Kayıt dışına var da kayıt içi çalışanlarla barış yok mu?
Yurt dışında bulunan kayıt dışı
varlıkların yurda getirilmesi ve yurt içindeki kayıtsız
varlıkların kayda alınması amacıyla getirilen ve varlık
barışı olarak adlandırılan kanundan yararlanma süresi 30
Eylül Çarşamba günü doluyor.
Maliye yetkilileri vatandaşın
bu kanundan yararlanması için bilgilendirme toplantıları
yapıyorlar. Çok da faydalı oluyor. Çünkü vatandaş
kanundan yararlanması halinde "Maliye'nin Sicili"ne
gireceği konusunda endişeli.
Biz de dilimiz döndüğünce Maliye'nin böyle bir yapısı
olmadığını, aftan ya da barıştan yararlananları
işaretleyip sonradan hesap sorulma gibi bir uygulama
yapılmadığını anlatmaya çalışıyoruz.
******
Ancak kayıt dışı varlıklar için yürütülen bu barışma
çabasının kayıt içi çalışanlar için de gösterilmesi
gerektiğini düşünüyorum.
Ekonomik krizin en önemli sonuçlarından birisi de
devlete olan vergi ve sigorta borçlarının ödenememesi
oldu.
www.muhasebenet.net
Ödenemeyen bu borçlar neredeyse piyasadaki en yüksek
faiz olan aylık yüzde 2,5 oranındaki gecikme zammı ile
faizlendirildiği için de kartopu gibi artmaya devam
etti.
Asıl barışın kayıt içi çalışmış ama krizden etkilendiği
için borcunu ödeyememiş olan bu borçlularla yapılması
gerekiyor. Ama bunu yaparken daha önce örneklerini
yaşadığımız gibi birikmiş borçların uzun vadeye
yayılması şeklinde değil borcun içerisindeki yüksek
faizin de yok edilmesi de gerekiyor.
Bu ise ancak kanun değişikliği ile yapılabilir.
******
Eğer bu konuda bir kanun çıkarılmazsa en fazla Maliye
Bakanlığı ya da Bakanlar Kurulu yetkilerini kullanarak
"tecil" uygulamasında bazı düzenlemeler yapabilir. Ya
tecilin kapsamını genişletilir, ya tecil faizini
düşürülür ya da ikisini birlikte yapılabilir.
Tecil uygulaması ile ilgili olarak daha önce bu köşeden
yayınlanan bir yazımızda detaylı açıklamalar yapmıştık.
Bugün geçerli uygulamaya bazı vergi cinsleri tecil
kapsamında tutulmuş durumda.
KDV, geçici vergi, ÖTV, banka ve sigorta muameleleri
vergisi, özel iletişim vergisi, harçlar tecil kapsamına
girmiyor. Bunları tecil kapsamına almak Maliye
Bakanlığı'nın yetkisinde. Tecil faizi de Bakanlar Kurulu
Kararı ile düşürülebilir.
Ama dediğimiz gibi bu düzenlemeler asıl problemi çözmez.
Çünkü asıl problem bu borçların çok yüksek bir faiz
oranı ile faizlendirilmiş olması. Adına barışma
denecekse önce bu kabahatten vazgeçilmesi gerekir.
******
İşte bunun içinde geçen haftaki yazımızda bahsettiğimiz
ve 2006 yılında sigorta prim borçları için yapılmış bir
yapılandırma benzeri yapılandırma gerekiyor.
Yani en başa dönerek önce faiz hesabının makul bir faiz
oranı ile tekrar yapılması ve bu şekilde yeniden
hesaplanan borcun düşük bir faizle vadeye yayılması
gerekir. Yeni faiz oranı olarak enflasyon oranları
alınabilir örneğin.
Nitekim 2006 yılındaki sigorta yapılandırması kanununda
da borçlar gecikme zammı yerine enflasyon oranıyla
yeniden hesaplanıp yapılandırılmıştı. Ancak geçen
haftaki yazımızda belirttiğimiz gibi Sosyal Güvenlik
Kurumu yetkisi olmadan bileşik faiz hesabı yapmış bir
çok vatandaş olması gerekenden çok yüksek ödemeler
yapmıştı..
Bu arada geçen haftaki yazımıza gelen tepkilerden
anlıyoruz ki vatandaş henüz yediği bu kazığın farkında
değil.
Bu cümleyi daha kibarca kurarsak kimse devletinin
kendisinden kanunda yazandan fazla faiz alıyor
olabileceğine ihtimal vermeden kuzu kuzu kendisine
söylenen paraları ödemiş.
Atilla DÖLARSLAN
atilladolarslan@yontemymm.com.tr
26.09.2009 |