|
|
|
İşe iade davası için 30 günlük
süre var |
|
|
|
İşverenin sizi
işten çıkartacağını bildiren yazıyı aldığınız
günden itibaren 30 gün içinde dava açmazsanız,
işe iade davasını kaybedersiniz. Unutmayın, 30
günlük süre, işten çıktıktan sonra değil işten
çıkacağınızı öğrendikten sonra başlıyor.
Ali Bey, 13 yıldır çalıştığım ilaç şirketi, 20
Aralık 2009 günü beni işten çıkaracağını duyurdu
ve iş akdim 18 Şubat 2010 günü sona erecek. İşe
dönebilmek için nasıl bir dava açmalıyım? Nelere
dikkat etmeliyim? İsmi saklı
Sayın okurum, iş güvencesi uygulaması ülkemizde
ilk defa 4773 sayılı yasayla yapılmıştır.
09.08.2002 tarihinde TBMM'de görüşülerek kabul
edilen 4773 sayılı, "İş Kanunu, Sendikalar
Kanunu ve Basın Mesleğinde Çalışanlarla
Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkındaki
Kanun", 15.08.2002 tarih ve 24847 Sayılı Resmi
Gazete'de yayınlanarak 15.03.2003'ten geçerli
olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe
girmiştir.
Fakat, 4857 Sayılı İş Kanunu ile 1475 Sayılı İş
Kanunu'nun kıdem tazminatına ilişkin 14. maddesi
dışındaki tüm maddeleri 10.06.2003 tarihi
itibarıyla yürürlükten kaldırılmış olduğundan,
4773 sayılı yasayla gelen iş güvencesi kısa
süreli olmuştur.
4773 Sayılı İş Güvencesi Kanunu ile gelen
hükümler, AK Parti Hükümeti'yle işçi aleyhine
geriye götürülerek 4857 Sayılı Kanun'da da
yerini almıştır.
İŞVERENE DÜŞEN GÖREV İŞTEN ÇIKARMAMAK OLMALI
İş güvencesi, iş hukukunun genel karakteristiği
olan sözleşme hürriyetinin getirdiği sınırların
bir sonucudur. Sosyal devlet anlayışı gereğince
bireyler ve sosyal taraflar arasındaki
ilişkilerde tarafsız kalmayı yeğleyen devlet, iş
hukuku alanında bu tutumundan vazgeçerek çalışma
hayatında dengeyi sağlamak gayesiyle ekonomik
olarak işverene bağımlı olan işçiyi koruma
yolunu tercihe başlamıştır. Kısaca, iş hukukunun
diğer uygulamaları gibi iş güvencesi, devletin
istihdam ve üretimde zayıf taraf olarak gördüğü
işçilerin korunması amaçlıdır.
Buna rağmen, iş güvencesinin amacı, iş akdinin
her şart altında devam etmesi değildir. Bu
ilişki, çeşitli sebeplerden dolayı sona
erebilir. İş güvencesiyle vurgulanmak istenen;
işçinin geleceğe güvenle bakabilmesi, kendisinin
ve ailesinin geçim kaynağını sağlayan gelirden
mahrum kalma kaygısından uzak kalması, işçinin
işine hiçbir biçimde değil, yalnız keyfi olarak
son verilme imkânının kaldırılması veya en
azından belli şartlara bağlanmasıdır.
İşte şartlar:
1- Fesih bildirimi (işten çıkarma) mutlaka
yazılı olarak yapılmalıdır.
2- Yazılı yapılan bildirimde mutlaka bir neden
belirtilmelidir.
3- Belirtilen neden, işçinin yeterliliğinden
veya davranışlarından ya da işletmenin,
işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan
geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.
İşçi, fesih bildirimini öğrendiği tarihten
itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde,
a- İşten çıkarmanın yazılı olarak yapılmadığını,
b- Yazılı olarak yapılmış ise yazılı belgede bir
neden belirtilmediğini,
c- Yazılı bir neden var ise belirtilen nedenin
haklı ve geçerli olmadığını, iddia ederek işe
iadesini talep eden bir dava açabilir.
UNUTMAYIN, SÜRENİZ 20 OCAK GÜNÜ DOLUYOR
Size işten çıkarılacağınız 20 Aralık 2009 günü
duyurulmuş olduğundan, işten çıkma tarihiniz
olan 18 Şubat 2010 gününden değil, 20 Aralık
2009 gününden itibaren 1 ay içinde dava açmanız
şart. Bu sebeple en geç 20 Ocak 2010 gününe
kadar davanızı açınız. "Hem işyerinde
çalışacağım hem de dava mı açacağım" diye
düşünmeyin. Aksi halde işe iade davası açma
hakkınızı kaybedersiniz.
DAVA AÇMA HAKKINIZ
İşverenden yazılı olarak iş akdinin sona
erdirildiğini öğrenen işçi, bir ay içinde
görevli ve yetkili olan iş mahkemesinde dava
açmak zorundadır. Yetkinin hangi iş mahkemesinde
olduğu ise 5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun
aşağıdaki maddesi gereğince belirlenir.
"Madde 5- İş mahkemelerinde açılacak her dava,
açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medeni
Kanunu gereğince ikametgâhı sayılan yer
mahkemesinde bakılabileceği gibi, işçinin işini
yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de
bakılabilir. Bunlara aykırı sözleşme muteber
sayılmaz."
MAHKEMENİN İŞE İADE KARARI VE SONUÇLARI
4857 Sayılı Kanun'un 21. maddesine göre,
mahkemenin veya özel hakemin yapılan feshi
geçersiz bulması, dolayısıyla işçinin işe
iadesine karar vermesi durumunda işveren,
işçinin başvurusundan itibaren "bir ay içinde"
işçiyi işe başlatmak zorundadır. İşveren, işçiyi
öngörülen süre içinde işe başlatmaz ise tazminat
ödemekle yükümlüdür. Bu tazminat, iş
sözleşmesinin sona erdirilmesi ve işverenin
işçiyi işe başlatmama sebepleri göz önünde
tutularak, "en az dört aylık, en çok ise sekiz
aylık ücreti tutarında" olmak üzere, mahkeme
veya özel hakem tarafından takdir edilecektir.
Davanın sonuçlanmasının öngörülen dört aylık
süreyi aşması halinde -işveren işçiyi ister işe
başlatmış, isterse başlatmamış olsun- işçi
çalıştırılmadığı sürenin "en çok dört aya kadar
olan kısmı için ücretini ve diğer haklarını"
alabilecektir. Ancak, bildirim süresine ait
ücret ile kıdem tazminatı işçiye peşin
ödenmişse, bu tutar yapılacak ödemeden
düşülecek; buna karşılık, peşin ödeme yapılmamış
ve bildirim süresi verilmemişse, bu sürelere ait
ücret tutarı işçiye ayrıca ödenecektir.
İşçi, çıkarıldığı işinde çalışmayı sürdürmek
istiyorsa, mahkeme kararının kendisine
tebliğinden itibaren "on işgünü içinde" işe
başlamak için işverene başvurmak zorunda
tutulmuştur. İşçi, belirtilen süre içinde
başvuruda bulunmazsa, işverence yapılan fesih
geçerli sayılacak ve kendisine buna göre hak
ettiği tazminatlar ödenecektir. Maddede,
öngörülen tazminatların sözleşmelerle
artırılmaması için, bunların değiştirilemeyeceği
vurgulanmıştır.
ÇUVALDIZ
Sağlık Bakanlığı, domuz gribi konusunda açıklama
yapmalı
Domuz gribi aşısı için milleti gaza getirme
çabaları içinde çırpınan yetkililer, önce Ankara
Sanatoryumu'ndaki bir görevlinin, ardından 5
vatandaşın daha domuz gribinden öldüğünü
açıkladıklarında yalan söylediklerini bu köşeden
ifade etmiştim.
Bu kişiler konusunda tespitimin gerekçesi TÜİK
kayıtları idi. Her ölüm önce hekim tarafından
sebebi tespit edilerek bir nüshası TÜİK'e, diğer
nüshası da Nüfus Müdürlüğü'ne gönderilmek üzere
raporlaştırılır. Halen ülkemizde resmi
istatistik bilgilerine domuz gribinden ölen tek
bir kişi dahi yoktur.
Devletin yani Sağlık Bakanlığı'nın, milleti
aşılamak için bu kişilerin domuz gribinden
öldüğü yalanının anlaşılmasından sonra yine 500
kişiye kadar isim belirtilmeden, "Filanca ilden
on kişi, filanca ilçeden 8 kişi domuz gribinden
öldü" denilerek halka yanlış bilgi verilmeye
devam edildi.
Sonra iş iyice ayyuka çıkınca ve söyledikleri
yalanlara kendileri bile inanmakta güçlük
çekince, "Artık domuz gribinden ölenleri
açıklamayacağız" demeye başladılar.
Öte yandan koca koca profesörler, doktorlar,
klinik şefleri de TV'lere çıkıp "Domuz gribi
aşısı olun" derken hiç utanmadılar.
Artık işin esası yavaş yavaş çıkıyor. Şimdi
Sağlık Bakanlığı'na düşen bir görev var: Domuz
gribi sebebiyle kimleri zengin ettiğimiz, domuz
gribi aşısı olarak kimleri sakat bıraktığımızı
da açıklamak zorundalar.
KISALAR/
Emekli aylığı zammı 60 lira
Babam 42100071886 No'lu tahsis numarası ile yaş
haddinden kısmi emekli olarak emekli maaşı
almaktadır.
1- Yeni zamla birlikte maaşı ne kadar olacak?
2- Daha yüksek maaş alabilmek için ne yapması
gerekiyor?
3- Annem de aynı kanundan yararlanarak, yaş
haddinden kısmi emekli olabilir mi? SSK No'su:
3409200015467.
Bu arada her ikisi de Almanya emeklilik
haklarını saklı tutarak 65 ve 60 yaşlarını
doldurup oradan emekli olmayı ve emekli
maaşlarını buradan almayı bekliyorlar. Beyza
Ebru Topçu
Babanızın emekli aylığı 60 lira arttı ve bu ay
60 lira daha fazla alacak. Daha yüksek aylık
almak için emekli aylığını durdurup bir işe
girmesi ve her ay 4700 lira kazanç üzerinden
prim ödemesi gerekir ki her 4700 lira kazanç
bildirdiği ay, emekli aylığı yaklaşık 10 lira
artar. Fakat bu durumda emekli aylığı almadığı
gibi her ay yaklaşık 1500 lira prim ödemesi
gerektiğini de göz önüne aldığımızda pek
mantıklı bir karar olmaz.
Annenize gelince, 17.08.2000 girişli ve 1958
doğumlu annenizin şu an 1672 gün SSK'sı var.
Bunu 2000 günlük Almanya'da geçen sürelerinden
borçlanarak 3600 günün üzerine çıkarması
sonrasında 56 yaşında, yani 2014 yılında emekli
olma hakkı olur. Ancak 5400 gün yurtdışı
borçlanması yaparsa hemen emekli olur. ALİ TEZEL
/ HABERTÜRK / 15.01.2010 |
|
|
|
|
|
|
|