İade edilen faturalarda
vergi düzeltmesi mümkün
İlgili vergi dairesine düzeltme isteminde
bulunmak suretiyle fazladan ödenen Katma Değer Vergisi'ni ve
Kurumlar Vergisi'ni, gelecek dönemlerde ödenecek Katma Değer
ve Kurumlar Vergisi'nde mahsup suretiyle düzeltmek
mümkündür.
Tarafımızdan düzenlenen ve müşterimize gönderilen vade farkı
faturası karşı tarafça noter aracılığı ile iade edilmiştir.
Biz faturayı düzenlediğimiz tarih itibariyle kayıtlarımıza
aldık ve ilgili dönemde söz konusu faturanın Katma Değer
Vergisi'ni ödedik. Aynı zamanda faturayı hasılat olarak
kayıtlarımıza intikal ettirdiğimiz için bunun Kurumlar
Vergisi'ni de ödedik. Bu muameleyi düzeltme konusu yapabilir
miyiz?
Türk Ticaret Yasası'nın 23'üncü maddesi gereği olarak
"Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş
veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan
tacirden, diğer taraf kendisine bir fatura verilmesini ve
bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini
isteyebilir."
Yasal düzenleme gereği; bir faturayı alan kimse, aldığı
tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı (içeriği)
hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatı (içeriği)
kabul etmiş sayılır.
Şifahen, telefon veya telgrafla yapılan mukavelelerin veya
beyanların muhteviyatını teyit eden bir yazıyı alan kimse,
aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde bir itirazda
bulunmamışsa teyit mektubunun yapılan mukavele ve beyanlara
uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.
Vergi Usul Yasası'nın 231/5'inci maddesi gereği olarak
"Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten
itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. Bu süre içersinde
düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır."
Uygulamada vade farkı faturaları taraflar arasında mevcut
sözleşme esas alınarak düzenlenebilmektedir. Ancak taraflar
arasında yazılı şekilde yapılamamış olmakla birlikte geçerli
sözleşme ilişkisinden doğan uyuşmazlıklarda faturalara
"bedelin belli bir sürede ödenmemesi halinde vade farkı
ödenir" ibaresinin yazılarak karşı tarafa tebliği ve karşı
tarafça Türk Ticaret Yasası'nın 23/2 maddesi uyarınca sekiz
gün içinde itiraz edilmemesi halinde bu durumun sadece
fatura münderecatının kesinleşmesi sonucunu doğurup vade
farkının davalı yanca kabul edildiği ve istenebileceği
anlamına gelmeyeceği yönünde oluşan bir yargı kararı mevcut
bulunmaktadır. (Bakınız: Moroğlu, E. -Kendigelen, A. Notlu–
‘İçtihatlı Türk Ticaret Kanunu ve İlgili Mevzuat' 8. Baskı,
Beta, Sf: 46)
Vade farkı faturaları herhangi bir mal teslimi veyahut da
hizmet ifası sonucu düzenlenen faturalardan olmayıp, ya
taraflar arasında mevcut sözleşmeye istinaden veyahut da
özel olarak düzenlenen bir fatura üzerinde konu belirtilerek
karşı taraftan ödemelerde ortaya çıkan gecikmeden
kaynaklanan miktarın talebine ilişkin düzenlenen borç
doğurucu belgelerdir.
Bilindiği üzere Vergi Usul Yasası'nın 229'uncu maddesinde
yer alan tanımlamadan da anlaşılacağı üzere "fatura, satılan
mal veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı
meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar
tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır."
Vergi Usul Yasası'nın 229, 231/5 ve Türk Ticaret Yasası'nın
23'üncü maddesinde yer alan hükümler birlikte dikkate
alındığından, vade farkı faturasının muhatabı tarafından
iade edilmesi halinde, söz konusu alacağın (vade farkı
faturası bedelinin) tahsil edilebilir hale gelmesi ancak
yargı kararı ile olabilecektir.
Böyle bir durumda vade farkı faturasının muhatabınca Türk
Ticaret Yasası'nın 23'üncü maddesi çerçevesinde kabul
edilmemesi halinde, sizin bu alacağınızın dava yoluyla
alınması olasılığı yoksa, bu takdirde kayıtlarınızda yer
alan işlem dolayısıyla, ilgili vergi dairesine düzeltme
isteminde bulunmak suretiyle fazladan ödemiş bulunduğunuz
Katma Değer Vergisi'ni ve Kurumlar Vergisi'nin gelecek
dönemlerde ödeyeceğiniz katma değer ve Kurumlar Vergisi'nde
mahsup suretiyle düzeltmeniz mümkün bulunmaktadır.
Vergi dairesine yapacağınız başvuruyu takiben vade farkı
faturasını düzenlediğiniz muhatap firma ile sizin
kayıtlarınız üzerinde yapılacak inceleme sonucuna göre
gerekli düzeltme işlemleri yapılabilecektir. (V. Seviğ)
SİTE YÖNETİCİLERİNE YAPILAN ÜCRET ÖDEMELERİNDE TEVKİFAT
Sitemizde kat malikleri tarafından seçilen yöneticiye yapmış
olduğu bu hizmet karşılığında belli bir ücret vermeyi karar
altına almış bulunuyoruz. Ancak söz konusu kişiye
vereceğimiz ücret Gelir Vergisi kesintisine tabi tutulacak
mıdır?
Gelir Vergisi Yasası'nın 61'inci maddesinde yer alan
tanımlamaya göre "Ücret, işverene tabi ve belirli bir
işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen
para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen
menfaatlerdir."
Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı, mali sorumluluk
tazminatı, tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim,
ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş
olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak
şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş
bulunması onun mahiyetini değiştirmez.
Diğer yandan ‘Kat Mülkiyeti Yasası'nın 34'üncü maddesi
uyarınca "Kat malikleri, ana gayrimenkulün yönetimini kendi
aralarında veya dışarıdan seçecekleri bir kimseye veya üç
kişilik bir kurula verebilirler; bu kimseye (yönetici),
kurula da (Yönetim Kurulu)" denir.
Aynı yasanın 40'ıncı maddesi uyarınca "Yönetici, yönetim
planında veya kendisiyle yapılan sözleşmede bir ücret tayin
edilmiş olsa bile, kat maliklerinden uygun bir ücret
isteyebilir. Kat malikleri kurulu, kat malikleri arasında
atanmış yöneticinin normal yönetim işlerine katılıp
katılmayacağı, katılacaksa, ne oranda katılacağını
kararlaştırır. Bu yolda, bir karar alınmamış ise yönetici
yönetim süresince kendisine düşen normal yönetim
giderlerinin yarısına katılmaz."
Diğer yandan Gelir Vergisi Yasası'nın 23/6'ncı maddesinde
"Hizmetçilerin ücretleri (Hizmetçiler özel fertler
tarafından evlerde, bahçelerde, apartmanlarda ve ticaret
mahalli olmayan sair yerlerde orta hizmetçiliği, sütninelik,
dadılık, bahçıvanlık, kapıcılık gibi özel hizmetlerde
çalıştırılanlardır) denilerek bunlara yapılan ücretlerin
Gelir Vergisi'nden bağışık tutuldukları hususu özel olarak
hükme bağlanmıştır.
Ayrıca aynı yasanın 94'üncü maddesinde kimlerin tevkifat
yapmaya mecbur oldukları belirlenmiş, aynı maddenin birinci
bendinde "Hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61'inci
maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan
faydalananlar hariç)" Gelir Vergisi tevkifatı yapılacağı
hükme bağlanmıştır.
Bu nedenle, yönetici ve denetçilerin kat malikleri dışında
seçilmesi halinde, kendisine yapılan yönetim planında ya da
sözleşmede saptanan ücret ödemesinin, gerçek ücret olarak
kabul edilmesi gerekmektedir. Ancak buna karşın, yönetici ve
denetçilerin kat malikleri arasından seçilmesi halinde,
bunlara sağlanan menfaatlerin, diğer kat maliklerinden
farklı bir şekilde yüklendikleri görev ve taşıdıkları
sorumluluğun karşılığı olarak kabul edilmekte ve bu nedenle
de vergilendirilmemektedir.
Dolayısıyla sitelerde kat maliklerinden seçilen yöneticilere
yapılan ödemeler Gelir Vergisi ve Gelir Vergisi kesintisine
tabi olmayıp, dışarıdan yapılan atamalar da bu kişilere
ödenen ücretler Gelir Vergisi Yasası'nın 61, 94, 103 ve
104'üncü maddelerine göre vergi tevkifatına tabidir. (V.
Seviğ)
YARGI KARARLARINDA TEBLİGAT
1. Danıştay 4. Dairesi'nin E.2006/4303, K.2007/3365 sayı ve
5.11.2007 tarihli kararı
"213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 94. maddesine göre
muhatabın bulunamaması halinde ‘ikametgâh adresinde
bulunanlardan' birine tebligat yapılması yeterli olup,
kanunda, ikametgâh adresinde bulunanların o adreste ikamet
etmeleri şartı öngörülmemiştir. Dosyanın incelenmesinden,
(…) tarhiyata ait ihbarnamelerin davacının bilinen adresinde
kardeşine tebliğ edildiği (…) anlaşılmaktadır. Olayda,
tebliğ esnasında davacının ikametgâhında bulunan kardeşine
yapılan tebligat kanuna uygundur. Dava konusu ödeme
emirlerinin dayanağını teşkil eden tarhiyata ilişkin
ihbarnamelerin davacı ile aynı adreste ikamet etmediği
anlaşılan kardeşine tebliğ edilmesinin kanuna aykırı olduğu,
bu nedenle usulüne uygun olarak kesinleşmiş bir amme alacağı
bulunmadığı yolundaki mahkeme kararı hukuka uygun
görülmemiştir."
2. Danıştay 9. Dairesi'nin E.2005/872, K.2007/329 sayı ve
13.2.2007 tarihli kararı
"(…) vergi dairesi müdürlüğünün dava aşamasında vergi
mahkemesine verdiği savunma dilekçesinde, davacı şirketin
bilinen adreslerinde yapılan muhtelif tarihlerdeki
yoklamalarda şirket ve şirketi temsile yetkili olanların
bulunamadıkları ifade edilmesine karşın, yapılan yoklama
sonucu düzenlenen ‘yoklama fişi' ile ‘posta ya da memur
eliyle tebligat'a ilişkin hükümlerin aynı hukuki sonuçları
doğurması mümkün olmadığından, yoklama sonucu davacı
şirketin adresinde bulunamadığının tespit edilmesi, posta ya
da memur eliyle yapılacak bir tebligat olmaksızın tek
başına, ilanen tebligat yoluna gidilmesi sonucunu
yaratabilecek hukuki bir dayanak oluşturmayacaktır. Vergi
ceza ihbarnamelerinin içinde bulunduğu tebliğ zarfının
dosyada mevcut olmaması nedeniyle dairemizce verilen
22.5.2006 tarih ve E.2005/872 sayılı ara kararı uyarınca bu
tebliğ alındısı istenilmiş olup, davalı idarece
gönderilmemiştir. Bu durumda, vergi dairesi müdürlüğünün
davacı şirketin bilinen adreslerinde yapmış olduğu
yoklamalar dışında, posta yoluyla veya memur eliyle adrese
tebligat yapmadığı sonucuna varılmış olup, cezalı tarhiyata
karşı açılan davanın ıttıla tarihine göre süresinde
olduğunun kabulü suretiyle işin esasının incelenmesi
gerekmektedir."
3. Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu E.2003/132,
K.2003/388 sayı ve 17.10.2003 tarihli kararı
"Davacı şirketin kuruluşuna ilişkin... tarihli Türkiye
Ticaret Sicili Gazetesinde belirtilen adresinin 19.8.19994
tarihli dilekçe ile... olarak değiştirildiği, şirketin
davalı idareye de bildirilen bu adreste faaliyete
başladığının tutanaklarla tespit edildiği, 1994 yılı
Kurumlar Vergisi beyannamesinde de bu adresin bildirildiği,
dava açma tarihi olan... tarihinde dahi dava dilekçesinde bu
adresin kullanıldığı, vergi dairesince ihbarnamelerin üç
ayrı tarihte memur eliyle belirtilen adreste tebliğ edilmeye
çalışıldığı ancak şirketin adreste bulunamaması sebebiyle
tebliğ yapılamadığı, şirket temsilcisi ve ortaklarının 1994
yılı Kurumlar Vergisi beyannamesinde bildirdikleri…
adresinde de tebligat yapılamadığı anlaşılmaktadır. VUK'nın
103. maddesinde, muhatabın adresi hiç bilinmezse, muhatabın
bilinen adresi yanlış veya değişmiş olur ve bu yüzden
gönderilen mektup geri gelirse, başkaca sebeplerden dolayı
posta ile tebliğ yapılmasına imkân bulunmazsa, yabancı
memleketlerde bulunanlara tebliğ yapılmasına imkân olmazsa
ilanen tebligat yoluna gidileceği kurala bağlanmıştır.
Dava konusu olayda davacı şirketin ve temsilcilerinin
bilinen adreslerinde tebligat yapılamadığı açık olduğundan,
ihbarnamelerin ilanen tebliğ edilmesinde ve ilan yoluyla
tebliğ edilerek tahakkuk ettirilen ancak vadesinde ödenmeyen
amme alacağının tahsili amacıyla ödeme emri düzenlenmesinde
yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Bu nedenlerle temyiz
isteminin kabulü ile... Vergi Mahkemesinin... günlü ve...
sayılı ısrar kararının bozulmasına, 17.10.2003 gününde
oyçokluğu ile karar verildi."
ÖZELGELERDE
BSMV
1. Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 8.5.2007 tarih ve
B.07.1.GİB.4.06.17.01/BSMV-2007 sayılı özelgesi
"6802 sayılı kanunun düzenlemeleri uyarınca, banka, banker
ve sigorta şirketleri BSMV mükellefi olarak kabul
edilmiştir. Yine aynı kanunun 27. maddesinde ise bu kanun
hükümleri gereğince yapılacak özelleştirme uygulamalarına
ilişkin işlemler (danışmanlık hizmeti alımları ile nihai
devir işlemlerine ilişkin sözleşmeler dahil) Katma Değer
Vergisi hariç her türlü vergi, resim ve harçtan muaf kabul
edilmiştir. Söz konusu hükümden de anlaşılacağı üzere
istisna, mükelleflere değil doğrudan işlemlere tanınmıştır.
Buna göre anonim şirket hisselerinin yüzde 55'inin
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'nca satışa sunulması sonucu
ihaleyi kazanan anonim şirket lehine banka tarafından
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'nın yetkili kıldığı TC
Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı'na hitaben verilecek teminat
mektubu ile ilgili olarak anonim şirketten alınacak
komisyonlar, söz konusu teminat mektubunun düzenlenmesi
aşamasında teminat tutarı üzerinden bir defaya mahsus
alınacak düzenleme komisyonu da dahil BSMV'den istisna
olacaktır."
2. İstanbul Defterdarlığı'nın 7.5.2004 tarih ve 2923 sayılı
özelgesi
"Benzer bir konu ile ilgili olarak bakanlık makamının
9.2.1998 tarih 5541 sayılı yazısında; ‘...31.7.1992 günlü
Resmi Gazete'de yayımlanan V/7 sayılı tebliğe göre repo,
2499 sayılı yasada sayılmış menkul kıymetlerin geri alma
taahhüdü ile satım ve geri satma taahhüdü ile alımıdır. Sözü
edilen kıymetler vade tarihinden önce elden çıkarılarak bir
getiri sağlamaktadır. Sağlanan bu gelirin menkul kıymetin
vade sonunda itfa edilmesi suretiyle elde edilen faiz
niteliğinde olmadığı açıktır. Dolayısıyla menkul kıymet
alım-satım sonucu lehe kalan paralar üzerinden %5 oranında
BSMV ödenmesi gerekir' denilmektedir. Buna göre repo
amacıyla müşterilerinize satılan ve sonra geri alınan menkul
kıymetlerin sonradan şirketinizce satılması halinde, satış
tutarından söz konusu kıymetlerin repo faiz giderini de
içeren maliyet bedelinin düşülmesinden sonra kalan fark
kurumunuzun lehine alınmış olacağından, bu tutarın Banka ve
Sigorta Muameleleri Vergisi'ne tabi tutulması gerekir."
3. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 14.1.2010
tarih ve 1640 sayılı özelgesi
"Türkiye'deki bankaların yurtiçindeki veya yurtdışındaki
kişi ve kuruluşlara kullandırdığı krediler nedeniyle lehine
aldığı paralar %5 oranında Banka ve Sigorta Muameleleri
Vergisi'ne tabidir. Türkiye'deki bankaların yurtdışı
şubeleri tarafından Türkiye'de yerleşik kişi ve kuruluşlara
kredi kullandırılması halinde, bankacılık hizmetlerinin
tamamen Türkiye hudutları haricinde yapılması nedeniyle
kanunların mülkiliği prensibi açısından Türkiye hudutları
içinde vergiyi doğuran olay meydana gelmediğinden kredi
verme işlemi dolayısıyla yurtdışındaki bankalarca lehe
alınan paralar Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi'nin
kapsamına girmemektedir. Ancak, Türkiye'deki bankaların
yurtdışı şubelerinin Türkiye'de bulunan genel merkez ya da
diğer şubelere ait paraların Türkiye'de bulunan kişilere
kredi olarak kullandırılmasına aracılık etmeleri halinde, bu
işlemlerin Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi'ne tabi
olması gerekmektedir."
Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz |