'Tüfeğini depoya
koydular,
Esvabını başkasına verdiler.
Artık ne torbasında ekmek kırıntısı,
Ne matarasında dudaklarının izi;
Öyle bir ruzigar ki,
Kendi gitti, ismi bile kalmadı
yadigar.
Yalnız şu beyit kaldı,
Kahve ocağında, el yazısıyla:
'Ölüm Allah'ın emri,
Ayrılık olmasaydı.''
Yaşamın doğal bir
sonucu ve değişmez gerçeği olan
ölümü ve sonuçlarını yalın bir
üslupla aktaran bu dizeleri, Orhan
Veli'nin ünlü şiiri Kitabei Sengi
Mezar'ın üçüncü kıtasından aldık.
Gerçekten, ölüm karşı konulamayacak
kadar yalın bir gerçeklik. Ölümün
aynı zamanda hukuki sonuçları da
var. Ölüm halinde, ölenin kişiliği
hukuken sona erdiğinden
malvarlığının ve borçlarının da
tasfiye edilmesi gerekiyor.
Bu yönüyle ölüm, başta ölenin
mirasçıları olmak üzere
borçlularını, alacaklılarını ve
devleti de yakından ilgilendiren bir
konu. Bu bağlamda, mirasçıların konu
hakkında yeterli bilgiye sahip
olması oldukça önemli.
Bir kimsenin mirasçıları onun
altsoyudur (çocukları, torunları).
Altsoyun bulunmaması halinde miras
üstsoya (anne-baba) geçer. Kişinin
evli olması halinde eşi de
mirasçıdır. Mirasçıların miras
payları, mirasın kimler arasında
(hangi zümrede) paylaştırıldığına
göre değişmektedir.
MİRASIN ÇOCUKLARA GEÇMESİ
Ölen bir kişinin
mirasçıları altsoyudur. Altsoy,
çocuk, torun ve onların
çocuklarından oluşur. Çocuk
hayattayken toruna miras kalmaz.
Miras bırakanın birden fazla çocuğu
varsa ve bunlardan birisi daha önce
ölmüşse onun payı kendi çocuğuna
(ölenin torununa) geçer.
Çocuklar veya torunların mirasçı
olması halinde ölenin eşinin miras
payı 1/4'tür. Örneğin, iki çocuklu
olan (M) 100.000 TL değerinde miras
bırakarak ölmüştür. Bu durumda (M)'nin
hayatta olan eşi (E) 25.000 TL miras
alacaktır. Kalan 75.000 TL iki
çocuğu arasında eşit olarak
paylaşılır.
Eğer ölenin altsoyu (çocuğu, torunu)
yoksa miras ölenin eşi ile anne ve
babasına geçer.
MİRASIN ANNE VE BABAYA
GEÇMESİ
Ölenin eşi sağ ise ve
mirası üstsoy ile paylaşıyorsa bu
durumda eşin miras payı toplam
mirasın 1/2'sidir. Ölenin altsoyu
olmaması halinde ölenin üstsoyu
(anne ve babası) mirasçıdır. Anne ve
babadan birisi (veya ikisi) daha
önce ölmüşse onların payı çocuklara
(ölenin kardeşlerine) geçer. Onlar
da ölmüşlerse onların payı
çocuklarına (ölenin yeğenlerine)
geçer. Bu grupta mirasçı yoksa miras
ölenin eşi ile dede ve ninesine
geçer.
MİRASIN DEDE VE NİNEYE
GEÇMESİ
Ölenin eşi sağ ise ve mirası bu
grupla paylaşıyorsa eşin miras payı
toplam mirasın 3/4'üdür. Kalan, dede
ve nine arasında eşit olarak
paylaştırılır. Dedeler veya
ninelerden herhangi biri (veya her
ikisi) daha önce ölmüş ise onun payı
kendi çocuğuna (ölenin amca, hala,
teyze veya dayısına) geçer. Onlar da
yoksa onların çocuklarına geçer.
Böylece, mirasçı bulunana kadar
süreç devam eder.
Ölenin eşi de dahil hiç mirasçısı
yoksa bütün miras Devlete kalır.
MİRASÇILAR BORÇLARDAN DA
SORUMLU
Miras kalması genellikle
'zenginleşme' olarak algılanır. Oysa
miras bir bütündür.
Mirasçılar mirası reddetmedikleri
takdirde ölenin borçlarından miras
payları oranında sorumludur. Yani,
malları alıp borca karışmamak söz
konusu değildir. Bu sorumluluk borç
üzerinden hesaplanan faiz için de
geçerlidir.
Mirasçılar ölen adına kesilmiş
cezalardan sorumlu değildir.
Cezaların şahsiliği kuralı nedeniyle
ölüm halinde ölen kişi adına
kesilmiş her türlü ceza düşer.
AKLINIZDA BULUNSUN
Çekte bankanın sorumluluğu
İbraz edilen çekin karşılığının
olmaması nedeniyle arkasına şerh
düşülmüş olması, bankanın ödemekle
yükümlü olduğu kısmi tutarın (2009
yılı için 470 TL) talep edilmesine
engel değildir.
GÜNÜN SÖZÜ
Cehaletle deha arasındaki gerçek
fark nedir biliyor musunuz? Dehanın
sınırları vardır. Cehaletinse sınırı
yoktur. (Whoopi Goldberg)
Kızılay yine üvey evlat
Kızılay'ın yardımlaşma anlamında
ulusal ve uluslararası işlevlerini
hepimiz biliyoruz. Kızılay ve
benzeri güzide kuruluşlarımızın en
temel gelir kaynağını 'bağışlar'
oluşturuyor. Kızılay'a bağış yapan
vergi mükellefleri yapmış oldukları
bağışları 'sınırlı olarak' vergi
matrahından düşebiliyorlar. Vergi
matrahından düşülebilecek kısım
gelir ve kurumlar vergisi matrahının
yüzde 5'i ile sınırlı. Aynı
sınırlama, Yeşilay, Mehmetçik Vakfı
ve Türk Eğitim Vakfı gibi kuruluşlar
için de geçerli. Yapılan bağışların
sınırsız olarak düşülebildiği bazı
'yardım kuruluşları' da var.
Geçenlerde halk arasında 'torba
kanun' diye bilen kanun yürürlüğe
girdi. Kanun tasarısında Kızılay'a
yapılan bağışlar için de
sınırlamanın kaldırılması
öngörülüyordu. Ancak tasarı üzerinde
komisyonda yapılan görüşmelerde bu
madde metinden çıkarıldı. Böylece
'gıda bankacılığı' ile uğraşanların
ayrıcalığı sürdürülmüş oldu.
31 gün olan ayda bir gün
çalışılmaması
14 Mart tarihli yazınızda Şubat ayı
hesabıyla ilgili olarak vermiş
olduğunuz gün hesabı hakkında bir
şey sormak istiyorum. Yazınızda
'Şubat ayında 5 gün rapor alan kişi
23 gün olarak gösterilir'
demiştiniz. Bu noktada kafamıza
takılan bir soru oluyor. 31 gün olan
aylarda 1 gün gelmeyen bir kişi 30
gün mü gösterilecek? l
Çağlar Alkal
Şubat ayı bu konuda uç bir örnek.
Gün sayısı 30'un altında olmasına
karşın, ayın tamamında çalışılması
halinde prim gün sayısı 30 gün
olarak gösteriliyor. 30 günden fazla
olan aylarda da tam çalışma halinde
prim gün sayısı 30 olarak
gösteriliyor. Tam çalışma olmadığı
zamanlarda ise 'parmak hesabı'
yapılarak çalışılmayan günler,
aydaki gün sayısından düşülüyor.
Dolayısıyla 31 gün olan aylarda 1
gün çalışılmadığında prim gün sayısı
30 gün olarak gösterilecek.
ÜFE azaldığında
endeksleme yapılmaz
Temmuz 2008'de alıp Kasım 2008'de
sattığım 2006 öncesi ihraçlı
Eurobond alım-satım kazancını
hesaplarken endeksleme uyguladığımda
Eurobond alım maliyetim 100.000
TL'den 98.611 TL'ye düşüyor.
Dolayısıyla ödeyeceğim gelir vergisi
aleyhime artıyor. ÜFE endekslemesi
uygulamak zorunlu mudur? Yoksa
mükellefe kolaylık olarak
düşünüldüğüne inandığım ÜFE
Endekslemesi sadece mükellefin
lehine olan durumlarda mı uygulanır?
l Halil Hepşen
Endeksleme uygulaması ÜFE
endeksindeki artışın yüzde 10 ve
daha fazla gerçekleşmesi halinde
mümkün olabiliyor. 2006 yılından
önce ihraç edilenlerde ise oran
şartına bağlı olmaksızın endeksleme
uygulanabiliyor. Endekslemede
anahtar sözcük 'artış'. Yani ÜFE
endeksi artmadığında veya sizin
durumunuzda olduğu gibi azaldığında
endeksleme uygulanması gerekmiyor.
Bu durumda alış bedeli olarak
Eurobond'un iktisap bedeli olan
100.000 TL dikkate alınacak.