BAĞ-KUR PRİM BORÇLARINA TAKSİT İMKANI
SORU: Kendi adıma çalışırken geçmiş yıllarda ödemekle
mükellef olduğum halde Bağ-Kur primlerini ödeyemedim.
5510 sayılı Kanunun geçici 17. maddesi uyarınca söz
konusu prim borçlarımı ödeyerek sigortalılık durumunu
devam ettirmem mümkün bulunmaktadır. Bu konuda Sosyal
Güvenlik Kurumu Başkanlığının belirleyeceği esaslar
dahilinde söz konusu borcumun kapatılması mümkün
bulunmasına rağmen söz konusu esaslar belirlenmemiştir.
Bu borçlarımızın ödenmesi için ne yapmam gerekmektedir?
YANIT: Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından 14
Ocak 2009 gün ve 27110 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanmış bulunan "5510 sayılı Kanun Gereğince Kendi
Adına ve Hesabına Çalışanlardan 5 Yılı Aşan Süreye
İlişkin Prim Borcu Bulunanlar İçin Yapılacak İşlemler
Hakkındaki" Tebliğde yapılan açıklamalar uyarınca söz
konusu prim borçlarınızın miktarını öğrenmeniz
gerekmektedir. Bu bağlamda sigortalılarla, bunların hak
sahipleri beş yılı aşan süreye ilişkin prim borçlarının
miktarını Sosyal Güvenlik Kurumu Web sitesinden internet
üzerinden öğrenmesi mümkün olup, bu bilgileri Sosyal
Güvenlik İl Müdürlüklerinden veya Sosyal Güvenlik
Merkezlerinden de öğrenebilirsiniz.
30.04.2008 tarihi itibariyle beş yılı aşan süreye
ilişkin prim borcu bulunan Bağ-Kur'lu veya bunların hak
sahipleri 01.Şubat.2009 tarihinden itibaren altı ay
içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna başvurarak ibraz
edecekleri belgelerden veya kurum tarafından yapılan
incelemeler sonucu yeniden belirlenen sigorta süreleri
ve borçları tutarı esas alınarak gerekli borçlandırma
işlemi yapılacaktır.
Tebliğ gereği olarak daha önce yaptıkları başvuru
üzerine sigortalılıkları durdurulan sigortalılar ile
bunların hak sahipleri de durdurulan sigortalılık
sürelerine ait borçlarını ödemek istedikleri takdirde bu
kişilerde söz konusu ödeme hakkından
yararlanabileceklerdir.
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yayımlanan tebliğde
yer alan düzenlemelere göre tebliğin yayımından önce
veya yayımını takip eden aybaşından itibaren
(01.Şubat.2009 tarihinden başlayarak) altı aylık süre
içerisinde ödenen prim tutarlarına göre sigortalılık
süresi belirleneceğinden tebliğin yayımı tarihi olan
14.Ocak.2009 veya tebliğde öngörülen altı aylık süre
içerisinde de hiç prim ödemesinde bulunmayanların
sigortalılıkları başlangıç tarihi itibariyle, kısmi
ödeme yapanların sigortalılıkları ise ödedikleri
primlerin karşıladığı ay sonu itibariyle
durdurulacaktır.
Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde sizin durumunuzu
öğrenmek üzere Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne veya
Sosyal Güvenlik Merkezlerine başvurmanız gerekmektedir.
Bu bağlamda yine durumunuzu Sosyal Güvenlik Kurumu web
sitesinden de sorgulayabilirsiniz. Bu düzenleme sadece
kendi isteğine göre Bağ-Kurlu ve Tarım Sigortalıları
için geçerlidir. (V.Seviğ)
YARGI KARARLARINDA
TAKDİR KARARLARI
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E.2004/209
K.2005/33 T.11.3.2005
KDV Beyannamesini vermeyen davacı adına takdir
komisyonunca belirlenen matrah üzerinden ilgili dönem
için cezalı KDV salınmıştır. Davacının ilgili dönem KDV
Beyannamesini vermediğinin sabit olması karşısında,
takdire sevkinde hukuka aykırılık bulunmasa da: takdir
komisyonunca davacının ilgili dönemde mal teslimi ve
hizmet ifasında bulunduğunun saptanmamış olması,
tarhiyatın soyut ifadelerle takdir olunan matrah
üzerinden yapılmış olması, VUK'nun 31/8. mad. gereğince
takdir komisyonu kararının gerekçeli olmasının
gerekmesi, yapılacak araştırma ve inceleme ile matrahın
gerçeğe en yakın biçimde tespitinin zorunlu olması ve
tarhiyatın bu yönde herhangi bir inceleme ve araştırma
yapılmadan genel ifadelerle tespit edilen matrah
üzerinden yapılmış olması sebepleriyle, davacı adına
salınan cezalı vergide yasal isabet yoktur.
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E.2001/489
K.2002/50 T.15.2.2002
İçkili lokanta işleten yükümlünün ilgili yıl defter ve
belgelerinin incelenmesi sonucu düzenlenen rapora
dayanılarak hakkında cezalı KDV tarhiyatı yapılmışsa da;
Olayda, yükümlünün defter ve belgelerinin incelenmesi
neticesinde inceleme elemanınca işletmenin temel
giderlerinden olan ekmekten hareketle hasılat tespiti
yoluna gidildiği anlaşılmış olup; temel girdileri et,
ekmek, yağ, sebze meyve, kuru bakliyat, içki vs. olan
bir lokanta işletmesinde yalnızca satın alınan ekmek
miktarından hareketle gerçeğe yakın bir hasılat
hesaplamasının olanaksız olması, yalnızca ekmekten
hareketle randıman incelemesi yapılmasının diğer temel
girdilerin dikkate alınmamasına, matrahın noksan
incelemeye dayalı olarak tespit edilmesine neden olacak
olması, noksan incelemeye dayalı vergilerin
kaldırılmasının usul ve kanun hükümleri gereği olması,
öte yandan davalı idarenin noksan incelemeye dayalı
olarak gerçekleştirdiği vergilendirmede idarenin hiç
yapmadığı bir inceleme ve araştırmanın mahkemece
yapılması yoluna gidilmesi halinde mahkemenin idare
yerine geçerek işlem tesis etmesine yol açacak olması,
bu durumun da 2577 sayılı Kanunun 2/2.mad. kurala
aykırılık oluşturacak olması ve geç düzenlenen üç fatura
nedeniyle KDV indiriminin kabul edilmemesi suretiyle
matrah farkı tespitinin yerinde olmaması sebepleriyle,
davacı adına yapılan tarhiyatta yasal isabet yoktur.
Danıştay 7. Dairesi E.2000/6487 K.2002/50 T.20.1.2002
KDV Beyannamesini vermeyen davacı adına, takdir
komisyonunca belirlenen matrah esas alınarak yapılan
cezalı tarhiyata karşı açılan davada Yerel Mahkeme
olayın takdir komisyonuna sevkini yerinde bulmuş ancak
tarhiyatın varsayıma dayalı olduğundan bahisle iptaline
karar vermişse de; VUK'nun 30.maddesinde re'sen vergi
tarhı açıklanmış, 31.maddesinde de takdir kararlarında
bulunacak bilgiler içinde "takdirin müstenidatı ve
takdir hakkında izahat" hususu sayılmıştır. Takdir
komisyonu kararında, KDV Beyannamesi verilmemesi
nedeniyle her türlü araştırma ve tetkik sonucunda matrah
takdir edildiği yazıldığından, takdir kararının kimi
araştırma sonuçlarına ve verilere dayalı bulunduğu
anlaşılmakta, bu bilgi ve verilerin takdire dayanak
alınıp alınmayacağı ise ancak dosyanın getirilip
incelenmesiyle olanaklı olup, davada bu yapılmadığından,
dava hakkında uyuşmazlık dönemi öncesi ve sonrası
dönemlere ilişkin KDV beyannameleri ile takdir dosyası
getirilerek matrah takdirine esas alınan verilerin
hukuka ve gerçeğe uygunluğu dikkate alınmak suretiyle
araştırılmasından sonra karar verilmesi gerekirken,
kanıt yükü tersine çevrilmek suretiyle ve noksan
incelemeyle verilen kararda yasal isabet yoktur.
ÖZELGELERDE
BİRLEŞME-DEVRALMA NEV'İ DEĞİŞİMİ
1. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı'nın
8.4.2008 tarih ve 10022 sayılı özelgesi;
240 seri no'lu Vergi Usul Genel Tebliği'nin A/2 bölümü
açıklamaları gereğince, Kurumlar Vergisi Kanununun (KVK)
devralama ilişkin hükümlerine riayet edilerek
gerçekleştirilen devralma işlemi sonrasında, devir
alınan şirkete ait fatura ve sevk irsaliyelerinin en son
kullanılanlar ile kullanılmayanlarının Vergilendirme
Müdürlüğünce bir tutanakla tespit edilmesi ve
kullanılmamış olan belgelerde yer alan eski bilgiler
okunacak şekilde üstü çizilerek eski ünvanın iptali ve
yeni ünvanın kaşe ile elle veya bilgisayarla basılarak
kullanılması mümkündür."
2. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı'nın
11.7.2008 tarih ve 21078 sayılı özelgesi;
"Damga Vergisi Kanunu'nun 9. Maddesi ve Harçlar
Kanunu'nun 123/son maddesi hükümleri gereğince, KVK'nın
19. Maddesi hükmüne uygun olarak gerçekleştirilen kısmi
bölünme kapsamında şirketin sahip olduğu akaryakıt
istasyonunun bölünen şirkete devredilmesi halinde, söz
konusu akaryakıt istasyonuna ait alacak ve borçların
icra dairelerinde devralan şirket adına devredilmesi
işlemleri harçlardan ve bu devir işlemlerine ilişkin
kâğıtlarda damga vergisinden istisnadır."
3. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı'nın
9.1.2008 tarih ve 635 sayılı özelgesi;
"KVK'nın 19/1. maddesinde; birleşme sonucunda infisah
eden kurum ile birleşilen kurumun kanunî veya iş
merkezlerinin Türkiye'de bulunması, münfesih kurumun
devir tarihindeki bilânço değerlerinin, birleşilen kurum
tarafından bir bütün halinde devralınması ve aynen
bilânçosuna geçirilmesi şartlarıyla gerçekleştirilen
birleşme işlemlerinin devir hükmünde olduğu
düzenlenmiştir. Zarar mahsubu KVK'nın 9. maddesinde
düzenlenmiştir. Bu hüküm ve açıklamalar gereğince, görüş
talebinde yabancı bir bankanın Türkiye'deki şubesinin
aktif ve pasifleriyle birlikte Türkiye'de anonim şirket
şeklinde kurulacak yeni bir yatırım bankasına kül olarak
devredilmesi halinde, şubenin mali zararlarının yeni
kurulacak bankanın kurum kazancından indirilip
indirilemeyeceği sorulmuş ise de KVK'nın 19/1.
maddesinde öngörülen infisah eden kurum ile birleşilen
kurumun kanunî veya iş merkezlerinin Türkiye'de
bulunması" şartının yerine gelmemesi nedeniyle, şubeye
ait zararların yeni kurulacak bankanın kurum kazancından
indirilmesi mümkün değildir."
4. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı'nın
20.3.2008 tarih ve 7777 sayılı özelgesi;
"Kısmi bölünme sonrasında bölünen şirketin tüzel
kişiliği devam ettiği yani münfesih olması söz konusu
olmadığı için bu şirketin bölünmeye ilişkin kurumlar
vergisi beyannamesi vermesi söz konusu değildir. Bu
sebeple, bölünen ve bölen şirketlerin her ikisi de genel
beyan esaslarına göre kurumlar vergisi beyannamelerini
vermeleri gerekir."
Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz
Referans/28.01.2009 |