ŞİRKET
TASFİYELERİNDE DEFTER TASDİKİ
SORU: Tasfiye memuru, almış olduğu tasfiye görevini
yerine getirirken defter tasdik ettirmek zorunda mıdır?
YANIT: Tasfiye döneminin başlangıcı hukuki açıdan yeni
bir vergilendirme döneminin de başlangıcıdır. Bu nedenle
tasfiye dönemi için tasfiye memurlarınca kullanılması
zorunlu defterlerin tasdiki gerekmektedir. Bu bağlamda
da tasfiyenin başladığı tarih ve bu tarih ile aynı
takvim yılı sonuna kadar olan süre ve bu dönemden
sonraki her takvim yılının ayrı bir dönem olarak kabul
edilmesi nedeniyle her döneme ait kanunen tutulması
zorunlu defterlerin tasdiki gerekmektedir. Bu görev
tasfiye memurlarına aittir. Dolayısıyla tasfiye ile
görevlendirilmiş tasfiye memurlarının süresi içerisinde
tasdik ettirilmeyen defterlerden sorumlu tutulması
gerekmektedir. (V. Seviğ)
YARGI KARARLARINDA
Hata ve düzeltme
Danıştay 7. Dairesi E.2000/10117 K.2001/3444 T.7.11.2001
Davacı, ilgili yıllara ilişkin katma değer vergisi,
gecikme faizi ve gecikme zammı borcunun kaldırılması
istemiyle yaptığı şikayet başvurusunu cevap vermemek
suretiyle reddeden Maliye Bakanlığının işleminin iptali
için dava açmışsa da; Vergi indirimlerinin Katma Değer
Vergisi Kanununun 29 ve 34. maddeleri uyarınca
belgelendirilmemiş olmasından kaynaklanan, haksız
indirim nedeniyle idarece tarh olunan ve dava konusu
edilmeksizin kesinleşen katma değer vergisinin, indirime
esas teşkil eden defter ve belgelerinin işyerinde çıkan
yangında yandığından bahisle düzeltme yoluyla
kaldırılmasının istenilemeyecek olması, zira vergi
hatalarının ayrıca yorumu gerektirmeyecek açıklıktaki
hatalar olması ve vergi tarh işlemlerine yasal süresinde
açılan davalarda ileri sürülmesi ve incelenmesi mümkün
olan bu iddianın, dava açma süresi geçtikten sonra Vergi
Usul Kanununun 124. maddesi uyarınca yapılan düzeltme ve
şikayet başvurusunun reddi üzerine açılan davada ileri
sürülmesi ve incelenmesi olanağının bulunmaması
sebepleriyle, davayı reddeden mahkeme kararında hukuka
aykırılık yoktur.
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E.1999/466
K.2000/165 T.21.4.2000
İlgili yıla ilişkin kurumlar vergisi borcunun vadesinde
ödenmemesi nedeniyle hesaplanarak ödeme emriyle istenen,
daha sonra hakkında haciz varakası düzenlenen davacının,
gecikme zammının düzeltilmesi amacıyla yaptığı şikayet
başvurusunun reddine ilişkin işleme karşı açtığı dava
yerel mahkemece reddedilmişse de; Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkındaki Kanunun 41. maddesinde amme
alacaklarının Maliye Bakanlığınca belirlenecek usul ve
esaslar dahilinde bankalar veya postaneler vasıta
kılınmak suretiyle ödenebileceği, 44. maddesinde de 41.
maddeye göre yapılan ödemelerde ödemenin; çekin tahsil
dairesine veya bankaya verildiği, paranın bankaya veya
postaneye yatırıldığı gün yapılmış sayılacağı kurala
bağlanmış olup, davacı kurumun tahakkuk eden vergi
borçlarını ödemek üzere vade tarihinde çek düzenleyerek
çek bedelini vergi dairesi namına bloke ettirdiği ve
aynı tarihte posta yoluyla çeki, ekindeki dilekçeyle
birlikte tahsil dairesine gönderdiği olayda, vergi
dairesi adına bloke edilerek davacının tasarrufundan
çıkan çek bedelinin vade tarihinde vergi dairesinin
tasarrufuna girdiğinin kabulü gerektiğinden, davanın
reddi yolundaki kararda hukuka uygunluk yoktur.
Danıştay 4. Daiesi E.1999/1620 K.2000/4277 T.23.10.2000
Davacı şirketin düzenlemiş olduğu sevk irsaliyesine
fiili sevk tarihini yazmaması nedeniyle kesilen özel
usulsüzlük cezasına karşı yaptığı düzeltme ve şikayet
başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali için açtığı
davada, Vergi Mahkemesi, düzeltme ve şikayet yoluna
başvurulabilmesi için vergilendirme işleminde Vergi Usul
kanununda tanımlanan bir hatanın olması gerektiği, bu
yasa maddelerinin sadece vergi ve vergiye bağlı olarak
kesilen cezaları kapsadığı, özel usulsüzlük cezasının bu
kapsamda ele alınıp çözümlenmesine olanak bulunmadığı
gerekçesiyle davayı reddetmişse de; anılan Kanunun 375.
maddesindeki vergi cezalarında yapılan hataların da, bu
kanunda vergi hataları için belli edilen usul ve
şartlara göre düzeltileceğine ilişkin açık hükmü
uyarınca, bir vergi cezası olduğu tartışmasız olan özel
usulsüzlük cezasının da vergi hataları için belli edilen
usul ve şartlara göre incelenip, uyuşmazlık konusu vergi
cezasında bir hatanın söz konusu olup olmadığı
araştırılarak buna göre karar verilmesi gerekir.
ÖZELGELERDE
Kurumlar vergisinde istisnalar
1. İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 1.4.2008 tarih ve
2846 sayılı özelgesi;
"Doğrudan ve dolaylı iştirake verilen borçların,
iştirakin dönem başı öz sermayesinin üç katını aşması
üzerine, borcun öz sermayenin üç katını aşan kısmı borç
veren şirket tarafından KVK'nın 12. maddesi kapsamında
nitelendirilerek, söz konusu borç için hesaplanan faiz
ve katma değer vergisi iştirake fatura edilerek gelir
kaydedilmiştir. İştirak ise söz konusu fatura
tutarlarını kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate
almıştır. Bu durumda, söz konusu ortağa verilen
borçlarla ilişkili olarak alınan faiz gelirlerinin, borç
alan şirket tarafından düzeltme beyannamesi ile düzeltme
işlemleri yapılarak tahakkuk eden vergilerin kesinleşmiş
ve ödenmiş olması şartıyla, örtülü sermayeye isabet eden
kısımlarının kâr payı olarak dikkate alınması ve KVK
5/1-a maddesinde yazılı şartların varlığı halinde
iştirak kazançları istisnasından yararlandırılması
mümkündür. Bu arada, elde edilmiş olan faiz gelirlerinin
Türk Ticaret Kanunu kapsamında bir kâr dağıtımı olarak
değil, sadece vergisel yükümlülükler bakımından kâr
dağıtımı olarak dikkate alınması gerekir. Bu nedenle
zararlı durumlarda da örtülü sermaye faizi ödenmesi
durumu ile karşılaşılabilir. Bu takdirde, ilerde elde
edilecek kazanca mahsuben yapılan bir dağıtım söz konusu
olup, borç alan kurumun zarar etmesi veya kâr dağıtımı
olarak dikkate alındığında faiz gelirinden daha az kâr
elde etmesi istisna uygulamasına engel teşkil
etmeyecektir."
2. İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 9.3.2009 tarih ve
3171 sayılı özelgesi;
"KVK'nın 5/1-ı bendinde belli konularda eğitim faaliyeti
veren kurumlara faaliyete başlanması tarihinden itibaren
beş hesap dönemi için tanınmış olan vergi istisnası, söz
konusu özel okulların işletilmesinden elde edilen
eğitim-öğretim kazançlarına tanınmış bir istisnadır. Bu
sebeple, şirket merkezinde açılan, öğrenci ve velilere
görsel eğitim vermek, hareketli ve sesli sunumlar
yapmak, ayrıca diğer okullara da talep halinde kiralama
ve bilet satışı karşılığında sunumlar yapmak suretiyle
işletilen planetoryumdan (dijital teknolojik gökevi)
elde edilen kazancın bu bent kapsamında kurumlar
vergisinden istisna edilmesi mümkün değildir."
3. Konya Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 23.1.2008 Ve 169
Sayılı Özelgesi;
"KVK'nın istisnalara ilişkin 5. maddesinin (f) bendi ile
bankalara borçları nedeniyle kanuni takibe alınmış veya
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna borçlu durumda olan
kurumlar ile bunların kefillerinin ve ipotek verenlerin
sahip oldukları taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu
senetleri, intifa senetleri ile rüçhan haklarının, bu
borçlara karşılık bankalara veya bu fona devrinden
sağlanan hâsılatın bu borçların tasfiyesinde kullanılan
kısmına isabet eden kazançların tamamı ile bankaların bu
şekilde elde ettikleri söz konusu kıymetlerin satışından
doğan kazançlarının % 75 ‘lik kısmı vergiden istisna
edilmiştir. Aynı maddenin (e) bendi ile gayrimenkul
satış kazancı istisnası düzenlenmiş ise de, bu iki
istisnanın birlikte uygulanması mümkün değildir. Bu
hüküm ve açıklamalar gereğince, bankaya olan kredi
borçlarınız nedeniyle gayrimenkullerin bu borçlara
karşılık bankaya devrinden sağlanan hâsılatın, sadece bu
borçların tasfiyesinde kullanılan kısmına isabet eden
kazanç tutarı KVK'nın 5/f maddesi hükmü gereği kurumlar
vergisinden istisnadır."
4. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 13.3.2009 tarih
ve 5901 sayılı özelgesi;
"KVK'nın 5/1-e maddesi hükümlerine göre, kurumların, en
az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar
ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları
kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının
satışından doğan kazançların % 75'lik kısmı maddede
sayılan şartları taşımak kaydıyla kurumlar vergisinden
müstesna olup, menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve
kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde
bulundurdukları değerlerin satılmasından elde edilen
kazançların bu hükme göre istisna uygulamasından
yararlanması mümkün değildir. Ancak, taşınmaz ticareti
ile uğraşan mükelleflerin faaliyetlerinin yürütülmesine
tahsis ettikleri taşınmazların satışından elde ettikleri
kazançlara istisna uygulanabilecektir. Bu durumda,
Finansal Kiralama Kanunu kapsamında faaliyet gösteren
mükellefin finansal kiralamaya konu gayrimenkulü elden
çıkarılmasından elde edeceği kazancın diğer şartlara
haiz olsa dahi Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 5/1.e
kapsamında kurumlar vergisi istisnasına konu edilmesi
mümkün değildir."
SÖZÜN ÖZÜ
Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur.
N. F. KISAKÜREK
Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz
Referans/29.04.2009 |