Ödeme emrine karşı hukuki yollar
Her idari işlem gibi,
vergi dairelerince tanzim edilerek mükelleflere tebliğ
edilen ödeme emirlerine karşı da haksız oldukları
iddiası ile tebliğini izleyen 7 gün içinde iptal davası
açılabilir.
Ancak bu davada ileri sürülebilecek iddialar, Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki 6183 Sayılı
Kanun'un 58. maddesi ile sınırlandırılmıştır. Bu
sınırlandırmanın varlık sebebi, ödeme emirlerinin ancak,
kamu alacaklarının artık tartışılamayacak derecede
kesinleşmiş aşamada bulunduğu hallerde yapılabilecek bir
idari işlem olduğu düşüncesine dayanmaktadır.
6183 sayılı kanunun anılan maddesine göre ödeme emirleri
aleyhine açılacak davalarda davacı ancak aşağıdaki üç
gerekçeden birine dayanabilir.
i) Böyle bir borcun olmadığı iddiası: Kendisine ödeme
emri tebliğ edilen borçlunun böyle bir borcunun
olmadığını iddia edebilmesi için borcun hukuken hiç
doğmaması ya da borç doğduktan sonra tamamen ödenmesi
veya sair bir nedenle ortadan kalkması gerekmektedir.
ii) Borcun kısmen ödendiği iddiası: Bu iddia; borçlunun,
borcun varlığını kabul etmekle birlikte, borç tutarının
ödeme emriyle talep edilen tutar kadar olmadığını ileri
sürmesi durumunda gündeme gelmektedir.
iii) Borcun zamanaşımına uğradığı iddiası: Zamanaşımı
kanunlarda belirlenmiş olan belli bir sürenin geçmesi
nedeniyle bir hakkın elde edilmesi veya bir hakkın
kaybedilmesidir. Bu iddiaya göre amme alacaklarının 6183
sayılı kanunun 102. maddesine göre zamanaşımına uğramış
olması gerekmektedir.
Kanuna göre ileri sürülebilecek bu iddia konularının
içerikleri, uygulamada yargı tarafından haklı olarak
genişletilerek doldurulmuş ve geliştirilmiştir. Örneğin,
tarh işleminin tebliğinin usulüne uygun olmadığı,
tarhiyattaki bazı sakatlıklar, mükellefin gayri faal
olduğu ve kazanç elde etmediği vb pek çok iddia, yargı
tarafından "borcum yoktur" iddiası içerisinde
değerlendirmektedir.
Ödeme emirlerine karşı açılacak davaların, vergi/ceza
ihbarnamelerine karşı açılan davalardan bir önemli farkı
da yürütmeyi durdurmamasıdır. Bir başka anlatımla ödeme
emrini tebliğ eden vergi dairesi, bu ödeme emri aleyhine
dava açılmış olsa dahi, icra işlemlerine devam edebilir.
Ödeme emrinin yürütülmesinin durdurulabilmesi, ancak
dava açılan mahkemeden yürütmeyi durdurma kararı
alınabilmesi ile mümkün olabilmektedir. Vergi
mahkemeleri yürütmeyi durdurma kararlarını, koşulları
varsa, teminat karşılığı veya teminat aranmaksızın
verebilmektedir.
Kendilerine ödeme emri tebliğ olunanlar, genellikle,
ödeme emrinin ödeme yapılmış olmasına düzenlendiği veya
önceden mahsup talebi bulunduğu veya borcun çeşitli
sebeplerle haksızlığına inanılan hallerde, düzeltilmesi
veya iptal edilmesi için vergi dairelerine müracaat
etmektedirler.
Buna karşılık Vergi Usul Kanunu'nda, vergilendirme
işlemlerine karşı hata gerekçesi ile vergi idaresine
müracaat ve düzeltme talep edilmesi yolu, sadece bu
kanuna (ve tabii ki ilgili vergi kanununa) göre yapılan
vergilendirme işlemleri için tanınmıştır. Oysa ödeme
emrinin tanzimi, bir başka deyişle bu idari işlem, bir
vergilendirme işlemi olmayıp, 6183 sayılı bir tahsilat
işlemidir. Kaldı ki bir kanuna ait bir müessesenin veya
bir yolun, başka bir kanuna ait farklı işlemlerde
uygulanabilmesi için atıfa ihtiyaç vardır. Böyle bir
atıf ise 6183 sayılı kanunda yoktur. Bu nedenle Vergi
Usul Kanunu'nun "hata ve düzeltme" yolunun ödeme emri
için kullanılması mümkün değildir.
Nitekim vergi mahkemeleri haklı olarak, ödeme emirlerine
karşı ister 7 gün içinde ister 30 gün içinde vergi
dairesine müracaat edilerek, alınan cevap üzerine açılan
davaları, ödeme emrinin tebliğinden dava açma tarihine
kadar geçen süre üzerinden, idari başvuruyu nazara
almaksızın değerlendirmekte ve 7 günlük dava açma
süresinin geçirildiği hallerde davanın süre aşımından
reddine karar vermektedir.
Uygulamada sıkça rastladığımız bir diğer durumda 7
günlük dava açma süresinin geçirildiği hallerde, idareye
ödeme emrinin iptali talebi ile başvuru yapılmaktadır.
Bu talebin reddi üzerine de bu ret işleminin iptali için
dava açılmaktadır. Bu davada iptali istenen işlem "ret
işlemi" gibi ön plana çıkmakla birlikte, arkada dolaylı
olarak ödeme emrinin iptali talep edilmiş olmaktadır.
Zaten vergi mahkemeleri de idareye başvurarak ret işlemi
olarak dava açılmasını, bir tür hak düşürücü süre olan
ve kullanılmayarak kaybedilen dava açma süresini yeniden
canlandırmaya yönelik bir yol olarak görmekte, açılan
davaları reddetmektedir.
Kısaca, söylemek istediğimiz, ödeme emrine karşı
kullanılabilecek başvuru yolunun sadece "dava yolu"
olduğudur. Bu nedenle tebliğ edilen ödeme emrinin hukuka
aykırı, haksız olduğu düşüncesinde olunması halinde,
idari başvuru yolu hiç düşünülmeksizin, doğrudan dava
açılması gerekmektedir.
|