İstifa ettirilen
(eden) kimse kıdem tazminatı alabilir (mi)?
Kıdem tazminatı 1475 sayılı yasanın
yürürlükte kalan tek maddesi olan 14. maddesinde
düzenlenmiş bulunmaktadır. Söz konusu düzenlemeye göre
kendiliğinden istifa eden kişiye kıdem tazminatı
ödenmez.
Gelen sorular içinde kriz döneminde zorla istifa
dilekçesi imzalatıldığı ve bunun yargıya taşınması
durumunda sonucunun ne olacağını soran çok sayıda okur
bulunmaktadır.
Zorla imzalatılan istifa dilekçeleri...
Ekonomik krizin işsizliği arttırdığı bu günlerde kimi
işverenler tarafından çalışanlarına istifa etmiş gibi
dilekçeler imzalatılmaktadırlar. Bu imzalanan istifa
dilekçelerinin sıhhati
tartışmalıdır.
Bazen işçi ne imzaladığını bilmeden imzalamakta, bazen
çaresiz kalıp bu dilekçeleri imzalamaktadır. Yargı bu
dilekçelerin hangi hal ve şart altında imzalandığını
dikkate almaktadır.
Sözleşme niçin feshedildi?
Yargı kendisine intikal eden, işveren tarafından
sözleşme feshedilmiş gibi görünen olaylarda bu fesih
halinin hayatın olağan akışına uygun olup olmama halini
ele almakta ve çalışanları bu yönüyle korumaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun E: 2007/9-288, K:
2007/286 sayılı 23.05.2007 tarihli bir kararı aynen
aşağıdaki şekildedir:
Taraflar arasındaki “ihbar ve kıdem tazminatı”
davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ordu Asliye
1. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen
18.11.2005 gün ve 2003/170-2005/214 sayılı kararın
incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi
üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 28.6.2006 gün ve
2006/130-19098 sayılı ilamı ile, (“...Uyuşmazlık
26.3.2003 tarihli istifa dilekçesinin geçerli olup
olmama noktasında toplanmaktadır.
Adli Tıp Kurumu Başkanlığının 24.6.2005 tarihli
raporunda davacı “hafif ile orta derece sınırında zeka
geriliği olarak değerlendirilmiştir.”
Her ne kadar söz konusu raporun tartışma ve sonuç
kısmında akit tarihinde hukuki ehliyete sahip olduğu
belirtiliyorsa da bu
durum 4. Adli Tıp İhtisas Kurulunun raporuyla
çelişmektedir.
Kaldı ki, İhtisas Kurulu raporu somut bulguya
dayanmaktadır. Davacı tanıkları da bu durumu
doğrulamışlardır.
On yıl çalışan bir işçinin sözleşmesinin nedensiz feshi
yaşamın olağan akışına aykırıdır. Kaldı ki Adli Tıp
Kurumu Başkanlığının raporunda belirtilen bulgular
davacının iş hukuku işlemlerinin sonucunu anlayacak ve
serbestçe değerlendirecek bir hukuki irade serbestisi
içerisinde olmadığını kanıtlamaktadır.
Davacı bu davayı açmayla istifanın gerçek iradesi ürünü
olmadığı yönündeki ifadesini desteklemektedir.
Yukarıda sayılan somut bulgular karşısında davacının
kıdem ve ihbar tazminatı isteklerinin hüküm altına
alınması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı
gerektirmiştir...” ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine
geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda,
mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurul kararı...
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki
tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan
gerektirici nedenlere ve özellikle; davacının işten
ayrılma istemini içeren 26.3.2003 günlü dilekçesinin,
davalı işveren tarafından önceden matbu olarak
hazırlanmış metnin altına davacının imzası alınmak
suretiyle oluşturulduğunun, davalı tanığı ..........’in
beyanından açıkça anlaşılması karşısında, bu dilekçedeki
istifa beyanının, davacının gerçek iradesini
yansıttığının kabulüne hukuken olanak bulunmamasına
göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire
Bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda
direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme
kararı bozulmalıdır.
Ahmet ŞERİF
ahmet.serif@yahoo.com
Yeniçağ/30.11.2009 |