HAVA
PARASININ VERGİLENDİRİLMESİ
SORU: Yaklaşık 15 yıldır
faaliyette bulunduğum ve kiracı olarak
kullandığım dükkânımı yıkarak, yerine iş
merkezi yapılmak üzere beni dükkânımdan
tahliye ettiler. Bana dükkânın tahliyesi
için belli bir para verildi. Almış olduğum
bu para benim için arizi kazanç olarak kabul
edilebilir mi? Yukarıda da belirttiğim gibi
ben burada ticari faaliyette bulunuyordum.
YANIT: Günümüzde giderek sayıca artan iş
merkezlerinin yapımı için bazı hallerde iş
merkezi yapımı için kullanılacak arazi
üzerindeki dükkân ve benzeri nitelikteki
yapıların içerisinde yaşayan veya faaliyet
gösterenlerin bu yerleri tahliye etmeleri
için kendilerine belli bir para
verilmektedir. Bir başka anlatımla
gayrimenkullerin tahliyesi veya kiracılık
hakkının devri karşılığında çeşitli
biçimlerde kendilerine maddi menfaat
sağlanmaktadır. Devir veya tahliye edecek
kimse "tazminat", "hava parası" veya başka
adlar altında bazı değerler talep etmekte ve
çoğu kez de talep edilen miktar olmasa bile
belli bir bedel karşılığında bu gibi yerler
terk edilmektedir. Diğer yönden bazı
işyerleri öteden beri tanınmış olmaları,
bulundukları yer, müşterilerinin alışkanlığı
gibi nedenlerle mal varlıkları dışında bazı
tanınmışlık ve/veya verimlilik değerlerine
sahiptirler. Bu gibi yerlerin terk
edilmesinde peştamallık veya bir başka ad
altında birtakım para ve ayınlar alındığı ya
da bazı menfaatler sağlandığı görülmektedir.
Bu gibi hallerde adı ne olursa olsun alınan
tazminatlar ve peştamallıklar, Gelir Vergisi
açısından söz konusu yasanın 82/3'üncü
maddesi hükmü uyarınca "arizi kazanç" olarak
kabul edilmiştir.
Gelir Vergi Yasası'nın 82/3'üncü maddesi
uyarınca "Gayrimenkullerin tahliyesi veya
kiracılık hakkının devri karşılığında alınan
tazminatlar ile peştamallıklar" arizi kazanç
olarak kabul edilmektedir. Bu bağlamda
"kiracıya ait tesisat ve malların tahliye ve
devri sırasında kiralayan veya yeni kiracıya
devrinde doğan kazançlar da" bu kapsamda
mütalaa edilmektedir.
Safi arizi kazanç; bu kapsamda elde edilen
hasılattan, kanıtlanmak koşuluyla yapılan
giderlerin indirilmesi suretiyle
hesaplanmaktadır.
Ancak ticari faaliyette bulunanların
faaliyet gösterdikleri gayrimenkulün
tahliyesi veya kiracılık hakkının devri
karşılığında almış bulundukları tazminatlar
ve peştamallıklar ile yapmış oldukları
tesisat ve eklentilerin tahliye ve devri
sırasında almış oldukları bedeller, ticari
faaliyetle ilgili sayılmakta ve ticari
kazanç olarak vergiye tabi tutulmaktadır.
Bu durumda sizin işyerinizi belli bir bedel
karşılığında devriniz için almış
bulunduğunuz bedel ticari kazancın bir
unsuru olarak Gelir Vergisi'ne tabi
olacaktır. (V. Seviğ)
YARIŞMADA KAZANILAN ÖDÜLLERİN VERGİSİ
SORU: Eşimin katılmış olduğu bir televizyon
programından kazanmış olduğu parasal ödül
kendisine verilirken vergi kesintisi
yapılmış bulunuyor. Bu verginin ne olduğunu
merak ettik. Bu gibi ödüller Veraset ve
İntikal Vergisi'ne tabi tutuluyormuş. Zaten
bize bu para bir yıl sonra ödendi. Söz
konusu vergi konusunda bize bilgi verebilir
misiniz?
YANIT: Veraset ve İntikal Vergisi Yasası'nın
2'inci maddesinde tanımı yapıldığı üzere söz
konusu yasa uygulaması açısından "hibe
yoluyla veya herhangi bir tarzda karşılıksız
olarak edinilen varlıklar ivazsız intikal"
sayılmaktadır.
Aynı yasanın birinci maddesi uyarınca
"ivazsız intikaller" İntikal Vergisi'ne
tabidir.
Veraset ve İntikal Vergisi Yasası'nın 4/e
maddesi uyarınca da ülkemizde para ve mal
üzerine düzenlenen yarışma ve çekilişler ile
Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi-Fon
ve Payların Düzenlenmesi Hakkındaki Yasa'da
tanımı yapılan şans oyunlarından elde edilen
gelirlerin 2010 yılında 2.535 TL'si hariç
kalan kısım İntikal Vergisi'ne tabi
tutulmaktadır.
Yasal düzenleme gereği 5602 sayılı yasada
tanımlanan şans oyunları ile gerçek ve tüzel
kişiler tarafından düzenlenen yarışma ve
çekilişlerde İntikal Vergisi oranı yüzde 10
olarak uygulanmaktadır. Bu hüküm
uygulanırken ikramiyenin aynı olarak
ödenmesi halinde, ikramiye konusu malın
faturası üzerinde yer alan değer üzerinden
tevkifat yapılmaktadır.
2010 yılında ivazsız intikallerin 2.535
TL'si vergiye tabi değildir. Bu miktar 2009
yılında 2.481 TL, 2008 yılında 2.216 TL
olarak belirlenmiştir.
Uygulamada özellikle şans oyunlarında
veyahut da yapılan yarışmalar sonucunda ödül
kazananlara bu ödülleri verilmeden önce ödül
tutarı üzerinden tevkifat yapılmakta ve
kalan kısım hak sahiplerine ödenmektedir.
Ödülün ayın veya mal olması halinde fatura
bedeli üzerinden hesaplanan İntikal Vergisi
ödenmedikçe söz konusu ödül hak sahibine
verilmemektedir.(V. Seviğ)
YARGI KARARLARINDA
ÖRTÜLÜ KAZANÇ DAĞITIMI
1. Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel
Kurulu'nun E.2004/26, K.2004/82 sayı ve
25.6.2004 tarihli kararı
"Davacı şirketin bankadan aldığı kredinin
bir kısmını ortağına kullandırması örtülü
kazanç dağıtımı kabul edilerek Kurumlar
Vergisi tarhiyatı yapıldığı ve davacı
şirketin tekdüzen hesap planı ve mali
tablolara ilişkin usul ve esaslara uymadığı
sebebiyle özel usulsüzlük cezası
kesildiğinin anlaşıldığı, ancak davacı
şirketin kullandığı kredinin 258.082
dolarlık kısmının hiçbir şekilde kayıtlara
intikal ettirilmediği ve buna ilişkin faiz
gider yazılmadığından, KVK'nın (5422 sayılı)
17/3. maddesine göre örtülü kazanç
dağıtımından bahsetmenin mümkün olmadığı,
zira olayda borç para verenin şirket değil
banka olduğu, alınan banka kredilerinin
ortaklara aynen kullandırılması ve kredi
maliyetlerinin aynen aktarılması ticari
teamüllerin gereği olup bu gibi aktarımlarda
sakıncanın, kredi maliyetinin altında veya
üstünde faiz uygulanması ve farkın sebebinin
izah edilmemesi durumunda ortaya çıktığı,
olayda ise, şirketin aldığı kredinin bir
kısmının ortak tarafından kullanıldığı ve
sözü edilen kredinin faiz ve komisyon
giderlerinin ortak tarafından karşılandığı
açık olduğundan, ayrıca faiz alınmadığından
söz edilip örtülü kazanç dağıtıldığı
varsayılarak yapılan tarhiyatta isabet
yoktur."
2. Danıştay 4. Dairesi'nin E.2006/1865,
K.2007/485 sayı ve 22.2.2007 tarihli kararı
"5422 sayılı KVK'nın 17. maddesi gereğince
şirketler tarafından örtülü kazanç dağıtımı
yapıldığından söz edebilmek için sermaye
şirketlerinin maddede sayılan gerçek ve
tüzel kişilerle olan münasebetlerinde
emsaline nazaran göre göze çarpacak derecede
yüksek veya düşük bedeller üzerinden yahut
bedelsiz olarak alım satım ilişkilerinde
bulunduğunun tespit edilmiş olmasının
gerektiği, olayda davacı şirketin, serbest
bölgede faaliyet gösteren kardeş firmaya
sattığı malların kısa bir süre sonra bu
firma tarafından ortalama % 75 oranında
fazla fiyatla yurt dışına satılması
nedeniyle örtülü kazanç dağıtımının var
olduğundan bahisle tarhiyat yapılmışsa da
davacı şirketle aynı alanda faaliyet
gösteren müesseseler nezdinde hiçbir emsal
araştırma yapılmadığından ve sırf söz konusu
malların davacı şirket tarafından kardeş
firmaya satıldığı fiyatla, bu firma
tarafından yurt dışındaki firmalara
satıldığı fiyat arasında kıyaslama yapılması
örtülü kazanç dağıtımının var olduğunun
tespiti için yeterli bulunmadığından,
yapılan tarhiyatta yasal isabet
görülmemiştir."
3. Danıştay 3. Dairesi'nin E.2007/334,
K.2008/498 sayı ve 21.2.2008 tarihli kararı
"Davacının, ticaretini yaptığı mamulü
yurtdışına satabileceği fiyattan 484.229,58
ABD Doları düşük bedelle satmasının ticari
gereklere uygun düşmediği açıktır. Esasen,
inceleme sırasında aynı emtia veya mamulün
davacıdan serbest bölgeye ve yurt dışına
intikal bedelleri üzerinden karşılaştırma
yapıldığından, ayrı bir emsal araştırması
aranmasına da gerek bulunmamaktadır. Vergi
Usul Kanunu'nun 3. maddesi gereğince, vergi
idaresince saptanan yüksek maliyete
katlanmasını veya kazançtan vazgeçmesini
gerektiren haklı nedenlerin varlığı ve
doğruluğunun davacı tarafından kanıtlanması
gerektiği gözetilmeksizin ve bu amaçla dava
dilekçesine eklenerek dosyaya sunulan
belgeler incelenip, gerekli görülen kanıtlar
toplanmaksızın, tarhiyatın, yazılı
gerekçeyle kaldırılması yolunda verilen
karar hukuka uygun düşmediğinden, davacı
tarafından sunulan kanıtlar ve yargılama
hukukunun tanıdığı yetki uyarınca, gerek
görülürse, tüm nitelikleri aynı olmak
koşuluyla davacının yurtiçi ve yurtdışına
sattığı mamul bedelleri ile karşılaştırma da
yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek
üzere vergi mahkemesi kararının bozulması
gerekmiştir."
4. Danıştay 3. Dairesi'nin E.2007/89,
K.2007/2446 sayı ve 20.9.2007 tarihli kararı
"Davacının, Serbest Bölgeler Kanunu ile
sağlanan olanaklardan yararlanarak girdi
ihtiyacını ucuz ve düzenli sağlayabilmek
için Mersin Serbest Bölgesi'nde şube açtığı,
şubeye 2.298.137,79 Dolara yurtdışından
ithal edilen emtianın, hiçbir işlem ve
üretime tabi tutulmaksızın ve kısa süre
içinde davacı merkeze 3.214.135,00 dolara
satıldığı dosyadan anlaşılmaktadır. Anılan
Yasanın 8. maddesi gereğince, merkez ile
şube arasındaki ticaretin dış ticaret
rejimine bağlı tutulması, esasen merkez
tarafından şubeye yurtdışından ithal edilen
emtianın, vergi hukuku ve ticaret hukukun
düzenlemelerine göre merkezin işyeri olan
şubeden, Türkiye'deki merkeze intikalinde,
ithalat bedelinden 915.997,21 dolar yüksek
bedel uygulanması, ekonomik ve ticari
gereklere olduğu kadar davacının, 3218
sayılı Yasanın tanıdığı olanaktan yararlanma
amacına da uygun görülmemektedir. Nitekim
vergi mahkemesince de serbest bölgedeki
şubenin merkezden ayrı bir işletme
olmadığının kabulüyle aynı sonuca
ulaşılmıştır. Ancak, ithal edilen emtianın,
Türkiye'deki merkeze tesliminde dış ticaret
rejiminde doğan maliyeti göz ardı
edilmiştir. VUK'un 3. maddesi uyarınca,
vergi idarelerince saptanan yüksek
maliyetin, dış ticaret rejiminin
gerektirdiği harcamalardan kaynaklandığını
kanıtlaması gereken davacının bu amaçla
sunabileceği kanıtlar istenip, tarh
matrahının miktarı yönünden yapılacak
inceleme sonucuna göre yeniden karar
verilmesi gerekmektedir."
5. Danıştay 3. Dairesi'nin E.2007/3846,
K.2007/4127 sayı ve 12.12.2007 tarihli
kararı
"İncelenen dosyada 5422 sayılı Kanun'un 17.
maddesinde düzenlenmiş olan örtülü kazanç
dağıtımına ilişkin unsurların olayda
gerçekleşmediği sonucuna ulaşılmaktadır.
Diğer taraftan iktisadi işletmenin dosyada
mevcut olan uyuşmazlık dönemine ait gelir
tablosu ve bilançosunun incelenmesinden,
iktisadi işletmenin de kurumlar vergisi
matrahı beyan ettiği, dolayısıyla davacının
tahsil etmesi gerektiği belirtilen faizin,
iktisadi işletme açısından gider niteliği
taşıdığı ve kurumlar vergisinin düz oranlı
olduğu göz önüne alındığında, iktisadi
işletmeye kullandırılan para nedeniyle
olayda bir vergi kaybının söz konusu
olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle bulunan
matrah farkında ve hususa ilişkin davayı
reddeden mahkeme kararında isabet
bulunmamaktadır."
ÖZELGELERDE
KDV
1. Konya Vergi Dairesi Başkanlığı'nın
19.11.2009 tarih ve 1704 sayılı özelgesi
"Tasfiyeye girmiş bir konut yapı
kooperatifinin görevi, alacaklarının tahsil
edilmesi, borçlarının ödenmesi, kooperatif
mal varlığının elden çıkartılması ve amacına
uygun gerçekleştirdiği meskenleri üyelerine
teslim etmek suretiyle tasfiyesinin
sonuçlandırılmasıdır. Dolayısıyla tasfiye
halindeki kooperatifin bu işlemler dışındaki
herhangi bir iş yapması halinde KDVK'nın
geçici 15. maddesi uyarınca vergiden muaf
veya istisna olmasını gerektiren durum
ortadan kalkacaktır. Bu açıklamalar
uyarınca, tasfiye halindeki kooperatifin,
tasfiyeye girdiği tarihten itibaren,
yaptırılacak olan inşaat taahhüt işlerinin
katma değer vergisinden istisna tutulması
veya %1 oranının uygulanması mümkün olmayıp,
mal ve hizmet alımlarına Kanunun genel
esasları çerçevesinde satın alınan mal ve
hizmetin tabi olduğu oranda katma değer
vergisi uygulanır."
2. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi
Başkanlığı'nın 16.7.2009 tarih ve 24523
sayılı özelgesi
"KDV'nin 29/3. maddesi hükmü gereğince,
katma değer vergisi indirim hakkı vergiyi
doğuran olayın takvim yılı aşılmamak
kaydıyla ilgili vesikaların kanuni
defterlere kaydedildiği vergilendirme
döneminde kullanılabilir. Bu hüküm
karşısında, 2005 yılı hesaplarına ilişkin
olarak hazırlanan Rapora istinaden KDV
beyanlarının düzeltilmesi sonucu
2007/Haziran döneminde haksız iade alınması
nedeniyle KDV tarhiyatı yapılan mükellefin,
uzlaşma sonucu kesinleşerek ödediği katma
değer vergisini indirim konusu yapması
mümkün değildir."
3. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi
Başkanlığı'nın 6.7.2009 tarih ve 23022
sayılı özelgesi
"Serbest bölge içerisinde faaliyet gösteren
firmaların serbest bölgede vermiş olduğu
hizmetler KDVK'nın 17/4-ı maddesi kapsamında
vergiden istisnadır. Serbest bölge dışından
serbest bölgeye yönelik verilen hizmetler
ise genel esaslar çerçevesinde KDV'ye
tabidir. Serbest bölge dışında ancak Türkiye
içinde bir yerden serbest bölgeye mal
gönderilmesi KDVK'nın 11. ve 12. maddeleri
(mal ihracı) kapsamında KDV'den istisnadır.
Serbest bölgeler dışında ancak Türkiye
içinde bir yerden serbest bölgeye yapılan
hizmet transferi ise (serbest bölgedeki
müşterilere yapılan fason hizmet hariç)
istisna kapsamına girmemektedir. Bu arada,
hazır beton imal edilerek transmikserle
dökülmesi işi KDV uygulamasında inşaat
taahhüt işleri kapsamında ‘hizmet' olarak
değerlendirilmektedir. Bu hizmetin serbest
bölgedeki inşaatlar için verilmesi de mal
teslimi olarak kabul edilemeyeceğinden
KDV'ye tabi olacaktır."
4. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın
18.3.2009 tarih ve 2606 sayılı özelgesi
"Derneğin tüzel kişiliği itibariyle ticari,
sınaî, zirai faaliyet ve serbest meslek
faaliyetinde bulunmadığı sürece katma değer
vergisi mükellefiyeti olmayacaktır. Ancak,
derneğin bedel mukabili dergi çıkarması veya
dergi bedelsiz olsa dahi, dergiye reklam ve
ilan almak suretiyle gelir elde edilmesi
iktisadi işletmeyi oluşturacağından iktisadi
işletmeye ilişkin katma değer vergisi
mükellefiyetinin tesisi gerekir."
5. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın
13.3.2009 tarih ve 2443 sayılı özelgesi
"Şirketin Kurumlar Vergisi Kanunu'na göre
aktif ve pasifiyle kül halinde devredilmesi
halinde, devralınan şirketin daha önceki
dönemlerde ihraç ettiği mallarla ilgili
yüklendiği ve indirim yoluyla gideremediği
ve dönem beyannamelerinde de iade olarak
talep etmeyip ‘sonraki döneme devreden KDV'
olarak beyan ettiği vergilerin zamanaşımı
süresi içinde düzeltme beyannamesi vermek
suretiyle tercih değişikliği yapılarak
(mükerrer indirime sebebiyet vermemek
kaydıyla) iadesinin talep edilmesi
mümkündür." Veysi Seviğ - Bumin
Doğrusöz / Referans
|