Birikmiş faizler
silinmeden vergi affı etkili olmaz
Referandum öncesinde hükümet tarafından gündeme taşınan
vergi ve prim affıyla ilgili çalışmalar devam ediyor.
Zaman zaman ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan ile Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bu
konuda açıklama yapıyor. Bakanlar ısrarla getirilecek
uygulamanın af olmadığının altını çiziyor. Af lafzı,
gerçekten idareciler için kaçınılması gereken bir kelime.
Çünkü bu kelimenin içeriğinde geçmişte yükümlülüklerini
yerine getirmeyen veya kurallara aykırı hareket edenlerin bu
davranışlarına göz yummak manası yatıyor. Şimdilerde
getirilmesi düşünülen ödeme kolaylığını da af olarak
nitelendirmek mümkün değil. Ben bu uygulama için af diyerek
borçlu mükelleflerin ve prim ödeyicilerinin fırsatı
kaçırmamalarını sağlamak istiyorum. Yoksa vergi ve prim
asıllarının silinmeyeceğini ben de biliyorum. Hatta
silinmemesi gerektiğini düşünüyorum. Zaten Cumhuriyet
tarihinde çıkarılan 20'ye yakın vergi affının hiçbirinde
vergi asıllarına dokunulmamış. Şimdi de öyle olacak, ancak
bu vergi asıllarına uygulanmış olan gecikme faizlerinin
gözden geçirilmesi ve çoğunun silinmesi gerektiğini
söylüyorum. 40 milyar lira civarındaki vergi alacağında
başarıya ulaşmak ancak bu şekilde mümkün olur. Bu vergi
alacaklarının bir kısmı iflas etmiş firmalara ait. Bu
alacakların hiçbir şekilde tahsili mümkün görünmüyor. Ancak
daha çok kişi üzerinde yayılmış olan diğer alacakların
tahsili mümkün. Bu da ancak faizlerle katlanmış olan bu
alacakların faizini silmekle mümkün. Böylece uygulamadan hem
daha fazla kişi faydalanmış olur hem de Hazine'ye daha fazla
para girer.
İlgili bakanların açıklamalarından uygulamanın dediğim
şekilde yapılacağı neticesini çıkardım. Açıklamalarda
kapsama alınacak vergi ve prim alacaklarının reel değerinin
altında kalmayacağı ısrarla vurgulanıyor. En kötü şartlarda
bile enflasyonla güncellenmiş rakamlar üzerinden tahsilata
gidilecek. Yani ana paradan hiçbir şekilde vazgeçilmeyecek.
Hazırlıkları süren sisteme göre anaparaya dokunulmayacak,
düşük gecikme faizi ile enflasyon oranı sistemin bel
kemiğini oluşturacak. Borç, enflasyona endeksli olarak
belirlenecek. Böylece borç sadece reel olarak artmış olacak.
Daha sonra gelecek vadeye yönelik yıllık küçük bir faiz
belirlenecek. Peşin ödemede faiz işletilmeyecek. Yıllara
göre ödemede de faizin değişebileceği belirtiliyor. Yani
vade arttıkça faizin de artabileceği kaydediliyor.
Afların telaffuz edilmesinden çekinilmesinin en önemli
sebebi, mevcut vergi tahsilatının da aksayacağı korkusu.
Yalnız unutulmaması gereken bir şey var: Bu tür uygulamalar
getirilirken uygulamanın getirildiği tarih kapsama
alınmıyor. Mesela bu uygulamaya muhtemelen 5-6 ay önce
kesinleşmiş borçlar faydalanacak, bulunduğumuz dönemde
oluşan borçlar uygulama dışında tutulacak. Bu sebeple
mükellefler, 'nasıl olsa vergi borçlusuna kolaylık
getirilecek' diyerek, bu dönemdeki vergi ödemelerini hiçbir
şekilde aksatmasın. Aksi halde zarar görürler.
Bağ-Kur'luların hastanelerden faydalanmalarında kolaylık
Bağ-Kur'luların kendileri ve bakmakla yükümlü olduğu
kişilerin sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan
faydalanabilmeleri için hastaneye başvurduğu tarihten önceki
son bir yıl içinde toplam 30 gün genel sağlık sigortası
primi ödemiş olması gerekiyor. Ayrıca hastaneye başvurduğu
tarihte 60 günden fazla prim ve prime ilişkin her türlü
borcunun da bulunmaması şart. SGK'nın 23 Temmuz 2010 tarihli
düzenlemesiyle prim borcu olup, taksitlendirme yapan
Bağ-Kur'lu sigortalıların, bu borçlarını tecil ve
taksitlendirmeleri halinde, bakmakla yükümlü oldukları
kişilerle birlikte kurum sağlık yardımlarından faydalanma
hakları bulunuyor. Hastaneler, borçlarını tecil ve
taksitlendirenlerin 'Tecil ve Taksitlendirmeden Faydalanan
Sigortalılara Ait Sağlık Yardımı Müstahaklık Belgesi' ile
kendilerine müracaatları halinde gerekli sağlık hizmetlerini
vermeleri gerekiyor. Böylece primler için getirilecek af
uygulamasından faydalanacak kişiler sağlık hizmetinden
faydalanmaya devam etmiş olacak. Ayrıca Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, prim ve gecikme zammı sebebiyle
sağlık hizmetinden faydalanamayan iki milyona yakın
Bağ-Kurlunun sağlık hizmetinden faydalanabilmesine ilişkin
olarak, Bağ-Kur'lu olduğu halde primini ödeyemeyen
insanların Bağ-Kur'luluğu sona ermişse başka bir statüye
geçerek sağlık hizmeti alabileceğini belirtti. Yani başka
bir işyerinde mesela işçi olarak kayıt olmak ve prim
yatırmak şartıyla sağlık hizmetinden faydalanılabilir.
Doğum borçlanmasında sınırlama kısmî olarak sürüyor
İki hafta önce bu köşede doğum borçlanmasında sınırlamaların
kalktığından, fakat uygulamanın net olarak çıkarılacak
genelge ile oturacağından bahsetmiştim. Nitekim SGK konuyla
ilgili bir genelgeyi geçen perşembe yayımladı. Genelgeye
göre doğum borçlanmasında sınırlamaları kısmi olarak devam
ediyor. Genelgede kadın sigortalıların doğum sebebiyle
çalışamadıkları iki yıllık sürenin borçlandırılmasında
sigortalının doğumdan önce tescil edilmiş olması ve adına
kısa ya da uzun vadeli sigorta kolları yönünden prim ödenmiş
olmasının yeterli sayıldığı ifade ediliyor. Doğumun
çalışılan işten ayrıldıktan sonra 300 gün içinde
gerçekleşmesi şartı ise aranmayacak. Bu borçlanma en fazla
iki doğum için yapılabiliyor. Genelgede de belirtildiği
üzere eski düzenlemeden farklı olarak doğumun çalıştığı
işinden ayrıldıktan sonra 300 gün içinde gerçekleşmesi şartı
aranmayacak. Ancak borçlanma tarihinden önce sigortalı
olarak tescil edilme ve sigortalı adına kısa ya da uzun
vadeli sigorta kolları yönünden prim ödenmiş olma şartı
devam ediyor. Dolayısıyla sigortalı olarak tescil edilen
tarih borçlanılan süre kadar geriye gitmeyecek. Genelgede
ayrıca sigortalı adına kısa ya da uzun vadeli prim ödenmiş
olmasından bahsediliyor. Buradaki prim ödenme tabiriyle
sigortalı olarak en az bir gün kuruma bildirimde bulunulmuş
olma şartının gerçekleştirilmiş olması gerektiği
kastediliyor.
Ahmet Yavuz / Zaman
|