Yurtdışı çıkış
yasaklarının akıbeti
Vergi veya diğer kamu borçlarından dolayı
yurtdışına çıkış yasağı konulması, kişilerin seyahat
özgürlüğü açısından önemli bir sınırlandırmadır.
Vergi idaresinin vergi borcu olanlara yurtdışı çıkma yasağı
uygulayabilmesinin yasal dayanağını oluşturan Pasaport
Kanunu'nun 22/1 maddesinin ilgili bölümü, Anayasa
Mahkemesi'nin 2007/81 sayılı kararı ile iptal edilmişti.
Anayasa Mahkemesi'nce verilen süre içinde kabul edilen 5766
sayılı kanunla 6183 sayılı kanuna eklenen 36/A maddesi ile
vergi borcu dolayısıyla yurtdışı çıkış yasağı konulabilmesi
yetkisi ve usulü yeniden düzenlenmişti.
Bu maddenin dayanağı 1982 Anayasası'nın 23. maddesinin
"Vatandaşın yurtdışına çıkma hürriyeti, vatandaşlık ödevi ya
da ceza soruşturması veya kovuşturması sebebiyle
sınırlanabilir" şeklindeki 3. fıkrasıdır. Bu fıkra
referandum öncesinde son olarak 4709 sayılı kanunla
değişmiştir. Ancak, bu fıkra 4709 sayılı kanunda 5. fıkra
olarak nitelendirilmiştir. Bunun sebebi, maddenin metinlerde
ve resmi web sayfalarında kötü yayımlanmış olması kadar,
fıkraları sayanların tedvin tekniğine hâkim olmayışlarıdır.
Bunun yansıması geçen günlerde referanduma sunulan 5982
sayılı kanunda da görülmektedir. Nitekim 5982 sayılı kanunu
teklif eden ‘Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264
milletvekili', bana göre, fıkraları doğru görüp sayarak 3.
fıkranın değişikliğini teklif etmişlerdir. Ancak Anayasa
Komisyonu'nda teklif metnindeki fıkra numarası 5 olarak
değiştirilmiştir. Oysa maddede 5. fıkra yoktur.
Basit bir hukuk konusu olmasına rağmen, daha anayasanın
maddelerinin fıkralarını saymakta uzlaşamayan
siyasetçilerin, anayasanın uygulanmasında nasıl
uzlaşacaklarını, zaman içinde göreceğiz. Neyse, tedvin
tekniği ve yasama kalitesi açısından inceleme yapanlara
bırakalım bu konuyu.
Lafın kısası; anayasanın 23. maddesinin kimilerine göre 3,
kimilerine göre 5. fıkrası olan ve metnini yukarıda
aktardığımız fıkra, 5982 sayılı kanunla, "Vatandaşın
yurtdışına çıkma hürriyeti ancak suç soruşturması veya
kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak
sınırlanabilir" şeklinde değişmiştir.
Bu değişikliğe göre, artık vatandaşlık ödevi dolayısıyla
yurtdışı çıkış yasağı konulamayacaktır. Nitekim teklifin
gerekçesinde de bu husus, "Maddede yapılan değişiklikle,
idare tarafından, vatandaşın yurtdışına çıkma hürriyetinin
sınırlandırılmasına son verilmekte; yurtdışına çıkma
hürriyetinin, sadece suç soruşturması veya kovuşturması
sebebiyle ve hâkim kararına bağlı olarak
sınırlandırılabilmesi ilkesi benimsenmektedir" şeklinde
vurgulanmıştır.
Anayasada yapılan bu değişikliğe göre artık yurtdışı çıkış
yasağına konu edilemeyecek vatandaşlık ödevlerinin başında,
vergi ödevi ve vatan hizmeti gelmektedir. Biz konuya
alanımız olan vergi açısından yaklaşalım.
Demek ki artık, vergi borcu olanlara yurtdışı çıkış yasağı
konulması, anayasal olarak mümkün değildir.
Ancak burada konulmuş yasaklarla durumu yurtdışı çıkış
yasağı konulmasını gerektirenlerin vaziyeti, bir sorun
olarak karşımıza çıkmaktadır. Bugünlerde bana en çok sorulan
sorulardan biri de zaten budur.
Çünkü bu soruna yol açan 6183 sayılı kanunun 36/A maddesi
halen yürürlüktedir ve anayasa değişikliğinin yürürlüğe
girmesi ile kendiliğinden yürürlükten kalkmaz.
Anayasal sitemimizde kanunla kurulan ve yetkilerini
kanunlardan alan idare, idare hukukunun bir temel ilkesi
olan ‘kanuni idare' ilkesi uyarınca, kanunlarla bağlıdır.
İdare uygulama yaparken, kanunların anayasaya aykırılığını
irdelemek, tartışmak konumunda olmadığı gibi, bir kanunu
anayasaya aykırı buldum diyerek uygulamamazlıkta edemez.
Zaten böyle bir yetki ne idareye ne de yürütme organına
verilebilir. Aksi halde hukuki kaos ve keyfilik doğar.
Bu nedenle, mevcut yurtdışı çıkış yasakları geçerliliklerini
sürdürmekte ve koşulların oluşması halinde yeni yasakların
konulması söz konusu olabilecektir.
Anayasaya aykırı bu durumun ortadan kaldırılabilmesinin ise
iki yolu vardır. Bunlardan birincisi, söz konusu yasa
maddesinin yasa koyucu tarafından yürürlükten
kaldırılmasıdır. Diğeri ise hakkında yasak konulanlarca
açılacak davalarda anayasaya aykırılık savında bulunulmak
suretiyle konunun Anayasa Mahkemesi'ne intikalinin
sağlanması ve maddenin mahkemece iptal edilmesidir. Açılacak
davalarda mahkemelerin, Anayasa Mahkemesi'ne başvuru kararı
almakla birlikte, açık hukuka aykırılık düşüncesinde
olduklarını ortaya koymuş olacaklarından, yasak hakkında
yürütmeyi durdurma kararı vermeleri de gerekir.
Bu nedenle hakkında yasak bulunanların hemen anayasa
değişikliğini sebep göstererek ilgili vergi dairesine
yasağın kaldırılması için müracaat etmeleri ve alacakları
red kararı üzerine dava açmaları yerinde bir davranış
olacaktır.
Bu konuda 5982 sayılı kanunla anayasamıza giren "Anayasa
Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkı", hem olağan kanun
yolları tüketilmedikçe kullanılamayacağından hem de bu hakkı
düzenleyen kanun henüz çıkmadığından, burada kullanılamaz.
Bumin Doğrusöz / referans |