ÖZELGELERDE KURUMLAR
VERGİSİ
1. Konya Vergi Dairesi
Başkanlığı'nın 15.9.2009 tarih ve 1836 sayılı özelgesi:
"KVK'nın 5/1-h maddesi ile yurtdışında yapılan inşaat,
onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanarak
Türkiye'de genel sonuç hesaplarına aktarılan kazançlar,
herhangi bir koşula bağlanmaksızın Kurumlar Vergisi'nden
istisna edilmiştir. Teknik hizmetlerden elde edilen
kazançlarında istisnadan yararlanabilmesi için, bu işlerin
yurtdışında bulunan işyerleri veya daimi temsilcileri
aracılığıyla yapılması, yurtdışında ayrıca bir işyeri veya
daimi temsilci olmadan yapılan teknik hizmetlerin ise hizmet
ihracatı olarak nitelendirilmesi gerekir. Bu arada,
kurumların yurtdışında bir inşaat ve onarım işi varsa, buna
bağlı teknik hizmetler ister Türkiye'de isterse yurtdışında
yapılsın, elde edilen kazançlar istisnadan
yararlanabilecektir. Bu itibarla, yurtdışında faaliyet
gösterecek un fabrikasının makine ve donanımlarının montajı
ve bu işe bağlı olarak yapılan proje çizimi gibi teknik
hizmetlerden elde edilen kazancın Kurumlar Vergisi'nden
istisna edilmesi için yurtdışında bir işyeri veya daimi
temsilcinin bulunması gerekmektedir."
2. Adana Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 7.8.2009 tarih ve 2220
sayılı özelgesi:
"KVK'nın 6. maddesi ve GVK'nın 37/1. maddesinde yer alan her
türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların
ticari kazanç sayılacağına dair hüküm uyarınca, ihraç edilen
tarım ürünleri karşılığında ödenen ihracat iadesi
yardımlarının ticari ve sınai bir faaliyet kapsamında elde
edilen kazanç olması sebebiyle, kurum kazancının tespitinde
hasılat olarak dikkate alınması gerekir."
3. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 22.10.2009 tarih ve
3901 sayılı özelgesi:
"KVK'nın 11/1-g maddesinde, sözleşmelerde cezai şart olarak
konulan tazminatlar hariç olmak üzere, kurumun kendisinin,
ortağının, yöneticisinin ve çalışanlarının suçlarından doğan
maddi ve manevi tazminat giderlerinin kurum kazancının
tespitinde gider olarak kabul edilemeyeceği düzenlenmiştir.
Gerek KVK'nın ilgili maddesi gerekse GVK'nın 41/6.
maddesinde yer alan hüküm uyarınca, tazminatların gider
olarak yazılabilmesi için işle ilgili olması ve sözleşmeye,
ilama ve kanun emrine bağlı bulunması ve işle ilgili olsa
dahi kurumun kusurundan kaynaklanmaması gerekir. Bu
açıklamalar gereğince, şirket çalışanının sevk ve
idaresindeki araçla yaptığı trafik kazası nedeniyle, Asliye
Hukuk Mahkemesi kararına istinaden ödenen tazminatın, kurum
kazancının tespitinde gider olarak indirilmesi mümkün
değildir."
4. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 3.11.2008 tarih ve
23129 sayılı özelgesi:
"Gerçek ve tüzelkişilerin, federasyonlara, gençlik ve spor
kulüplerine veya sporculara, spor tesisleri ve
faaliyetlerine ilişkin olarak Gençlik ve Spor Müdürlüğü
Sponsorluk Yönetmeliği'nde belirtilen usul ve esaslarda
yapacakları sponsorluk harcamalarını Kurum ve Gelir
Vergisi'nden indirim konusu yapabilirler. Üniversitenin
tiyatro kulübüne yapılacak sponsorluk harcamalarının söz
konusu yönetmelik kapsamında sponsorluk faaliyeti ve
harcaması olarak düzenlenmemiş olması sebebiyle, bu
harcamaların Kurum ve Gelir Vergisi açısından indirim konusu
yapılması mümkün değildir. Bununla beraber, 2547 sayılı
Yüksek Öğretim Kanunu'nun 56/b maddesinde yer alan, Kurum
veya Gelir Vergisi mükelleflerinin üniversitelere ve ileri
teknoloji enstitülerine makbuz karşılığı yapacakları nakdi
bağışların, yıllık Kurumlar ve Gelir Vergisi
beyannamelerinde gelirlerden veya kurum kazancından indirim
konusu yapılacağı düzenlemesi uyarınca, mükelleflerin
tiyatro kulübünün bulunduğu üniversiteye yapacağı nakdi
bağışları kazanç matrahlarından indirim konusu yapmaları
mümkündür."
Bireysel emeklilik katkı payı gelirden
düşülebilir
Gelir Vergisi Yasası uyarınca ödendiği
belgelerle kanıtlanabilen bireysel emeklilik katkı payları
Gelir Vergisi beyannamesi üzerinden indirim konusu
yapılabilir.
SORU: 2009 yılında ticari faaliyetimden 79.000 TL serbest
meslek faaliyetimden de 19.000 TL zarar ettim. Bu durumda
şahsım adına bireysel emeklilik şirketine ödemiş bulunduğum
bireysel emeklilik katkı payım olan 6000 TL'yi beyanname
üzerinde indirim konusu yapabilir miyim?
YANIT: Gelir Vergisi Yasası'nın 89'uncu maddesinin birinci
bendi hükmü gereği olarak "beyan edilen gelirin yüzde 10'nu
(bireysel emeklilik sistemi dışındaki şahıs sigorta primleri
için, beyan edilen gelirin yüzde 5'ini) ve asgari ücretin
yıllık tutarını aşmamak şartıyla, mükellefin şahsına, eşine
ve küçük çocuklarına ait hayat, ölüm, kaza, hastalık,
sakatlık, analık, doğum ve tahsil gibi şahıs sigorta
primleri ile bireysel emeklilik sistemine ödenen katkı
payları (sigortanın veya emeklilik sözleşmesinin Türkiye'de
kain ve merkezi Türkiye'de bulunan bir sigorta veya
emeklilik şirketi nezdinde akdedilmiş olması, prim ve katkı
tutarlarının gelirin elde edildiği yılda ödenmiş olması ve
ücret geliri elde edenlerin ücretlerinin safi tutarının
hesaplanması sırasında ayrıca indirilmemiş bulunması
şartıyla, eşlerin veya çocukların ayrı beyanname vermeleri
halinde bunlara ait prim ve katkı payları kendi
gelirlerinden indirilir.)
Yukarıya aktarmış bulunduğumuz yasal düzenleme gereği sizin
şahsınıza ait olan ve 2009 yılı içinde ödendiği belgeleri
ile kanıtlanabilen bireysel emeklilik katkı payları Gelir
Vergisi beyannamesi üzerinde indirim konusu
yapılabilecektir.
Bireysel emeklilik şirketine yapılan katkı payı ödemelerinin
beyan edilen gelirin yüzde 10'unu ve her hal ve takdirde de
2009 yılı için yıllık asgari ücret toplamını aşmaması
gerekmektedir. 2009 yılı için geçerli bulunan asgari ücretin
yıllık toplamı (666x6) + (693x6) = 8154 TL'dir. Bu bağlamda
sizin bireysel emeklilik şirketine 2009 yılında ödemiş
olduğunuz miktar 6000 TL olduğuna göre öncelikle bu miktarı
beyan ettiğiniz gelirden indirme hakkınız bulunmaktadır.
Diğer yandan sizin 2009 yılı için beyan edeceğiniz toplam
kazanç miktarı serbest meslek faaliyetinden kaynaklanmış
bulunan zarar dikkate alındığında (79.000–19.000) = 60.000
TL olduğuna göre, bu miktarın yüzde 10'u da (60.000 x 0.10)
= 6000 TL olup, bu miktar kadar ödemiş bulunduğunuz bireysel
emeklilik katkı payını 2009 yılı için vereceğiniz Gelir
Vergisi beyannamesi üzerinde indirebilme olanağınız vardır.
Söz konusu katkı payı ödemeleriniz toplamı olan 6000 TL'yi
2009 yılına ait Gelir Vergisi beyannamesi üzerinde 28
numaralı satıra yazmak suretiyle indirebilmeniz yukarıdaki
açıklamalar çerçevesinde mümkün bulunmaktadır. (V.Seviğ)
EMSAL BEDEL ESASININ UYGULANMASI
SORU: Vergi Usul Kanunu'nun 274'üncü maddesinde yer alan
hüküm uyarınca "Emtianın maliyet bedeline nazaran değerleme
günündeki satış bedelinin yüzde 10 ve daha fazla bir
düşüklük gösterdiği hallerde mükellef maliyet bedeli yerine
267'nci maddenin ikinci sırasındaki usul hariç olmak üzere,
emsal bedeli ölçüsünü tatbik" edebilmektedir. Bu hükmün
uygulanması nasıl olmaktadır?
YANIT: Değerleme günü itibariyle emtianın satış bedeli
maliyet bedeline göre yüzde 10 veya daha fazla düşüklük
gösterdiği takdirde, maliyet bedeli yerine ortalama satış
fiyatına göre veya takdir komisyonunca takdir edilen emsal
bedeli ile değerlenebilir. Vergi Usul Yasası'nın 274'üncü
maddesinde yer alan düzenleme uyarınca satın alınan veya
imal edilen emtianın maliyet bedeli oluştuktan sonra
fiyatların aşağıya doğru indiği (ekonomide depresyon halinin
ortaya çıktığı) dönemlerde mükelleflerin gerçek olmayan
kazançlar üzerinden vergi ödememeleri amaçlanmıştır.
Bu tür durumlarda mükellefin kendi maliyet bedelini zaten
bildiğini ve satış fiyatının üzerinde olduğu için emsal
bedel tespit edilirken bu esasın dikkate alınması bir
kısırdöngü yaratacağı için emsal bedeliyle değerleme yapacak
mükelleflerin ya ortalama satış fiyatı esasına göre ya da
takdir komisyonları kararı doğrultusunda emsal bedel tespit
etmesi daha uygun görülmüştür. (Konuya ilişkin açıklayıcı
bilgi için bakınız: Özyer, Mehmet Ali, "Açıklama ve
Örneklerle Vergi Usul Kanunu" 4. Baskı HUK Yayınları Mart,
2008 sf: 525)
Mükelleflerin isteğine bağlı olan bu değerlemede dikkate
alınan satış fiyatı mükellefin kendi satış fiyatı değil
piyasada oluşan ortalama fiyattır. Aksine bir düşünce
mükelleflerin, dönem sonlarında maliyetin altında az bir
miktar satış yapmak suretiyle dönem kazançlarını düşük
tespit etmelerine imkân sağlamalarına ortam
hazırlayacağından, bu konu özellik arz etmektedir. Bu
nedenle de dönem sonu stoklarını emsal bedeli ile değerlemek
isteyen mükelleflerin, emtianın maliyet bedelinin piyasadaki
o mala ilişkin genel fiyat düzeyinin altında kaldığını
kanıtlaması gerekmektedir.
Emsal bedelle değerlenecek emtianın maliyetinin satış
fiyatına göre düşüklük göstermesi ekonomideki dalgalanmalar
dışındaki işletmenin deneme üretimi veya ilk kez pazara
sunduğu bir mal nedeniyle maliyetinin rakiplerinin satış
fiyatının üstünde oluşmasından da kaynaklanabilir. Bu
durumda da mükellef dilerse, emsal bedel (maliyet bedeli
esası dışında) ile stoklarını değerleyebilir.
Diğer yönden Vergi Usul Yasası'nın 278'inci maddesinde yer
alan "Kıymeti Düşen Mallar"la ilgili hüküm ile aynı yasanın
274'üncü maddesinde yer alan düzenleme birbirinden farklı
nedenlere dayalı olup, düzenleme ve yürürlüğe konulması
amaçları da farklıdır. (V.Seviğ)
YURTDIŞI ZARARLARIN MAHSUBU
SORU: Yurtdışı zararlarının Türkiye'ye taşınması için
Kurumlar Vergisi Kanunu'nda yer alan hüküm gereği "Her yıl
için denetim yaptırma zorunluluğu" var mıdır? Yoksa sadece
zararın oluştuğu yıl için yaptırılacak denetim yeterli
midir?
YANIT: Kurumlar Vergisi Yasası'nın 9/1-b maddesi uyarınca
Türkiye'de Kurumlar Vergisi'nden istisna edilmiş bulunan
kazançlarla ilgili olanlar hariç olmak üzere kurumların,
yurtdışındaki faaliyetlerinden doğan zararların Türkiye'de
beyan edilecek olan kurum kazancından mahsubu belirli
esaslara bağlanmış olup, bu konuya ilişkin usul ve esasları
belirleme yetkisi Maliye Bakanlığı'na aittir.
Kurumların yurtdışı faaliyetlerinden doğan zararlarını,
Türkiye'de beyan ettikleri kazançlarından mahsup
edebilmeleri için, faaliyette bulundukları ülkenin vergi
yasalarına göre beyan ettikleri vergi matrahlarını (zarar
dahil) her yıl o ülke mevzuatına göre denetim yetkisini haiz
kuruluşlara incelettirip rapora bağlatmaları ve bu raporun
aslı ile birlikte tercüme edilmiş bir örneğini Türkiye'deki
ilgili vergi dairesine vermeleri gerekmektedir. Bu bağlamda
da söz konusu denetim kuruluşu tarafından hazırlanacak rapor
ekinde yer alacak olan vergi beyanlarının bilanço ve gelir
tablosunun da yabancı ülkedeki yetkili makamlarca
onaylanması zorunludur.
Faaliyette bulunulan yabancı ülkedeki denetim yetkisini haiz
bir denetim kuruluşunun olmaması halinde, her yıla ait vergi
beyannamesi ve eki bilanço ile gelir tablosunun, yabancı
ülkenin yetkili makamlarından alınacak ve onaylattırılacak
birer örneğinin, mahallindeki Türk elçilik veya
konsoloslukları, yoksa orada Türk menfaatlerini koruyan
ülkenin aynı mahiyetteki temsilciliklerine onaylatılarak,
aslının ve tercüme edilmiş örneğinin ilgili vergi dairesine
verilmesi gerekmektedir.
Kurumların yurtdışı faaliyetlerinden doğan zararlarını,
Türkiye'de beyan ettikleri kazançlarından mahsup
edebilmeleri için yurtdışı faaliyet sonuçlarını, her yıl
tevsik etmeleri (kanıtlamaları) gerekmektedir. Dolayısıyla
kurumların yurtdışı zararlarının mahsubu, için yurtdışında
söz konusu faaliyetin denetimden geçmiş olduğunun
kanıtlanması da zorunlu olmaktadır. Veysi Seviğ -
Bumin Doğrusöz / referans |