2009'da bazı gelirlerin vergilendirilmesi
2009 senesinde bazı gelirlerin
ne şekilde vergilendirileceği konusunda kuşkusuz gelir
türlerine bağlı olarak çok uzun yazılar yazılabilir.
Burada, köşemizin sınırlarını zorlamadan, okurlarca en
fazla merak edilen birkaç konuda şu bilgiler
verilebilir.
1. Alacak faizleri bakımından, tutar 2008 yılında 960
TL'yi, 2009 yılında ise 1.070 TL'yi aşıyorsa beyan
edilmesi gerekmektedir.
2. Banka mevduat faizleri ve repo gelirleri ile döviz
tevdiat hesabı faiz gelirleri tutarı ne olursa olsun
beyan edilmeyecektir. Bu gelirler % 15 stopaja tabi
olacaktır.
3. Bankalardaki ticari hesaplar kapsamında elde edilen
banka mevduat faizi, döviz tevdiat hesabı faizi, Hazine
bonosu devlet tahvili faizleri ve repo gelirlerinin
vergilendirilmesinde hesaplanan vergiden stopaj
suretiyle ödenen %15 vergi mahsup edilecektir.
4. Gerçek kişilerin sermaye şirketlerinden elde
ettikleri kâr paylarının ne şekilde vergilendirileceği
konusunda G.V.K.'nun 75. maddesi uygulama alanı
bulacaktır. Tam mükellef kurumlardan elde edilen ve
75(2)(1-3)'de yer alan kâr paylarının yarısı vergiden
istisna olmaktadır. Bu 2003 sonrasında dağıtılan kâr
payları için olan düzenlemedir. Daha önceki yıllar için
farklı düzenlemeler sözkonusu olacaktır. Brüt rakam
üzerinden hesaplanan istisna sonrasında kalan meblağ
Gelir Vergisi Kanunu'nun 86. maddesinde yazılı beyan
sınırını aşıyorsa tamamı yıllık beyanname ile beyan
edilecektir. Verginin hesaplanmasında ise stopajın
tamamı mahsup edilecektir. Stopajın yıllık vergiden
fazla olması halinde iade işlemi ancak sınırların
üzerine çıkılarak beyanda bulunulduğu takdirde
yapılabilecektir.
5. Faiz gelir yurtdışında bir bankadan elde ediliyorsa
öncelikle bu gelirlerin TL karşılığına bakmak
gerekmektedir. Bu rakamlar, alacak faizlerinde olduğu
gibi, 2008 yılında 960 TL, 2009 senesinde ise 1.070
TL'yi aşıyorsa Türkiye'de beyan edileceklerdir. Burada
vergi sitemimizde yer alan mahsup imkânından da
yararlanılabilecektir. Yurtdışında ödenen vergiler
yurtiçinde ödenecek olan vergilerden, ilgili mevzuat
hükümleri kapsamında, mahsup edilebilecektir.
6. Hazine bonosu ve devlet tahvili faizleri bakımından
bir ayrım yapmak lazımdır. 1.1.2006'dan itibaren ihraç
edilenler tutarı ne olursa olsun beyan edilmeyecek, %10
stopaj sözkonusu olacaktır. 26.7.2001-31.12.2005
tarihleri arasında ihraç edilenlerde ise öncelikle
enflasyon indirimi uygulanacaktır. Güncel olduğu için
2008 yılı gelirleri için enflasyon indirimi % 64.9
olarak uygulanacaktır. Bu uygulamadan sonra kalan tutar
belirli rakamları aşıyorsa beyana tabi olacaktır. Bu
rakamlar 2008 senesi faiz gelirleri için 19.800 TL, 2009
yılı faiz geliri için ise 22.000 TL olarak
uygulanacaktır. Bu rakamların aşılmadığı hallerde ise
beyan sözkonusu olmayacaktır. Bu durumda 2008 yılı
bakımından beyana tabi olmayan faiz geliri 56.410 TL
olacaktır.
7. Off-shore statüsü kapsamında elde edilen faiz geliri
bakımından yine yıllık faiz gelirinin TL karşılığına
bakılacaktır. Bu gelirler 2008 yılında 960 TL, 2009
senesinde ise 1.070 TL'yi aşıyorsa Türkiye'de beyan
edileceklerdir.
Vergi gelirlerinde Türkiye'nin görünümü
AA haberinde yer alan rakamlar en fazla vergi ödenen
illerin sırasıyla İstanbul, Kocaeli, Ankara, İzmir
olduğu görülmektedir. Bu illerden toplanan vergilerin
bütün vergilere oranı %79,5 oldu. Tahakkuk/tahsilât
oranları bakımından ise Kocaeli %95,75; İstanbul %91,57;
İzmir, %91,44; Tunceli %89,53; Kırıkkale ise %89,03
oldu. Iğdır, Şırnak ve Hakkâri ise tahakkuk/tahsilat
oranları bakımından en düşük iller oldular. Bu oran
Iğdır'da % 52,26; Şırnak'ta % 56,63, Hakkâri'de ise %
58,33'ü oldu. Bu illeri ise Düzce, Yozgat, Sakarya,
Gaziantep, Denizli, Bilecik, Adıyaman izlemekte.
Görüldüğü üzere vergi gelirleri bakımından iller
arasında önemli dengesizlikler bulunmaktadır. Bu durum
ekonomik gelişmişlik, teşvik, kayıtdışılık, denetim,
vergi inancı gibi konulardaki düzensizliklerin de bir
sonucudur. Bu dengesizlikler vergilerini ödemekte
olanların da üzerinde olumsuz etkilere yol açmaktadır.
Üstelik bu dengesizlikler daha önce yazılarımızda yer
verdiğimiz vergiler dışındaki bazı alanlarda da
görülmektedir.
Bir cevap
Geçen yazımızda sorduğumuz sorulara önem atfederek cevap
gönderme nezaketinde bulunan Elektrik Üretim Anonim
Şirketi Genel Müdürü Sayın Sefer Bütün bazı konularda
bilgiler verdi. Ben de sizlerle paylaşmak istedim.
Yazımda uygulamada santrallar ve özellikle termik
santralların verimliliği konusunda tarafıma ulaşan
serzenişler kapsamında "Ülkemizdeki mevcut santrallerin
enerji üretimindeki verimliliği yeterli midir? Ne gibi
problemler vardır? Ne önlemler alınmaktadır?" sorusunu
yöneltmiştim. Gelen bilgiler şöyle özetlenebilir:
1. Kuruluş bünyesinde 19 termik, 109 hidrolik santral
bulunmaktadır. Şirket kurulu gücün %57,44'ünü
karşılamakta olup toplam elektrik üretimi içerisindeki
payı %49,4'dür.
2. Termik santralların verimleri %36-37 olarak dizayn
edilmesine rağmen bu değerler bazı ünitelerde %31'e
kadar olumsuz sapmalar gösterebilmektedir. Bu durum
yaklaşık %15 fazla kömür yakılması demektir.
3. Termik santralların verimliliği ve kapasite
kullanımlarının artırılması amacıyla 2005 yılı başından
itibaren kapsamlı bakım, onarım ve rehabilitasyon
çalışmaları yapılmaktadır.
Umarız bu çalışmalar faydalı olur. Bu çalışmaların
sonuçları hakkında kamuoyunu da bilgilendirme ihtiyacı
olduğu görülmektedir. Yenilenebilir enerji alanındaki
gelişmelerin hızlandırılması ile enerji problemimizin
çözümünde ancak bir başlangıç yapılacaktır. Kapsamlı ve
uzun vadeli çözümler ülke geleceğini kuracaktır.
Hakan ÜZELTÜRK
VERGİ ve HUKUK
huzelturk@superonline.com
27.01.2009 |