Faturası
izleyen yılda gelen ciro primleri hangi yılda
dikkate alınacak?
Değerli okurlar, Önümüzdeki günlerde kurumlar
vergisi yükümlüleri için yıllık beyanname verme
dönemi başlıyor. Bu nedenle, bu makalede
kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi
sırasında dikkat edilmesi gereken bir konudan
bahsetmekte yarar görüyorum. Faturası izleyen
yılda gelen ciro primlerinin hangi yılda dikkate
alınacağı konusu.
Bayilere çeşitli adlarla ödenen primler
Bayilere veya dağıtımcı firmalara değişik
adlarla çeşitli primler ödenmektedir. Bu
primlerin ilgili yılda faturalanması halinde
gelir/gider yazma zamanı konusunda bir sorun
yaşanmamaktadır.
Karşılıklı mutabakatların tamamlanmaması veya
başka nedenlerle prim tutarının ilgili yılın
sonuna kadar hesaplanamaması veya kesinleşmemesi
durumunda fatura izleyen yılda
düzenlenebilmektedir. Böyle durumlarda ise söz
konusu tutarların hangi dönemde gelir/gider
yazılması gerektiği konusunda tereddüt
bulunmaktadır.
Görüş ve yasal dayanaklar
Ticari kazancın tespitinde tahakkuk esası
geçerlidir. Vergi kanunlarımızda açık bir
tahakkuk tanımı bulunmamakla beraber tahakkuk,
gelir veya giderin mahiyet ve tutar itibariyle
kesinleşmesi olarak tanımlanmaktadır. Mahiyet ve
tutar itibariyle kesinleşmeyen gelirler elde
edilmiş sayılmamakta, giderler ise yapılmış
kabul edilmemektedir. Bu tanım doğrultusunda
alacak ve borcun kesin olarak hesaplanabildiği
ve hukuken talep edilebilir hale geldiği tarihte
tahakkuk gerçekleşmiş sayılmaktadır.
Konuya ilişkin DİBGK kararı
Tahakkuk esasından ne anlaşılması gerektiği
konusunda bugüne kadar en ayrıntılı
değerlendirme 22.12.2004 tarihli ve E:2004/1
K:2004/1 sayılı Danıştay İçtihadı Birleştirme
Genel Kurul (DİBGKK) kararında yer almakta olup,
bu kararda yer alan açıklamalardan bir bölümü
aşağıdaki gibidir:
"Genel kabul gören tanıma göre tahakkuk, gelirin
ve giderin mahiyetinin ve miktarının
kesinleşmesi ve kişiselleşmesiyle birlikte,
hukuken istenebilir duruma gelmeyi sağlayan
işlemin ve olayın gerçekleşmesidir.
Mahiyeti ve tutarı itibariyle kesinleşme,
taraflar arasında mevcut ticari ilişkide
edimlerin eksiksiz yerine getirilmesi suretiyle
karşılıklı mutabakatla belirlenen bedele hak
kazanılması ve bu bedelin belirginleşerek
kesinleşmesini ifade eder. Alacak ve borcun,
alacaklısının ve borçlusunun kimliğinin tespiti
kişiselleşmesini, muhatap tarafından
istenebileceği safhaya gelmesi de borcun veya
alacağın hukuken istenebilirliğini ifade
etmektedir. Bu tanıma göre, gelirin tahsil
edilmiş veya giderlerin ödenmiş veya ödenmemiş
olmasının tahakkuk esasına etkisi
bulunmamaktadır. Mahiyeti ve tutarı itibariyle
kesinleşmiş, kişiselleşmiş bir alacak veya borç
taraflar arasında varılan mutabakatla
kararlaştırılmış, ancak ödeme dönemleri (vade)
nedeniyle henüz ifa edilebilir safhaya gelmemiş
olabilir. Yani alacağın tahsilinin talep
edilmesi belli bir vadeye bağlanmış olabilir.
Vade, bir kredinin ne zaman geri ödeneceği veya
ne kadar süre kullanılacağına ilişkin olarak
kredi kullandırılmadan önce tespit edilen
tarihtir. Yani kredilerin kullanıldıktan belli
bir süre sonra vadesinde ödenmesi gerekir.
Vadeye bağlanan bir borç veya alınacak
ilişkisinde, borcun veya alacağın doğumu için
tüm muameleler tekemmül etmiş ancak borcun
ödenmesi için belli vade öngörülmüştür.
Dolayısıyla ifa zamanı vadeye bağlanan alacak
borçların tamamı bu niteliği kazandıkları andan
itibaren gerek özel hukuk, gerekse vergi hukuku
açısından tahakkuk etmiş sayılır.
Kredi işlemlerinde de kredinin alınmasından
itibaren her geçen gün için bankanın faiz
alacağı tahakkuk etmiştir. Ancak bu borç
vadesinde ifa edilecektir. Bu kredi ilişkisinde
krediyi veren kuruluşunun tahsilât için borcun
vadesinin bekliyor olması, bahse konu alacağın
anapara ve faizinin henüz tahakkuk etmediği
anlamına gelmez. Nitekim kredi sözleşmesindeki
şartlar gereği, kredinin ve buna ilişkin faizin
vadesinden önce talep edilebileceği ve talep
tarihine kadar işlemiş faizinin tahsil
edilebileceği açıktır.
…
Banka ve finans kurumlarından alınıp
kullanıldığı yılın gelirinin oluşmasına da
katkıda bulunan kredilerin, dayanağı
sözleşmelerin cari yılı kapsayacak şekilde
yapılarak, bu dönemde kullanıldığı süre ve faiz
oranına göre kesin olarak belli ve ilgili banka
veya finans kuruluşuna karşı borçlanılmış olan
faiz giderinin mahiyet ve tutar olarak
kesinleşmiş ve hukuken istenebilir hale gelmiş
olması sebebiyle Kurumlar ve Gelir Vergisi
Kanunu ile Vergi Usul Kanunun vergilendirme
ilkeleri doğrultusunda cari yıl kurum kazancının
tespitinde gider olarak yazılması
gerekmektedir."
Konuya ilişkin bir Danıştay kararı
23.06.2004 tarihli Danıştay kararı da, yargının
tahakkuk esasına yaklaşımını göstermek açısından
önemlidir.
"Uyuşmazlık, davacı kurumun sözleşmelerden doğan
alacağı niteliğinde olan lisans devir bedelleri
ile royalty bedellerinin gelir yazılıp
yazılmayacağına ilişkindir.
…
Türk vergi sisteminde ticari kazançta tahakkuk
esası geçerlidir. Tahakkuk gelirin mahiyet ve
tutar itibariyle kesinleşmesidir. Bunun için
geliri doğuran muamelenin eksiksiz olarak
tekemmül etmiş olması gereklidir.
Olayda, davacı kurum, elinde bulundurduğu ……
markasını lisans devir sözleşmeleri ile
devretmiştir. Bunun karşılığında ise franchise
bedeli olarak 20.000$ ve aylık hâsılatlar
üzerinden % 5 royalty bedeli almaya hak
kazanmıştır. Sözleşmelerin yapılarak markanın
kullanılmaya başlanması ile davacı yönünden
sözleşmede yazılı bedeller talep edilebilir hale
gelmiştir. Bu bedellerin tahsil edilip
edilmemesi önem arz etmemektedir. Sözleşmede
yazılı bedellerin tahsil edilmemesi veya
tahsilinden vazgeçilmesi halinde ise Vergi Usul
Kanunu'nun 322, 323 ve 324. maddelerine göre
işlem yapılacağı tabiidir.
Bu durumda, sözleşmelerde yazılı tutarlar davacı
yönünden tahakkuk ettiğinden ve ticari kazançta
tahakkuk esası cari olduğundan, ilgili dönem
için tahakkuk eden franchise ve royalty
bedellerinin gelir yazılması gerekmektedir,
ihbarnamelerin tebliğinden sonra yapılan ek
protokoller ile bu bedellerden vazgeçilmesi de
bu durumu değiştirmemektedir. …"
Yukarıda yer alan yargı kararlarında yer alan
bizim de katıldığımız gerekçeler çerçevesinde,
dönem sonu itibariyle mahiyet ve tutar olarak
kesinleşmiş ve hukuken istenebilir hale gelmiş
bir prim söz konusu ise, kesinleşen bir
gider/gelir olarak ilgili olduğu dönemin
kazancının tespitinde dikkate alınmalıdır.
Faturanın kesilme tarihi tahakkuk açısından önem
arz etmemektedir. Ancak tahakkuk yıl sonu
itibariyle gerçekleşmişse, katma değer vergisi
açısından da bu tarih itibariyle vergiyi doğuran
olayın meydana geldiğine dikkat edilmelidir.
Yılsonu primleri konusunda önceden yapılmış bir
sözleşme olsun veya olmasın, geçmiş hesap dönemi
verilerinden hareketle tutarı tespit edilse
dahi, yılsonu itibariyle tutarı kendiliğinden
kesinleşmeyen, tarafların karşılıklı anlaşmaları
ile tutarı belirlenen ve kesinleştirilen
primlerin, olay bazında incelenmesi ve primin
mahiyet ve tutar itibariyle kesinleştirildiği
tarihin belirlenerek bu tarih itibariyle
tahakkuk ettiğinin kabul edilmesi gerekir.
Sonuç
1. Dönem sonu itibariyle mahiyet ve tutar olarak
kesinleşmiş ve hukuken istenebilir hale gelmiş
bir prim söz konusu ise, kesinleşen bir
gider/gelir olarak ilgili olduğu dönemin
kazancının tespitinde dikkate alınmalıdır.
Faturanın kesilme tarihi tahakkuk açısından önem
arz taşımamaktadır.
2. Tahakkuk yıl sonu itibariyle gerçekleşmişse,
katma değer vergisi açısından bu tarih
itibariyle vergiyi doğuran olayın meydana
geldiğine dikkat edilmelidir.
3. Yıl sonu primleri konusunda önceden yapılmış
bir sözleşme olsun veya olmasın, geçmiş hesap
dönemi verilerinden hareketle tutarı tespit
edilse dahi, yı sonu itibariyle tutarı
kendiliğinden kesinleşmeyen, tarafların sonraki
yıl karşılıklı anlaşmaları ile tutarı belirlenen
ve kesinleştirilen primlerin, olay bazında
incelenerek, primin mahiyet ve tutar itibariyle
kesinleştirildiği tarih itibariyle tahakkuk
ettiğinin kabul edilmesi gerekir. Bu durumda KDV
faturanın düzenlendiği izleyen yılda beyan
edilir, ancak, bu fatura ödeyen açısından önceki
yılın gideri, tahsil eden açısından da önceki
yılın geliri olarak dikkate alınmalıdır. Fatura
yeni yılda düzenlendiği için bu tutar yeni yıla
kaydedilecek, kurumlar vergisi açısından
gelir/gider olarak beyannamede dikkate
alınabilecektir.
Zeki GÜNDÜZ / Dünya
|