gecikmeksizin bildirmek
zorundadır; bildirmezse bundan doğan zararı gidermekle
yükümlü olur.
II.
Havale ödeyicisinin borcu
MADDE 557- Havale
ödeyicisi, çekince belirtmeksizin havaleyi kabul
ettiğini havale alıcısına bildirirse, ifa ile yükümlü
olur ve ona karşı, ancak aralarındaki ilişkiden veya
havalenin içeriğinden doğan savunmaları ileri sürebilir;
havale eden ile kendi arasındaki ilişkiden doğan
savunmaları ileri süremez.
Havale
ödeyicisi, havale edene borçlu ise, borcu havale
alıcısına ifa etmesi, havale edene yapacağı ifaya oranla
daha fazla yük getirmiyorsa, borcu havale alıcısına ifa
etmekle yükümlüdür. Bu durumda, havale eden ile
aralarında aksi kararlaştırılmamışsa havale
ödeyicisinin, ifadan önce havaleyi kabul ettiğini havale
alıcısına açıklamasına gerek yoktur.
III. İfa
edilmeme durumunda bildirim
MADDE 558- Havale
ödeyicisi, havale alıcısının istemesine karşın ifadan
kaçınır veya havale konusunu ifa etmeyeceğini önceden
açıklarsa havale alıcısı, durumu gecikmeksizin havale
edene bildirmekle yükümlüdür; bildirmezse, bu yüzden
havale edenin uğrayacağı zarardan sorumlu olur.
C. Geri
alma
MADDE 559- Havale eden,
havale alıcısına verdiği yetkiyi her zaman geri
alabilir. Ancak, havale alıcısının yararına, özellikle
onun alacağını elde etmesi amacıyla verdiği yetkiyi geri
alamaz.
Havale
ödeyicisi, havale alıcısına havaleyi kabul ettiğini
açıklamadığı sürece havale eden, ona verdiği yetkiyi
geri alabilir.
Havale
edenin iflâsı hâlinde, henüz kabul edilmemiş olan havale
kendiliğinden sona erer.
D.
Kıymetli evrak konusunda havale
MADDE 560- Kıymetli
evraka bağlanmış alacağın, hâmile ödenmesi amacıyla
yapılan yazılı havaleler hakkında, bu bölüm hükümleri
uygulanır. Bu durumda havale ödeyicisi karşısında her
hâmil, havale alıcısı sayılır. Buna karşılık, havale
eden ile havale alıcısı arasındaki ilişkiye özgü haklar,
sadece alacağı devreden ile devralan arasında doğmuş
olur.
Çekler ve
poliçe benzeri havaleler hakkındaki
özel hükümler saklıdır.
ONDÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Saklama Sözleşmeleri
A.
Genel saklama sözleşmesi
I.
Tanımı
MADDE 561- Saklama
sözleşmesi, saklayanın, saklatanın kendisine bıraktığı
bir taşınırı güvenli bir yerde koruma
altına almayı üstlendiği sözleşmedir.
Açıkça
öngörüldüğü veya durum ve koşullar gerektirdiği
takdirde, saklayan ücret isteyebilir.
II.
Saklatanın borçları
MADDE 562- Saklatan,
sözleşmenin ifasının zorunlu kıldığı bütün masrafları
ödemekle yükümlüdür.
Saklatan,
kendi kusurundan ileri gelmediğini ispat etmedikçe,
saklayanın saklamadan doğan zararlarını gidermekle
yükümlüdür.
III.
Saklayanın borçları
1.
Kullanım yasağı
MADDE 563- Saklayan,
saklatanın izni olmadıkça saklananı kullanamaz.
Bu yasağa
aykırı davranırsa, saklatana uygun bir kullanım bedeli
ödemekle yükümlü olduğu gibi, kullanmamış olsaydı bile
bu zararın doğacağını ispat etmedikçe,
beklenmedik hâlden doğacak zararlardan da sorumlu olur.
2.
Geri verme
a.Genel olarak
MADDE 564- Saklama
sözleşmesinde bir süre belirlenmiş olsa bile saklayan,
saklatanın her zaman ileri sürebileceği istemi üzerine,
saklananı bütün çoğalmalarıyla birlikte geri vermekle
yükümlüdür. Ancak saklatan, saklayanın belirlenen süreyi
dikkate alarak yapmış olduğu masrafları ödemekle
yükümlüdür.
b. Özel
durumlar
MADDE 565- Saklayan,
belirlenmiş olan sürenin sona ermesinden önce saklananı
geri veremez. Ancak saklayan, öngörülemeyen durumlar
dolayısıyla sözleşmenin devamı saklanan için tehlikeli
veya kendisi için zararlı olursa, belirlenen sürenin
sona ermesinden önce de geri verebilir.
Süre
belirlenmemişse, saklayan saklananı her zaman geri
verebilir.
Birden çok
kişi bir şeyi saklanmak üzere verirse, sözleşmede aksine
bir hüküm bulunmadıkça veya hepsinin rızası olmadıkça,
saklayan saklananı onlardan birine geri vermekle
sorumluluktan kurtulamaz.
c. Geri
verme yeri
MADDE 566- Saklanan,
masrafları ve hasarı saklatana ait olmak üzere,
korunması gereken yerde geri verilir.
3.
Saklayanların sorumluluğu
MADDE 567- Bir şeyi
birlikte saklamak üzere alanlar, müteselsilen
sorumlu olurlar.
4.
Üçüncü kişilerin iddiaları
MADDE 568- Bir üçüncü
kişi, saklanan üzerinde aynî hak iddiasında bulunsa
bile, saklanan haczedilmedikçe veya saklayana karşı
istihkak davası açılmadıkça saklayan, onu saklatana geri
vermekle yükümlüdür.
Haciz
konulması veya istihkak davası açılması hâlinde
saklayan, durumu hemen saklatana bildirmek zorundadır.
IV.
Güvenilirkişiye bırakma
MADDE 569- Birden çok
kişi, haklarını korumak üzere, hukukî durumu çekişmeli
veya belirsiz olan şeyi, bir güvenilirkişiye
bırakırlarsa, bu kişi, saklatanların tamamının rızası
veya hâkimin kararı olmadıkça, onu hiçbirine geri
veremez.
B.
Mislî şeylerin saklanması
MADDE 570- Saklayanın
kendisine bırakılan parayı aynen geri vermek zorunda
olmaksızın mislen geri vermesi açıkça veya örtülü olarak
kararlaştırılmışsa, o paranın yararı ve hasarı kendisine
ait olur.
Paranın
mühürsüz ve açık olarak bırakılmış olması, örtülü
anlaşma sayılır.
Saklayan,
saklatan tarafından kendisine açıkça yetki verilmedikçe,
saklanan diğer mislî eşya veya kıymetli evrak üzerinde
tasarrufta bulunamaz.
C.
Ardiyeciye bırakma
I. Senet
çıkarma
MADDE 571- Saklamak üzere
ticarî mal kabul ettiğini açıkça kamuya bildiren
ardiyeci, saklatılan malı temsil eden senet çıkarmaya
izin verilmesini, yetkili makamdan isteyebilir.
II.
Ardiyecinin saklama borcu
MADDE 572- Ardiyeci,
kendisine bırakılan malları bir komisyoncu gibi özenle
saklamak ve mallarda ayrıca önlem alınmasını gerektiren
bir değişiklik olursa, durumu imkân ölçüsünde saklatana
bildirmekle yükümlüdür.
Ardiyeci,
saklatana, malların durumunu incelemesi ve örnek alması
için, alışılmış iş zamanlarında; gerekli koruma
önlemlerini alabilmesi için de her zaman izin vermek
zorundadır.
III. Bırakılan şeylerin karışması
MADDE 573- Ardiyeci
açıkça yetkili kılınmadıkça, aynı tür ve nitelikteki
mislî şeyleri birbirine karıştıramaz.
Yetkiye
dayanılarak karıştırılan bu gibi şeyler üzerinde,
saklatanlardan her biri, hakkıyla orantılı bir pay
isteyebilir.
Bu durumda
ardiyeci, saklatanların birlikte hazır bulunmasına gerek
olmaksızın saklatanlardan her birinin payını ayırabilir.
IV.
Ardiyecinin hakları
MADDE 574- Ardiyeci,
kararlaştırılmış veya alışılmış olan ardiye ücretini ve
saklamadan doğmayan bakım, taşıma ve gümrük gibi bütün
giderlerini isteyebilir.
Bu
giderler hemen; ardiye ücreti ise her üç ayda bir ve her
hâlde malların tümünün veya bir bölümünün geri alınması
sırasında ödenir.
Ardiyeci,
mallara zilyet bulunduğu veya eşyayı temsil eden
herhangi bir senet vasıtasıyla onlar üzerinde tasarruf
etme yetkisine sahip olduğu sürece, alacakları için bu
mallar üzerinde hapis hakkına sahiptir.
V.
Malların geri verilmesi
MADDE 575- Ardiyeci,
ticarî malları, genel saklama sözleşmesinde olduğu gibi
geri vermekle yükümlüdür. Ancak, saklayanın sözleşmede
öngöremeyeceği sebeplerle, süresinden önce geri verme
yetkisi bulunduğu durumlarda bile ardiyeci,
kararlaştırılmış olan sürenin sonuna kadar malları
korumak zorundadır.
D.
Konaklama yeri, garaj, otopark ve benzeri yerleri
işletenlere bırakma
I.
Konaklama yeri işletenlerin sorumluluğu
1.
Koşulları ve kapsamı
MADDE 576- Otel, motel,
pansiyon, tatil köyü gibi yerleri işletenler,
konaklayanların getirdikleri eşyanın yok olması, zarara
uğraması veya çalınmasından sorumludurlar. Ancak
işletenler, zararın bizzat konaklayana veya onu ziyarete
gelen ya da beraberinde veya hizmetinde bulunan kimseye
yükletilebilecek kusurdan, mücbir sebepten ya da eşyanın
niteliğinden doğduğunu ispat etmekle, bu sorumluluktan
kurtulurlar.
Bu
sorumluluk, işletenlere veya çalışanlarına bir kusur
yüklenmedikçe, konaklayanlardan her biri için, günlük
konaklama ücretinin üç katını aşamaz.
2.
Kıymetli eşya
MADDE 577- Kıymetli eşya
veya oldukça önemli miktarda para veya kıymetli evrak,
işletene saklanması için bırakılmamışsa, işleten ancak
kendisinin veya çalışanlarının kusuru hâlinde sorumlu
olur.
İşleten,
bunları saklamak üzere almış veya almaktan kaçınmışsa,
eşyanın tam değerinden sorumludur.
Konaklayanın kendi yanında saklaması gereken eşya ile
para ve benzeri şeyler hakkında, onun diğer eşyasına
ilişkin sorumluluk kuralı uygulanır.
3.
Sorumluluğun kalkması
MADDE 578- Konaklayan
zararını öğrenir öğrenmez işletene bildirmezse, istem
hakkını kaybeder.
İşleten
böyle bir sorumluluk üstlenmediğini veya sorumluluğu bu
kanunda gösterilmemiş olan bir koşula bağladığını,
herhangi bir yolla ilân etse bile, sorumluluktan
kurtulamaz.
II.
Garaj, otopark ve benzeri yerleri işletenlerin
sorumluluğu
MADDE 579- Garaj, otopark
ve benzeri yerleri işletenler, kendilerine bırakılan
veya çalışanlarınca kabul edilen hayvan, at arabası,
bunlara ait koşum ve benzeri eşya ile motorlu taşıt ve
eklentilerinin yok olmasından, zarara uğramasından veya
çalınmasından sorumludurlar. Ancak işletenler, zararın
saklatan veya ziyaretçisi ya da beraberinde veya
hizmetinde bulunan kimseye yükletilebilecek kusurdan,
mücbir sebepten ya da eşyanın niteliğinden doğduğunu
ispat etmekle, bu sorumluktan kurtulurlar.
Ancak,
garaj, otopark ve benzeri yerleri
işletenlerin sorumluluğu, kendilerine veya çalışanlarına
bir kusur yüklenmedikçe, saklananların her biri için
alınan günlük saklama ücretinin on katını aşamaz.
İşleten
böyle bir sorumluluk üstlenmediğini veya sorumluluğu bu
Kanunda gösterilmemiş olan bir koşula bağladığını,
herhangi bir yolla ilân etse bile, sorumluluktan
kurtulamaz.
III.
Hapis hakkı
MADDE 580- İşletenler,
kendilerine bırakılan veya konaklama yerlerine, garaj,
otopark ve benzeri yerlere konulan eşya veya hayvanlar
üzerinde, ücretlerini veya saklama giderlerinden doğan
alacaklarını güvenceye almak için hapis hakkına
sahiptirler.
Kiraya
verenin hapis hakkına ilişkin hükümler, kıyas yoluyla
burada da uygulanır.
ONBEŞİNCİ BÖLÜM
Kefalet Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 581- Kefalet
sözleşmesi, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu
ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu
olmayı üstlendiği sözleşmedir.
B.
Koşulları
I.
Asıl borç
MADDE 582- Kefalet
sözleşmesi, mevcut ve geçerli bir borç için yapılabilir.
Ancak, gelecekte doğacak veya koşula bağlı bir borç için
de, bu borç doğduğunda veya koşul gerçekleştiğinde hüküm
ifade etmek üzere kefalet sözleşmesi kurulabilir.
Yanılma
veya ehliyetsizlik sebebiyle borçlunun sorumlu olmadığı
bir borç için kişisel güvence veren kişi, yükümlülük
altına girdiği sırada, sözleşmeyi sakatlayan eksikliği
biliyorsa, kefalet konusunda uygulanabilecek ilke ve
koşullara göre sorumlu olur. Aynı kural, borçlu yönünden
zamanaşımına uğramış bir borca kefil olan kişi hakkında
da uygulanır.
Kanundan
aksi anlaşılmadıkça kefil, bu bölümde kendisine tanınan
haklardan önceden feragat edemez.
II. Şekil
MADDE 583- Kefalet
sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin
sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi
belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu
azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil
olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen
herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini
kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi
şarttır.
Kendi
adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer
tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde
bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır.
Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu
borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı
kararlaştırabilirler.
Kefalet
sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu
artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle
uyulmadıkça hüküm doğurmaz.
III. Eşin rızası
MADDE 584- Eşlerden biri
mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya
yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak
diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın
sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması
anında verilmiş olması şarttır.
Kefalet
sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu
olacağı miktarın artmasına veya âdi kefaletin müteselsil
kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan
güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan
değişiklikler için de eşin rızası gerekmez.
C.
İçeriği
I.
Türlerine göre
1.
Âdi kefalet
MADDE 585- Âdi kefalette
alacaklı, borçluya başvurmadıkça, kefili takip edemez;
ancak, aşağıdaki hâllerde doğrudan doğruya kefile
başvurabilir:
1. Borçlu
aleyhine yapılan takibin sonucunda kesin aciz belgesi
alınması,
2. Borçlu
aleyhine Türkiye’de takibatın imkânsız hâle gelmesi veya
önemli ölçüde güçleşmesi,
3.
Borçlunun iflâsına karar verilmesi,
4.
Borçluya konkordato mehli verilmiş olması.
Alacak,
kefaletten önce veya kefalet sırasında rehinle de
güvence altına alınmışsa, âdi kefalette kefil, alacağın
öncelikle rehin konusundan alınmasını isteyebilir.
Ancak, borçlunun iflâsına veya kendisine konkordato
mehli verilmesine karar verilmişse, bu hüküm uygulanmaz.
Sadece
açığın kapatılması için kefil olunmuşsa, borçlu aleyhine
yapılan takibin kesin aciz belgesi alınmasıyla
sonuçlanması veya borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın
imkânsız hâle gelmesi ya da konkordatonun kesinleşmesi
durumlarında, doğrudan doğruya kefile başvurulabilir.
Sözleşmede, bu durumlarda alacaklının, önce asıl
borçluya başvurmak zorunda olduğu kararlaştırılabilir.
2.
Müteselsil kefalet
MADDE 586- Kefil,
müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi
bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse
alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini
paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun
için borçlunun açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması
veya borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz
kalması gerekir.
Alacak,
teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile
güvenceye alınmışsa, rehnin paraya çevrilmesinden önce
kefile başvurulamaz. Ancak, alacağın rehnin paraya
çevrilmesi yoluyla tamamen karşılanamayacağının önceden
hâkim tarafından belirlenmesi veya borçlunun iflâs
etmesi ya da konkordato mehli verilmesi hâllerinde,
rehnin paraya çevrilmesinden önce de kefile
başvurulabilir.
3.
Birlikte kefalet
MADDE 587- Birden çok
kişi, aynı borca birlikte kefil oldukları takdirde, her
biri kendi payı için âdi kefil gibi, diğerlerinin payı
için de kefile kefil gibi sorumlu olur.
Borçluyla
birlikte veya kendi aralarında müteselsil kefil olarak
yükümlülük altına giren kefillerden her biri, borcun
tamamından sorumlu olur. Ancak, bir kefil, kendisiyle
birlikte daha önce veya aynı zamanda müteselsilen
yükümlü bulunan ve Türkiye’de takip edilebilen bütün
kefillere karşı takibe girişilmiş olmadıkça, kendi
payını ödemesi veya payı için aynî güvence sağlaması
koşuluyla, payından fazlasını ödemekten kaçınabilir.
Aksine anlaşmalar saklı kalmak kaydıyla, borcu ödeyen
kefil, kendi paylarını daha önce ödememiş olmaları
ölçüsünde, diğer kefillere karşı rücu hakkına sahiptir.
Bu hak, borçluya rücudan önce de kullanılabilir.
Alacaklı,
kefilin aynı alacak için başka kişilerin de kefil
olduğunu veya olacağını varsayarak kefalet ettiğini
biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, bu varsayımın sonradan
gerçekleşmemesi veya kefillerden birinin alacaklı
tarafından kefalet borcundan kurtarılması ya da
kefaletinin hükümsüz olduğuna karar verilmesi durumunda
kefil, kefalet borcundan kurtulur.
Birbirlerinden bağımsız olarak aynı borç için kefil
olanlardan her biri, kefalet borcunun tamamından sorumlu
olur. Ancak, borcu ödeyen kefil aksine anlaşma
olmadıkça, diğerlerine toplam kefalet miktarındaki payı
oranında rücu hakkına sahiptir.
4.
Kefile kefil ve rücua kefil
MADDE 588- Alacaklıya,
kefilin borcu için güvence veren kefile kefil, kefil ile
birlikte, âdi kefil gibi sorumludur.
Rücua
kefil, kefilin borçludan rücu alacağı için güvence veren
kefildir.
II. Ortak
hükümler
1. Kefil
ile alacaklı arasındaki ilişki
a.
Sorumluluğun kapsamı
MADDE 589-
Kefil, her durumda kefalet sözleşmesinde belirtilen
azamî miktara kadar sorumludur.
Aksi
sözleşmede kararlaştırılmamışsa kefil, belirtilen azamî
miktarla sınırlı olmak üzere, aşağıdakilerden
sorumludur:
1. Asıl
borç ile borçlunun kusur veya temerrüdünün yasal
sonuçları,
2.
Alacaklının, kefile, onun borcu ödeyerek yapılmalarını
önleyebileceği uygun bir zaman önce bildirmesi
koşuluyla, borçluya karşı yönelttiği takip ve davaların
masrafları ile gerektiğinde rehinlerin kefile tesliminin
ve rehin haklarının devrinin sebep olduğu masraflar,
3. İşlemiş
bir yıllık ve işlemekte olan yıla ait akdî faizler ile
gerektiğinde tahvil karşılığında ödünç verilen
anaparanın işlemiş bir yıllık ve işlemekte olan yıla ait
faizleri.
Sözleşmede
açıkça kararlaştırılmamışsa kefil, borçlunun sadece
kefalet sözleşmesinin kurulmasından sonraki borçlarından
sorumludur.
Kefilin,
asıl borç ilişkisinin hükümsüz hâle gelmesinin sebep
olduğu zarardan ve ceza koşulundan sorumlu olacağına
ilişkin anlaşmalar kesin olarak hükümsüzdür.
b.
Kefilin takibi
MADDE 590- Borçlunun
iflâsı sebebiyle asıl borç daha önce muaccel olsa bile,
belirlenen vadeden önce kefile karşı takibat yapılamaz.
Bütün
kefalet türlerinde kefil, aynî güvence karşılığında
hâkimden, mevcut rehinler paraya çevrilinceye ve borçlu
aleyhine yapılan takip sonucunda kesin aciz belgesi
alınıncaya veya konkordato kararına kadar kendisine
karşı yöneltilen takibin durdurulmasına karar
verilmesini isteyebilir.
Asıl
borcun muaccel olması, alacaklı veya borçlunun önceden
süre içeren bildirimde bulunmasına bağlıysa, kefalet
borcu için bu süre, bildirimin kefile yapıldığı tarihte
işlemeye başlar.
Yerleşim
yeri yabancı bir ülkede olan borçlunun borcunu ödemesi,
döviz işlemleri veya havale ile ilgili yasaklar
gibi sebeplerle, o yabancı ülkenin yasal
düzenlemeleri gereği imkânsız hâle gelmiş veya
sınırlandırılmışsa, yerleşim yeri Türkiye’de olan kefil,
takibe bu sebeple itiraz edebilir.
c.
Def’iler
MADDE 591- Kefil, asıl
borçluya veya mirasçılarına ait olan ve asıl borçlunun
ödeme güçsüzlüğünden doğmayan bütün def’ileri alacaklıya
karşı ileri sürme hakkına sahip olduğu gibi, bunları
ileri sürmek zorundadır. Yanılma veya sözleşme yapma
ehliyetsizliği ya da zamanaşımına uğramış bir borç
sebebiyle borçlunun yükümlü olmadığı bir borca bilerek
kefalet hâli bu hükmün dışındadır.
Asıl
borçlu kendisine ait olan bir def’iden vazgeçmiş olsa
bile kefil, yine de bu def’i alacaklıya karşı ileri
sürebilir.
Kefil,
asıl borçluya ait def’ilerin varlığını bilmeksizin
ödemede bulunursa, rücu hakkına sahip olur. Buna
karşılık asıl borçlu, kefilin bu def’ileri bildiğini
veya bilmesi gerektiğini ispat ederse kefil, bunlar
ileri sürülmüş olsaydı ödemeden kurtulacağı ölçüde rücu
hakkını kaybeder.
Kumar veya
bahisten doğan bir borca kefalette kefil, borcun bu
niteliğini bilmiş olsa bile, asıl borçlunun sahip olduğu
def’ileri ileri sürebilir.
d.
Özen gösterme, rehin ve borç senetlerinin teslimi
MADDE 592- Alacaklı,
kefalet sırasında var olan veya daha sonra asıl
borçludan alacağın özel güvencesi olmak üzere elde
ettiği rehin haklarını, güvenceyi ve rüçhan haklarını
kefilin zararına olarak azaltırsa, zararın daha az
olduğu alacaklı tarafından ispat edilmedikçe, kefilin
sorumluluğu da buna uygun düşen bir miktarda azalır.
Kefilin fazladan ödediği miktarın geri verilmesini
isteme hakkı saklıdır.
Çalışanlara kefalet hâlinde alacaklı, çalışanlar
üzerinde yükümlü olduğu gözetimi ihmal eder veya
kendisinden beklenebilen özeni göstermezse ve borç da bu
sebeple doğmuş ya da bu özeni göstermesi hâlinde
ulaşamayacağı ölçüde artmış olursa, bu borcu veya borcun
artan kısmını kefilden isteyemez.
Alacaklı,
borcu ödeyen kefile haklarını kullanmasına yarayabilecek
borç senetlerini teslim etmek ve gerekli bilgileri
vermekle yükümlüdür. Alacaklı, kefalet sırasında var
olan veya asıl borçlu tarafından alacak için sonradan
sağlanan rehinleri ve diğer güvenceleri de kefile teslim
etmek veya bunların devri için gerekli işlemleri yapmak
zorundadır. Alacaklının, diğer alacakları sebebiyle
sahip olduğu rehin ve hapis hakları, kefilin haklarından
sıraca önce geldikleri ölçüde saklıdır.
Alacaklı,
haklı bir sebep olmaksızın yükümlülüklerini yerine
getirmez, ağır kusuruyla mevcut
belgeleri veya rehinleri ya da sorumlu olduğu diğer
güvenceleri elinden çıkarırsa, kefil borcundan kurtulur.
Bu durumda kefil, ödediğinin geri verilmesini ve varsa
ek zararının giderilmesini isteyebilir.
e.
Ödemenin kabulünü isteme
MADDE 593- Borçlunun
iflâsı sebebiyle olsa bile, borç muaccel olduğu takdirde
kefil, alacaklıdan yapacağı ödemeyi kabul etmesini her
zaman isteyebilir. Bir borca birden çok kişinin kefil
olması durumunda alacaklı, kefillerden biri tarafından
yapılacak kısmî ödemeyi, bunu öneren kefile düşen paydan
az olmamak koşuluyla, kabul etmek zorundadır.
Alacaklı
haklı bir sebep olmaksızın ödemeyi kabul etmekten
kaçınırsa, kefil borcundan kurtulur; birlikte müteselsil
kefalette ise, kefillerin sorumluluğu kendilerine düşen
pay miktarınca azalır.
Alacaklının rızası varsa kefil, asıl borcu muaccel
olmasından önce de ödeyebilir. Ancak, bu durumda kefil,
asıl borçluya karşı rücu hakkını borcun muaccel
olmasından önce kullanamaz.
f.
Bildirim, iflâsta ve konkordatoda kayıt
MADDE 594- Asıl borçlu,
anaparanın veya yarım yıllık döneme ait faizin
ödenmesinde ya da yıldan yıla yapılması öngörülen
anapara ödemelerinde altı ay gecikirse, alacaklının
durumu kefile bildirmesi gerekir. İstek hâlinde
alacaklı, her zaman asıl borcun durumu hakkında kefile
bilgi vermek zorundadır.
Asıl
borçlunun iflâsına karar verilmiş veya borçlu konkordato
istemişse alacaklı, alacağını kaydettirmek ve haklarının
korunması için gerekeni yapmak zorundadır. Alacaklının,
borçlunun iflâs ettiğini veya borçluya konkordato mehli
verildiğini öğrendiği anda, durumu kefile bildirmesi
gerekir.
Alacaklı,
yukarıdaki fıkralarda öngörülen gereklerden birini
yerine getirmezse, bundan dolayı kefilin uğradığı zarar
miktarınca ona karşı haklarını kaybeder.
2.
Kefil ile borçlu arasındaki ilişki
a.
Güvence verilmesini ve borçtan kurtarılmasını isteme
hakkı
MADDE 595- Kefil,
aşağıdaki durumlarda asıl borçludan güvence verilmesini
ve borç muaccel olmuşsa, borçtan kurtarılmasını
isteyebilir.
1. Asıl
borçlu, kefile karşı üstlendiği yükümlülüklere,
özellikle belli bir süre içinde kendisini borçtan
kurtarma vaadine aykırı davranmışsa,
2. Asıl
borçlu temerrüde düşmüşse veya yerleşim yerini diğer bir
ülkeye nakletmesi yüzünden takibat önemli ölçüde
güçleşmişse,
3. Asıl
borçlunun malî durumunun kötüleşmesi, güvencelerin değer
kaybetmesi veya borçlunun kusuru sonucunda kefil için
mevcut tehlike, kefaletin yapıldığı tarihe göre önemli
ölçüde artmışsa.
b.
Kefilin rücu hakkı
MADDE 596- Kefil,
alacaklıya ifada bulunduğu ölçüde, onun haklarına halef
olur. Kefil, bu hakları asıl borç muaccel olunca
kullanabilir.
Kefil,
aksi kararlaştırılmamışsa, rehin hakları ile aynı alacak
için sağlanmış diğer güvencelerden sadece kefalet anında
var olan veya bizzat asıl borçlu tarafından, sonradan
özellikle bu alacak için verilmiş bulunanlara halef
olur. Alacaklıya kısmen ifada bulunan kefil, rehin
hakkının sadece bunu karşılayan kısmına halef olur.
Alacaklının rehin konusu üzerinde geriye kalan alacak
hakkı, kefilin rehin hakkından ön sırada gelir.
Kefil ile
asıl borçlu arasındaki hukukî ilişkiden doğan istem ve
def’iler saklıdır.
Bir
alacağın güvencesini oluşturan rehin paraya çevrildiği
veya borç rehin veren malik tarafından ödendiği takdirde
malik, kefile karşı rücu hakkını, ancak kefil ile
kendisi arasında böyle bir anlaşma varsa ya da rehin
sonradan bir üçüncü kişi tarafından verilmişse
kullanabilir.
Kefilin
rücu hakkına ilişkin zamanaşımı, kefilin alacaklıya
ifada bulunduğu anda işlemeye başlar.
Kefil,
dava hakkı vermeyen veya yanılma ya da ehliyetsizlik
sebebiyle asıl borçluyu bağlamayan bir borç için ödemede
bulunduğu takdirde, asıl borçluya karşı rücu hakkına
sahip değildir. Ancak, kefil zamanaşımına uğramış bir
asıl borçtan sorumlu olmayı borçlunun vekili sıfatıyla
üstlenmişse asıl borçlu, ona karşı vekâlet sözleşmesi
hükümleri uyarınca sorumlu olur.
c.
Kefilin bildirim yükü
MADDE 597- Borcu tamamen
veya kısmen ödeyen kefil, durumu borçluya bildirmek
zorundadır.
Kefil, bu
bildirimde bulunmazsa ve ödemeyi bilmeyen veya bilmesi
gerekmeyen borçlu da alacaklıya ifada bulunursa, rücu
hakkını kaybeder.
Kefilin,
alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşmeden doğan dava
hakkı saklıdır.
D. Sona
ermesi
I. Kanun
gereğince
MADDE 598- Hangi sebeple
olursa olsun, asıl borç sona erince, kefil de borcundan
kurtulur.
Borçlu ve
kefil sıfatı aynı kişide birleşmiş olursa, alacaklı için
kefaletten doğan özel yararlar saklı kalır.
Bir gerçek
kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefalet, buna
ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak on yılın
geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkar.
Kefalet,
on yıldan fazla bir süre için verilmiş olsa bile,
uzatılmış veya yeni bir kefalet verilmiş olmadıkça
kefil, ancak on yıllık süre doluncaya kadar takip
edilebilir.
Kefalet
süresi, en erken kefaletin sona ermesinden bir yıl önce
yapılmak kaydıyla, kefilin kefalet sözleşmesinin şekline
uygun yazılı açıklamasıyla, azamî on yıllık yeni bir
dönem için uzatılabilir.
II.
Kefaletten dönme
MADDE 599- Gelecekte
doğacak bir borca kefalette, borçlunun borcun doğumundan
önceki malî durumu, kefalet sözleşmesinin yapılmasından
sonra önemli ölçüde bozulmuşsa veya malî durumunun,
kefalet sırasında kefilin iyiniyetle varsaydığından çok
daha kötü olduğu ortaya çıkmışsa, kefil alacaklıya
yazılı bir bildirimde bulunarak, borç doğmadığı sürece
her zaman kefalet sözleşmesinden dönebilir.
Kefil,
alacaklının kefalete güvenmesi sebebiyle uğradığı zararı
gidermekle yükümlüdür.
III. Süreli kefalette
MADDE 600- Süreli
kefalette kefil, sürenin sonunda borcundan kurtulur.
IV.
Süreli olmayan kefalette
MADDE 601- Süreli olmayan
kefalette kefil, asıl borç muaccel olunca, âdi kefalette
her zaman, müteselsil kefalette kanunun öngördüğü
hâllerde, alacaklıdan, bir ay içinde borçluya karşı dava
ve takip haklarını kullanmasını, varsa rehnin paraya
çevrilmesi yoluyla takibe geçmesini ve ara vermeden
takibe devam etmesini isteyebilir.
Borç,
alacaklının borçluya yapacağı bildirim sonucunda muaccel
olacaksa kefil, kefalet sözleşmesinin kurulduğu tarihten
bir yıl sonra alacaklıdan, bu bildirimi yapmasını ve
borç bu suretle muaccel olunca, yukarıdaki fıkra
hükümleri uyarınca takip ve dava haklarını kullanmasını
isteyebilir.
Alacaklı,
kefilin bu istemlerini yerine getirmezse, kefil
borcundan kurtulur.
V.
Çalışanlara kefalette
MADDE 602- Çalışanlara
süreli olmayan kefalette kefil, her üç yılda bir, ertesi
yılın sonunda geçerli olmak üzere sözleşmeyi
feshettiğini bildirebilir.
E.
Uygulama alanı
MADDE 603- Kefaletin
şekline, kefil olma ehliyetine ve eşin rızasına ilişkin
hükümler, gerçek kişilerce, kişisel güvence verilmesine
ilişkin olarak başka ad altında yapılan diğer
sözleşmelere de uygulanır.
ONALTINCI BÖLÜM
Kumar ve Bahis
A.
Alacağın dava ve takip edilememesi
MADDE 604- Kumar ve
bahisten doğan alacak hakkında dava açılamaz ve takip
yapılamaz.
Kumar veya
bahis için bilerek verilen avanslar ve ödünç paralar ile
kumar ve bahis niteliğinde oldukları takdirde, borsada
işlem gören malların, yabancı paraların ve kıymetli
evrakın fiyat farkı esası üzerine yapılan vadeli
satışlar hakkında da aynı hüküm uygulanır.
B.
Borç senedi verme ve isteyerek ödeme
MADDE 605- Kumar oynayan
veya bahse giren kişi tarafından imzalanmış âdi borç
veya kambiyo senedi üçüncü bir kişiye devredilmiş olsa
bile, hiçbir kimse bunlara dayanarak dava açamaz ve
takip yapamaz. Kıymetli evrakın iyiniyetli üçüncü
kişilere sağladığı haklar saklıdır.
Kumar ve
bahis borcu için isteyerek yapılan ödemeler geri
alınamaz. Ancak, kumar veya bahsin usulüne göre
yürütülmesi beklenmedik olayla veya diğer tarafın
fiiliyle engellenmişse ya da diğer taraf kumar veya
bahse hile karıştırmışsa, isteyerek yapılan ödeme geri
alınabilir.
C.
Piyango ve diğer şans oyunları
MADDE 606- Düzenlenmesine
kanun veya yetkili makamlarca izin verilmiş olmadıkça,
piyango ve diğer şans oyunlarından doğan alacaklar
hakkında dava açılamaz ve takip yapılamaz.
İzin
verilmemiş olan durumlarda, piyango ve diğer şans
oyunları için de kumara ilişkin hükümler uygulanır.
Yabancı
ülkelerde kendi kurallarına uygun olarak düzenlenen
piyango ve diğer şans oyunları, Türkiye’de yetkili
makamlarca bunlara ait biletlerin satılmasına izin
verilmiş olmadıkça, yasal korumadan yararlanamazlar.
ONYEDİNCİ BÖLÜM
Ömür Boyu Gelir ve Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmeleri
BİRİNCİ AYIRIM
Ömür Boyu Gelir Sözleşmesi
A.
Tanımı
MADDE 607- Ömür boyu
gelir sözleşmesi, gelir borçlusunun gelir alacaklısına,
içlerinden birinin veya üçüncü bir kişinin ömrü boyunca
belirli dönemsel edimlerde bulunmayı üstlendiği
sözleşmedir.
Sözleşme,
aksine açık bir hüküm yoksa, gelir alacaklısının ömrü
boyunca yapılmış sayılır.
Gelir
borçlusunun veya üçüncü bir kişinin ömrüyle sınırlı
olarak bağlanmış olan gelir, aksi kararlaştırılmamışsa
gelir alacaklısının mirasçılarına geçer.
B.
Şekli
MADDE 608- Ömür boyu
gelir sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli
olmaz.
C.
Gelir alacaklısının hakları
I.
Hakkın kullanılması
MADDE 609- Sözleşmede
aksi kararlaştırılmamışsa ömür boyu gelir, her altı ayda
bir ve peşin olarak ödenir.
Gelirin
süresi ömrüne bağlanmış olan kişi, peşin ödeme öngörülen
dönemin sona ermesinden önce ölse bile, o döneme ait
gelirin tamamı gelir borçlusu tarafından borçlanılmış
sayılır.
Gelir
borçlusu iflâs ederse, gelir alacaklısı, gelir
borçlusunun yükümlü olduğu dönemsel gelirin elde
edilebilmesi için ilgili sosyal güvenlik kurumunca
ödenmesi gereken anaparaya denk düşen bir parayı iflâs
masasına kaydettirme hakkını elde eder.
II.
Devredilebilmesi
MADDE 610- Sözleşmeyle
aksi kararlaştırılmamışsa gelir alacaklısı, haklarını
başkasına devredebilir.
İKİNCİ AYIRIM
Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi
A.
Tanımı
MADDE 611- Ölünceye kadar
bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını
ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da
bir malvarlığını veya bazı malvarlığı
değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir.
Bakım
borçlusu, bakım alacaklısı tarafından mirasçı atanmışsa,
ölünceye kadar bakma sözleşmesine miras sözleşmesine
ilişkin hükümler uygulanır.
B.
Şekli
MADDE 612- Ölünceye kadar
bakma sözleşmesi, mirasçı atanmasını içermese bile,
miras sözleşmesi şeklinde yapılmadıkça geçerli olmaz.
Sözleşme,
Devletçe tanınmış bir bakım kurumu tarafından yetkili
makamların belirlediği koşullara uyularak yapılmışsa,
geçerliliği için yazılı şekil yeterlidir.
C.
Güvencesi
MADDE 613- Bakım
borçlusuna bir taşınmazını devretmiş olan bakım
alacaklısı, haklarını güvence altına almak üzere, bu
taşınmaz üzerinde satıcı gibi yasal ipotek hakkına
sahiptir.
D. Konusu
MADDE 614- Bakım
alacaklısı, sözleşmenin kurulmasıyla bakım borçlusunun
aile topluluğuna katılmış olur. Bakım borçlusu, almış
olduğu malların değerine ve bakım alacaklısının daha
önce sahip olduğu sosyal durumuna göre hakkaniyetin
gerektirdiği edimleri, bakım alacaklısına ifa etmekle
yükümlüdür.
Bakım
borçlusu, bakım alacaklısına özellikle uygun gıda ve
konut sağlamak, hastalığında gerekli özenle bakmak ve
onu tedavi ettirmek zorundadır.
Kabul
ettikleri kişilere ölünceye kadar bakma amacıyla
kurulmuş olan kurumların bakım borcunun kapsamı ve
ifası, kendilerince hazırlanarak yetkili makamların
onayından geçen genel düzenlemelerle belirlenir. Bu
düzenlemeler, sözleşmenin içeriğinden sayılır.
E. İptali
ve tenkisi
MADDE 615- Bakım
alacaklısı, ölünceye kadar bakma sözleşmesi yüzünden
kanuna göre nafaka yükümlüsü olduğu kişilere karşı
yükümlülüğünü yerine getirme imkânını kaybediyorsa,
bundan yoksun kalanlar sözleşmenin iptalini
isteyebilirler.
Hâkim,
sözleşmenin iptali yerine, bakım borçlusunun ifa edeceği
edimlerden mahsup edilmek üzere, bakım alacaklısının
nafaka yükümlüsü olduğu kişilere nafaka ödemesine karar
verebilir.
Mirasçıların tenkis ve alacaklıların iptal davası açma
hakları saklıdır.
F. Sona
ermesi
I.
Önel verilerek fesih
MADDE 616- Tarafların
edimleri arasında önemli ölçüde oransızlık bulunur ve
fazla alan taraf kendisine bağışta bulunulma amacı
güdüldüğünü ispat edemezse diğer taraf, altı ay önce
bildirimde bulunmak koşuluyla, sözleşmeyi her zaman
feshedebilir. Bu oransızlığın tespitinde, ilgili sosyal
güvenlik kurumunca, bakım borçlusuna verilenin değerine
denk düşen anapara değeri ile bağlanacak irat
arasındaki fark esas alınır.
Sözleşmenin sona erdirilmesi anına kadar geçen sürede
ifa edilmiş edimler, anapara ve faiziyle birlikte
değerlendirilerek, denkleştirme sonucunda alacaklı çıkan
tarafa geri verilir.
II.
Önel verilmeksizin fesih
MADDE 617- Sözleşmeden
doğan borçlara aykırı davranılması sebebiyle sözleşmenin
devamı çekilmez hâle gelir veya başkaca önemli sebepler
sözleşmenin devamını imkânsız hâle getirir ya da aşırı
ölçüde güçleştirirse, taraflardan her biri sözleşmeyi
önel vermeksizin feshedebilir. Sözleşme bu sebeplerden
birine dayanılarak feshedildiği takdirde kusurlu taraf,
aldığı şeyi geri verir ve kusursuz tarafa, bu yüzden
uğradığı zarara karşılık uygun bir tazminat ödemekle
yükümlü olur.
Hâkim,
sözleşmenin önel verilmeksizin feshini yerinde
bulabileceği gibi, taraflardan birinin istemiyle veya
kendiliğinden, aile topluluğu içinde yaşamalarına son
vererek, bakım alacaklısına ömür boyu gelir
bağlayabilir.
III. Bakım borçlusunun ölümü
MADDE 618- Bakım borçlusu
ölürse bakım alacaklısı, bir yıl içinde sözleşmenin
feshini isteyebilir. Bu durumda bakım alacaklısı, bakım
borçlusunun iflâsı hâlinde, iflâs masasından
isteyebileceği miktara eşit bir paranın kendisine
ödenmesini, bakım borçlusunun mirasçılarından
isteyebilir.
G.
Devredilemezlik, iflâs ve haciz hâlinde istem
MADDE 619- Bakım
alacaklısı, hakkını başkasına devredemez.
Bakım
borçlusunun iflâsı hâlinde bakım alacaklısı, borçlunun
ödemekle yükümlü olduğu dönemsel gelirin elde
edilebilmesi için ilgili sosyal güvenlik kurumunca
ödenmesi gereken anapara değerine eşit bir parayı, iflâs
masasına alacak kaydettirme hakkını elde eder.
Bakım
alacaklısı, bu alacağını karşılamak üzere, üçüncü
kişilerce borçluya karşı yürütülmekte olan hacze
katılabilir.
ONSEKİZİNCİ BÖLÜM
Âdi Ortaklık Sözleşmesi
A.
Tanımı
MADDE 620- Âdi ortaklık
sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve
mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi
üstlendikleri sözleşmedir.
Bir
ortaklık, kanunla düzenlenmiş ortaklıkların ayırt edici
niteliklerini taşımıyorsa, bu bölüm hükümlerine tâbi âdi
ortaklık sayılır.
B.
Ortaklar arasındaki ilişki
I.
Katılım payı
MADDE 621- Her ortak,
para, alacak veya başka bir mal ya da emek olarak,
ortaklığa bir katılım payı koymakla yükümlüdür.
Sözleşmede
aksi kararlaştırılmamışsa katılım payları, ortaklığın
amacının gerektirdiği önem ve nitelikte ve birbirine
eşit olmak zorundadır.
Bir
ortağın katılım payı, bir şeyin kullandırılmasından
oluşuyorsa kira sözleşmesindeki; bir şeyin mülkiyetinden
oluşuyorsa satış sözleşmesindeki hasara, ayıptan ve
zapttan sorumluluğa ilişkin hükümler kıyas yoluyla
uygulanır.
II.
Kazanç ve zarar
1.
Kazancın paylaşılması
MADDE 622- Ortaklar,
niteliği gereği ortaklığa ait olan bütün kazançları
aralarında paylaşmakla yükümlüdürler.
2.
Kazanç ve zarara katılma
MADDE 623- Sözleşmede
aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve
zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine
bakılmaksızın eşittir.
Sözleşmede
ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri
belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade
eder.
Bir
ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına
ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca
emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.
III. Ortaklığın kararları
MADDE 624- Ortaklığın
kararları, bütün ortakların oybirliğiyle alınır.
Sözleşmede
kararların oy çokluğuyla alınacağı belirtilmişse
çoğunluk, ortak sayısına göre belirlenir.
IV.
Ortaklığın yönetimi
MADDE 625- Yönetim,
sözleşme veya kararla yalnızca bir veya birden çok
ortağa ya da üçüncü bir kişiye bırakılmış olmadıkça,
bütün ortaklar ortaklığı yönetme hakkına sahiptir.
Ortaklık,
ortakların tümü veya birkaçı tarafından yönetilmekte
ise, bunlardan her biri, diğerleri katılmaksızın işlem
yapabilir; ancak ortaklığı yönetmeye yetkili olan her
ortak, tamamlanmasından önce işleme itiraz etmek
suretiyle, bu işlemin yapılmasını engelleyebilir.
Ortaklığa
genel yetkili bir temsilci atanması ve ortaklığın olağan
dışı işlerinin yürütülmesi için, bütün ortakların
oybirliği gereklidir. Ancak, gecikmesinde sakınca olan
hâllerde, bu konuda yönetici ortaklardan her biri
yetkilidir.
V.
Ortaklar arasındaki sorumluluk
1.
Rekabet yasağı
MADDE 626- Ortaklar,
kendilerinin veya üçüncü kişilerin menfaatine olarak,
ortaklığın amacını engelleyici veya zarar verici işleri
yapamazlar.
2.
Ortakların yaptıkları giderler ve işler
MADDE 627- Ortaklardan
birinin ortaklık işleri için yaptığı giderlerden veya
üstlendiği borçlardan dolayı diğer ortaklar, ona karşı
sorumlu olurlar; bu ortağın, yönetim işleri yüzünden
doğrudan doğruya uğradığı zararlar ile ortaklığın
yönetiminden kaynaklanan tehlikeler sonucunda doğan
zararları, diğer ortaklar gidermekle yükümlüdürler.
Ortaklığa
avans olarak para veren ortak, verdiği günden başlamak
üzere faiz isteyebilir.
Yükümlü
olmadığı hâlde ortaklık işleri için emek sarfetmiş olan
bir ortak, hakkaniyetin gerektirdiği bir karşılık
ödenmesini isteyebilir.
3.
Özen borcu
MADDE 628- Her ortak,
ortaklık işlerinde kendi işlerinde olduğu ölçüde çaba ve
özen göstermekle yükümlüdür.
Her ortak,
diğerlerine karşı, kendi kusuruyla verdiği zararları,
başka işlerde ortaklığa sağladığı menfaatlerle mahsup
ettirme hakkı olmaksızın gidermekle yükümlüdür.
Ortaklık
işlerini ücret karşılığı yürüten ortak, vekâlet
hükümlerine göre sorumlu olur.
VI.
Yönetim yetkisinin kaldırılması ve sınırlanması
MADDE 629- Ortaklık
sözleşmesiyle ortaklardan birine verilen yönetim
yetkisi, haklı bir sebep olmaksızın, diğer ortaklarca
kaldırılamaz ve sınırlanamaz.
Ortaklık
sözleşmesinde yetkinin kaldırılamayacağına ilişkin bir
hüküm bulunsa bile, haklı bir sebep varsa, diğer
ortaklardan her biri yönetim yetkisini kaldırabilir.
Haklı
sebepler, özellikle yönetici ortağın görevini aşırı
ölçüde ihmal etmesi veya iyi yönetim için gerekli olan
yeteneği kaybetmesi durumlarında vardır.
VII. Yönetici ortaklar ile diğer ortaklar arasındaki
ilişki
1.
Genel olarak
MADDE 630- Kanunun bu
bölümünde veya ortaklık sözleşmesinde aksine hüküm
bulunmadıkça, yönetici ortaklar ile diğer ortaklar
arasındaki ilişkiler, vekâlet sözleşmesine ilişkin
hükümlere tâbidir.
Ortaklığı
yönetme yetkisi bulunmayan bir ortağın, ortaklığın
işlerini görmesi veya bu yetkiye sahip ortağın yetkisini
aşması hâllerinde, vekâletsiz işgörmeye ilişkin hükümler
uygulanır.
Yönetici
ortaklar, yılda en az bir defa hesap vermek ve kazanç
paylarını ortaklara ödemekle yükümlüdürler. Hesap
döneminin uzatılmasına ilişkin anlaşma kesin olarak
hükümsüzdür. Ortaklığı yönetenin ortaklardan birisi
olmaması durumunda da aynı kural uygulanır.
2.
Ortaklık işlerini inceleme
MADDE 631- Yönetim
yetkisi olmasa bile, her ortağın, ortaklığın işleyişi
hakkında bilgi alma, defter ve kayıtlarını inceleme,
bunlardan örnek alma ve malî durumu hakkında özet
çıkarma hakkı vardır.
Aksine
sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.
VIII. Ortaklar arasındaki ve ortaklık yapısındaki
değişiklikler
1.
Yeni ortak alımı ve alt katılım
MADDE 632- Ortaklığa,
yeni bir ortak alınması, bütün ortakların rızasına
bağlıdır.
Ortaklardan biri tek taraflı olarak bir üçüncü kişiyi
ortaklıktaki payına ortak eder veya payını ona
devrederse, bu üçüncü kişi ortak sıfatını kazanamaz.
2.
Ortaklıktan çıkma ve çıkarılma
a.
Genel olarak
MADDE 633- Bir ortağın
fesih bildiriminde bulunması, kısıtlanması, iflâsı,
tasfiyedeki payının cebrî icra yoluyla paraya çevrilmesi
veya ölmesi hâlinde, sözleşmede ortaklığın diğer
ortaklarla devam edeceğine ilişkin bir hüküm varsa, bu
durumlardan biri gerçekleştiğinde, o ortak veya
temsilcisi ya da ölen ortağın mirasçısı ortaklıktan
çıkabilir veya diğer ortaklar tarafından yazılı olarak
yapılacak bir bildirimle ortaklıktan çıkarılabilir.
b.
Ortaklık payının tasfiyesi
MADDE 634- Bir ortağın
ortaklıktan çıkması veya çıkarılması durumunda payı,
diğer ortaklara payları oranında kendiliğinden geçer.
Diğer
ortaklar, ortaklıktan çıkan veya çıkarılan ortağa,
kullanımını ortaklığa bıraktığı eşyayı geri vermekle
yükümlü oldukları gibi, kendisini ortaklığın muaccel
borçlarından doğan müteselsil sorumluluktan kurtararak,
ortak sıfatının sona erdiği tarihte ortaklık tasfiye
edilmiş olsaydı ödenmesi gereken tasfiye payını ödemekle
yükümlüdürler. Ortaklığın henüz muaccel olmayan borçları
için diğer ortaklar, çıkan veya çıkarılan ortağı borçtan
kurtarmak yerine kendisine bir güvence verebilirler.
Çıkan veya
çıkarılan ortağın tasfiye payı, ortaklık sıfatının sona
erdiği tarih itibarıyla, malî işlerde uzman bir kişiye
hesaplattırılır. Tarafların uzman kişi üzerinde
anlaşamamaları durumunda bu kişi, hâkim tarafından
atanır.
c.
Malvarlığının yetersizliği
MADDE 635- Ortaklık
sıfatının sona erdiği tarihte, ortaklığın malvarlığı,
borçlarını karşılamaya yetmezse, çıkan veya çıkarılan
ortak, payına düşen borç tutarını, zarara katılmaya
ilişkin düzenlemeler çerçevesinde diğer ortaklara
ödemekle yükümlüdür.
d.
Tamamlanmamış işler
MADDE 636- Çıkan veya
çıkarılan ortak, ortak olduğu dönemde henüz
sonuçlanmamış işlerden doğan kâra veya zarara katılır.
Ortaklık
sıfatı sona eren kişi, o hesap yılı sonu itibarıyla,
tamamlanmış olan işler sebebiyle varsa ortaklıktan
kendisine düşecek kâr payını; devam eden işler hakkında
da gerekli bilgiyi isteyebilir.
C.
Ortakların üçüncü kişilerle ilişkisi
I.
Temsil
MADDE 637- Kendi adına ve
ortaklık hesabına bir üçüncü kişi ile işlemde bulunan
ortak, bu kişiye karşı bizzat kendisi alacaklı ve borçlu
olur.
Ortaklardan biri, ortaklık veya bütün ortaklar adına bir
üçüncü kişi ile işlem yaparsa, diğer ortaklar ancak
temsile ilişkin hükümler uyarınca, bu kişinin alacaklısı
veya borçlusu olurlar.
Kendisine
yönetim görevi verilen ortağın, ortaklığı veya bütün
ortakları üçüncü kişilere karşı temsil etme yetkisi var
sayılır. Ancak, temsil yetkisine sahip yönetici ortağın
yapacağı önemli tasarruf işlemlerine ilişkin yetkinin,
bütün ortakların oybirliğiyle verilmiş olması ve yetki
belgesinde bu hususun açıkça belirtilmiş olması şarttır.
II.
Temsilin sonuçları
MADDE 638- Ortaklık için
edinilen veya ortaklığa devredilen şeyler, alacaklar ve
aynî haklar, ortaklık sözleşmesi çerçevesinde elbirliği
hâlinde bütün ortaklara ait olur.
Ortaklık
sözleşmesinde aksine bir hüküm bulunmadıkça, bir ortağın
alacaklıları, haklarını ancak o ortağın tasfiyedeki payı
üzerinde kullanabilirler.
Ortaklar,
birlikte veya bir temsilci aracılığı ile, bir üçüncü
kişiye karşı, ortaklık ilişkisi çerçevesinde
üstlendikleri borçlardan, aksi
kararlaştırılmamışsa müteselsilen sorumlu olurlar.
D.
Ortaklığın sona ermesi
I.
Sona erme sebepleri
1.
Genel olarak
MADDE 639- Ortaklık
aşağıdaki durumlarda sona erer:
1.
Ortaklık sözleşmesinde öngörülen amacın gerçekleşmesi
veya gerçekleşmesinin imkânsız duruma gelmesiyle,
2.
Sözleşmede ortaklığın mirasçılarla sürdürülmesi
konusunda bir hüküm yoksa, ortaklardan birinin
ölmesiyle,
3.
Sözleşmede ortaklığın devam edeceğine ilişkin bir hüküm
yoksa, bir ortağın kısıtlanması, iflâsı
veya tasfiyedeki payının cebrî icra yoluyla paraya
çevrilmesiyle,
4. Bütün
ortakların oybirliğiyle karar vermesiyle,
5.
Ortaklık için kararlaştırılmış olan sürenin bitmesiyle,
6.
Ortaklık sözleşmesinde feshi bildirme hakkı saklı
tutulmuş veya ortaklık belirsiz bir süre için ya da
ortaklardan birinin ömrü boyunca kurulmuşsa, bir ortağın
fesih bildiriminde bulunmasıyla,
7. Haklı
sebeplerin bulunması hâlinde, her zaman başkaca koşul
aranmaksızın, fesih istemi üzerine mahkeme kararıyla.
2.
Belirsiz süreli ortaklık
MADDE 640- Ortaklık,
belirsiz süre için veya ortaklardan birinin ömrü boyunca
sürmek üzere kurulmuşsa, ortaklardan her biri, altı ay
önceden fesih bildiriminde bulunabilir.
Fesih
bildirimi, dürüstlük kurallarına aykırı olarak ve
özellikle uygun olmayan bir zamanda yapılamaz. Fesih
bildirimi, ancak hesap yılı sonunda hüküm ifade eder.
Sözleşmede
öngörülmüş olan sürenin bitiminden sonra ortaklık,
ortakların örtülü iradesiyle sürdürülürse, belirsiz
süreli ortaklığa dönüşür.
II.
Sona ermenin ortaklığın yönetimine etkisi
MADDE 641- Ortaklık,
fesih bildiriminden başka bir yolla sona ererse, bir
ortağın ortaklık işlerini yönetme konusundaki yetkisi,
sona ermeyi öğrendiği veya durumun gerektirdiği özeni
gösterseydi öğrenebileceği zamana kadar, kendisi
hakkında devam eder.
Ortaklık,
ortaklardan birinin ölümüyle sona ererse, ölen ortağın
mirasçısı, durumu hemen diğer ortaklara bildirmekle
yükümlüdür. Mirasçı gerekli önlemler alınıncaya kadar,
ölen ortağın daha önce yürütmekte olduğu işlere,
dürüstlük kuralları çerçevesinde devam eder. Diğer
ortaklar da, geçici olarak, ortaklık işlerini aynı
şekilde yürütmeye devam ederler.
III. Tasfiye
1.
Katılım payı için yapılacak işlem
MADDE 642- Katılım payı
olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın
sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi
olduğu gibi geri alamayıp, koyduğu katılım payına ne
değer biçilmişse, o değeri isteyebilir.
Bu değer
belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak
konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.
2.
Kazanç ve zararın paylaşımı
MADDE 643- Ortaklığın
borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa
verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve
koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir
şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır.
Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten
sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım
paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar
arasında paylaşılır.
3.Tasfiye usulü
MADDE 644- Ortaklığın
sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar
da dahil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle
yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri
tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı
işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın
sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak
ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
Ortaklar,
tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi
atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde,
ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim
tarafından atanması isteminde bulunabilir.
Tasfiye
görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir
hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir karar
yoksa, tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık
malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim
tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna
imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır.
Tasfiye
usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa
dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek
uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim
tarafından çözüme bağlanır.
IV.
Üçüncü kişilere karşı sorumluluk
MADDE 645- Ortaklığın
sona ermesi, üçüncü kişilere karşı olan yükümlülükleri
değiştirmez.
Türk Medenî Kanunu ile ilişkisi
MADDE 646- Bu Kanun, 4721
sayılı Türk Medenî Kanununun Beşinci Kitabı olup, onun
tamamlayıcısıdır.
Yürürlükten kaldırılan Kanun
MADDE 647- 22/4/1926
tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanunu yürürlükten
kaldırılmıştır.
Yürürlük
MADDE 648- Bu Kanun
yayımı tarihinden üç ay sonra yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 649- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. |