2010 yılında
Dağıtılacak Kârı Ortağa Göre Belirleme
Mali yıl kapandı ve şirketler şimdi geçen yıla ait
faaliyetlerini değerlendiriyorlar ve ortaya çıkan
sonuçları bir mali tablo olarak oluşturuyorlar. Netice
ya kâr ya da zarar olarak ortaya çıkacak. Bu sonuca
göre, yapılacak anonim şirketlerde yapılacak genel
kurullarda (limitet şirketlerde ortaklar kurulunda), kâr
-varsa- dağıtımına karar verilecek. Tabii ki kâr, kısmen
veya tamamen dağıtılmayarak yedek akçelere alınabilir
veya kısmen veya tamamen sermayeye de eklenebilir. Ancak
şirketlerin kâr dağıtımı yapabilmeleri için, geçmiş
yılın mutlaka kârlı olması gerekmiyor. Geçmiş yılı
zararla kapatmış bir şirkette, yedek akçelerinden kâr
dağıtabilir.
Şirketler kâr payı dağıtırken bu kar payının intikal
edeceği ortağın hukuki kişilik ve statüsünü de dikkate
almak durumundadırlar. Kâr payı eğer gerçek kişi pay
sahibine, gelir veya kurumlar vergisi mükellefi
olmayanlara yahut gelir vergisinden muaf olanlara
ödeniyorsa % 15 oranında vergi kesintisi yapılması
gerekiyor. Bu vergi kesintisinin kâr payının, Türkiye’de
daimi temsilcisi veya iş yeri aracılığıyla elde edenler
dışındaki dar mükellef kurumlara veya kurumlar
vergisinden muaf olan dar mükelleflere ödenmesi halinde
de aynı oranda yapılması gerekiyor. Ancak bu ikinci
halde, bir başka deyişle dar mükelleflere yapılan
ödemelerde vergi kesintisi oranının belirlenmesinde,
ayrıca çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarının
çizdiği sınırların da dikkate alınması gerekiyor.
Neticede kâr payını elde edecek gerçek kişiler için bu
gelir, menkul sermaye iradını oluşturmaktadır. Özellikle
kapalı şirketlerde olmak üzere şirketlerin kâr payı
dağıtım kararlarında, vergi kesintisinin yükü kadar
ortakların ödeyeceği verginin getireceği yük de dikkate
alınmakta ve dağıtım miktarı ona göre belirlenmektedir.
Bu nedenle bizde bu yazımızda, yine beyanı gereken
gelirlerle ilgili bir konuyu, tam mükellef gerçek
kişilerin sermaye şirketlerinden, bir başka deyişle
anonim ve limitet şirketlerden elde ettikleri kar
paylarının vergilendirilmesini ve bu konudaki istisnayı,
irdeleyeceğim.
Vergilendirme ve istisna uygulamasında en önemli konu,
şirketçe dağıtılan kârın hangi yıla ait kazançlardan
olduğu noktasında düğümlenmektedir.
Gelir Vergisi Kanununun 22/2. maddesine göre, tam
mükellef kurumlardan elde edilen ve 75/2. maddesinin 1 -
3. bentlerinde yer alan kâr paylarının yarısı gelir
vergisinden istisna edilmiştir. Bu düzenlemelere göre
yarısı vergiden istisna olan kâr payları anonim
şirketlerde, hisse senedi veya ilmuhaber sahiplerine,
menkul kıymete bağlanmamış çıplak pay sahiplerine,
kurucu senetlerine veya intifa senetlerine, yönetim
kurulu başkan ve üyelerine ödenen kâr paylarıdır.
Limitet şirketlerde istisnadan yararlanacak kâr payları
ise ortaklara ödenen kâr payları ile organ sıfatını haiz
müdürlere ödenen kâr paylarıdır.
Söz konusu istisnaya tâbi kâr payları, -kural olarak ve
yukarıda aktardığımız şekilde- Gelir Vergisi Kanununun
94/1-6. Maddesine göre dağıtımda gelir vergisi stopajına
tabidir. Bu nedenle istisnadan yararlanabilecek bu kâr
payları, stopaja tabi tutulmuş şekilde elde edilecek kâr
payları olacaktır. Stopaja tabi tutularak elde edilen
gelirlerin beyannameye aktarılmasında kural, bu
gelirlerin brüt olarak nazara alınmasıdır. Net gelir
üzerinden vergilendirme yapılmaz. Bu nedenle, kâr payı
elde edenlerin, istisna olan yarı tutarı hesaplamadan
önce elde ettikleri kâr paylarını brütleştirmeleri,
sonra yarısını alarak istisna ve vergiye tabi tutarı
hesaplamaları gerekmektedir. Bu konuda elde edilen net
kâr payının 0,85’e bölünmesi suretiyle brüt kâr payına
ulaşılabilir.
Söz konusu kâr paylarının vergiye tabi olan yarısının,
Gelir Vergisi Kanununun 86. maddesinde yazılı beyan
sınırını aşması halinde, bu vergiye tabi olan kısmın
tamamının yıllık beyanname ile beyan olunması
gerekmektedir. Bu sınır 2010 yılında elde edilmiş ve
2011 Mart’ında beyan edilecek gelirler için 22.000 Lira,
2011 yılında elde edilecek ve 2012 Mart’ında beyan
edilecek gelirler için 23.000 TL’dir. Beyan edilen kâr
payları üzerinden hesaplanan yıllık vergiden ise,
stopajın yarısı değil, tamamı mahsup edilecektir.
Kâr payının yıllık beyanname konusu olup olmayacağı,
ancak bu hesaplama ile mümkündür. Zira beyan sınırının
hesabında istisna kısım, nazara alınmaz.
Yukarıdaki açıklamalarımız, kurumların 2003 ve izleyen
yıllara ait kârlarını dağıtmaları durumunda geçerlidir.
Çünkü Gelir Vergisi Kanununun 22. maddesinde yer alan
istisna düzenlemesi, dağıtılan kârın;
- 2002 veya önceki yıllarda elde edilen istisna
kazançlardan olmaması
- Kanunun geçici 61. maddesinde kapsamında stopaja tabi
yatırım indirimi istisnasından kaynaklanmaması
şartlarıyla uygulanmaktadır.
Dağıtılan kârın, 2002 ve öncesi istisna kazançlardan
olması veya Kanunun geçici 61. maddesinde kapsamında
stopaja tabi yatırım indirimi istisnasından
kaynaklanması durumunda aktardığımız istisna
uygulanmamaktadır. Zira bu kaynaklardan sağlanan
kazancın dağıtımı dolayısıyla elde edilen kâr paylarının
beyan kuralları, Gelir Vergisi Kanununun geçici 62.
maddesinde farklı olarak düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye
göre, söz konusu kaynaklardan dağıtılan ve elde edilen
kâr paylarının net tutarının 1/9 fazlasının yarısı
vergiden istisna edilecektir. Dolayısıyla elde edilen
kâr payının 22.000 liralık beyan sınırını geçip
geçmediği, bu şekilde belirlenebilecektir. Sınırın
aşılması dolayısıyla yıllık beyannamede bu kapsamda bir
kâr payı gelirinin yer alması halinde, bu gelire tekabül
eden yıllık vergiden, beyan olunan kar payı tutarının
beşte biri indirilecek, kalan vergi ödenecektir.
Kurumların 1998 ve öncesine ait kârlarını dağıtmaları
halinde ise, tam mükellef gerçek kişilerce elde edilen
kâr payları yıllık beyannameye dahil edilmeyecektir. Bu
kısma tekâbül eden kar payının tamamı, gelir vergisinin
konusu dışındadır.
Kurumların 1998 sonrasına, ancak 2003 öncesine ait
istisna dışı kazançlarından yapacakları kar
dağıtımlarında uygulama ise, 2003 sonrası dönemlerle
ilgili açıklamalarımız doğrultusunda olacaktır.
Bu belirlemelerin kâr payı elde edenlerce yapılması
olanağı, özellikle halka açık anonim şirket ortakları
için pek kolay değildir. Kâr dağıtımı yapan şirketlerin,
her şeyden önce dağıttıkları kâr paylarının kaynaklarını
belirlemeleri ve kâr dağıtımı kararının alındığı genel
kurul kararında belirtmeleri ve açıklamaları zorunludur.
Bu açıklamalarımıza göre, bir anonim veya limitet
şirketin 2010 yılı kârını dağıtması durumunda, net
214.880 TL kâr payı alan gerçek kişiler vergi
ödemeyeceklerdir. Elde edilecek net kâr payının 39.100
TL altında olanlar, hiç beyanname verilmeyecek, elde
edilen net kâr payının 39.100 TL ile 214.880 TL arasında
olması halinde ise beyanname verilecek, ancak vergi
kesintisinin mahsubu dolayısıyla vergi çıkmayacaktır.
Hatta bu durumda kesilen vergi tutarı beyanname
üzerinden hesaplanan vergiden fazla olacağı için,
mükellefe iade yapılması dahi söz konusu olacaktır. Pay
sahiplerine vergi kesintisinin dışında ek vergi yükü
çıkartmak istemeyen şirketlerin dağıtılacak kâr
miktarını, en büyük pay sahibinin hissesine brüt 252.800
TL.’den fazla düşmeyecek şekilde belirlemeleri
gerekmektedir.
Dr. A. Bumin Doğrusoz |