İş ortaklarında zarar
yüklenimi
Kurumlar Vergisi Yasası'nın 2/7 maddesinde yer alan
tanımlamadan anlaşılacağı üzere iş ortakları; "Sermaye
şirketleri, kooperatifler, iktisadi kamu kuruluşları,
yabancı devletlere, yabancı kamu idare ve kuruluşlarına ait
veya bağlı iktisadi kamu kuruluşları ile dernek ve vakıflara
ait iktisadi işletmelerin kendi aralarında veya şahıs
ortaklıkları ya da gerçek kişilerle belli bir işin birlikte
yapılmasını ortaklaşa yüklenmek ve kazancını paylaşmak
amacıyla kurdukları ortaklıklardan" iş ortakları olarak
mükellefiyet tesis edilmesini talep edenlerdir.
Yasal tanımlamaya göre iş ortaklarının kurulması halinde, bu
ortaklıkların istemi üzerinde kurumlar mükellefiyeti tesis
edilebilmekte, aksi takdirde bu ortaklıklar adi ortaklık
veya konsorsiyum gibi faaliyet göstermektedirler.
Kurumlar Vergisi uygulamasına yönelik olarak yayımlanan (1)
seri numaralı genel tebliğ gereği olarak iş ortaklıklarının
Kurumlar Vergisi mükellefiyeti sayılabilmesi için en az
aşağıdaki unsurları taşımaları gerekmektedir.
* Ortaklardan en az birisinin Kurumlar Vergisi mükellefi
olması
* Ortaklığın belli bir işi sonuçlandırmak üzere yazılı bir
sözleşme ile kurulması
* İş ortaklığı konusunun belli bir iş olması
* Birlikte yapılacak olan işin belli bir süre içinde
gerçekleştirilmesinin öngörülmesi
* İş ortaklığıyla işveren arasında bir yüklenim
sözleşmesinin yapılmış olması
* Tarafların, müştereken yüklenilen işin belli bir veya
birden fazla bölümünden değil, tamamından işverene karşı
sorumlu olmaları
* İşin bitiminde kazancın paylaşılması
* Birlikte yapılması öngörülen ve müştereken yüklenilen işin
bitimi ve Vergi Usul Yasası'nda mükellefiyetle ilgili
ödevlerin tamamının yerine getirilmesiyle mükellefiyetin
sona erdirilmesi.
Yukarıda belirtilen koşullar dikkate alındığında iş
ortakları konsorsiyumdan farklılık göstermektedir. Çünkü
konsorsiyum sözleşmelerinde her ortağın yapacağı iş ayrıca
gösterilmekte olup, sözü edilen ortak kendi yapacağı işten
sorumlu tutulmaktadır. Bu bağlamda da yüklenim sözleşmesinde
yer almamakla birlikte kendi aralarında yapacakları sözleşme
ile her ortağın yükleneceği işin ayrı ayrı belirlenmesi ve
işverenin de bu sözleşmeyi kabulü halinde, bu tür
ortaklıklar da konsorsiyum olarak tanımlanmaktadır.
Dolayısıyla iş ortaklıkları devamlılık gösteren ve aynı
nitelikteki iş veya işler için değil, belirli bir süre
içinde bitecek bir iş için kurulabilmektedir. Bu bağlamda da
iş ortaklıkları tam mükellef olarak tescil edilmektedir.
İş ortaklıklarında vergilendirme sonucu kalan kazanç
ortaklara payları oranında dağıtılmakta, bu durumu tüzelkişi
ortaklar için bu kâr payı iştirak kazancı olarak kabul
edilmektedir. Gerçek kişiler açısından ise elde edilen
kazanç menkul sermaye iradı olarak dikkate alınmaktadır.
Kurumlar Vergisi (1) sıra numaralı genel tebliğinin 2.5.3
numaralı bölümünün son paragrafı uyarınca, "Kurumlar Vergisi
mükelleflerinin zararlarının bu mükelleflerin ortaklarınca
indirim konusu yapılması mümkün olmayıp aynı durum Kurumlar
Vergisi mükellefi iş ortaklarının zararları için de
geçerlidir."
Buna göre, belli bir iş için kurulan iş ortaklıkları eğer
Kurumlar Vergisi mükellefiyeti tesis ettirirlerse, bu
takdirde vergilendirme ve kâr dağıtımı açısından Kurumlar
Vergisi Yasası'nda yer alan hükümlere tabi olacak, bunun
sonucunda da işin zararla sonuçlanması halinde bu zarar
ortakların mükellefiyet durumlarına göre diğer
kazançlarından mahsup konusu yapılamayacaktır.
Ancak eğer iş konsorsiyum olarak üstlenilecek olursa, bu
takdirde konsorsiyumu oluşturan ortaklar, işin sonucuna göre
elde ettikleri kazancı ana faaliyet konusunun sonuç
hesaplarına intikal ettirebileceklerdir.
Bir başka açıdan "İş ortaklığının kazancı elde etmesi ve
kazancın tam mükellef ortaklara dağıtılması halinde ortaklar
açısından oluşan iştirak kazancının vergiden istisna edilmiş
olması özel bir statü olan iş ortaklığında faaliyet sonucu
meydana gelen ve mahsup olanağı bulunmayan zararın
ortaklarca mahsubuna engel teşkil" etmemelidir. Bunun sonucu
olarak zararını mahsup etme imkânı bulunmayan iş
ortaklığının zararının ortaklarca indirilmesi yani mahsup
edilebileceği ileri sürülebilir.
Gerçekte iş ortaklığı yapılması üstlenilen tek bir iş için
olduğundan bu işin kazançlı sonuçlanması halinde
vergilendirilmesi, mevcut yasal düzenleme çerçevesinde kolay
olmaktadır. Ancak elde edilen menfi sonucun yani işin
zararla sonuçlanması halinde, bu ortaklıklarda zarar
mahsubundan yararlanmak mümkün olamamaktadır.
Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu'nun kararına göre de
"Kurumlar Vergisi mükelleflerinin zararlarının, bu
mükelleflerin ortaklarınca indirilebilmesi mümkün olmayıp
aynı durum Kurumlar Vergisi mükellefi iş ortaklarının
zararları için de geçerlidir." (Danıştay VDDK E. No:
2007/2306, K. No: 2008/4933)
Veysi Seviğ / referans
|