Part-time
çalışanlarda isteğe bağlı sigortalılık
İsteğe bağlı
sigortalılık, SGK öncesinde üç ayrı kurum tarafından
da uygulanıyordu. Fakat, bu kurumların isteğe bağlı
sigortalılık konusundaki uygulamalarında
birbirlerinden çok farklı kurallar geçerliydi. 5510
Sayılı Kanun, isteğe bağlı sigortalılık konusunda
çok önemli değişiklikler yaptı ve bunu sosyal
güvenlik sisteminin en önemli araçlarından birisi
haline getirdi. Üstelik bunu, kuralları koyarken
önceki kurum uygulamalarındaki en düşük standardı
kabul ederek gerçekleştirdi. Başvuruyu kolaylaştırdı
ve sistemi de basitleştirdi. Özellikle isteğe bağlı
sigortalıların aynı zamanda genel sağlık sigortası
primi de ödeyerek, kendileri ve aileleri açısından
sağlık güvencesi kazanması onu sosyal güvenlik
sisteminin önemli parçalarından biri yapan büyük bir
adımdı. Ancak isteğe bağlı sigortalılığın
kolaylaştırılması ve sağlık güvencesini de içermesi,
beraberinde bazı riskleri de içeriyor.
KAYIT DIŞI ÇALIŞMA
Bir kere kayıt dışı çalışmanın özendirilmesi ve
yaygınlaşması tehlikesi var. İnsanların yeşil
kartlarının iptal edilmemesi için bile sigortasız
çalışmayı göze aldığı bir işgücü piyasasında,
primini isteğe bağlı olarak bizzat kendisi
yatıranların kayıt dışı çalışması çok daha mümkün.
Özellikle sigortalı olmada sağlık güvencesini ön
planda tutan genç çalışanlar için bu tarz bir
çalışmanın tercih oranı daha yüksek ve yaygın. Çünkü
pek çok işverenimiz bilir ki, sigortasız
çalıştırılması ve SGK'ya yatırılması gereken
priminin ücretine dahil edilerek kendisine ödenmesi
teklifi, çoğu kez çalışanlardan geliyor. Çünkü bu
gün için en düşük kazanç seviyesinden 250.00-TL
civarında bir para ödeyerek isteğe bağlı
sigortalılığın devamı mümkün. Günde bir paket sigara
parasına kişi hem sağlık güvencesi kazanmış, hem de
emeklilik gün sayısını artırmış oluyor.
TARTIŞMALI NOKTA
Ancak isteğe bağlı sigortalılıktaki en tartışmalı
nokta, isteğe bağlı sigorta primi ödeyerek kazanılan
hizmet sürelerinin, 5510 Sayılı Kanun'un 4. madde b
fıkrasına göre sigortalılık olarak kabul
edilmesidir. Özellikle SSK'ya isteğe bağlı sigorta
primi ödeyenler, 1 Ekim 2008'de büyük bir şokla
karşılaştı. Bir anda sanki Bağ-Kur'a isteğe bağlı
sigorta müracaatı yapmış gibi oldular. Bu konuda
kanunda bir geçiş süreci ya da kazanılmış hakları en
azından bir süreliğine koruyacak bir formül de yer
almadı. Örneğin, 5510 Sayılı Kanun'un yürürlüğe
girme tarihinden önce, SSK'ya isteğe bağlı
sigortalılık müracaatı yapanlara, sigortalılıklarını
4/a statüsünden devam ettirme fırsatı verilebilirdi.
Çünkü, 1 Ekim 2008'den önce sigortalı olanlar için,
5510 Sayılı Kanun'un 4/a statüsüyle 4/b statüsünden
emekli olma koşulları arasındaki farklılıklar çok
fazla. Bu değişikliğin gerçekleşmesinin üzerinden
henüz üç buçuk yıl geçmediği için etkileri tam
olarak hissedilmedi. Hatta, prim ödemeye devam eden
sigortalılar içerisinde bu değişiklikten haberdar
olmayanlar bile çıkabilir. Çünkü hala bize ulaşıp,
emekliliği için hangi yolu izlemesi gerektiğine dair
öneri isteyenlerden, isteğe bağlı sigortalı olmasını
önerdiklerimiz içerisinde, "İsteğe bağlıya müracaat
için 1080 gün sigortalı olmam gerekmiyor mu" diye
soranlar çıkıyor.
5510 Sayılı Kanun'da ayrıca, yurtdışında iş alan
Türk müteahhitleri tarafından çalışmak üzere
götürülen işçilere de burada isteğe bağlı sigorta
primi ödeyerek sigortalılıklarını devam ettirme
fırsatı getirildi. Hatta yurtdışında iş alıp, işçi
götüren pek çok firma, işçilerin isteğe bağlı
sigorta primlerini bir tür sosyal yardım olarak
kendisi ödüyor.
KARA MİZAH GİBİ
Bir de Türkiye'de, 4857 Sayılı İş Kanunu'na göre,
kısmi süreli (part-time) çalışanlara da ay
içerisinde 30 günden eksik kalan prim gün sayılarını
isteğe bağlı prim ödeyerek aylık otuz güne tamamlama
şansı verildi. Ancak her iki durumda da isteğe bağlı
sigortalılık süreleri, yine 5510 Sayılı Kanun 4/b
statüsünden kabul ediliyor.
Bu kişiler, işçi gibi çalışıp işveren gibi emekli
olma gerçeğiyle karşı karşıyalar. Bu konuyu bir kara
mizah örneği olarak ele alıp eleştirenler dahi oldu.
Kısmi süreli (part-time) çalışanlara, eksik
günlerini isteğe bağlı sigorta primi ödeyerek
tamamlama imkanı verilmesi, bir başka yönden de
eleştirilmişti. O da kısmi süreli çalışanların,
ücretlerinin zaten az olduğu, aldıkları kısıtlı
ücretle geçimlerini mi sağlayacakları yoksa isteğe
bağlı primlerini mi ödeyecekleri tartışma konusu
edildi. Zaten şahsen, isteğe bağlı sigortalılar
içerisinde, kısmi süreli çalışıp da eksik kalan prim
günlerini isteğe bağlı ödeyerek tamamlayanların
oranının çok az olduğunu düşünüyorum. Bunda hem bu
imkanın kamuoyunda tam olarak bilinmemesi, hem de az
önce belirttiğim gibi, kısmi süreli çalışanların
gelirlerinin zaten kısıtlı olmasının etkisi var.
Kısmi iyileştirme
Kısmi süreli çalışıp, aynı zamanda da isteğe bağlı
prim ödeyerek prim gün sayısını aylık otuz güne
tamamlayanların sayısının hayli artacağını daha
şimdiden söyleyebiliriz. Çünkü 6111 Sayılı Torba
Kanun, 5510 Sayılı Kanun'un bir çok eleştirilen
hükmü gibi, isteğe bağlı sigortalılığın sadece 4/b
statüsünden hizmet olarak esas alınmasına yönelik de
kısmen iyileşme getiriyor. Belki bütün isteğe bağlı
sigortalıların değil ama, en azından yurtdışına
çalışmak üzere götürülen işçilerle, kısmi süreli
çalışanların aylık prim gün sayılarını otuz güne
tamamlamak için ödedikleri isteğe bağlı primlerin,
artık 4/a statüsünden hizmet olarak kabul edilmesini
benimsemiş. Tabi bu değişiklik, 6111 Sayılı
Kanun'un, Resmi Gazete'de yayımlanıp yürürlüğe
girdiği 25 Şubat 2011 tarihinden sonraki isteğe
bağlı sigorta prim ödemeleri için geçerli olacak. 1
Ekim 2008-24 Şubat 2011 tarihleri arasında,
yurtdışında çalışmak üzere götürülen ya da kısmi
süreli çalışıp da, ayrıca isteğe bağlı prim
ödeyenlerin geçmiş ödemeleri emeklilik işlemleri
sırasında yine 4/b statüsünde kabul edilecek.
Celal Kapan / Y.asır
|