|
|
Nasıl bir gelir
vergisi sistemi konusunda 5 öneri |
|
Bilindiği gibi
gerçek kişilerin gelirlerinin vergilendirilmesi
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile düzenlenmiş
bulunmaktadır. Bu düzenlemenin tarihi
31.12.1960'tır. Yani bundan tam 51 yıl önceki
bir tarih. 1960 ların Türkiye'si ile bugünün
Türkiye'si karşılaştırıldığında 51 yıl önceki
bir kanun ile bugünün idare edilemeyeceği, hele
vergi gibi ekonomik aktivitelerle doğrudan
ilişki bir konunun hiç idare edilemeyeceği
ortadır. Elbette o günden bugüne Kanunda çok
sayıda değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklikler
günü yakalamayı amaçlamış ancak diğer yandan da
Kanunun orijinalliğini, yapısını bozmuştur. |
|
|
Bu nedenle bugün orijinal, kendine
özgü bir yapısı olan, günün ekonomik ve sosyal
yapısına uygun modern bir gelir vergisi sistemine
ihtiyaç bulunmaktadır. Nitekim son dönemlerde gerek
Maliye Bakanlığı çatısı altında gerekse de Vergi
Konseyi çatısı altında yeni gelir vergisi sistemine
ilişkin çalışmalar yoğunlaşmıştır. Bu yazımla, zaman
zaman bu çalışmalara destek veren biri olarak yeni
gelir vergisi sistemi kurulurken nelere dikkat
edilmesi konusunda görüşlerimi siz Dünya okurlarıyla
da paylaşmak istedim. Şunu söylemeliyim ki bu
görüşler tamamen kişisel düşüncelerim olup, daha
önce yapılan çalışmalarla bir ilgisi
bulunmamaktadır.
1- Kayıt dışı ekonomi ile mücadele edebilecek bir
vergi kanunu
Ülkemizin en önemli sorunlarından birinin kayıt dışı
ekonomi olduğunu düşünüyorum. Kayıt dışı ekonominin
varlığı serbest rekabeti engellemekte, gelir
dağılımını bozmakta, kaynakların verimli
kullanılmasını önlemektedir. Kayıt içindeki bir
işletmeyle kayıt dışındaki bir işletmenin rekabet
edebilmesi mümkün bulunmamaktadır. Yıllardır varını
yoğunu ortaya koyan ancak kayıt içinde yasalara
saygılı olarak çalışan bir kişi ekonomik olarak bir
arpa boyu yol alabilirken kayıt dışındaki komşusu
bir iki arsa alım satımıyla bizim vatandaşın 30
yılda kazandığını bir günde cebine
indirebilmektedir. Bu durum ekonomik hayatı
çarpıttığı gibi sosyal hayatı da çok olumsuz
etkilemektedir.
Mevcut Gelir Vergisi Kanunumuz kayıt dışıyla
mücadele edebilecek bir yapıdan çok uzaktadır. Bunu
sağlayabilecek düzenleme, mutlaka kayıt dışı
işlemlerden oluşan serveti sorgulayabilmelidir.
Geçmişte bu konu "nerden buldun" olarak adlandırılan
düzenlemelerle denenmiş ancak uygulanamamıştır. Yeni
gelir vergisi düzenlemesinde bu konu vergi
mükelleflerinin haklarını da koruyacak, kurunun
yanında yaşın yanmasını engelleyecek şekilde sisteme
sokulmalıdır. Aksi halde gönüllük esasına dayanan
bir gelir vergisi kanununun kayıt dışı ekonomiyle
baş etmesi beklenemez.
2- Vergi bilinci ve sorumluluğunu tüm bireyler
hissetmelidir.
Bu cümlenin anlamı her vatandaş mutlaka vergi versin
değil, her vatandaşın yeterli geliri olduğunda vergi
vermesi gerektiğini, buna zorunlu olduğunu
bilmesidir. Bugün ülkemizde vergi mükellefi olan
kişilerin sayısı olmayanlara kıyasla çok düşüktür.
Türkiye Cumhuriyetinde doğan birçok kişi verginin V
siyle tanışmadan yaşamlarını sürdürmektedir. Hatta
her ay elde ettiği gelir üzerinden tevkifat
suretiyle vergi ödeyen, örneğin ücretlilerden
birçoğu vergi ödeyip ödemediklerinin de farkında
değillerdir. Vergi ödemeyen ya da ödediğinin
bilincinde olmayan kişilerin Devlet harcamalarını
sorgulamaları da beklenemez. Bu durumun, ülkedeki
demokrasi bilincinin gelişimi engelleyen nedenlerden
biri olduğu görüşündeyim.
Yeni vergi sistemi daha çok kişiye ulaşabilen bir
sistem olmalıdır. Bunu sağlamak için
kullanılabilecek bir yöntemin vergi tevkifat
sisteminin daha çok bir vergi güvenlik sistemi
olarak kullanılması, nihai vergileme olarak
kullanılmamasıdır. Vergi alınmasa dahi kişilerin
gelir durumlarının beyanı istenmeli, her vatandaşın
vergi idaresiyle tanışması sağlanmalıdır.
3- Vergi tabanını genişleten, diğer yandan asgari
geçime yetecek kadar geliri vergilendirmeyen bir
gelir vergisi
Bugüne kadar vergi literatüründe en çok tartışılan
konulardan biri, Devletin gelir kaybına uğrayacağı
korkusuyla vergi kanunlarında hemen herkesin mutabık
olduğu düzenlemelerin yapılamaması olmuştur. Herkes
vergi tabanını genişletelim, diğer yandan da vergi
yükünü azaltalım konusunda mutabık olmuş ancak
yukarıdaki kaygı nedeniyle bir türlü gerekli adımlar
atılamamıştır. Bugün gelişmiş ekonomilerin vergi
kanunları incelendiğinde çoğunda vergilenmeyecek ya
da sıfır oranında vergilendirilecek bir gelir tutarı
vardır. Amaç asgari geçimi sağlayacak bir gelirin
vergilendirilmemesidir. Mevcut Gelir Vergisi
Kanunumuzda buna benzer bir uygulama sadece
ücretliler için ve çok sınırlı olarak vardır ve
yetersizdir.
Yeni gelir vergisi sisteminde tüm gelir unsurları
için asgari bir yaşama izin verecek bir tutarın
vergi dışı bırakılması gerekir. Bunun yapılması
sosyal devlet ilkesinin de bir gerekliliğidir.
4- Tek Oranlı Gelir Vergisi
Ödeme gücü ilkesi düşünülerek vergi tarife ve
oranlarının artan oranlı ve çok kademeli olmasının
daha çok çalışmayı teşvik edici olmadığı ve vergi
kaçırma güdüsünü artırdığı görüşündeyim. Mevcut yapı
ayrıca çeşitli gelir kaynaklarından elde edilen
gelirin toplanması konusunu da gündeme getirmekte ve
sistemi karmaşıklaştırmaktadır. Az sayıda vergi
mükellefinden yüksek vergi alınması her zaman
"kümesteki kazlar" hikâyesini gündeme getirecektir.
Yeni sistem, kısa dönemli düşünülerek Devletin gelir
kaybına uğrayacağı endişesiyle hareket edilmeden
vergi oranlarını ve tarife sayısını azaltıcı ancak
yukarıda da belirttiğimiz gibi herkese ulaşarak
tabanı genişletici olmalıdır. Tek oranlı gelir
vergisi birçok ülkede uygulamaya başlanmıştır.
Tarife ve oranlar belirlenirken tek oranlı sistem de
tartışılmalıdır.
5- Anlaşılabilir Bir Vergi Kanunu
Mevcut Gelir Vergisi Kanunu'nun sistematiği çok eski
olması ve çak fazla değişikliğe uğraması nedeniyle
bugün artık bozulmuş, yamalı bohçaya dönmüştür.
Ayrıca mevcut ekonomik aktiviteleri tam anlamıyla
kavrayamamaktadır. Ekonomik aktiviteler geliştikçe
herkesin anlayabileceği basit bir vergi kanunu
yapmak pek mümkün değildir. Bununla birlikte yeni
vergi kanunu, bölümleri arasında bir bütünlüğü olan,
vergi mükellefi ile vergi idaresi arasında
uzlaşmazlık yaratmayan ve en azından ortalama bir
vergi uzmanının anlayabileceği açıklıkta olmalıdır.
Sonuç olarak yeni bir gelir vergisi kanunu yapmanın
zamanı gelmiştir. Bu kanun mevcut kanunun
cilalanması şeklinde değil gerçekten yeni bir
anlayışla sil baştan yapılmalıdır. Bu yapılırken
konuya makro düzeyde bakabilecek akademik
çalışmalara da çok ihtiyaç vardır. Bu nedenle kanun
çalışmalarında teknokratların yanında
akademisyenlerinde dahil olması gerekir.
Bilgütay YAŞAR / Dünya |
|
13.05.2011 |
|
|