|
|
Sosyal Güvenlik Reformu ve İş Dünyasına Yansımaları
|
Sosyal
Güvenlik Kurumu (SGK) Başkanı Fatih
Acar, "Türkiye sosyal güvenlik reformunu
yapmasaydı, belki 2-3 yıl sonra bir
şekilde gemiyi karaya oturtacaktı" dedi.
Acar, Adana Ticaret Odası ile SGK Adana
İl Müdürlüğü'nün birlikte organize
ettiği "Sosyal Güvenlik Reformu ve İş
Dünyasına Yansımaları" konulu
konferansta yaptığı konuşmada,
Türkiye'nin, son dönemde çok önemli
değişim ve dönüşümler geçirdiğini
belirtti. "Çok büyük bir ülkeyiz.
Büyüklüğümüzün farkına her ne kadar yeni
varıyor olsak da gerçekten tarihsel
birikimimiz ve misyonumuz itibarıyla
dünyanın en önemli ülkesi olduğumuzu net
bir şekilde ifade edebilirim" diyen
Acar, "Son 5-10 yıla baktığımızda
|
|
|
önemli yapısal
reformların gerçekleştiğini hep beraber
görüyoruz. Bankacılık reformu dünyada bugün
global krize rağmen bu krizden en az etkilenen
ülkelerden birisi olmanın gerekçesinin altında
bu yapısal reform yatıyor. Bankacılık reformu,
gelir idaresi
reformu, son olarak Anayasamızda 26 yıldır
yazılı olarak durmasına rağmen hayata
geçirdiğimiz sosyal güvenlik reformu Türkiye'nin
geleceği açısından, gelecek nesillerimiz
açısından son derece önemli. Bu reformun önemini
yeterince anlattığımızı söyleyemem. Bundan
sonraki süreçte bu reformu çok daha iyi anlatmak
mecburiyetimiz var. Çünkü bu reform, 70 milyon
vatandaşımızla ilgili çok önemli düzenlemeler
getiriyor" diye konuştu.
Sosyal güvenlik reformuna neden ihtiyaç
duyulduğunu herkesin çok yakından bildiğini
ifaden Acar, "Hatırlamamızda fayda var; sosyal
güvenlik açıklarımız son 15 yıla bakıldığında
çok önemli bir ivme kazanmış. 13 yıl önce GSMH
içinde yüzde 1 olan sosyal güvenlik açıklarımız,
bugün yüzde 5'lere gelmiş. Son 13 yılın parasal
değeri 853 milyar TL'dir. Milli geliri
düşündüğümüzde bu açıkların ne anlama geldiğini
görmek mümkün olacaktır. Şu anda genç bir
nüfusumuz var, ancak 40-50 yıl sonra daha yaşlı
bir nüfusla
karşı karşıya kalacağız. Dolayısıyla bugünden
40-50 yıl sonrasını düşünerek, sosyal güvenlik
reformunu yapmamız gerekiyordu. Aktif-pasif
oranı dediğimiz; sistemin sürdürülebilmesi için
4 aktif çalışanın 1 pasif çalışana bakması
gerekiyordu. Maalesef Türkiye'de 2 aktif
çalışanın 1 pasif çalışana baktığı bir durumla
karşı karşıyayız. Bunu uzun vadede sürdürmemiz
kesinlikle mümkün değil. Eğer Türkiye bu reformu
yapmasaydı, belki 2-3 yıl sonra bir şekilde
gemiyi karaya oturtacaktı. Bu reform onun için,
çocuklarımızın geleceği için önemli. Bu reformu
hiçbir popülist yaklaşım göstermeden ülkesini
seven bütün insanlar sahiplenmeli. Tek
düşüncemiz, Türkiye'nin geleceği, gelecek
nesillerin daha emin kendilerini
hissedebilmeleri" ifadelerini kullandı.
Sağlıkta yeni açılımlar getirmenin çok önemli
olduğunu, ancak bu işin sürdürülebilirliğinin de
çok önemli olduğunu vurgulayan Acar, şunları
kaydetti:
"Finansal açıdan siz sisteminizi sürdüremezseniz
bunun bir anlamı yok. Bugün geldiğimiz noktada
sağlıktan aldığımız toplam prim 18.5 milyar TL.
Fakat sağlık harcamalarımız 2009 projeksiyonu
27.6 milyar TL. Dolayısıyla bunu bu şekilde
sürdüremezsiniz. Bir taraftan açılımlar
getireceksiniz, bir taraftan da bunu
sürdürülebilir hale getirmek için önlemleri
alacaksınız. Katılım payı. Vatandaş olarak
faturaları biz ödüyoruz, ödemeye de devam
edeceğiz. Bir hastaneye gidiyoruz 5 bin TL-10
bin TL fatura. Ne yazık
ki vatandaş kendisine ne kadar fatura çıktığına
bakmıyor. 10 TL katılım payını getirdik. Özel
hastanelerde, üniversite hastanelerinde çok
radikal düşüşler yaşandı. Niye? 10 TL'yi
cebimizden ödediğimiz için. Ama 5 bin TL devlete
fatura edildiği zaman bu hassasiyeti
göstermediğimizden sağlık harcamalarımız
astronomik rakamlara ulaşıyor. Katılım payı
dünyanın birçok ülkesinde uygulanan bir
sistemdi. Amacımız sağlık harcamalarını kısmak
değil, ama çok küçük rahatsızlığı olan
insanların birinci basamak sağlık
merkezlerine gitmelerini sağlamaktı."
SGK olarak kayıt dışı ile mücadeleye de büyük
önem verdiklerinin altını çizen Acar, "Kayıt
dışı ile mücadelede teknolojiden de
yararlanıyoruz. 2000-2008 dönemi itibarı ile 21
milyon 945 bin istihdam edilen kişinin yüzde
45.5'i kayıt dışı. Bu çok büyük bir oran. Bu
oranı 2-3 yıl içinde yüzde 10'ların altına
indirmemiz gerekiyor. Bunu yaparken,
sanayicileri üzmeden yapmamız gerekiyor. 2008 ve
2009 yılını kayıt dışı ile mücadele yılı ilan
ettik ve kısa, orta, uzun vadeli çalışma
planlarımızı oluşturduk.
Denetimlerde yeni bir anlayış getirdik. 81 ilde
denetim yapmadan önce bilgilendirme toplantıları
yaptık, stratejilerimizi onlarla paylaştık.
Sanayicilerimize anlattık, eksiklerini
tamamlamalarını söyledik. Önemli sonuçlar
aldığımızı söyleyebilirim. İl müdürlükleri
bünyesinde kayıt dışı istihdamla mücadele
servislerini kurduk" dedi.
2009'da e-bildirge ile muhtasar beyannameyi
birleştirdiklerini, bürokrasiyi önemli ölçüde
ortadan kaldırdıklarını vurgulayan Acar,
sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün işe giriş, işten çıkış belgeleri 3 ayrı
kuruma veriliyor. Şu anda sigorta
müdürlüklerine, İŞKUR'a, çalışma müdürlüklerine.
Bunların hepsini, teknik altyapı çalışmalarını
bitirdik. İlk defa burada açıklıyorum bunlarla
ilgili yasal çalışmamızı da bitirdik. Bu kısa
çalışma ödeneği ümit ediyorum önümüzdeki hafta
Meclis'e gelecek. Bu sorunu, 20 yıldır devam
eden bu sorunu böylece çözmüş olacağız diye ümit
ediyorum."
Konferans öncesi Adana Valisi İlhan Atış, Adana
Ticaret Odası Başkanı Şaban Baş ve SGK Adana İl
Müdürü Mustafa Keskin de birer konuşma yaptı.
İHA31.01.2009 |
|
|
|
|