Anayasa Mahkemesi'nin vergi kanunları ile ilgili iptal
kararları
1- Dar mükelleflerin GVK geçici
67. md kapsamındaki menkul kıymet gelirlerinden
yapılacak % "0" tevkifat oranının iptali
Bilindiği üzere; Gelir Vergisi Kanunu'na 5281 sayılı
Kanun'un 30'uncu maddesiyle eklenen ve 01/01/2006
tarihinden itibaren yürürlüğe giren geçici 67'nci madde
ile bankalar ve aracı kurumlar vasıtasıyla,
- menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasası araçlarının
elden çıkarılması ve elde tutulması sürecinde elde
edilen gelirler ile
- mevduat faizleri,
- repo gelirleri ve
- özel finans kurumlarından elde edilen gelirler
üzerinden tevkifat yapılmasını öngören ve finansal
araçların aynı şekilde vergilendirilmesini sağlayan bir
sistem uygulamaya konulmuştur.
01/01/2006-31/12/2015 tarihleri arasında uygulanması
öngörülen bu vergileme rejimine ilişkin yasal
düzenlemede, esas itibariyle, anılan gelirler üzerinden
% 15 oranında tevkifat yapılması öngörülmüştür. Ancak,
anılan maddenin (1) numaralı fıkrasında 5527 sayılı
kanunla yapılan değişiklikle, 07/07/2006 tarihinden
itibaren, "dar mükellef gerçek kişi ve kurumlar için bu
tevkifat oranının % 0 olarak uygulanacağı" ibaresi madde
metnine eklenmiştir. Dolayısıyla, 07.07.2006 tarihinden
bu yana, dar mükellef gerçek kişi ya da kurumların bu
kapsamda elde ettikleri kazançlar üzerinden vergi
alınmıyordu. Tam mükellef gerçek kişi ve kurumlara
yapılan anılan gelir ödemeleri üzerinden ise, 2006/10731
sayılı Bakanlar Kurulu kararı uyarınca, 23.07.2006
tarihinden itibaren % 15 değil, % 10 oranında vergi
tevkifatı yapılmaktaydı. 2008/14272 sayılı Bakanlar
Kurulu kararı uyarınca, 14.11.2009 tarihinden bu yana,
tam mükellef gerçek kişi veya kurumların bu kapsamdaki
hisse senedi alım-satımlarından sağladıkları kazançlar
üzerinden yapılan tevkifatın oranı da "0"a indirilmişti.
Henüz Resmi Gazete'de yayımlanmamakla birlikte, Anayasa
Mahkemesi'nce 15 Ekim 2009 tarihinde yapılan toplantıda
alınan karar uyarınca, söz konusu tevkifat oranına
ilişkin "Dar mükellef gerçek kişi ve kurumlar için bu
oran % 0 olarak uygulanır" hükmü iptal edilmiş ve iptal
hükmünün de Resmî Gazete'de yayımlanmasından başlayarak
dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi öngörülmüştür.
Muhtemeldir ki anılan dokuz aylık süre içinde yeni yasal
düzenlemeler yapılacaktır. Ancak, anılan hükümlerle
ilgili mevcut uygulamalar, söz konusu süre içinde yeni
bir düzenleme yapılıncaya kadar aynen devam edecektir.
2- Gelir vergisi tarifesindeki en yüksek oran olan % 35
ibaresinin ücretliler yönünden iptali
Bilindiği üzere, 01.01.2006 öncesinde gelir vergisi
tarifesi ücretler için 5'er puan indirimli olarak
uygulanmaktaydı. Ancak, 5479 sayılı kanunla Gelir
Vergisi Kanunu'nun 103. maddesinde yapılan değişiklikle
bu uygulamaya son verilmiş ve gerçek kişilerin elde
ettikleri gelirler için, ücretler de dahil olmak üzere,
tek vergi tarifesi uygulanmaya başlanmıştı. Anılan madde
hükmüne göre; gerçek kişilerin gelirleri, matrahın
tutarına göre, %15, %20, % 27 ve %35 oranlarında artan
oranlı bir tarifeye göre vergilenmekte olup, 40.000
TL'yi ( 2009 yılında elde edilen gelirler için 50.000
TL'yi) aşan gelirler ise % 35 oranında vergilenmektedir.
Henüz Resmi Gazete'de yayımlanmamakla birlikte, Anayasa
Mahkemesi'nce 15 Ekim 2009 tarihinde yapılan toplantıda
alınan karar uyarınca, Gelir Vergisi Kanunu'nun 103'üncü
maddesinde yer alan vergi tarifesindeki yüzde 35'lik
orana ücretlilerin de tabi olması hükmü iptal edilmiş ve
iptal hükmünün de Resmî Gazete'de yayımlanmasından
başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesi
öngörülmüştür. Bu durumda, söz konusu süre içinde,
anılan mahkeme kararı da dikkate alınarak, ücretlerin
vergilemesi ile ilgili yeni bir yasal düzenleme
yapılabilir. Ancak, söz konusu süre içinde yeni bir
düzenleme yapılıncaya kadar eski kanun maddeleri
geçerliliğini sürdüreceği için, ücretlerin
vergilendirilmesinde de 40.000 TL'yi ( 2009 yılı
gelirleri için 50.000 TL'yi) aşan kısım için % 35 oranı
uygulanmaya devam edilecektir.
3- Gelir Vergisi Kanunu'nun geçici 69. maddesindeki
yatırım indirimi hakkının kullanımını 2006, 2007 ve 2008
yılları ile sınırlayan ibarenin iptali
Gelir Vergisi Kanunu'nun yatırım indirimini düzenleyen
eski ek maddeleri ve eski 19. maddesi kapsamında, anılan
maddelerde belirtilen şartlarla, dar mükellefiyete tabi
olanlar dahil,
- ticari ve
- zirai
kazançları bilanço esasına göre tespit edilen vergiye
tabi gelir (adi ortaklıklar, kolektif ve adi komandit
şirketler dahil) veya kurumlar vergisi mükellefleri
yatırım indirimi istisnasından yararlanabilmekte idiler.
Yatırım indirimi uygulamasına, yatırımın konusunu
oluşturan aktif değerlere ilişkin harcamaların yapıldığı
takvim yılından itibaren başlanılmakta ve indirimden
yararlanılacak tutara ulaşılıncaya kadar devam edilmekte
idi.
Öte yandan, 5479 sayılı yasa ile 01.01.2006 tarihinden
itibaren geçerli olmak üzere, "yatırım indirimi"
kaldırılmıştı. Dolayısıyla, 01.01.2006 tarihinden sonra
yapılacak yatırım harcamalarına "yatırım indirimi"
uygulanmamaktaydı. Ancak, anılan yasa ile Gelir Vergisi
Kanunu'na eklenen "Geçici 69. Madde" hükmü ile de
kazanılmış hakların kullanımına ilişkin düzenleme
yapılmıştı. Anılan madde hükmüne göre;
Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri;
- 31/12/2005 tarihi itibarıyla mevcut olup, 2005 yılı
kazançlarından indiremedikleri yatırım indirimi
istisnası tutarları ile;
- 24/4/2003 tarihinden önce yapılan müracaatlara
istinaden düzenlenen yatırım teşvik belgeleri
kapsamında, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 9/4/2003
tarihli ve 4842 sayılı kanunla yürürlükten kaldırılmadan
önceki ek 1, 2, 3, 4, 5 ve 6'ncı maddeleri çerçevesinde
başlanılmış yatırımları için belge kapsamında 1/1/2006
tarihinden sonra yapacakları yatırımları,
- 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun bu kanunla
kaldırılan 19'uncu maddesi kapsamında 1/1/2006
tarihinden önce başlanan yatırımlarla ilgili olarak,
yatırımla iktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz edip
bu tarihten (01.01.2006 tarihinden) sonra yapılan
yatırımları, nedeniyle, 31/12/2005 tarihinde yürürlükte
bulunan mevzuat hükümlerine göre hesaplayacakları
yatırım indirimi istisnası tutarlarını, yine bu
tarihteki mevzuat hükümleri (vergi oranına ilişkin
hükümler dahil) çerçevesinde sadece 2006, 2007 ve 2008
yıllarına ait kazançlarından indirebileceklerdi.
Kazanılmış hakların korunmasına ilişkin yukarıda
belirtilen yasal düzenleme yeterli değildi ve kazanılmış
bu hakları sınırlar mahiyette idi. Keza, yasa
hükümlerinin 01.01.2006 tarihinden geçerli olmak üzere,
verilmiş hakları geri almış olması da "vatandaşın
aleyhine olarak yasaların geriye yürümezliği" ilkesi ile
de çelişir durumda idi.
Anayasa Mahkemesi, Gelir Vergisi Kanunu'nun yatırım
indirimiyle ilgili geçici 69'uncu maddesinde yer alan ve
söz konusu yatırım indiriminin sadece 2006, 2007 ve 2008
yılları kazançlarından indirilebileceğine ilişkin
ibareleri de iptal etmiştir. Bu durumda, yatırım
indirimiyle ilgili süre sınırlaması da ortadan kalkmış
bulunmaktadır. Mahkeme, yatırım indirimiyle ilgili
iptalin, kararın Resmi Gazete'de yayımıyla birlikte
yürürlüğe girmesine hükmetmiştir. Dolayısıyla, gerekçeli
kararın Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihten itibaren
anılan yatırım indirimi haklarının kullanılması mümkün
olabilecektir.
4- Zaman aşımını durduran nedenler arasında sayılan,
"idarenin matrah takdiri için Takdir Komisyonu'na
müracaatı" ile ilgili maddenin iptali
Bilindiği üzere, zamanaşımı, Vergi Usul Kanunu'nun 113.
maddesinde belirtildiği gibi; süre geçmesi nedeniyle
vergi alacağının ortadan kalkmasıdır. Anılan kanunun
114. maddesinin birinci fıkrasında; vergi alacağının
doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından
başlıyarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ
edilmeyen vergilerin zamanaşımına uğrayacağı hüküm
altına alınmıştır.
Anılan maddenin ikinci fıkrasında ise; "Şu kadar ki,
vergi dairesince matrah takdiri için Takdir Komisyonu'na
başvurulması zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı
mezkur komisyon kararının vergi dairesine tevdiini takip
eden günden itibaren işlemeye devam eder" ifadesi yer
almaktadır.
Bu hüküm uyarınca, vergi idaresi çoğu zaman, vergi
alacağının zamanaşımına uğrayacağı son yıl ya da
günlerde, alacağı zamanaşımına uğratmamak adına, yerli
yersiz matrah takdiri için Takdir Komisyonu'na
gidebilmektedir. Bu durumda ise, aradan 5 yılı çok aşmış
vergi borçlarıyla karşı karşıya kalınabilmekte ve
mükellefler çoğu zaman mağdur olabilmektedir.
Henüz Resmi Gazete'de yayımlanmamakla birlikte, Anayasa
Mahkemesi'nce 15 Ekim 2009 tarihinde yapılan toplantıda
alınan karar uyarınca, söz konusu ikinci fıkra hükmü
iptal edilmiş ve iptal hükmünün de Resmî Gazete'de
yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe
girmesi öngörülmüştür.
Şayet, anılan süre içinde yeni bir yasal düzenleme
yapılmazsa, vergi idaresince matrah takdiri için Takdir
Komisyonu'na başvurulması zamanaşımı süresini
durdurmayacaktır. Ancak, anılan süre içinde eski
düzenleme geçerli olmaya devam edecektir.
Akif Akarca, Dr.Mehmet Şafak
Dünya/22.10.2009 |