Ticaret hukuku
açısından birleşme
Türk Ticaret Kanunu'nun 146'ncı maddesinde yer alan
tanımlamadan da anlaşılacağı üzere, "Birleşme, iki veya
daha fazla ticaret şirketinin birbiriyle birleşerek yeni
bir ticaret şirketi kurmaları veya bir yahut daha fazla
ticaret şirketlerinin mevcut diğer bir ticaret şirketine
iltihak etmeleri" halidir.
Birleşme ilke olarak, yalnız aynı nevi'nden olan
şirketler arasında olabilir. Ancak ticaret hukuk
açısından kolektif ile komandit şirketler ve anonim ile
sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler aynı
nevi'den sayılmaktadır. (T.T.K Md: 147)
Birleşme uygulamada iki şekilde gerçekleşmektedir. Şöyle
ki:
İki veya daha fazla sayıda şirket birleşerek yeni bir
şirket oluştururlar. Bu tür birleşmeye fusion veya
kaynaşma denilmektedir.
Bir ya da birkaç şirketin bütün aktif ve pasifiyle bir
diğer şirkete katılması, katıldıkları şirketin bünyesine
dahil olarak tüzel kişiliklerinin sona ermesi şeklinde
olabilmektedir.
Türk Ticaret Kanunu'nun 451'inci maddesi gereği olarak
"Bir anonim şirket diğer bir anonim şirket tarafından
bütün aktif ve pasifiyle devralınmak suretiyle infisah
ederse (tüzelkişiliği ortadan kalkarsa) aşağıdaki
hükümler" geçerli olmaktadır.
Devralan şirketin yönetim kurulu, infisah eden şirketin
alacaklılarını tasfiye hakkında geçerli olan hükümlere
göre davet eder.
İnfisah eden şirketin malları, borçları tediye ve temin
edilinceye kadar ayrı olarak devralan şirket tarafından
yönetilir.
Devralan şirketin yönetim kurulu üyeleri, alacaklılara
karşı infisah eden şirket mallarının ayrı olarak
idaresini sağlama konusunda şahsen ve müteselsilen
sorumludurlar.
Söz konusu malların ayrı ayrı idare edildiği süre içinde
infisah eden şirkete karşı açılacak davalarda
salahiyetli mahkemenin söz konusu salahiyeti (yetkisi)
geçerlidir.
İnfisah eden (varlığı sona eren) şirketin
alacaklılarıyla devralan şirket alacaklıları arasındaki
münasebetlerde (ilişkide) devralınan ve ayrı idareye
tabi olan mallar aynı müddet içinde infisah eden
şirketin malları olarak kabul edilir; devralan şirketin
iflasında bu mallar ayrı bir masa oluşturulur ve
gerekirse özellikle infisah eden (tüzelkişiliği sona
eren) şirket borçlarının ödenmesinde kullanılır.
Her iki şirket malları, ancak infisah eden bir anonim
şirket mevcudunun pay sahiplerine dağıtılması gerektiği
anda birleştirilebilir.
Şirketin infisahı ticaret siciline tescil ile
olmaktadır. Şirket borçları tediye veya kapatıldıktan
sonra ticaret sicilinden infisaha ait kayıt silinerek
durum ilan yoluyla duyurulur.
İnfisahın tescilinden sonra devralan şirket tarafından
infisah eden şirketin pay sahiplerine karşılık olarak
verilecek hisse senetleri birleşme sözleşmesi
hükümlerine göre teslim edilir.
Türk Ticaret Kanunu'nun 148'inci maddesi gereği olarak,
"Birleşme ile ilgili şirketlerin, sözleşmelerinin
değiştirilmesi hakkındaki usul ve esaslar çerçevesinde
öncelikle ayrı ayrı karar vermeleri ve bu kararın tescil
ve ilan olunması gerekmektedir".
Birleşme kararı, mevcut düzenleme gereği ilan gününden
üç ay sonra hüküm ifade etmektedir. Ancak, ilandan önce
birleşen şirketler borçlarını öderlerse yahut borca
tekabül eden (borcun ödenmesine yeterli miktarı) parayı
TCMB'ye veya muteber diğer bir bankaya tevdi ederlerse
veya alacaklılar, şirketin birleşmesini kabul ederlerse,
bu takdirde birleşme kararı ilan gününden itibaren
geçerli olmaktadır.
Böyle bir durumda da borç karşılığının bankada hazır
olduğunun da ilan yoluyla duyurulması gerekmektedir.
Birleşen şirketlerin alacaklılarından her biri ilandan
itibaren üç ay içinde yetkili mahkemeye başvurarak
birleşmeye itiraz edebilir. Bu bağlamda da itiraz
hakkından vazgeçilmedikçe yahut bu husustaki itirazın
reddine dair mahkemece verilen karar kesinleşmedikçe
veya mahkemece takdir edilecek teminat şirket tarafından
verilmedikçe birleşme geçerli olmaz, daha açıkçası hüküm
ifade etmez. (T.T.K. Md: 150)
Türk Ticaret Kanunu açısından tasfiyesiz infisah (sona
erme) olarak düzenlenen birleşme işlemleri Kurumlar
Vergisi uygulaması açısından tasfiye işlemleri
kapsamında değerlendirilmiş olup, birleşme kârı tasfiye
kârı olarak kabul edilmiştir.
Ancak bu uygulamada özellikle bilançoların düzenlenmesi
sırasında ortaya çıkan vergisel açıdan duraksama
konuları çoğu kez gözden kaçabilmektedir. Bu bağlamda da
bilanço aktif ve pasifinin aynen devri sırasında,
düzenlenen devir bilançolarında, geçmiş yıllardan gelen
bazı işlemler ve hesapların bilahare sorun yaratır hale
dönüşmesi söz konusu olabilmektedir.
Konuyu Kurumlar Vergisi açısından devir ve birleşme
kavram ve koşullarına uygun olarak ileriki günlerde
yeniden değerlemeye çalışacağız.
Veysi Seviğ
21.08.2009 |