Türkiye'nin Muhasebe Rehberi   I  Yayınlanan En Son Mevzuatlar  I  2010 Vergi Takvimi  I   2010 Yılı Muhasebe Uygulamaları  I  Beyanname Rehberi  
Ana sayfa Yasal Uyarı Künye Danışma Hattı Güncel Bilgi Arşivi

      Asgari Geçim İndirimleri

 MUHASEBE GÜNCEL BÜLTEN :  14 OCAK 2010

  Vergi Rehberi 

  2010 Çalışmaları 
  2010 Pratik Bilgiler 
  Staj - Stajyer Rehberi
  Maliye Rehberi
  BEŞ DAKİKA ARA !...
  Makale Rehberi

  Kanun-Mevzuat Rehberi  

  Sosyal Güvenlik Rehberi  

 

 
   

Yeni Çek Kanunu Ateşten Gömlek mi?

 
   
Yeni Çek Kanunu uygulamada önemli değişiklikler getirmektedir. Kanun, bir taraftan hapis cezasını kaldırırken diğer taraftan bazı ağır yaptırımları da beraberinde getirmiştir. İşte yeni Çek Kanunu..

 
   
YENİ ÇEK KANUNU YÜRÜRLÜĞE GİRDİ: ÇEK Mİ? ATEŞTEN GÖMLEK Mİ?

Karşılıksız çek düzenleme suçundan hapise düşen yada adli soruşturma/kovuşturma geçiren binlerce esnaf ve iş adamının umudu haline gelen yeni çek yasası, 20 Aralık 2009 tarihli resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kriz sürecinde keşide ettiği çekleri ödeyemeyen birçok esnaf ve iş adamı kara listeye düşmüş ve hapis cezası ile mahkum olmuştu. Yeni Çek Yasası, bu konuda yeni düzenlemeler getirmiş ve özellikle yıllardır tartışılan ve çok defa değişime uğrayan karşılıksız çekin yaptırımını yeniden düzenlemiştir. Şimdi karşılıksız çek keşide etmekten hapiste olanlar ödeme taahhüdünde bulundukları takdirde serbest kalabilecekler.

Peki ticari hayatta yaygın bir şekilde kullanılan çek nedir? Çeki diğer kambiyo senetlerinden ayıran özellikler nelerdir? Karşılıksız çekte neden hapis cezasına gerek duyulmuştur? Kriz dönemlerinde artan karşılıksız çeklerde, borçlunun hapis cezası ile cezalandırılmasının alacaklı yönünden bir anlamı var mıdır?Vadeli çek uygulamasının yol açtığı sorunlar nelerdir? Bu yazımızda bu soruların cevabını arayacağız.

ÇEKE İLİŞKİN YASAL DÜZENLEMELER

Türk Hukuku'nda çeke ilişkin temel kurallar esas itibariyle Türk Ticaret Kanunu'nun 692-735. maddeleri arasında yer almıştır. Ancak Ticaret Kanununda karşılıksız çek keşide etmeye ilişkin özel bir ceza yaptırımının bulunmaması nedeniyle, çek hamillerinin korunması ve çek kullanımı hakkındaki esasları da kapsamak üzere, 3167 sayılı kanun 19.03.1985 tarihinde kabul edilmiş ve 3.04.1985 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. 3167 sayılı Çek Yasası uygulamada olduğu süre içerisinde çok defa değişime uğramış, en son 2003 yılında yasada köklü değişikliklere gidilmiştir. Yasa, 20 Aralık 2009 tarihli resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren yeni çek kanunu ile tamamen yürürlükten kaldırılmıştır.

ÇEK NEDİR? ÇEKTE VADE OLUR MU?

Türk Ticaret Kanununda çek, muhatabı banka olan özel bir kambiyo senedi olarak tanımlanmış ve diğer kambiyo senetlerine göre ağırlaştırılmış şekil şartlarına tabi tutulmuştur. Hukuki mahiyeti itibariyle bir ödeme aracı, bir havale olmasına karşın çek, ekonomik hayatta yaygın bir şekilde bir kredi ya da finansman aracına dönüştürülmüş ve bu şekilde kullanılagelmiştir.

Esasen çek ibrazında ödenmesi gereken bir kıymetli evraktır. Yani, uygulamada sıkça kullanıldığı gibi çekte vade söz konusu değildir. Çekin uygulamada ileri tarihli düzenlenmiş olması bir ticari teamül olup hukuki açıdan bir anlam ifade etmemektedir. İleri tarihli düzenlenmiş de olsa çekin, üzerinde kayıtlı düzenleme tarihinden önce bankaya ibrazında ödenmesi gerekir. Nitekim Ticaret Kanunu'nun 707'nci maddesine göre “çek, görüldüğünde ödenir. Buna aykırı her hangi bir kayıt yazılmamış hükmündedir. Keşide günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibraz olunan bir çek ibraz günü ödenir.”

“VADELİ ÇEK” TANZİMİNİN KRİZ DÖNEMLERİNDEKİ SONUÇLARI

İleri tarihli keşide edilse de çeklerin görüldüğünde ödenmesi zorunluluğu, çekin bir ödeme aracı olmasının sonucudur. Yani çeki keşide eden kişi, çeki teslim ettiği anda aslında bankasına bir ödeme emri vermiş olmaktadır. Diğer bir ifadeyle, çek hamile teslim edildiği anda keşidecinin banka hesabında çekin karşılığının bulunması esastır. Bu amir hükme rağmen, ekonomik hayatta yer bulan “vadeli çek” ya da “ileri tarihli çek” uygulaması, bazı açılardan sorunlara yol açmaktadır. Bir havale veya ödeme aracı olmasına rağmen kredilendirme ya da vadeli ödeme aracı olarak kullanılan çekler, genellikle keşidecinin gelecekteki nakit girişi (alacak tahsili, yeni sermaye girişi, yeni satışlar vb.) beklentisi ile ileri tarihli olarak keşide edilmektedir. Keşidecilerin gelecekte beklediği nakit girişlerinin sağlanamaması durumunda ödenemeyen çekler, “karşılıksızdır” işlemi görmektedir.

Bu durum ekonominin kriz dönemlerinde artan likidite sıkıntısı nedeniyle yaygınlaşmakta ve “karşılıksızdır” işlemi gören çeklerin sayısı artmaktadır. Buna paralel olarak adli takibe düşen dosyalarda ve mahkumiyetlerde de ciddi artışlar gözlenmektedir. Günümüzde yaşanan sorun da bundan farklı değildir. Kriz sürecinde alacağını tahsil edemeyen esnaf ve iş adamları bu defa vadesi gelen borçlarını ödemekte güçlüğe düşmekte ve bu durum borç alacak silsilesi içerisinde yayılmakta ve çığ etkisiyle krizi derinleştirmektedir. Kredibilitesi olanlar bankalara yönelmekte ve borçlanmaktadır. Bu da maliyetleri artırmakta olup uzun süre sürdürülebilir bir durum değildir. Krizde satışları azalan ve karlılılığı düşen esnafın, iş adamının kredilerini geri ödemesi de zorlaşmaktadır. Ekonomik krizin derinliği ve süresine göre banka kredilerinin geri ödemesinde de sorunlar yaşanmakta ve süreç iflaslara doğru gitmektedir.

ÇEKİN “HAMİLİNE” DÜZENLENMESİNİN ETKİLERİ

Çekler “emre yazılı” kaydiyle muayyen bir kimseye ödenmek üzere keşide edilebileceği gibi “hamiline” kaydı düşülmek suretiyle de keşide edilebilir. Uygulamada çekler genellikle “hamiline” kaydiyle keşide edilmekte ve bu suretle keşide edilen çekler ticari hayatta rahatlıkla sirkule etmektedir. Yukarıda değinildiği gibi çeklerin ileri tarihli düzenlenmesi uygulamada yaygınlık kazanmıştır. Buna ek olarak çeklerin “hamiline” düzenlenebiliyor olması da vadeye kadar çekin çok defa el değiştirmesi ve keşideci ile hamil arasına çok sayıda ciranta girmesine yol açmaktadır.

Vadesinde çeki ödeyecek olan kişi, keşidecidir. Keşideci bankası aracılığıyla (muhatap) ödemeyi gerçekleştirecektir. Ancak çoğu durumda hamil keşideciyi tanımamaktadır. Bu durumda keşidecinin kredibilitesi sorgulanmamaktadır da. Peki hamile, çekin ödeneceğine ilişkin güvenceyi hangi mekanizma vermektedir? Öncelikle hamilin çeki aldığı cirantanın da müteselsil olarak sorumlu olması bir güvencedir. Bu hukuki bir sorumluluktur. Diğer bir güvence ise, son tahlilde çekte hapis cezasının olduğu gerçeğidir. Böyle bir yaptırım çeki güçlü kılmakta ve kolaylıkla sirküle etmesini desteklemektedir.

Hamil, keşideciyi tanımasa da onun karşılıksız çekin cezasının hapse kadar varacağını bildiğini ve bu nedenle basiretli davrandığını varsaymaktadır. Bu yaptırım bir çeşit örtülü kamu garantisi niteliğinde olup ahlaki rizikoya (moral hazard) yol açmaktadır. Bu durum bankalara yatırılan mevduata verilen garantinin yarattığı ahlaki rizikodan çok farklı değildir. Mevduat garantisinde, tasarruf sahipleri bankanın mali bünyesini ve sağlamlığını sorgulamadan, birikimlerini yüksek faiz veren bankaya yatırmakta, “ne de olsa mevduatım garanti altında” diye düşünmektedir. Çeki alan hamil de tıpkı mevduat garantisinde olduğu gibi, “ne de olsa çekte hapis cezası var” diye düşünüp keşidecinin mali yeterliliğini, ödeme gücünü sorgulamayabilmektedir.

ESKİ YASADA HAPİS CEZASI VE EKONOMİK ETKİLERİ

3167 sayılı Kanunda karşılıksız çek düzenlemek hapis cezasını gerektiren bir suç olarak düzenlenmiştir. Karşılıksız çeklerden dolayı keşidecinin hapis ile cezalandırılması uygulamasının çağ dışı bir uygulama olduğu ve kaldırılması gerektiği toplumda tartışılıyordu. Bu kanaatin aksine, çekte hapis cezasının zorunlu olduğunu, aksi takdirde çekin kredibilitesinin kalkacağı ve iş hayatında giderilmesi zor zararlara yol açacağını savunanlar da az değil.

Aslında 1985 yılından beri uygulamada olan 3167 sayılı Çek Yasası uygulamada olduğu süre içerisinde çok defa değişime uğramış, en son 2003 yılında yasada köklü değişikliklere gidilmiştir. Özellikle yasanın karşılıksız çekin cezalandırılmasına ilişkin 16. maddesi 20 yıl içerisinde 3 defa değiştirilmiş ve bu değişiklikler de üç kere Anayasa Mahkemesinin incelemesine tabi olmuştur.

Son olarak 2003 yılında yapılan değişikliklerin dayanağı Anayasanın 38. maddesinin 8. fıkrasında yer alan "Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz." hükmüdür. 2003 yılında bu Anayasa hükmü doğrultusunda yapılan değişiklikle karşılıksız çekte hapis cezası yerine para cezası getirilmiş ancak bu suçun tekrarı halinde hapis cezazı öngörülmüştür. Aslında yapılan değişiklik hapis cezasını tamamen kaldırmamış fakat zorlaştırmıştır. Kanunda "Kısmen veya tamamen karşılıksız çıkan her çek yaprağı ayrı bir suç oluşturur." denilmekte ve ikinci karşılıksız çekin hapis cezasına konu olacağı düzenlenmektedir.

HAPİS CEZASININ ETKİNLİĞİ

Meselenin tartışılan diğer bir boyutu da, yasadaki hapis cezasının etkinliği hususudur. Hapis cezasına mahkum edilen birçok insan, borçlarının er ya da geç ödeme imkanları varken hapse düştüklerinden bu imkanlarının tamamen ortadan kalktığını ifade etmektedir. Eğer hapiste olmasa idiler tahsil edemedikleri alacaklarını takip edecekler ve bir tahsilat yaptıklarında borçlarını ödeyebileceklerini dile getirmektedirler. Bu nedenle yasadaki hapis cezasının alacaklı için alacağını tahsil etme anlamında bir etkisi olmadığı, aksine hapis cezasının alacağını tahsil etme imkanını bütünüyle ortadan kaldırdığı tartışılmaktadır.

Diğer bir görüş ise çekte hapis cezasının olması, esnafı çek keserken daha basiretli ve ihtiyatlı davranmaya sevk ettiği ve bir kontrol mekanizması sağladığı görüşüdür. Bu görüşe göre eğer hapis cezası olmasa idi karşılıksız çeklerin önünü almak mümkün olamazdı. Bu görüşü savunanlar, ekonomik nedenlerle hapsin çağdışı bir uygulama olduğu iddiasına karşı, çekte hapis cezasının derhal uygulanan yöntem olmadığını, çekin karşılıksız çıkması halinde idari takip süreçlerinden geçtikten sonra adli aşamaya geçildiği, hatta savcılık çağrısı karşısında işin ciddiyetini kavrayan bir çok keşidecinin bir şekilde borcunu kapattığını ileri sürmektedirler.

YENİ YASASININ GETİRDİĞİ YENİLİKLER NELER?

5941 sayılı Kanun, çek defterlerinin içeriklerini, çek düzenlenmesini, kullanımını, çek hamillerinin korunmalarını ve kayıtdışı ekonominin denetim altına alınması önlemlerine katkıda bulunmaya ilişkin esasları, çekin karşılıksız çıkması ve belirlenen diğer yükümlülüklere aykırılık hallerinde ilgililer hakkında uygulanacak yaptırımları düzenlemektedir. Kanunun getirdiği bazı yenilikler aşağıda ele alınmıştır.

Karşılıksız Çekte Hapis Cezası Kalkıyor

Yeni çek kanununun getirdiği en temel değişiklik, karşılıksız çeklerle hapis cezasının kaldırılmış olmasıdır. Yasanın 5. maddesine göre “üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.” Buna göre artık karşılıksız çekte hapis cezası yerine adli para cezası uygulaması getirilmiştir. Ancak değişiklik bununla sınırlı değildir. Para cezasına hükmeden mahkeme ayrıca, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına; bu yasağın bulunması hâlinde, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının devamına hükmeder. Kanun koyucu tarafından karşılıksız çek keşide etme suçunun yaptırımı bir taraftan hafifletilmişken ek yaptırımlar suretiyle denge korunmaya çalışılmıştır.

Ancak unutmamak gerekir ki adli para cezasını ödemeyenler hakkındaki yaptırım hapse çevrilebilir. Cumhuriyet Savcılığı tarafından hükümlüye gönderilen ödeme emri üzerine hükümlü süresi içinde (5275 Sayılı Kanun m.106/2 uyarınca 30 gün) para cezasını ödemez ise; 5275 Sayılı Kanunun 106/3. maddesi uyarınca Cumhuriyet Savcılığı tarafından belirlenen para cezası, mahkeme kararında belirtilen güne çevrilir ve ceza gün kadar hapse çevrilir.

Burada dikkate edilmesi gereken husus şudur; söz konusu işlemle para cezası hapis cezasına değil hapse çevrilmektedir. Yani, belirlenen hapis süresi tazyik hapsi niteliğindedir. Öyle olunca da hükümlü para cezasını ödediği takdirde serbest bırakılır. Ödeme yapmaz ise belirlenen gün kadar hapis yatar. Verilen para cezasını hapiste kalarak infaz etmiş olsa bile hükümlü halen para cezasına hükümlü bir kişidir ve örneğin ikince kez suç işlediğinden hakkında daha önce hapis cezasına hükmedilmiş kişilere dair hükümler uygulanamaz (5275 Sayılı Kanunun 106/9. maddesi).

Eski Kanuna Göre Mahkum Olanlara Serbest Kalma İmkanı Getiriliyor

Yasaya göre 1 Kasım 2009 itibariyle haklarında soruşturma ya da kovuşturma başlatılan ya da kesinleşmiş bir hükümle mahkum olanlar, alacaklı ile borçların ödenmesi hususunda anlaşmaya varmaları halinde tahliye edilecek ya da haklarındaki soruşturma veya kovşturmaya son verilecek. Anlaşmanın dışında diğer bir fırsat ise çekten mahkum olanın tek taraflı olarak borcunu ödeyeceğini taahhüt etmesi. Bu yöndeki bir taahhütanmeyi 1 Nisan 2010 tarihine kadar Cumhuriyet Savcılığına ya da mahkemeye verdiği takdirde, anlaşma aranmaksızın serbest kalacaklar. Ancak borcunu ödeyeceğine dair taahhütname vererek serbest kalan kişi, borcunu yine ödemezse yeniden hapse girecek. Bu şekilde tahliye olacaklabileceklerinn sayısı ise yaklaşık 2.200 kişi.

Çek Hesabı Açtırmak Zorlaşıyor

Bankalara çek hesabı açtıracak kişilere ilişkin araştırma yükümlülüğü getiriliyor. Bankalar, çek hesabı açtırmak isteyenlerin yasaklılık durumuna ilişkin adli sicil kayıtlarını, açık kimliklerini saptamak için fotoğraflı nüfus cüzdanı, pasaport veya sürücü belgesi örneklerini, yerleşim yeri belgelerini, vergi kimlik numaralarını, tacir olanların ayrıca ticaret sicili kayıtlarını, esnaf ve sanatkâr olanların ise esnaf ve sanatkâr sicili kayıtlarını almak ve çek hesabının kapatılması halinde bunları, hesabın kapatıldığı tarihten itibaren on yıl süreyle saklamakla yükümlü tutulmuşlardır.

Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı bulunan kişinin, bu suçtan verilen adli para cezasını ödemiş olması veya ödeyememesi sebebiyle hapis cezasını çekmiş olması halinde dahi bu yasak en az üç yıl daha süreceği için, bu kişinin çalışma hürriyeti bize göre bu süre zarfında kısıtlanmış olmaktadır. Kanunun, infaz edilmiş bir cezanın sonuçlarını cezanın infazından sonraya da taşıyarak bir özgürlüğü kısıtlamış olması ise tartışılmaktadır.

“Hamiline” Çek Düzenlemesi Zorlaştırılıyor

Çek Kanunu özellikle hamiline çek düzenlenmesini kısıtlamış, özel koşullara bağlamıştır. Bu koşullar incelendiğinde kişilerin adeta hamiline çek kullanmaktan caydırılmaya çalışıldığı açıkça görülmektedir. Yasaya göre tacir olan ve tacir olmayan kişilere verilecek çekler ile hamiline düzenlenecek çekler, açıkça ayırt edilebilecek biçimde bastırılır. Hamiline düzenlenecek çekler için sadece bu çeklere ilişkin işlemlerin işlendiği ayrı çek hesapları açılır. Hamiline düzenlenecek çeklerde, hamiline çek defteri yapraklarının kullanılması gerekir. Çek yapraklarının üzerinde “hamiline” ibaresi matbu olarak yer alır.

“Hamiline” çek uygulamasının zorlaştırılması önemli bir gelişmedir. Böylece elinde çeki bulunduranlarla keşideciler arasındaki ilişki ön plana çıkacaktır. Bu değişiklik, hapis cezasının kaldırılmasının doğal bir sonucudur. Hamiline çek uygulaması, çeklerin vadeli düzenlenmesi şeklindeki uygulamayla birleştiğinde çeke rahat sirküle edebilme olanağı getirmiş ve hamiline yazılı çekler kontrolsüz bir biçimde yaygınlaşmıştır. Bu durum özellikle kriz dönemlerinde büyük bir risk unsuru haline gelmiştir.

SONUÇ

Yeni Çek Kanunu uygulamada önemli değişiklikler getirmektedir. Kanun, bir taraftan hapis cezasını kaldırırken diğer taraftan bazı ağır yaptırımları da beraberinde getirmiştir. Hapis cezasının kaldırılması önemli bir gelişmedir. Fakat onun yerine getirilen adli para cezası uygulaması, zaten ödeme güçlüğü içinde olan kişiyi daha da zor durumda bırakabilecektir. Adli para cezasının ödenememesi durumunda ise hapisle tazyik mukadder görünüyor.

Öyle görünüyor ki; çek keşide eden tüccar her halükarda basireti elden bırakmamalı ve azami ihtiyatlı davranmalıdır. Kanunda, ekonomik kriz hallerine ilişkin istisnai bir düzenleme bulunmamaktadır. Yani şimdi olduğu gibi çeki karşılıksız çıkan kişi ekonomik krizi bahane gösteremeyecektir. Nitekim Türk Ticaret Kanununun 20. maddesinde de belirtildiği gibi “her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi lazımdır.”   Bülent ERDEM / stratejikboyut / 14.01.2010 / www.muhasebenet.net

 
 

    
  ▼ Yayınlanan En Son  Mevzuatlar   (Sitenize ekleyebilirsiniz)


Copyrıght  © 2005-2010 www.muhasebenet.net www.muhasebenet.com. Her hakkı saklıdır.