Doktorun
parası artırılırken hemşirenin ücreti yok
sayıldı
Aile hekimliği sistemi
kurulurken, bütün illerde aile hekimlerini
örgütleyen dernekler kurduruldu. İşte
onlardan gelen mesajlar olduğu gibi, konuyu
gayet iyi sahiplenen yandaş olmayan
derneklerden de mesajlar geldi. Hepsinin
ortak noktası doktorların daha çok para
alacak olması. Ancak sağlık memuru,
ebe-hemşireler için parasal anlamda bir şey
değişmiyor. Sağlık hizmetlerinde ekip
anlayışı ise bundan sonra yok.
Aile hekimliği yazı dizimize çok sayıda
doktordan, sağlık personelinden mesaj geldi.
Doktorlardan gelenler olumlu, ebe-hemşire ve
sağlık memurlarından gelenler ise sisteme
olumsuz bakıyordu. Zira, kaldırılan sağlık
ocağı sistemi yerine getirilen aile
hekimliği sisteminde doktorlar, daha önceki
ücretlerinin 3-4 katını alabilecekken diğer
sağlık personeli eskisinden daha az ücret
almaya başlayacak.
Sistemi ve yazı dizisini elektronik postayla
defalarca tartıştığımız bazı hekimlerden
gelen mesajlardan bir kısmını yayınlıyorum.
SENDİKALILIK DURUMLARI
"Ali Bey, yazınızda aile hekimlerinin ve
personelinin sendikaya üye olamayacaklarını
yazmışsınız ama biz hepimiz sendika
üyesiyiz" demişler.
Doğrudur, gidip bir sendikaya üye
olabilirsiniz ama "Bu sendika kimle nasıl
bir toplu sözleşme, toplu görüşme yapacak"
sorusuna da cevap verirseniz neden yazdığımı
anlarsanız. Aile hekimliği sistemine
geçenler, memur değil, işçi değil, 657'nin
4/B sözleşmelisi değil, yani hukuki durumu
özel bir sözleşmeye bağlı ve bireysel hizmet
akdine benzemekle birlikte herhangi bir
çalışma mevzuatları yoktur. Bu sebeple
sendikalı olamazlar, olsalar bile sonuç elde
edemezler.
SAĞLIK OCAĞI SİSTEMİ KÖTÜ MÜYDÜ?
"Köhne sağlık ocağı sistemine ne biz dönmek
isteriz ne de hastalarımız dönmek isterler.
Aile hekimliğini size kimler anlatıyor
bilemiyorum ama bu iyi bir sistem. Siz
politikacıların maşası olmayacak kadar
saygın bir gazetecisiniz, ayrıca gazeteniz
Habertürk'ü de farklı ve tarafsız oluşuyla
ilk çıktığı günden beri okuyorum. Lütfen bu
çizgiyi bozmayın" demişler. Ben de 10 yıl
sağlık ocakları ve hastanelerde sağlık
memuru, anestezi teknikeri ve acil tıp
teknikeri olarak çalıştım, sistemin eski
halini de yeni halini de iyi bilirim. Öte
yandan 13 yıl Sosyal Güvenlik Kurumu nda
başmüfettişlik, grup başkanlığı, SGK Başkan
Danışmanlığı da yapmış birisi olarak
sistemin hem sağlık hem de sosyal güvenlik
tarafını iyi bilirim.
Bu arada köhnemiş sağlık ocağı sistemi
dediğiniz dünyanın en iyi koruyucu hekimlik
sistemidir ve halen dünyada en iyi sağlık
göstergelerine sahip olan Küba bile bu
sistemi (sosyalizasyon sistemi) bizden
almıştır ve halen uygulamaktadır. Sağlık
ocağında onlarca ebe, onlarca hemşire ve
sağlık memuru, şoför, hizmetli ile
yaptığınız işi şimdi bir ebeyle yaparak daha
iyi koruyucu hekimlik yapacağız diyorsanız
inandırıcı olamazsınız. Aile hekimliği
sistemi, koruyucu hekimlik için değil tedavi
edici hekimlik üzerine kurulmuştur. Kapısına
her gün 50 hasta gelen aile hekimi ne zaman
ev ziyareti, ne zaman gebe, bebek, çocuk
ziyareti yapacak, ne zaman çevre sağlığı ve
kontrolü için çabalayacak? Sakın "Aile
hekimliği sistemi iyi, sağlık ocağı sistemi
kötüdür" demeyin, bu doğru değil.
KÜBALI DOKTORLARIN YAŞANTISI KÖTÜ MÜ?
Doktorlar diyorlar ki: "Hekimler hekim
olduklarını anladılar, hak ettikleri maaşı
alıyorlar. Kabul, Küba da tüm sağlık
hizmetlerini devlet karşılıyor, her şey
bedava ama bu sistemin mükemmel olduğunu
göstermez; çünkü hasta memnuniyeti üzerine
kurulu. Bunun bir de hekim memnuniyeti ayağı
var ki Türkiye'de bu ayak da sağlam hale
geldi. Böylece en mükemmeli bizim sistem; bu
sistemle doktorlar daha iyi ücret almaya
başladılar. Küba da ise doktorlar ayda
50-100 dolar maaş alıyor." Ben de diyorum
ki; Küba da bir süre bulundum. Küba da en
iyi aylığı doktorlar alıyor ama 50-100 dolar
arasında değişiyor. Fakat Kübalıların
hepsine, beş temel ihtiyaç olan konut,
eğitim, sağlık, yiyecek ve elektrik, su,
doğalgaz bedava, yani şu an doktorların
karşılamak için uğraştığı en temel 5 ihtiyaç
için tek kuruş para ödemiyorlar. Verilen
50-100 dolar ise sadece eğlenme ve kültürel
ihtiyaçlarını karşılamaları için. Mesela,
Kübalılara satılan bir şişe rom 25 kuruş,
tiyatro, sinema 5-10 kuruş. Türkiye'de ise
herkes ancak 5 temel ihtiyaca para
ayırabilip eğlenceye ve kültürel ihtiyaçlara
hiç para ayıramıyor.
20 yıl sonra da bu sistem kötü denir
Doktorlar demişler ki: "Sistemin mademki
içinden birisiniz, sağlık ocaklarında her
şeyin nasıl kâğıt üstünde yapıldığını,
sorumlu hekimin aylık çalışmaları yapıp
yolladığını, hemşirelerin ve ebelerin
hamileleri -bulduğu kadarıyla- takip
ettiklerini, bulamadıklarının Allah'a havale
olduğunu, bir sağlık ocağında 10 doktor
varsa birinin poliklinik yaptığını, birinin
sorumlu hekimlik yaptığını benden iyi
biliyor olmalısınız. Şimdi ise TSM'ler 3
ayda bir denetime gelir, AHBS'deki verilerin
çıktısını alır, kartlarla karşılaştırır ve
aşı yapılmış, izlem yapılmış görünen tüm
hamilelerin, bebeklerin evlerine telefon
edilip şu tarihte aşınız yapılmış, şu
tarihte izleniminiz yapılmış doğru mudur
diye teyit alırlar." Şimdi aile hekimlerine
yönelik denetimlerle sağlanan bu durum,
sağlık ocağı sisteminin ilk yıllarında
Sağlık Bakanlığı denetimleriyle sağlanmıştı.
Sonra, sağlık ocağı sistemini yok etmek için
denetimleri boş verdiler, halkın şikâyetçi
olmasını temin ettiler. Bir müddet sonra
aynı akıbet, aile hekimliği sisteminin de
başına gelecektir.
Ali Tezel
atezel@htgazete.com.tr
Habertürk |