Bürokratik
işlemleri artırması, zaman ve emek
kaybına neden olması yönleriyle
eleştiri konusu olan, aynı
mahiyetteki işyeri ve işçi
bildirimlerinin birden fazla kuruma
verilmesi uygulamasına son
veriliyor. 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu'na (SSGSS Kanunu) şu anda
Cumhurbaşkanlığı'nda imzada bulunan
'Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun'la eklenen
ek madde ile, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı'na verilmesi
zorunlu olan işçi giriş bildirimleri
ve işçi çıkış bildirimleri ile aynı
mahiyette Sosyal Güvenlik Kurumu'na
(SGK) verilmesi zorunlu olan
sigortalı işe giriş ve ayrılış
bildirimleri ile yine aynı mahiyette
olan işyerlerine ilişkin
bildirimlerin farklı yapılması
yerine bu bildirimlerin SGK'ya
yapılmasının yeterli sayılması
amaçlanıyor.
Uygulamaya ilişkin usul ve esaslar
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı'nca çıkarılacak
yönetmelikle belirlenecek.
İŞYERİ
BİLDİRİMİ
Mevcut yasal
düzenlemelere göre, bir işyerinin
açılması, devri, intikali veya nakli
ve kapatılması halinde; 5510 sayılı
SSGSS Kanunu'nun 11. maddesine göre
SGK'ya, 4857 sayılı İş Kanunu ile
5953 sayılı Basın Mesleğinde
Çalışanlarla Çalıştıranlar
Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi
Hakkında Kanunları'nın 3.
maddelerine göre bölge müdürlüğüne
bildirimde bulunulması gerekiyor.
Yeni düzenlemeye göre, işyerine
ilişkin olarak SGK ve bölge çalışma
müdürlüklerine ayrı ayrı bildirim
yapmak yerine, SGK'ya yapılan
bildirim yeterli olacak. Ticaret
sicili memurluklarınca işyeri
tesciline ilişkin SGK'ya yapılan
bildirimlerin dışında, ayrıca
Bakanlık ilgili bölge müdürlüğüne
bildirimde bulunulmayacak.
İŞÇİ GİRİŞ
ÇIKIŞ BİLDİRİMİ
Mevcut yasal
düzenlemelere göre işverenler,
yanlarında çalışanların çalışmaya
başlamalarını ve işten
ayrılmalarını, SSGSS Kanunu'nun 8 ve
9. maddelerine göre SGK'ya, 2821
sayılı Sendikalar Kanunu'nun 62.
maddesine göre de Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı'na bildirmek
zorundalar.
Buna göre işverenlerin, işe
aldıkları işçiler için Ek-1 İşçi
Bildirim Listesi, herhangi bir
nedenle işten çıkan veya çıkarılan
işçiler için Ek-2 İşçi Çıkış
Bildirim Listesi düzenleyerek
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı'na izleyen ayın 15'ine
kadar vermeleri gerekiyor. Yasal
süresinde bildirimde bulunulmaması
da para cezası uygulanmasını
gerektiriyor.
Yeni düzenleme ile işe giren ve
çıkan işçilerle ilgili olarak,
Sendikalar Kanunu'na göre Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na işçi
giriş ve çıkış bildirimi verilmesi
uygulaması kaldırılıyor. SGK'na
yapılan giriş ve çıkış bildirimleri,
Sendikalar Kanunu'na göre verilmiş
bildirim sayılacak.
Yapılan düzenleme son derece
isabetli olup, eleştiri konusu olan
bürokratik işlemleri azaltacağı
gibi, zaman ve emek kayıpları ile
gereksiz yere ceza uygulamalarını
ortadan kaldıracaktır.
İrsaliyeden sorumlu eleman
Uygulamada görülen aksaklıklara
değindikçe farklı konulara ilişkin
ilginç uygulamaları aktaran iletiler
geliyor. Bu kez konumuz, sevk
irsaliyesi...
Olay, şehir dışına kargo şirketi
aracılığıyla mal gönderen mükellefle
ilgili. Mükellef, göndereceği
malları kolilere yerleştirdikten
sonra bu mallara ilişkin sevk
irsaliyesini düzenler. İrsaliyede
kanunen yer alması gereken bütün
bilgilere eksiksiz olarak yer verir.
Bununla da yetinmeyip malların kaç
koliden ibaret olduğunu da belirtir
ve kargo şirketine gönül rahatlığı
içinde teslim eder.
Kargo şirketi irsaliyeyi kolilerden
birisinin üzerindeki naylon cebe
yapıştırır ve mal yola çıkar. Yolda
yapılan denetimde görevliler üzerine
irsaliye yapıştırılmamış diğer
koliler için de sevk irsaliyesi
düzenlenmesi gerektiği
düşüncesindedirler. Bu düşüncelerini
eyleme de dökerler ve düzenledikleri
tutanakta diğer koliler için
'irsaliyesiz mal sevki yapılmıştır'
ibaresine yer verirler. Sonrası
malum, mükellefe 160 TL tutarında
ceza tebliğ edilir.
Kesilen ceza miktarına bakan
mükellef, uygulamanın haksız
olduğunu bilmesine rağmen 'içtiğim
su ürküttüğüm kurbağaya değmez'
düşüncesiyle sineye çeker. Bu ceza
tutarı için dava açmak hem
mahkemelerin iş yükünü artıracak hem
de mükellef için külfet
oluşturacaktır.
Fakat her sevkıyatta aynı senaryo
tekrarlanır. Mükellef sonunda havlu
atar ve her koli için ayrı irsaliye
düzenlemeye başlar. Sevkıyatın
sıklığı ve kolilerin fazlalığı
sonucu bu işe tek başına
yetişemeyeceğini anlar ve yeni bir
eleman işe alır.
Aldığı elemanın tek işi irsaliye
konusunun takibidir. Yeni eleman kız
istemeye gittiğinde 'oğlunuz ne iş
yapar' sorusuna karşı verilecek
cevap çok nettir: 'İrsaliyeden
sorumlu muhasebe elemanı.'
İşte, maliyecilerin istihdama
katkısını gösteren ilginç bir örnek.
Şaka bir yana, bu tür hatalı
uygulamalar mükellefleri hem maddi
hem de psikolojik yönden olumsuz
etkiliyor. Bizden duyurması...
TAŞLAMA
Hizmet aşkı!
Belediye
meclis üyesi listelerinin tesliminin
ardından, çarşı karışmış durumda.
İstifa haberleri, kasetler, klipler
ve kavgaların arkası kesilmiyor.
Gelişmelere bakarak 'vay be hizmet
aşkına bakın' demekten kendimizi
alamıyoruz.
Bu kadar patırtının nedeninin
üyelere toplantı başına ödenen 115
TL'lik 'huzur hakkı' olmadığı kesin.
Bu arkadaşların, 'doyurulamayan
yamyamlara' öykünmesi olasılığını
ise aklımıza bile getirmiyoruz
(saflığımızdan). Bu durumda, bu
didişmelerin hizmet aşkından başka
açıklaması yok.
Sigortasız geçen günleri
borçlanabilir miyim?
SSK başlangıç tarihim Haziran 2002.
Daha sonra Nisan 2006'ya kadar arada
prim boşluğum var. O arayı ödemek
istiyorum. Bu konuyla ilgili bir
borçlanma yasası mevcut mudur? A.K.
Geçmişte
sigortasız geçen günlerin
borçlanılmasını sağlayan bir yasal
düzenleme yok. Dolayısıyla geçmişte
sigortasız geçen günlerinizi
borçlanamazsınız.
Şirket ortağının emekli aylığından
destek primi kesilir
Ben 25 yıl devlet memurluğundan
sonra emekli oldum. 2008 yılı eylül
ayında bir şirket kurdum. Şirket
ortağı olduğum için her ay maaşımdan
206 TL kesilmektedir. Bu konudaki
açıklamalarınızı gazetenizin size
ait köşesinde yayınlarsanız mutlu
olacağım. A.G.
Emekli olduktan sonra 4/b (Bağ-Kur)
kapsamında kendi adına ve hesabına
bağımsız çalışanlardan limited
şirket ortakları ve anonim
şirketlerin yönetim kurulu üyesi
ortakları sosyal güvenlik destek
primi ödemek zorunda. Sosyal
güvenlik destek primi emekli
aylığından kesinti yapılmak
suretiyle ödeniyor. Kesinti tutarı,
ilgili yılın ocak ayında ödenen en
yüksek Bağ-Kur emekli aylığından
yapılacak kesinti tutarını aşmamak
üzere 2009 yılı için emekli
aylığının yüzde 13'ü kadar. Bu oran
2010 yılında yüzde 14, 2011 yılından
itibaren ise yüzde 15 olarak
uygulanacak.
Bağ-Kur kaydını yaptırmayanların
sigortalılık başlangıcı
Kardeşim 2002 yılında bir iş yeri
açtı. Yaklaşık 20 ay çalıştırdı,
daha sonra kapattı. Vergi
dairesinden Bağ-Kur'la ilgili bir
kağıt aldı ve Bağ-Kur'a gittik fakat
o yıllara göre Bağ-Kur'lu
olamıyormuş. 1.10.2008'den itibaren
Bağ-Kur'lu olacakmış. Gerçi ilgili
kanunda ne dediğini memur arkadaş da
tam anlatamadı. Kardeşim 2002
yılından Bağ-Kur'lu olabilir mi ne
yapması gerekiyor? C.B.ı
5510 sayılı SS ve GSS Kanunu'nun
geçici 8. maddesine göre, 4/b
(Bağ-Kur) kapsamında sigortalılık
niteliği taşıdıkları halde 1 Ekim
2008'den önce kayıt ve tescilini
yaptırmamış olanların
sigortalılıkları, 1 Ekim 2008
itibarıyla başlatılıyor. Ancak 1
Ekim 2008 tarihi ile 4 Ekim 2000
tarihi arasında vergi
mükellefiyetleri bulunmak kaydı ile
1 Ekim 2008 tarihinden itibaren altı
ay içinde talepte bulunulması
halinde, vergi mükellefiyet
sürelerinin tamamı için asgari ücret
ile asgari ücretin 6,5 katı arasında
kalmak şartı ile sigortalının
kendisi tarafından belirlenecek
prime esas kazanç tutarının yüzde
32'si üzerinden hesaplanacak
borçlanma tutarının, tebliğ
tarihinden itibaren altı ay içinde
ödenmesi halinde, bu sürelerin
sigortalılık süresi olarak
değerlendirilmesi mümkün olabiliyor.
Vergi dairesinden aldığınız belge
ile başvurarak bu hükümden
yaralanıp, kardeşinizin 2002
yılındaki vergi kaydına bağlı olarak
Bağ-Kur sigortalılığını tescil
ettirebilirsiniz.