Yeniden
yapılandırma yasası ve bir uygulama
6111 Sayılı Kamu
Alacaklarının Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun
veya bilinen adıyla "Torba Kanun"da bir hüküm var
ki, uygulamada hüküm ifade etmesi için 31 Mart
gününün dolması gerekiyordu.
Kanununda; 25 Şubat yani kanunun yayımı tarihinden
önce başlayan incelemeler devam eder, bu incelemeler
ne zaman tamamlanır ve mükellefe tebliğ edilirse o
tarihten itibaren mükellefin bir ay içerisinde
başvurması halinde kanunun ihtilaflı alacaklara
ilişkin hükmü uygulanır denilmektedir. Ancak bu
hükmün yani incelemeleri devamının önemli bir
istisnası yine aynı kanunla getirilmiştir. O da;
mükellef kanunun matrah artırımına ilişkin
hükümlerinden yararlanırsa bu defa 31 Mart 2011
tarihi itibarıyla tamamlanıp vergi dairesi
kayıtlarına intikal ettirilmeyen raporların herhangi
bir sonuç doğurmayacağı daha açık deyimiyle dikkate
alınmayacağını amirdir.
Bu iki hükmü birlikte değerlendirdiğimizde aslında
kanun koyucunun iradesinin kanunun yayımı tarihinden
önce başlayan incelemeler yine kanunun yayımı
tarihinden önce sonuçlandırılmamışsa, daha açık
deyimiyle mükellef nezdindeki tespitler tamamlanmış
tutanaklar düzenlenmiş, iş raporun yazım aşamasına
gelmişse bu raporlar için inceleme elemanının
verdiği emek boşa gitmesin raporun yazımı ve
okunması gibi idari prosedürler de bir ay içerisinde
tamamlanırsa bu raporlar işleme konulsun demektedir.
Yani burada kanunun yayımı tarihinden önce başlayan
incelemeler için mükellef matrah artırımında
bulunursa temel prensip incelemenin devam
etmemesidir. Kanunda aksi amaçlanmış olsa böyle bir
istisna hükmü konulmazdı. Bu nedenle kanunun yayımı
tarihinden itibaren idarelere ve inceleme
birimlerine düşen mükellef nezdinde işlemleri
tamamlanmış tutanakları düzenlenmiş raporların
tamamlanması, diğerleri için de mükellefe matrah
artırımı hükümlerinin hatırlatılmasının sağlanması,
şayet mükellef matrah artırımından yararlanır ise bu
incelemelere devam edilmemesiydi.
Çünkü incelemelerdeki normal prensip mükellef defter
belgeleri ve sair dış dayanaklarla yapılan
tespitlerin mükellefe sorulması gereken kısımlarının
mükellefe sorulması, mükellef defter belgeleri
üzerinden yapılan tespitlerin de yine mükellefle
tutanağa bağlanması suretiyle rapora ilişkin
dayanağın hazır hale getirilmesidir.
Bu nedenle yasada öngörülen ve özellikle de 1/8/2010
tarihinde yayınlanan mükellef hukuku bakımından
devrim niteliğinde sayılabilecek 6009 Sayılı Yasa ve
bu yasaya ilişkin olarak çıkarılan yönetmeliklerle
kurala bağlanılmış olan inceleme usulüne uygun
davranılması son derece önemli hale gelmiştir.
Mükellef hukukuna yönelik çok önemli bu somut adım
nedeniyle biz de daha önce bu köşede başta Maliye
Bakanı Sayın Mehmet Şimşek olmak üzere tüm emeği
geçenleri tebrik etmiştik.
Ortada yasa ile belirlenen usuller dururken;
mükellefe yasal süreleri verilmeden, mükellefin
mücbir sebepleri dikkate alınmadan ve mükellefe
sorulup cevabı alınması gereken tutanak için
mükellefin mücbir sebeple yapılan davete icabet
edememesinin, mücbir sebep halinin gerçekte
mevcudiyetine yönelik yapılması gereken yasal
tespitler yapılmaksızın, mükellefin davete icabet
etmemesi olarak değerlendirilmek suretiyle raporun
mükellef nezdinde tutanak düzenlenmeksizin
tamamlanmaya kalkışılmasının normalde çok modern
olarak oluşturulan okuma komisyonlarından dönmesi
gerekmektedir.
Şayet kanunla, incelemelere her halükarda devam
edilmesini amaçlasaydı, böyle bir istisna hükmü
koymazdı. İki hükmün birlikte değerlendirilmesinde
çıkan sonuç kanun koyucunun amacının incelemenin
tamamlanmasından ziyade mükellefin matrah
artırımından yararlanması olduğu tartışılmayacak
kadar açıktır. Aksi amaçlansaydı böyle bir istisna
hükmü konulmazdı veya en azından mükelleflerin
mücbir sebepler ileri sürmeleri halinde sürenin
idare için de sonlanmamasını öngören bir başka
istisna hükmü kanuna konulurdu. Hal böyle iken aksi
uygulama, kanunları uygulamakla görevli olanların
kanun koyucu yerine geçerek adeta hüküm icat
etmeleri anlamına gelecektir. Doğal olarak da, 6111
Sayılı Kanun'daki ana amaç olan ihtilafların sona
erdirilmesi yerine yeni ihtilaflar yaratılmasına
zemin hazırlanmış olacaktır.
İşte bu nedenlerle Maliye Bakanı Sayın Mehmet
Şimşek'ten tüm mükelleflerin beklentisi bu yasa
hükmünün yasanın amacı doğrultusunda uygulanmasının
sağlanmasıdır. Gerek 6111 Sayılı Kanun'un amacına ve
gerekse 6009 Sayılı Kanun'daki devrim mahiyetindeki
düzenlemelere uygun olmadan tamamlanmış gösterilen
raporlar varsa, bunların mükelleflere intikalinden
önce işlemden kaldırılmasının sağlanmasıdır.
Aksi durum hem bu kanunun hem de 6009 Sayılı
Kanun'la getirilen çağdaş düzenlemelerin daha
uygulamanın başlangıcında ciddi hasar görmesi
anlamına gelecektir.
Osman ARIOĞLU
oarioglu@bugun.com.tr
bugün
|