Torba Kanun'da tarım
çalışanına yönelik köklü değişiklikler var
Son yıllardaki en büyük
yapısal değişim, tarım kesiminde yaşanıyor. Bunun bazı
sancılarının olması da doğal. Değişim süreci öncesi
nüfusumuzun, yaklaşık yüzde yetmişi tarım kesiminde
çalışırken, bu kesim milli gelirin ancak yüzde otuz
beşini elde ediyordu. Aile işletmesi esaslı üretim
tarzının geçerli olduğu bu sektörde yaygın bir gizli
işsizlik söz konusu. Planlı gerçekleştiği söylenemese de
tarım kesimi çalışanlarının toplam nüfusa oranı gittikçe
azalıyor. Tarım kesiminden kopanların istihdam, çalışma
ve sosyal güvenlik sorunları ayrı bir çalışma konusu
olabilir. Biz şimdi tarım kesiminde kalanların sosyal
güvenlik durumlarına değinelim. Hem 5510 Sayılı Kanun'la
öngörülen sistemi hem de Meclis Genel Kurulu'nda
görüşülmekte olan Torba Kanun'la yapılacak
değişiklikleri anlatalım.
İKİ GRUBA AYRILIR
Konuyu daha iyi anlayabilmek için tarım kesimi
çalışanlarını önce kendi içerisinde, bağımlı çalışanlar
ile bağımsız (kendi nam ve hesabına)çalışanlar olarak
iki gruba ayırmak uygun olur. Zaten 5510 Sayılı Kanun'da
da sosyal güvenlikleri açısından bu iki çalışma grubu,
farklı hükümlere tabi tutulur. Önce bağımlı çalışanlar
dediğimiz, tarım işyerlerinde hizmet akdiyle
çalışanların sosyal güvenlik durumlarına değinelim.
Tarım işyerlerinde bağımlı çalışanlar açısından da
çalışılan işyerinin kamuya ait olması ile özel sektöre
ait olması çok farklı sonuçlar doğurur. Eğer çalışılan
tarım işletmesi kamuya ait ise çalışmanın sürekli ya da
süreksiz olmasına bakılmaz. Tüm kamu tarım işyeri
çalışanları 4/a statüsünde sigortalı sayılır. Bu
nitelikte çalışanlara sağlanan bu hak, 5510 Sayılı
Kanun'un öncesinde yürürlükte olan 506 Sayılı Kanun'da
da geçerliydi. Aynı koşullarla 5510 Sayılı Kanun'a da
taşındı. Fakat, çalışılan tarım işyeri özel sektöre ait
ise, sosyal güvenlik açısından çalışılan işin sürekli ya
da süreksiz iş olup olmadığına bakılır. İşin, sürekli ya
da süreksizolması, hem çalışan hem de çalıştıran
açısından çok önemlidir. Farklı sonuçlara yol açar.
SÜREKLİ, SÜREKSİZ İŞ
İşte bu noktada sürekli ve süreksiz iş kavramına
değinmek gerekir. Bu kavram, iş hukuku açısından da çok
önemlidir. Biz de, iş hukukundaki iş sözleşmeleri ile
ilgili makalelerimizde bu konuya yer vermiştik. Süreksiz
iş, niteliği itibariyle en fazla otuz gün süren iştir.
Sürekli iş de bunun tam tersi, niteliği itibariyle otuz
günden fazla süren işe verilen isimdir. Burada önemli
olan, işin niteliği itibariyle otuz günü geçip
geçmediğidir. Yoksa ilk başlangıçta, niteliği itibariyle
otuz günden fazla süreceği için sürekli kabul edilen bir
iş, elde olmayan, sonradan ortaya çıkan çeşitli
nedenlerle otuz günden daha kısa sürebilir. Aynı şekilde
niteliği itibariyle otuz günden daha kısa sürmesi
beklenen bir iş de, otuz günü aşabilir. Bu değişiklikler
işin sürekli ya da süreksiz iş olarak kabul edilmesini
engellemez.
Önümüzedeki yazıda bu konuya devam edeceğiz.
OKUR SORUSUNA CEVAP
SORU: 6 Ağustos 1961 doğumluyum. 2 Şubat 1990 Bağ-Kur
başlangıcım var. Bağ-Kur'a 2005 yılına kadar kesintisiz
prim ödedim. 2005-2007 yılları arasında da 1.5 yıl
Emekli Sandığı'na bağlı çalıştım. Son 1060 gündür ve
halen SSK'lı olarak çalışıyorum. Çalışmaya devam edersem
emeklilik maaşım daha fazla olur mu? Emekli maaşım
yaklaşık olarak ne miktarda olabilir? (AYŞE DENGİZ)
CEVAP: Emekli maaşınızın miktarını, prim ödeme gün
sayınızın fazlalılığı ile bildirimlerinizin yapıldığı
kazançların seviyesi belirler. Çünkü sigortalılık
başlangıç tarihine göre bütün çalışma hayatınızı
içerecek şekilde adınıza prim yatırılan her yılın
kazançlar ortalaması alınacaktır. Bu nedenle şimdiden ne
kadar maaş alacağınızı söylemek mümkün değil. Bağ-Kur
primi ödediğiniz basamak seviyesi, Emekli Sandığı
keseneğine tabi memuriyet kadronuz, derece ve kademeniz
ile 4/a statüsünde primlerinizin yatırıldığı kazançların
seviyesi ayrı ayrı önemli. Özellikle de bundan sonraki
bildirimlerinizin yapıldığı kazanç seviyesini yüksek
tutmanızı tavsiye ederim. Bu önerim, sadece sizin için
değil, 1 Ekim 2008 öncesi çalışması olan tüm
sigortalılar için geçerli. Özellikle de 8 Eylül 1999
öncesi tescilli ve geçmiş bildirimleri yüksek kazanç
seviyesinden yapılmış sigortalılar için çok önemli. Bu
sigortalıların 1 Ekim 2008 sonrası bildirimleri daha
düşük kazanç seviyesinden yapılıyorsa, her geçen yıl
kazanç ortalamasını dolayısıyla da emekli aylıklarını
düşürüyor. Bu nedenle, bu durumdaki sigortalılara bundan
sonraki bildirimlerini en azından asgari ücretin üç katı
ve üzerinde yapmalarını tavsiye ediyoruz. Kısacası prim
ödeme gün sayınız arttıkça aylık bağlama oranınız da
artar. Ama bildirim yapılan kazanç seviyeniz aylık
bağlama oranından çok daha önemli.
Celal Kapan / Y.asır |