|
|
|
Temel haklar
ve vergi ilişkisi |
|
|
|
Geçen hafta duyurmuştum
Bahçeşehir Üniversitesi'nin düzenlediği "Mali
Hukukun Anayasadan Beklentileri Sempozyumu"nu.
Sempozyum geçen cuma ve cumartesi günleri
yapıldı. Tartışmalara bakılırsa, mali hukukun
anayasadan o kadar çok beklentisi ortaya çıktı
ki... En azından anayasanın vergi ödevine
ilişkin ilkeleri düzenleyen 73. maddesinin ve
dış ticaret üzerine yüklenebilecek mali yükleri
düzenleyen 167/2 maddesinin özünde çok eksik
maddeler olduğu noktasında hemen hemen tüm
konuşmacılar uzlaştı.
Sempozyumun tebliğleri yakında bir kitap olarak
yayımlanacak. Yayımlandığında duyuracağım. Ancak
bu tebliğlerden biri, Marmara Üniversitesi Mali
Hukuk Öğretim Üyelerinden Dr. Funda Töralp'in
tebliği bir hayli ilgi çekiciydi. Bugün bu
tebliği ve bende yarattığı sonucu aktarmak
istiyorum.
"Temel Hak Ve Özgürlüklerin Vergilendirme
Yetkisinin Kullanımına Etkisi" başlıklı bu
tebliğ, bizim de öteden beri savunduğumuz gibi,
anayasanın pek çok hükmünün dolaylı da olsa
vergi konusu ile ilgili olduğunu açıkça
gösterdi. Şimdi Töralp'in bu tebliğinden kısa
kısa da olsa bazı alıntıları aktarmak istiyorum:
"Anayasanın 18. maddesi, kişilerin zorla
çalıştırılmalarını yasaklamaktadır. Ancak Köy
Kanunu, bedenen çalışma şeklinde salma
salınabilmesini öngörmekle bu yasağı ihlal
etmektedir.
Anayasanın 20. maddesi, herkesin özel hayatının
ve aile hayatının gizliliğini korumaktadır.
Kişinin içinde bulunduğu ekonomik koşulların ve
sahip olduğu ekonomik sırların ve yine aynı
şekilde ticari kişiliklerin (tüzel
kişiler-sermaye şirketleri) özel hayatın oldukça
önemli bir unsurunu oluşturması sebebiyle,
kişinin ticari ve mali durumunun da özel hayatın
gizliliği kapsamında değerlendirilmesi
mümkündür. Zira herkes kavramına gerçek kişiler
kadar tüzel kişiler de dahildir. Bu açıdan
bakıldığında, kod uygulamasını, inceleme elemanı
raporlarının gazetelerde çarşaf çarşaf
yayımlanmasını anayasal ilkelere uygun bulmak
mümkün olmadığı gibi, vergi mahremiyetini
düzenleyen Vergi Usul Kanunu düzenlemelerinin de
gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Yurtdışı çıkış yasağına ilişkin 6183 sayılı
kanunda yer alan yeni düzenlemeleri anayasal
ilkelerle bağdaştırmak mümkün değildir.
Aşırı vergilendirme, özünde mülkiyet hakkına
zarar verir. Kişilerin servetleri üzerinde
yapılacak aşırı vergileme veya kazanç ve
iratlarında anaparada yapılacak vergileme,
anayasanın mülkiyet hakkına ilişkin
düzenlemelerini ihlal eder.
Anayasanın konut edinme hakkını, çalışma
hakkını, adil ücreti düzenleyen veya ailenin
yahut orman köylülerinin korunmasına ilişkin
düzenlemeleri, vergi mevzuatının da bu yönde
koruyucu veya ayrık düzenlemeler getirmesini
zorunlu kılmaktadır.
Anayasanın 35. maddesi uyarınca; herkes, meşru
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı
mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia
ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Öte yandan yine anayasaya göre, idarenin her
türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açık
olmak durumundadır."
Ancak vergi hukukunda uzun yargılama süresince
gecikme faizinin işlemesi, yargılama sonucunda
haksız çıkan mükelleften binde 3,9 harç alınması
(buna karşılık haksız çıkan vergi dairesi için
böyle bir yükümlülüğün olmaması), zorlaştırılmış
yürütmeyi durdurma koşulları ve ödeme emrine
karşı dava açanların % 10 haksız çıkma zammı
ödeme riskini taşımaları, bu anayasal
buyrukların vergi hukukunda yeterince
çalışmadığını göstermektedir."
Bunlar benim tebliğden aktaracağım bazı satır
başları. Kısaca benim bu tebliğden anladığım,
"Anayasanın sadece vergi ödevine ilişkin 73.
maddesine bakarak, diğer ve özellikle temel ve
sosyal haklarla temel özgürlüklere ilişkin
hükümlerini yok sayarak vergilendirme yetkisi
kullanılamaz".
Sadece bazılarını aktardığım bu söylenenler
doğru. Zaten bazen yazılarımızda vergi hukukunun
"vergisinin var ama hukukunun olmadığını"
söylememiz, vergi mevzuat ve uygulamalarındaki
adaletin Hazine lehine "hep bana adaleti"
doğrultusunda çalıştığını yazmamız bu sebeplerle
değil mi.
Bu tebliğden sonra epey düşündüm. Hatta kendi
konuşmamda da dile getirdim. Galiba anayasanın
vergilendirme ödevine ilişkin maddesine, "Temel
hak ve özgürlüklerin özüne dokunacak veya bu hak
ve özgürlüklerin kullanımını önemli ölçüde
sınırlayacak şekilde vergilendirme yapılamaz"
biçiminde bir anayasal buyruğun yeni bir fıkra
olarak eklenmesinde büyük yarar olacak.
Bir önemli tebliğ de "geçmişe etkili vergileme
yapılamayacağı" konusundaki Prof. Dr. Gülsen
Güneş'in tebliği idi. Bu tebliğden bahsedemedim
ama bu iki tebliği, pazartesi saat 15:15'te
TRT-2 ekranlarında "İşte Gündem" programında
tartışacağız. Bumin Doğrusöz |
|
|
|
|
|
|
|