Halbuki dünya bugün önemli bir
krizden geçiyor. Eski Avrupa, özellikle de Güney
Avrupa yani Fransa dahil, Belçika, Hollanda,
Portekiz, İspanya, İtalya, Yunanistan çok ciddi
sorunlarla karşı karşıya. Eğer güçlü ülkeler
toparlanıp, Almanya da insafa gelip değişik bir
kurtarma operasyonu organizasyonunda başarılı
olunamazsa, Avrupa'nın beş on yıl sürünmesi bizim de
felaketimiz olacaktır. Çünkü Avrupa bizim temel
ihracat bölgemiz! Kaldı ki Kuzey Afrika ve Ortadoğu
da ciddi problemler ve bölünmeler yaşıyor ve bu da
petrol fiyatlarına aksederse bu da bizim için çok
kötü bir gelişme olur.
Bu nedenle ülke içinde ne yaptığımız konusunda çok
dikkatli olmalıyız.
Merkez Bankası 2010 sonunda riskleri algılamıştı.
Topluma 'Zaman borç alma zamanı değildir, zaman
ancak özvarlıkla tüketim ve yatırım yapma zamanıdır.
Döviz değil Türk Lirası kaynak kullanın, kısa vadeli
değil uzun vadeli yaklaşın!' dediği zaman çoğumuz
takmamıştık.
Sonraki gelişmeler çerçevesinde Merkez Bankası'nın
ne kadar ayağı yere basan öngörülerden hareket
ettiği ortaya çıktı. Bu sefer de sıcak para ve cari
denge açığına dönük aldıkları faiz ve mevduat
karşılık önlemleri çalışıyor mu çalışmıyor mu
polemikleri, bölünmüşlüğün temel göstergesi oldu.
Merkez Bankası'nın aldığı kredi azaltma önlemleri
sonuçları en yakından takip edilen gösterge haline
geldi. Ancak toplum bu konuda kime güvenecek?
Bence ülkemizde kredi gelişmesinin gidişatı
konusunda en yakından takibi yapan ve 'bölünmemiş
bir kişi' olan, BCG Partners adlı finansal kuruluşun
Baş İktisatçısı Özgür Altuğ adlı araştırmacı.
Aşağıda Özgür Altuğ'un kredi gelişmeleri konusundaki
son analizini kısaltarak aktarıyorum. Araştırmacı
eldeki tüm son kredi verilerini toplamış, biz de
aktarıyoruz.
BDDK'nın son verilerine göre, haftalık kredi
verilerine bakıldığında yıllık kredi artışı yüzde 35
oranından yüzde 35.6 oranına çıkmış. Halbuki Merkez
Bankası'nın hedefi oranın yüzde 25 civarına
inmesiydi.
Bu arada toplam kredilerin bir alt kalemi olan
tüketici kredilerinin de yıllık yüzde 42.1 düzeyinde
artıştan 42.2 düzeyine geliştiğini de ekleyelim.
Bu son verilere dayanarak hesaplanan 52 haftalık
Kredi/GSYİH tahmini oranı 13.3 değerinden 13.6
değerine yükselmiş bulunuyor. Bu oran tahmini
hesaplara göre temmuz ayında yüzde 11 düzeyine
inerse yılsonunda yıllık yüzde 25 kredi artışı
hedefi yakalanabilir gibi gözüküyor.
Son haftanın kredi artışı ise (mayıs ayının son
haftası) yüzde 1.4 olarak gerçekleşmiş. Bu çok
yüksek bir artış oranı sayısı ama Özgür Altuğ döviz
kurlarında mayıs ayının son haftasında eşit
ağırlıklı dolar-euro sepetinin yüzde 1.5 değer
kaybetmesi de bu zıplamada önemli faktör diyor.
Ancak yılbaşından bu ana kadar olan kredi artışına
bakıldığında kredi artış oranı yüzde 12.6. Bu da yıl
sonu hedefi ile uyumlu olarak yorumlanabilir. Tabii
Aralık 2010 tarihinde kredilerde büyük bir artış
olduğunu da unutmayalım. Yılbaşından bu yana olan
artış da, Aralık 2010 patlamasını dışarıda
bıraktığından tam gidişatı temsil durumunda değil.
Merkez Bankası ise iki yeni gösterge takip ediyor.
Birincisi, 2011 yılında hesaplanan dört haftalık
artışın yıllıklandırılmış tüketici kredileri
gidişatı yani büyüme oranı 2006-2010 ortalamasının
altında gidiyormuş
Ve ikinci gösterge olarak da aynı şekilde hesaplanan
ve döviz kuruna göre düzeltilmiş ve finansal kesime
krediler dışarıda bırakılarak hesaplanmış toplam
kredi gidişatı da hedefle uyumluymuş.
Okurlarıma 'bölünmek' yerine 'gerçekleşmeleri
yakından izlemek' yaklaşımını tavsiye ediyorum.
Özgür Altuğ ve BCG Partners kurumuna da teşekkür
ediyoruz tabii!DENİZ GÖKÇE
/ AKŞAM GAZETESİ
Kaynak.
http://www.aksam.com.tr/krediler-nasil-gidiyor-2505y.html
|