Çocuk borçlanması için SSK veya
Bağ-Kur'lu mu olmak gerekiyor? Bu kanun belli bir
kesim için mi çıktı? Ben nasıl emekli olurum? Bana
ayrıntılı bilgi verirseniz sevinirim."
HUKUKİ STATÜ
Öncelikle A. Hanım'ın çalıştığı Şekerbank ve sosyal
güvenlik açısından ilişkilendirildiği Şekerbank
T.A.Ş. Sosyal Sigorta Sandığı Vakfı'nın hukuki
statüsüne göz atalım. Sosyal güvenlik reformu ile o
güne kadar birden fazla olan sosyal sigorta
kurumlarının SGK çatısında birleştirilmesi
hedeflenmişti. SGK bünyesine katılan sosyal sigorta
kurumları, dört ana gruba ayrılıyor.
SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı ile
dördüncüsü 506 Sayılı Kanun'un geçici 20. maddesine
göre kurulan sandıklar. Dördüncü grubu oluşturan
sandıkların sayısı hayli fazla. Dolayısıyla
kamuoyunda sıkça ifade edildiği gibi, SGK, üç sosyal
güvenlik kurumunun birleşmesiyle oluştu tanımlaması
yanlış değil, ama yetersiz. Çünkü 5510 Sayılı Kanun
ile, 506 Sayılı Kanun'un geçici 20. maddesine göre
kurulup, o güne kadar ayrı ayrı faaliyet gösteren
çok sayıdaki sandığın da üç yıllık süre içerisinde,
SGK'ya devredilmesi hüküm altına alındı.
KİMLER KURMUŞTU?
Bu sandıkları kimler kurmuştu? Bu sandıkları başta
bankalar olmak üzere, sigorta ve reasürans
şirketleri, ticaret odaları, sanayi odaları,
borsalar veya bunların teşkil ettikleri birlikler,
personellerinin malullük yaşlılık ve ölüm
durumlarında gerekli yardımları yapmak üzere
kurmuştu. Hatta bunlar, 506 sayılı Kanun'un geçici
20. maddesi ile birer sosyal sigorta kurumu olarak
tanımlanmadan önce tesis ya da dernek statüsündeydi.
Bu sandıkların bir kısmı, bünyesinde kuruldukları
bankaların akıbetine bağlı olarak daha önceden
SSK'ya devredilmişti zaten. Hemen belirtelim, geçici
20. maddeye tabi sandıklar, SSK uygulamasına
getirilmiş birer istisna hükmündeydiler. Çünkü
sosyal sigorta açısından bu sandıklarla
ilgilendirilen kişiler, aslında bu sandıklar olmasa
SSK sigortalısı olması gereken kişiler. Diğer bir
ifadeyle, hizmet akdiyle çalıştıkları halde, kanunun
özel hükmüyle SSK sigortalısı sayılmayıp, ilgili
sandık sigortalısı sayılmış kişilerdi.
Geçici 20. madde sandıklarına tabi sigortalıların
emekliliklerinde, meşhur 2829 Sayılı Hizmet
Birleştirme Kanunu uygulanıyor. Diğer bir anlatımla,
son yedi yılda en fazla hangi kuruma prim
ödemişseniz, o kurumdan ve o kurumun emeklilik
koşulları aranmak suretiyle emekli olunabiliniyor.
Yine sigortalılığın başlangıcı ve emeklilikte göz
önüne alınacak yaşın belirlenmesinde de ilk defa bu
sandıklarla ilişkilendirilenler açısından, sandık
sigortalısı oldukları tarihe bakılıyor.
"Size yanlış bilgi vermişler"
Buraya kadar anlattıklarımız, A. Hanım'ın Şekerbank
T.A.Ş. Sosyal Sigorta Sandığı Vakfı sigortalısı
olduğu 1 Şubat 1982'nin, her durumda ilk
sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul
edileceğini gösterir. Kısacası Ayşe Hanım, diğer
koşulları da tamamlayarak 20 yıllık sigortalılık
süresi ile 40 yaşını doldurmak ve 5 bin prim gün
sayısına sahip olmak kaydıyla tam emekli olma
şansına sahiptir.
A. Hanım'ın tamamlaması gereken diğer koşullar
arasında, şimdilik sandık sigortalılığıyla sağladığı
4 yıl 10 aylık sigortalılık süresini arttırması
geliyor. Peki bu gün sayısını artırabilmesi için,
doğum borçlanması yapma imkanı bulunuyor mu?
Kendisi, SGK'nın hangi birimine başvurdu ve gerekli
bilgilendirme kimin tarafından yapıldı bilemiyoruz.
Ama bildiğimiz bir şey var. Sandık sigortalılığını
bir kalemde silip atan yanlış bir bilgilendirme
yapıldığı kesin.
DOĞUM BORÇLANMASI
Sadece bununla da kalmamış, doğum borçlanması
konusunda da doğru bilgi verilmemiş. Çünkü doğum
borçlanması 5510 Sayılı Kanun'un 41. maddesiyle ilk
defa konulup düzenlenmiş bir hak. Söz konusu kanun
maddesinde, doğum borçlanması yapma hakkı, sadece
aynı kanunun 4/a statüsüne göre sigortalı sayılan
kadın sigortalılara tanınmıştır. 5510 Sayılı Kanun
4/a statüsü, eski SSK sigortalılarına denk geliyor.
Ayrıca yine 5510 Sayılı Kanun'un geçici 20. maddesi,
506 Sayılı Kanun'un geçici 20. maddesine tabi
sandıklara ilişkin geçiş hükümlerini içeriyor. Buna
göre söz konusu geçici 20. madde sandıkları, üç yıl,
(Bakanlar Kurulu'nca iki yıl daha süre uzatımı
yapılmak üzere) en geç beş yıl içerisinde, SGK'ya
devredilecekler. Ayrıca devir tarihi itibariyle
sandık sigortalıları 5510 Sayılı Kanun'un 4/a
statüsünden sigortalı sayılacaklar. Dolayısıyla
sandık sigortalılarına 5510 Sayılı Kanun'un 41.
maddesine istinaden doğum borçlanması hakkı verilmek
zorundadır.
"SGK, çalışanlarına çok sıkı eğitim vermek zorunda"
Gelelim olayın son ve düşündüren boyutuna. Ayşe
Hanım sorusunu aynı dönem içerisinde SGK'nın çok
değişik birimlerine başvurarak sorsaydı acaba kaç
farklı cevap alırdı. İşte düşünülmesi gereken boyut
bu. Hem 5510 Sayılı Kanun, hem de devreden
kurumların önceden gelen mevzuatlarıyla gittikçe
karmaşıklaşan SGK mevzuat yapısı, özellikle
vatandaşla yüz yüze iletişime giren birimlerde
görevlendirilenlere yönelik çok sıkı hizmet içi
eğitim vermeyi zorunlu kılıyor. Bu husus, merkez
müdürlükleri açarak hizmeti ayağa götürmek kadar,
hatta belki ondan daha da önemli.
Celal Kapan / Y.Asır |