SEÇİMLER bitti. Şimdi sırada ekonomi var. Ekonomi denilince akla ilk gelenlerden biri de “sıcak para” oluyor. Sıcak parayı, bazıları “fırından yeni çıkmış sıcak ekmek” gibi algılıyor ve “Ne var bunda?” diyor. Bu nedenle, konuyu sade vatandaşın da anlayacağı bir dille açıklayalım. Sıcak para “emanet para” anlamına geliyor. Türkiye’ye yurtdışından ihracat, turizm ve doğrudan yabancı sermaye yatırımları dışında gelen “kısa vadeli para”, yani istihdam yaratmayan, bir çivi bile çakmadan Türkiye’de borsa, tahvil, bono ya da mevduattan gelir sağlayıp, büyüyerek dışarı giden para.. Buradaki sıcaklığı biraz da “el yakması” olarak algılamakta yarar var. İNCE NOKTA Sıcak para olayında; 1- Reel faizin yüksek olması 2- Döviz kurunun da düşük olması, yatırımcıların aradığı iki koşul. Bu sayede yüksek faizin getirisi, düşük kur ile daha da artıyor. 2011 Mayıs ayı itibariyle, Türkiye’deki sıcak para tutarının, yaklaşık olarak 110 milyar doları aştığı ifade ediliyor. Bunun; yaklaşık 65 milyar doları borsada, 41 milyar doları Devlet iç borçlanma senedinde, kalanı da mevduat ve diğer yatırım enstrümanlarından oluşuyor. İşte bu 110 milyar doların üzerindeki para, Türkiye’nin yumuşak karnı. Görüldüğü gibi, sıcak para getirenlerce yatırım yapılan enstrümanların önemli bir kısmı, nakde kolay çevrilebilir nitelikte. Yabancılar, makasın kapandığı yani reel faizin düştüğü, döviz kurunun yükseldiği ya da yurtdışında reel faizin arttığı durumlarda, ani bir hareketle, portföylerini boşaltıp, döviz alıp ülkeyi terk edebilir. Ani para çekilişi de 2001 krizinde olduğu gibi olumsuz sonuçlar doğurur. Örneğin son bir aydır ciddi sıcak para çıkışı var. Bu da kuru son iki yılın zirvesine taşımaya yetti. TOBİN VERGİSİ Amerikalı Nobel ödüllü iktisatçı James Tobin ilk kez 1971 yılında, spekülatif amaçlı kısa vadeli sermaye hareketlerinin vergilendirilmesi yoluyla, piyasa hassasiyetlerinin azaltılabileceğini ve döviz spekülasyonlarının önemli ölçüde azaltılabileceğini ileri sürdü. Tobin, yaklaşık 40 yıl önce; piyasa dalgalanmalarını kontrol edebilmek ve kısa vadeli paraların aniden çekilişi halinde, doğacak riskleri azaltmak için dövizli işlemler üzerinden, binde 1 ile binde 5 oranında vergi alınmasını önerdi. O yıllarda fazla önemsenmeyen bu yaklaşım, sıcak paranın günlük işlem hacminin trilyon dolarları aşması ve bunun finansal krizlere neden olması sonucu, ulusal ve uluslararası platformlarda, ciddi şekilde ele alınıp tartışıldı. KARŞI OLANLAR VE SAVUNANLAR Tobin Vergisini savunanlara göre; iyi tasarlanmış böyle bir vergi, sıcak paranın getirisini azaltarak, sıcak para girişini azaltacağı gibi paranın çıkışı da zorlaşacak. Bu da sermaye hareketlerini yavaşlatacağı için finansal risk azalacak. Sıcak paranın şu anda; cari açığı finanse etmek, sermaye piyasalarına likitide sağlamak ve Hazineyi finanse etmek gibi işlevleri var. Bunlar, gözardı edilmemesi gereken bazı gerçekler... Tobin Vergisine karşı olanlara göre; bütçe açığını finanse etmek için de kullanılan sıcak para üzerine konulacak vergi, faizi artıracak, artan faiz bütçeye yansırken, diğer taraftan, sıcak paranın, ülkeyi terk etmesi finansman sıkıntısı yaratacak. Tobin Vergisi konusunda, sevgili Mahfi Eğilmez’in mutlaka okumanız gereken çok sayıda yazısı ve önemli analizleri var. Tobin Vergisi, sıcak para girişinin inanılmaz boyutlara ulaştığı şu günlerde bir alternatif olabilir. Ancak artı ve eksilerini iyi düşünmek gerekir... PROF. DR. ŞÜKRÜ KIZILOT / HÜRRİYET |