Vergi
incelemelerinde devrim mahiyetinde yeni düzenlemeler
Gelir İdaresi tarafından 2010 yılının
son gününde dört adet yönetmelik yayımlandı.
Denetim Koordinasyon Kurulu kurulmasından, inceleme
emirlerinin verilmesine, incelemede uyulacak usul ve
esaslara, inceleme raporlarının değerlendirilmesine
kadar uyulacak usul ve esasları belirleyen bu
yönetmelikler Türk Maliye tarihinde önemli bir dönüm
noktası oluşturmuştur.
Çıkarılan yönetmeliklerin en önemli tarafı nedir, neden
mükellef odaklılık bakımından önemli adım sayılması
gerekiyor diye düşünülebilir. Ama burada önemli olan iki
temel konu var. Birincisi inceleme elemanlarının
inceleme sırasında uymaları gereken temel kurallar ilk
defa yönetmelikle belirlenmiş oldu. İkincisi bir anlamda
birincinin devamı olarak inceleme raporlarının
değerlendirilmesini yapacak okuma komisyonlarının
oluşturulması ve çalışma usullerine ilişkin kuralların
belirlenmesidir.
Önce birinci konu neden bu kadar önemli onu anlatmaya
çalışalım. Vergi inceleme elemanlarının incelemeye
başlamalarından itibaren uyacakları kuralların
yönetmelikle belirlenmesi mükellef hukukunun korunması
bakımından son derece önemli bir adımdır. Bunu zaman
içerisinde çok daha iyi anlamak mümkün olacaktır. Zira
inceleme sırasında inceleme elemanının bu kurallara tam
olarak uymaması, yapılan incelemenin usul yönünden
sakatlanması anlamına gelebilecek ve bu nedenle esasa
girilmeden bazı raporların yargıda düşürülmesi söz
konusu olabilecektir. Esas önemli nokta burası değil.
Çünkü, uygulamada birçok inceleme biriminde normalde şu
an uygulamaya konulan yönetmelikte yer alan konular
fiilen uyulması gereken kurallar olarak belirlenmiş
durumdaydı ama zaman zaman inceleme elemanları bu
kurallara tam olarak uyma gereğini duymayabiliyorlardı.
Buna incelemeye başlamak için defter belge
istenilmesinden tutun da incelemeye başlama tutanağının
alınmasına kadar birçok örnek sayabiliriz. İnceleye
başlama tutanağı alınması bazı inceleme elemanı için
gereksiz bir işlem olarak algılanır ve defter belge
istenilmesinin üzerinden uzunca bir zaman geçtiği halde
mükellefle defter belge istenilmesinin dışında hiç bir
temas kurulmaz. Ta ki günün birinde yapılan tespitleri
içeren inceleme tutanağı için mükellef veya vekilinin
davet edilmesine kadar mükellef ne olup bittiğini
anlayamayabilirdi. Bazen bu, yılı geçen zaman da
alabilirdi.
Yönetmelikte; inceleme elemanlarının kararname, tüzük,
yönetmenlik, genel tebliğ ve sirkülerlere uymak zorunda
oldukları açık olarak belirtilmiştir. Burada aslında
inceleme elemanının Gelir İdaresi tarafından verilen ve
yayımlanan muktezalara da uymak zorunda olduklarının
ifade edilmesi doğru olurdu. Çünkü bir mukteza Gelir
İdaresi internet sitesinde yayımlandıktan sonra inceleme
elemanının bu muktezaya uymamasının haklı bir gerekçesi
olamaz. Elbette bu inceleme elemanının genel tebliğ ve
sirkülerde olduğu gibi muktezadaki görüşü de kritik
etmesini engellemez. Şayet inceleme elemanı muktezadaki
görüşü yanlış buluyorsa bunu bir görüş öneri raporuna
bağlayıp bağlı olduğu birime verebilir. Bu birim
tarafından da inceleme elemanının görüşüne katılınırsa
konu merkezi okuma komisyonunda değerlendirilip
değiştirilmesi gerekiyorsa Gelir İdaresi'nce
değiştirilmesi sağlanabilir. Buna göre de rapor
yazılabilir.
Bu yönetmelik ile incelemenin belli bir sürede
bitirilmesi şartı getiriliyor. Bu sürenin inceleme
emrinin verildiği yazıda belirtilmesi öngörülüyor. Bu
süre azami bir yıl. Özel durumlarda ilgili inceleme
birimince bu süreye altı ay ilave yapılabilecek. Böylece
bir incelemenin maksimum bir buçuk yılda tamamlanması
gerekiyor. Bunun mükellef hukuku bakımından önemi son
derece büyüktür.
Çıkarılan yönetmeliklerden bir diğeri de inceleme
raporlarının inceleme birimlerinde okunmasının kurala
bağlanmasıdır. Bu da birçok inceleme biriminde
uygulanmakta olan bir durumdu, bunun nesi yeni diyenler
olabilir. Buradaki durum, okuma fonksiyonunun, daha
ziyade
genel çerçeve ve usul bakımından olan eski uygulaması
yerine, rapor içeriklerinin de ciddi olarak
değerlendirildiği bir yapıya dönüşmesidir. Bu da
inceleme elemanlarını bazen kendi görüşüne göre rapor
yazabilir olmaktan çıkaracaktır. Yani zaman zaman
şikâyet edilen, inceleme elemanı eşittir kanun, mevzuat
velhasıl her şey gibi anlayışların artık çok kolay
görülmeyecek olmasıdır.
Raporların okuma kurullarında ciddi olarak
değerlendirilmesi az da olsa görülen verginin konusuna
girmeyen bir konuda rapor yazılması veya sıklıkla
rastlanılan yıllar sonra adresinde bulunmayan bir
mükellefin hemen sahte belge düzenleyicisi olarak
değerlendirilerek, geçmişte ondan gerçekte mal almış
olanların da sahte belge kullanıcısı konumuna
düşürülmesi gibi bazı mağduriyetler ortaya çıkmasını
önemli şekilde engelleyecektir. Üstelik belirli
büyüklüğün üzerindeki raporlar ile bazı durumlarda
raporların merkezi okuma kurullarında değerlendirilmesi
gereği bu konuda daha çok ince elenip sık dokunmasını
sağlayacaktır. Buna rağmen çıkarılacak bir uygulama
genelgesi ile bu konudaki kurallarının daha açık
belirlenmesi iyi olacaktır.
Yapılan bu düzenlemelerin kâğıt üzerinde kalmaması,
okuma komisyonlarına inceleme birimlerinin mevzuat
bilgisine ve tecrübesine en fazla güvenilen kişilerden
oluşturulması bu olumlu düzenlemenin başarısını
belirlemede anahtar konumda olacaktır.
Osman ARIOĞLU
oarioglu@bugun.com.tr
Bugün |