6009 ve VAVEK
Gelir Vergisi Kanunu ile çeşitli
kanunlarda değişiklik yapan ve kamuoyunda kısaca Torba Kanun
olarak adlandırılan kanun, 6009 numara ile nihayet 1 Ağustos
tarihli Resmi Gazete'de yayımlandı. 63 asıl 9 geçici
maddeden oluşan 6009 sayılı kanun, 7 vergi kanununda, 20
çeşitli kanunda ve 4 kanun hükmünde kararnamede çeşitli
değişiklikler yaptı. Bu kanunun vergi kanunlarında
yaptıkları değişiklikleri, ileride ayrı ayrı irdeleyeceğiz.
Ancak bu kanunun vergi hukuku açısından önemi, Anayasa
Mahkemesi'nin vergi yasalarında iptal ettiği bazı
düzenlemeleri yeniden düzenlemesi konusundaydı. Buna
karşılık getirilen düzenlemeler, Anayasa Mahkemesi
kararlarını tam karşılamadığı gibi, yeni bazı anayasaya
aykırılık iddialarının doğumuna da yol açtı. Yeni
düzenlemelerin anayasaya aykırılık noktalarını, çeşitli
yazılarımızda ayrı ayrı belirtmiştik.
Geçen günlerde bir sivil toplum kuruluşu olan Vatandaşın
Vergisini Koruma Derneği de (VAVEK) bir basın açıklaması ile
bu anayasaya aykırılık iddialarını gündeme getirdi. Batı
toplumlarında vergi ve mükellef hakları konusunda kurulmuş
pek çok sivil toplum kuruluşuna rastlamamıza rağmen
ülkemizde bu konuda tek kuruluş olan ve maalesef mükellefler
ve meslek mensupları tarafından çok fazla katılımı olmayan
VAVEK'in, tamamen katıldığımız bu basın açıklamasının önemli
noktalarını aşağıda özetle aktarıyorum:
"1) Öncelikle ‘TORBA KANUN' adı altında farklı hususları
düzenleyen konularda yasal düzenlemeler yapılması,
kanunlarımızın yapısını zedeleyen uygun bir kanun yapma
tekniği değildir.
2) Anayasa Mahkemesi, ücretlerle diğer gelirlerin aynı
oranda vergilendirilmesini anayasaya aykırı bulmuş ve iptal
etmiştir. Yeni yasada ise sadece yıllık ücreti 50.000 lirayı
aşanlara, 50 bin lira ile 76.250 lira arasındaki tutar için
bir avantaj sağlanmaktadır. Anayasa Mahkemesi'nin iptal
gerekçesi, ücretlerin diğer gelirlerden daha düşük
vergilendirilmesini öngören ‘ayrım ilkesi' olmasına karşın
sadece 50.000 liranın üstündeki ücretler için düşük
vergilendirme getirilmektedir. Bu durum anayasaya aykırılığı
ortadan kaldırmamaktadır. Yeni kanun hükmünün iptali için
Anayasa Mahkemesi'ne başvurulması durumunda aynı gerekçe ile
yeni hükmün de iptal edilmesi kuvvetle muhtemeldir.
3) Anayasa Mahkemesi'nin bir başka kararıyla dar
mükelleflerin (Türkiye'de yerleşik olmayanlar) sermaye
piyasası araçlarından elde ettikleri kazançlarından kesinti
yoluyla yüzde sıfır oranında vergi alınması anayasanın ödeme
gücü ve vergide eşitlik ilkelerine aykırı olduğu
gerekçesiyle iptal edilmiştir.
Yeni yasa Türkiye'de yerleşik gerçek ve tüzelkişilerin aynı
kazançlarından da kesinti yoluyla vergi alınmamasını
öngörmektedir. Ancak tam mükellef kurumlar ile sermaye
piyasası araçlarından elde ettikleri kazançları ticari
faaliyetlerine dahil olan gerçek kişiler bu gelirler
üzerinden yine vergi ödemek zorunda kalacaklardır. Yeni yasa
eşitsizliği ortadan kaldırmamaktadır.
Stopaj, yabancılar için nihai vergidir ve yabancılar sıfır
vergi yükü ile kazançlarını yurtdışına götürmeye devam
edeceklerdir. Oysa yerli kurumlar bu kazançlarını beyan
etmek zorunda olduklarından kazançları üzerinden Kurumlar
Vergisi ödeyeceklerdir. Yerli şirketler stopajla birlikte
yüzde 32 oranında vergi yüküne katlanırlarken yabancılar
için sıfır oranda vergi yükü söz konusu olacaktır. Yapılan
yeni düzenleme, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararına dayanak
teşkil eden mali güç ve vergide eşitlik ilkelerine
aykırılığı ortadan kaldırmadığından, yeni düzenlemenin de
anayasaya aykırılığı açıktır.
4) Anayasa Mahkemesi'nin önceki yıllarda hak kazanılan
yatırım indirimden 2008 yılından sonraki yıllarda
yararlanılmayacağına ilişkin yasa hükmünü iptal etmesi
üzerine, 6009 sayılı Torba Kanun'la yapılan yeni düzenleme
ile süre sınırlaması kaldırılmış ancak yararlanılabilecek
yatırım indirimi kazancın yüzde 25'i ile
sınırlandırılmıştır. Yatırım indirimi istisnası
kaldırılmadan önce böyle bir sınırlama bulunmadığından, bu
düzenleme ile geriye dönük bir düzenleme yapılmış
bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararının
gerekçesinde geriye dönük düzenlemelerle kişilerin
haklarının, hukuki istikrar ve güvenlik ilkesi gözetilmeden
kısıtlanmasının hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayacağı
öngörüldüğünden yapılan bu düzenleme de aynı gerekçeyle
anayasaya aykırıdır.
5) Kanunda yer alan ve denetim elemanlarının Maliye
Bakanlığı'nın görüşlerine aykırı rapor
düzenleyemeyeceklerine ilişkin hükümler kaygı vericidir ve
denetimin bağımsızlığını zedeleyici mahiyettedir. Yine
kanunda yer alan, Maliye Bakanlığı'nın mükelleflere verdiği
özelgelerin ve yayımladığı sirkülerlerin bağlayıcılığına
ilişkin düzenlemeler ise hukuki kaynak olarak hiçbir
baglayıcı olmayan idare görüşlerine bağlayıcılık vasfı
tanımak suretiyle anayasanın 73. maddesine açıkça aykırılık
teşkil etmektedir. Bu durum idarenin vergi koyma ve kaldırma
yetkisine sahip olması anlamına gelecek uygulamalara neden
olabileceğinden kaygı ile karşılanmaktadır."
VAVEK'in bu açıklamalarında yer alan ve çeşitli
yazılarımızda tarafımızdan da ileri sürülen bu görüşler,
ileride gerek doktrinde gerek mahkemelerdeki anayasaya
aykırılık iddialarında mutlaka tartışılacaktır. Bu nedenle
şimdiden bir kenara not edilmesinde yarar vardır.
Bumin Doğrusöz / referans |