Ancak, SSK'lı olarak bir şirkette,
1.000-TL net ücretle işe girdiğim takdirde Sosyal
Güvenlik Destekleme Primi kesilir mi, kesilirse
benden ve işverenden kesilecek oran veya tutar ne
kadar olur? Ayrıca bu kesinti emekli maaşımdan mı
yoksa yeni işimdeki ücretimden mi kesilir?
Sayın okurum, siz Emekli Sandığı'ndan emekli
olduktan sonra özel sektörde 4/A'lı (SSK'lı) olarak
işe gireceksiniz bu sebeple 5510 ve 506 sayılı
kanunlar gereğince aldığınız emekli aylığından
herhangi bir kesinti yapılmayacak.
ÜCRETİNİZDEN KESİNTİ YAPILACAK
Emekli aylığınızdan değil ama SSK'lı çalışacağınız
işyerinden alacağınız ücretten SGDP kesintisi
yapılacak. İşyerinden alacağınız brüt ücretten yüzde
7.5 oranında SGDP kesintisi
yapılacak, işsizlik sigortası kesintisi
yapılmayacaktır. Bu arada dilimlere göre yüzde
15'den başlayan da bir gelir vergisi kesintisi
yapılacak.
İŞVEREN DE KATKI VERECEK
Brüt ücretiniz üzerinden ayrıca işveren yüzde 22.5
ve buna ilave olarak işyerinin tehlike sınıf ve
derecesine göre yüzde 1 ile 6.5 arasında kısa vadeli
sigorta primlerini ise işvereniniz ödeyecek. Öte
yandan uygulama gereğince emekli çalışanların
işveren teşviki hakları da olmadığından bu primlerde
herhangi bir indirim de olmayacaktır.
İŞ KAZASI GEÇİRİRSENİZ İKİNCİ GELİRİNİZ OLUR
SGDP primleri kısa vadeli sigorta primleridir. Bu
sebeple aldığınız ve almaya devam edeceğiniz emekli
aylığına katkısı-etkisi olmaz. Sadece işyerinde
çalışırken iş kazası geçirir veya meslek hastalığına
uğrar ve yüzde 10 dan fazla uzuv veya işgücü kaybına
uğrarsanız aldığınız emekli aylığına ilave olarak
bir de kaybettiğiniz güce göre ikinci bir sürekli iş
göremezlik geliriniz olacaktır.
*
SGK'NIN DERTLİ MEMURLARINDAN MEKTUP VAR
'Ağır iş yüküne rağmen aldığımız maaşlar çok düşük'
Gerek sigortalıların gerek işverenlerin sorunlarıyla
ilgilenip çözümler sunuyorsunuz, teşekkür ederim.
Ben SGK'da veri hazırlama ve kontrol işletmeni
olarak görev yapıyorum, kendi nezdimde kurum
personelinin sıkıntılarını size iletmek istiyorum.
MAAŞ: Kurum personeli diğer kurumlara göre kat kat
ağır iş yükü altında çalışmasına rağmen maaşlar çok
düşük. Herhangi bir kamu kurumu personeli bizden
daha iyi maaş almaktadır (mesela, Yurt-Kur, PTT).
Tüm kurumlar personelinin özlük ve mali haklarını
iyileştirirken bizde aksi yönde bir çalışma vardır.
GÖREVDE YÜKSEL(EME)ME: Kurumda göreve başlayan bir
personel, eğitim durumu ne olursa olsun şeflik
sınavına girmek için (şef olabilmek için değil)
neredeyse 15 sene çalışması gerekmektedir.
Kriterlerinin pek de anlaşılamadığı bir puanlama
sistemi neticesinde (ki bu kriterlerin içinde
Ankara'da çalışan personelin haricinde kimsenin
aldığı görülmemiş "takdir" belgesi de bulunmakta)
sınava girebilme baraj puanına ancak 15 sene civarı
çalışanlar ulaşabilmektedir. Bu durum personelde
müthiş bir motivasyon eksikliği oluşturmaktadır.
KADROLAŞMA: Kurumda son yıllarda, hiç olmadığı kadar
kadrolaşma yaşanmaktadır. Muhafazakâr görüşlü biri
olmama rağmen sırf bu konudan dolayı kesinlikle
hükümet yanlısı
sendikaya üye olmuyorum. Oysa son zamanlarda bir
yerlere gelebilmek için herkes Memur-Sen'e geçiş
yapmakta. En son Türkiye geneli müdür yardımcısı
atamalarında % 75-% 85 oranında Memur-Sen üyeleri
atanmıştır.
LİYAKAT: Kurum son yıllarda tüm il müdürlerini
müfettiş kadrosundan atamaktadır. Müfettiş olmak tek
kriter gibi görünmektedir. Genel idari hizmet
kadrosunda çalışmayan, çalışma koşullarını, çalışma
şartlarını bilmeyen, çalışan psikolojisinden
anlamayan kişilerin yönetim kadrosuna getirilmesi,
idare-çalışan arasındaki uçurumun büyümesine sebep
olmaktadır. Müfettişlerin ''kabadayı'' ve ''memura
yukarıdan bakma'' ve de ''efendi-köle mantalitesi''ni
ancak çalıştıkları personel bilir.
AST-ÜST İLİŞKİLERİ:
Hizmet verdiğimiz kişilerle memurların arasında
çıkan en ufak tartışmada memur dinlenmeden hakkında
derhal işlem yapılmakta, savunması alınmaktadır. Bu
duruma gelmesine sebep de Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Sayın Ömer Dinçer'in "Bana şikâyete gelen her
vatandaş haklıdır" şeklindeki beyanatının vatandaş
üzerinde yarattığı etkidir. Hal böyleyken memur
kendini yalnız ve güvensiz hissetmektedir. Devletin
asli hizmetlerini yürütmesini sağlayan memuruna
sahip çıkmaması ve üvey evlat muamelesi yapması
anlaşılır değildir. İsmi saklı
*
Bağ-Kur'dan ölüm aylığı için 3 yıl gerekiyordu
Babam 1973 kasım ayında vefat etmiş. Bağ-Kur primini
10 ay 13 gün yatırmış bu arada vefat etmiş ve iki
yıl askerlik yapmış. Babam aynı zamanda çiftçiymiş
ve hem de kahve işletiyormuş ben şu anda eşimden
ayrılmak üzereyim babamdan bana maaş baglanabilir
mi? SGK'ya gittim araştırdım 40 gün eksik dediler.
Yapılabilecek bir şey var mı?
Ayşe hanım, babanızın vefat ettiği yıllarda en az 3
yıl Bağ-Kur sigortalılık süresi olanların geride
bıraktıklarına dul ve yetim aylığı bağlanıyordu.
Daha sonra bu süre 2003 yılında 5 tam yıla
çıkarılmıştır. Babanız üzerinden boşanmanız halinde
size yetim aylığı bağlanması için 3 yıla ihtiyacınız
var ama verdiğiniz bilgilere göre 3 yıldan 47 gün
eksiği var görünüyor. Vergi dairelerinden araştırın
Bağ-Kur un bilmediği vergi kaydı varsa bu iş olur.
*
Hafta içi işe gelmeyen hafta sonu para alamaz
Hafta içinde herhangi bir gün izin alınınca ücret
kesintisinin hafta sonu mesaisinden kesilmesi uygun
mudur? Yoksa gelmediği günkü yevmiye mi kesilir?
4857 sayılı İş Kanunu gereğince haftalık çalışma
süresi 45 saat olarak kararlaştırılmış bu çalışma
karşılığında bir günlük haftalık tatil (ve tatil
ücreti) hakkınız bulunmaktadır. Hafta içinde bir gün
işe gelmediğiniz takdirde bir günlük ücretiniz
kesileceği gibi hafta içinde tam çalışmadığınızdan
çalışmadan verilen hafta sonu (Pazar) yevmiyenizi de
alamayacaksınız.ALİ TEZEL
Kaynak:
http://www.haberturk.com/yazarlar/633251-sskli-calisan-emeklinin-ayligindan-kesinti-olmaz
|