Türkiye'nin Muhasebe Rehberi   I  Yayınlanan En Son Mevzuatlar  I  Vergi Takvimi  I   Muhasebe Uygulamaları  I  Beyanname Rehberi  
Ana sayfa Yasal Uyarı Künye Danışma Hattı Güncel Bilgi Arşivi

      Çalışma Hayatı Rehberi

 MUHASEBE GÜNCEL BÜLTEN :   06 NİSAN 2011

  2011 Çalışmaları 

  Mükellef Rehberi 
  Pratik Bilgiler 
  Staj - Stajyer Rehberi
  Maliye Rehberi
  BEŞ DAKİKA ARA !...
  Makale Rehberi

  Kanun-Mevzuat Rehberi  

  Sosyal Güvenlik Rehberi  

 

 

 

Kurumlar vergisi beyan dönemi başlarken dikkat edilecek konular

 

Kurumlar Vergisi beyan dönemi 1 Nisan 2011 de başlamıştır. Beyannameler, 25 Nisan 2011 günü akşamına kadar verilecektir.
Bu ve izleyen makalelerde beyannamenin hazırlanmasında dikkat edilecek bazı konulara yer verilecektir.

Kurumlar Vergisi oranı

2010 yılı kazançları için kurumlar vergisi oranı % 20'dir.

Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı sonrasında, 6009 Sayılı Kanun'la yapılan düzenleme gereği, yatırım indirimi istisnası sonrası kalan kurum kazancına uygulanacak kurumlar vergisi oranı da %20'dir.


Kurumlar Vergisi'ni ödeme zamanı

Kurumlar Vergisi, beyannamenin verildiği ayın sonuna kadar ödenmektedir. Nisan ayının son günü tatil olduğundan, 2010 yılı beyannamesi üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinin tamamı için son ödeme günü 2 Mayıs 2011 olmaktadır.

Geçmiş yıl zararları

a) Yurtiçi zarar mahsubu

Beyanname geçmiş yıl zararlarının yazıldığı ayrı bir tablo bulunmaktadır (Kağıt ortamında verilen beyannamede 4 no.lu tablo). Bu tabloda yer alan zararların, zarar olsa dahi indirilecek

istisna ve indirimler yapıldıktan sonra kalan tutarla sınırlı olarak mahsuba konu edilmesi gerekir.

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 9'uncu maddesi hükmüne göre geçmiş yıl zararlarının mahsubu için;

•Zararın beş yıldan fazla nakledilmemiş olması (Bu çerçevede 2010 beyannamesinde 2005-2009 yılları zararları mahsup edilebilecektir),

•Mahsubun yapılacağı beyannamede her yılın zarar tutarının ayrı ayrı gösterilmiş olması,

•Mahsup edilecek geçmiş yıl zararının ilgili olduğu dönemin beyannamesinde yer alması, gerekmektedir.

Bu düzenlemeye göre, zarar mahsup süresi yanında, zarar mahsubu için iki önemli şekli koşul aranmaktadır. Birinci koşul konusunda genellikle sorun olmamakla birlikte, mahsup edilecek geçmiş yıl zararının ilgili olduğu dönemin beyannamesinde yer alması koşulu, ilgili yıl için farklı sonuç doğurmasa dahi, beyannamenin bütün satırlarının özenle doldurulmasının önemini göstermektedir.

b) Yurtdışı zarar mahsubu Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 9'uncu maddesinin birinci fıkrasının

(b) bendinde yer alan düzenlemeye göre, kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlarla ilgili zararlar hariç olmak üzere, yurt dışı faaliyetlerden doğan zararlar;

•Faaliyette bulunulan ülkenin vergi kanunlarına göre beyan edilen vergi matrahlarının zarar dahil, her yıl o ülke mevzuatına göre denetim yetkisi verilen kuruluşça rapora bağlanması,

•Bu raporun aslı ile birlikte tercüme edilmiş bir örneğinin Türkiye'deki ilgili vergi dairesine ibrazı, koşullarıyla, kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim konusu yapılacaktır.

Kurumlar vergisi beyannamesinde mahsup edilecek yurt dışı zararlar için ayrı tablo veya satırlar bulunmamaktadır. Mahsup edilecek yurt içi / yurt dışı toplam zarar tutarlarının ilgili satırlarda

topluca gösterilmesi yeterlidir.

c) Devir alınan ve bölünen kurum zararlarının mahsubu

Kurumlar Vergisi Kanunu'na uygun devirde, devralınan kurumların devir tarihi itibariyle özsermaye tutarını geçmeyen zararları ile tam bölünme işlemi sonucu, bölünen kurumdaki özsermayenin

devralınan tutarını geçmeyen ve devralınan kıymetle orantılı zararların mahsubu olanağı düzenlenmiştir.

Yapılan düzenlemeye göre zarar mahsubu için;

•Son beş yıla ilişkin kurumlar vergisi beyannamelerinin kanuni süresinde verilmiş olması,

•Devralınan kurumun faaliyetine devir veya bölünmenin meydana geldiği tarihten itibaren en az beş yıl süreyle devam edilmesi, gerekmektedir.

Beyannamelerin yasal süresinde verilmesi koşulu, ihmal edilebilecek önemde olan bazı şekli yükümlülüklerin dahi sonradan telafi edilemez sonuçlar yaratabileceğini göstermekte, beyannamenin zamanında ve istenen bilgilerin tamamını içerecek şekilde doldurulmasının önemini göstermektedir.

Devir ve bölünmede zarar mahsup süresi uzamamaktadır. Yani her yıla ait zarar tutarı, yine beş yılla sınırlı olarak mahsuba konu olmaktadır.

d) Matrah artırımı yapan kurumlarda zarar mahsubu 6111 Sayılı Kanun kapsamında matrah artımında bulunan kurumların, matrah artırımında bulundukları yıllara ait zarar tutarlarının %50'sinin 2010 ve izleyen yıllarda mahsubu olanaklı değildir.

Dolayısıyla, 2006-2009 yıllarının tamamı veya bazıları için matrah artırımında bulunulması halinde, artırım yapılan yıla ilişkin zarar tutarının % 50'si 2010 yılı beyannamesinde indirim konusu yapılmayacak, mahsup kalan % 50 ile sınırlı olarak yapılacaktır.

İştirak kazançları

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 5'inci maddesinin birinci fıkrasının;

•(a) bendiyle kurumların, tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılmaları nedeniyle elde ettikleri kazançlar,

•(b) bendiyle de kanuni ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayan anonim ve limited şirket niteliğindeki şirketlere iştirak eden kurumların bu iştirakleri nedeniyle elde ettikleri, bentte sayılan

koşulları taşıyan iştirak kazançları, kurumlar vergisinden müstesna tutulmuştur.

Örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz ve benzeri gelirler ile transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançlar dolayısıyla elde edilen ve diğer koşulları da taşıması nedeniyle iştirak kazancı sayılan ve iştirak kazançları istisnası kapsamına giren kazançlar için beyannamede ayrı bir satır bulunmamaktadır. Bu kazançların da iştirak kazançları satırına yazılarak istisnanın uygulanması gerekir.

Taşınmaz ve iştirak satış kazançları

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 5'inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan hükme göre, bentte yer alan şartlar çerçevesinde elde edilen kazançların %75'i kurumlar vergisinden

müstesnadır.

İstisna uygulamasında dikkat edilecek önemli bazı konular özetle şunlardır:

•İstisna uygulamasına konu olacak kıymetlerin

en az iki tam yıl (730 gün) süreyle kurumun

aktifinde yer alması gerekmektedir.

• Kurumlar Vergisi Kanunu'na uygun olarak yapılan devir, tam ve bölünme hallerinde, devir veya bölünme suretiyle devralınan kapsamdaki kıymetlerin iktisap tarihi olarak, devir alınan veya bölünen kurumdaki iktisap tarihi esas alınır.

• Satış işleminin peşin veya vadeli olmasına bakılmaksızın istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanır.

• Satıştan elde edilen kazancın istisnadan yararlanan kısmının, pasifte özel bir fon hesabına alınması ve satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar fon hesabında tutulması ve sermayeye eklenmesi gerekir.

• Fon hesabına alınma işleminin, kazancın beyan edildiği döneme ait kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği tarihe kadar yapılması gerekir.

• Başta nakit girişi olmak üzere, yasal koşullara uyulması halinde, grup şirketleri arasındaki satışlarda da bu istisnadan yararlanılması mümkündür.

Yurtdışı inşaat ve onarma işlerinden sağlanan kazançlar

Yurt dışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanarak Türkiye'de genel sonuç hesaplarına aktarılan kazançlar, başka bir koşul aranmaksızın kurumlar

vergisinden istisnadır.

İstisnadan yararlanmak için, yurt dışında yapılan kapsamdaki işlerden sağlanan kazançların Türkiye'ye getirilmesi zorunluluğu yoktur. Kazancın Türkiye'de genel sonuç hesaplarına intikal
ettirilmesi istisnadan yararlanmak için yeterlidir.
 

Kurumlar vergisi beyan dönemi başlarken dikkat edilecek konular

İşletmeden çekilen enflasyon düzeltme farkları

Kurumlar Vergisi Beyannamesi'nde, işletmeden çekilen enflasyon düzeltme farklarının ve bu farklar üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinin yazılacağı ayrı bir satır bulunmaktadır. Vergi Usul Kanunu'nun düzenlemelerine göre, pasif kalemlere ait enflasyon fark hesapları, sermayeye eklenmesi dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, bu işlemlerin yapıldığı dönemin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde vergiye tabi tutulmaktadır.

Düzenlemeden de açıkça görüldüğü üzere, işletmeden çekilen enflasyon düzeltme farkları, dönemin zararla kapanmış olması veya geçmiş yıl zararları ya da indirim ve istisnalar nedeniyle kurumlar vergisi matrahı doğmasa dahi vergilenmektedir.

Serbest bölgelerden elde edilen kazançlar

Serbest Bölgeler Kanunu'nun vergi teşviklerini düzenleyen geçici 3. maddesinin birinci fıkrasında yer alan düzenlemeye göre;

- 06.02.2004 tarihi itibariyle faaliyet ruhsatı almış olanların, bölgede gerçekleştirdikleri faaliyetleri dolayısıyla elde ettikleri kazançları, bu tarih itibariyle faaliyet ruhsatlarında belirtilen sürenin sonuna kadar,

- Bölgede üretim yapanların ürettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançları, faaliyet ruhsatlarının tarihine bakılmaksızın,

kurumlar vergisinden müstesnadır.

Düzenlemeden de anlaşıldığı üzere, 06.02.2004 tarihinden önce ruhsat alan imalatçılar, ruhsatlarında yer alan sürenin sonuna kadar bütün gelirleri için, süre bitiminden sonra ise sadece üretilen ürünlerin satışından elde edilen kazançlarla sınırlı olarak istisnadan yararlanabilmektedirler.

Üretim faaliyetinde bulunanların yararlanabilecekleri istisna koşullu bir istisna ve kapsamı da daha dar olduğundan, 06.02.2004 tarihinden önce ruhsat alıp, bu tarih itibariyle faaliyet ruhsatlarında yer alan faaliyet süresi 2010 yılı içinde dolan imalatçıların, bütün faaliyetleri üretim faaliyeti, bütün kazançları da üretilen malların satışından doğmuş olsa dahi;

- 06.02.2004 tarihi itibariyle faaliyet ruhsatlarında yer alan sürenin sonuna kadar geçici 3. maddenin birinci fıkrasında düzenlenen geniş kapsamlı istisnadan yararlanmaları,

- Uzatılan faaliyet ruhsatının yeni döneminde ise aynı maddenin ikinci fıkrasında yer alan imalatçılar için düzenlenmiş olan yasal çerçevede teşvikten yararlanmaları,

önerilir.

Kurumlar Vergisi Beyannamesi'nde zarar olsa dahi indirilecek istisnalar bölümünde, serbest bölgelerde elde edilen kazançlar için tek bir satır bulunmakta olup, yukarıda açıklanan ayırıma uygun birden fazla satır yoktur. 2010 yılı için yukarıda önerilen uygulamanın, beyanname dışında yapılacak çalışmayla, iki farklı dönem için istisna kazanç tutarının hesaplanması, bulunan toplam istisna tutarının ise beyannamenin ilgili satırına yazılarak istisnadan yararlanılması şeklinde yapılması mümkündür.

Öte yandan, serbest bölgede faaliyette bulunanların elde ettikleri bazı özellikli gelirler itibariyle yararlanacakları istisnanın kapsamına da değinilecek olursa, 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği'nde yapılan açıklamaya göre,

- Serbest bölgelerde yürütülen faaliyetlerden doğan alacaklara ilişkin kur farkı ve vade farkı gelirleri istisna kapsamında değerlendirilmekte,

- Serbest bölgelerde yürütülen faaliyetler çerçevesinde elde edilen hâsılatın, serbest bölgelerde yürütülen faaliyetler çerçevesinde yapılacak ödemelerde kullanılıncaya kadar geçici olarak serbest bölgelerde mevduat hesaplarında veya repo işlemlerinde değerlendirilmesi sonucu elde edilen gelirler de söz konusu istisnadan yararlanabilmekte,

- Bunun dışında, serbest bölgelerde elde edilmiş olsa dahi faiz, repo ve benzeri faaliyet dışı gelirler istisna kapsamında değerlendirilmemektedir.

Teknoloji geliştirme bölgelerinde elde edilen kazançlar

Teknoloji geliştirme bölgelerinde faaliyet gösteren kurumların, münhasıran bu bölgedeki yazılım ve Ar-Ge faaliyetlerinden 2010 yılında elde ettikleri kazançlar kurumlar vergisinden müstesnadır.

İstisna ile ilgili olarak dikkat edilecek konulardan bazıları aşağıda özetlenmiştir:

- Bölge dışında gerçekleştirilen faaliyetlerinden elde edilen kazançlar, yazılım ve Ar-Ge faaliyetlerinden elde edilmiş olsa dahi istisna kapsamında değildir.

- Bölgede üretilen ürünlerin seri üretime tabi tutarak pazarlanması halinde, ürünlerin pazarlanmasından elde edilen kazançların lisans, patent gibi gayrimaddi haklara isabet eden kısmı, istisna kapsamındadır. Üretim ve pazarlama organizasyonu nedeniyle doğan kazancın diğer kısmı ise istisna kapsamında kabul edilmemektedir.

- Faaliyetin zararla sonuçlanması halinde, bu zararların istisna kapsamında olmayan diğer faaliyetlere ilişkin kazançlardan indirilmesi mümkün değildir.

- Bölgede faaliyet gösteren kurumlara TÜBİTAK tarafından sağlanan karşılıksız destekler kazanca ve istisna tutarına dahil edilir.

- İstisna kapsamına giren ve girmeyen faaliyetlerin birlikte yapılması halinde; müşterek genel giderlerin, her bir faaliyetin maliyet tutarları, müştereken kullanılan kıymetlerin amortismanlarının ise bunların her bir işte kullanıldıkları gün sayısı dikkate alınarak dağıtılması gerekir.

Ar-Ge indirimi

Kurumlar Vergisi Kanunu'nda (5520 sayılı Kanun) işletme bünyesinde, Ar-Ge faaliyetlerinin desteklenmesini öngören 5746 Sayılı Kanun'da ise esas olarak Ar-Ge merkezlerinde ve TÜBİTAK tarafından desteklenen Ar-Ge projeleri kapsamında yapılan harcamalar için % 100 "Ar-Ge indirimi" getirilmiştir.

5520 ve 5746 sayılı kanunlarda düzenlenen teşvikin ismi ve oranı aynı olmakla birlikte, temelde bazı farklılıklar vardır. Ar-Ge indiriminden yararlanırken hangi Kanun kapsamında kalınacağı önemlidir. Aşağıda her iki Kanun düzenlemesi arasındaki bazı farklılıklara dikkat çekilecektir:

- Teşvikten yararlanmaya başlama zamanları farklıdır. 5520 sayılı Kanun'a göre, esas olarak indirimin uygulanmaya başlanacağı döneme ait geçici vergi beyannamesinin verileceği tarihe kadar Gelir İdaresi Başkanlığına başvurulması gerekmektedir. 5746 sayılı Kanun'a göre indirimden ise karar destek yazısının düzenlendiği veya Ar-Ge Merkezi Belgesinin düzenlendiği tarihten itibaren yararlanılabilmektedir.

- Harcamaların kapsamı farklıdır. Örneğin;

- 5520 Sayılı Kanun, Ar-Ge faaliyetleri dışında da kullanılan sabit kıymetlerin amortismanını hiçbir şekilde Ar-Ge harcaması olarak kabul etmezken, 5746 sayılı Kanun kısmen Ar-Ge faaliyetlerinde kullanılan sabit kıymetlerin amortismanlarının, bu faaliyette geçen süreye isabet eden kısmını Ar-Ge harcaması kabul etmektedir.

- 5746 Sayılı Kanun kısmen Ar-Ge faaliyetlerinde çalışan personelin ücretlerinin, bu faaliyette geçen süreye isabet eden kısmını Ar-Ge harcaması kabul etmekte, sınırlı olarak destek personeli ücretlerini de Ar-Ge harcaması olarak nitelendirmektedir. Oysa 5520 sayılı Kanun, Ar-Ge faaliyetleri dışında da çalıştırılan personelin ücretleriyle destek personelinin ücretlerini hiçbir şekilde Ar-Ge harcaması olarak kabul etmemektedir.

- 5746 Sayılı Kanun'da yer alan düzenlemelere göre, danışmanlık hizmeti ve diğer hizmet alımlarına ilişkin harcamalar Ar-Ge ve yenilik harcaması kapsamında gerçekleştirilen harcama tutarının %20'sini geçememektedir. 5520 Sayılı Kanun'da ise bu şekilde bir oransal sınırlama bulunmamaktadır.

- 5746 Sayılı Kanun kapsamında yapılan harcamaların aktifleştirilmesi ve amortisman yoluyla itfa edilmesi gerekmektedir. Kurumlar Vergisi Kanunu kapsamında yapılan ve Vergi Usul Kanunu hükümleri çerçevesinde aktifleştirilmesi gerekmeyen harcamaların ise doğrudan gider yazılması mümkündür.

- İlgili yıl kazancının yetersiz olması nedeniyle ilgili dönemde yararlanılamayan Ar-Ge harcaması tutarı sonraki yıllara devredebilmektedir. 5520 Sayılı Kanun'dan farklı olarak 5746 sayılı Kanun kapsamında yapılan harcamalar yeniden değerleme oranında artırılarak devredilmektedir.

- Yukarıda yapılan açıklamalar 5520 ve 5746 Sayılı Kanun kapsamında yapılan harcamaların izlenmesini ve kurumlar vergisi beyannamesinde de ilgili oldukları satırlara yazılmasını gerektirmektedir.

Kurumlar Vergisi Beyannamesi'nde Ar-Ge indirimiyle ilgili olarak beş ayrı satır bulunmakta olup, bu satırların doğru olarak doldurulmasına dikkat edilmelidir.

Kurumlar Vergisi Beyannamesi'nin hazırlanmasında dikkat edilecek konuları yazmaya devam edeceğiz.

Recep BIYIK / Dünya
recep.biyik@tr.pwc.com

 
Yasal Uyarı
 
 

 

 

 

 
  ▼ Yayınlanan En Son  Mevzuatlar   (Sitenize ekleyebilirsiniz)

Copyrıght  © 2005-2011 www.muhasebenet.net www.muhasebenet.com. Her hakkı saklıdır.