Türkiye'nin Muhasebe Rehberi   I  Yayınlanan En Son Mevzuatlar  I  2010 Vergi Takvimi  I   2010 Yılı Muhasebe Uygulamaları  I  Beyanname Rehberi  
Ana sayfa Yasal Uyarı Künye Danışma Hattı Güncel Bilgi Arşivi

      Çalışma Hayatı Rehberi

 MUHASEBE GÜNCEL BÜLTEN :   15 EYLÜL 2010

  Vergi Rehberi 

  2010 Çalışmaları 
  2010 Pratik Bilgiler 
  Staj - Stajyer Rehberi
  Maliye Rehberi
  BEŞ DAKİKA ARA !...
  Makale Rehberi

  Kanun-Mevzuat Rehberi  

  Sosyal Güvenlik Rehberi  

 

 
       
   

Belgesiz yurtdışı harcamaları nasıl giderleştirilebilir
 

Şirketlerin elemanlarının yurtdışına seyahatlerinde belgelendirilemeyen taksi, dolmuş, bahşiş gibi küçük harcamaları gider olarak kaydedilebilir. Kredi kartı slipleri ise ispat edici belge olmasa da ibraz halinde ödemeler gider gösterilebilir.

SORU: Şirketimiz elemanlarının ve özellikle uzun yol şoförlerimizin yurtdışı seferlerinde ve seyahatlerinde yapılan harcamaların bir bölümünde belge temin edilememektedir. Bu durumda belgesiz yapılan harcamaların kredi kartı slip ve ekstreleri dikkate alınarak belgelendirilmesi mümkünmüdür?
YANIT: Kurumlar Vergisi Yasası'nın 6 ıncı maddesinde kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde gelir Vergisi Yasası'nın ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda aynı yasanın 8'inci maddesinde de ticari kazanç gibi hesaplanan kurum kazancının belirlenmesinde, mükelleflerin bu maddenin alt bentlerinde sıralanan giderleri hâsılatlarından indirebilecekleri hüküm altına alınmıştır.
Diğer yandan, Gelir Vergisi Yasası'nın 40'ıncı maddesinin birinci bendinde; ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin, dördüncü bendinde de işle ilgili ve yapılan işin önem ve genişliği ile orantılı seyahat ve ikamet giderlerinin seyahat amacının gerektirdiği süreyle sınırlı olmak koşuluyla safi kazancın tespitinde gider olarak indirilmesinin kabul edileceği hüküm altına alınmıştır.
Söz konusu yasada, yurtdışında yapılan giderlerin (harcamaların) belgelendirilmesi ve yasal defterlere kaydıyla ilgili özel hükümler bulunmamakla birlikte, belgelendirme ve kayıt ile ilgili esaslar genel mahiyette olup, hem yurtiçindeki hem de yurtdışındaki harcamaların belgelendirilmesi ve kayıtlara intikal ettirilmesi açısından geçerlidir.
Vergi Usul Yasası'nın 3'üncü maddesi uyarınca "Vergi kanunları lafzı ve ruhu ile hüküm ifade" etmektedir. Bu bağlamda da "Lafzın açık olmadığı hallerde vergi kanunlarının hükümleri, konuluşundaki maksat, hükümlerin kanunun yapındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı göz önünde tutularak uygulanır."
Belge düzenine ilişkin hükümler Vergi Usul Yasası'nın 227-242'inci maddeleri arasında düzenlenmiş olup, 227'inci maddenin birinci fıkrasında "Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki(kanıtlanması) mecburidir" hükmü yer almaktadır. Söz konusu kayıtların ise aynı yasanın 229 ve müteakip maddelerinde yer alan fatura, gider pusulası, müstahsil makbuzu şeklindeki belgelerden herhangi biri ile tevsik edilmesi gerekmektedir.
Ancak sözü edilen yasanın "Tevsiki Zaruri Olmayan Kayıtlar" başlıklı 228'inci maddesinde ise belgeye bağlanması mümkün olmayan giderler belirtilmiştir.
Buna göre örf ve teamüle göre bir vesikaya istinat ettirilmesi mutat olmayan müteferrik giderler ile vesikanın teminine imkân olmayan giderlerin gerçek miktarları üzerinden, belgesiz olarak dikkate alınarak kayıtlara geçirilmesi ve tutarlarının işin genişliğine ve mahiyetine uygun bulunması zorunludur. Dolayısıyla sözü edilen yasa maddesinden de anlaşılacağı üzere bir kısım harcamalar için belgelendirme zorunluluğu bulunmamaktadır.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde çalışanlarınızın işle ilgili ve yaptıkları işin önemi ve genişliği ile orantılı yurtdışı ulaşım, konaklama ve rehberlik gibi giderlerin (seyahat amacının gerektirdiği süreyle sınırlı olmak koşuluyla) Vergi Usul Yasası'nın 229 ve müteakip maddelerinde yer alan belgelerden herhangi biri ile tevsik edilmesi gerekmekte olup; aksi durumda gider unsuru olarak dikkate alınabilmesi, ancak yurt dışından alınan söz konusu belgelerin hizmetin alındığı ülkede uygulanan vergi mevzuatı çerçevesinde muteber bir belge olduğunun kabulü halinde mümkün bulunmaktadır. Bununla birlikte, belgesi olmamasına rağmen hamaliye, bahşiş, taksi, dolmuş gibi küçük giderlerin de gider kaydedilmesi mümkündür.
Dolayısıyla yurtdışı seyahatlerinde kredi kartı slipleri ve kredi kartı ekstreleri Vergi Usul Yasasında yer alan ispat edici vesikalar arasında yer almasa da; söz konusu belgelerin ilgili ülke mevzuatına göre muteber bir belge sayılması, yapılan ödemeyi gösterir banka kredi kartı slip ve ekstreleriyle birlikte muhafaza ve ibrazı ile alınan hizmetin ticari işin gereği olarak alındığının tevsik edilmesi durumunda yapılan ödemelerin gider olarak kayıtlara intikal ettirilmesi mümkündür. (Gelir İdaresi Başkanlığı Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen benzer bir özelge için bakınız: 27.01.2010/3079) (V. Seviğ)

MAKİNELERİN YURTDIŞINA KİRALANMASINDA İSTİSNA
SORU: Türkiye'de satın alınan veyahut da finansal kiralama yoluyla elde edilen iş makinelerinin, yurt dışında inşaat işi yapmakta olan tam mükellef bir inşaat şirketine yapılan sözleşme gereği Vergi Usul Yasası'nın mükerrer 290 ıncı maddesi çerçevesinde kiralanması sonucunda elde edilen yurt dışından döviz olarak gönderilen kira gelirinin Kurumlar Vergisinden istisna edilmesi mümkünmüdür?
YANIT: Kurumlar Vergisi Yasası'nın 5 inci maddesinde kurumlar vergisinden bağışık tutulan kazançlar sayılmak suretiyle belirlenmiş bulunmaktadır. Buna göre sözü edilen yasa maddesinin (1-h) bendine göre "yurt dışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanarak Türkiye'de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazançlar" kurumlar vergisinden bağışık tutulmuştur.
Anılan madde metninin incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, yurt dışı inşaat kazançlarının kurumlar vergisinden müstesna(bağışık) tutulabilmesi için, yapılan işin bir inşaat, onarım ve montaj işi olması, bu işin yabancı bir ülkede yapılmış olması ve bu işten elde edilen Kazancın Türkiye'de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilmesi gerekmektedir.
Sorunuzda sizin yurt dışında faaliyet gösteren bir kuruma iş makinesi kiralama işi yaptığınız anlaşılmakta olup, bu durum yurt dışında inşaat işi yapmadığınızı, buna karşılık inşaat iş yapan bir şirkete makine kiralama işinin yapıldığını göstermektedir. Bir başka anlatımla sizden kiralama yapan tam mükellef kurum her ne kadar yurt dışında inşaat işi yapıyor olsa da şirketinizce yurt dışında yapılan bir inşaat işinin olmadığı açıktır.
Dolayısıyla; Türkiye'den tedarik edilen iş makinelerinin yurt dışında kiralanması işleminden elde edilen kazancın kurumlar vergisi yasasının 5/1-h maddesinde yer alan istisnadan yararlanması mümkün değildir. (V. Seviğ)

KDV TAVKİFATINA KONU MALIN İADESİ
SORU: Katma Değer Vergisinde tevkifat konusu yapılan malların iade edilmesi halinde katma değer vergisi tevkifatı yapmamız gerekir mi?
YANIT: Katma Değer Vergisi Yasası'nın 9 uncu maddesinde gerekli görülen hallerde vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla vergiye tabi işlemlere taraf olanların verginin ödenmesinden sorumlu tutulması konusunda Maliye Bakanlığı yetkilendirilmiş bulunmaktadır.
Bu yetkiye istinaden Maliye Bakanlığı yayımlanmış olduğu genel tebliğlerle bazı işlemlerde katma değer vergisi tevkifatı uygulamasına zorunlu kılmıştır.
Katma Değer Vergisi Yasası'nın 35 inci maddesi uyarınca, malların iade edilmesi, işlemin gerçekleşmemesi, işlemden vazgeçilmesi veya sair sebeplerle mutrahta değişiklik vuku bulduğu hallerde, vergiye tabi işlemleri yapmış olan mükelleflerin, bunlar için borçlandığı vergiyi; bu işlemlere muhatap olan mükelleflerin ise indirme hakkı bulunan vergiyi değişikliğin mahiyetine uygun şekilde ve değişikliğin vuku bulduğu dönem içinde düzelteceği, bu işlemlerin yapılabilmesi için iade olunan malların fiilen işletmeye girmiş olması ve bu girişin defter kayıtları ile beyannamede gösterilmesi gerektiği hükmü yer almaktadır.
Konuyla ilgili olarak yayımlanan 58 Seri numaralı katma değer vergisi genel tebliğ'in A/2-a "Mal İadeleri" başlıklı bölümünde, katma değer vergisi tevkiatına tabi tutulan malların satıcıya iadesinde yapılması gereken işlemler açıklanmış olup, mal iadelerinde düzeltme işleminin, işlem bedeli üzerinden hesaplanan verginin tevkifatına tabi tutulmayan kısmı üzerinden yapılması gerektiği belirtilmiştir. (V. Seviğ)

YARGI KARARLARINDA

DEĞER ARTIŞ KAZANCI
1. Danıştay 3. Dairesi'nin E.2004/2711, K.2005/1657 sayı ve 5.7.2005 tarihli Kararı;
"(….) veraset yoluyla intikal edilen taşınmaz satışından doğan kazançlar, değer artış kazancının konusu dışında bırakılmıştır. Davacı tarafından satılan taşınmazın bulunduğu bina henüz tamamlanmadan murisi tarafından inşa aşamasındayken davacıya miras yoluyla intikal ettiğinde tartışma bulunmamaktadır. Dosyadaki belgelerden; inşaatın, miras şirketinin paydaşları tarafından tamamlandığı, mirasçılar arasında taksiminin ise ortaklığın giderilmesi hakkındaki yargı kararı uyarınca yapıldığı da anlaşılmaktadır. Tüm belgeler, satılan taşınmazın bir kısmının veraseten intikal eden ve değer artış kazancına konu oluşturmayan değerlerden ibaret olduğunu kanıtlamaktadır. Değer artış kazancına konu olduğu kabul edilen bu taşınmazın satışı nedeniyle vergi matrahının, olayın özelliği gözetilmeksizin ve gerçek değer artışının saptanması amacıyla muristen intikal eden değer göz önüne alınmaksızın saptanması karşısında, tarhiyatın kaldırılması yolunda verilen kararda sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir."
2. Danıştay 3. Dairesi'nin E.2002/2559, K.2003/3083 sayı ve 14.5.2003 tarihli Kararı;
"1998 yılında yürürlükte bulunan GVK'nın mükerrer 80'inci maddenin 7'nci bendinde ivazsız olması dışında iktisap şekli ne olursa olsun arazi ve binaların iktisap tarihinden başlayarak dört yıl içinde elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artış kazancı sayılmıştır. Dosyadaki bilgilerden ... İli ... İlçesi ... Mahallesinde bulunan tapunun ... pafta, ... ada ve ... parsel numarasında kayıtlı arsası üzerine inşa ettiği zemin kat hariç altı katlı işhanı için 2.6.1998 tarihinde yapı kullanma izni aldıktan sonra aynı yıl içinde ... Holding'e satan davacının bu faaliyeti; devamlılık unsuru taşımaması nedeniyle GVK'nın 37. maddesi kapsamına girmemekte birlikte, yapı kullanma ruhsatına göre 2.6.1998 tarihinde tamamlanarak iktisap edilen taşınmazın aynı yıl içinde satılması; Kanunun 2'nci maddesindeki gelir unsurlarından sair kazanç ve iratlar arasında sayılan değer artış kazancının konusuna girmekte olup uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi ve matrahın miktarının, değer artış kazancı ile ilgili düzenlemelere uygun olup olmadığının ortaya konulması gerekirken hukuken itibar edilebilir bilgi ve belge olmadan sadece yapı kullanma izni için başvuru yapıldığı 8.9.1993 tarihi esas alınarak fiilen bu tarih itibarıyla tamamlandığı kabul edilen yapının satışından dolayı değer artış kazancı da doğmayacağı gerekçesiyle tarhiyatı kaldıran vergi mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir."
3. Danıştay 3. Dairesi'nin E.2001/2762, K.2004/605 sayı ve 3.3.2004 tarihli Kararı;
"GVK'nın 81/2. maddesinde kazancı bilanço esasına göre tespit edilen ferdi bir işletmenin bilançosunun bir sermaye şirketine aktif ve pasifiyle bir bütün halinde devrolunması, devralan şirketin bilançosuna aynen geçirilmesi ve devredilen ferdi işletmenin sahip veya sahiplerinin şirketten, devir bilançosuna göre hesaplanan özsermaye tutarında ortaklık payı olması şartlarının varlığı halinde değer artışı kazancı hesaplanmayacağı ve vergilendirilmeyeceği belirtilmiştir. 31.12.1995 tarihi itibarıyla tespit edilen özsermaye tutarında kendisine ortaklık payı verilen, yeni kurulan şirketinde %90 hissesine sahip olan davacının dericilik ve konfeksiyon işini sermaye şirketi olarak devam ettirmek iradesiyle ferdi işletmesine ait tüm aktif ve pasifleri, yeni kurulan şirkete aynı sermaye olarak koyduğu, 1.1.1996-16.4.1996 kıst dönemi için mizan, bilanço ve gelir tablosu düzenleyerek ferdi işletmesinin bu döneme ait kazancını beyan ettiği hususları dikkate alınmadan, salt mükellefiyetin sona erdirildiği 16.4.1996 tarihi esas alınarak faaliyetinin sürdüğü sonucuna varılan bu işletmenin devri nedeniyle ticari kazanç elde edildiği kabul edilerek tarhiyat yapılmasında yasaya uygunluk görülmemiştir. Öte yandan devir bilançosundaki özsermaye oranında ortaklık payı alınması şartının varlığı halinde bu devir nedeniyle sağlanan değer artışı kazancının vergilendirilmeyeceği kuralı karşısında 16.4.1996 tarihinde gerçekleşen devirden dolayı bu tarih esas alınarak özsermaye hesaplanmadığından elde edilen değer artışı kazancının vergilendirilmesi gerektiği açıktır. Bu durumda vergi mahkemesince değer artışı kazancı olarak vergilendirilmesi gereken safi kazanç tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken 81'inci maddede aranılan şartların mevcut olduğu gerekçesiyle tarhiyatın kaldırılmasında hukuka uygunluk görülmemiştir.
4. Danıştay 4. Dairesi'nin E.1995/2, K.1996/1112 sayı ve 21.3.1996 tarihli kararı;
"Bir gerçek kişinin gelir vergisine tabi olabilmesi için, kanunda sayılan kazanç ve iratlardan birisini veya birkaçını bir arada elde ettiği hususunun, vergiyi doğuran olayın gerçek mahiyetiyle birlikte ve somut olarak ortaya konulması zorunlu bulunmaktadır. Olayda alım-satımı değer artışı kazancına konu edilen iki parça taşınmazı, tapu kayıtlarına göre 28.10.1992 tarihinde satın alan ve 13.11.1992 tarihinde de ... Konut Yapı Kooperatifine satan kişi olarak davacı görülmekteyse de, davacı tarafından dosyaya ibraz edilen ve adı geçen kooperatif kayıtlarına uygunluğu teyit edilen belgelerden, söz konusu taşınmazların gerçekte ... isimli şahıs tarafından satın alınıp daha sonra kooperatife satıldığı ve kooperatifçe satın alma bedelinin tamamının ... Bankası .... Şubesi aracılığıyla adı geçen şahsa ödenmiş olduğu ve dolayısıyla davacının bu olayda değer artışı kazancına konu olabilecek bir gelir elde etmediği açıkça anlaşılmakta olup, davacının sosyal ve ekonomik durumu da bu gerçeği doğrulamaktadır. Bu durumda vergi mahkemesince davanın kısmen reddedilmesinde isabet görülmemiştir."

ÖZELGELERDE

ÖTV
1. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 3.11.2008 tarih ve 1927 sayılı özelgesi;
"4760 sayılı ÖTVK'nın 8/1. maddesinde, Kanuna ekli (I) sayılı listenin (B) cetvelindeki malların; (I) sayılı listeye dâhil olmayan malların imalinde kullanılmak üzere teslimlerinde tarh ve tahakkuk ettirilen ÖTV'nin Bakanlar Kurulunca belirlenen kısmının, teminat karşılığında tecil olunacağı, söz konusu malın tecil tarihini takip eden aybaşından itibaren 12 ay içinde imalatta kullanılması halinde tecil olunan verginin terkin olunacağı düzenlemiştir. Konuya ilişkin usul ve esaslara ilişkin düzenlemeleri içeren 1 seri no'lu ve bu tebliğde değişiklik yapan 15 seri no'lu ÖTVK Genel Tebliğ hükümleri uyarınca, ÖTV'si teminat karşılığında tecil edilen malların imalatta kullanılmış olduğunun düzenlenen vergi inceleme veya yeminli mali müşavir üretim raporları ile tespit edilmiş olması gerekir. Buna göre; indirimli teminattan yararlanmak üzere dilekçe ekine söz konusu raporların bir örneği ile bağlı bulunan vergi dairesine başvurulması halinde, 15 Seri No.lu ÖTV Genel Tebliği ekinde (EK: 22) olarak yer alan "Tecil-Terkin Kapsamında %5 Oranındaki Teminattan Yararlananlara İlişkin Bilgi Formu" ‘nun şirkete verilmesi mümkündür."
2. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 27.3.2009 tarih ve 3021 sayılı özelgesi;
"ÖTVK'nın 7/2. maddesi hükmü ve 7 seri no'lu ÖTVK Genel Tebliği'nin ‘7.2.1.12. Malul Ve Engelliler Tarafından Bizzat Kullanılmak Amacıyla İlk İktisabı Yapılan Araçlarda İstisna Uygulaması' başlıklı bölümünde yer alan düzenlemeler uyarınca, sakatlık derecesi %90'ın altındaki malul ve engellilerin 87.03 (motor silindir hacmi 1600 cm3'ü aşanlar hariç) ya da 87.04 (motor silindir hacmi 2800 cm3'ü aşanlar hariç) ve 87.11 G.T.İ.P. no.sunda yer alan araçları bizzat kullanması şartıyla istisna uygulanır.. Bu istisnadan da yararlanılabilmesi için araçta sakatlığa uygun hareket ettirici özel tertibat yaptırılması zorunludur. Buna göre, sağ kolunuzdaki kısalık dolayısıyla sakatlık derecesi %90'ın altında olan kişi adına kayıt ve tescili yapılacak olan aracın vites kolunun uzatılması, sakatlığa uygun hareket ettirici özel tertibat olarak değerlendirileceğinden ÖTV istisnasından yararlanılması mümkün bulunmaktadır."
3. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 19.9.2008 tarih ve 27376 sayılı özelgesi;
"Dövize endeksli olarak satın alınan araçların döviz kurunun düşmesi nedeniyle alış bedelinin altında bir bedelle satılması halinde, alınacak özel tüketim vergisi mükellefin bu araçları alış bedeli üzerinden malın tabi olduğu orana göre hesaplanan vergi tutarından az olamayacağından, özel tüketim vergisi bu araçları kurumunuza satanların düzenledikleri fatura ve benzeri vesikaların üzerinde gösterilen ve döviz cinsinden belirlenen tutarın alış tarihindeki Türk parası karşılığını oluşturan tutar (alış bedeli) üzerinden hesaplanacaktır. İthalatta ise; alış bedeli olarak da ithalatta hesaplanan KDV matrahı esas alınacaktır. Diğer taraftan, aracın satışının gerçekleştiği tarihe kadar söz konusu aracı teslim eden satıcı tarafından firmanıza indirim yapılması durumunda, alış bedeli üzerinden yapılacak indirimlerin %10'una kadar olan kısmının Vergi Usul Kanunu hükümleri gereğince belgelendirilmesi koşuluyla alış bedelinden indirilebileceği ve kalan tutarın özel tüketim vergisi matrahına esas alınacağı tabidir."
Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz

 
Yasal Uyarı
 
 
   

 
 

 

 

 
  ▼ Yayınlanan En Son  Mevzuatlar   (Sitenize ekleyebilirsiniz)


Copyrıght  © 2005-2010 www.muhasebenet.net www.muhasebenet.com. Her hakkı saklıdır.