Yeni yıla girerken
Türkiye ekonomisi
Bir yılı daha geride bırakıyoruz.
Bir yaş daha yaşlandığımız anlamına geldiği için
üzülmeli miyiz yoksa iyisiyle kötüsüyle sağ salim bir
yılı daha tamamladığımız için sevinmeli miyiz ya da yeni
yıl yeni bir başlangıçtır diye heyecan mı duymalıyız?
Aslında kişiden kişiye değişmekle birlikte herkes için
yukarıda sıralamaya çalıştığım tüm bunların karmaşık
duyguları içinde başlar yeni yıl. İnsanlar bir anlamda
bu karmaşık duygular nedeniyle geleneksel olanı
yaparlar, fazlaca düşünmeden kutlamalarla yeni yıla
girmek isterler. Belki de öteden beri olan nasıl
başlarsa öyle devam eder endişesiyle kutlamalarla
neşeyle girmek isterler yeni yıla. Tabii bu arada
bazıları eğlencenin dozunu kaçırdığı için farkında
olmadan girerler yeni yıla. Hasılı herkes için farklı
bir anlam taşır yeni yıl.
Türkiye ekonomisi açısından duruma bakıldığında; her
şeyden önce bir önceki yıla ve dünya krizinin birçok
ülkedeki yıkıcı etkisine rağmen iyi bir başlangıç
yapılıyor yeni yıla girerken.
Yeni yılda da Türkiye'nin en çok konuşulacak iki temel
konusu olacak;
· Sıcak para girişi ve dolayısıyla cari açık.
· Azalma trendine girmesine rağmen işsizlik.
2011 yılına şöyle bir bakacak olursak;
· Yılın ilk bölümünde faiz indirimlerinin devam
edeceğini,
· Döviz kurunun bugüne göre bir miktar
gerileyebileceğini ama bu konuda alınan ilave
tedbirlerle doların 1,50-1,55 TL. arasında oluşmasının
sağlanmaya çalışılacağını,
· Enflasyonda mevcut seyrin yılın ilk yarısında da
benzer şekilde devam edeceğini,
· Bütçe gerçekleşmelerinin seçimden fazlaca etkilenmeden
olumlu gideceğini,
· Alınan tedbirlerin etkisiyle ihracat-ithalat
makasındaki açılmanın durdurulabileceğini
söylemek kahinlik olmayacaktır.
Kasım ayı ihracat rakamları, dış ticaret dengesi ve cari
açık
Açıklanan kasım ayı rakamlarına göre; ihracat 9.439,
ithalat 17.121, dış ticaret açığı ise 7.683 milyon dolar
olmuştur. Bu rakamlar çerçevesinde;
· İhracat bir önceki yılın aynı ayına göre %6 artmış ama
bir önceki aya göre %2,5 azalmış,
· Buna karşılık ithalat 2009 Kasım ayına göre %35,7,
2010 Ekim ayına göre ise %5,1 artış göstermiş.
· Bu rakamlara göre de ihracatın ithalatı karşılama
oranı aylık bazda %55,1 olmuştur.
Kasım ayı dış ticaret rakamlarına bakarak moralleri
bozmamak gerekiyor. Çünkü gerek faiz indirimi gerekse
karşılık oranlarının artırılmasına yönelik tedbirler
alındığında kasım ayı kapanmıştı. Kasım ayı döviz
kurları itibarıyla uzun zamandır hatta dünya krizi
öncesinden bu yana döviz kurlarının en düşük seviyede
seyrettiği bir ay olarak kapanmıştı. Şu bir gerçektir
ki, döviz kuruna duyarlılık bakımından ithalatın
esnekliği ihracata oranla daha fazladır. Kasım ayı
rakamları da zaten bunu teyit ediyor.
Kasım ayı dış ticaret rakamlarından aşırı ürkmemek ama
verdiği mesajı da doğru algılamak gerekiyor. Kasım ayı
dış ticaret rakamlarının açıklanmasından önce
tedbirlerin alınmaya başlanılması bu mesajın doğru
okunduğunu da gösteriyor. Özellikle Merkez Bankası'nın
tedbirlerde biraz geç kaldığı hatta özellikle faiz
indirimi konusunda Sayın Başbakan'ın söylemesinin
ardından ancak adım atıldığı eleştirilerine, katıldığı
bir televizyon programında Merkez Bankası Başkanı Durmuş
Yılmaz "kendilerinin söylenene göre değil, ellerine
gelen verilere göre karar verdiğini, daha sonra ellerine
gelen verinin Sayın Başbakan'ın söyledikleri ile
uyuşması nedeniyle böyle bir görüntü ortaya çıktığı"
şeklinde cevap vermiştir.
Bize göre, neyin veya kimin önce ya da sonra söylemiş
olmasının bir önemi yok. Sayın Başbakan doğal olarak
Türkiye'nin sadece siyasi değil, ekonomik konularında da
birinci derece sorumluluğu olan kişidir. Kendisi
doğrudan veya endirekt olarak ekonomi birimlerine
mesajlarını verecektir. Merkez Bankası Başkanı da
aslında Başbakan'a danışmanlık görevi gereği, direkt
veya endirekt olarak kendisine gerekli bilgilendirmeyi
yapacaktır. Bundan doğalı yoktur.
Geçende konuya ilişkin bir yazımızda da belirttiğimiz
gibi burada önemli olan Merkez Bankası'nın kararlarında
adeta siyasi irade ne söylerse o yönde hareket ediyor
görüntüsünün ortaya çıkmamasıdır. Merkez Bankası
Başkanı'nın konuya ilişkin açıklaması bu bakımdan
önemlidir. Yani Merkez Bankası'nda genel bir politika
değişikliği söz konusu olmayıp, görevi gereği olan fiyat
istikrarının tesisine yönelik olmak üzere finansal
istikrarın bozulmasını önleyici tedbirler bağlamında
üzerine düşenler yapılmaya çalışılmaktadır.
Finansal istikrarın tesisine yönelik olarak da sadece
Merkez Bankası veya hükümet değil, üst kurullar da dahil
ekonominin tüm birimleri üzerlerine düşeni yapmak
durumundalar. Nitekim bu yönde atılmakta olan adımları
bir bir görmeye başladık. BDDK ve SPK tarafından
açıklanan tedbirler yanında, yapılacağı öngörülen ihale
kanunu değişikliğinin bir an önce gerçekleştirilmesi,
tüketim malları ithalatı ile ilgili ihtisas gümrüğü
uygulaması veya bazı mallara fon uygulanması gibi
tedbirlerin de alınması gerekmektedir.
Kısaca yeni yıla girerken karamsar olmamalıyız ama her
şeyin güllük gülistanlık olmadığını da unutmamalıyız.
Mutlu yıllar.
Osman ARIOĞLU
oarioglu@bugun.com.tr
Bugün
|