Faturasız
satışlara ilişkin kayıtların düzeltilmesi
Geçen yazımızda fiilen mevcut
olduğu halde kayıtlarda yer almayan stokların ne
şekilde kayda alınacağını açıklamaya
çalışmıştık.
Bu yazıda fiilen olmadığı halde kayıtlarda yer
alan stokların düzeltilmesine değineceğiz. Bunu
halk deyimiyle söyleyecek olursak belgeli
alındığı halde faturasız satılan işlemlerin
düzeltilmesini anlatacağız.
Faturasız satışlara ilişkin kayıtların
düzeltilmesi, yapılacak düzenlemenin
bilançoların gerçeğe dönüştürülmesi bakımından
olmazsa olmaz düzenlemelerinden biridir. Burada
önemli olan belgesiz satışların ne şekilde kayda
alınacağından ziyade, karşılık hesabının ne
olacağı konusudur.
Elbette kayıtların hangi değer ile düzeltileceği
de önemlidir. Burada aynı mahiyette olan belgeli
satışların emsal alınması ilk akla gelen
yöntemdir. Belgeli satış yok veya emsal teşkil
ettirilemiyorsa yine ilgili ticaret, sanayi veya
esnaf odasının belirleyeceği emsal bedelin
dikkate alınması gerekecektir.
Faturasız satışın kayda alınması doğal olarak
hem KDV hem de gelir ve kurumlar vergisi
açısından ilave bir şey yapılmaksızın
vergilenebilecektir. Yani beyan edilen değere
ilişkin hesaplanan KDV kendiliğinden herhangi
bir mal satışına ilişkin KDV gibi işleme tabi
tutulacaktır. Bu beyanda satış bedeli de doğal
olarak dönemin satış hasılatı olarak geçici
verginin, dolayısıyla da gelir veya kurumlar
vergisinin hesabında dikkate alınmış olacaktır.
Burada önemli olan kayda alma işlemindeki
karşılığın ne olacağıdır. Bir önceki yasal
düzenlemede karşılığın fiili durum ne ise o
şekilde kayda alınması prensibi benimsenmişti.
Bunun anlamı kasa veya bankada bedel fiilen yer
alıyorsa bunların da kayıtlara yansıtılmak
suretiyle gerçek duruma uyarlanması
öngörülüyordu. Şayet alacaklılık durumu söz
konusu ise yine fiili durumun kayda alınması
öngörülüyordu.
Ancak, fiili durum tespit edilemiyorsa karşılık,
kanunen kabul edilmeyen gider olarak kayda
alınıyordu. İşte kurumlar vergisi mükellefleri
bakımından önemli olan nokta da burası. Bir
anlamda, faturasız satışın işletmeden ilave
vergi ödenmeden çekilmesine, daha açık deyimiyle
ilave vergi ödenmeden kâr dağıtımı yapılmasına
neden oluyordu. Bir anlamda kaçınılmaz olarak
buna imkân verilmek durumunda kalınıyordu. Bu
düzenlemede de benzer bir hüküm olabilecektir.
Bunu eleştirmenin de fazla bir anlamı
olmayacaktır. Zira düzenlemenin temel amacı
fiili durum ile kayıtların birbirine uygun hale
getirilmesidir. Yapılacak düzenlemede karşılık
hesabının kanunen kabul edilmeyen gider olması
halinde, kâr dağıtımı stopajının da aranmasına
yönelik bir hüküm konulması tercih edilebilir.
Bu durumda uygulamaya rağbet pek
olmayabilecektir. Çünkü bu tür af mahiyetindeki
düzenlemelerde mutlaka bir avantaj sağlanması
söz konusudur. Avantaj sadece usulsüzlük cezası
ödememekten ibaret kalacaksa o zaman da
mükelleflerin bu uygulamadan yararlanmayı tercih
etmeleri anlamlı olmayacaktır. Zira hiç böyle
bir yasal düzenleme yapılmadan dahi faturasız
satışların "muhtelif müşteriler" ibaresiyle bir
fatura düzenlenmek suretiyle fiili duruma
uyarlanması mümkün olabilir. Bir yasal düzenleme
yapılıyorsa mutlaka ilave avantaj da olmalı ki,
bu yasal düzenlemeden beklenen verim ya da ilave
vergi tahsilatı sağlanabilsin.
Doğal olarak bu düzenlemeden yararlananlar için
bu malların daha önceki dönemlerde satıldığının
tespiti halinde ceza ve faiz uygulanmaması ve
yasal düzenleme ile sınırlı olmak üzere yeminli
mali müşavirlerin sorumlu tutulmamaları
gerekecektir.
Gelecek yazıda kasa düzeltmesini konu edeceğim.
Osman ARIOĞLU
oarioglu@bugun.com.tr
Bugün |