Sosyal
Güvenlik Kurumu'na (SGK) olan borçların
taksitlendirilmesi ve farklı uygulamalar
Geçen
haftaki prim affı ile ilgili yazımızdan
sonra gelen okur sorularından bir çoğunda
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun şu anda prim
ödemelerinde herhangi bir kolaylık sağlayıp
sağlamadığı, yakında bir prim affı olup
olmadığı sorulmaktadır.
Farklı Müdürlüklerde farklı uygulamalar
Bunların dışında bir okurumuz firma ismi ve
Müdürlük ismi verilmemesi kaydıyla sorusunu
şu şekilde sormuş;
Türkiye genelinde gıda üzerine üretim ve
pazarlama yapan bir firmayız, yurt dışına da
ihracatımız var, son zamanlarda
satışlarımızda daralma olduğu için
borçlarımız birikti, 6183 sayılı kanuna göre
borçlarımızı taksitlendirmek istedik. İş
yerlerimizin bulunduğu SGK’nın değişik
Müdürlüklerinde farklı uygulamalarla
karşılaştık. Örneğin bir Müdürlükte iş yeri
tesis ve cihazlarımız teminat olarak kabul
edip taksitlendirme yapılırken, diğer
Müdürlükte menkullerin teminat olarak
alınamayacağı cevabı ile karşılaştık. Daha
açığı iş yerimizdeki makineleri bir Müdürlük
teminat olarak kabul ederken diğer Müdürlük
kendi bölgesindeki makinelerimizi teminat
olarak kabul etmedi. Buna göre iki
Müdürlükten birinde yapılan uygulama yanlış
değil mi?
Öncelikle bu günlerde yeni bir
af/yapılandırma çalışması olup olmadığı
konusuna değinmek gerekirse bu konuda var ya
da yok demek fala bakmak gibi bir şey olur.
SGK’da şu anda yapılan taksitlendirmeler
6183 sayılı kanuna göre yapılan
taksitlendirmelerdir.
SGK’nın yaptığı taksitlendirmeler
Sosyal Güvenlik Kurumu şu anda yaptığı tecil
ve taksitlendirmeleri 6183 sayılı Kanunun
48. maddesine istinaden yapmaktadır. Söz
konusu maddenin ikinci fıkrasında 2008
yılında yapılan değişiklikle eklenen hüküm
şu şekildedir.
“Şu kadar ki, amme borçlusunun alacaklı
tahsil daireleri itibarıyla tecil edilen
borçlarının toplamı ellibin Yeni Türk
Lirasını (bu tutar dahil) aşmadığı takdirde
teminat şartı aranılmaz. Bu tutarın
üzerindeki amme alacaklarının tecilinde,
gösterilmesi zorunlu teminat tutarı ellibin
Yeni Türk Lirasını aşan kısmın yarısıdır...”
Buradan da açıkça anlaşılacağı üzere 50 bin
liraya kadar olan borçlarda teminat
istenilmeyecek, borç 50 bin lirayı aşıyorsa
aşan kısmın yarısı kadar teminat
istenilecektir.
Neler teminat olabilir?
Yasanın 48. maddesinde 50 bin lirayı aşan
borç tutarının yarısı kadar teminat
alınacağı belirtilmekte, nelerin teminat
olarak
alınacağı ise yasanın
10. maddesinde sayılmaktadır, buna göre;
1. Para,
2. Bankalar ve özel finans kurumları
tarafından verilen süresiz teminat
mektupları,
3. Hazine Müsteşarlığınca ihraç edilen
Devlet iç borçlanma senetleri veya bu
senetler yerine düzenlenen belgeler,
4. Hükümetçe belli edilecek Milli esham ve
tahvilat,
5. İlgililer veya ilgililer lehine üçüncü
şahıslar tarafından gösterilen ve alacaklı
amme idaresince haciz varakasına müsteniden
haczedilen menkul ve gayrimenkul mallar,
Teminat olarak alınabilecek, yine yasal
düzenleme gereği, teminat sonradan tamamen
veya kısmen değerini kaybeder veya borç
miktarı artarsa, teminatın tamamlanması veya
yerine başka teminat gösterilmesi istenecek,
borçlu verdiği teminatı kısmen veya tamamen
aynı değerde başkalarıyla
değiştirebilecektir.
Haczedilen menkul teminat olur
Yukarıda açıkça belirtildiği üzere
“İlgililer veya ilgililer lehine üçüncü
şahıslar tarafından gösterilen ve alacaklı
amme idaresince haciz varakasına müsteniden
haczedilen menkul ve gayrimenkul mallar”
teminat olur.
Okurun sorusuna dönülecek olursa;
İş yerinizdeki tesis ve makineler hacizli
değilse haczedilerek alınacak teminata
sayılmalıdır. Burada teminat olarak alınacak
makine, tesis, demirbaş gibi aktiflerin
değerinin belirlenmesi konusu önemlidir.
Fatura karşılığı alınmış olan söz konusu
değerlerin muhasebede kayıtlı değerleri esas
alınabileceği gibi alacaklı dairenin memuru
tarafından takdir edilen değerleri de
teminata esas alınabilir.
Haczedilen söz konusu aktiflerin
muhafazasının da sağlanması gerekir. Firma
yetkilileri tarafından muhafaza
edilebileceği gibi yedi emin müessesesine de
başvurulabilir.
Burada Müdürlükler arası farklı uygulama
mevzuatı yeterince bilmeme veya yanlış
yorumlamadan ileri gelmektedir.
Mevzuatı bilmeme veya yanlış yorumlama
değilse firmayı zora sokmak dışında başka
bir şekilde yorumlanamaz.
Yasaya uygun iş yapmayan ilgililer hakkında
hem idari yönden Müdürlüğüne hem de
savcılıklara suç duyurusunda
bulunabilirsiniz. Ahmet
ŞERİF/
ahmet.serif@yahoo.com
/ 24.01.2010 |