İşsizliğe 4 çare!
En son 2008/Aralık ayına dair
açıklanan işsizlik oranı %13,6 idi. Bu rakam 3 ay
öncesine ait ve şu anki işsizliğin %15'ler civarı olduğu
tahmin ediliyor. Bu sorunu tamamıyla çözecek sihirli bir
formül ise hali hazırda bulunmuş değil. Nitekim Sayın
Başbakan da bu gerçekten hareketle "Bu soruna bir çözüm
önerisi olan varsa söylesin, yapmazsam çekilirim"
şeklinde bir çıkış yaptı. Başbakanımızın bu çıkışından
aldığım cesaretle ve aynı samimiyetle ben de işsizliğe
ilişkin "Sadettin Orhan Paketi"ni açıklıyorum. İş ve
sosyal güvenlik alanının uzmanı ve master tez konusu
"Türkiye'de istihdamı teşvik politikaları" olan birisi
olarak çorbaya tuz katabilirsek ne mutlu. Birkaç
maddelik paketimiz şöyle;
1. Kısa Çalışma Ödeneği'ne (KÇÖ) başvurmadığı gibi işçi
de çıkarmayan işverene, 2009 ve 2010 yılları için, dönem
sonlarında ödenmek üzere, 6'şar aylık periyotlarla
sigorta primi işveren payında 5 puanlık prim iadesi
yapalım. Böylelikle hem krize rağmen işçisine sahip
çıkan işveren ödüllendirmiş hem de KÇÖ'ye göre çok daha
düşük bir maliyete katlanılmış olur. Zira, örneğin 100
işçisi için KÇÖ'ye başvuran bir işverenin işçisine
devlet 6 ay için yaklaşık 480.000 TL ödeyecek(üst
sınırdan ödendiği taktirde). Oysa aynı işveren KÇÖ'ye
başvurmaz ve işçi de çıkarmaz ise, bizim 5 puanlık prim
iadesinde 6 ayın sonunda devletten alacağı prim iadesi,
100 işçi için yaklaşık 45.000 TL olacaktır (işçiler için
ortalama brüt 1500 TL ücret ödendiği varsayımıyla). Yani
KÇÖ'nün onda birinden daha az bir maliyet.
Öte yandan pek çok işveren, rekabet ortamında marka
değerini korumak ve spekülasyonlardan kaçınmak
güdüsüyle, işçi çıkardığı halde KÇÖ'ye
başvurmayabiliyor. Sayın Başbakan'ın da yakındığı bu
sorun, ifade ettiğimiz bu formül sayesinde çözülmüş
olacaktır.
2. Ülkemizin işsizlikle arkadaş olan kronik
sorunlarından birisi de Kayıt Dışı İstihdam (KDİ). Hala
%45'lerde seyreden KDİ'nin, yaygın işsizliğin hem önemli
bir sebebi hem de sonucu olduğunu biliyoruz. İşte bu
ortamda KDİ'nin yaygınlaşmasının önüne geçilebilmesi ve
hatta azaltılabilmesi için de bir önerimiz var.
İşverenler için kayıt altına girmeyi, zaten geçen yıldan
beri uygulanan teşvik paketleriyle teşvik ediyoruz. Oysa
çalışanlar için de kayıtdışı çalışmayı cazip olmaktan
çıkarmamız gerekiyor. Bunun için de 2009 ve 2010
yıllarında hizmet akdine istinaden çalışanlar için (5510
sayılı Kanun'daki 4/a'lı sigortalılar), çalıştıkları her
yıl için emeklilik yaşından bir yıl indirim yapılmasını
öneriyoruz. Yani 2009-2010 yıllarında çalışan birisi şu
an tabi olduğu emeklilik yaşından iki yıl indirim
kazanmış olsun. Bu da emekliliğine 5 yıl ve daha fazla
kalmış olanlar için uygulansın. Böylece çalışanlar için
de kayıt dışı çalışmanın alternatif maliyetini
yükseltmiş olalım.
Bu maddede ifade ettiğimiz teşvik unsurunun, iki yıl
erken emeklilik sebebiyle sosyal güvenlik açıklarını
artıracağı düşünülebilir. Oysa şuan için sosyal
güvenlikteki en önemli açık kalemi emekli aylıklarından
değil, sağlık ödemelerinden kaynaklanıyor. Kayıt dışı
çalışanlar ise sigorta primleri ödenmediği halde yeşil
kart sahibi olarak, sağlık yardımı alabiliyorlar.
Dolayısıyla 2 yıl erken emeklilik formülü ile bu kesimin
kayıt altına girmesi, aktüeryal açıdan SGK'ya kayıp
değil kazanç getirecektir.
3. Başbakan'lık bünyesinde işsizlikle ilgili olarak en
kısa sürede kriz masasının oluşturulması gerekiyor.
Etkin çalışabilecek kadar az sayıda bürokrat,
akademisyen ve uzmandan oluşacak masanın, sektörel ve
bölgesel hareketleri eşzamanlı izlemesi ve siyasi
iradeye rapor etmesi gerekiyor.
4. Yukarıda saydığımız maddeler genelde motive edici
tedbirlerle işsizliğin baskı altına alınmasına yönelik.
Oysa gerçek manada çözüm, iç talebin canlandırılması
yoluyla istihdam artışını sağlayabilmek. İşte bunun için
de bugünlerde sıkça telaffuz edilen bedelli askerlik
imkanına başvurulabilir. Güncel rakamlara göre 500 bin
civarında bedelli asker potansiyeli olduğu söyleniyor.
15.000 dolarlık ücretlendirmeyle bu, 7,5 milyar dolar
ciroya tekabül ediyor. Fakat gelelim işin kamu vicdanını
ve askeri makamları rahatsız eden "zengin para veriyor,
fakir can" kanaatine. Bu konuda kamu vicdanını
rahatlatabilecek bir önerimiz var. Elde edilen para,
kuruşuna dahi dokunmaksızın, marjinal tüketim eğilimi
yüksek olan uzun dönem erlerin ailelerine dağıtılsın.
Böylece her aileye yaklaşık 15 bin TL para verilmiş
olur. Anadolu'da, askerden gelen evladın bir an önce
baş-göz edildiğini dikkate alırsak, dağıtılan meblağın
önemli bir kısmı düğün ekonomisine gidecektir. Düğün
ekonomisi demek, inşaattan mefruşata, mobilyadan beyaz
eşyaya kadar pek çok sektörün motoru demektir. Alın size
iç talebin canlandırılması.
Sadettin ORHAN
Bugün/23.03.2009 |