Büyüme
rakamları ve beklentiler
Geçtiğimiz hafta cuma günü üçüncü çeyrek
büyüme rakamları açıklandı.
Buna göre üçüncü çeyrekte büyüme, piyasadaki
beklentilerin biraz üzerinde olarak %5,5
oldu. Bu durum özellikle tarım ve ticaret
kesimindeki yavaşlamaya rağmen sanayi
sektöründeki olumlu gelişmenin etkisiyle
gerçekleşmiş oldu.
Üçüncü çeyrek rakamlarına bakılarak
Türkiye'nin 2010 büyüme hedefi olan %6,8'in
her halükarda aşılacağı tahminleri
yapılabilir hale geldi. Böylece Türkiye 2008
son çeyreğinde başlayan küçülme döneminin
arkasından, 2009 son çeyreği ile başlayan
büyüme trendine devam ediyor.
Cari açık
Büyüme rakamlarına bakarak Türkiye'de her
şeyin yolunda olduğunu söylemek şimdilik çok
da kolay değil. Aslında birçok göstergenin
olumlu seyrettiği konusunda herhangi bir
tereddüt yok. Ancak özellikle ihracatın
ithalatı karşılama oranındaki bozulma ve
dolayısıyla en önemli sorun olarak ortaya
çıkan cari açık, her ne kadar kısa vadede
finanse edilebildiği için önemli bir sorun
oluşturmuyorsa da, orta ve uzun dönemde bu
gidişin sürdürülebilir olmadığını söylememiz
lazım. Bu anlamda ekim ayı sonu itibarıyla
hem aylık bazda hem de yıllık bazda
ihracatın ithalatı karşılama oranında az da
olsa bir iyileşme görülmeye başlasa da,
(aylık bazda %63,4 yıllık bazda %62,7) bu
yöndeki gidişin devam etmesi önem arz
ediyor.
Merkez Bankası'nın pazartesi günü açıkladığı
rakamlara göre, ekim sonu itibarıyla dış
ticaret dengesi -42 milyar 660 milyon dolar.
Cari açık ise -36 milyar 830 milyon dolar
olarak açıklandı. Buna göre dış ticaret
dengesinde aylık ortalama 5 milyar, cari
açıkta ise 3 milyar dolarlık bir açık ortaya
çıktığı görülmektedir. Bu gidişe göre,
herhangi ilave bir tedbir alınmadığı
takdirde; yıl sonuna gelindiğinde dış
ticaret dengesinin 52 milyar doların
üzerinde bir dış ticaret açığı, 43 milyar
dolar civarında bir cari açık
oluşabileceğini tahmin edebiliriz. Aslında
yıl sonuna az bir süre kaldığı düşünülürse
bu saatten sonra alınacak tedbirlerin bile
etkisinin daha ziyade 2011 Ocak ayında
görüleceğini dolayısıyla da bu yılın
rakamlarını çok az etkileyebileceğini
söyleyebiliriz.
İşsizlik
Elbette büyüme trendi özellikle de sanayi
sektöründeki büyüme Türkiye'nin bir diğer en
önemli sorunu olan istihdam konusu için
olumlu gelişme sağlayacaktır. Nitekim
işsizlik oranında büyüme rakamlarına paralel
olarak %14'lerden %12'lere doğru bir
gerileme de söz konusudur. Ama istihdam
sorununu çözmek için alınacak daha çok
mesafe var. Bunun için sektörel teşvikler
son derece olumlu atılmış adım ise de geçen
bir yıllık zaman sürecinde teşvik
sistemindeki aksayan yönleri revize edecek
düzenlemelerin yapılması olumlu anlamdaki
gelişmelerin daha da hızlanmasını
sağlayacaktır.
Bölgesel asgari ücret olabilir mi?
İstihdam ve özellikle de kayıt dışı
istihdamın azaltılmasına yönelik olarak,
artık bölgesel asgari ücretin bir şekilde
uygulamaya konulması doğru olacaktır. Asgari
ücretin bölgesel bazda farklılaştırılmasının
en önemli gerekçesi hayat standardındaki
farklılıklardır. Zira İstanbul'da alınan
aynı para ile Anadolu veya ülkenin herhangi
başka bir ilinde kazanılan aynı gelirin
sağladığı hayat standardı aynı değildir.
Bunun gibi, Ankara veya İzmir ile de diğer
herhangi bir ilin geçim standardı bir
değildir. Zaten kayıt dışı istihdam
anlamında, bölgeler arasında fiilen farklı
ücretler uygulandığı bir gerçektir. Bu
nedenle, bunu görmezden gelmeyip nasıl
sektörel teşvikler il bazında uygulamaya
konulduysa, asgari ücret de il veya il
grupları bazında ayrı belirlenebilir.
Böyle bir uygulama yapıldığında, kimsenin
asgari ücretin daha düşük belirlendiği
yerlerdeki işçilere haksızlık yapılması gibi
bir istismara yönelmemesi lazım. Zira böyle
bir uygulama, çalışanlar arasında
ayrıştırmaya neden olmak değil, tam aksine
yaşanılan yere göre çalışanlar arasında
mümkün olduğunca hayat standardının
birbirine yaklaştırılması olarak
değerlendirilmesi gerekir. Bu konuda iş
dünyası ve sendikalarla birlikte bir çalışma
yapılması, bu şekildeki olumsuz yaklaşımları
ortadan kaldırma anlamında iyi sonuç
verecektir.
Osman ARIOĞLU
oarioglu@bugun.com.tr
Bugün
|