Belgesiz yurtdışı
harcamaları nasıl giderleştirilebilir
Şirketlerin elemanlarının yurtdışına
seyahatlerinde belgelendirilemeyen taksi, dolmuş, bahşiş
gibi küçük harcamaları gider olarak kaydedilebilir. Kredi
kartı slipleri ise ispat edici belge olmasa da ibraz halinde
ödemeler gider gösterilebilir.
SORU: Şirketimiz elemanlarının ve özellikle uzun yol
şoförlerimizin yurtdışı seferlerinde ve seyahatlerinde
yapılan harcamaların bir bölümünde belge temin
edilememektedir. Bu durumda belgesiz yapılan harcamaların
kredi kartı slip ve ekstreleri dikkate alınarak
belgelendirilmesi mümkünmüdür?
YANIT: Kurumlar Vergisi Yasası'nın 6 ıncı maddesinde
kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde
elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve
safi kurum kazancının tespitinde gelir Vergisi Yasası'nın
ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı
belirtilmiştir. Bu bağlamda aynı yasanın 8'inci maddesinde
de ticari kazanç gibi hesaplanan kurum kazancının
belirlenmesinde, mükelleflerin bu maddenin alt bentlerinde
sıralanan giderleri hâsılatlarından indirebilecekleri hüküm
altına alınmıştır.
Diğer yandan, Gelir Vergisi Yasası'nın 40'ıncı maddesinin
birinci bendinde; ticari kazancın elde edilmesi ve idame
ettirilmesi için yapılan genel giderlerin, dördüncü bendinde
de işle ilgili ve yapılan işin önem ve genişliği ile
orantılı seyahat ve ikamet giderlerinin seyahat amacının
gerektirdiği süreyle sınırlı olmak koşuluyla safi kazancın
tespitinde gider olarak indirilmesinin kabul edileceği hüküm
altına alınmıştır.
Söz konusu yasada, yurtdışında yapılan giderlerin
(harcamaların) belgelendirilmesi ve yasal defterlere
kaydıyla ilgili özel hükümler bulunmamakla birlikte,
belgelendirme ve kayıt ile ilgili esaslar genel mahiyette
olup, hem yurtiçindeki hem de yurtdışındaki harcamaların
belgelendirilmesi ve kayıtlara intikal ettirilmesi açısından
geçerlidir.
Vergi Usul Yasası'nın 3'üncü maddesi uyarınca "Vergi
kanunları lafzı ve ruhu ile hüküm ifade" etmektedir. Bu
bağlamda da "Lafzın açık olmadığı hallerde vergi
kanunlarının hükümleri, konuluşundaki maksat, hükümlerin
kanunun yapındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı
göz önünde tutularak uygulanır."
Belge düzenine ilişkin hükümler Vergi Usul Yasası'nın
227-242'inci maddeleri arasında düzenlenmiş olup, 227'inci
maddenin birinci fıkrasında "Bu kanunda aksine hüküm
olmadıkça bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan
münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların
tevsiki(kanıtlanması) mecburidir" hükmü yer almaktadır. Söz
konusu kayıtların ise aynı yasanın 229 ve müteakip
maddelerinde yer alan fatura, gider pusulası, müstahsil
makbuzu şeklindeki belgelerden herhangi biri ile tevsik
edilmesi gerekmektedir.
Ancak sözü edilen yasanın "Tevsiki Zaruri Olmayan Kayıtlar"
başlıklı 228'inci maddesinde ise belgeye bağlanması mümkün
olmayan giderler belirtilmiştir.
Buna göre örf ve teamüle göre bir vesikaya istinat
ettirilmesi mutat olmayan müteferrik giderler ile vesikanın
teminine imkân olmayan giderlerin gerçek miktarları
üzerinden, belgesiz olarak dikkate alınarak kayıtlara
geçirilmesi ve tutarlarının işin genişliğine ve mahiyetine
uygun bulunması zorunludur. Dolayısıyla sözü edilen yasa
maddesinden de anlaşılacağı üzere bir kısım harcamalar için
belgelendirme zorunluluğu bulunmamaktadır.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde çalışanlarınızın işle
ilgili ve yaptıkları işin önemi ve genişliği ile orantılı
yurtdışı ulaşım, konaklama ve rehberlik gibi giderlerin
(seyahat amacının gerektirdiği süreyle sınırlı olmak
koşuluyla) Vergi Usul Yasası'nın 229 ve müteakip
maddelerinde yer alan belgelerden herhangi biri ile tevsik
edilmesi gerekmekte olup; aksi durumda gider unsuru olarak
dikkate alınabilmesi, ancak yurt dışından alınan söz konusu
belgelerin hizmetin alındığı ülkede uygulanan vergi mevzuatı
çerçevesinde muteber bir belge olduğunun kabulü halinde
mümkün bulunmaktadır. Bununla birlikte, belgesi olmamasına
rağmen hamaliye, bahşiş, taksi, dolmuş gibi küçük giderlerin
de gider kaydedilmesi mümkündür.
Dolayısıyla yurtdışı seyahatlerinde kredi kartı slipleri ve
kredi kartı ekstreleri Vergi Usul Yasasında yer alan ispat
edici vesikalar arasında yer almasa da; söz konusu
belgelerin ilgili ülke mevzuatına göre muteber bir belge
sayılması, yapılan ödemeyi gösterir banka kredi kartı slip
ve ekstreleriyle birlikte muhafaza ve ibrazı ile alınan
hizmetin ticari işin gereği olarak alındığının tevsik
edilmesi durumunda yapılan ödemelerin gider olarak kayıtlara
intikal ettirilmesi mümkündür. (Gelir İdaresi Başkanlığı
Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından
verilen benzer bir özelge için bakınız: 27.01.2010/3079) (V.
Seviğ)
MAKİNELERİN YURTDIŞINA KİRALANMASINDA İSTİSNA
SORU: Türkiye'de satın alınan veyahut da finansal kiralama
yoluyla elde edilen iş makinelerinin, yurt dışında inşaat
işi yapmakta olan tam mükellef bir inşaat şirketine yapılan
sözleşme gereği Vergi Usul Yasası'nın mükerrer 290 ıncı
maddesi çerçevesinde kiralanması sonucunda elde edilen yurt
dışından döviz olarak gönderilen kira gelirinin Kurumlar
Vergisinden istisna edilmesi mümkünmüdür?
YANIT: Kurumlar Vergisi Yasası'nın 5 inci maddesinde
kurumlar vergisinden bağışık tutulan kazançlar sayılmak
suretiyle belirlenmiş bulunmaktadır. Buna göre sözü edilen
yasa maddesinin (1-h) bendine göre "yurt dışında yapılan
inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden
sağlanarak Türkiye'de genel sonuç hesaplarına intikal
ettirilen kazançlar" kurumlar vergisinden bağışık
tutulmuştur.
Anılan madde metninin incelenmesinden de anlaşılacağı üzere,
yurt dışı inşaat kazançlarının kurumlar vergisinden
müstesna(bağışık) tutulabilmesi için, yapılan işin bir
inşaat, onarım ve montaj işi olması, bu işin yabancı bir
ülkede yapılmış olması ve bu işten elde edilen Kazancın
Türkiye'de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilmesi
gerekmektedir.
Sorunuzda sizin yurt dışında faaliyet gösteren bir kuruma iş
makinesi kiralama işi yaptığınız anlaşılmakta olup, bu durum
yurt dışında inşaat işi yapmadığınızı, buna karşılık inşaat
iş yapan bir şirkete makine kiralama işinin yapıldığını
göstermektedir. Bir başka anlatımla sizden kiralama yapan
tam mükellef kurum her ne kadar yurt dışında inşaat işi
yapıyor olsa da şirketinizce yurt dışında yapılan bir inşaat
işinin olmadığı açıktır.
Dolayısıyla; Türkiye'den tedarik edilen iş makinelerinin
yurt dışında kiralanması işleminden elde edilen kazancın
kurumlar vergisi yasasının 5/1-h maddesinde yer alan
istisnadan yararlanması mümkün değildir. (V. Seviğ)
KDV TAVKİFATINA KONU MALIN İADESİ
SORU: Katma Değer Vergisinde tevkifat konusu yapılan
malların iade edilmesi halinde katma değer vergisi tevkifatı
yapmamız gerekir mi?
YANIT: Katma Değer Vergisi Yasası'nın 9 uncu maddesinde
gerekli görülen hallerde vergi alacağının emniyet altına
alınması amacıyla vergiye tabi işlemlere taraf olanların
verginin ödenmesinden sorumlu tutulması konusunda Maliye
Bakanlığı yetkilendirilmiş bulunmaktadır.
Bu yetkiye istinaden Maliye Bakanlığı yayımlanmış olduğu
genel tebliğlerle bazı işlemlerde katma değer vergisi
tevkifatı uygulamasına zorunlu kılmıştır.
Katma Değer Vergisi Yasası'nın 35 inci maddesi uyarınca,
malların iade edilmesi, işlemin gerçekleşmemesi, işlemden
vazgeçilmesi veya sair sebeplerle mutrahta değişiklik vuku
bulduğu hallerde, vergiye tabi işlemleri yapmış olan
mükelleflerin, bunlar için borçlandığı vergiyi; bu işlemlere
muhatap olan mükelleflerin ise indirme hakkı bulunan vergiyi
değişikliğin mahiyetine uygun şekilde ve değişikliğin vuku
bulduğu dönem içinde düzelteceği, bu işlemlerin
yapılabilmesi için iade olunan malların fiilen işletmeye
girmiş olması ve bu girişin defter kayıtları ile beyannamede
gösterilmesi gerektiği hükmü yer almaktadır.
Konuyla ilgili olarak yayımlanan 58 Seri numaralı katma
değer vergisi genel tebliğ'in A/2-a "Mal İadeleri" başlıklı
bölümünde, katma değer vergisi tevkiatına tabi tutulan
malların satıcıya iadesinde yapılması gereken işlemler
açıklanmış olup, mal iadelerinde düzeltme işleminin, işlem
bedeli üzerinden hesaplanan verginin tevkifatına tabi
tutulmayan kısmı üzerinden yapılması gerektiği
belirtilmiştir. (V. Seviğ)
YARGI KARARLARINDA
DEĞER ARTIŞ KAZANCI
1. Danıştay 3. Dairesi'nin E.2004/2711, K.2005/1657 sayı ve
5.7.2005 tarihli Kararı;
"(….) veraset yoluyla intikal edilen taşınmaz satışından
doğan kazançlar, değer artış kazancının konusu dışında
bırakılmıştır. Davacı tarafından satılan taşınmazın
bulunduğu bina henüz tamamlanmadan murisi tarafından inşa
aşamasındayken davacıya miras yoluyla intikal ettiğinde
tartışma bulunmamaktadır. Dosyadaki belgelerden; inşaatın,
miras şirketinin paydaşları tarafından tamamlandığı,
mirasçılar arasında taksiminin ise ortaklığın giderilmesi
hakkındaki yargı kararı uyarınca yapıldığı da
anlaşılmaktadır. Tüm belgeler, satılan taşınmazın bir
kısmının veraseten intikal eden ve değer artış kazancına
konu oluşturmayan değerlerden ibaret olduğunu
kanıtlamaktadır. Değer artış kazancına konu olduğu kabul
edilen bu taşınmazın satışı nedeniyle vergi matrahının,
olayın özelliği gözetilmeksizin ve gerçek değer artışının
saptanması amacıyla muristen intikal eden değer göz önüne
alınmaksızın saptanması karşısında, tarhiyatın kaldırılması
yolunda verilen kararda sonucu itibarıyla hukuka aykırılık
görülmemiştir."
2. Danıştay 3. Dairesi'nin E.2002/2559, K.2003/3083 sayı ve
14.5.2003 tarihli Kararı;
"1998 yılında yürürlükte bulunan GVK'nın mükerrer 80'inci
maddenin 7'nci bendinde ivazsız olması dışında iktisap şekli
ne olursa olsun arazi ve binaların iktisap tarihinden
başlayarak dört yıl içinde elden çıkarılmasından doğan
kazançlar değer artış kazancı sayılmıştır. Dosyadaki
bilgilerden ... İli ... İlçesi ... Mahallesinde bulunan
tapunun ... pafta, ... ada ve ... parsel numarasında kayıtlı
arsası üzerine inşa ettiği zemin kat hariç altı katlı işhanı
için 2.6.1998 tarihinde yapı kullanma izni aldıktan sonra
aynı yıl içinde ... Holding'e satan davacının bu faaliyeti;
devamlılık unsuru taşımaması nedeniyle GVK'nın 37. maddesi
kapsamına girmemekte birlikte, yapı kullanma ruhsatına göre
2.6.1998 tarihinde tamamlanarak iktisap edilen taşınmazın
aynı yıl içinde satılması; Kanunun 2'nci maddesindeki gelir
unsurlarından sair kazanç ve iratlar arasında sayılan değer
artış kazancının konusuna girmekte olup uyuşmazlığın bu
kapsamda değerlendirilmesi ve matrahın miktarının, değer
artış kazancı ile ilgili düzenlemelere uygun olup
olmadığının ortaya konulması gerekirken hukuken itibar
edilebilir bilgi ve belge olmadan sadece yapı kullanma izni
için başvuru yapıldığı 8.9.1993 tarihi esas alınarak fiilen
bu tarih itibarıyla tamamlandığı kabul edilen yapının
satışından dolayı değer artış kazancı da doğmayacağı
gerekçesiyle tarhiyatı kaldıran vergi mahkemesi kararında
hukuka uygunluk görülmemiştir."
3. Danıştay 3. Dairesi'nin E.2001/2762, K.2004/605 sayı ve
3.3.2004 tarihli Kararı;
"GVK'nın 81/2. maddesinde kazancı bilanço esasına göre
tespit edilen ferdi bir işletmenin bilançosunun bir sermaye
şirketine aktif ve pasifiyle bir bütün halinde devrolunması,
devralan şirketin bilançosuna aynen geçirilmesi ve
devredilen ferdi işletmenin sahip veya sahiplerinin
şirketten, devir bilançosuna göre hesaplanan özsermaye
tutarında ortaklık payı olması şartlarının varlığı halinde
değer artışı kazancı hesaplanmayacağı ve
vergilendirilmeyeceği belirtilmiştir. 31.12.1995 tarihi
itibarıyla tespit edilen özsermaye tutarında kendisine
ortaklık payı verilen, yeni kurulan şirketinde %90 hissesine
sahip olan davacının dericilik ve konfeksiyon işini sermaye
şirketi olarak devam ettirmek iradesiyle ferdi işletmesine
ait tüm aktif ve pasifleri, yeni kurulan şirkete aynı
sermaye olarak koyduğu, 1.1.1996-16.4.1996 kıst dönemi için
mizan, bilanço ve gelir tablosu düzenleyerek ferdi
işletmesinin bu döneme ait kazancını beyan ettiği hususları
dikkate alınmadan, salt mükellefiyetin sona erdirildiği
16.4.1996 tarihi esas alınarak faaliyetinin sürdüğü sonucuna
varılan bu işletmenin devri nedeniyle ticari kazanç elde
edildiği kabul edilerek tarhiyat yapılmasında yasaya
uygunluk görülmemiştir. Öte yandan devir bilançosundaki
özsermaye oranında ortaklık payı alınması şartının varlığı
halinde bu devir nedeniyle sağlanan değer artışı kazancının
vergilendirilmeyeceği kuralı karşısında 16.4.1996 tarihinde
gerçekleşen devirden dolayı bu tarih esas alınarak özsermaye
hesaplanmadığından elde edilen değer artışı kazancının
vergilendirilmesi gerektiği açıktır. Bu durumda vergi
mahkemesince değer artışı kazancı olarak vergilendirilmesi
gereken safi kazanç tespit edilerek sonucuna göre karar
verilmesi gerekirken 81'inci maddede aranılan şartların
mevcut olduğu gerekçesiyle tarhiyatın kaldırılmasında hukuka
uygunluk görülmemiştir.
4. Danıştay 4. Dairesi'nin E.1995/2, K.1996/1112 sayı ve
21.3.1996 tarihli kararı;
"Bir gerçek kişinin gelir vergisine tabi olabilmesi için,
kanunda sayılan kazanç ve iratlardan birisini veya birkaçını
bir arada elde ettiği hususunun, vergiyi doğuran olayın
gerçek mahiyetiyle birlikte ve somut olarak ortaya konulması
zorunlu bulunmaktadır. Olayda alım-satımı değer artışı
kazancına konu edilen iki parça taşınmazı, tapu kayıtlarına
göre 28.10.1992 tarihinde satın alan ve 13.11.1992 tarihinde
de ... Konut Yapı Kooperatifine satan kişi olarak davacı
görülmekteyse de, davacı tarafından dosyaya ibraz edilen ve
adı geçen kooperatif kayıtlarına uygunluğu teyit edilen
belgelerden, söz konusu taşınmazların gerçekte ... isimli
şahıs tarafından satın alınıp daha sonra kooperatife
satıldığı ve kooperatifçe satın alma bedelinin tamamının ...
Bankası .... Şubesi aracılığıyla adı geçen şahsa ödenmiş
olduğu ve dolayısıyla davacının bu olayda değer artışı
kazancına konu olabilecek bir gelir elde etmediği açıkça
anlaşılmakta olup, davacının sosyal ve ekonomik durumu da bu
gerçeği doğrulamaktadır. Bu durumda vergi mahkemesince
davanın kısmen reddedilmesinde isabet görülmemiştir."
ÖZELGELERDE
ÖTV
1. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 3.11.2008 tarih ve
1927 sayılı özelgesi;
"4760 sayılı ÖTVK'nın 8/1. maddesinde, Kanuna ekli (I)
sayılı listenin (B) cetvelindeki malların; (I) sayılı
listeye dâhil olmayan malların imalinde kullanılmak üzere
teslimlerinde tarh ve tahakkuk ettirilen ÖTV'nin Bakanlar
Kurulunca belirlenen kısmının, teminat karşılığında tecil
olunacağı, söz konusu malın tecil tarihini takip eden
aybaşından itibaren 12 ay içinde imalatta kullanılması
halinde tecil olunan verginin terkin olunacağı
düzenlemiştir. Konuya ilişkin usul ve esaslara ilişkin
düzenlemeleri içeren 1 seri no'lu ve bu tebliğde değişiklik
yapan 15 seri no'lu ÖTVK Genel Tebliğ hükümleri uyarınca,
ÖTV'si teminat karşılığında tecil edilen malların imalatta
kullanılmış olduğunun düzenlenen vergi inceleme veya yeminli
mali müşavir üretim raporları ile tespit edilmiş olması
gerekir. Buna göre; indirimli teminattan yararlanmak üzere
dilekçe ekine söz konusu raporların bir örneği ile bağlı
bulunan vergi dairesine başvurulması halinde, 15 Seri No.lu
ÖTV Genel Tebliği ekinde (EK: 22) olarak yer alan
"Tecil-Terkin Kapsamında %5 Oranındaki Teminattan
Yararlananlara İlişkin Bilgi Formu" ‘nun şirkete verilmesi
mümkündür."
2. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 27.3.2009 tarih ve
3021 sayılı özelgesi;
"ÖTVK'nın 7/2. maddesi hükmü ve 7 seri no'lu ÖTVK Genel
Tebliği'nin ‘7.2.1.12. Malul Ve Engelliler Tarafından Bizzat
Kullanılmak Amacıyla İlk İktisabı Yapılan Araçlarda İstisna
Uygulaması' başlıklı bölümünde yer alan düzenlemeler
uyarınca, sakatlık derecesi %90'ın altındaki malul ve
engellilerin 87.03 (motor silindir hacmi 1600 cm3'ü aşanlar
hariç) ya da 87.04 (motor silindir hacmi 2800 cm3'ü aşanlar
hariç) ve 87.11 G.T.İ.P. no.sunda yer alan araçları bizzat
kullanması şartıyla istisna uygulanır.. Bu istisnadan da
yararlanılabilmesi için araçta sakatlığa uygun hareket
ettirici özel tertibat yaptırılması zorunludur. Buna göre,
sağ kolunuzdaki kısalık dolayısıyla sakatlık derecesi %90'ın
altında olan kişi adına kayıt ve tescili yapılacak olan
aracın vites kolunun uzatılması, sakatlığa uygun hareket
ettirici özel tertibat olarak değerlendirileceğinden ÖTV
istisnasından yararlanılması mümkün bulunmaktadır."
3. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 19.9.2008
tarih ve 27376 sayılı özelgesi;
"Dövize endeksli olarak satın alınan araçların döviz kurunun
düşmesi nedeniyle alış bedelinin altında bir bedelle
satılması halinde, alınacak özel tüketim vergisi mükellefin
bu araçları alış bedeli üzerinden malın tabi olduğu orana
göre hesaplanan vergi tutarından az olamayacağından, özel
tüketim vergisi bu araçları kurumunuza satanların
düzenledikleri fatura ve benzeri vesikaların üzerinde
gösterilen ve döviz cinsinden belirlenen tutarın alış
tarihindeki Türk parası karşılığını oluşturan tutar (alış
bedeli) üzerinden hesaplanacaktır. İthalatta ise; alış
bedeli olarak da ithalatta hesaplanan KDV matrahı esas
alınacaktır. Diğer taraftan, aracın satışının gerçekleştiği
tarihe kadar söz konusu aracı teslim eden satıcı tarafından
firmanıza indirim yapılması durumunda, alış bedeli üzerinden
yapılacak indirimlerin %10'una kadar olan kısmının Vergi
Usul Kanunu hükümleri gereğince belgelendirilmesi koşuluyla
alış bedelinden indirilebileceği ve kalan tutarın özel
tüketim vergisi matrahına esas alınacağı tabidir."
Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz |