Defalarca yazdım,
yazmaya da devam edeceğim.
Ülkemizde sosyal güvenlik ve sosyal politikalar,
manipülasyona en açık alanlardan birisi. Ticari
veya siyasi rant devşirmeye meraklı çevrelerin
aklına ilk önce sosyal güvenlik, özellikle de
emekliler gelir. Neyse ki ülkemizde iyi-kötü
işleyen bir yargı süreci var da, bu
rantiyecilerin ipliğinin pazara çıkması çok uzun
sürmüyor.Hemen konuya gelelim, geçtiğimiz yıl
kimi gazete ve televizyonlarda haberler
gördünüz. SSK ve Bağ-Kur emeklilerine, "Dava
açın, 2000 yılından bugüne kadar birikmiş 50 bin
liraya varan zam farkını alabilirsiniz |
|
|
, 600 lira olan
maaşınız 1200 lira olur" gibi gazlar veriliyordu.
Hatta çarşaf çarşaf dava dilekçeleri yayınlanıyordu.
Peki ne oldu? Dilekçeler ve davalar, kıt kanaat
geçinen emeklilerin başında patladı. Nasıl mı?
Anlatalım.
Önce konuyu özetleyecek olursak; Yaşar Okuyan
bakanlığı döneminde, 1999 yılında hazırlanan 4447
Sayılı Kanun'la SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin maaş
hesaplama ve artırma sistemi değiştirildi. 2000
yılına kadar tıpkı memurlar gibi gösterge ve katsayı
esasına göre aylık bağlanan SSK ve Bağ-Kur
emeklileri, bu tarihten sonra memurlardan
ayrıldılar. Yeni sisteme göre SSK ve Bağ-Kur
aylıkları daha düşük hesaplanıyor ve daha yavaş
artıyordu.
Bu yeni düzenleme zamanın muhalefeti tarafından
Anayasa Mahkemesi'ne götürülmüş ancak yüksek mahkeme
düzenlemeyi anayasaya uygun bulmuştu. Yani 'soyut
norm denetimi' sonuçsuz kalmıştı.
Ve Ali Tezel'e ilham gelir...
Anayasa Mahkemesi'nin konuyla ilgili görüşü ortada
olmasına rağmen, geçtiğimiz yıl Ali Tezel'e bir
ilham geliyor. Arkadaşımız, SSK ve Bağ-Kur
emeklilerine yukarıda yer verdiğimiz gazı veriyor.
Strateji şu; emekliler önce iş mahkemelerinde dava
açacaklar, bu davada 4447 Sayılı Kanun'un ilgili
hükmünün anayasaya aykırı olduğunu iddia edecekler,
iş mahkemesi bu iddiayı ciddi bularak konuyu AYM'ye
götürecek, AYM de ilgili yasa hükmünü iptal edecek,
böylece emeklilerin maaşı iki katına çıkacağı gibi
geriye dönük 50 bin liraya varan fark alacaklar.
Maalesef, Ali Tezel'in bu 'mucize buluş'una inanan
yüz binden fazla emeklimiz, dişinden tırnağından
artırdığı parayla dava açtı. Bu davalardan birisi
AYM'ye gitti ve geçtiğimiz ekim ayında reddedildi.
Bunu zaten biliyorsunuz. Bilmediğiniz ve ilk defa bu
köşeden öğreneceğiniz bir diğer boyutu ise işin
Yargıtay safhası.
Evet, on binlerce emeklimizden birisi İzmir 6. İş
Mahkemesi'nde geçen yıl dava açıyor. Mahkeme,
elbette Anayasa Mahkemesi'nin konuya dair görüşünü
bildiği için, emeklinin talebini reddediyor. Ancak
işin ilginci mahkeme, emekli davacının, konuyu
gazete ve TV'den öğrendiğini, zaten kıt kanaat
geçinirken şimdi davayı kaybettiği için bin liradan
fazla vekalet ücretini ödeyemeyeceğini, dolayısıyla
dava giderlerinin SGK'nın üzerinde kalması
gerektiğini hükme bağlıyor. Ne var ki SGK bu kararı
Yargıtay'da temyiz ediyor. Yargıtay ise geçtiğimiz
günlerde verdiği kararda;
· Yerel mahkemenin, emekli davacının 2000 yılı
sonrası aylıklarının yeniden hesaplanması ve konunun
Anayasa Mahkemesi'ne götürülmesi talebini
reddetmesini uygun buluyor.
· Ancak yargılama giderlerinin emekli davacıya değil
de SGK'ya yüklenmesi yönündeki hükmü bozuyor. Yani
"emekli davacı 1.100 lira dava masrafını ödemelidir"
diyor. (10. Hukuk Dai.E.2010/13093, K.2011/192)
Şimdi gelelim bu kararın 7,5 milyon SSK ve Bağ-Kur
emeklisi için ne ifade ettiğine...
1. Bu kararla birlikte, yargı yoluyla emekli
aylıklarını artırma yolu tamamen kapanmış oldu.
2. Yüz binden fazla emekli, dava yoluyla maaşını
artıramadığı gibi her biri 1.100 lira dava masrafını
da cebinden ödeyecek.
3. Emeklilerin 'intibak' konusu çözülmesi gereken
bir sorundur. Ancak bunun çözüm yeri mahkeme
koridorları değil, TBMM'dir.
Yazımı, bu konuya dair yine bu köşede 29 Mart 2010
tarihinde çıkan yazımdan alıntıyla tamamlayayım.
"Sadece sosyal güvenlik değil, aynı zamanda anayasa
hukukunun da alanına giren bu konuda, maalesef bilip
bilmeden emeklilere umut dağıtanlar, onları belirli
mecralara yönlendirenler ve en kötüsü de bu umutları
ranta dönüştürme gayretinde olanlar var. Zira aldığı
aylıkla kıt kanaat geçinmeye çalışan insanları, bu
kadar rahat bir şekilde mahkemelere yönlendirmek,
iyi niyetle açıklanamayacak kadar 'cesaret' ister."
Sadettin ORHAN
sorhan@bugun.com.tr
Bugün Gazetesi
|