|
|
|
Yüksek vergi
kayıtdışına davetiye |
|
|
|
Çok uzak değil, 2009 yılının
bahar ayları.. Başbakan Tayyip Erdoğan akaryakıt
şirketlerini petroldeki fiyat düşüşlerini
akaryakıt fiyatlarına yansıtmamakla suçluyor.
Ardından Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu
devreye giriyor, tavan fiyat uygulaması
başlıyor. Devletin aldığı vergi oranları aynen
kalırken dağıtım şirketleri ve bayilerin kârları
yarı yarıya kısıtlanıyor. Böylece serbest piyasa
ekonomisinde hükümet zoruyla fiyat indirimi
gerçekleşiyor. Ardından aynı hükümetin Maliye'si
ÖTV zammı yaparak fiyatların eski seviyesinden
de yukarıya fırlamasına neden oluyor.
Çelişkiler bununla da sınırlı değil. 2010 yılı
bütçesinde sigara ve akaryakıttan topladığı
vergileri artırma planı yapan Maliye, 2009'un
son günü eyleme geçiyor. Sigara ve akaryakıttan
alınan ÖTV artırılıyor. Maliyeti artan sigara
şirketleri değişik oranlarda fiyat artışına
gidiyor. Bazı şirketler fiyatlarını düşük
tuttuğu için serbest piyasa ekonomisi ve
rekabetin gereği bu kez fiyatları diğerlerine
göre yüksek kalanlar indirime gidiyor.
Maliye yine devreye giriyor ve bizzat Bakan
Mehmet Şimşek "Biz planladığımız vergi hedefine
ulaşmak için her türlü yasal düzenlemeyi
yaparız" diyor. Sigara şirketleri bu tehdit
üzerine yeniden zam yapıyor.
Akaryakıt fiyatını önce zorla indiren sonra
artıran da sigaraya zorla zam yaptıran da aynı
hükümet. Bu vergi artışı-zam-indirim döngüsünün
asıl ilginç tarafı Başbakan Erdoğan ile Maliye
Bakanı Şimşek'in taban tabana zıt bu
uygulamalara yasal düzenlemelerle imza atması.
Şimdi kendinizi sigara ya da akaryakıt
şirketleri yerine koyun ve önümüzdeki döneme
ilişkin bir strateji belirleyin. Ciro, kâr ve
büyüme kalemlerini tahmin edebilir misiniz?
Oyunun kurallarının ne zaman ve nasıl
değişeceğini kestirebilir misiniz?
Geçen haftaki yazımda vergi artışlarıyla
hükümetlerin kendi ayağına kurşun sıktığını,
fiyat makasının açılması nedeniyle kayıtdışının
patladığını yazmıştım. Yazdıklarımı bizzat
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek TRT'de katıldığı bir
programdaki sözleriyle bakın nasıl doğruladı:
"Türkiye'de Gelir ve Kurumlar Vergisi'nin milli
gelire oranı düşük. Sözgelimi Danimarka gibi
ülkelerde, milli gelir 100 lira kabul
edildiğinde, insanlardan 29 lira Gelir ve
Kurumlar Vergisi alınıyor. Türkiye'de ise 5.6
lira alınıyor. Yani Türkiye, doğrudan çok az
vergi toplayabiliyor. Bunun da temelinde
kayıtdışılık ve yapısal sorunlar yatıyor. Bu
sorunun da hemen çözümlenmesi mümkün değil. Bu
nedenle dolaylı vergilere yükleniyoruz. Geçmişte
de böyleydi şimdi de."
Özetle Mehmet Şimşek, iki dönemdir iktidarda
olan hükümetin kayıtdışılık ve yapısal sorunları
hemen çözemeyeceğini, bu yüzden de dolaylı
vergilere yüklenmeye devam edeceğini söylüyor.
Mehmet Şimşek'e akaryakıt ve sigarada
kayıtdışını çözebilecek bir önerim var. Geçen
haftaki yazım sonrasında arayan Türkiye
Akaryakıt Bayileri Petrol ve Gaz Şirketleri
İşveren Sendikası (TABGİS) Başkanı Atıf Ketenci,
Petrol Ürünleri İşveren Sendikası (PUİS) Genel
Sekreteri Güner Yenigün ve diğer sektör
temsilcilerini lütfen dinlesin. Kayıtdışına set
çekecek formüller bizzat Ketenci ve
arkadaşlarında.
Ketenci sayısını hatırlayamadığı kadar bakan ve
başbakana, akaryakıtta vergi toplamanın yolunun
vergi zammından değil indirimden geçtiğini
anlatmış. Vergi artışına gidildikçe akaryakıtta
resmi satış rakamlarının azaldığını rakamlarla
ortaya koymuş.
Rakamlar PETDER'den. Türkiye'de 2008'in ilk
dokuz ayında 44 milyar liralık akaryakıt
alışverişi yapılmış. Bu rakam 2009'un aynı
döneminde yüzde 14 azalarak 38 milyar liraya
gerilemiş. Devlet yüzde 14'lük azalmaya rağmen
2008'de de 2009'da da 22 milyar liralık dolaylı
vergi toplamayı başarmış. Nasıl mı? Vergi artışı
sayesinde. Maliye açısından madalyonun parlayan
yüzünde bu var. Ya diğer yüzü?
Türkiye'nin yıllık akaryakıt tüketimi 1998
yılından bu yana 17 milyon tonlarla yerinde
sayıyor. Kıyamet kopsa da büyüme rekorları
kırılsa da aynı. Henüz hibrit araç
yaygınlaşmadığına, suyla giden otomobil, kamyon
da icat edemediğimize göre biz Türkler dünya
çapında bir ekonomik başarıya imza atmış
durumdayız. Tüketmeden büyümeyi becerebiliyoruz.
Şaka bir tarafa tabii ki Türkiye'nin akaryakıt
tüketimi 1998 yılından bu yana ciddi bir şekilde
arttı. Hükümetler vergi oranını yükselttikçe
hemen yanı başımızdaki ülkelerle fiyat farkı
üç-dört katına kadar çıktı. Yapılan her vergi
artışı ülkeye daha fazla kaçak akaryakıt
sokulması ve satılması için bir teşvikti
aslında. Tüketim artışındaki payı, dürüst
çalışan şirketler ve Maliye yerine kayıtdışı
faaliyet gösteren "milli gelir hırsızları"
kaptı. Hem de bizzat yol kenarlarına astıkları
"ucuz mazot" afişleriyle göstere göstere.
Maliye Bakanımızın sözlerinden yola çıkarak bir
soruyla bitirelim: Kümesteki kazlar hep suçlu,
kayıtdışı satan hırsızlar masum mu Sayın Şimşek?
Satışlar düşse de vergi geliri
korunuyor
|
|
2008/9
|
2009/9
|
Değişim %
|
Toplam
otomotiv yakıtı satışı (milyon ton)
|
13.9
|
13.5
|
-3.3
|
Akaryakıt tüketimi işlem hacmi
(milyar TL)
|
44
|
38
|
-14
|
Akaryakıt toplam dolaylı vergi
(milyar TL)
|
Sefer Levent / Referans |
|
|
|
|
|
|
|