Kefil olmanın hukuki
sonuçları
Borçlar Kanunu'nun özel hükümleri içinde yer alan
"kefalet" müessesesi günümüzün ekonomik koşulları içinde
giderek önemli hale gelmiştir. Yasal tanımı ile kefalet
bir kimsenin borçlunun borcunu ödemesi konusunda
alacaklıya karşı taahhütte bulunmasını ifade etmektedir.
Borçlar Kanunu'nun 483. maddesinde yapılan tanımlamaya
göre "kefalet bir akittir ki onunla bir kimse, borçlunun
akdettiği borcun edasını (ödenmesini) temin etmeyi
alacaklıya karşı taahhüt eder."
Kefil zaman içinde asıl borçlunun ödeme gününün
bulunmamasına veya borcu ödemekten kaçınmasına karşı
taahhüt ettiği edinim konusu paradır. Bu nedenle kefil
alacaklıya karşı asıl borcun ödenmemesi nedeniyle ortaya
çıkan müspet zararı da ödemekle yükümlü tutulabilir.
Kefalet sözleşmesinin geçerlilik koşulları şunlardır:
* Geçerli bir asıl borcun bulunması
* Esas bakımından geçerli bir kefalet sözleşmesinin
yapılması
* Kefalet sözleşmesinin yazılı düzenlenmesi.
Kefalet sözleşmesi yapılırken kefilin yükleneceği
miktarın belirtilmesi gerekir. Kefalet senedinde kefilin
sorumlu olacağı miktarın gösterilmesi, kefalet akdinin
sıhhat koşullarında olup, hâkim tarafından kendiliğinden
göz önününde tutulacak hususlardandır. (Yargıtay 21.
Hukuk Dairesi E. No: 2000/2133. K.No: 2000/2117)
Kredi kartı ile üyelik sözleşmesinde, kart hamilinin
aylık harcama limiti gösterilmiş ise müteselsil kefilin
bu miktarlarla sorumlu olacağı kabul edilmelidir.
(Yargıtay 19. Hukuk Dairesi E.No: 1999/1901, K.No:
1999/2434)
Dolayısıyla kefalet öncelikle borcun miktarı ile sınırlı
bir taahhüt olarak kabul edilmelidir.
Kefalet ancak muteber bir borç hakkında geçerlidir. Daha
açıkçası borç var ve hukuken kabul edilebilir bir borç
niteliğinde ise bu tür borç için kefalet söz konusu
olabilir.
Kefilin hukuken yük altına girebilmesi için mutlak
suretle medeni haklarını kullanmaya ehil bulunması
zorunludur. Bir başka anlatımla kefil olabilmek için
ergin ve ayırt etme gücüne sahip bir kişi olmak
gerekmektedir. Ayırt etme gücüne sahip olmayanlar kefil
olamazlar. Örneğin 18 yaşını doldurmamış kişi kefil
olmaz.
Uygulamada giderek önemi artan kefalet akdinin
oluşturulmasında üzerinde durulması gereken en önemli
konulardan birisi de imzaların huzurda atılmasını
sağlamaktır. Çünkü bazı hallerde kefil olarak gösterilen
kişilerin imza reddine gittikleri, yapılan analizlerde
de imzaların gerçek olmadığı anlaşılmaktadır.
Borçlar Kanunu'nun 487'nci maddesi hükmü gereği olarak
"Kefil, borçlu ile beraber müteselsil kefil ve müşterek
müteselsil borçlu sıfatı ile ya bu gibi diğer bir
sıfatla borcun ifasını deruhte etmiş ise alacaklı asıl
borçluya müracaat ve rehinleri nakde tahvil ettirmeden
evvel kefil aleyhine takibat icra" edilebilir. Bir başka
anlatımla müşterek müteselsil borçlu sıfatıyla borcun
ödenmesini kefil olarak kabul eden kişi, alacaklı
kendisi nezdinde bulunan teminatları nakde çevirmeden
önce kefilden borcun ödenmesini talep edebilir.
Müteselsil kefaletin söz konusu olabilmesi için
müteselsil kefaletin varlığı sözleşmede açıkça
belirtilmeli ve kefil ve müşterek müteselsil borçlu
olarak sözleşmeyi imzalamalıdır.
Birden fazla kimsenin birbirinden habersiz olarak aynı
borca kefil olmaları durumunda bağımsız toplu kefaletin
varlığından bahis edilir. Birden fazla kefil birbirinden
bağımsız olarak aynı borç için kefil olmuşlarsa, her
biri kefil olduğu tutarın bütünü için sorumlu olur.
Borçlar Kanunu kefaleti üçe ayırmış bulunmaktadır. Şöyle
ki:
* Adi kefalet
* Müteselsil kefalet
* Birlikte kefalet
Bunların dışında "kefile kefil ve rücua kefil" halleri
vardır. Bunlar kefaletin bir çeşidi olarak, daha çok
kefaletin güçlenmesi için yapılmış olan işlemlerdir.
Borçlar Kanunu'nun 489'uncu maddesinde yer alan
tanımlamaya göre "kefile kefil, alacaklıya karşı kefilin
taahhüdünü temin eden kimsedir ve kefil ile birlikte
mesuliyeti borçlunun taahhüdünü temin eden adi kefilin
borçlu ile beraber olan mesuliyeti derecesindedir."
Rücua kefil olan kimse borçludan alacağını alamayan
kefile kefildir.
Kefilin sorumluluğu borcun vadesinin gelmesi ile başlar.
Ancak adi kefalette öncelikle borçlu borcunu ifa etmekle
yükümlüdür. Borca kefilin müşterek müteselsil borçlu
sıfatını taşıması halinde alacaklı borçlu yerine kefile
başvurarak borcun ödenmesini talep edebilir.
Kefil alacaklıya karşı borçlunun kullanabileceği
defileri ileri sürebilir. Kabul ettiğini gösteren
imzanın huzurda alınması önem arz etmektedir. Çünkü çoğu
kez kefalette imza reddi halinde bu iddia doğru
çıkmaktadır.
Diğer yandan herhangi bir kişinin herhangi bir kişiye
kefil olması halinde kendisine kefil olunan kişinin
borcunu eda etmemesi (ödememesi) halinde kendisi
hakkında alacağın tahsili cihetine gidileceğini önceden
kabullenmesi gerekmektedir.
Veysi Seviğ
24.11.2009 |