Muhasebe  

Maliye

Vergi

İletişim

Vergi Takvimi

  MUHASEBE GÜNCEL BÜLTEN :   19 Mart  2009

   Ana sayfa

   2009 Çalışmaları

   2009 Pratik Bilgiler

   Staj - Stajyer Rehberi

   Kanun-Mevzuat Rehberi

   Sosyal Güvenlik Rehberi

   Muhasebe Bilgi Rehberi

  Tekdüzen Hesap Planı

 

 

 


 

Miras payı nedir?

 

'Tüfeğini depoya koydular,
Esvabını başkasına verdiler.
Artık ne torbasında ekmek kırıntısı,
Ne matarasında dudaklarının izi;
Öyle bir ruzigar ki,
Kendi gitti, ismi bile kalmadı yadigar.
Yalnız şu beyit kaldı,
Kahve ocağında, el yazısıyla:
'Ölüm Allah'ın emri,
Ayrılık olmasaydı.''


Yaşamın doğal bir sonucu ve değişmez gerçeği olan ölümü ve sonuçlarını yalın bir üslupla aktaran bu dizeleri, Orhan Veli'nin ünlü şiiri Kitabei Sengi Mezar'ın üçüncü kıtasından aldık. Gerçekten, ölüm karşı konulamayacak kadar yalın bir gerçeklik. Ölümün aynı zamanda hukuki sonuçları da var. Ölüm halinde, ölenin kişiliği hukuken sona erdiğinden malvarlığının ve borçlarının da tasfiye edilmesi gerekiyor.
Bu yönüyle ölüm, başta ölenin mirasçıları olmak üzere borçlularını, alacaklılarını ve devleti de yakından ilgilendiren bir konu. Bu bağlamda, mirasçıların konu hakkında yeterli bilgiye sahip olması oldukça önemli.
Bir kimsenin mirasçıları onun altsoyudur (çocukları, torunları). Altsoyun bulunmaması halinde miras üstsoya (anne-baba) geçer. Kişinin evli olması halinde eşi de mirasçıdır. Mirasçıların miras payları, mirasın kimler arasında (hangi zümrede) paylaştırıldığına göre değişmektedir.

MİRASIN ÇOCUKLARA GEÇMESİ
Ölen bir kişinin mirasçıları altsoyudur. Altsoy, çocuk, torun ve onların çocuklarından oluşur. Çocuk hayattayken toruna miras kalmaz. Miras bırakanın birden fazla çocuğu varsa ve bunlardan birisi daha önce ölmüşse onun payı kendi çocuğuna (ölenin torununa) geçer.
Çocuklar veya torunların mirasçı olması halinde ölenin eşinin miras payı 1/4'tür. Örneğin, iki çocuklu olan (M) 100.000 TL değerinde miras bırakarak ölmüştür. Bu durumda (M)'nin hayatta olan eşi (E) 25.000 TL miras alacaktır. Kalan 75.000 TL iki çocuğu arasında eşit olarak paylaşılır.
Eğer ölenin altsoyu (çocuğu, torunu) yoksa miras ölenin eşi ile anne ve babasına geçer.

MİRASIN ANNE VE BABAYA GEÇMESİ
Ölenin eşi sağ ise ve mirası üstsoy ile paylaşıyorsa bu durumda eşin miras payı toplam mirasın 1/2'sidir. Ölenin altsoyu olmaması halinde ölenin üstsoyu (anne ve babası) mirasçıdır. Anne ve babadan birisi (veya ikisi) daha önce ölmüşse onların payı çocuklara (ölenin kardeşlerine) geçer. Onlar da ölmüşlerse onların payı çocuklarına (ölenin yeğenlerine) geçer. Bu grupta mirasçı yoksa miras ölenin eşi ile dede ve ninesine geçer.

MİRASIN DEDE VE NİNEYE GEÇMESİ
Ölenin eşi sağ ise ve mirası bu grupla paylaşıyorsa eşin miras payı toplam mirasın 3/4'üdür. Kalan, dede ve nine arasında eşit olarak paylaştırılır. Dedeler veya ninelerden herhangi biri (veya her ikisi) daha önce ölmüş ise onun payı kendi çocuğuna (ölenin amca, hala, teyze veya dayısına) geçer. Onlar da yoksa onların çocuklarına geçer. Böylece, mirasçı bulunana kadar süreç devam eder.
Ölenin eşi de dahil hiç mirasçısı yoksa bütün miras Devlete kalır.

MİRASÇILAR BORÇLARDAN DA SORUMLU
Miras kalması genellikle 'zenginleşme' olarak algılanır. Oysa miras bir bütündür.
Mirasçılar mirası reddetmedikleri takdirde ölenin borçlarından miras payları oranında sorumludur. Yani, malları alıp borca karışmamak söz konusu değildir. Bu sorumluluk borç üzerinden hesaplanan faiz için de geçerlidir.
Mirasçılar ölen adına kesilmiş cezalardan sorumlu değildir. Cezaların şahsiliği kuralı nedeniyle ölüm halinde ölen kişi adına kesilmiş her türlü ceza düşer.

AKLINIZDA BULUNSUN
Çekte bankanın sorumluluğu
İbraz edilen çekin karşılığının olmaması nedeniyle arkasına şerh düşülmüş olması, bankanın ödemekle yükümlü olduğu kısmi tutarın (2009 yılı için 470 TL) talep edilmesine engel değildir.

GÜNÜN SÖZÜ
Cehaletle deha arasındaki gerçek fark nedir biliyor musunuz? Dehanın sınırları vardır. Cehaletinse sınırı yoktur. (Whoopi Goldberg)

Kızılay yine  üvey evlat
Kızılay'ın yardımlaşma anlamında ulusal ve uluslararası işlevlerini hepimiz biliyoruz. Kızılay ve benzeri güzide kuruluşlarımızın en temel gelir kaynağını 'bağışlar' oluşturuyor. Kızılay'a bağış yapan vergi mükellefleri yapmış oldukları bağışları 'sınırlı olarak' vergi matrahından düşebiliyorlar. Vergi matrahından düşülebilecek kısım gelir ve kurumlar vergisi matrahının yüzde 5'i ile sınırlı. Aynı sınırlama, Yeşilay, Mehmetçik Vakfı ve Türk Eğitim Vakfı gibi kuruluşlar için de geçerli. Yapılan bağışların sınırsız olarak düşülebildiği bazı 'yardım kuruluşları' da var. Geçenlerde halk arasında 'torba kanun' diye bilen kanun yürürlüğe girdi. Kanun tasarısında Kızılay'a yapılan bağışlar için de sınırlamanın kaldırılması öngörülüyordu. Ancak tasarı üzerinde komisyonda yapılan görüşmelerde bu madde metinden çıkarıldı. Böylece 'gıda bankacılığı' ile uğraşanların ayrıcalığı sürdürülmüş oldu.

31 gün olan ayda bir gün çalışılmaması
14 Mart tarihli yazınızda Şubat ayı hesabıyla ilgili olarak vermiş olduğunuz gün hesabı hakkında bir şey sormak istiyorum. Yazınızda 'Şubat ayında 5 gün rapor alan kişi 23 gün olarak gösterilir' demiştiniz. Bu noktada kafamıza takılan bir soru oluyor. 31 gün olan aylarda 1 gün gelmeyen bir kişi 30 gün mü gösterilecek? l Çağlar Alkal
Şubat ayı bu konuda uç bir örnek. Gün sayısı 30'un altında olmasına karşın, ayın tamamında çalışılması halinde prim gün sayısı 30 gün olarak gösteriliyor. 30 günden fazla olan aylarda da tam çalışma halinde prim gün sayısı 30 olarak gösteriliyor. Tam çalışma olmadığı zamanlarda ise 'parmak hesabı' yapılarak çalışılmayan günler, aydaki gün sayısından düşülüyor. Dolayısıyla 31 gün olan aylarda 1 gün çalışılmadığında prim gün sayısı 30 gün olarak gösterilecek.

ÜFE azaldığında endeksleme yapılmaz
Temmuz 2008'de alıp Kasım 2008'de sattığım 2006 öncesi ihraçlı Eurobond alım-satım kazancını hesaplarken endeksleme uyguladığımda Eurobond alım maliyetim 100.000 TL'den 98.611 TL'ye düşüyor. Dolayısıyla ödeyeceğim gelir vergisi aleyhime artıyor. ÜFE endekslemesi uygulamak zorunlu mudur? Yoksa mükellefe kolaylık olarak düşünüldüğüne inandığım ÜFE Endekslemesi sadece mükellefin lehine olan durumlarda mı uygulanır? l Halil Hepşen
Endeksleme uygulaması ÜFE endeksindeki artışın yüzde 10 ve daha fazla gerçekleşmesi halinde mümkün olabiliyor. 2006 yılından önce ihraç edilenlerde ise oran şartına bağlı olmaksızın endeksleme uygulanabiliyor. Endekslemede anahtar sözcük 'artış'. Yani ÜFE endeksi artmadığında veya sizin durumunuzda olduğu gibi azaldığında endeksleme uygulanması gerekmiyor. Bu durumda alış bedeli olarak Eurobond'un iktisap bedeli olan 100.000 TL dikkate alınacak.

Metin Taş-Sezgin Özcan

Akşam/19.03.2009

 

  ▼ Yayınlanan En Son  Mevzuatlar   (Sitenize ekleyebilirsiniz)


Copyrıght © 2005 -2009  www.muhasebenet.net- www.muhasebenet.com - Türkiye'nin muhasebe rehberi. Her hakkı saklıdır.