Taksitli satışın tahsilatı
denetim amaçlı beyan edilir
Kredi kartıyla yapılan taksitli satışların
beyanı, tahsilat sağlandıkça yapılır. Tahsilat tutarları,
beyannamenin ilgili dönemde gerçekleştirilen teslim ve
hizmetlere ait bedelin kredi kartı ile tahsil edilen kısmı
satırında yer alır.
SORU: Satışını yaptığımız ürünlerin büyük bir bölümü fatura
düzenleme miktarını aştığı için faturalı olmaktadır.
İşyerimizde bu satışlarımızın büyük bir bölümü faturalı ve
taksitlidir. Taksit ise kredi kartına uygulanmaktadır.
Burada kredi kartı ile yapılan satışlarda, bu satışa ilişkin
olarak fatura düzenleme açısından bir süre var mıdır?
YANIT: Vergi Usul Yasası'nın 229'uncu maddesinde yer alan
tanımlamaya göre "Fatura, satılan emtia veya yapılan iş
karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere
emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye
verilen ticari vesikadır." Aynı yasanın 231'inci maddesinin
(5) numaralı bendi gereği olarak da "Fatura malın teslimi
veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün
içinde düzenlenir." Bu süre içersinde düzenlenmemiş olan
faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.
Vergi Usul Yasası'nın 232'nci maddesinde ise, birinci ve
ikinci sınıf tüccarlarla kazancı basit usulde tespit
edilenler ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin
sattıkları emtia veya yaptıkları işler için de fatura
istemek ve almak zorunda oldukları hususu hükme
bağlanmıştır.
Kredi kartı, satışa konu mal veya hizmetin bedelinin
tahsilinde kullanılan bir araç olup, kredi kartıyla yapılan
her tahsilâtın, işletme tarafından yapılan bir mal satışı
veya sunulan hizmete ilişkin olduğu kabul edilmektedir.
Dolayısıyla fatura, mükellefler tarafından kredi kartıyla
yapılan tahsilâta değil, tahsilâtın ait olduğu satış veya
hizmetin Vergi Usul Yasası'nda belirlenen ilkeler
çerçevesinde belgelendirilmesine yönelik olarak
düzenlenmektedir.
Mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde yapılan tüm mal ve
hizmet satışlarına ilişkin olarak, usulüne uygun olarak
azami yedi gün içinde faturanın düzenlenmesi zorunlu olup,
bu satışlarla ilgili olarak tahsilâtın kredi kartı ile
yapılması sırasında ayrıca fatura ve tahsilâtın kredi kartı
ile yapılması sırasında ayrıca fatura ve benzeri belge
düzenlenmesi zorunlu olup, bu satışlarla ilgili olarak
tahsilâtın kredi kartı ile yapılması sırasında ayrıca fatura
veya benzeri bir belge düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır.
Katma Değer Vergisi Yasası'nın 1/1'inci maddesi uyarınca her
türlü ticari, zirai ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde
yapılan teslim ve hizmetler katma değer vergisine tabi
bulunmakta olup, sözü edilen yasanın 10'uncu maddesinde
vergiyi doğuran olayın tanımı yapılmıştır.
Yasal düzenleme gereği olarak ileride gerçekleşecek bir
teslim veya hizmete ilişkin olarak yapılan avans
niteliğindeki tahsilâtlar henüz vergiyi doğuran işlem
meydana gelmemiş olduğundan katma değer vergisine tabi
değildir.
Mükelleflerin, katma değer vergisine tabi iş ve işlemlerinin
beyanına ilişkin (1) No.lu Katma Değer Vergisi
Beyannamesi'nin 45'inci satırında "Kredi Kartı ile Tahsil
edilen Teslim ve Hizmet bedelleri" yer almaktadır. Ancak bu
bilgi verginin tarh ve tahakkuku ile ilgili olmayan denetim
amaçlı bir bilgidir. Burada vergiyi doğuran olay vuku bulsun
bulmasın belirli bir dönemde kredi kartı ile yapılan
tahsilâtlar gösterilmektedir. Dolayısıyla kredi kartıyla
yapılan söz konusu tahsilât, o anda gerçekleşen bir mal veya
hizmet satışına ait olabileceği gibi daha önceden
gerçekleşen ve faturalandırılmış bir işleme de ait olabilir.
Bu çerçevede, avans niteliğinde veya malın teslimi anında
faturası düzenlenmiş olan satışlara ilişkin olarak ileri bir
tarihte kredi kartı ile yapılan tahsilât tutarlarının
verilecek beyannamenin ilgili dönemde gerçekleştirilen
teslim ve hizmetlere ait bedelin kredi kartı ile tahsil
edilen kısmı satırında yer alması gerekmektedir. Ancak, yer
alan bu tutarın Tablo 1'de (e – Beyannamede Matrah) beyan
edilen tutar ile uyum göstermemesi ve vergi dairesince bu
hususun sorulması halinde, tahsilâtın avans niteliğinde veya
taksitli satışlara yönelik olduğu ve toplam teslim bedelinin
teslim anında Vergi Usul Yasası'nda belirtildiği şekilde
"izah" nedeni olarak kullanılabilecektir. (V. Seviğ)
BANKALARCA EĞİTİM TAZMİNATI VEYA GAYRİMENKUL SATIŞI BEDELİ
TAHSİLİNDE BSMV
SORU: İşveren, sözleşme ya da şartnameye uygun hareket
etmeyen personelinden ayrılması durumunda önceki yıllarda
vermiş olduğu eğitimin bedelini aynı yıl içinde veya sonraki
yıllarda tazminat olarak almaktadır. Bu, iki türlü
olmaktadır. Şöyle ki bunu ya mahkeme yoluyla almak mümkündür
veya personel kendi getirip ödemektedir. Buna göre bankanın
ihbar tazminatını veya eğitim tazminatını geri alması
durumunda banka ve sigorta muameleleri açısından durum ne
olur? Ayrıca bazı hallerde sigorta şirketlerinden
gayrimenkul veya sabit kıymetler için hasar tazminatı
alınmaktadır. Bu durumda tahsil edilen tutarın gelire
alınması durumunda Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi
açısından durum nedir?
YANIT: Yürürlükten kaldırılmış bulunan "Gider Vergileri"
Yasası'nın 3065 sayılı yasanın 61/a maddesi ile yürürlükte
bırakılan "Hizmet Vergileri" başlığını taşıyan ikinci
kısmında yer alan 28'inci maddesi "Banka ve Sigorta
Muameleleri Vergisi"nin konusunu ve vergiyi doğuran olayı
belirlemektedir. Buna göre banka ve sigorta şirketlerinin
"Finansal Kiralama Yasası"na göre yaptıkları işlemler hariç
olmak üzere her ne şekilde olursa olsun yapmış oldukları
bütün muameleler dolayısıyla kendi lehlerine her ne nam ile
olursa olsun nakden veya hesaben aldıkları paralar banka ve
sigorta muameleleri vergisine tabidir. Bu bağlamda da
bankerlerin yapmış oldukları banka muamele ve hizmetleri
dolayısıyla kendilerince her ne nam ile olursa olsun nakden
veya hesaben aldıkları paralar da Banka ve Sigorta
Muameleleri Vergisi'ne tabidir.
Aynı yasal düzenleme çerçevesinde kendileri veya başkaları
hesabına menkul kıymet alıp satmayı, alım-satıma tavassut
(aracılık) etmeyi veya alıp sattıkları menkul kıymet
karşılığı borçları ödemeyi taahhüt etmeyi meslek haline
getirenlerin bu faaliyetleri dolayısıyla lehlerine kalan
paralar ile mevduat faizi vermek veya sair adlarla faiz veya
benzeri menfaatler sağlamak üzere devamlı olarak para
toplama işiyle uğraşanların topladıkları paralarla
sağladıkları gelir ve menfaatler üzerinden komisyon, ücret,
hizmet karşılığı gibi adlarla aldıkları paralar da Banka ve
Sigorta Muameleleri Vergisi'ne tabidir.
Diğer yandan Ödünç Para Verme Yasasına göre ikraz işleriyle
uğraşanlarla kendileri veya başkaları adına menkul kıymet
alıp satmayı, alım satıma aracılık etmeyi veya alıp
sattıkları menkul kıymet karşılığı borçları ödemeyi taahhüt
etmeyi meslek haline getirenlerden bu iş ve hizmetlerden
herhangi birisini devamlı olarak yapanlar da yaptıkları bu
işlerden dolayı lehlerine kalan paralar üzerinden Banka ve
Sigorta Muameleleri Vergisi ödemekle yükümlüdürler.
Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi ile ilgili yasal
düzenleme içinde Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi'ne
tabi olmayan işlemler "İstisnalar" başlığı altında 29'uncu
maddede sayılmak suretiyle belirlenmiş bulunmaktadır. Bu
bağlamda da ihbar tazminatlarının veyahut da fazla ödenen
kıdem tazminatlarının geri alınması halinde sözü edilen
vergiden bağışık tutulacağına dair bir düzenleme
bulunmamaktadır. Ayrıca sigorta şirketlerinin de çeşitli
nedenlerle almış oldukları tazminatların vergi dışı
kalmasına yönelik herhangi bir düzenleme olmadığı için bu
tür gelirler BSMV'ye tabidir. (V. Seviğ)
YARGI KARARLARINDA
MENKUL SERMAYE İRADI
1. Danıştay 4. Dairesi'nin E.2006/3934, K.2007/3756 sayı ve
26.11.2007 tarihli Kararı;
"KVK'nın ve GVK'nın safi kurum kazancın tespiti ve ticari
kazanca ilişkin hükümleri birlikte değerlendirildiğinde,
yasa koyucunun kurumlar vergisi mükelleflerinin her türlü
kazancını ticari kazanç niteliğinde kabul ettiği sonucuna
varılmaktadır. Esasen bu gelirlerin bir kısmının menkul
sermaye iradı olarak elde edilmesi, bu iradın elde eden
kişiye göre ticari kazanç sayılması ve esas faaliyetin
ayrılmaz bir unsuru olması vasfını değiştirmemektedir.
Sermayenin veya nakitlerin bankalarda değerlendirilmesi
ekonomik ve ticari hayatın bir gereği olup, bu gelirlerin
ticari faaliyetin kapsamı dışında düşünülmesi mümkün
değildir. Nitekim Serbest Bölgeler Kanunu'nda da kurumlar
vergisi istisnasından yararlanma şartları belirtilmiş olup,
Kanunda, elde edilen gelirlerin niteliği açısından bir
ayrıma gidilmemiştir. Bu durumda, 85 seri nolu KVK Genel
Tebliğinin 2.1.1/2. maddesiyle getirilen, kurumların ticari
kazançlarının bir unsuru olan banka faiz gelirlerinin ana
faaliyet konusu işlerden elde ettikleri ticari kazanç
kapsamında olmadığı şeklindeki düzenleme ile 3218 sayılı
Kanunda öngörülmeyen bir sınırlama getirilmiştir. Kaldı ki,
Danıştay Dördüncü Dairesinin 26.12.2006 günlü ve
E:2005/1890, K:2006/3186 sayılı kararıyla anılan Tebliğin 2.
fıkrası iptal edilmiştir. Bu nedenle hukuka aykırı olarak
yapılan vergi tahakkukunda ve tahakkukun kaldırılması
istemiyle açılan davayı reddeden Mahkeme kararında hukuka
uyarlık görülmemiştir."
2. Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu'nun E.1999/235,
K.2000/45 sayı ve 28.1.2000 tarihli Kararı;
"GVK'nın 75/2-2 maddesinde, komanditer ortakların kâr
payları menkul sermaye iradı olarak belirlenmiş, devamında
adi komandit şirketlerde komanditerlerin kâr paylarının,
şirket kârının ilişkin bulunduğu takvim yılında elde edilmiş
sayılacağı kurala bağlanmıştır. Söz konusu maddede
değişiklik yapan 2361 sayılı Kanunun gerekçesinden de adi
komandit şirketlerde komanditer ortakların kâr paylarının
hangi takvim yılında elde edilmiş sayılacağının açıklığa
kavuşturulduğu, komanditer ortakların elde ettikleri kâr
paylarının menkul sermaye iradı sayılmakla birlikte bu
ortakların da aynen komandite ortaklar gibi, kâr paylarını
şirket kazancının tespit edildiği takvim yılı sonunda elde
etmiş sayılacağı ve bu kâr paylarını izleyen yıl beyan
edecekleri anlaşılmaktadır. Şirketin dönem kazancının noksan
saptandığı belirlenen hallerde komanditer ortaklar söz
konusu kazanca ilişkin kâr paylarını isteyebileceklerinden,
ihtilaflı dönemde kaydi envanterden bulunan fark nedeniyle
komandite ortak adına yapılan tarhiyatın kesinleştiği de göz
önüne alındığında davanın vergi aslı yönünden reddi, cezanın
kusura dönüştürülmesi yolunda kararda hukuka aykırılık
görülmemiştir."
3. Danıştay 3. Dairesi'nin E.2003/1552, K.2004/2721 sayı ve
28.10.2004 tarihli Kararı;
"Kamulaştırılan ve davacının 1/3 hissesine sahip olduğu
taşınmaz için adli yargıda açılan davada artırılan bedelin
faiziyle ödenmesi üzerine kamulaştırma bedelinin artırılan
kısmına ödenen yasal faiz nedeniyle vergi tevkifatında
bulunmadığından bahisle 2000 takvim yılı için adına re'sen
salınan vergi ziyaı cezalı gelir (stopaj) vergisi ve fon
payını; GVK'nın 75. maddesine göre faizin menkul sermaye
iradı sayılabilmesi için, nakdi sermaye veya para ile temsil
edilen değerlerden müteşekkil sermayeden elde edilmesi,
ortada borç alacak ilişkisinin bulunması gerektiği, davacıya
mahkeme kararıyla ödenen faizin taşınmaz değerinin geç
ödenmesi nedeniyle para değerinde meydana gelen azalışı
telafi etmek için hükmolunan bir bedel olduğu, bu nedenle
ödenen faiz nakdi sermaye veya kamu tüzel kişilerince senede
bağlanmış faiz olmadığından ortada kanunun aradığı anlamda
bir menkul sermaye iradı bulunmadığından dava konusu faizin
vergilendirilmesinde yasaya uygunluk görülmediği
gerekçesiyle kaldıran yerel mahkeme kararı, aynı
gerekçelerle hukuka uygundur."
4. Danıştay 4. Dairesi'nin E.2004/1426, K.2005/515 sayı ve
31.3.2005 tarihli Kararı;
"GVK'nın 75. maddesine göre kâr paylarının menkul sermaye
iradı olarak beyan edilmesi gerekmektedir. Limited
Şirketlerde, kâr paylarının dağıtımının gerçekleşebilmesi
yani menkul sermaye iradının elde edilmiş sayılabilmesi için
şirketin yetkili organlarınca karar alınması ve fiilen
dağıtımın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Şirketin kâr
payını dağıttığı kesin olarak saptanmadıkça ortağın bu kârı
elde ettiği kabul edilemez. Zira menkul sermaye iradında
tahsil esası geçerlidir. Olayda davacının, davacının ortağı
olduğu lşirketin hesaplarının ncelenmesi sonucu düzenlenen
rapora göre beyan dışı bırakıldığı tespit edilen matraha
esas kazancın ortaklara dağıtılmış olduğu kabul edilip
davacı ortağın hissesine düşen payın davacı açısından elde
edilmiş kar payı olduğu belirtilerek tarhiyat yapılmış ise
de, şirket adına yapılan inceleme sonucu beyan dışı
bırakıldığı saptanan kazancın ortaklara dağıtılmış olduğu
yolundaki tespit varsayımdan öte herhangi bir somut belgeye
dayanmadığı gibi, şirket ortağı olan davacının da hissesine
düşen kâr payını elde ettiğine dair bir delile
rastlanmamıştır. Bu durumda, davacının menkul sermaye iradı
elde ettiğinden söz edilemeyeceğinden, davanın kabulüne ve
yapılan tarhiyatın terkinine karar veren yerel mahkeme
kararı sonucu itibariyle yerindedir."
ÖZELGELERDE
SERBEST MESLEK KAZANCI
1. Maliye Bakanlığı gelir İdare Başkanlığı'nın 18.12.2006
tarih ve 99346 sayılı özelgesi;
"Yüzde 50'si kendisine ait olan yüzde 50'si eşine ait olan
aracın eşe ait kısmının kiralamak suretiyle noterlik
faaliyetinde servis aracı olarak kullanılması halinde, söz
konusu aracın kendisine ait kısmının envantere dahil olması
şartıyla, araca ait giderlerin hasılattan indirilmesi
mümkündür."
2. Antalya Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 25.8.2009 tarih ve
109 sayılı özelgesi;
"Serbest meslek faaliyetinde mesleki giderlere ilişkin 68.
maddesinin 3. bendinde, mesleki faaliyetle ilgili seyahat ve
ikamet giderlerinin, seyahat maksadının gerektirdiği süre
ile sınırlı olmak şartıyla indirim konusu yapılabileceği
düzenlenmiştir. Bu hüküm karşısında, avukatlık faaliyeti
sürdüren mükellefin, davalarının birçoğunun Ankara'da
olması, konaklamaya ilişkin otel masraflarının konut
kiralamış olması halinde mesken giderinden daha fazla olması
sebebiyle, artık kiralamış olduğu meskende konaklıyor olması
halinde, Ankara'da kiralanmış olan konutun mesleki
kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkün
değildir."
3. Konya Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 10.11.2008 tarih ve
1966 sayılı özelgesi;
"Serbest muhasebeci mali müşavirlik faaliyet ile iştigal
eden kişinin, hizmet akdi ile işyerinde çalışmakta olan eşi
için ücret bordrosu düzenleyerek yapacağı ücret ödemelerini
ve Sosyal Güvenlik Kurumu'na fiilen ödediği sosyal güvenlik
primlerini, GVK'nın 68. maddesi hükmüne göre meslek
kazancının tespitinde gider olarak dikkate alması
mümkündür."
4. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 10.4.2009 tarih ve
1197 sayılı özelgesi;
"Serbest muhasebecilik faaliyetinde bulunan mükellefin,
ilköğretimde okuyan oğlu için yaptığı eğitim harcamalarına
ait faturanın eşi adına düzenlenmiş olması, Medeni Kanun
hükümlerine göre, karı koca arasında aile birliği esası
geçerli olduğundan, -beyan ettiği serbest meslek kazancının
yüzde 10'una kadar olan eğitim harcamalarını, GVK'nın
89/2'nci maddesi uyarınca gelir vergisi matrahının
tespitinde, gelir vergisi beyannamesinde bildirdiği
gelirlerden indirim konusu yapmasına engel teşkil
etmemektedir."
5. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 13.8.2009 tarih ve
2904 sayılı özelgesi;
"Temmuz 2008 dönemleri arasında gelir vergisi mükellefiyeti
bulunan ve daha sonra işini terk eden müşterinizin, söz
konusu dönemlere ilişkin beyannamelerini elektronik ortamda
vermek istediğinizden bahisle, bu hizmete ilişkin olarak
düzenleyeceğiniz serbest meslek makbuzunda gelir vergisi
stopajı hesaplanıp hesaplanmayacağı konusunda bilgi
talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır. İşini terk eden ve şu
anda herhangi bir vergi mükellefiyeti bulunmayan
müşterinizin, GVK'nın 94. maddesinde tevkifat yapmakla
zorunda olan kişiler arasında bulunmaması nedeniyle,
vereceğiniz hizmete karşılık vergi mükellefi olmayan
müşterinizden yapacağınız tahsilâtlar için düzenleyeceğiniz
serbest meslek makbuzu üzerinde stopaj gelir vergisi
hesaplanması mümkün bulunmamaktadır."
6. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 2.2.2009 tarih ve
2343 sayılı özelgesi;
"GVK'nın 68/8. maddesi hükmü ve 110 seri no'lu GVK Genel
tebliği açıklamaları uyarınca, 1479 sayılı Bağ-Kur kapsamına
giren ticaret erbabı ile serbest meslek erbabı, ödedikleri
Bağ-Kur primlerini, tebliğde belirtilen esaslar dahilinde,
ticari veya mesleki kazançları dolayısıyla verecekleri
yıllık beyannamede gösterdikleri gelirden indirim konusu
yapabilirler. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu'nun 88. maddesinde ise; kuruma fiilen
ödenmeyen prim tutarlarının, gelir ve kurumlar vergisi
uygulamasında gider yazılamayacağı hüküm altına alınmıştır.
Bu hükümlere göre, 2008 yılında ödemiş olduğunuz Sosyal
Güvenlik Destekleme Priminin ödenmiş olduğunun tevsik
edilmesi şartıyla sadece 2008 yılına isabet eden kısmını
serbest meslek kazancınızın tespitinde indirim konusu
yapılması mümkün bulunmaktadır. Diğer taraftan, geçmiş
dönemlere ait ödemeler ve gecikme zamlarının ise serbest
meslek kazancınızın tespitinde gider olarak indirim konusu
yapılması mümkün değildir." Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz /
referans |