Kamu kuruluşlarının bazı uygulamaları mükellefi mağdur edebiliyor. Bu mağduriyete maruz kalanlar ya söylenmekle yetiniyor ya da hakkını mahkemelerde arıyor. Maalesef mahkemelerde hak aramak hem masraflı, hem de uzun ve zahmetli bir iş olarak algılandığı için genelde o yola başvurmuyoruz. Ancak canı fazlasıyla yananlar, gözü bu süreçten korkmayanlar ve çeşitli dernekler uygulamaların hukuka aykırı olduğu iddiasıyla mahkemeye müracaat ediyor. Mahkemeler bu tür müracaatlarda kanunun hukuka, hakkaniyete, eşitliğe vs. uygun olup olmadığını değerlendirip karar veriyor. Son günlerde mahkemeler kendilerine intikal eden olaylardan iki konuda mükellef lehine karar verdi. Birincisi Maliye'den iade alacağı olduğu halde gecikenlere faiz ödemesine ilişkin. Diğeri de tüketici kredisi kullananlardan alınan Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu (KKDF) kesintisi oranının uygulanmasıyla ilgili. Vergi Usul Kanunu, devletin mükelleften alacağını zamanında tahsil edememesi ile mükelleften haksız veya fazla aldığı vergiyi zamanında iade edememesi halinde faiz uygulanmasını öngörüyor. Ancak bu faiz hesaplamaları hem süre hem de oran olarak birbirinden farklı. Devletin alacaklı olduğu durumlarda faiz vadenin sona erdiği tarihten itibaren işlemeye başlıyor. Faiz oranı da aylık yüzde 1,4 olarak uygulanıyor. Mükelleften fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin iadesinin geciktirilmesinde de faiz uygulanıyor. Yani mükellefe asıl alacağının yanı sıra faiz de ödeniyor. Ama bu faiz, alacaklı olunduğu zamanki gibi yüzde 1,4 oranı üzerinden değil, yüzde 1 üzerinden tecil faizi oranında hesaplanıyor. Üstelik faiz işleyecek süre de fazla veya yersiz vergi alınan tarihten başlamıyor. Bu süre mükellefin iade için belgeleri tamamlamasından sonra üç ay geçtiği halde iade yapılmaması halinde işletilmeye başlanıyor. Oysa idarenin alacağı için geçerli olan yöntemin mükelleften fazla veya yersiz olarak kesilen vergilerin iadesinde de uygulanması durumunda, verginin kesildiği tarihten itibaren faiz ödenmesi gerekecektir. Anayasa Mahkemesi mükellefe geç iade ile ilgili faiz hesaplamasının Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasıyla açılan davada başvuruyu haklı gördü. Bölge idare mahkemesi tarafından gönderilen dilekçede; devletin alacağının her tür geç tahsilinde, (yargı kararı sebebiyle geç tahsil edilse bile), vade gününden itibaren faiz işletilirken, yargı kararı gereği iade edilmek zorunda olunan vergilere faiz öngörülmemesinin, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı ifade edilmiş. Anayasa Mahkemesi başvuruyu değerlendirip bu şekildeki süre hesaplamasının Anayasa'nın 2 ve 35'inci maddesine aykırı olduğuna ve kanun hükmünün iptal edilmesi gerektiğine karar verdi. Karar alınırken Avrupa İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşme'ye de atıf yapıldı. Arada bir boşluk oluşmaması ve iadesi gecikenlerin yeni düzenleme yapılıncaya kadar tamamen faiz alamama gibi bir durum yaşamamaları için iptal kararının bir yıl sonra yürürlüğe girmesi kararlaştırıldı. İptal kararı önümüzdeki yıl yürürlüğe girecek, ancak bu süreçte uygulamayı haksız bulup mahkemeye giden mükelleflerin mahkemelerce haklı görüleceği unutulmamalı. Bu yüzden diğer iptal kararlarında da ifade ettiğim gibi idarenin Anayasa Mahkemesi kararını dikkate alarak yeni bir düzenleme yapması gerektiğini hatırlatmakta fayda görüyorum. ESKİ KREDİLERE YENİ KKDF ORANINA SON 28 Ekim 2010'da Bakanlar Kurulu kararıyla bankalar ve finansman şirketlerince kullandırılan tüketici kredilerinde (ticari amaçla kullanılmamak kaydıyla gerçek kişilere verilen krediler) KKDF kesintisi oranı yüzde 10'dan yüzde 15'e çıkarılmıştı. Ancak yükseltilmiş oranının daha önce alınmış ve taksitleri ödenmekte olan kredilere de geçerli olup olmayacağı tartışma konusu olmuştu. Maliye bu tartışmaya Bankalar Birliği'ne yazdığı yazı ile son vermişti. Yazıda yüzde 15'lik oranın, kredi kullanım tarihine bakmadan 28 Ekim 2010'dan sonra tüm tüketici kredilerinde uygulanacağı belirtiliyordu. Ben de uygulamayı köşemde eleştirmiştim. Çünkü aynı bakanlığın 2004'te bir yazısında yeni oranın, kararın yayım tarihinden itibaren kullanılacak ve temdit edilecek tüketici kredilerine uygulanacağı ve Bakanlar Kurulu kararının alındığı tarihten önce kullandırılmış olan tüketici kredilerine ilişkin faiz tahakkuklarında ise eski oranın uygulanacağı ifade edilmişti. Üstelik KKDF'nin Merkez Bankası tarafından takip edildiği dönemlerde de benzer oran artışlarında, karar tarihlerinden sonra alınan kredilerde artırılmış oranlar uygulanmış. Bu uygulamayı hukuki bulmayan Tüketici Dernekleri Federasyonu, ilgili Bakanlar Kurulu kararının ve Gelir İdaresi Başkanlığı'nın düzenleyici işleminin iptali ve yürütülmesinin durdurulması için Danıştay'a dava açmıştı. Danıştay geçen ay verdiği kararla Gelir İdaresi'nin yazısı ile yapılan işlemin yürütmesini durdurdu. Kararda yeni Bakanlar Kurulu kararı yayımlanmadan önce kullandırılan tüketici kredilerinde tahakkuk eden faiz ve fon kesintisinin tahsil edileceği tarihleri gösteren ödeme planının tüketiciye verildiği, böylece sabit oranlı kredi için kredinin kullanıldığı tarihte faiz ve fon tahakkuku yapıldığı, yani kredinin kullanıldığı tarihte faiz tahakkukunun kesinleşmiş olduğu belirtilerek, bu kredilere artırılmış oran uygulanarak KKDF hesaplanmasının hukuk güvenliği ilkesine aykırı olacağı ifade edilmiş. Buna göre Bakanlar Kurulu kararından önce alınan tüketici kredilerinde KKDF oranının eski orandan (yüzde 10) hesaplanması gerekecek. Yürütmenin durdurulması kararları, ilgili oldukları işlemin hukuki varlığına son vermiyor. Sadece yürütülebilirlik özelliğini iptal davasının sonuna kadar erteliyor. 28 Ekim 2010 tarihinden önce kullanılan sabit oranlı Türk Lirası tüketici kredileri için tahakkuk eden faiz üzerinden yüzde 15 oranında değil, yüzde 10 oranında KKDF hesaplanması gerekir. Davayla ilgili nihai karar verildikten sonra o karara göre düzeltme yapılır. Bu arada değişken faizli veya dövize endeksli TL kredilerde ise ödemenin yapıldığı tarihte faiz tahakkuk ettirildiğinden bu kredilere yeni oran üzerinden (yüzde 15) KKDF hesaplanmaya devam edecek.
AHMET YAVUZ / ZAMAN |